Keyifli okumalar ✨✨
Rica etsem oy verir misiniz 💙
[][]
"Ne yaptın ne yaptın?"
Timur'un inanamayan sesi ile oturduğum yerde biraz daha gerildim.
"102 yaptım."
Ada da kafasını havaya kaldırmış şok içinde bana bakmıştı. Biraz abartıyorlardı. Ali de yanıma oturup saçımı çekti.
"Biraz abarttın sende sanki."
Omuzunu silkip arkama yaslandım. Bugün okulda deneme sınavı yapılmıştı ve bundan da kimsenin haberi yoktu. Okul yönetimi sürpriz bir şekilde birinci dönem seviyemizi ölçmek için böyle bir sınav yapmıştı. Herkes isyan etse de bana hava hoştu. Son zamanlarda derslerime çok düşmemiştim ve bu beni biraz korkutmuştu. Ama şu an sonuçlardan da görüyorum ki ben gerçekten başaracaktım.
"Abi nasıl olabilir ya?"
Timur ellerini başına koyup isyanlarda bulunuyordu. Kendince haklıydı tabiki. Denemeden çokta güzel bir sonuç çıkartamamıştı arkadaşım. Ada da elini masaya vurup ah be diye iç çektiğinde gülümsedim.
"Sen kaç yaptın?"
Ali'ye dönüp sorduğumda gülümseyerek "91 yapmışım." dedi.
Bir de bana abarttın sanki diyordu. Gülümsedim yine de. Şu an sınava altı ay vardı ve Ali'nin de durumu oldukça iyidi.
"Ee Karan sen ne yaptın?"
Konuşmaya hiç katılmayan Karan Ali'ye dönüp "34" dediğinde Timur bir anda kahkaha koparıp kendini resmen yere atmıştı.
Karan'ın bu sonucun alacağına bende inanmadığım için dikkatle ona baktım. Saçları her zaman ki haline göre dağılmış yüzü yorgun görünüyordu. Elleri ile yüzünü sıvazlayıp arkasına yaslandı.
"He inandık bizde söylesene oğlum kaç yaptın?"
Karan sohbetten sıkılmış gibi derin bir nefes çekip Timur'a baktı.
"34 dedim ya Timur."
Asabi gelen sesi ile masadan kalkıp üzerindeki çantasını da almıştı. Masadakiler onun neden bu şekil davrandığını anlamıyordu ama ben pekala biliyordum sebebini.
"Derse geç kalıcam. Görüşürüz çıkışta." Deyip gitmişti.
Ne kadar masaya doğru konuşsa da bana dediğini biliyordum.
Karan ile Deniz olayından sonra biraz mesafe yapmıştım. Aslında hiç böyle bir şey istemiyordum ama o gün bana dedikleri çok kötü ithamlardı. Sürekli Deniz ile sanki ayıp bir şey yapmışım gibi davranması ağrıma gitmişti. Bunu yapan bir de ikizim olmuştu. En çok o ve ben birbirimizi anlamamız lazımken o bana sinirlendiği en küçük bir olayda bağırıp çığırmayı seçmişti.
Bana gelse ve düzgünce Deniz ile ne yaptığımı sorsa hissettiklerime kadar söylerdim ama o bu hakkını o saniye kaybetmişti.
Bizde Ada, Ali ve Timur ile masadan kalkıp sınıfımıza çıktık. Diğerleri bir sınıftayken şanslıydım ki Ali de bizim sınıfa düşmüştü.
Sınıfa girdiğimizde her zaman olduğu gibi gözlerim Deniz'in masasına kaymıştı. Genelde hep sıra arkadaşı ile sohbet eder şekilde görüyordum onu. Ama bu sefer bir değişiklik vardı. Yanında bir kız vardı.
Kaşlarım çatılırken kızın kim olduğunu anlamaya çalıştım. Bizim sınıftan değildi. Ya da tanıdığım biri de değildi. Sırama oturduktan sonra ne kadar bakmak istesem de dikkat çekmek de istemiyordum.
"Ada."
Yanımda oturan Ada'ya doğru fısıldadım. Benim sessiz konuşmam ile merakla eğilmiş ne var dercesine kafasını sallamıştı.
"Deniz'in yanında ki kız kim?"
Benim merakla sorduğum soru onun kaşlarını kaldırmıştı. Ama beklemediğim ise arkasını dönüp bir anda Deniz'in masasına bakmak olmuştu. Hemen kafasını kendime çevirip panikle kendime çektim.
"Ne yapıyorsun Ada?"
