Cemre'nin gözleri şaşkınlıkla açılırken kafamı geri çektim ve bütün gücümle alnımı burnuna gömdüm. Eh sonuçta ikiz kardeşlerdi, birinin burnu kırıldıysa diğeri eksik mi kalsındı. İkizler burunlarını tutarak yerde debelenirlerken ilerledim ve artık bana korkuyla bakmaya başlayan Ahu'nun tam önünde durdum.
"Yaptığın en büyük hata bir Ata'ya bulaşmak olurdu Ahu ve sen bunu yaptın. Hadi beni dövsene? Neden korkuyla bakıyorsun? Sen kavgaların aranan yüzü değil miydin? Ah doğru, beni diğer sözde dövdüğün kızlar gibi parayla tutmadığın için senden yalandan dayak yemeyeceğim için korktun değil mi? Sınavda kopya çektin ve yakalanınca suçu bana attın. Üç yıldır kopya çekerek okul ikincisi oluyorsun. Şimdi sana son bir şans veriyorum. Ya benden güzel bir dayak yersin ya da burada, herkesin içinde söylediğin tüm yalanları ve oynadığın oyunları kendi ağzınla itiraf edersin." Ahu gözleri dolmuş bir şekilde bir bana bir de kendi aralarında dedikodu yapmaya başlayan kalabalığa bakarak titremeye başladığında kafamı yana eğerek gülümsedim.
Ahu, iki şekilde de bitmişti. Kendi ağzıyla itiraf etse rezil olacaktı ama itiraz ederse bu sefer de benden dayak yediğinde insanlar onun kavga edemediğini anlayarak parayla dayak yiyecek insanlar bulduğuna inanacaktı. Çünkü Ahu, tırnağı kırılsa haykırarak ağlayan bir insandı. Ahu'nun sessizliği devam ederken sıkıntıyla ofladım.
"Karar veremiyor gibisin, yardımcı olmama ne dersin? Bir ön gösteri yapayım." Ahu ne olduğunu anlamadan attığım tokatla yere yapışmıştı ve size yemin ederim ki o tokatı sineğe atsam sinek bana dönüp "gücün bu kadar mı lan" diye dalga geçerdi. O kadar hafif bir tokattı ki... Buna rağmen yere yapışıp eli yanağında bana dehşetle bakan Ahu tam şu an herkesin gözünde dibi bulmuştu. İnsanlar yeniden konuşup bir gürültü kaosu başlattığında ortalığı kaplayan ikinci ıslıkla sırıtarak soluma döndüm. Herkes çaldığı ıslıkla sokağı inleten Ali Ata'ya dönmüştü.
Ay şok üstüne şok ayol.
Sesli bir şekilde gülmeden edemedim. Abimin buraya geleceğini biliyordum, çaldığım ıslık iki sokak ötedeki mekanından duyulacak vaziyetteydi. Duyup geleceğini biliyordum çünkü bir Ata'nın ıslığını diğer Ata her zaman tanır ve gelirdi.
İnsanlar bana yol verdiği gibi abime de yol vermiş ve abim sakin adımlarla yanıma kadar gelmişti. Yüzünde aşırı mutlu bir ifade vardı. Kollarımı göğsümde birleştirerek ofladım.
"Gelmesen olmazdı değil mi?"
"Bebeğim küçük kardeşim bir kavga ıslığı çaldığında onun ıslığına karşılık vermezsen ben nasıl bir abi olurdum?" Benim gibi kollarını göğsünde birleştirerek konuşan abimle bizi çembere alan öğrencilerden şaşkınlık nidaları yükselmeye başlamıştı.
"Cidden kardeşlermiş."
"Ali Ata'nın kardeşi varmış!"
"Lan biz bu kızı neden tanımıyoruz?"
Bu ve bunun gibi onlarca cümle etrafta dolanırken Tolga abinin sesiyle herkes koşan ikiliye dönmüştü. Abimin lise döneminden yakın arkadaşları Tolga abi ve Selim abi koşarak bize doğru gelmiş ve yanımızda durduklarında bir bize bir de yerdeki üç kıza bakakalmışlardı. Arkamızda birkaç kızın çığlık attığını bazı erkeklerin de küfür ettiklerini duymuştum.
Eh onlar da haklılardı. Ali, Selim ve Tolga kendi dönemlerinde cehennem üçlüsü olarak anılırdı. Her kavganın altında imzaları vardı. Erkeklerin örnek aldıkları kızların ise hayallerini süsleyen kişilerdi. Cehennem üçlüsü ismi erkekler için harika kavga eden üçlü anlamına gelirken kızlar için cehennem gibi yanıyorlar yakışıklılıktan demekti.
"Abi ne oluyor? Sen mezun olduktan sonra hiç kavga ıslığı çalmamıştın?"
"Üstelik iki kez çaldın!" Tolga ve Selim abi merakla abime bakarlarken Ali Ata mahalleyi inletecek bir kahkaha atmış ve beni göstermişti.
"Islığı çalan ben değil Doğa'ydı. Küçük kardeşim en sonunda inadı bir kenara bırakarak ona uzattığım meşaleyi eline alıp insanlara bir Ata'ya bulaşmanın ne demek olduğunu hatırlatmaya karar vermiş. Eh bir Ata ıslık çaldığında karşılığını vermemek olmazdı değil mi? İkinci ıslık benim kardeşimi selamlamamdı." Abimin cümlelerinden sonra Tolga ve Selim abi yanıma gelip beni tebrik etmeye başladıklarında çevremizi saran kalabalık neredeyse beş adım geri çekilip bizden uzaklaşmıştı. Kimseyi umursamadan beni saran ikiliden kurtulup çantamı banktan aldım ve yürümeye başladım.
"Siz ona bakmayın, iddiayı kaybettiği için bu kadar huysuz. Okulun ilk günü ona taktikler verirken karşıma geçip mezun olana kadar hiçbir kavgaya karışmayacağını söylemişti. Ben de ona bir Ata'nın kavga etmeden mezun olmasının imkansız olduğunu söylediğimde iddiaya girmiştik. Ama hakkını yemeyeyim ben üç gün kavga etmeden duramaz derken üç yıl hiç kavga etmedi. Helal kız sana, inadına kurban!" Arkamdan bağıran abimle kaşlarımı çatıp arkamı döndüm. O an abimin arkasında kalan kalabalığın dehşete düşen yüzlerini gördüm. Onlara alayla gülümseyerek abime ve kankilerine kafamla yürüyün işareti yaptım. Onlar arkamdan gelirlerken bir daha arkamıza bakmadan eve doğru ilerlemeye başladık.
İnsanlar şu saatten sonra hiçbir şeyin aynı olmayacağını biliyordu çünkü ben hiç kimsenin yapmadığı bir şey yapmıştım. Hiçbir dönemde kimse kendi okulundan biriyle kavga etmemişti. Karşı okulun öğrencileriyle kavga etmeye o kadar odaklılardı ki kendi okullarındaki herkesi destek olarak görürlerdi. Tüm dönemlerin içinde kendi okulundan birini döven tek kişi bendim.
Ve ben kendi döneminde terör estiren, karşı okulu yakmaya çalışan, her ay birkaç kişiyi hastanelik eden, karıştığı bıçaklı kavga yüzünden 3 ay çocuk cezaevinde yatan Ali Ata'nın kardeşiydim.
Bu semtte büyükten küçüğe herkes bilirdi ki sinirli bir Ata, akli dengesi olmayan bir deliden daha tehlikeliydi.
Aktepe semtinde yeni bir dönem başlıyordu.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |