29. Bölüm
Hande Simay / KANDELEN / GÜN YARAYI DEŞMENİN GÜNÜ DEĞİL

GÜN YARAYI DEŞMENİN GÜNÜ DEĞİL

Hande Simay
handsimy

DİP NOT: Kusura bakmayın bölümü biraz geç attım ama her şeyi öyle baştan savma yapmak da içime sinmedi. Ciddi ciddi 2 gündür full bu 3 bölüme uğraşıyorum. Okuyup yorum yapıp ve oy verirseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar...

Hepimiz kafamızı çevirip gelene baktık. Gelen Kayra'ydı. Kapıyı kapatarak içeriden kilitledi ve yanımıza geldi.

Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz burada? Özellikle sen Sahra, ne işin var erkekler tuvaletinde senin? Cevap vermeme fırsat vermeden Azat'a döndü bakışları. Yanımıza gelirken konuşmaya devam etti. Asaf, Azat'ın kafasındaki silahı çek. Ne yapıyorsunuz siz ya! Delirdiniz mi hepiniz? Manyak mısınız! Bu kadar önemli bir gecede tuvaleti kan gölüne mi çevirmek istiyorsunuz! Asaf silahı Azat'ın kafasına biraz daha bastırınca Kayra da sinirle belindeki silahı çıkardı ve Asaf' a doğrulttu. Asaf Arşın derhal o silahı Azat'ın kafasından çek.

Çekmezsem ne olur Kayra? Öldürür müsün beni yoksa? Bence bunu yapamayacağını ikimizde biliyoruz. Malum bu gece önemli bir gece. Mahvolmasını istemeyiz değil mi? Kayra dişlerini sıkarak olduğu yerde durdu. Çalan telefonum yeni dikkatini çekmiş olacak ki bana çevirdi gözlerini.

Sahra bilmem farkında mısın ama telefonun çalıyor içeri girdiğimden beridir. Ne zaman cevap vermeyi düşünüyorsun?

Şuanda telefonuma cevap verebilecek bir pozisyonda değilim gördüğün üzere. Bakışları Azat'ın boynundaki kesiği görmüş olacak ki dehşetle gözlerini büyüttü.

Boynunu kim kesti? Elleriyle yüzünü kapattı. Allah'ım lütfen gözümü açtığımda gördüğüm sahne zihnimin bir oyunu olsun lütfen. Gözlerini açar açmaz bir küfür savurup Asaf'ın elindeki silaha uzandı. Çek şunu Arşın bunun ne yeri ne de zamanı şuan. Şuan o kadar komik bir şekilde duruyorduk ki bozulan sinirlerimle istemeden güldüm. Neye gülüyorsun kış çiçeği komik bir durum mu var şuanda? Ayrıca şu telefonuna bak bir artık, çaldıkça sinirimi bozuyor. Kayra'nın Asaf'ı çekmesiyle sadece duvara yaslı ben ve üstüme eğilmiş Azat ile o şekilde kaldık. Onu göğsünden ittirerek açılan birkaç adım boşluktan ondan ayrıldım. Burayı sana bırakıyorum Kayra diyerek dışarı çıktım. Çalan telefonumu çantamdan çıkardım. Arayan Esra'ydı.

Efendim Esra.

Kızım neredesin sen? Yarım saattir seni arıyorum. Sesimi hafif boğuk çıkararak:

Uyuyordum Esra. Duymamışım telefonu titreşimdeydi zaten. Onu hissedince kalktım yataktan.

İyi kalkmışken kaldır o kıçını yataktan da karakola gel baskına gidiyoruz.

Baskın mı? Bu saatte? Nereye gidiyoruz hem?

Seni çok yakından ilgilendiren birinin yanına gidiyoruz. Çabuk gel bir yarım saate çıkıyoruz.

Nereye gidiyoruz?

Kayra Karaman. Yalan söylemiş bize. Gizliden bir lansman partisi veriyormuş şuan ihbar geldi birinden.

Kimden? Kimden geldi ihbar? Kim ihbar etmiş ki Kayra Karaman'ı?

Soru sormada gel işte.

Kim ihbar etmiş Esra?

Kızım ne bileyim ben. Bu kadar heyecanlandıysan çabuk gel işte. Asaf mı şikayet etmişti acaba? Yok o etmiş olamazdı. Eğer öyle bir şey olsa haberim olurdu. Ayrıca şuan mekanda bulunmazdık ikimizde.

Gelemem.

Ne? Neden? Elimle karnımı tuttum sanki görecekmiş gibi.

Karnım ağrıyor regl olmuşum.

Hadi be, ilk günün mü?

İlk günüm.

Kötü oldu, gelsen iyi olurdu. Neyse dinlen sen. Yarın gelince anlatırım ben sana olanları.

Hemen mi çıkacaksınız?

Seni beklettiriyordum, çok ısrar ettim Kıymet Komisere. Gelmeyeceğine göre hemen çıkarız herhalde.

Neredeymiş bu lansman?

Karakola çokta uzakta değil. Bir 20 dakika var aramızda ama 10 dakikaya mekanda oluruz sanırsam.

Anladım, siz gidin gelemem ben maalesef.

Tamam kuşum dinlen sen, o iş bizde. Allah kahretsin. Kayra'yı ne kadar sevmesem de şuan buranın basılması en son istediğim şeylerden biriydi. Aceleyle çıktığım tuvalete geri girdim. Kayra Azat ile Asaf'ın arasındaydı. Kapıyı arkadan kitleyerek:

Durun, şuan çok önemli bir sıkıntımız var. Gözlerim Kayra'yı buldu. Polisler, polisler buraya doğru yola çıkacaklar birazdan burayı boşaltmamız lazım.

Şikayet mi ettin bizi!

Dur, sakin oli kendimi de yakma uğruna niye seni şikayet edeyim ben? Haber geldi işte karakoldan. Buraya 10 dakikaya gelirlermiş. Gitmemiz lazım hemen.

Lanet olsun! Kim ihbar etmiş bizi? Sen mi ettin lan diyerek Asaf'a yöneltti öfkesini Kayra.

Güzel fikirmiş ama bu kadarı benim bile aklıma gelmedi Kayra. Seni ihbar eden ben değilim.

Tamam, tamam 10 dakikamız mı var şimdi? Kafa salladım. Azat yukarı kata çık ve odadaki çekmecede duran benim sahil kenarındaki evin anahtarı al Sahra'yla.

Benle mi?

Evet seninle. Sana güvenmiyorum Asaf. Bu yüzden Sahra, Azat'la gidecek bu gece. Sende onları takip etmeyeceksin.

Kaçırıyor musunuz yine beni?

Sadece bu gecelik, hadi hadi hızlı olun. Azat çık yukarı ve odamdaki ilk çekmeceden anahtarı al hemen, Arşın sende benimle geliyorsun. Bu adamlar her ikimiz için de önemli. Onların hiçbirini tutuklattıramayız bugün. Azat kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başlayarak tuvaletin kilidini açtı ve merdivenleri tırmanmaya başladı.

Bırak elimi, al gel sen anahtarı işte.

Konuşmada yürü işte. Üst kata çıkarak Kayra'nın odasına girdik ve çekmeceyi açarak anahtarı bulduk. Sanırım bu. Elimi tutarak çekiştirmeye devam etti otoparka kadar...

 

Bin şu arabaya! Gitmemiz lazım hemen! İçeriye baktı sinirle.

O orospu çocuğunu öldürmeden hiçbir yere gitmezdim normalde.

Delirdin mi be adam! ! Bakışları bana döndü.

Karışma Sahra Aktaş! Bu onu benim aramda.

Yakalanacağız polisler gelecek birazdan.

Siktirip git o zaman!