Benim paniklemem ona anlamsız gelmeli ki şaşkınca yüzüme baktı.
"Küçük terminator müsün kızım sen kafam kırılacaktı. "
Deniz bizi fark etti mi diye baktığımda kızın gülerek bir şey anlattığını, Deniz'in de bıkmış şekilde dinlediğini gördüm. Kız siyah düz saçlı, ince, orta boylu yüzünü görmesem de güzel görünen bir kızdı. Anlamadığım ben bu kızı hiç görmemiştim. Beni esir alan merak gittikçe büyürken Deniz'in ben tarafa bakıp göz göze gelmem ile hemen kafamı Ada'nın kafasının arkasına getirdim. Ada hala bana ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyordu.
"Nisan?"
Ada'ya dönüp alt dudağımı ısırdım. Benim bu halime alışık olmadığı ve hareketlerime de anlam veremediği çok belliydi. Haklısın Adacım ama bende hareketlerime anlam veremiyordum zaten. Tek bildiğim yine kalbime kocaman yuva yapmış kuşun kanadı kırılmış gibi çırpınmasıydı.
"Kızı tanıyor musun?"
Ada kafasını olumlu şekilde sallayınca heeycanla koluna yapıştım.
"Kim?"
"Adı Esra diye biliyorum. Sözelci olduğunu biliyorum bir de onu da tiyatro kulübünden olduğu için. "
Esra.
Kimdi ki bu Esra?
Deniz ile alakası neydi?
Daha önce görsem tanırdım. Yan yana geldiklerini bile görmemiştim.
"Bir dakik bir dakika?"
Ada bana dikkatle bakıp eğildi.
"Düşündüğüm şey mi oluyor?"
Ne düşündüğünü bilmiyordum çünkü bende ne düşündüğünü bilmiyordum. Gözlerimi nedenini bilmediğim şekilde kaçırınca Ada dan kocaman bir nida çıktı.
"Oha!"
Sesi sınıfta yankılanırken meraklı bir kaç kişi bize bakmıştı. Deniz ile yanında Esra olduğunu öğrendiğim kızda bize bakınca gittikçe utanmıştım. Ada'nın kocaman gözlerle bana bakması bir sürü soru soracağının habercisi olsa da hocanın içeri girmesi ile içine atmak zorunda kalmıştı. Ama ders bittiğinde beni bir kenara çekeceği kesindi.
Hocanın sınıfa girmesi ile Esra denilen kız Deniz'in yanından kalkmış kalkarken de elini tutmuştu. Kaşlarım çatıldı. Elini mi tutmuştu gerçekten?
Deniz'in kibar bir şekilde elini çekmesi ile sınıftan çıkan Esra ne kadar beni mutlu etse de içimde ki kuş da artık kanatlarını çırpmayı bırakmış öküz gibi oturmuştu.
Deniz bana doğru döndüğünde bakmamı beklemiyor olmalı ki önce şaşırmış sonra da bana her zaman ki sıcak gülümsemesinden sunmuştu. Nedense bı sefer o gülümsemeye karşılık verecek kadar iyi hissetmiyordum. Bu yüzden o bana bakarken ben önüme dönüp elime kalemimi almış bütün ders boyunca defterime bir şeyler karalamıştım.
Teneffüs zilinin çalması ile Timur ve Ali yanımıza gelirken Ada elimi tutup sıradan kalkmamı sağlamıştı.
"Bizim işimiz var geliriz birazdan."
Ali ve Timur'un konuşmasına fırsat bile vermeden beni sınıftan çıkartmış lavaboya sokmuştu. İçeri girdiğinde her yeri kontrol eden Ada kimsenin olmadığına kanaat getirince hemen yanıma gelip omuzlarımı sarstı.
"Hemen anlat bana neler oluyor?"
Neyden bahsettiğini biliyordum ama neler olduğunu bilemeyecek kadar tuhaftım. Ada'nın heyecanı yerine bende anlamsız bir hüzün peyda olmuştu.
"Bilmiyorum."
"Bilmiyorum mu?"
Bilmiyordum. Ne olduğunu, ne hissettiğimi ve ne ara olduğunu bile bilmiyordum.
Benim halimi gören Ada hayretle konuşmaya başladı.
"Nisan biraz önce resmen Deniz'i kıskandım o kızdan. Bakışlarından belliydi arkadaşım. Resmen Deniz den hoşlanıyorsun."
Ada'nın bir anda kuruduğu cümleden anladığım tek şey son cümleydi.
