16. Bölüm

12 bölüm

Gökçe deniz korkmaz
gokcedeniz

 

Şu an Fidan'la birbirimize bakmaya devam ediyorduk. Sonra bakışlarımız annelerimize döndü, onlar da bize "Bizim yapacağımız bir şey yok," bakışı attı. Çünkü huylarını biliyorlardı. Bu arada siz Fidan’ların neden burada olduğunu bilmiyorsunuz, değil mi? Kenan Bey ve Furkan Amca çok yakın arkadaş ve iş ortağıymış ama şu an konu bu değil. Bizim şu anki konumuz Ege ve Deniz’di.

Yapacak bir şey yoktu, anlatmaya karar verdim. "Ege benim sıra arkadaşım. O kızlar da sırf onunla oturuyorum diye bana öyle yaptılar," dedim.

"Tamam o zaman, bundan sonra onunla oturma," dedi Poyraz.

"Niye ya? Siz niye böyle yapıyorsunuz?" diye sordum.

"Seni korumaya çalışıyoruz," dedi Kerim.

"Bu koruma değil, kısıtlamak. Niye, bir kızla bir erkek arkadaş olamaz mı?" dedim.

"Olamaz," dedi Güney.

"O zaman sen niye yanında bir kızla geziyorsun?" diye sordum.

"Ben erkeğim," dedi.

"Ama o yanındaki kız da aynı şey," dedim.

Güney bu sözümle sustu. Sonra Leyla Hanım, "Karışmayın çocuklara, istediği kişiyle oturur," dedi.

"Ama Leyla," dedi Kenan Bey.

"Aması yok Kenan. Biz de seninle aynı sırada oturduk. Kimse bize bir şey dedi mi? Benim kardeşim gelip sana karıştı mı?" dedi Leyla Hanım.

Kenan Bey sustu. Anneme baktım. Beni savunması hoşuma gitmişti. Bana baktığını fark edince gülümsedi. Bence ona "anne" deme zamanım gelmişti. Sonra herkes yemeğe devam etti, ben de mantıma kaldığım yerden devam ettim. Mantı deyince benim için akan sular dururdu. Annem bana gülümseyerek baktı.

"Kızım, yavaş ye, boğulacaksın," dedi annem.

"Anne, en sevdiğim yemek mantı benim. Bu yüzden kimse bana bir şey demesin," dedim.

Herkes bana şaşkın şaşkın gözlerle baktı. Annemin gözleri doldu. "Ama ben 'anne' kelimesini dışımdan dedim değil mi?" diye düşündüm. Ama vakti gelmişti, hatta geçiyordu bile. Bu eve geldiğimden beri bana en iyi davranan oydu, koruyan oydu. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi.

"Sen az önce bana 'anne' dedin değil mi? Ben yanlış duymadım," dedi.

"Hayır anne, duymadın. Anne dedim," dedim.

"Duydunuz değil mi? Bana 'anne' dedi," dedi ve bana gülümsedi. Sonra ona sarıldım. "Vakti gelmiş, geçiyordu bile, annem," dedim.

Bunu dememle o bana daha çok sarıldı, ağlamaya başladı.

"Seni çok seviyorum, kızım," dedi.

"Ben de seni çok seviyorum, annem," dedim.

Biraz öyle kaldık, sonra ayrıldık. Annem yerine geçti, ben de oturdum. Mantıma devam ettim. Şu an herkesin bana garip baktığını biliyordum ama yemekte mantı vardı. Biraz sonra herkes yemeğe döndü. Ben duyduğumu anlayınca kaşığı bıraktım. Sonra Poyraz suyunun içine yine o tozu koydu.

"Mantı dışında bir şey yemedin ama neyse, en sevdiğin yemek galiba," dedi.

"Evet, en sevdiğim yemek," dedim.

"Teşekkürler," dedi Poyraz aniden.

"Ne için?" diye sordum.

"Annem uzun bir aradan sonra ilk defa böyle mutlu," dedi.

