Gökçe’nin Gözünden
Sabah uyandım, aşağı indim. Kahvaltı ettik, sonra hep beraber gezdik.
Böylece Mardin’de bir hafta geçirdik. Hayatımın en güzel zamanıydı.
Ve bugün okul vardı. Sabah kalkıp elimi yüzümü yıkadım, aşağı indim. Herkes buradaydı. Yerime geçtim.
“Afiyet olsun.” dedi Kenan Bey.
Hepimiz yemeğe başladık.
“Bugün ben sizi bırakacağım.” dedi Kaan.
“Baba, artık bana araba anahtarını versen diyorum.” dedi Güney.
“Abin bırakacağım diyor Güney, uzatma işte.” dedi Kenan Bey.
“Ama baba…” dedi Güney.
“Aması yok.” dedi Kenan Bey.
“Offf!” dedi Güney.
Herkes Güney’in bu sözüne güldü. Kahvaltıdan sonra okula gittik. Sınıfa geçtim, Ege’nin yanına oturdum.
“Günaydın.” dedim.
“Günaydın, tatil nasıl geçti?” dedi Ege.
“Dur, Fidan ve Dilek de gelsin, anlatayım.” dedim.
“Biri bizden mi bahsediyor?” dedi Fidan.
“Tam üstüne bastın.” dedim.
“Ne oldu Gökçe, hadi anlat.” dedi Ege.
“Neyi?” dedi Dilek.
“Şimdi… ben kaçırıldım.” dedim.
“Nasıl yani? Doğru düzgün anlat şunu.” dedi Ege.
Ben her şeyi anlattım. Üçü de bana şaşkın gözlerle bakıyordu.
“Sen ciddi misin?” dedi Dilek.
“Evet.” dedim.
“Olum, bu ne! Senin hayatından bildiğin 7 sezonluk dizi çıkar ha!” dedi Fidan.
“Ben senin yerinde olsam, şimdiye kendimi asmıştım. Bu ne ya!” dedi Dilek.
“Vallahi ya, bir tatile gittik, başımıza gelene bak.” dedim.
“Bir de gülüyor ya… Sana bir şey olsaydı, ne olacaktı Gökçe?” dedi Ege.
“Sakin ol Ege, iyiyim bak, buradayım.” dedim.
“O adam sana bir şey de yapabilirdi!” dedi Ege.
“Ege, sakin.” dedi Dilek.
Tam Ege bir şey diyecekken hoca geldi. Gün böyle geçti. Derken son derse geldik. Bugün hoca sözlü yapacakmış. Ve tahmin edin kim konuyu unutmuş? Tabii ki ben! Hayır yani, dizi konusunu nasıl yapayım? Sizce de saçma değil mi? Film olsa neyse…
Sıra bana geldi.
“Hocam, ben hiç çıkmayayım.” dedim.
“Neden?” dedi hoca.
“Hocam, ben bu konuyu yapamıyorum, o yüzden hiç çıkmayayım.” dedim.
“Gel Gökçe, hem sen yaparsın. Bu çok kolay.” dedi hoca.
“Yok hocam, kendimi rezil edemem.” dedim.
“Bu durumu ailenle konuşacağım. Yarın kalkmayan arkadaşları yeniden kaldıracağım. Haberiniz olsun.” dedi hoca.
“Hepimiz tamam hocam.” dedik.
“Gökçe, niye kalkmadın?” dedi Ege.
“Ege, ben bu konuyu yapamıyorum.” dedim.
“Söyleseydin, çalıştırırdım.” dedi Ege.
“Ne bileyim ben… off, neyse boş ver.” dedim.
Ege başını olumsuzca salladı ama yapacak bir şey yoktu. Zil çaldı, okul bitti. Yine bizi almaya Kaan gelmişti. Erdem’den duyduğuma göre, Kaan ve Poyraz eğitime çok düşkünmüş. Ondan Erdem’in telefonunu, Güney’in arabasını almışlar. Acaba bana ne ceza gelecek?
Arabada en korktuğum soru geldi.
“Okul nasıl geçti?” dedi Kaan.
“Güzeldi, sözlüden 100 aldım.” dedi Erdem.
Kaan başını salladı, sonra Güney’e baktı.
“Benim de güzeldi, sınavdan geçtim.” dedi Güney.
Kaan yine başını salladı, bu kez bana baktı.
“Seninki nasıldı Gökçe?” dedi Kaan.
Duymazdan gelsem ne olur acaba?
“Abla, burada mısın?” dedi Erdem.
“Buradayım Erdem, ne oldu?” dedim.
“Abim sana soru sordu. Normalde bu cevaba sen atlaman lazım.” dedi Erdem.
“Erdem’e katılıyorum, ne oldu?” dedi Güney.
“Bir şey olmadı.” dedim.
“Niye cevap vermiyorsun öyleyse?” dedi Güney.
“Şey…” dedim.
“Ben biliyorum neden cevap vermediğini.” dedi Kaan.
“Niye?” dedi Güney.
“Bugün yeni matematik hocası bütün okulu sözlü yapmış.” dedi Kaan.
“Eee, bunun konuyla ne alakası var?” dedi Güney.
“Oğlum, anlamıyor musun? Gökçe sözlüden düşük not almış işte.” dedi Erdem.
“Yok, ben buna inanmam. Gökçe sözlüden düşük alacak insan değil.” dedi Güney.
“Ben de bir insanım ya hani!” dedim.
“Keşke düşük alsa… Kalkmamış bile.” dedi Kaan.
“Lan bu kadın ne ara sana söyledi?!” dedim.
“Sizi beklerken.” dedi Kaan.
“Ve konu bu değil Gökçe. Niye kalkmadın?” diye ekledi.
“Çünkü o konuyu yapamıyorum.” dedim.
“Çalışsaydın.” dedi Kaan.
“Haberim yoktu. O konuyu çalışsam da yapamıyorum.” dedim.
“Al işte, iki etti, üç oldu. Çalışırsanız yaparsınız. Bunu aklınıza koyun.” dedi Kaan.
“Şimdi çalışsam da yapamıyorum. O yüzden gerek yok.” dedim.
“Bu konuyu akşam konuşuruz, bakalım ne olacak.” dedi Kaan.
“Geçmiş olsun abla.” dedi Erdem.
“Neden?” dedim.
“Görürsün akşama.” dedi Erdem.
Eve vardık. Annem kapıyı açtı. Ben direkt odama gidip üstümü değiştirdim. Sonra tekrar dışarı çıkacaktım.
Kaan ve Poyraz akşam beni ders çalıştırmaya oturttular. İtiraf edeyim, çok zordu ama anlattıkça anlamaya başladım. Onların sayesinde konuyu öğrendim.
Gece olunca yattım, uyudum. Sabah kalkıp okula gittim. Sözlüye tekrar kaldırıldım ve bu kez 100 aldım. Çıkışta Kaan ve Poyraz’a teşekkür ettim.
“Teşekküre gerek yok.” dedi Kaan.
“Aynen. Sen derslerini çalış yeter, biz hep anlatırız.” dedi Poyraz.
Onlara gülümseyerek baktım. Kapı çaldı. Annem açmaya gitti. Birden bir çığlık sesi duyduk. Hepimiz oraya koştuk.
Kapıda Hazal vardı… Her yeri yara içindeydi. Çok kötü görünüyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |