Keyifli okumalar
[][]
Söylediği cümleler o kadar anlam yüklüydü ki. Yanında ben olduğum için kötü hissetmediğini söylüyordu. Tebessüm ettim. Beni bu kadar benimsediğini fark etmemiştim.
"Tamam sus artık. Başın kanıyor ona bakmak lazım."
Konuyu değiştirip montumun ceplerini karıştırdım. Belki bir mendil bulabilirim diye. Şansıma cebimden bir tane mendil çıkmıştı ama çıkartmam ile geri yerine koymam bir olmuştu. Bunu kesinlikle kullanamazdım çünkü sümüklü bir mendildi.
"Mendil buldun niye geri koyuyorsun."
Sarp'ın sesi ile tekrar ona baktım. Yüzünü sürekli buruşturuyordu. Canı çok yanmış olmalıydı.
"Pis o kullanmam. Mikrop falan kaparsın sonra bana suç atarsın."
Söylediklerim ile bana göz devirdi.
"Saçmalama."
El mecbur başımdaki bereyi çıkarttım. Karan'ın bana hediye ettiği bereydi bu. Ama mecburen kullanmak zorundaydım. Berenin dışı biraz karlı olduğu için içini dışa çıkartıp elimin içinde büzdüm. Dizlerimin üzerinde durup yanına doğru daha çok yaklaştım. Alttan alttan hareketlerime bakıyordu oda.
Bereyi anlına değdirdiğim de küçük bir inleme çıktı ağzından.
"Özür dilerim çok mu acıdı?"
Bir süre acısının geçmesini bekler gibi durdu. Bende ne olur ne olmaz diye acısını alsın diye hafifçe eğilip yarasını üflemeye başladım. Ben üflerken o da gözlerini açmış beni izliyordu. Bakışlarının altında kalmak elimi ayağımı titretiyordu.
Sakin ol Nisan!
"Mecbur yardım etmeliyim. Mazallah ölürsen beni şahit yazarlar. Al başına belayı."
Ortamın havasını değiştirmek için kurduğum cümle ile güldü.
"Merak etme benden o kadar kolay kurtulamazsın."
"Çok merak ediyordum bende."
Bana alayla bakan gözlerini oymak istiyordum. Ne kadar ukala bir şeydi bu çocuk ya.
"Bak hazır baş başayken sana bir şey söyleyeceğim."
Onu takmayarak yarasına odaklanmayı düşünürken söylediği şey ile yine ona döndüm.
"Ne söyleyeceksin?"
Yattığı yerden kalkmaya çalışınca elinden tuttum bende. Benim de yardımım ile oturur şekle gelince bana döndü.
"Seni ben bir yerden hatırlıyorum diyordum ya?"
Söylediği şeylerle 'Eeee' der gibi salladım başımı.
"Sen o çarpıştığımız restorantta daha önceden çalışıyor muydun?"
Kaşlarım çatıldı. Neden soruyordu ki bunu bana?
"Evet neden soruyorsun?"
Gözlerini kapatıp kafasını arkaya doğru attı. Bir anda ondan beklemediğim bir kahkaha koptuğunda öylece bakakalmıştım.
"Delirdin mi ne gülüp duruyorsun ya?"
Bir süre daha süren kahkahası hafiften dindiğinde bana yüzünde ki gülümseme ile baktı.
"Anlatacağım ama ilk defa utanıyorum ."
Dedikleri hiç mantıklı değildi. Benden utanacak kadar nasıl tanıyordu ki beni? Ben niye hatırlamıyordum bu çocuğu. Acaba daimi müşteri falan mıydı bu. Belki de öyleydi. Çünkü restoran etrafında bir lise, bir üniversite, bir sürü mekan vardı. Daha önce de dediğim gibi oldukça işlek bir yerdeydi o mekan.
"Pek inanamadım. Neyden utanıyorsun bakalım?"
Alt dudağını ısırıp bana baktı tekrardan.
"Belki ben orada sana asılmış olabilirim."
Söyledikleri beynime hemen ulaşamamıştı. Ne diyordu bu çocuk. Bana tepkimi ölçmek ister gibi baktığında dediklerini anlamaya çalıştım. Söylediklerini tekrar ettim içimden. Bana daha önce asılmış olabilirmiş. Beynime sonunda yerleşen cümleler, üzerine aklıma gelen görüntüler ile gözlerim kocaman olmuştu.