"Teşekküre gerek yok. O benim de annem ve en çok bu evde o mutlu olmayı hak ediyor. Vakti gelmiş geçmişti bile," dedim.

Poyraz başını salladı ve gitti. Ben de suyu içtim ve salona gittim. Masanın üstüne koyduğum testi aldım ve anneme döndüm.

"Annem, ben odama çıkayım," diyerek elimdeki testi gösterdim. "Malum cadı bir şey verdi. Beni savunan da yok, ben testin başına geçiyorum," dedim.

"Tamam kızım," dedi annem.

Odama gittim, masa başına oturdum ve çözmeye başladım. Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama benim çok uykum geldiği için aşağıya kahve almaya indim. Uykum açılsın diye kahve yapıp geri odama çıktım. Biraz daha soru çözdüm. En sonunda güneş doğmaya başlıyordu. Ben sabaha kadar altı, bilemedin dokuz bardak kahve içtim. Sonuç ne, biliyor musunuz? Koca bir sıfır! Masa başında uyuya kalmışım. Her yerim tutulmuştu. Saate baktım, 8:30'du. Hafta sonu kahvaltı saati dokuzda yapılıyordu. Banyoya gidip duş aldım, sonra günlük rutinimi hallettim. Banyodan çıkıp giyinme odasına gidip üstümü giydim.

Aşağı indim, yemek odasına geçtim. Herkes buradaydı.

"Günaydın herkese," dedim.

Herkes "Günaydın," dedi, ben de yerime geçtim. Kenan Bey "Afiyet olsun," deyince tabağıma normalden daha fazla bir şey koydum. Poyraz ne tür bir ilaç kullandı bilmiyorum ama yavaş yavaş işe yarıyordu. Artık canım bir şeyler çekmeye başlıyordu. Kahvaltı bitince odama geri çıktım, testin başına oturdum. En sonunda belim tutulduğu için kalktım. Kitabın yarısına gelmiştim ama daha çok vardı. "Bugün de sabahlasam yine yetişmez," diye "of" çektim. "Ne yapacağım ben?" deyip biraz yatağa uzandım.

Birinin "Baksana, uyansana abla," demesiyle gözümü açtım. "Hayır, uyuya kalmışım, bu olamaz!"

"Hele şükür abla! Niye üstün açık uyuyorsun?" dedi Erdem.

"Uyuya kalmışım Erdem ve ben bittim. O testi hayatta bitiremem," dedim.

"Bitireceksin abla, ben sana güveniyorum," dedi.

Erdem'e gülemedim. Sonra yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Sonra aşağı indik. Yemek odasına gidip yerime oturdum. Kenan Bey "Afiyet olsun," deyince yemeğe başladık. Yemek bitince ben kahve alıp odama çıktım. Testi çözmeye devam ediyor, bir yandan da hocaya beddua ediyordum. Sonra kapı çaldı.

"Gelebilirsin," dedim.

Gelen Poyraz'dı.

"Ne yapıyorsun diye bakmaya geldim de," dedi.

"Gördüğün gibi maalesef test çözüyorum," dedim.

"Daha çok var mı?" dedi.

"Evet, var," dedim.

"Tamam, ben çıkayım, sen devam et," dedi.

"Ne için geldin?" diye sordum.

"Hiç, bakmaya geldim öyle yani. Sen devam et," dedi.

Deyip odadan çıktı. Ben de testimi çözmeye devam ettim.

 

Poyraz'ın Anlatımı

 

Gökçe'nin odasına onunla konuşmak için gitmiştim ama o test çözüyordu. O yüzden ona bir şey demedim. Öte yandan pazartesi günü okula gidip hoca ile konuşacaktım. Hem Gökçe'ye durduk yere saçma cezalar verdiği için hem de madem geç bırakacak, bari izin versin kız telefonla ailesine haber versin. Fidan ve Erdem'den öğrendiğim kadarıyla öğrencilere saçma sapan cezalar veriyormuş, düzgün ders anlatmıyormuş. Bu durumu birkaç öğrenciye daha sorup sonra hocayla konuşacaktım. Bir de Fidan'ın demesine göre kadın bana âşıkmış ve Hazal olacak o kız benim birkaç fotoğrafımı ona vermiş. Bu kız kim bilir daha ne yaptı? Of, Allah'ım! Biz neyle sınanıyoruz böyle?

