Sabah Ezgi'nin beni uyandırmasıyla uyandım.
"Günaydın aşkım," dedi Ezgi.
"Günaydın aşkım. Saat kaç?" diye sordum.
"Saat dokuz olmuş. Hadi kalkalım," dedi.
Yataktan kalkıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra krem ve kapatıcıyı sürdüm. Ben çıktıktan sonra Ezgi girdi. O sırada ben üstümü değiştirdim.
Ezgi de üstünü değiştirdi ve birlikte aşağı indik. Hasan dışında herkes oradaydı. Biz herkese "günaydın" dedik.
"Kızlar, hadi gidin Hasan'ı uyandırın da kahvaltıya geçelim," dedi Elif Teyze.
Ezgi'yle birlikte tekrar yukarı çıktık. Hasan'ın odasına girdiğimizde hâlâ uyuyordu. Ezgi'yle birbirimize bakıp güldük. Kenarda duran sürahiyi alıp Hasan'ın kafasından aşağı boşalttık. Arkadan Hasan'ın sesi geliyordu. Biz de gülüp aşağı kaçtık.
"Gelin buraya!" diye bağırdı Hasan.
"Koş Ezgi, koş!" dedim ve daha hızlı indik. Ezgi Anıl'ın, ben ise Poyraz'ın arkasına saklandık.
"Siz ikiniz bence hemen yanıma gelin. Ben yakalarsam kötü olur," dedi Hasan.
"Yakalarsan yakala, yemezler! Koş Gökçe, koş!" dedi Ezgi.
Kolumu tutup koşmaya başladık. Evdeki herkes bize gülerek bakıyordu. En sonunda Hasan ve Ezgi, bitkin bir şekilde koltuğa oturdu.
"Ooo, siz hemen pes ettiniz," dedim.
"Prenses, ben senin gibi koşu yarışında Türkiye'yi temsil edip birinci olmadım," dedi Hasan.
"Ne alaka şimdi ya?" diye sordum.
"Çok alaka, canım benim," dedi Hasan.
"Sen koşu yarışında Türkiye'yi mi temsil ettin?" diye sordu Leyla Hanım.
"Evet," dedim.
O sırada Elif Teyze'nin sesi mutfaktan geldi: "Hadi kahvaltıya!"
Masaya gidip oturduk. Dedemin "Afiyet olsun" demesiyle herkes bir şeyler yemeye başladı. Ben öylece onlara bakıyordum. Bir yandan da "Acaba bu aileyle büyüseydim nasıl olurdu?" diye düşünüyordum. "Kesin aralarında en çok anlaştığım Kerim olurdu. Güney'le sırlarımı paylaşırdım. Poyraz'la gezerdik. Polat'la konuşurdum."
Bu düşüncelere dalmışken Ezgi'nin sesiyle irkildim. "Gökçe, iyi misin?" diye sordu.
"İyiyim, ne oldu?" dedim.
"Dalmıştın da ondan dedim. Neyse, bugün mahalleye gidelim mi?" dedi.
Leyla Hanım ve Kenan Bey'e baktım. Leyla Hanım bana baktığımı fark etmeden başını "evet" anlamında salladı.
"Olur, gideriz," dedim.
"Tamam o zaman, kahvaltıdan sonra çıkarız," dedi Ezgi.
"Tamam" anlamında başımı salladım. Kahvaltı bitince Leyla Hanım'dan izin alıp çıktık. Tabii, Erdem, Anıl, Alp ve Ali de bizimle geliyordu. Araba mahallede durunca indik.
İlk önce Ayşe Teyze'ye gidecektik. Ayşe Teyze bu mahallenin en huysuz kadınıydı ama bizi çok severdi. Kapıyı çaldım. Sinirli bir yüzle kapıyı açtı ama bizi görünce gülümsedi.
"Ooo, bizim hayırsız evlatlar da gelmiş," dedi Ayşe Teyze.
"Aşk olsun teyze, ne hayırsızlığımızı gördün?" dedim.
"Kız, kaç gündür gelmiyorsun, neredeydin? Mahallede de yoktun," dedi.
"Sorma teyzem, başıma neler geldi neler," dedim.
"Biz de buradayız ama Ayşe Hanım, aşk olsun sana!" dedi Hasan.
"Sus, bacaksız! Ezgi kızım, hoş geldiniz! Bunlar kim?" dedi Ayşe Teyze.
"Onlar bizim kuzenlerimiz," dedi Ezgi.