Deniz den hoşlanıyor muyum?
Gözlerim kocaman açılırken kimse olmamasına rağmen sağıma soluma bakmıştım.
"Ada yok öyle bir şey. Nereden çıkartıyorsun ya?"
Ben Deniz den hoşlansam anlamaz mıydım ki? Pekala zeki biriydim tabiki anlardım.
"Nereden mi çıkartıyorum? Sen deli misin kızım gözümün önünde ki şeyi görmüyor muyum sence ben. Baya baya ilgileniyorsun çocuk ile. Zaten ben taaa kaçırılma olayından sonra fark etmiştim de başka şeylere yoruyordum. "
Kafamı iki yana salladım. Ada'nın bana fark ettirmeye çalıştığı şey fazla uçuktu benim gibi birine. Ben daha önce kimseyle çıkmamıştım ki. Hatta bunu düşünmemiştim bile. Benim hayatım her zaman çalışmak, okul ve ev arasında gelip giderdi. Evde zaten hayatımı bütünüyle esiri altına almış bir adam vardı birde dışarı da başka esaret istememiş hep korkmuştum.
Korktuğum şey sadece o adam değildi. Aptal değildim elbet bir gün seveceğimi sevileceğimi biliyordum ya da içten içe istiyordum. Ama bende ki korku o adam gibi birine aşık olmaktı. Hep duyardım kızlardan, kızlar babalarına benzeyen erkeklerden hoşlanır çünkü ilk aşkları her zaman baba olur ve hayatında da ona benzeyen birini isterler diye. O zaman bunu duyduğumda kaşlarımın çatıldığını ve başımı iki yana salladığımı hatırlıyorum. O adam bırak benim ilk aşkım görmek dahi istemeyeceğim tek kişiydi. Onun yüzünden kaç kez ölüm ile burun buruna gelmiştim. Kaç kez diğer kızlar gibi süslenmek istemiş ama uzun kollularla yazın gezmiştim. En kötüsü de benim bir çocukluğum çalınmıştı.
"Yok öyle bir şey hoşlanmıyorum kimseden ben."
Sesim hırçın çıkmıştı. Yine o adamı gözümün önünde aklımın köşelerinde bir yerde tutmak kötü hissettiriyordu. Öyle işlemişti ki beynime çıkmak bilmiyordu.
"Nasıl bu kadar emin konuşuyorsun? Gördüklerim hayal ürünü mü sanki benim. Bakışlarını gördüm ben senin."
Ada'ya inanamaz şekilde baktım. Nasıl bakıyordum ki ona?/. Ya hadi her şeyi geçtim bir insan bir insandan hoşlandığını nasıl anlıyordu?
"Nasıl anlıyacağım ki? Daha önce hiç olmadım şimdi olduğum ne malum?"
Ada sorduğum soru ile bir müddet düşündü. Aklına bir fikir gelmeli ki sevinçle şakıdı.
"Hay aklımın kölesi olam. Nasıl anlıyacağımızı buldum. "
"Nasıl?"
"Ben sana sorular soracağım sende içinden ne hissettiğini söyleyeceksin. Ama bak hepsine doğru cevap vereceksin. "
Başımı sallayıp onayladım onu.
"Şimdi Deniz sence nasıl bir kişi?"
Düşünmeden cevap verdim.
"İç ısıtan."
Verdiğim cevap ile memnuniyetle kaşları kalktı ama üzerinde durmadan yeni sorusunu sordu.
"Sence Deniz güvenilir biri mi?"
Öyleydi çünkü kaç kez ona rezil olmama rağmen ne beni utandıracak bir girişimi olmuş ne de bunu dillendirmişti. Üstüne kaçırılma olayında son dakikaya kadar beni bırakmamıştı.
"Evet."
"Deniz'i her gördüğünde nasıl hissediyorsun?"
Yutkundum.
"Heyecanlı."
"Bunu tarif edebilir misin?"
İçimde ki kuş benden bahsediyor der gibi kanadını çırpıştırdı.
"Kuş gibi."
Ada anlamayan şekilde baktı.
"Ne?"
Dudağımı ıslatıp tekrar konuştum.
"Bir kuş var içimde sadece onu görünce ortaya çıkıyor. Böyle bazen bir cümle kuruyor kuş yerinde duramıyor. O cümleler öyle bir giriyor ki kanıma kaynıyor resmen içim."
Alt dudağını ısırıp eyvah der gibi salladı kafasını.
"Peki biraz önce o kız ile gördün Deniz'i ne hissettin?"
Otomatikman kaşlarım çatılmıştı. Ada da vereceğim cevabı anlamış gibi iki eliyle kafasını tutmuş ve hayretle bana bakıyordu.
"Nisan Nisan Nisan."
Bana yaklaşıp ellerimden tutup kocaman gözlerle baktı. Heyecanla ne diyeceğini beklerken duyduğum cümle ile ittim onu.
"Arkadaşım boku yemişsin sen."
Hayır yememiştim. Yoktu öyle bir şey.
"Kaç gün oldu daha görüşeli. Ne ara hoşlanacağım Allah aşkına ya."
İnanamayan şekilde konuştuğum da Ada tarafından kafama kocaman bir tokat yedim. Ağzımdan küçük bir inilti çıkarken elimi de acıyan yere koydum.
"Ne yapıyorsun sen ya?"
"Duran beynini çalıştırıyorum. Keşke şu zekânı derslere kullandığın gibi kendi iç dünyanda da kullanabilsen. "
Ada'nın dediği şeyi anlamıştım tabiki. Ama bir sorun vardı ki dillendirmek bile istemiyordum. Korkuyordum. Daha o merdivenleri çıkamadan yuvarlanmaktan korkuyordum. Bu aslında aptallık değildi. Ne yapacağını bilememezlikti.
"Ada." dedim inlercesine. Ellerim ile kollarından tuttum.
"Ben galiba Deniz'e karşı bir şeyler hissediyorum."
[][]
Hayatımda bazı şeylerin farkındalığını yaşarken ne yapacağımı şaşırmıştım. Gün içinde ne çok sohbet ettim ne de bir şeylere katıldım. Bende bir şey olduğunu zanneden arkadaşlarım beni güldürmeye falan çalıştı. Ali bir şeyler olduğunu anladığı için beni zorlamıyordu. Ada tabiki rahat rahat takılıyordu. Diğerleri bende tuhaflık olduğunu düşünüp takılıp duruyorlardı. Karan ise ara sıra bana baktığını görsem de ilgilenmiyor gibi görünmeye çalıştığı o kadar belli oluyordu ki. Kardeşim olduğu için onun her şeyini biliyordum artık.
Karan ile olan durumumuzu düzeltmek istiyordum ama ondan bir hareket de göremiyordum. Üzgün duruyordu, iştahsız, suratsız ve kimseyle diyaloğa girmiyordu. Bu durum şüphesiz herkesi mutsuz ederken Naz ekstra mutsuz duruyordu. İkizime karşı ilgi olduğu çok belliydi ve bunu sadece Senem'e söylediği de belliydi.
Son zil de çaldığında dalgınca çantamı toparladım. Ada çoktan toplamış sırada otururken yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Nisoş benim hemen çıkmam lazım kardeşimin bugün seçmeleri vardı çok merak ediyorum yanına gideceğim. Sonra konuşuruz olur mu?"
Gülümsedim. Kardeşi voleybol kurslarına gidiyordu ve bugün takım oluşturulacaktı.
"Tamam haberleşiriz. Eda ya selam söyle benden."
"Söylerim. Bu arada seninkide buraya bakıyor haberin olsun. "
Yanımdan hızlıca giderken benimki kim diye düşünüyordum. Sınıfta göz gezdirdiğimde bana doğru bakan Deniz ile istemsizce yutkundum. Direkt filtresiz şekilde bana doğru bakıyordu. Bende ona bakınca gülümsedi. Gerçekten bulaşıcı bir gülümsemesi vardı ve bende istemsizce gülümserken buluyordum kendimi.
Önüme dönüp çantamı aldım. Kendime gelmeliydim. Deniz'e karşı bir şeyler hissediyordum evet ama bu bir şeyleri değiştirmiyordu. Belki beni arkadaş olarak görüyordu. Belki o şekilde düşüneceği bir insan değildim. Sonra durdum ve düşüncelerimi tarttım. Ben ne ara bunları düşünür olmuştum. Hepsi Ada'nın yüzündendi. O fark ettirmişti bu durumu ve ben düşünmeden duramıyordum.
"Gelmiyor musun?"
Ali ve Timur başımda bana bakıyor ve neden elimde tuttuğum çantama baktığımı anlamaya çalışır bir şekilde bakıyorlardı. Kendime gelerek çantamı sırtıma taktım. Ali ve Timur'un yanına gidip Deniz'e bakmadan çıktım sınıftan. Bu kadar düşünce iyi değildi.