Ama benim bunlardan önce kendimi bir biçimde Gökçe'ye affettirmem lazımdı. Bana çok kırgın ve kızgın. Ben ona bir şey demedim ama onu savunmadım. Kendimi ona nasıl affettireceğim diye düşünüyordum ama bulamıyordum. Odama gidip yatağıma uzanıp uyumaya çalıştım. Yarın çok zor bir ameliyatım vardı, bunun için uykumu almış olmam lazımdı. Yoksa tek bir hatam onu öldürebilirdi ama böyle bir şey olmayacaktı.

 

Gökçe'nin Anlatımı

 

Poyraz gideli üç saat olmuştu. Saat şu an tam 12 olmuştu ve ben hâlâ test çözüyordum. Bitmiyor ya, çözüyorum çözüyorum bitmiyor. Çok yoruldum artık, kafam almıyordu. Biraz hava almak için balkona çıktım. Hava biraz serindi ama üşütmüyordu. Kafamı kaldırdım, yukarıdaki yıldızlara baktım. Fazla görünmüyorlardı ama yine de çok güzellerdi. Biraz daha kalıp içeri girdim, masa başına geçtim. "Of," diyerek çözmeye başladım. Biraz daha soru çözdüm, sonra gözlerim kapanmaya başladı. En sonunda biri beni kucağına alıp yatağıma koydu. Ben iyice yayıldım.

 

Güney'in Anlatımı

 

Su içmek için kalktım, mutfağa gittim. Sonra aklıma Gökçe geldi. Acaba ne yapıyordu? O hoca bozuntusu yüzünden dün akşamdan beri test çözüyordu. Biz bu durumu konuştuk. Poyraz abim "Ben hallederim," dedi. En sonunda kendimi Gökçe'nin odasının kapısının önünde buldum. Kapıyı çaldım, ses gelmedi. Yavaşça içeri girdim. Gökçe masaya kafasını koymuş uyuyordu. Yanına gidip kucağıma aldım, yatağına koydum. Direkt yatakta yayıldı, anlaşılan her yeri tutulmuştu. Üstünü örttüm, sonra teste baktım, bayağı bir çözmüştü. Sonra ışığı kapatıp odadan çıktım. Kendi odama gidip Gökçe için hediye bakmaya başladım. En sonunda bir kolyeye karar verdim ama bu normal bir kolye değildi. Bir kar tanesi ve üstüne isim yazılabiliyordu. Ben de hepimizin ismini yazdırdım. Yani Kaan abim... Gökçe daha onu görmedi bile, hoş abimin de Gökçe'den haberi yok. Sonra Kerim abim... Gökçe ondan çok korkuyor, belli etmese de korkuyor. Polat abim... Ondan da çok korkuyordu. Sonra Poyraz abim... Gökçe en çok aramızda onunla konuşuyordu. Onu affetmese de Poyraz abim kendini affettirmeye çalışıyordu. Sonra kendi ismimi yazdım. Ben ona çok haksızlık ettim. Aslında ona ilk geldiği zaman hemen konuşacaktım ama olmadı. Sonra Erdem'in ismini yazdırdım. Erdem Gökçe'ye "abla" demeye başladı ama hâlâ Gökçe onu affetmedi. En sonda en başa annem ve babamın ismini yazdım. Gökçe o gün "anne" demişti. Annem çok mutlu olmuştu, o da çok mutluydu. Babamı hâlâ affetmedi çünkü o da bizim gibi mesafeli durdu Gökçe'ye. Pişman ama artık çok geç. Ezgi o gün her şeyi söylemeseydi hâlâ aynısı olacaktı. Daha fazla düşünmek istemediğim için kendimi uykunun kollarına bıraktım.

 

Bölüm : 22.12.2024 21:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...