17. Bölüm

13 bölüm

Gökçe deniz korkmaz
gokcedeniz

Sabah uyandığımda yataktaydım. En son test çözüyordum ve uyuyakalmışım. Oflayarak banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Sonra üstümü değiştirmek için giyinme odasına gidip okul formamı giydim.

Aşağı inip yemek odasına geçtim. Herkes buradaydı. Yerime oturdum. "Afiyet olsun," diye seslendi Kenan Bey. Yemeğe başladık.

"Testi bitirdin mi abla?" diye sordu Erdem.

"Hayır, bitmiyor. Ben çözdükçe o çoğalıyor," diye cevapladım.

"Abla niye Kübra Hoca ile zıtlaşıyorsun? 'Evet' de geç," dedi Erdem.

"Ya Erdem, benimle dalga geçme, zaten sinirliyim. Bana kimse bu hoca ile zıtlaşma diye uyarmadı. 'Ne derse evet de geç' diye de bir şey demediler. Kadın ders bile işlemedi, bana soru çözdürdü. Ama yanlış mı, doğru mu diye bakmadı, yazdı geçti," dedim.

"Daha çok var mı?" diye sordu Erdem.

"Var, dün uyuya kalmışım bir de üstüne," diye yanıtladım.

"Biliyorum, dün ben seni yatağa koydum. Masanın başında uyuyakalmışsın," dedi Güney.

"Keşke uyandırsaydın," diye söyledim.

"Çok güzel uyuyordun, kıyamadım," dedi Güney.

Ona bir şey diyemedim. Yemekten sonra odama geri dönüp testi çözmeye başladım ama hâlâ çok uykum vardı. Kahve almak için aşağı indim, sonra tekrar odama çıktım ve masanın başına geçtim. Akşam olmak üzereydi. Yemek için aşağı indim, yemek odasına geçtim, yerime oturdum. Robot gibi iki gündür aynı şeyi yapıyordum. Yorulmuştum artık, kafam almıyordu.

"Kızım, daha çok var mı?" diye sordu annem.

"Bugün de sabahlarsam biter ama ben de bittim," dedim.

"Bu hocayla konuşmak lazım, Kenan. Böyle bir ceza olmaz, hem de saçma bir nedenden dolayı," dedi annem.

"Poyraz yarın konuşacak," dedi Kenan Bey.

"Kızım, bence yeter bu kadar. Sen bugün uykunu güzelce al, yarın Poyraz halleder," dedi annem.

"Olmaz anne, sonra başka bir bahane bulur, yine ceza verir," dedim. "Hem de o yüz halini görmek istiyorum."

Annem bir şey demedi, başını salladı. Ben yemekten sonra tekrar odama gidip testi çözmeye başladım. Aradan saatler geçti. Telefonda saate baktığımda 03.30 olmuştu. Gözlerimi artık açık tutamıyordum. Kafamı masaya koydum ve uykuya teslim oldum.

 

Poyraz’ın Anlatımıyla

 

Gökçe bütün hafta sonunu o suçsuz yere aldığı cezaya harcadı. Normalde bu hafta sonu için bir plan yapmıştık ama maalesef bozuldu. Haftaya yapacaktık.

Saat 03.30 olmuştu. Mutfağa gidip su aldım. Odama çıkarken bir ışık gözüme çarptı. Yukarıdaki odalardan birindeydi. "Kesin Erdem yine oyun oynuyordur. Yarın okul var ve benim salak kardeşim hafta sonunu oyunla geçirdi," diye düşündüm. Erdem’in odasına doğru gittim. Kapıyı açtım, Erdem uyuyordu. "Ama o zaman o ışık kimin odasından geliyordu?" Tabii ya, Gökçe. Bu saate kadar uyumamış. Yarın okul var. Bir saçma cezaya bu kadar nasıl kafayı takıyor? Onun yerinde şimdi başkası olsa kırk kere o hocayı okuldan arardı. Ama Gökçe öyle biri değil.

Üst kata çıktım. Artık yatması lazımdı. Odaya girdiğimde Gökçe’nin masanın üstünde uyuduğunu gördüm. Yanına gidip kucağıma aldım, yatağına koydum. Sonra teste baktım. Yarısından çoğunu geçmişti. Sandalyeye oturdum, ben de testi çözmeye başladım. Normalde olsa hiçbir kardeşimin ödevini yapmam, gösterir ve başında beklerim. Ama Gökçe bu test ile bütün hafta sonunu harcadı ve bayağı bir ilerlemiş. Ben olsam yapamazdım.

Gökçe çok güzel ve çalışkan bir kız. İyi ki benim kardeşim. Onu çok seviyorum ve beni affetmesi için elimden geleni yapacağım.

Aradan kaç saat geçti bilmiyorum, test bitmişti. Tam o sırada bir alarm sesi duydum. Gökçe’nin alarmıydı. Gökçe alarmı kapatıp geri yatağa yattı.

"Ooof, neden okula gitmek zorundayım? Niye var bu okul ya, kim buldu?" diye söylendi.

"Okuyup daha iyi bir yere gelmek için gitmen lazım," diye cevapladım.

"İlla okula mı gitmem lazım?" dedi.

"Evet," diye yanıtladım.

"Ama bir dakika, senin benim odamda ne işin var?" diye sordu.

Gökçe öyle deyince kahkaha attım. Yeni fark etmişti benim burada olduğumu.

“Gülme ya, bak hâlâ gülüyor, gülme,” dedi.

O öyle deyince ben daha çok güldüm. Biraz bana değişik bakıp sonra o da gülmeye başladı. Sonra durdu. Yanına gidip yatağına oturdum.

“Günaydın küçük fare,” dedim.

“Günaydın ve ben fare değilim,” diye karşılık verdi.

“Yani küçük olduğunu kabul ediyorsun. Tamam, küçük hanım,” dedim. Onunla uğraşmak zevkliydi.

“Hayır, ben küçük de değilim,” dedi.

“Seninle daha fazla sohbet etmek isterdim ama kahvaltı var. Onun için hadi kalk yoksa valde sulu göz kızacak. Hadi, küçük hanım,” dedim.

“Bana ‘küçük hanım’ deyip durma yoksa ben de sana ‘deve’ derim,” diye uyardı.

“Ne devesi be? Ben senden büyüğüm ve deve yerine daha güzel şeyler beklerim senden,” diye cevapladım.

“Ne gibi?” diye sordu.

“‘Abi’ gibi,” dedim.

“Daha çok beklersin o zaman,” diye tersledi.

“Göreceğiz, küçük hanım. Hadi kalk, okul var. Hazırlan,” dedim.

Biraz düşündü. Sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki yataktan hızla kalkıp masanın başına geçti.

"Ama bu çözülmüş. Ben dün bitiremedim," diye şaşırdı.

Biraz düşündü, sonra bana döndü.

"Teşekkürler," diye mırıldandı.

"Ne için?" diye sordum.

"Sen çözmüşsün testi. O yüzden odamdasın. Onun için sana ne kadar teşekkür etsem az. Yoksa bugün o cadıdan azar yiyecektim," dedi.

"Bir şey değil, küçük hanım. Ama bir daha sakın hocana öyle deme, her ne kadar gıcık olsan bile," diye uyardım.

Bana baktı, bir şey demedi. Ben de ona gülümseyip odadan çıktım. Bugün okulda veli toplantısı vardı, oraya gidecektim. Hem de yeni müdür gelecekti. Okulla ilgili her şey bana aitti. Odama gidip üstümü değiştirip aşağı indim.

 

Gökçe’den Devam

 

Sabah kalktığımda Poyraz’ı odamda görmeyi beklemiyordum. Biraz kendimi rezil ettim ama olsun. Testi o bitirmişti, az kalsa da o bitirmişti. Bunun için mutlu olmuştum. Beni önemsiyor, bu her şeyden daha önemli benim için. Poyraz odadan gidince elimi yüzümü yıkadım. Sonra üstümü değiştirmek için giyinme odasına gidip okul formamı giydim. Aşağı indim.

