35. Bölüm

27 bölüm

Gökçe deniz korkmaz
gokcedeniz

Tam cevap verecekken Kenan bay gelmişti. Ben tam yanlarına gidecektim, Koray kolumu tuttu.

“Bırak beni artık.” dedim
“Olmaz, otur şuraya.” dedi Koray.
“Bırak lan kızım, kolunu bırak bu adi herif — siz kimsiniz de benim kızımı kaçırıyorsunuz?” dedi kenan bey .

Koray bir anda beni kendine yaklaştırdı, başıma silah dayadı.

“Yaklaşmayın ya, benim olacak ya da kara toprağın sın.” dedi Koray.
“Sakın ona bir şey yapma; buradan sağ çıkamazsınız.” dedi Kaan.
“Sanki normalde sağ bırakacakmış gibi, sık kafasına.” dedi Ahmet Ağa.
“Sakın öyle bir şey yapma! Torunuma bir şey olursa ben de sizi mahvederim.” dedi Mehmet Ağa.
“Bırak lan! Kızımı gücün ona mı yetiyor? Gel, beni al.” dedi babam.
“Susun! Yeter! Önce onu öldüreceğim, sonra kendimi öldüreceğim.” dedi Koray.
“Kendini öldürmek istiyorsan öldür, ama kardeşimi bırak, yoksa...” dedi Polat.
“Yeter be! Susun. Ne yaparsınız, çok merak ediyorum — öldürmekten başka ne yaparsınız?” dedi Koray.

Onlar birbirlerine bağırırken ben elimi yavaşça cebime götürdüm; bıçağı açmaya çalıştım. Zor bela açtım. Kafamı biraz geri yatırıp Koray’ı vurdum, sonra bıçağı karnına sapladım.

“Kızım!” dedi kenan bey .

Bana sarıldı; ben de ona sarıldım. O an buna çok ihtiyacım vardı. Kenan Bey daha sıkı sarıldı. Ne kadar öyle kaldık hatırlamıyorum; en son—

“Baba, biz de mi sarılalım artık kardeşimize?” dedi Poyraz.
“İki dakika kızıma sarılamıyorum, arkadaş.” dedi Kenan Bey.

Kenan Bey’in sözleriyle herkes güldü. Sırasıyla dedem, abilerim, kardeşim, amcalarım, eniştem ve kuzenlerim sarıldı. Bir anda başım döndü; Kaan bunu fark etti.

“Poyraz, durumu nasıl?” dedi Kaan.
“Güçlü durmaya çalışıyor ama baya korkmuş. Şimdilik birkaç ilaçla idare etmeye çalışacağım. Olmazsa bir psikolog arkadaşım var, ona götüreceğim.” dedi Poyraz.
“Peki, istemezse ne yapacağız?” dedi Kaan.
“O zaman ben konuşurum.” dedi Poyraz.
“Çok güçlü bir kız; bak, acısını bile belli etmiyor. Acaba neler yaşamışlar.” dedi Kaan.
“Biliyorum abi, ama baya bir şey yaşamış.” dedi Poyraz.
“Babam zamanında desteğini gösterseydi, bu halde olmazdı.” dedi Kaan.
“Hepimiz pişmanız ama geçmişe dönemeyiz. Bundan sonra ne yapacağımızı konuşalım.” dedi Poyraz.
“Sence bizi affeder mi?” dedi Poyraz.
“Eder bence. Sadece korkuyor.” dedi Kaan.
“Neyden korkuyor?” dedi Poyraz.
“Ona bir şey yapmamızdan.” dedi Kaan.
“Biz onun ailesiyiz — ne yapalım ki ona?” dedi Poyraz.
“İşte sorun bu: Bizi henüz tam tanımıyor, ondan korkuyor. Ama biraz zamanla bize ‘abi’ diyecek. Erdem’in olayı gibi ona sahip çıkalım; o da affetsin.” dedi Kaan.
“Bugün onu gelinlikle gördüğümde kalbim sıkıştı; bir an yetişemedik sandım.” dedi Poyraz.
“Ben de öyle sandım, ama yetiştik.” dedi Kaan.
“Abi, şimdi 17 yaşında, baba veya anne vekaletiyle evlenebilir. Ama Ahmet Ağa artık bir akraba değil; nasıl o resmi nikahı ayarlayacağız?” dedi Poyraz.
“Biliyorum, onu konakta soracağız artık.” dedi Kaan.
“Abi, şurada dur; kızın ateşi var. Biraz su alayım, konağa kadar idare edeyim.” dedi Poyraz.
“Çok mu var?” dedi Kaan.
“Biraz.” dedi Poyraz.

Kaan arabayı sağa çekti, bir şişeye su doldurdu. Su çeşmeden buz gibiydi. Poyraz şişeyi alnıma yasladı. Konağa geldiğimizde Kaan yine beni kucağına aldı, odama götürdü. Üstümdeki gelinliği görünce kalbi sıkıştı; “Ya yetişemeseydik?” diye düşünür gibi oldu. O an kendi içinde onlara intikam yemini ettiğini hissettim — onları ölümden beter edecekti. Bu sırada sayıklamaya başladım; galiba kabus görüyordum.

“Baba, yapma! Bir daha konuşmam, söz — nolur yapma, çok acıyor, nolur vurma!” dedi Gökçe.
Kaan yanına oturdu, saçımı okşadı. “Ben buradayım, korkma; hep senin yanındayım, bundan sonra geçti artık,” dedi Kaan. Bu sözleri duyunca sakinleştim. O sırada Poyraz bir çanta ile geldi.

“Abi, üstünü değiştirmemiz lazım.” dedi Poyraz.
“Tamam.” dedi Kaan.
“Ama annem henüz gelmedi.” dedi Poyraz.
“Biz değiştiririz, ne olacak kardeşim? Sadece gelinliğini çıkaracağız.” dedi Kaan.
“Tamam, hadi o zaman.” dedi Poyraz.

Poyraz yanıma geldi; Kaan beni tuttu, Poyraz fermuarı açmaya başladı.

“Bugün onu gelinlikle, o nikah masasında gördüğümde nasıl korktum.” dedi Poyraz.
“Ben de korktum.” dedi Kaan.

Poyraz sırtıma baktı; içimde yaralar gördü. Kaan da bakınca şaşırdı, sinirlendi.

“Bu ne? Bunu kim yaptı?” dedi Kaan.
“Önceki ailesi… Bu, onun iyileşmiş hâli; önceden daha kötüydü.” dedi Poyraz.
“Ne demek bu? Ben neden bundan haberim yok?” dedi Kaan.
“Önceki ailesi şiddet uygulamış; bunu onlar yapmış.” dedi Poyraz.
“Ben bu kadarını bilmiyordum. Şiddet gördüğünü duymuştum ama bu kadarını tahmin etmemiştim. Bunu yapanlara aynısını yapacağım.” dedi Kaan.
“Haksızlık değil mi abi? Biz Hazal’ı el bebek gül bebek büyüttük; Gökçe’ye ne reva görülmüş, bak ne çekmiş.” dedi Poyraz.
“Bunu ona yapanlara ben de aynısını yapacağım.” dedi Kaan.

Poyraz ve Kaan bana kıyafet giydirdi. Sonra Poyraz serumu taktı ve uyanmamı beklediler. O sırada Kaan’a Kenan Bey’den mesaj geldi.

“Babama mesaj atmış.” dedi Kaan.
“Ne diyor?” dedi Poyraz.
“Ağalar toplandı, hüküm belli ama seni dinlemek isteyecekler. Eğer çok kötü değilse aşağı getirin.” dedi Kaan.
“Birazdan uyanır; o zaman sorarız.” dedi Poyraz.
“Tamam.” dedi Kaan.

Gözümü açtığımda Kaan ve Poyraz başımda bekliyordu.

“İyisin değil mi?” dedi Kaan.
“Bir yerin ağrıyor mu?” dedi Poyraz.
“İyiyim, bir yerim ağrımıyor.” dedi Gökçe.
“Çok şükür.” dedi Poyraz.

Biraz sessizlik çöktü; bana bir şey söylemek istiyorlardı ama söyleyemiyorlardı.

“Bir şey mi söyleyeceksiniz?” dedim.
“Ağalar topladı, karar belli ama yine de seni dinlemek istiyorlar. Zorunda değilsin, ama bence yine de konuş.” dedi Kaan.
“Konuşurum ama…” dedi Gökçe.
“Korkma, biz orada olacağız; sana bir şey yaptırmayız.” dedi Kaan.
“Tamam o zaman.” dedi Gökçe.
“O zaman hadi gidelim.” dedi Poyraz.

Poyraz beni kucağına aldı, aşağı indik. Galiba ağalar dışarıdaydı.

“Beni indirebilir misin?” dedim.
“Ama…” dedi Poyraz.
“İyiyim ben; hem ben onların karşısına dimdik çıkacağım.” dedim.
Poyraz başını salladı ve dışarı çıktık. Dışarıda bir sürü insan vardı.

“Gel torunum, yanıma otur.” dedi Mehmet Ağa.

Yanına gidip oturdum.

“Kızım, bunlar Mardin’in ağaları.” dedi Mehmet Ağa.
Başımı salladım.

“Biz karar verdik ama en baştan senden dinleyelim dedik.” dedi Mehmet Ağa.
Başımı salladım; nereden başlayacağımı bilmiyordum. Bu ortam beni çok geriyordu; Kenan Bey bunu fark etmiş olmalı.

“Kızım, seni neden Bor aşiretine verdiklerini anlat.” dedi Kenan Bey.

Başımı öne eğdim ve onlara olan biteni, bu iki günde yaşananları anlatmaya başladım.

“Bizim torun ve Kenan’ın kızı… Geçmişte verdiler ama nikâh kırılmamış. Bugün benim torunum… (Koray) torunumu Ahmet Ağa ile birlikte uyku ilacı verip kaçırdı. Ahmet Ağa yüzünden eşim şu an hastanede; torunumu tehdit ederken o masaya oturttu. Durum belli; ben ikisinin de ölmesini istiyorum.” dedi Mehmet ağa .

Bir ağa söze girip, “Durum belli zaten, iki side ölecek; bundan şüphemiz olmasın,” dedi.

Ağalar girince Kenan Bey beni aldı; ağalar gittikten sonra annem koşarak yanıma geldi ve sarıldı, bir yandan da ağlıyordu.

“Kızım, benim mis kokulum — affet, yine koruyamadım seni.” dedi annem.
“Senin bir suçun yok anne, öyle deme; üzme kendini.” dedim.
“Kızım…” dedi anne ve daha çok sarıldı. Bir süre öyle kaldık. Sonra içeri geçtik; ben babaannemin yanına gittim. O da kalp krizi geçirmişti ama durumu iyiydi, çok şükür. Kapıyı tıklatıp içeri girdim.

“Torunum, gel buraya.” dedi babaannem.
“Nasıl oldun? babaanne iyisin değil mi?” dedim.
“İyiyim, gel hele buraya, sen nasılsın?” dedi babaanem.
“İyiyim ben de.” dedim.

Gidip elini öptüm, biraz onunla sohbet ettim; sonra uyudu. Ben de odadan çıkıp yemek yedim ve yattım.

 

 

Bölüm : 06.01.2025 16:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...