Bu o çocuktu. Elimi tutup beni masaya davet edip sapıkça konuşan çocuk. O çocuk Sarp'tı!
"Seni pislik!"
Tıslayarak üzerine atlamam ile oturduğu yerden gerilemişti. Elimi neresine denk gelirse vuruyordum.
"Terbiyesiz. Bir de bana sana asılmış olabilirim diyor. Bu nasıl bı güzelleme şerefsiz."
Bağırıp omzuna karnına artık nereye denk gelirse vurmaya çalışıyordum.
"Ya tamam sakin ol. Vallaha normalde öyle biri değilimdir. O olay da çok farklı bı konu aslında anlatayım sana dur...Ah kızım dursana...Anlıma vuruyorsun."
"Sen...hala konuşuyor....musun..Al buna da asıl."
"Kızım bir dursana ya. Anlamadan dinlemeden geçiriyorsun. Elinde ağrımış."
"Sen hala konuşuyor musun. Sapık seni!"
Ben ona vurmaya devam ederken bir anda inleyip ellerini başına koydu. O öyle durunca ellerim hava da kalmıştı. Oyun yapıyor olabilir miydi? Her şey beklenirdi bu ukala şerefsiz çocuktan. Sinirle hala ona bakarken sürekli acı içinde inlemesi ve elinin arasından akan kan ile gözlerim irileşti. Döveyim derken kafasını daha çok kanatmıştım. Ölmese bari.
"İyi misin?"
Ellerini çekmek için koluna dokunduğumda bir anda çektiği eliyle daha ben ne olduğunu anlamadan kolumdan tutuldum. Çekilmenin şokunu atlatamadan kendimi Sarp'ın üzerinde bulmam bir oldu. Şok olmuş, gözlerimi belertmiştim. Bana alttan sırıtarak bakan Sarp'ı bile dövmek aklıma gelememişti o an.
"Ne güzel gözlerin var senin."
Alaylı mıydı, ciddi miydi yoksa beni deli etmek mi istiyordu anlamıyordum. Sesim çıkmıyordu. İçimde bir yerlere kaçmış olmalıydı.
"Sus artık sinirlerimi bozuyorsun."
Ellerini bileklerimden çekip kendimi karın üzerine doğru bıraktım. Turp gibiydi bir şey olmazdı ona. O da yattığı yerden doğrulup yerdeki beremi anlında ki yaranın üzerine koydu. Ona sinirli olduğum için konuşmayacaktım.
"Bak beni yanlış anlama asıldım dedim ama olay öyle değildi. Aslında olay şöyle old-"
"Susacak mısın artık?"
Cümlesini yarıda kesince bıkkınca ofladı.
"Susayım. Nasıl olsa anlatırım yine."
Yine karşılaşacağımızı ima ediyordu. Eğer öyleyse çok beklerdi çünkü yanına bile yaklaşmazdım. Onu umursamamaya çalışarak yerdeki kameraya yöneldim. Her yerini kontrol edip kırık bir şeyi var mı diye baktım ama yoktu. Çok şükür ki o düşme en azından boşa olmamıştı.
Benim sessizliğime ayak uyduran Sarp ta sessiz sessiz oturuyordu. Dengesiz adamın tekiydi gerçekten. Sürekli gülüyor, dalga geçiyor hayır bir kere ciddi görmemiştim. Canımı sıkmıştı gerçekten. Ne yaptığına bakmak için gözlerimi ona döndürdüğümde bana baktığını gördüm.
"Ne bakıyorsun?"
Sert çıkan sesim ile omuz silkti.
"Yasak mı?"
"Yasak."
"Daha önce de dediğim gibi yasakları çiğnemeyi severim."
"Hödük."
Dediğim ile kahkaha atmaya başladı. Sinirle inledim. Her şeye gülme ya gülme.
Ağzımı açıp tam yine kızacakken birinin ismimi seslendiğini duydum. Dikkat kesilip etrafa bakarken Sarp'a döndüm.
"Duydun mu?"
"Duydum. Birileri gelmiş olmalı."
Hemen ayağa kalkıp ağaçlarla kaplı etrafta göz gezdirdim aynı zamanda da bağırıyordum.
"Buradayız!"
Sesler gittikçe yaklaşınca mutlu olmuştum. Sonunda kurtuluyorduk.
"Nisan!"
Ağaçların arasından çıkan ve hiç beklemediğim Deniz, beni görür görmez koşarak yanıma gelmiş bana sarılmıştı. Ben Deniz'in gelmesine şaşıramadan sarılması ile de gözlerim büyümüştü. Ellerim iki yanda kalmış öylece bana sarılmasına izin vermiştim.
"Çok korktum bir şey oldu sandım. İyisin değil mi bir şey olmadı?"
Yüzümü ellerinin arasına almış ardı ardına sorular soruyordu. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp konuştum.
"İyiyim Deniz. Sorun yok. Ama Sarp kötü anlı kanıyor."
Deniz kimden bahsettiğimi başta anlamdı ama arkasına dönünce bize düz bir ifade ile bakan Sarp'ı gördü. Sonra tekrar bana dönüp anlamaya çalıştı.
"Siz beraber ne yapıyorsunuz ki?"
Sarp'ı tanımış olmalıydı. Davet günü aynı masada oturmuştuk çünkü.
"Timur'un kamerası kaybolmuştu onu aramak için çıkmıştık. Düştük ve buraya yuvarlandık. "
Açıklamam yeterli olmuş olmalı ki kafasını sallayıp Sarp'a yaklaştı. Elini ona uzatınca ne kadar ters ters baksa da tutmuştu. Sarp'ı ayağa kaldırdığında bende diğer tarafına geçip kolundan tuttum. Deniz benim Sarp'a yaklaşmam ile konuştu.
"Ben yardım ederim sen tutma."
Deniz'in cümlesi ile tam bırakacakken bu sefer Sarp kolumdan tutmuştu.
"Başım dönüyor sende tut."
Biraz önce kavga ediyor olsak da sonuçta bana yardım ettiği için düşmüş ve yaralanmıştı. Bu yüzden koluna girip ona destek çıktım. Deniz'in bize ters ters bakması ile ilerlemeye başladık.
"Sen nasıl öğrendin burada olduğumuzu?"
Deniz önüne bakarak cevap verdi.
"Lobide Ada ile karşılaştım. Telaşlı duruyordu. Sebebini sordum kaybolduğunu yardım için diğerlerine haber vermeye gideceğini söyledi. Konumunu atmışsın baktım bende geldim. "
Anladım der gibi salladım başımı. Beni düşünmesi hoşuma gitmişti. Ama yine de dengesiz bir hareketti bu. Benim ile olamayacağını söylemesi ve yaptığı hareketler birbiri ile uyuşmuyordu. Gerçi sonuçta arkadaş da sayılırdık. Sonuçta komşuyuz ve birbirimize gidip gelen insanlarız. Belki de bunun için bile yardım etmek istemiş olabilirdi. Gerçi ben düşmanım olsa bile yardım ederdim. Deniz de tanıdığım kadarıyla iyi bir insandı kimseyi zor durumda yalnız bırakmazdı.
"Nisan!"
Yine birinin hatta birilerinin seslerini duymuştuk. Bu sefer sesini duyduğum kişi Karan dı.
"Buradayız!"
Yerimizi belli etmek için oldukça yüksek sesle bağırıyordum. Deniz de aynı şekilde bağırdığın da sonunda Karan'ın ağaçlar arkasından çıkan bedenini gördüm. Arkasında diğerleri ile birlikte geliyordu. Ağaçlık alandan çıkıp etrafa göz gezdiren Karan bizi görür görmez hemen yanımıza koşmuştu. Yanımıza vardığında beni kendine öyle bir çekti ki şiddeti ile başım göğsüne çarpmıştı. Sarp'ın kolundan çekilen ellerimi sakin olması için Karan'ın beline doladım ve yüzümü göğsüne gömdüm.
"Çok korktum. Sana bir şey olacak diye ödüm koptu."
Karan kendi kendine sayıklayıp saçlarımı okşuyordu. Bende sıkı sıkı sarılarak göğsünden kaldırmadım kafamı.
Diğerlerinin de yanımıza geldiğini iyi olup olmadığımızı sorduklarında anlamıştım. Karan ile sarılmamız bittiğinde elleri ile çenemden tutup sağa sola çevirdi. Kontrol yapıyordu bir nevi.
"Sakin ol iyiyim. "
"Gel bir de bana sor, Ada düşmüş diyince nasıl korktum biliyor musun?"
Gülümseyip koluna sarıldım.
"İyiyim emin ol. Ama Sarp çok kötü düştü. Başı kanıyor hemen hastaneye gitmemiz lazım."
Benim cümlem ile bütün herkes Deniz'in kolunda ki Sarp'a baktı. Bende Sarp'a döndüğümde hala başının kanadığını gördüm.
"Tamam hemen gidelim."
Karan da Sarp'ın diğer koluna girip ilerlemeye başladı. Ali, Ada, Naz ve Timur'u da gördüğümde aklıma elimdeki kamera çok sonradan gelmişti. Elimdeki kamerayı yukarı kaldırıp Timur'a gösterdim. Gülümseyerek baktım ona.
"Buldum."
Timur bir elimdeki kameraya bir bana bakıp yanıma kadar gelmiş sarılmıştı. Ben sarılmasına şaşırırken konuştu.
"Özür dilerim Nisan. Bir kamera için hayatını tehlikeye attın. Benim yüzümden oldu."
Dediklerine şaşırmıştım. Kimse beni bir şeye zorlamamıştı. Yalnız olsam evet çok daha kötü bir şey olabilirdi ama yanımda şükür ki Sarp vardı.
"Hey saçmalama. Bir şey olmadı. Al şimdi kamerayı ve yeni çekeceğimiz videoyu düşünmeye başla."
Benim neşeli çıkan sesim ile gülümsedi.
"Emin ol çok güzel videolar var aklımda."
Ali'nin, Ada'nın ve Naz'ın da iyi misin sorularından sonra Karan'ın peşine düştük. Ağaçlık alanı geçtiğimizde bir yol vardı ve birde büyük bir araba. Arkasında büyük bir kasa olan arabaya yaklaştık. Karan Sarp'ı arka koltuğa oturtup bize döndü.
"Kızlar arabaya binsin. Sizde kasaya geçin. Hepimiz içeri sığamayız."
Herkes onayladığında arkaya doğru hareketlendiler. Yanımdan geçen Deniz bir süre gözlerime bakıp arabanın arkasına doğru hareket etti. Öyle bir bakmıştı ki şu durumda bile beni heyecanlandırmıştı. Geçen zamana rağmen hala beni böyle heyecanlandırması sadece küçük bir hoşlanma ile sınırlı olmadığını bana bir kez daha göstermişti.
Karan şoför koltuğuna geçtiğinde Naz da yan tarafına oturdu. Ben ve Ada da arkaya Sarp'ın yanına oturduk. Oturur oturmaz Sarp'a döndüm hemen.
"İyi misin?"
Benim sorum ile yattığı yerden bakışlarını bana çevirdi. Öylece bakarak cevap vermiyordu. Onun ile tanıştığım günden beri ilk kez bu kadar sessiz kalmış ya da o gülümsemesini yapmamıştı.
Cevap vermediği için iyi olmadığını düşündüm. Elimi ensesine doğru atıp kendime doğru çektim. Benim hareketlerime itiraz etmeden uyuyor hemde ses etmiyordu. Kendime doğru çekip başını omzuma koydum ve elindeki bereyi alıp kanayan anlına hafifçe bastırdım. Bu sırada Karan da arabayı çalıştırmıştı.
"Nasıl oldu bu? Yani sen tek değil miydin?"
Dikiz aynasından bana doğru bakan Karan omzumda yatan Sarp'ı fark etmiş kaşlarını çatmıştı. Ama ses etmedi. Belki de Sarp'ın durumu iyi olmadığı içindi.
"Tektim. Ama kaymayı bilmiyordum ve düşecekken Sarp yardım etti. Sonra da kamerayı beraber aramaya başladık. İşte bulduk ama sonra da dengemizi kaybedip düştük. Sonrası zaten durum belli."
"Peki sen, burada olduğunu bilmiyordum."
Sarp'a yönelik konuştuğunda Sarp hafif başını oynatmış yumuşak kumral saçları dudağıma değmişti. Saçlarından yayılan koku çok hoş bir kokuydu. Şampuanı ne acaba?
"Arkadaşlar ile tatile geldik. Tesadüfi karşılaştık Nisan ile de."
Ben Karan'a cevap vermesine değilde daha çok bir şeyleri alaya almamasına şaşırmıştım. Gerçekten iyi değildi galiba.
Karan anladığını belirten bir kaç cümle söyleyip önüne, yola odaklandı. Bir kaç kez de Ada'nın iyi misin sorularına cevap vermiştim.
Omzumda yatan Sarp'a odaklıydım. Anlına bastırdığım bere biraz olsun kanı durdurmuş gibiydi. Diğer elim koltuktaydı ama bir cesaret ile omzuna doğru çıkarttım. Bu hareketim ile bedeninin kasıldığını fark ettim. Acaba rahatsız mı olmuştu?
Ben ikilemde kalmış düşünürken Sarp öyle bir şey yaptı ki kas katı kesildim. Başını omzuma daha çok sabitleyip burnunu boynuma değdirip derin bir nefes çekti. Öylece önümdeki koltuğun arkasına baka kaldım. Beklemediğim yakınlığı kalbimin hızlı atmasına sebep olmuştu. Kaşlarım çatıldı. Neden hızlı atıyordu ki? Heyecanlanmış olamazdım herhalde. Yok sadece bu kadar yakın olmasını beklemediğim içindi. Kesinlikle öyleydi.
Geçen yolda Sarp'ın düzenli nefes alışlarından uyuduğunu anlamıştım. Benim de arada başım düşüyordu. Hem uykusuzluk hem açlık beni yormuştu. Gözlerimin ara ara kapanmasından sonra daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapatmıştım. Burnuma dolan hoş koku ile uykuya daldım.
[]
Yattığım yerden diğer tarafa dönüp daha da gömüldüm. Yumuşacık bir yerde yatıyordum. Üzerimdeki yorgan oldukça sıcak ve rahattı. Bilincim uyanmıştı ama ben hala gözlerimi açmamıştım. Bu rahatlığın bozulmasını istemiyordum. Uzun zaman sonra görmediğim kabus uykumu güzel almama sebep olmuştu ve bu beni mutlu ediyordu.
Şu an tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum ya da buraya nasıl geldiğimi. Saat kaçtı ya da ben ne kadar uyudum onu da bilmiyordum. Ama etrafın sessizliği ve yattığım yerin rahatlığı beni mutlu ediyordu.
Biraz daha tembellik yapıp yatmış bu kadarının yeterli olduğunu düşünerek açmıştım gözlerimi. Odanın karanlığında bir şey göremesem de pencereden gelen ışık ile burasının oteldeki odamız olduğunu fark ettim. Buraya ne ara geldiğimi bile bilmiyordum.
Üzerimde ki yorganı esneyerek itekledim. Diğerleri yoktu odada. Tembelce kalktım yattığım yerden. Uyuşuk bakışlarla etrafa baktım. O an hiçbir şey düşünmüyordum öylece etrafa baktım boş boş. Pencerenin dışından yağan kar ve ışıklar güzel duruyordu. Ben öylece dışarı bakarken gözümün önüne gelen yeşil gözler ile duraksadım.
Sarp!
Bugün yaşadığım olaylar aklıma gelince aniden yerimden dikleşip ayağa kalktım. Kalkmam ile oturmam bir olmuştu. Aniden kalkinca kararan gözlerim ile bir süre oturarak bekledim. Tekrar iyi olunca yavaşça kalktım yerimden. Ben hiç unutmuştum Sarp'ı.
Durumu nasıldı acaba. En son araba da görmüştüm onu. Omzumda uyuyakalmıştı. Ondan sonrasını hatırlamıyordum.
Odada ki lavobaya gidip elimi yüzümü yıkadım. Üzerimde tişört ve eşofman takımı vardı. Kızlar değiştirmiş olmalıydı ama bu beni rahatsız etmişti. Yaralarımı görmüş olmalılar. Sıkıntı ile nefeslendim. Bunu sonra düşünecektim. Dolaptan üzerime bir sweet çıkartıp giydim. Dağılmış saçlarımı de tepede topuz yapmıştım. Ayakkabılarımı da bulup giydim hemen.