Herkes buradaydı. Yerime geçtim. "Afiyet olsun," dedi Kenan Bey. Yemeğe başladık. Poyraz’ın verdiği o tuz ise yaramıştı artık. Yemek yiyebiliyordum. İştahım geri gelmişti. Bunun için ona ayrıca teşekkür etmem lazımdı. Şimdi bana diyeceksiniz ki “affetme,” ama o öyle olmuyor. Onlar benim yıllar sonra bulduğum ailem. Ben onları çoktan kabul etmiştim, onlar da beni.

"Güney, bugün ben sizi götüreceğim," dedi Poyraz.

"Tamam ama bir sıkıntı yok, değil mi?" diye sordu Güney.

"Hayır yok. Bugün hem yeni müdür gelecek hem de Gökçe’nin veli toplantısı var. Ona bu sefer ben gireceğim," dedi Poyraz.

Poyraz’ın dediğiyle yediğim zeytin boğazımda kaldı.

"Helal kızım," dedi annem.

"Biraz daha iyiyim," ne demek? Veli toplantısı ne demek? Benim niye şimdi haberim oluyor? Ve buna neden Annem değil de Poyraz katılıyor? Ya bunlar da bana kızarsa? Çünkü üvey ailem, hocalar “Şu konuya biraz daha çalışsa daha iyi,” dediğinde bile onlar bana vuruyordu.

 

2019 İlk Veli Toplantısı

 

Gökçe 5. sınıfa geçmişti. Ortaokulda ilk veli toplantısı vardı. Bütün öğrenciler heyecanlıydı ama Gökçe hiç heyecanlı değildi, korkuyordu. Ya kötü bir şey olursa? Babasının o nal yapraklardan korkuyordu. Sonunda toplantı bitmişti. Herkes evlere doğru gidiyordu, mutlu mutlu.

Gökçe korkarak babasının yanına gitti. Babası Gökçe’nin elini sıktı, sıkı sıkı. Adeta kırmak için sıktı o eli. Bu demek oluyordu ki, toplantıda bir şey oldu. Ama Gökçe’nin dersi iyiydi, ne olmuştu ki?

Eve gelince babası Gökçe’yi yere fırlattı. Gökçe’nin parmakları morarmıştı ama birazdan sadece parmakları değil, her yeri moraracaktı. Adam kemeri çıkarıp masaya vurdu.

“Sen niye matematiği doğru düzgün çalışmıyorsun?” diye bağırdı üvey babası.

“Ba… baba ben…” diye kekeledi Gökçe.

“Sus, cevap verme bana!” diye kükredi üvey babası.

Diyip Gökçe’ye vurdu. Hiç acımadan, sabaha kadar. Hiç acımadan. Aslında o gün sadece hocası “Biraz daha çalışsa daha iyi olur,” demişti.

 

Günümüz

 

“Kızım, sen iyi misin?” diye sordu annem.

“İyiyim anne,” diye yanıtladım.

“Emin misin? Bütün benzin akmış,” dedi annem.

“Eminim, annem. Bir şey yok, sadece biraz yorgunum,” dedim.

"Peki," dedi annem, ama inanmamıştı, belliydi her halinden.

“Hadi çıkalım artık, yoksa geç kalacağız,” diye seslendi Poyraz.

Deyince hepimiz kalktık, arabaya bindik. Güney öne, biz de arkaya bindik. Bugün toplantıdan dolayı Poyraz da bizimle gelecekti. Okula varınca, biz arabadan indik. Poyraz, Güney'i bırakıp geleceğini söyledi. Her ne kadar bir olsak da biraz uzaktı bize. Okula girdik, sınıflara doğru gittik. İlk ders edebiyattı. Hoca geldi, “Günaydın,” deyip yoklama aldı. Tam derse başlayacakken Kübra denilen cadı geldi. Hayır, yemin mi etti içti mi, hemen ilk derse geldi. Uyuz ne olacak?

“Hocam, rahatsız ediyorum, kusura bakmayın. Ben Gökçe’ye bir ödev vermiştim de onu almaya geldim,” dedi Kübra Hoca.

“Yok hocam, buyurun, ne rahatsızlığı,” dedi Edebiyat Öğretmeni.

“Yaptın mı Gökçe ödevini?” diye sordu Kübra Hoca.

“Yaptım hocam, buyurun,” diye yanıtladım.

“Nasıl bitirdin hemen iki günde? Kesin sende bu testten vardı, sen onu bana veriyorsun, değil mi? Ya da birilerine çözdürdün?” diye suçladı Kübra Hoca.

“Hayır hocam, testin aynısı bende yoktu ve tek başıma çözdüm,” diye karşılık verdim.

“Yalan söyleme. Bugün veli toplantısında bu konuyu konuşacağım,” diyerek sınıftan çıktı Kübra Hoca.

Ben de geri yerime oturdum. Ege bana yaklaştı.

“Vallaha ben olsam bitiremedim. Aferin sana,” dedi Ege.

“Nasıl yani? Bana inandın mı?” diye sordum.

“Evet, niye şaşırdın?” diye cevapladı Ege.

“Ne bileyim, herkes bana değişik baktı, yalan söylüyormuşum gibi,” dedim.

“Boş ver sen onları. Ben sana inanıyorum, yeter bence, değil mi?” dedi Ege.

“Teşekkürler,” diye minnettarlığımı sundum.

“Ne için?” diye sordu Ege.

“Bana inandığın için,” dedim.

“Bunun için niye teşekkür ediyorsun? Ben sana hep inanırım,” dedi Ege.

“Çocuklar, konuşmayın,” diye uyardı hoca.

Hoca öyle deyince Ege önüne döndü. Ama bir sorun var, benim kalbim neden bu kadar hızlı atıyor? Neden heyecanlanıyorum ben? Ooof Allah’ım sen yardım et bu kuluna. Aradan kaç ders geçti? Veli toplantısı başlamasına son bir dakika kalmıştı.

“Ya Gökçe, abartma. Sadece bir toplantı,” dedi Fidan.

“Öyle kolay olmuyor, Fidan,” diye karşı çıktım.

“Nasıl oluyor Gökçe? Çok merak ediyorum,” diye üsteledi Fidan.

"Bir kere…” dedim ve zil çaldı. Fidan ayağa kalktı.

“Nereye? Toplantı bizim sınıfta,” diye şaşırdım.

“Zaten öyle ve biz de o toplantıya gireceğiz. Ya Gökçe, hadi!” diye acele etti Fidan.

“Ne işimiz var toplantıda Fidan? Saçmalama,” diye direttim.

“Gökçe, yürü yoksa geç kalacağız. Gidince görürsün,” dedi Fidan.

Sınıfa girince öğrenciler tahtada, veliler ise öğrenci sıralarındaydı.

Sıra bana gelince bir adım öne çıktım. Hocalar benim hakkımda konuşmaya başladı. Diğer hocalar güzel yorumlar yaparken Kübra Hoca tam tersini söylüyordu. Poyraz'ın sabrı taşmak üzereydi. Umarım bu öfkesi bana değildir.

"Kübra Hocam, yeter bu kadar abartmayın," dedi Poyraz.

"Poyraz'cığım, ben abartmıyorum, doğruları söylüyorum. Gökçe çok şımarık bir kız," dedi Kübra Hoca.

"Kardeşim hakkında düzgün konuş!" diye bağırdı Poyraz, bu sefer sesi çok yüksekti.

Bunun üzerine Kübra Hoca sustu ve sıra sonraki hocaya geçti.

Toplantıdan sonra Poyraz, Güney ve Erdem'i taksiyle eve göndermiş, beni ise önce yemeğe, sonra da sahile getirmişti. Şu an deniz kenarında yürüyorduk.

"Artık eve gidelim bence, yoksa valide sultandan azar işitiriz," dedi Poyraz.

Arabaya doğru giderken üç kişi önümüzü kesti.

"Selam güzellik, biraz da bizimle takıl," dedi biri.

Bunun üzerine Poyraz'ı tutamamıştım.

Bölüm : 24.12.2024 16:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...