14. Bölüm

14.Bölüm

ysmztrk
fymavili

Keyifli okumalar

[]

Zaman.

Beş harf iki heceden oluşan bu zaman her şeyin ilacı derlerdi de inanmazdım.

İnsan nasıl zamanla her şeyi unutur hayatına devam eder diye hep düşünürdüm. Düşünmeye zamanım çoktu çünkü.

Eskiden tek derdim hayatta kalmak ve derslerime çalışıp kurtulmakken şimdi bakıyordum da bütün hayatım değişmişti. Düşünülmek benim için Ali'den oluşurdu hep. Aile kavramım yoktu. Gerçi ailemde Ali'den oluşuyordu. Şimdi ise kocaman bir ailem vardı. Ve benim zaman sayesinde bütün yaralarım izini kaybediyordu.

Artık beni düşünen bir annem ve babam vardı. İnsan on sekiz yıllık hayatında aile kavramını, onlar tarafından hep kötü olaylara maruz kaldıktan sonra iyi insanların arasına düşünce onlara sıkıca sarılıyordu. Bende de aynı olay vardı. Ailem benim için en önemli konu olmuştu.

Artık iyi misin diye soran insanlar vardı hayatımda. Bu büyük bir lükstü benim için.

Düşünceler arasında aynadan kendime bakıyordum. Bu ben miyim, benim hayatım mı diye düşünüyordu insan. Üzerimde ki gece mavisi elbise, yüzümde ki makyaj, saçım o kadar ben gibi durmuyordu ki. Ben gibi durmamasına rağmen yine de iyi hissettiriyordu.

Bugün babamın bahsettiği davete gidecektik. Daha önce hiçbir zaman katılmadığım, yakından dahi bu şekil ortamlara girmediğim için gergin hissediyordum.

Dün okul çıkışı annem ve Ada ile birlikte alışverişe gitmiş davet için gerekli eşyalar almıştık. Üzerim de ki gece mavisi elbiseyi de mağazada görür görmez çok beğenmiştim. Anneme çaktırmadan fiyatına bakmış hemen yanında uzaklaşmıştım. Benim eskiden bir ayda kazandığım para kadardı. Kısaca bir ailenin bir aylık masrafı desem şaşırmayın. Ama annem elbiseye olan bakışlarımı yakalamış olmalı ki almıştı.

Eteği balık model, ince askılı zarif ve şık bir elbiseydi. Şükür ki sırtımda ki yaraları kapatacak kadar kapalıydı elbise. Ne kadar bacağımdaki yaralr iyileşse de karın bölgem ve sırtımdaki yaraların daha zamana ihtiyacı vardı.

Sıkıntı ile iç geçirdim. Şimdi asıl sorun şuydu ki ben o davette Deniz ile karşı karşıya gelecektim. Babamın ve onun annesinin ortak olduğunu bu yüzden davete onlarında geleceğini hatırladıkça karnıma yumruk yiyormuş gibi ağrılar giriyordu. Onun ile o gece konuşmamın üzerinden üç gün geçmişti. Okulda sırf onun ile yan yana kalmamak için köşe kapmaca oynamıştım. Çok şükür ki Ada beni hiç yalnız bırakmamış, bana destek olmuştu.

 

Aklıma Ada gelince hemen telefonumu bıraktığım sehpaya yöneldim. Ona hazırlanınca fotoğraf atacağıma söz vermiştim. Aynanın karşısına geçip boydan fotoğraf çektim bir tane de yüzümün iyiyce görüneceği fotoğraf çekmiştim. WhatsAppdan Ada'ya yollayıp telefonumu küçük el çantama koydum. Artık aşağı inmem gerekiyordu.

 

Yatağın üzerine bıraktığım kalın beyaz ceketi de alıp aşağı inmek için odamdan çıktım. Merdivenleri özenle ve yavaş iniyordum çünkü ayağımda beyaz topuklular vardı. Gerçekten çok zordu bunlar ile yürümek. İki gün sırf yürüyebilmek için denemeler bile yapmıştım.

Sonunda merdivneleren indiğimde mutfaktan çıkan Neslihan abla ile karşılaştım. Beni görünce ellerini kalbinin üzerine koyup şefkat ile gülümsedi.

"Ay ne güzel olup durmuşsun gızım. Maşallah tü tü tü."

Yüzüme maşallah tükürüklerini verdiğinde güldüm.

"Yüzümü yıkadın abla ya. "

O beni duymamış gibi birde nazar duası okuduğunda içim bir hoş olmuştu. Neslihan abla gerçekten tam bir Anadolu kadınıydı. Neşesi, sevgisi, gönlü bol bir insandı.

"Oooo evimizde bir melek varmış da haberimiz yokmuş."

Kuzey abimin merdivenlerden gelen sesi ile ona döndüm. Siyah bir takım elbise giymiş oldukça yakışıklı görünüyordu.

Aşağı indiğinde elimi ellerinin arasına alıp dudaklarına götürmüş öpmüştü. Bu hareketi ile gülmüştüm.

"Çok güzel olmuşsun. Bu gece yanımdan ayırmasam iyi olacak gibi."

"Teşekkürler abi. Sende çok hoş görünüyorsun." dedim.

Beraber salona geçtiğimizde babamı ayakta annemi de onun önünde kravatını bağlarken görmüş içim hoş olmuştu. Karan, Ömer ve Emir abim de koltuklarda oturmuş sohbet ediyorlardı. İçeri girdiğimizi ilk Ömer abim görmüş bir ıslık çalmıştı.

 

"Evimizin küçük hanımı yine çok güzel olmuş."

Ömer abimin dediği ile herkes bize dönmüştü. Bu hareketleri ile utanmıştım. Allah'tan yüzümde kapatıcı vardı da kızardığım belli olmuyordu.

"Ay ne güzel olmuş. Aynı annesi."

Annemin neşe ile kurduğu cümle ile ona hak verdim. Yaşına göre çok genç duruyordu. Dış görünüş olarak ta çok benziyorduk. Onun gibi sarı saçlarım, mavi gözlerim ve yüz tipim aynı annemdi.

"Kızım."

Babamın bana seslenmesi ile ona döndüm. Karşıma geçip yanaklarıma ellerini koymuş anlımdan öpmüştü.

"Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkürler."

Onların beni bu kadar benimseyip her daim iltifat etmesi alışkın olduğum bir konu olmasa da beni çok mutlu ediyordu.

Hep beraber hazırlandıktan sonra evden çıkmış iki araba olacak şekilde yola çıkmıştık. Ben, Karan, Ömer abim ve Kuzey abim aynı ara arabadaydık. Annem, babam ve Emir abimde diğer arabayla çıkmıştık.

"Çok uzun sürmese bari. Annem gibi bende çok sevmiyorum bu tip davetleri. Çok sıkıcı oluyor. "

Ömer abimin dediği ile Kuzey abim konuştu.

"Orası öyle ama bu bizim başarılarımızdan biri. Gurur duymalıyız ailemiz ile. Ayrıca şirkette çalışmak için can atan biri için çok isteksizsiniz Ömer bey."

Kuzey abim ve Ömer abim şirkette çalışıyorlardı. Kuzey abim ekonomi, Ömer abim ise işletme okuduğunu söylemişlerdi.

"Orası öyle de sıkılıyor insan ya."

Onlar konuşmalarına devam ederken bende Karan'a döndüm. Bugün biraz sessiz duruyordu. Elimi kucağındaki elinin üzerine koydum. Bu harketim ile bana dönmüştü. O da evin diğer erkekleri gibi oldukça yakışıklı olmuştu bugün. Siyah bir takım giymiş içinde de beyaz gömlek vardı.

"İyi misin?" dedim bakışlarım üzerindeyken. Bana samimi, sıcak bir gülümseme verdi.

"İyiyim sen nasılsın?"

"Heyecanlı. İlk kez böyle bir davete gidiyorum. "

"Merak etme bir şey olmayacak yanındayım ben."

Bu dediği ile gülümsedim. Biliyordum her daim yanımdaydı.

"Eee gençler sizin de okulunuzun bitmesine bir dönem kaldı. Üniversiteye geçeceksiniz. Planlarınız ne bakalım?"

Sürücü koltuğunda oturan Kuzey abimin konuşması ile bakışlarımız ona döndü.

"Beni biliyorsun abi güzel sanatlara gideceğim. En büyük hayalim bu."

"Biliyorum koçum. Başarılı olacağına da eminim. Ailen olarak arkandayız her zaman."

Karan'ın resim yeteneği çok iyidi. Evde yaptığı tablolar dışında bir sürü de yarışma kazanmış, sergisi bile açılmış. Bunları duyduğumda gerçekten onun ile gurur duymuştum. Onun aksine benim iyi olduğum tek konu derslerimdi. Bir kez dinlesem ya da öğrensem unutmuyordum. Birde uzun zamandır devam etmediğim yüzme derslerim. İki kez birinciliğim vardı ama bu aile olaylarından sonra devam etmemiştim.

 

"Peki sen Nisan. Senin planların ne?"

Bana yöneltilen soru ile kendimden emin bir şekilde konuştum.

"Ben hukuk okumak istiyorum. Küçüklüğümden beri tek hayalim buydu."

Ömer abim ön koltuktan arkasına bize doğru dönmüştü.

"Çok yakışır sana cübbe. En iyi şekilde yapacağından eminim."

Bende emindim.

Korkmuyor değildim ama bunu küçüklüğümden beri istiyorken, tek hayalim buyken yapardım. Bizim dışımızda Emir abim ise bilgisayar mühendisliği okuyordu.

Sohbetimiz ara ara devam ederken davetin olduğu yerede gelmiştik. Arabadan indiğimizde etrafı gözlerin ile inceledim. Oldukça büyük bir mekan vardı. Dış yüzeyi beyaz ve yer yerde altın yaldızlar vardı. İki tarafından uzun elips şeklinde merdivenler büyük bir kapı önünde son buluyordu.

 

Yanımıza annemlerde gelince içeriye girmek için ilerledik. Emir abim kolunu bana uzatmış bende kolumu koluna bırakarak beraber ilerliyorduk. Çok fazla insan vardı. Ve herkes çok şık giyinmişti. Ara ara bazıları babama selam vermek için durduruyordu.

Benim ilgi ve odağım ise etrafta bakınmaktı. Gözlerim tek bir kişiyi arıyordu. O da Deniz. Bu akşam buraya geleceklerini biliyordum ama Deniz gelecek mi onu bilmiyordum. Gerçi gelse yüzüne bakabilir miydim? İki gün boyunca ful ondan kaçmıştım ve şimdi karşılaşsak ne yapardım bilmiyordum. Yine de gözlerim onu aramaktan vaz geçmiyordu. İçimde ise görmenin heyecanı vardı.

 

Sonunda babam selamları ve tebrikleri ala ala içeriye girebilmiştik. Girdiğimizde görevli kişiler montları ve kabanlarımızı almışlardı. İçerisi dışarıdan oldukça kalabalık ve göz alıcıydı. Tavanı oldukça yüksek tahminime göre üç katlı bir binaydı. Salonda bir sürü masa, kıyı kısımlarında bar taburleri ve önlerinde servis tezgahı bulunuyordu. Tam karşı da ise büyük bir sahne ve arkasında da beyaz bir perde vardı. İçeri girdiğimizde giren herkesin fotoğrafını çeken kişiler vardı babamlar fotoğraf çekmeleri için durduklarında bende durmuştum ama arkalarında duruyordum. Önde durup beni çekmelerini istemiyordum.

Nihayetinde yerimize geçtiğimizde masa da yabancı insanlarda vardı. Karan ve Emir abimin ortasına oturmuş etrafı izliyordum. İlk defa bulunduğum ortam ne yalan söyleyeyim hoşuma gitmişti. Belki diğerleri için sıkıcı olmasının sebebi her zaman katılıyor oluşları olabilirdi ama benim ilk olduğundan mı bilmem dikkatimi ve ilgimi çekmişti.

Ben etrafa bakarken görüş alanıma Deniz'in anne ve babası girmişti. Oturduğum yerde istemsizce dikleştim. Yanlarında Deniz görünmüyordu. Gelmemiş miydi acaba?

Bulunduğumuz yere geldiklerinde babam, annem ve diğerleri ayağa kalkınca ben kalktım. Sevgi abla annem ile sarılmış ne kadar güzel oldukları ile ilgili konuşuyordu. Güral bey de babama elini uzatmış selamlaşıyorlardı. Sevgi abla hepimize selam verdiğinde gözlerini üzerimde gezdirdi.

 

"Merve bu küçük kız aynı senin gençliğine benziyor. Ne kadar güzel olmuşsun canım."

İltifatı ile nazikçe gülümsedim.

"Teşekkürler Sevgi abla. Sende çok hoş olmuşsun."

"Teşekkürler canım."

Selam verme işi bitince masadaki yerlerine oturmuşlardı. Öylesine edilen sohbette annem benim sormak için can attığım ama soramadığım soruyu sordu.

"Deniz nerede? Gelmedi mi yoksa?"

Sevgi ablanın anneme vereceği cevabı merakla beklemiştim.

"Geldi canım. Telefonla konuşuyordu gelir şimdi. Hatta geliyor bile."

Geliyor kelimesini duyduğumda yan tarafa dönmüş girişe bakmıştım. Deniz siyah takım elbisesinin içinde oldukça yakışıklı bir şekilde bize doğru geliyordu. Göz göze gelmenin korkusu ve heyecanı ile önüme döndüm. O da çok geçmeden gelmişti.

 

"Merhaba." Herkes ile selamlaştıktan sonra boş olan sağ tarafa oturmuştu. Onun tarafına bakmak istiyordum ama bakamıyordum. Heyecanlanmıştım. Ellerimi birbirine geçirip parmağımda ki yüzükle oynamaya başladım.

Elimi, içimde ki kanat çırpan kalbimin üzerine koymak istiyordum ama dikkat çekmemek için yapmıyordum.

"İyi misin?"

Karan'ın cümlesi ile boş bulunmuş şaşkınca dönmüştüm ona. Hemen yanında oturan Deniz ile göz göze gelince bakışlarımı tekrar Karan'a döndürdüm.

"İyiyim. Biraz gerildim galiba "

Elini masada ki birbirine geçmiş ellerimin üzerine koydu ve samimi bir gülümseme verdi bana. Bende tebessüm ettim.

Karşıda sahneye doğru ışıklar yanınca ilgimi oraya vermeye çalıştım. Ne kadar görmek için can atsam da Deniz'e bakmayacaktım. Hala bana dediği cümleler aklımda gezip duruyordu. Ve olamayacağımızı yüzüme vuruyordu.

 

"Sevgili davetliler ve basın mensupları bugün burada sayın Şehzade Holdingin 40. yıl dönümü ve bağış toplama gecesi neticesi ile toplanmış bulunuyoruz. Her sene Mahir Şehzade öncülüğünde yapılan yardımlar sayesinde insanların umudu oluyoruz. Her sene bir önceki seneye göre ailemiz daha da büyüyor. Bu gecenin özel bir önemi daha var. Bugünkü toplanan yardımlar Türkiye'de okuyamayan küçük çocuklarımız adına kullanılacak. "

Sahnede konuşan adam ile herkes alkışlamaya başlamıştı. Yanında bir adam daha vardı ve elinde de bir plaket duruyordu.

"Geceye başlamadan önce yanımda bulunan sayın İlyas Keser'e sözü vermek istiyorum."

 

Yanında ki adam alkışlar eşliğinde kürsüye doğru gitmişti.

"Teşekkürler Yaman. Sevgili davetliler ve basın mensupları hepiniz hoşgeldiniz. Bugün 40. yıl dönümü ve bağış gecesinin yanında bir de ödülümüz var."

Elinde ki plaketi gülerek havaya kaldırmış insanlara göstermişti.

"Yıllardır dostum olan. Başarıları ile gurur duyduğum arkadaşım, Mahir Şehzade yılın en başarılı iş adamı seçildi. Ve ödülünü de ben vermek istedim. Seni sahneye alalım dostum."

Babam masadan kalkarken yine bir alkış tufanı kopmuştu. Babam yılın iş adamı seçilmişti ve ne yalan söyleyim onun bu başarısı beni gururlandırmıştı. Alkışlar eşliğinde sahneye çıkan babam herkese selam vermiş isminin İlyas olduğunu öğrendiğim kişiyle sarılmışlardı. Sarılmaları bittiğinde elindeki plaketi vermiş bir kaç tane de gazetecilere poz vermişlerdi. Kürsüye geçen babam konuşma yapmaya başlamıştı.

"Öncelikle herkese bu gece bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ederim. Şehzade ismini yıllardır gururla ileriye taşımak için elimizden geleni yaptık." Elindeki plaketi bakıp gülümsedi. "Belli ki bunu çok güzel bir şekilde de devam ettiriyoruz. Ama bugünün benim için ekstra bir önemi daha var ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum."

Babam gülümseyerek bizim masaya, hatta bana doğru baktı.

"Her başarımın arkasında beni her koşulda destekleyen aileme teşekkür ederim. Bunu size nasıl söyleyim bilemiyorum. Yıllardır ailemiz yarımdı. Az çok hepiniz bilirsiniz durumumuzu. Şimdi ise yıllardır özlemini çektiğimiz biricik kızımız aramızda. "

Beni konuşmasına dahil etmesini beklemiyordum. Etraftaki herkes bana doğru bakmaya başlamış üzerine bir de fotoğraf çekmek isteyenler yüzünden yüzüme flaş patlamıştı. Bu durum beni biraz gerdiği için yanımdaki Karan'ın elini tuttum. O da bana destek vermek için daha sıkı şekilde kavradı elimi.

 

"Benim güzel kızım. Bugünkü aldığım bu ödülü sana ithaf ediyorum. İyi ki benim kızımsın. Teşekkürler."

O kadar içten bir şekilde kızım diyordu ki bana gözlerim dolmuştu. Kızım kelimesi çoğu kişiye basit kaçabilirdi ama ben bu kelimeyi, bu sahiplik ekini duymak için on sekiz yıldır beklemiştim. Hiç bir zaman o aitliği hissedememiştim. Ailem var mıydı yok muydu belli bile değildi. Şimdi ise karşımda bana gülümseyerek kızım diyen kişi bilmiyordu içimdeki yaraları sardığını.

Teşekkür ederim Allah'ım. Böyle bir babam olduğu için sana teşekkür ederim.

Babam kürsüden inmiş bize doğru geldiğinde dayanamamış ayağa kalkmıştım. Benim neden kalktığımı anlamış olmalı yanıma geldiğinde beni kolları ile sarmış göğsüne saklamıştı. İşte bunu çok seviyordum. Beni böyle sarmasını hiçbir şey ile değişemiyordum.

 

Baba kelimesi bende çok farklı bir yerdeydi. Her zaman eksikliğini hissettiğim o baba sevgisini şimdi misliyle alıyordum.

O duygulu anı babam anlımdan öpüp bana gülümseyerek devam ettirdi. Ben de ona en içten en samimi gülümsememi sundum. Kollarından çıktığımda yerlerimize geçtik.

Çok geçmeden görevli kişiler masalara servisleri koymaya başlamıştı. Önüne konulan yemek çok iştah açıcı görünüyordu. Zaten heyecanlı olduğum içinde pek bir şey yiyememiştim. Bu yüzden çatalımı elime alıp yemeye başladım. Herkes ara ara sohbet ediyor, bazen de masaya birileri gelip tebrik ediyordu. Çoğu kişi de benim tekrar aralarına girdiğim için mutluluklarını dile getiriyordu. O kadar çok kişi ile selamlaşmıştım ki tabağımda bulunan etlerin hepsini yememe rağmen hiçbir şey anlamamıştım.

Ortamı piyano ve çello sesi doldurduğun da merakla bakmıştım sahneye. Piyano başında bir adam ve çelllonun arkasında da bir kadın vardı. Çok güzel çalıyorlardı. Bunun bir dans müziği olduğunu davetlilerin bir bir çift şeklinde dans etmeye kalktığında anladım.

Ortadaki boş alanda dans eden çiftleri izliyordum. Daha önce hiç dans etmemiştim bu yüzden onları böyle izlemek hoşuma gidiyordu. Ben orta alanda dans eden kişileri izlerken yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle bakışlarımı oraya yönlendirdim. Karan ayağa kalkmış önümde hafif eğilerek elini uzatmıştı bana. Ne yaptın tam anlayamadım için meraklı gözlerle onu izliyordum.

"Bu dansı bana lütfeder misiniz hanımefendi?"

Karan'ın sorusu ile gözlerim kocaman açılmıştı. Dans etmeyi bilmediğim gibi Karan'ın da bana dans etmek için teklifte bulunmasını hiç beklemiyordum. Ama yine de onu kıramayarak elimi eline bıraktım ve sandalyemden kalktım. Beraber diğer çiftler gibi ortalara geldiğimizde bir elime Karan'ın omzuna diğerini ise elinin içine bıraktım. O da bir elini belime koymuştu.

"Karan ben dans etmeyi bilmiyorum ki."

​​​Bu dediğim de hafifçe gülümsedi bana.

 

"Ben sana öğretirim merak etme ne yapıyorsam aynısını yap."

Bilmediğim için gergin başlayan dans, Karan'ın sayesinde daha güzel bir hal almış ve beni mutlu etmişti. Dans etmenin heyecanıyla birkaç kez Karan'ın ayağına bassam da beni hiç bozmamıştı.

Şarkının bitmesiyle Karan önümde hafifçe eğilmiş bana revarans yapmıştı. Elimden tutmuş beraber tekrar masaya gelmiştik.

"Çok güzel dans ettiniz benim meleklerim."

Annemin aşırı heyecanlı ve mutlu sesiyle ben de gülümsedim. Tekrar yerimize oturup edilen iltifatlar ile utanmıştım. Bence bütün iltifatlar Karan'a gitmeliydi. Hem beni idare etmiş hem de kaç kere ayağına basmama rağmen ses etmemişti.

Masada gezen gözlerim sağ tarafımda oturan Deniz ile buluşunca yine aynı heyecan baş göstermiş nefes almayı unutmuşum. Ben nasıl unutacaktım bu çocuğu?

Kopmayan bakışlarımız masaya birinin gelmesi ile son buldu.

"Mahir Bey nasılsınız"

Babam ile konuşan adama odaklanmaya çalışıp, masada ki suyumdan içmek için ellerimi bardağa yönelttim.

"İyiyim Salih Bey siz nasılsınız?"

"İyiyim teşekkürler. Sizi tebrik etmek için gelmiştik bizde."

Suyumdan bir yudum alırken ayakta babamın tarafında duran çocuk ile göz göze gelmiş içtiğim su boğazıma kaçmıştı. Elimi ağzımdan su çıkmaması için siper etmem bir işe yaramamış birazı dudaklarımdan aşağı inmişti. Yan tarafımda oturan Karan ve Emir abim bir şey oldu korkusu ile sırtıma hafif hafif vurmuşlardı.

"Kızım iyi misin?"

Masada ki herkesin bana endişe ile bakması ile içime kaçan sesimi bulup konuştum.

"İyiyim sorun yok."

Masada ki peçete ile dudaklarımı hafif hafif silerek ayaktaki adama tekrar baktım. Babamın yanına biraz önce konuştuğu Salih Bey ve hemen arkasında yeşil gözlerini bana dikerek bakan çocuk daha 2-3 gün önce Haydar abimin restoranında bacağına tekme attığım çocuktu.

Onun burada ne iş olduğunu bilmiyordum ama görünen o ki babası ve babam tanışıyordu. Bendeki de şans gerçekten.

"Bu arada sizin adınıza gerçekten çok sevindim. Tekrar kızınıza kavuşmanız bizi çok mutlu etti."

Babam, Salih Bey'in konuşmasıyla en içten tebessümünü sunmuştu.

"Teşekkürler Salih. Bizde çok mutluyuz."

Konunun benimle ilgili olması o an pek dikkatimi çekemiyordu çünkü o çocuk hala ayakta ve gözleri bendeydi. Öyle bakması sinirime dokunduğu için ben de kaşlarımı çatarak ona baktım. Benim ona misilleme yaptığımı gördüğünde gözlerini alayla benden çevirdi.

Ukala işte ne olacak!

"Bize katılmaz mısınız? Epeyidir görüşemiyorduk sizlerle."

"Tabii katılırız."

Diğer boş kalan iki sandalyeye de Salih Bey ve oğlu oturdu.

"Ne kadar büyümüşsün Sarp. En son gördüğümde bayağı küçüktün."

"Yıllar işte Mahir bey. Biz de büyüyoruz. Ama siz maşallah hiç yaşlanmamışsınız hala çok yakışıklısınız."

İsminin Sarp olduğunu öğrendiğim ukala çocuğun iltifatıyla babam gülümsedi. İnsanlarla konuşurken ukala hali kaybolmuştu belli ki. Ama merdiven başındayken nasıl da cazgırlığını gösteriyordu oysa ki.

Tekrar herkes konuşmasına devam ederken O çocuğa bakamıyordum. Bakarsam çünkü tekrar sinirlenirdim. O yüzden ondan tarafa bakmamak için sağ tarafıma döndüm. Bu sefer de Deniz ile göz göze gelmem kaderin bana bir cilvesi miydi neydi? Ne tarafa baksam canım sıkılıyordu. Canımı sıkan tabii ki Deniz'in varlığı değildi. Ona her baktığımda sözleri aklıma geliyordu. Ve vedalaşarak konuşmamız. Gerçi o konuşmada da onu konuşturmamış sadece ben konuşmuştum. Ama yine de bir veda olmadığı anlamına gelmiyordu.

"Mahir Bey izniniz varsa eğer kızınızı dansa kaldırabilir miyim?"

Ellerimde olan bakışımı konuşan Sarp'a yönlendirdim. Ne dansından bahsediyordu o? Bir de babamdan izin almıştı. Zeki bir çocuk olmalıydı ki babam kabul ederse kabalık olmasın diye reddedemeyeceğimi biliyordu. Gözlerim ona değmesin diye diğerlerine bakarken abilerimin ve Karan'ın kaşları çatık bir şekilde Sarp'a baktıklarını gördüm. Haklısınız gerçekten de çok sinir bozucu. Ama biri vardı ki o da kaşlarını çatarak bakıyordu. Denizin Sarp'a sert gözlerine bakması biraz garibime gitmedi değildi. Yoksa kıskanmış mıydı? İçten içe eğer öyleyse hoşuma gitmedi değildi. Demek ki gerçekten bana karşı bir şeyler hissediyordu.

 

"Tabi ki."

Babamın onaylayan sesiyle bakışlarımı tekrar onlara yönlendirdim. Sarp aldığı onayla sandalyesinden kalkmış yanıma gelerek elini uzatmıştı. Bu hareketlerine bakan da gerçekten kibar bir olarak görürdü onu. Ama ilk karşılaşmamız hiç öyle olmadığı için ona karşı kibar diyemiyordum. El mecbur kabalık olmasın diye elimi elinin içine bırakarak ben de kalktım sandalyemden. Dans pistine gidene kadar tek kelime etmemiş onun tarafına da dönmemiştim. Ortaya geldiğimizde bir elimi eline almış omzuna koymuş kendi elini de belime koymuştu.

"Umarım ayağıma basmazsın sakar kız."

Bana söylediği lakapla kaşlarımı çatıp gözlerinin içine baktım. Yeşil gözlerin içinde muzip parıltılar vardı. Gerçekten benim ile dalga geçiyordu.

"Basacağımdan emin olabilirsin."

"Tam tahmin ettiğim gibi."

Sinirle ya sabır çekerek dans etmeye başladık. Sakin sakin dans ederken gözlerini asla üzerimden çekmiyordu. Ben ise sağa sola bakarak ona bakmayı reddettim. Sırf bir de babamlara ayıp olmasın diye dans etmeye kalkmakta sinirimi bozmuştu.

"Bakıyorum da insanların yanında Kibar kız modunu açmışsın. Halbuki ilk karşılaşmamızda hiç de öyle değildin."

Derin bir soluk çekerek tekrar yeşil gözlerine baktım.

"Öyle olmamın sebebi sendin. Çünkü sen ilk karşılaştığımızda oldukça ukalaydın."

"Önüne baksaydın sende."

"Çocuk musun ya. Alt tarafı çarptık. Sende önüne baksaydın."

Yüzüme baka baka gülmeye başladı. Deli olduğunu düşünmeye başlayacaktım.

"Ben çocuksam senin de benden aşağı kalır yanın yok."

Onu şimdi burada dövsem ne olabilirdi ki? Sinirle ayağına bastım. Yüzü hafiften buruştu ama asla o sinir bozucu gülümsemesini silemedi.

"Ayağıma basman için erken değil mi?"

Anlamadığım için yüzüne öylece baktım. Ben anlamadığım için daha da keyiflendi. Gelmeden önce içmişti herhalde yoksa bu kadar gülmek normal değildi.

"Demek adın Nisan."

Büyük bir şeyi çözmüş gibi alayla baktım.

"Aferin ne kadar önemli bir şey bulmuşsun." dediklerimi takmadan tekrar konuştu.

"Seni bir yerden gözüm ısırıyor ama nereden."

"Çarpıştık ya ne kadar unutkansın yaşlandın herhalde."

Bana göz devirip üstten üstten baktı.

Tekrar konuşacakken müziğin bittiğini fark edip ellerimi çektim üstünden.

"Dans bitti."

Onu geri de bırakarak masaya yöneldim. Adım seslerinden onun da geldiğini duyuyordum. Umursamadım. Gördüğüm en ukala, kendini beğenmiş kişiydi. Hiç sevmezdim bu tipte ki insanları.

 

Masaya oturduğum da herkesin iltifatlarına gülümseyerek teşekkür ettim. Bunların içinde abilerim yoktu. Belli ki Sarp ile dans etmemden pek hoşlanmamışlardı. Bunu da Sarp masaya oturunca attıkları ters bakıştan anlamıştım.

Bir süre de daha geçen davet yavaş yavaş bitmeye başladığında babama selam vererek tebrik ediyorlar, vedalaşıyorlardı. Bizde yavaştan kalkmaya başlamıştık. Yerimden kalktığımda Babam, Salih bey ile vedalaştı ve tekrar bir araya gelmek için sözleşti.

Sarp diğerleri ile el sıkışıp önümde durduğunda kimseye belli etmeden ters ters baktım ona.

"Görüşürüz sakar kız." Bana taktığı lakaba kızamadan diğerlerine yönelmişti bile.

Herkes çıkmaya başladığında bizde ceketlerimizi alıp çıktık bu ihtişamlı yapıdan. Buraya gelirken ki gibi yine aynı şekilde arabalara binip yola çıktık. Kuzey abim ve Ömer abim aralarında sohbet ederken, Karan da telefonu ile uğraşıyordu. Bende yorulduğum için başımı Karan'ın omzuna koydum. Ben omzuna yatınca yandan bir şekilde bana baktı.

"Yoruldun mu?"

"Hım hım." verdiğim yorgun ses ile güldü.

"Uyu sen varınca haber veririm ben sana."

Başımı sallayıp daha çok yerime kurulmuş yatmıştım. Çok zaman geçmeden de gözlerim kapanmış bugün olanları düşünerek uyumuştum.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama fısıltı şeklinde ki konuşmaları duyuyordum. Ama yorgunluğun verdiği ve tabi ki uykunun tatlı oluşu gözlerimi açmama engel oluyordu.

"Kıyamam mesleğime ya. Ne güzel uyuyor. "

Kuzey abimin sesini duyuyordum ve sonra çok geçmeden başım yasladığım yerden kaldırıldı. Ve havalandığımı hissettim. Açık bacaklarıma gelen soğuk ile ürpermiş rahatsız mırıltılar çıkartmıştım.

"Merak etme güzelim hemen içeriye giriyoruz. "

Yetimin rahatlığı ile daha çok mayıştım. Çok geçmeden kapı açılma seslerinden sonra kendimi yumuşak bir zeminde bulmuştum.

Ayaklarımda ki ayakkabılar çıktığında yerimi bulup yan dönmüş uykuma devam ettim. Üzerime örtülen yorgandan sonra saçlarımda bir baskı hissetmiştim. Sonra tekrar bir kapı sesi.

Yerimin verdiği rahatlıkla kendimi rüyalar alemine bıraktım.

 

[]

 

Bölüm sonu ✨

 

Bölüm : 17.03.2025 21:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...