Odadan çıktığımda nereye gideceğimi bilemedim. Acaba neredeydi Sarp. Telefon numarası da yoktu bende. Sabah arkadaşları bu katta binmişti asansöre. Acaba katta ki bütün odalara baksam mı diye düşünmeden edemedim. Katta ki odaları v şeklinde iki koridordan oluşuyordu. Tahminime göre de on oda vardı bu katta. Acaba Karan'ı arayıp öyle mi öğrensem durumunu? Yok olmaz o kadar bana yardım etti çocuk. Durumunu bilmediğim gibi görmesem de ayıp olurdu.
Ben koridorda öylece beklerken bir odanın kapısı açıldı. İçeriden üzerinde hiçbir şey olmayan sadece eşofman giyen bir genç hızla çıkmış arkasında da bir ayakkabı fırlatılmıştı.
"Ecdadına başlatma şerefsiz herif. Kırarım kafanı."
Bu ses Sarp'a aitti. Dışarı hızla çıkan kişi de arkadaşı olmalıydı. Koridorda ki çocuk kafasına inen ayakkabı ile inleyip bir küfür saldı. Anlını ovarak bana döndüğünde hemen ellerim ile gözlerimi kapattım. Çocuk yarı çıplak olmasını geçtim eşofman kıyısından da iç çamaşırının şeridi de görünüyordu.
"Merhaba?"
Parmağımın bir kıyısını açıp tek gözüm ile baktım. Bana doğru dönmüş merakla bakıyordu. Tekrar kapattım gözlerimi ve konuştum.
"Üzerine bir şey giysene sen. Ayıp değil mi dışarı böyle çıkıyorsun."
Benim cümlem ile büyük bir kahkaha attı. Çok mu komikti dediğim?
"Ne oluyor lan?"
Tekrar Sarp'ın sesini duymuştum ama elimi gözlerimden aşağı indirmedim.
"Nisan?"
Sarp'ın bana doğru seslenmesi ile konuştum.
"Sarp şu adamı içeri girmesini söyle."
"Lan Murat gir içeri."
Murat dediği kişi kahkaha atarak gitti. Ellerimin üzerinde ki eller ile indirdim ellerimi. Sarp hemen yanımda bana bakıyordu. Etrafa baktığımda kimse yoktu.
"Ne işin var dışarıda senin?"
Sarp bana doğru dönüp biraz daha yaklaştı. Hemen anlına baktım. Bir bandaj yapıştırılmış olması içimi rahatlatmıştı. Demek ki hastaneye gitmiş olmalıydı.
"Sana bakmaya çıktım. Nerede olduğunu bilmediğim için öyle beklerken arkadaşın ile karşılaştım. Nasılsın iyi misin?"
Benim sorumu es geçip elime doğru uzandı. Ne yaptığını anlamadığım için bakıyordum sadece.
"Eline ne oldu?"
Söylediği cümle ile elime doğru baktım. Üzerinde kızarık şeklinde bir çizik vardı. Büyük ihtimalle düştüğümüz zaman olmuştu. Acımadığı içinde fark etmemiş olmalıyım.
"Bilmiyorum. Ama sorun yok acımıyor. Asıl sen nasılsın?"
"Ben iyiyim. Sıkıntı yok. Gel eline krem sürelim. "
Teklifi ile başımı iki yana salladım.
"Yok sadece seni görmek istemiştim. Odaya gitsem iyi olur görüşürüz."
O bana öylece bakarken arkamı dönüp odaya ilerledim. Hala arkamda bana baktığını hissediyordum. Odanın önüne gelince ona dönüp küçük bir tebessüm sundum. Elim kapının kulpuna gidip aşağı indirğimde açılmadı. Bir kez daha denemiştim yine açılmamıştı. O an aklıma geldi anahtarı almadığım.
"Ne oldu?"
Yönümü yanıma gelen Sarp'a çevirdim.
"Odadan çıkarken anahtar almayı unutmuşum."
"Tamam oda arkadaşını ara gelsin."
Dediği cümle ile kafamı sallayıp Ada'yı aradım. İlk çalışta açılmıştı telefon.
"Nisan uyandın mi canım?"
"Evet. Ama odadan çıktım anahtarımı unutmuşum. Neredesin, Gelebilir misin?"
"Yemek yemeye gelmiştik canım sana da getirecektim. Ama hemen geliyorum."
Dediği şey ile görmese de kafamı salladım. Sarp hala bana dikkatle bakıyordu.
"Tamam sen yemeğini ye öyle gel. "
"Emin misin?"
"Evet canım. Merak etme beni iyiyim ben."
Beni onaylayıp yarım saat sonra geleceğini bildirmiş kapatmıştık.
Sarp hala bana merakla bakıyordu.
"Yemek yemeye gitmiş. Bitince gelecek."
"Peki o zaman kadar ne yapacaksın?"
Bilmiyorum der gibi omuz silktim.
"Tamam o zaman bizim odada oturursun gelene kadar. Dışarıda bırakamam."
Dediği şey ile arkasında açık kalan oda kapısına baktım. Bize merakla bakan üç kişiyi gördüğümde o odaya girmeye emin olamamıştım. Hiçbirini tanımıyordum ve Sarp'ı da çok tanıyor sayılmazdım.
"Yok teşekkür ederim. Ben bulurum yapacak bir şeyler."
"Saçmalama ne yapacaksın. Zaten büyük bir tehlike atlattık. Bırakamam."
"Arkadaşlarını tanımıyorum. Seni de tanıyor sayılmam sonuçta. Neden odanıza geleyim?"
Dediğim şey ile bir adım daha yanıma gelip bileğimden tuttu.
"Sana ne yanlış bir şey yaparım ne de kimsenin yanlış bir şey yapmasına izin veririm. Yanımda sana kimse bir şey yapamaz."
Cümleleri o kadar net ve keskindi ki öylece bakakalmıştım. Sadece sakince kafamı sallamıştım. O da aldığı onayla beni peşinden odaya doğru yönlendirdi. Bizim odaya girmemiz ile arkadaşları da içeri girmiş merakla bize bakıyorlardı.
"Şöyle oturabilirsin."
Sarp'ın gösterdiği sandalyeye oturup ellerimi önümde birleştirdim. Merakla bana bakan arkadaşları da gerilmeme sebep olmuştu. Sarp da bunu anlamış olmalı ki onlara hitaben konuştu.
"Bakmayın lan öyle."
Yani bağırdı demek istemiştim.
"Ya sabah biz seninle asansörün orada çarpışmıştık değil mi?"
Sarp'ı dinlememiş gibi konuşan kişiye döndüm. Düz saçlı, esmer ve kahverengi gözlü bir çocuktu. Bedeni oldukça iri ve uzundu.
"Evet."
"Ne çarpışması kanka kızı resmen duvara yapıştırdın. Bir de küçücük az daha eziyordun." Gülerek konuşan kişi de sarışın, mavi gözlü biraz daha inceydi.
"Siz artık susacak mısınız?"
Sarp'ın sert sesi sanki onlara işlemiyor gibiydi. Hala kendi aralarında konuşuyorlardı. Oda da bir kişi daha vardı. O ise hiç ses etmeden erkekçe oturup arkasına yaslanmış bizlere bakıyordu. O da siyah saçlı beyaz tenli ela gözlü biriydi.
"E kanka tanıştırmayacak mısın bizi?"
Sarp sabır diler gibi ellerini yüzüne kapatıp yanıma doğru ilerledi. Yanımda ki boş sandalyeye oturup arkadaşlarına döndü.
"Nisan bu gereksiz ikili Murat ve Hilmi. Bu da arkadaşım Baran. Çocuklar bu da Nisan."
Hilmi ve Murat kendilerini tanıtma şekline yüz buruşturmuşlar bu da bana çok komik gelmişti. Gülümsediğimde Sarp bana dönmüştü. Bende ona döndüğümde bana tebessüm ile bakıyordu. Yeşil gözlerinde bir pırıltı vardı ve güzel bakıyordu. Bakışmamız uzattığında ne yapacağımı bilemediğim için elim ile anlını gösterdim.
"İyisin değil mi? Hastaneye gittin mi?"
O da cümlem ile kafasını sallayıp onayladı.
"İyiyim. Bizim Hilmi tıpçı o baktı."
Kaşlarımı çattım. Hastaneye gitmemiş miydi?
"Kanka ben birinci sınıfım. Ne anlarım daha amı-"
"Öhhöhö."