"Tamam kızım, siz de hoş geldiniz," dedi Ayşe Teyze.
Hepsi birden "Hoş bulduk" dedi. İçeri geçtim ve Ayşe Teyze'ye her şeyi anlattım. Biraz daha orada durduktan sonra kalktık. Sonra bizim parka gidip çekirdek ve kola aldık.
"Yalnız Ayşe Teyze'yi ilk görüşte korktum, ne yalan söyleyeyim. Ama sonra Hasan 'bacaksız' deyince gülmemek için kendimi zor tuttum," dedi Anıl. Hepimiz güldük. Zaman böyle akıp gitti.
Sonra acıktığımız için Köfteci Hasan Amca'nın yanına gittik. O da bizi çok severdi, özellikle Hasan'ı. "Adaşım" derdi.
"Kolay gelsin Hasan Amca," dedim.
"Kolaysa başınıza gelsin, hayırsızlar!" dedi Hasan Amca.
"Ya, bugün neden herkes bize 'hayırsız' diyor?" dedi Ezgi.
"Başka kim dedi?" diye sordu Hasan Amca.
"Ayşe Teyze," dedi Ezgi.
"Kızım, o huysuz surattan ne beklersiniz ki?" dedi Hasan Amca. Dediğinde herkes güldü.
"Aaa, çok ayıp amca. O senin büyüğün. Aman ha, duymasın," dedim.
"Duyarsa duysun," dedi Hasan Amca.
O sırada arkadan Ayşe Teyze'nin sesi geldi. "Teyze, ben şakasına öyle dedim," dedi Hasan Amca ve arkasını döndü. Karşısında Hasan nı görünce rahatladı. Biz de güldük.
"Bir de adaşım olacak... Nankör! Kalbime indi," dedi Hasan Amca.
"Ama amca, sen de her seferinde numarayı yiyorsun," dedi Hasan.
"Adaş dedim, bağrıma bastım. Yaptığına bak," dedi Hasan Amca. Hepimiz güldük.
"Bunlar kim çocuklar?" diye sordu Hasan Amca, kuzenleri ve Erdem'i göstererek.
"Amca, vallahi ben çok acıktım. Sen bize köfte yap, ben sana her şeyi anlatacağım," dedim.
"Tamam, istediğin köfte olsun," dedi Hasan Amca ve köfte yapmaya başladı. Ben o sırada her şeyi anlattım. Tabii bir köfteyi bitirip ikinciyi sipariş ettim, çünkü üvey babam beni aç bıraktığı zamanlarda Hasan Amca bana sürekli köfte verirdi. Ama ben her aç kaldığımda gelmezdim. Üç gün aç kalırsam gelirdim, çünkü kimsenin bana acımasını istemiyordum.
"İşte böyle amca," dedim.
"Gerçekten senin adına sevindim. En azından o adamdan kurtulmuşsun," dedi Hasan Amca.
"Öyle amca. Neyse, biz artık gidelim. Geç oldu, yol da uzun. Borcumuz ne kadar?" diye sordum.
"Benden kızım," dedi Hasan Amca.
"Olmaz amca," dedim.
"Olur, olur. Hadi siz gidin," dedi Hasan Amca.
Ben Hasan Amca'ya sarıldım. Sonra Ezgi ve Hasan da sarıldı. Yola çıktık.
"Keşke adama parasını verseydik ya, ayıp oldu," dedi Anıl.
"Sen onu hiç dert etme kuzen, onu Gökçe halletti," dedi Hasan.
"Nasıl yani?" diye sordu Alp.
"Şöyle ki, Gökçe Hasan Amca'ya sarıldığında cebine parayı koydu demek oluyor," dedi Ezgi.
"Vay, sen bizim kuzene bak sen," dedi Anıl ve hepimiz güldük.
Taksiye bindik. Ben, Ezgi, Hasan ve Erdem bir taksiye, diğerleri de başka bir taksiye biniyordu. Evin önüne gelince parayı ödeyip eve girdik. Kapıyı çaldık, Leyla Hanım açtı.
"Hoş geldiniz çocuklar! Gününüz nasıl geçti?" diye sordu.
"Hoş bulduk anne! Çok güzel bir gündü, çok eğlendim," dedi Erdem.
"Hoş bulduk teyze, Erdem'e katılıyorum," dedi Anıl.
"Ben de çok eğlendim," dedi Alp.
"Ben de çok eğlendim," dedi Ali.
"Ne güzel! Hadi ellerinizi yıkayın, doğru sofraya," dedi Leyla Hanım.
Gidip elimi yıkadım, sonra sofraya oturdum. Ama şöyle bir şey vardı, hiç aç değildim. Zaten iki tane köfte yemiştim. Şimdi kesin "Evde dikkat çekmek için yemiyor, dışarıda nasıl yiyor" diyeceklerdi. Ama öyle bir şey yoktu. Üvey ailem beni sürekli aç bırakıyordu. İki hafta aç kaldığımı bilirim. O zaman tanışmıştım Hasan Amca'yla. Bana köfte vermişti. "Bundan sonra aç kalırsan buraya gel," demişti. Ben de üç gün yemek yemezsem gider, bir tane köfte yerdim. Ama çalışmaya başlayınca parasını ödemeye başladım. Ne kadar yediysem ödedim. Zaten on yaşında çalışmaya başlamıştım bir kafede. Neyse deyip sofraya oturdum. Dedemin "Afiyet olsun" demesiyle herkes yemeye başladı.
"Çocuklar, siz neden yemiyorsunuz?" diye sordu Leyla Hanım.
"Anne, biz köfte yedik," dedi Erdem.
"Sen ve dışarıda yemek yemek?" dedi Poyraz.
"Evet abi, çok güzeldi. Hatta Gökçe iki tane yedi," dedi Erdem.
Dediğinde herkes bana baktı.
"Ben size dedim bakın, evde yemiyor, dışarıda nasıl yiyor," dedi Kerim.
"Kerim, abartma bence. Sevdiyse yer, sana ne bundan?" dedi Leyla Hanım.
Benim gözlerim doldu. Ezgi bunu fark etti. Ezgi'ye "Yapma" dedim ama artık çok geçti. Ezgi konuşmaya başladı.
"Kerim abi, sözlerine dikkat et! Benim kardeşim öyle biri değil. O bu dünyadaki en temiz kalpli insanlardan biri. Yalan söylemez," dedi Ezgi.
"Sizi de kandırmış belli. Niye evde bir şey yemiyor o zaman? Dikkat çekmek için!" dedi Kerim.
"Abi, bak susuyorum diyorum ama olmayacak! Sizin evde yemek yemiyor dediğiniz kız yeri geldi iki hafta aç kaldı, yeri geldi yediği yemekten zehirlendi, yeri geldi..." diye konuştu Ezgi.
"Ezgi, yapma!" dedim ağlayarak. Ezgi böyledir, bana biri bir şey derse hemen beni savunur, çünkü ben kendimi savunmam.
"Neyi yapma Gökçe? Hak ediyorlar! Hepsini hak ediyorlar! Sen acı içinde kıvranırken bunlar gülüyordu, ailesiyle vakit geçiriyordu. Sen dayak yerken bunlar eğleniyordu, sen ağrılardan dolayı uyuyamazken bunlar uyuyordu, sen sokakta donarken bunlar sıcak evdeydi, sen acı çekip tek başına savaşırken bunlar... Bunlar ailesiyle savaşıyordu! O adam seni satarken bunlar hep birlikte Hazal'ın başında bekliyorlardı! Şimdi neyi yapma?" dedi Ezgi.
Leyla Hanım ağlıyordu. Herkes susmuştu. Ezgi yanıma ıslak mendille geldi. Ben yerimden kıpırdayamıyordum, sadece ağlıyordum. Islak mendili koluma ve bacağıma sürdü. Kapatıcı gitmişti. Herkes bana şaşkın gözlerle bakıyordu, çünkü her yerim yara, morluk ve dikiş iziyle doluydu. Bunlar kalanlardı, bunlar da geçmeye başlamıştı ama daha tam iyileşmemişlerdi. Leyla Hanım benim o halimi görünce daha çok ağladı. Ben de evden koşarak çıktım. İşte şimdi herkes bana acıyacaktı.
Koşarak sahil kenarına geldim, kayalıklara oturdum. Yağmur yağmaya başladı. Ben ağladıkça daha hızlı yağıyordu. En sonunda gök gürledi. Kulaklarımı kapattım, ağlamaya devam ettim. Gök gürültüsü hâlâ devam ediyordu. Ben kulaklarım kapalı bir şekilde otururken yanıma biri geldi, bana sarıldı. Ben hâlâ korkuyordum. Bana yaklaştı ve "Sakın korkma, ben yanındayım," dedi.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |