20. Bölüm

15 bölüm

Gökçe deniz korkmaz
gokcedeniz

Gözlerimi açtım ve etrafıma baktım. Burası benim odam değildi, eski, harabe gibi bir yerdi. Sonra içeri iki kişi girdi, 45-50 yaşları arasındaydılar. Adamlardan biri, "Hele şükür uyandın güzelim," dedi.

"Siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz benden?" diye sordum.

"Bir düşüneyim... Senden ne istiyorum acaba?" dedi ve devam etti: "Ha buldum! İntikam istiyorum."

"Ne intikamı? Ben sana ne yaptım?" diye karşılık verdim.

"Sen değil, baban yaptı," dediğinde "Babam sana ne yapacakmış be?" diye sordum.

Adam, "Ha doğru, sen olayı bilmiyorsun, değil mi?" dedi. "Ne olayı? Ne saçmalıyorsun sen?" dediğimde, "Dur, ben sana anlatayım. Şimdi, senin bu üvey baban var ya, o benim sevdiğim kadını benden aldı," dedi.

"Ya bundan bana ne? Benim ne alakam var? Ben onların kızı bile değilim. Sen Hazal'ı kaçıracaktın, beni değil! Şimdi bırak beni!" diye bağırdım.

"Ha doğru, siz karışmıştınız, değil mi? Ya da biri sizi değiştirdi," dedi.

"Ne saçmalıyorsun sen be?" dedim.

"Dur, bak şimdi sana baştan alıyorum," dedi adam. "Sizin doğduğunuz gün, o üvey baban seni ve Hazal'ı değiştirdi. Neden biliyor musun? Sırf Hazal'ı kurtarmak için. Böylece babanın düşmanları seni hedefe aldı. Babanın seni sattığı adam var ya, o babanın düşmanıydı. Baban sırf kendi canını kurtarmak için seni sattı. Ondan sonra sana işkence etmesinin sebebi de buydu. Yani sen bu hikâyenin günah keçisi oldun Gökçe."

"Şimdi her şeyi öğrendim. Benden ne istiyorsunuz?" diye sordum.

"Çok basit bir cevabı var Gökçe. Sen ünlü Yıldırım Ailesi'nin kızısın. Şimdi şöyle yapacağız; ben aileni arayacağım, para isteyeceğim. 'Seni ancak o şartla veririm,' diyeceğim ama seni onlar yerine üvey babana vereceğim," dedi.

"Neden? Sen daha demin onla düşmanım diyordun?" diye sordum.

"Ben de seni akıllı sandım. Bak, bunu da açıklıyorum şimdi. Ben seni üvey ailene vereceğim, sonra diyeceğim ki 'Onlar kızınızı kaçırdı.' Tabi, öz ailen de oraya gidecek ama o süre zarfında üvey baban seni çoktan öldürmüş olacak. Öz ailen de onu öldürecek. Böylece bir taşla üç kuş vuracağım: sen, üvey ailen ve öz ailen," dedi.

"Sen tam bir psikopatsın," dedim.

"Evet, tam bir psikopatım. Şimdi sus ve uslu uslu otur," dedi ve gitti.

Ben de ipleri çözmeye başladım. Üvey babam sayesinde bu konularda uzman olmuştum artık çünkü beni hem vuruyor, ona karşı koyunca da bağlayıp iki katını yapıyordu. Sonra ben de zor bela o iplerden kurtuluyordum. Şimdi işe yarayacağını kim bilirdi ki? Ve bitti! İpleri açtım. Etrafıma baktım. Bir cam vardı. Camı kırmak için sandalye kullanabilirdim ama çok ses çıkardı. Depodan çıkınca bir orman vardı, orada saklanabilirdim. Camı kırdım, camdan atladım ve koşmaya başladım. Sürekli bir sağ bir sol gidiyordum ki beni bulamasınlar. Aradan bir saat geçti, ben hâlâ koşuyordum. Çok yorgundum ve dinlenecek bir yer aradım. Göz önünde durursam beni bulabilirlerdi. En sonunda bir göl kenarına geldim. Çok güzeldi. Otlar uzun ve kuru olduğu için beni göremezlerdi. Yavaş yavaş yürüdüm, otları ezmemeye özen gösterdim. Görünmeyeceğimi anlayınca uzandım. Hava kararmak üzereydi ve benim gözlerim artık kapanıyordu. Daha fazla diremedim ve uykuya teslim oldum.

 

yazardan devam

Okul çıkış saati gelmişti. Poyraz, Güney'i almış, Erdem ve Gökçe'yi bekliyordu. Öğrenciler yavaş yavaş çıkıp gidiyordu ama Gökçe hâlâ yoktu. En son Poyraz, Fidan'ı gördü ve yanına gitti. "Fidan, Gökçe nerede?" diye sordu Poyraz.

"Poyraz abi, Gökçe'yi sen almadın mı?" dedi Fidan.

"Fidan, alsam sana sorar mıyım?" dedi Poyraz. Fidan elindeki telefondan mesajları gösterdi. Gökçe, "Karnım ağrıyordu, ondan sana haber vermedim," diye yazmıştı ve Poyraz'la eve gittiğini söylemişti. Telefonu geri Fidan'a veren Poyraz, "Nerede bu kız, nerede?" diye söylendi. "Güney, bir taksi çağır. Erdem ile eve git, ben geleceğim," dedi. Güney, "Abi, ne oluyor? Gökçe nerede?" diye sordu. "Bilmiyorum Güney. Kamera kayıtlarına bakacağım. Sen Erdem ile eve git, herkesi de eve çağır," dedi Poyraz.

Okula geri döndü ve müdür odasına gitti. "Poyraz bey, bir sıkıntı mı var?" diye sordu müdür. "Güvenlik ve öğretmenleri çağır hemen," dedi Poyraz. "Ne oldu efendim?" diye soran müdüre, "Dediğimi yap ve bana kamera kayıtlarını aç," diye gürledi. Kayıtlarda Gökçe'nin lavaboya gittiğini, tam çıkarken arkadan birinin yaklaşıp ona bez koklatarak bayılttığını ve yangın merdiveninden elini kolunu sallayarak kaçırdığını görünce siniri tepesine çıktı.

"Lan siz nasıl güvenliksiniz? Adam kardeşimi elini kolunu sallayarak kaçırmış!" diye bağırdı. Güvenlik, "Poyraz bey..." diye kekeleyince, "Lan hâlâ 'Poyraz bey' diyor! Sus yoksa elimden bir kaza çıkacak. Hadi bu iki salağı geçtim, ya siz? Siz nasıl bana bilgi vermediniz? Ben size boşuna mı para ödüyorum?" diye gürledi. Hiçbiri bir şey diyemiyordu. "Dua edin kardeşime bir şey olmasın yoksa sizi mahvederim," dedi ve çıktı.

Eve geldiğinde annesi Leyla Hanım ağlıyordu. "Poyraz, kardeşin nerede? Nerede benim kızım?" diye sordu annesi. O sırada babasının telefonuna bir bildirim geldi. Babamın elinden telefon düşünce annem aldı, ekrana baktı ve "Kızım!" diye bağırdı. Ekranda Gökçe bir sandalyeye bağlı uyuyordu. Bir bildirim daha geldi: "Eğer kızını istiyorsan 20 bin dolar hazırla, yoksa kızın ölür," yazıyordu.

Kenan Bey, "Parayı verse, Gökçe'yi verecekleri ne malum?" dedi.

"Doğru, ne yapacağız?" diye sordu Poyraz.

"Biliyorum oğlum. Vereceğim ama ya kızımı vermeseler? Ya bir şey yaparlarsa? Ben ona bir şey olmasına dayanamam. Bir daha onu kaybedemem," dedi Kenan Bey.

Polat, "Baba, ne yapacağız? Gökçe o adamların elinde daha fazla dayanamaz," dedi.

"Baba, bu işi bir tek Kaan abim çözer," dedi Kerim.

Kenan Bey, "Haklısın ama Kaan bizimle konuşmuyor ki," dedi.

Erdem, "Benimle konuşuyor baba. Ben abimi ararım da ne diyeceğim?" diye sordu.

Güney, "Erdem haklı. Bizimle konuşuyor ama ona Gökçe ile ilgili bir şey anlatsak bile 'Bana onun hakkında bir şey demeyin' diyordu," dedi.

"Arayın bana verin ben konuşurum," dedi annem. "Arayın dedim! Sizin abiniz ise benim oğlum. Konuşmasa bile benimle konuşur. O benim oğlum, Gökçe de onun öz kardeşi. Şimdi arayın," dedi.

Güney Kaan'ı aradı ama açmadı. Annem tekrar kendi aradı, yine açmadı. Üçüncüde açtı. "Lan Güney, açmıyorsam bir işim var, değil mi? İnşallah önemli bir şeydir yoksa senin kafanı uçururum," dedi Kaan.

"Her ne işin varsa kardeşinden önemli değil bence oğlum," dedi annem.

"Anne sen misin? Ne oldu kardeşime? Hangisi? Kerim? Poyraz? Polat? Güney? Erdem? Hangisi anne, ne oldu söylesene?" diye sordu Kaan.

"Oğlum, kız kardeşin Gökçe. O yok, kaçırılmış," dedi annem.

"O kız benim kardeşim değil, bir daha da beni onun için meşgul etmeyin. Şimdi işim var," dedi Kaan.

"Ben seni böyle yetiştirmedim Kaan," dedi annem. "O kız benim kızım ve senin kardeşin. Sen o kızın ne çektiğini biliyor musun ki 'O kız benim kardeşim değil' diyorsun? Kaan, ben sana hiç yakıştıramadım oğlum. Hazal yüzünden onu suçluyorsun. Oğlum, başkasının suçunu Gökçe'ye yıkma."

"Bitti mi? Şimdi işim var," dedi Kaan.

"Yazıklar olsun sana," dedi annem. Kaan telefonu kapattı. Leyla Hanım yere yığıldı çünkü son umudu Kaan'dı. Ondan başka kimse Gökçe'yi kurtaramazdı.

"Ben parayı hazırlıyorum, yapacak bir şey yok. Sonra adama yazacağım. Siz evden dışarı çıkmıyorsunuz," dedi Kenan Bey.

"Ben de geliyorum," dedi Kerim.

"Ben de," dedi Poyraz.

"Ben de," dedi Polat.

"Ben de," dedi Güney.

"Hiçbiriniz gelmiyorsunuz, burada kalıyorsunuz ve benden haber bekleyin," dedi Kenan Bey ve gitti. Poyraz sinirle sehpaya vurdu, sonra bahçeye çıktı. Leyla Hanım ağlamaktan mahvolmuştu. Gökçe'nin odasına gitti, yatağına oturdu. Yastığını aldı, kokusunu içine çekti. "Mis kokulum," dedi ve yatağa uzandı.

Poyraz bahçede dört dönüyordu. "Nasıl böyle bir şey olur? Kim Gökçe'den ne ister?" diye düşünüyordu ama bulamıyordu. Kerim salonda yere bakıyor, ağlıyordu. Kardeşine bir şey olacak diye çok pişmandı. Polat odasında oturuyordu, zoruna giden buydu; kardeşi tanımadığı adamların elindeydi ama o bir şey yapamıyordu. Güney odasını dağıtmıştı, yatağın köşesine oturmuş ağlıyordu. "Acaba canı yanıyor mu? Aç mı? Susamış mıdır?" diye düşünüyordu. Erdem ise yatağına uzanmış, "Ne olur bir şey olmasın ablama," diye dualar ediyordu. Kenan Bey şirkete gelmiş, parayı almıştı. Bir saat oldu ama hâlâ haber yoktu. Kaan'dan böyle bir şey beklemiyordu. Her ne olursa olsun gelir derdi ama o yüzüstü bırakmıştı.

 

Yazarın Notu

"Evet arkadaşlar, bir bölümün daha sonuna geldik. Nasıl olmuş? İnşallah saçma olmamıştır. Belki diğer bölüm bugün gelir ama gelmeyebilir de, daha tam belli değil. Ama takip edip yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum."

 

 

 

 

 

Bölüm : 25.12.2024 17:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...