Senin arabanla mı gideceğiz?

Başka araba mı var?

Binmiyorum senin arabana, git nereye gidiyorsan! Arabanın kapısını sertçe kapatarak yanıma geldi ve kolumu tuttuğu gibi beni arabasına sürüklemeye başladı.

Ne yaptığını sanıyorsun sen!

Görmüyor musun, kaçırıyorum seni kış çiçeği. Kolumu sertçe çekiştirerek ondan kurtuldum. Kapıyı açarak sürücü koltuğunun yanına beni bindirdi ve kapımı kapatarak sürücü tarafının kapısını açıp arabaya bindi ve arabayı çalıştırdı...

 

Gidiyorduk. Şükür ki polisler otoparkın girişini bulamadan mekandan kaçmayı başarmıştık. Polislerin Kayra'nın düzenlediği lansmanın yerini bulup basacağı aklımın ucundan dahi geçmezdi. Allahtan ki herkes maskeliydi. Esra beni arayıp Kayra'ya baskın düzenleneceğini söyleyince bir an her şeyin bittiğini sanmıştım. Neyse ki hızlı davranarak kaçmayı başarmıştık en azından. Göz ucuyla arabayı süren deniz katiline baktım. Tüm ciddiyetiyle gözünü sadece yola kilitlemiş bir şekilde arabayı sürüyordu. İkimizde arabaya bindiğimizden beri konuşmaya tenezzül etmemiştik. Elim karnımda hafifçe ovalayarak ağrımı geçirmeye çalışıyordum. Regl de değildim. Zamansız gelen bu karın ağrısı şuan bana hiç yardımcı olmuyordu. Keskin bir sancı girmesiyle ister istemez inlememi bastıramadım ve kısık sesle inledim.

Ne oldu? Ağrın mı var?

Karnıma bir sancı girdi, geçer birazdan. Gözlerinde bir saniyeliğine bir endişe görür gibi oldum benim için.

Regl misin?

Yok, değilim dedim ya sanırım bir sancı girdi sadece. Üşüttüm sanırım. Gözleriyle biraz daha beni inceledikten sonra başını çevirerek yola bakmaya devam etti. Kafamın dağılması gerektiğine karar vererek konuşmaya başladım. Nereye gidiyoruz?

Kayra'nın bir evi var ara sıra gelip kaldığı. Tenha bir yerde, oraya gidiyoruz. Anladığımı belirtircesine kafa salladım.

Daha çok var mı gittiğimiz yere varmamıza? Gözleri navigasyona kaydı.

Bir yarım saat daha gideceğiz gibi görünüyor, sıkıldın mı? Karnımdaki ağrı gittikçe dozunu artırıyordu. Ona belli etmeden kendimi konuşmaya zorladım.

Uçsuz bucaksız, bitmeyen bir yolda gidiyoruz gibi görünüyor.

Korktun mu?

Kimden, senden mi?

Arabada bizden başka biri olmadığına göre?

Konuyu nasıl buraya getirdin ki?

Bilmem, pek normal karşılaşmalarımız olmadığındandır belki de.

Yorgunca nefesimi dışarı verdim. Beni hala 5 yıl önceki o kız çocuğu olarak falan mı görüyorsun gözünde deniz katili?

Bazen hatta sanırım şu an o anlardan birindeyiz galiba.

Senden korkmuyorum deniz katili. Kaşlarını kaldırdı alayla.

Gerçekten mi kış çiçeği? Bana benden korkmadığını kanıtlayabilir misin o zaman?

Ne yapmamı istiyorsun?

Bilmem, onu da sen düşün artık az çok tanıyorsundur beni. Sonuçta senin için öldürmek istediğin bir katilim değil mi? Karnıma saplanan ağrı şiddetini artırdığı için susmak zorunda kaldım. Sağ elimi cama yaslayıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım yol boyunca. En son ağrıdan vücudum uyuşmuş bir şekilde neredeyse ağlayacakken arabanın bir yokuştan inip deniz kenarında durduğunu görünce kendimi zorlayarak arabadan indim. Beni takip et. O kadar çok ağrım vardı ki yürümek bile işkence gibi geliyordu şuanda. Dudaklarımı birbirine bastırarak yürümeye başlayacağım esnada karnıma giren acılı bir sancıyla olduğum yerde durdum. Arkasından gelmediğimi fark etmiş olacak ki durarak bana döndü. Gelmiyor musun? Gözlerimi kapatarak ağrımın biraz olsun dinmesini bekledim birkaç saniye. Sonra da tekrar yürüyerek yanına gittim. Cebinden bir anahtar çıkararak kapıyı açtı. Önden buyur. İçeriye geçerek eve girdim.

Sen gelmiyor musun?

Sen gir içeriye birazdan gelirim ben. Üstelemeyerek eve girdim. Işıkları açarak evde dolanmaya başladım. İlk olarak genişçe bir salon karşıladı beni. Kahverengi beyaz alt tonlu bu salon eve ferah bir hava katmıştı. Salonu geçerek uzunca bir koridorda ilerledikten sonra kendimi mutfakta buldum. Mutfağın ışığını açarak içine girdim ve dolapları rastgele açarak bir bardak alıp içine su doldurdum. Elimdeki suyla mutfaktan da çıktım. Hızlıca bu kattaki diğer odalara da göz attıktan sonra yukarı kata çıktım. Merdivenden çıkar çıkmaz önüme gelen ilk odanın kapısını açarak içeriye girdim. Bu oda sanırım Kayra'nın kullandığı yatak odasıydı. En köşede bir gardırop vardı ahşaptan yapılma. Odanın tam ortasında duvara dayalı bir şekilde rahat 4 kişinin sığacağı bir yatak ve yatağın yanındaki çalışma masası dışında oda dekorasyonu oldukça sade tutulmuştu. Sırayla bu kattaki odaları da gezince aşağı kata geri döndüm. Azat hala dışarıda olmalıydı. Anahtarı kapının arkasından çekerek dışarı çıktım. Hava oldukça serinlemişti. Kollarımı üşümemek adına kendime sararak etrafta Azat'ı aradım. Az ileride kumların üstlerine bağdaş kurmuş sırtı dönük bir şekilde otururken gördüm onu. Kuma batan ayakkabılarımı çıkartarak yanına doğru yürümeye başladım. Karnımdaki ağrı hafif hafif ben buradayım diyordu bana ama umursamadım. Yanına gelince elbisemin izin verdiği kadarıyla aramıza 2 kişilik mesafe koyarak kumların üstüne oturdum.

Yatak odaların hepsi üst katta. Ana yatak odası dışında 1 tane daha yatak odası var. Kayra'nın odasında yatmamız uygun olmaz. Misafir yatak odasını sen mi alırsın yoksa aşağıdaki salonda falan mı yatarsın? Derin bir iç çekti.

İstediğin odada yat hatta sen Kayra'nın odasına geç bende misafir odasında kalırım.

Şey-

Bu konu dışında diyeceğin başka bir konu yoksa beni yalnız bırak. Emir veren ses tonuna karşılık sustum. Bu gece oldukça sinirliydi zaten. Şimdilik ses çıkarmamak en iyisiydi. Kafamı denize çevirerek kıyıya vuran sakin dalgalara baktım. Ay bütün parlaklığıyla yukarıda ışıldayarak denizi aydınlatıyordu kendi ışığıyla. Bir süre sadece denizi izledik ikimizde.

Asaf ile nasıl tanıştın? Sorduğu soruyla kafamı ona doğru çevirdim.

Neden sordun?

Boş ver.

Sen Asaf'ı nereden tanıyorsun peki?

Asaf'ı tanıyamazsın Sahra onu tanıdığını sanırsın sadece onun izin verdiği kadarıyla. Asaf bir kişi değil; pek çok kişi. Birden onunla ilk karşılaştığımız gün geldi aklıma. Kendini bana Asaf Arşın olarak tanıtmışken Tuna'ya Bilal Giray olarak tanıtmıştı kendini.

Sen hangi kişiliğiyle tanıştın peki?

Mehmet Altınok.

Mehmet?

Ya sen kış çiçeği, sen hangi yüzüyle tanışığını sandın onunla?

Asaf, Asaf Arşın olarak tanıttı kendini.

Sadece Asaf'ı mı tanıyorsun peki?

Bilal Giray. Az çok onu da tanıyorum sanırım. Birden aklıma mahalleye gittiğim zaman Yahya'yla konuştuğum an geldi. Azat Deniz'i Mehmet katil yapmış demişti. O Mehmet, Asaf mıydı yani? Öğrendiklerimle kanım dondu. Ama benim deniz katilini öldürmemi istemişti. Peki ama neden? Bizzat kendi elleriyle çocukluktan bu yana yetiştirdiği katili neden benim öldürmemi istemişti? Bir dakika aslında Asaf deniz katilini kardeşi Melek Erdemir ile köşeye sıkıştırarak teslim olmasını sağlamış ve ardından kaçınca da deniz katili onun işini bitirmeden benden deniz katilini öldürmemi mi istemişti?

Hey, daldın gittin? Kendi kafanda felsefe yap diye sormadım sana Asaf'ı. Ona doğru döndüm.

Anlamadığım bir şey var deniz katili.

Neymiş o?

Neden teslim oldun?

Şuan bir sorguda mıyım?

Hayır, sadece bir soru sordum sana.

Ama o sorduğun sorunun cevabı beni sorgulamaya bedel kış çiçeği.

Peki sadece şuna cevap ver o zaman.

Neye?

Kendi isteğin ile mi teslim oldun yoksa teslim olmak zorunda mı bırakıldın?

Ne o? Öldürmek istediğin bir katile karşı sence de fazla meraklı değil misin?

Alaya alma da cevap ver. İçli bir şekilde iç çekti.

Gün yarayı deşmenin günü değil kış çiçeği.

Yani, kendi isteğinle telim olmadın? Cevap vermeyerek denize bakmaya başladı yine. Anlaşılan ondan bugün sorduğum soruların cevaplarını alamayacaktım. Birden karnıma giren zamansız sancıyla nefesim kesildi ve ellerim karnıma gitti. Acıyla yüzüm kasıldı.

Kış çiçeği? Ahhh! Ceketini çıkardı. Al giy şunu. Üşütmüşüm diyorsun üzerinde bir şey olmadan rüzgarda oturuyorsun. Kalk içeri geçiyoruz. Bana verdiği ceketi giydim zorlanarak. Ayağa kalktı. Karnıma giren sayısız sancıyla öne doğru büküldüm. Birden bacaklarımın ve kollarımın altından kollarını geçirerek beni kucağına aldı.

Bırak beni, yürürüm ben.

Nereye yüreyeceksin, daha doğrulamıyorsun bile. Tam itiraz edecekken vücuduma çarpan acı dalgasıyla inledim. Beni yukarı kata çıkartarak Kayra'nın odası olduğunu düşündüğüm odaya getirdi ve yatağa yatırdı. Bekle burada ilaç var mı mutfakta bakıp geleyim. Nefes nefese, ter içinde kalmıştım. Birkaç dakika sonra odanın kapısının açılmasıyla kısık gözlerle ona baktım. Gerçekten hastalanacağın başka gün yok muydu kış çiçeği?

Dalga mı geçiyorsun? Elindeki birkaç hapla birlikte suyu yanıma koydu. Bunları bulabildim. Şimdilik bunlarla yetinmen gerekecek. Ağırca kafamı sallayıp yanı başıma koyduğu ilaçlara uzandım. Hoşnutsuz gözlerle beni incelemeye devam etti. Sırayla koyduğu bütün ilaçları içtim.

Teşekkür ederim.

Bu gece beni kurtardığına say.

Seni kurtarmasaydım bana yardım etmeyecek miydin yani şuanda?

Ederdim. Seni öldürerek hem seni çektiğin ağrıdan kurtarırdım hem de kendimi senden kurtarırdım ve inan bana öyle olması daha çok işime gelirdi.

Sana gerçekten inanamıyorum.

Bir katilden sana merhamet etmesini bekleyemezsin özellikle de o katilin sıradaki kurbanı sensen.

Tamam gerisini ben hallederim çık odadan. Gözleri bir süre daha üzerimde gezindikten sonra odadan çıkmak yerine gardıroba yöneldi. Sanırım kendi üstünü değiştirmek için Kayra'nın kıyafetlerini ödünç alacaktı. Giyineceği birkaç parça kıyafeti bulmuş olacak ki gardırobu kapattı ve bana doğru döndü.

Al şu sweatshirt ile eşofmanı. Tam üzerine oturmasını bekleme. Seni bu gecelik idare etsin yeter. Ben yatağın üstündeki kıyafetlere bakarken o çoktan odayı terk etmişti ve beni yalnız bırakmıştı. Karnımı tutarak yataktan kalktım ve üzerimdeki elbiseyi yandaki fermuarını açarak çıkarttım. Sweatshirt'ü giydim ama eşofman belime çok büyük gelince fazlaca sıktığım lastik karnımı acıtmış olduğu için onu giymekten vazgeçtim ve sadece üzerimdeki bol tişörtle yatağa uzandım. Ağrıyan karnım beni fazlaca halsiz bıraktığı için gözlerimi kapatır kapatmaz kendimi uykunun uyuşturucu kollarına bıraktım...

 

Azat Deniz Erdemir'in anlatımıyla:

Gözlerimi açtım. Hala geceydi. Erken uyanmıştım. Odamdan çıkarak mutfağa ilerledim. Uyku sersemi hafifçe yalpalayarak mutfağa doğru yürüdüm. Işığı açmayıp karanlık mutfakta herhangi bir bardak bulmaya çalıştım. Sonunda küçük bir çay bardağını elimde hissedince musluğu açıp içine su doldurdum. Bardaktaki su bitince bardağı tezgaha geri bırakarak odama doğru ilerledim. O sırada Sahra'nın odasından gelen inleme seslerini duyunca elimde olmadan yönümü kapıya doğru çevirdim ve odanın kapısına doğru ilerledim. Kapıya yaklaştıkça inleme sesleri daha da arttı. Elim kapı koluna gidince açıp açmamak arasında kaldım. Gözlerimi kapatarak nefeslendim biraz. Sonra da kapıyı açtım. İçeride kış çiçeği uyuyordu. Sanırım içtiği ilaçlar ona fayda etmemişti.

Yatağın başucuna doğru yavaşça yürüdüm. Sanırım ağrısı vardı. Karnını tutarak eliyle baskı yapıyordu. Nefes alışverişleri düzensizdi. Gözünden bir yaş aktı o an. Ona yardım etmeli miyim diye geçirdim içimden. Belki de şuanda onu öldürerek ağrısını tamamen kesmeyi denesem mi diye düşündüm. Hayır, bugün değil. Her ne kadar bir katil olsam da bana karşı yapılan iyilik ve kötülüğe de karşılık veren biriydim. Ağlıyordu karşımda, orada olduğumdan habersizce. Gözünden akan yaşları sildim. O sırada elim yüzüne değince fazlaca ateşi olduğunu anladım ve derin bir nefes alarak kızın sırtından ve bacaklarından kollarımı geçirerek kucağıma aldım.

Odanın içindeki banyonun kapısını ve ışığını açarak içeriye girdim. Kucağımdaki kız ile duş başlığı arasında gidip geldi gözüm. İki büklüm şekilde yatıyordu kucağımdaki kız. Seni bu gece öldürmeliydim kış çiçeği başıma çok fazla iş açıyorsun. Kucağımdaki kız acıyla yüzünü buruşturdu ve karnındaki eli daha da fazla baskı yaptı. Bunu görünce acele etmem gerektiğini anlayarak soğuk suyu açtım ve ikimizin de duş başlığının altında ıslanacak bir pozisyonda suyun altına geçtim. Soğuk su bedenine çarpar çarpmaz hızlıca gözlerini açtı ve çığlık atmaya başladı. Titreyerek:

Ne yapıyorsun sen! Çıkar beni buradan diyerek kucağımda çırpınmaya başladı. Cevap vermeyerek onu sıkıca tuttum ve suyun altında durmaya devam ettim. Yapma diye ağlamaya başladı bir anda. Soğuk, üşüyorum. Çıkar beni buradan.

Biraz daha dayanman gerek kış çiçeği. Yardımı olacaksa bana sokul ateşin düşmeden ikimiz de buradan çıkmayacağız. Sözlerimi dinleyerek kollarını boynuma doladı ve başını da çıplak boynuma gömdü. Bir süre öylece onu tutarak dikildim suyun altında. Ağlayarak ve titreyerek dayanmaya çalıştı o da bana sokularak. Kafanı kaldırman gerekiyor, ateşine bakmalıyım. Baygın gözlerle yavaşça boynumda duran kafasını kaldırdı. Elimi alnına uzattım. Ateşi düşmeye başlamıştı. Gerisini de sana ilaç vererek halledeceğim artık diyerek suyu kapattım ve kapıda asılı duran havlulardan birini alıp sırtına örterek banyodan çıktım. Kucağımdaki kızı yatağına koyarak üstünü değiştirmesi için kıyafet aradım. Dolabı açtım.ve Kayra'nın bol tişörtlerinden birini aldım. Sweat de vardı ama kalın giyinmemesi gerektiğinden onları almaya tenezzül etmedim. Bağcıklı bir pantolon aldım birde. Büyük ihtimalle olmayacaktı ama bununla idare etmeliydi şimdilik. Kendim içinde bir eşofman altı çıkardım ve hızlıca giyindim. Tekrardan odaya gelerek kıza baktım. Kısık gözlerle havluya bürünmüş yatakta oturuyordu. Üstünü değiştirmen lazım, yapabilir misin? Gözlerini yavaşça bana değdirdi.

Yardım etmen gerek şuanda kılımı kıpırdatacak halim bile yok. Yanına giderek bedeninde sarılan havluyu açtım ve saçlarını kuruladım gelişigüzel. Sonra da havluyu bir kenara bırakarak sweatshirt'ün eteklerine gitti elim. Bana yardım ederek kaldırabildiği kadar kollarını kaldırdı. Tenine yapışmış sweatshirt'ü çıkardım. Şimdi karşımda sadece iç çamaşırları ile kalmıştı. Bundan sonrasını kendin yapsan daha iyi olur sanki. Kafa salladı ağırca. Onu odada yalnız bırakarak dışarı çıktım ve giyinmesi için bekledim. Bir süre sonra giyinmiş olacak ki kapıyı açtı. Beklediğim gibi pantolonu çok büyük gelmişti ama en azından belini tutuyordu. İçeriye geçtim. Bir anda tökezleyen kızı düşmemesi için belinden tutarak kendime çektim. Bu şekilde hasta görünmen şuanda o kadar sinirlerimi bozuyor ki şuan seni öldürmemek için kendimi zor tutuyorum. Bir kolumla belinden destekleyerek yatağa oturttum kızı.

Neden öldürmüyorsun o zaman beni? Gözlerinin içine baktım.

İnan bana şuan bunu her şeyden çok istiyorum ama prensiplerim gereği yapamam. Senin yüzünden sana bu akşam borçlandım. Sana borçlu bir şekilde seni çok istesem de öldüremem kış çiçeği. Yatağın yanındaki ilaçlarsan birkaçını aldım. Bunları içmen gerek aksi takdirde iyileşemezsin. Sözümü dinleyerek verdiğim ilaçları teker teker içti. Eli karnına baskı uygulamaya devam ediyordu hala. Melek kız böyle hasta olduğu zamanlarda onu rahatlatmak amacıyla karnına masaj yapardım. Anca bu şekilde kollarımda uyur kalırdı ağrısı geçince. Yatağa uzan. İkiletmeden yorgunca yatağa uzandı. Ayağa kalkarak Bir süre daha onu izledim. Sonra da onun acı çeken halini izlemeyi bırakıp yatağın boş kısmına doğru geçtim.

Yatakta sağa uzanarak yattım. Biraz ilerideki kızın arkasına geçtim ve bedenlerimizi birbirine yaklaştırdım. Huzursuzca kıpırdandı.

Ne yapmaya çalışıyorsun? Onu dinlemeyerek elimi karnındaki eline uzatıp çektim ve yavaşça elimle daireler çizerek karnını ovalamaya başladım. Elimin altındaki karnı gerginleşti.

Kendini sıkma. Merak etme bu gece sana zarar vermem. İlk başta acısından ötürü kıvranmaya devam etti yatakta. Hareket ettirdiği bacakları bacaklarıma değiyordu her hareketiyle. Karnını yavaş yavaş ovmaya devam ettim. Birkaç dakika sonra yavaş yavaş kendini serbest bırakmaya başladı. Sanırım işe yarıyordu. Hareketlerimi hiç bozmadan devam ettim karnını ovmaya. Bir süre sonra ağrısı azalmış olacak ki nefes alışverişleri düzene girdi ve hareket etmeyi bıraktı. İyice rahatlaması için devam ettim...

Gözlerimi açtım. Hava hafif aydınlanmıştı. Yataktan kalkmak için tam doğrulacakken vücudumu sarıp sarmalayan birer çift kol ve bacak ile olduğum yerde kaldım öylece. En son kış çiçeğinin karnını ovarken uyuya kalmış olmalıydım. Tahminimce 2 saattir uyuyorduk aynı yatakta. Muhtemelen yorgun vücudum daha fazla dayanamamıştı ve bende uyuya kalmıştım. Kış çiçeğinin bedeni bana dönüktü. Kolları çıplak karnımda, bacakları ise bacaklarımın arasına dolanmıştı. Üstelik benimde tek kolum onun belini sarmıştı. Yavaşça onu uyandırmamaya çalışarak kolumu belinden çektim. Yatakta oturur pozisyona geçerek bacaklarıma dolanan bacaklarını çektim yavaşça. Bu hareketimle kıpırdandı. Yataktan kalkarak çıktım. Benzi düzelmişti. Onu uyuması için rahat bırakarak çıktım odadan. Kendi odama geçip dün akşamdan kalan üstümü geri giyindim ve evden çıktım. Sözümü tutarak onu öldürmemiş ve bütün gece başında beklemiştim. Tekrardan durumları eşitlediğimiz için rahat bir nefes aldım. Artık bir dahaki karşılaşmamızda ilk işim kendisini öldürmek olacaktı. Buna emindim...

Evett, bu bölüm diğer bölümlere bakış kısa oldu. Neyse bu bölümde böyle olsun yapacak bir şey yok.

Sahra Asaf hakkında ne yapacak?

Asaf ile Azat hakkındaki gerçekleri öğrenecek mi?

Kayra'yı ihbar eden kim?

Kayra bu işten nasıl sıyrılacak?

Hepsi ve daha fazlası ileriki bölümlerde. O zaman diğer bölüme dek hoşça kalın...

Bölüm : 05.12.2024 21:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...