Murat'ın oldukça sesli öldürmesi ile Hilmi cümlesini yarıda kesip onun sırtına vurmaya başlamıştı.
"Söktün ciğerimi mal."
"İlerde takarım kanka sıkıntı yok."
Baran bu halleri ile kafasını iki yana sallayıp güldü. Sarp ise hala sabır dileniyordu.
"Hastaneye gitmeden olmaz. Ya beyin kanaması geçiriyorsan. Bakmaları lazım."
Ben diğerlerini es geçip Sarp'a doğru konuşunca o da sabır dilenmelerine ara vermişti.
"Yok bir şey gerçekten olsa bilirim."
"Neysin sen müneccim mi?"
Benim ters ters konuşmam ile gülmeye başladı.
"Bende diyordum atarlı kız nerede?"
"Dalga geçme senin için diyorum ben."
Oflayarak geriye yaslanınca beni takmamasına sinirlenip omzuna vurdum.
"Oflama bana. O hastaneye gidilecek."
Benim emri vaki konuşmam çok normalmiş gibi ellerini havaya kaldırıp kafasını salladı.
"Tamam giderim ama senin ile."
Ben ne alakaydı şimdi.
"Saçmalama sen gidiyorsun. Ben burada kalıyorum."
"İyi gitmiyorum o zaman. "
Sandalye ile birlikte ona doğru dönmüş hala çatık kaşlarım ile ona bakmıştım.
"Manyak mısın sen. Ben buraya okul ile geldim. Kafama göre çıkamam. Hadi çıktım Karan sormayacak mı siz ikiniz ne alaka diye?"
"Kel alaka."
Murat'ın sesi ile anlamsızca ona baktık. Mükemmel bir espiri yapmış gibi sırıtıyordu.
Baran bu saçmalığa daha fazla kaylanamıyormuş gibi ayağa kalktı.
"Kız haklı Sarp o yüzden zorlama. Akşam beraber gideriz hastaneye. Şimdi ben Melda ile konuşmaya gidiyorum rica ediyorum salaklaşmayın. Bu arada tanıştığıma memnun oldum Nisan görüşürüz.
Ben daha cevap vermeden odadan çıkmıştı. Onun konuşması ile de diğerleri susmuştu. Belli ki diğerleri üzerinde bir etkisi vardı.
"Aman hemen bir ciddileşelim zaten. Neyse kalk lan oteli az gezelim de Bursa iki yakışıklı görsün. "
Murat'ın cümlesi ile Hilmi de ayaklanmış görüşürüz diyerek çıkmışlardı. O kadar tez canlıydı ki ikisi de yerlerinde duramıyorlardı.
Odada Sarp ile beraber kalmıştık.
"Kusura bakma arkadaşlarım biraz konuşmayı sever."
"Yok ne kusuru. İyi, eğlenceli görünüyorlar. Sevdim."
Cümlem ile oturduğu sandalyeden bana doğru dönüp eğilince istemsizce sandalyeye yaslanmıştım. Yeşil gözleri çok yakınımda bakıyordu ve biraz gerilmiştim.
"Sevdin?"
Dediği tek kelimelik cümle ile ne dediğini algılayamamıştım. Neyi sevdim?
"Ne?"
Kafasını hafif yana eğip dikkatlice mavi gözlerime doğru bakıyordu.
"Sevme."
"Ne?"
Ne dediğini anlamadığım gibi beynime de pek ulaşmıyordu. Elinin birini kaldırıp topuzumdan firar eden ve önüme gelen küçük saç tutamımı önce elinin içinde gezdirip sonra kulağıma sıkıştırmıştı.
Ne yaptığını anlamıyordum. Neden bu kadar yakındı? Ve neden bu kadar yakın davranıyordu. En önemlisi bana neden kal gelmişti.
Yüzü gittikçe daha da yaklaşırken nefesimi tutuyordum. Kalbim haddinden fazla atıyordu. Neden atıyordu onu da bilmiyordum. Heyecan? Korku? Ya da başka bir şey.
Eğilmesi son bulurken dudakları kulağıma doğru yaklaşmış sıcak nefesini vererek kurduğu cümle ile donakalmıştım.
"Mümkünse benden başka hiçbir şey sevme."
[][]
Bölüm sonu ✨
Okur Yorumları | Yorum Ekle |