Timur, Berk'in yanına giderken Ali ile birlikte okuldan çıkıp bahçede Karan'a baktık. Karan ile aynı sınıfta olmamak hoşuma gitmiyordu ama kendisi sayısal öğrencisiydi. Ben ise eşit ağırlık öğrencisi.
"Bugün sizin ile gelmiycem. Haydar abimin orada işe başladım ben."
Ali'nin cümlesi ile ona döndüm. Eskiden bir giyim mağazasında çalışıyor ve güzel ilerletiyordu ama babası ile olan büyük kavgadan sonra işi bırakmıştı. Eski okuluda zaten Mahir Bey yani babam zoru ile bırakıp bu okula burslu şekilde yazdırmıştı.
"Bursun var ya Ali neden çalışıyorsun?"
Aslında cevabı biliyordum ben. Ali asla çalışmadan duramazdı ki. Büyük ihtimalle babama borçlu hissediyordu ve bunu bir şekilde çalışarak kapatmak istiyordu.
"Ben çalışmadan duramam Nisan. Mahir Bey'e de yük olmak istemiyorum zaten. Kaldığım yer bile ona aitken kendimi kötü hissediyorum. "
Ali'nin elini tutup dostça sıktım.
"Ali, Mahir Bey'e borcunu sadece derslerine çalışarak ödeyebilirsin. O senin sadece derslerine odaklanmanı istiyor. Ve başarılı bir iş adamı olmanı. Kendini bir şey ödemek zorunda hissetme. "
"Biliyorum canım biliyorum ama ben öylece duramam. Hem aldığım ilk maaşla yemeğe çıkarız olmaz mı? Ne zamandır tek kalamıyoruz. Özledim ya."
Bu dediği ile kocaman gülümsedim. Ali ile o kadar senedir kullanıyorum yan yanaydık ki bazen her gün görsem bile eski yakın halimiz yokmuş gibi hissediyordum.
"Olur. Sözünü unutma maaş günü kapına dayanırım yoksa."
Dediğim ile kahkaha atıp kolunu omzuma koydu ve çıkış kapısına doğru yürümeye başladık.
"Yeter ki Ada'yı getirme bütün maaşım senin olsun."
Dediği ile sahte bir sinir ile baktım ona.
"Ne sizin kavganız böyle ya. Sürekli didişip duruyorsunuz."
"Benim bir sorunum yok. Kendisi sürekli laf atıyor, sinirlendiriyor beni. Tam baş belası."
İflah olmazsınız gibi kafamı salladım. Çıkışa geldiğimizde arabasına yaslanmış Kuzey abim ve Karan'ı gördük. Onlara doğru ilerleyip yanlarında duruduğumizda Kuzey abim ile Ali erkekçe selamlaştılar.
"Artık kardeşimi alabilir miyim?"
Ali'nin kolunu çekip beni kendine doğru yaklaştıran abim ile kıkırdadım. Bu halimden oldukça mutluydum çünkü. Üç abim ve bir ikizim vardı ama hepsi de ne dersem yapıyorlardı. Aşırı şanslı bir kızdım. Gerçi Karan şu sıralar benim ile konuşmasa da yine de göz hapsinde olduğum çok belliydi.
Ali yanımızdan gidince bizde arabaya geçtik. Ben arkaya geçmiştim Karan öne Kuzey abimde sürücü koltuğuna.
"Gününüz nasıl geçti bakalım?"
Karan omzunu silkip,
"Aynı." dedi. Kuzey abim ona yandan bir bakış atmış ama uzatmamak için bana dönmüştü. Anlamıştı bir gariplik olduğunu.
"Senin nasıl geçti prenses?"
"Çok güzeldi abi. Bugün deneme yaptık ve 102 net yapmışım. Oldukça güzel geçti. "
Kuzey abim dikiz aynasından bana bakıp gülümsedi.
"Aferin benim kardeşime. Böyle giderse sınavdan yüksek bir sonuç alırsın."
Dediği ile kafamı salladım.
"Bende öyle düşünüyorum. Şu sınav bir geçse çok mutlu olucam. "
Kuzey abim gülümseyerek Karan'a baktı.
"Sen kaç yaptın kardeşim."
Karan abime dönüp baktı.
"34 yaptım." dedi.
Kuzey abim kaşlarını çatıp bir süre sessiz durdu. Sebebini anlamaya çalışıyor gibiydi. Bir şey söylemek istedim ama ne diyeceğimi bilemedim.
"Kafanı bir şeye mi taktın. Normalde düşük almazsın sen. Bir sorun varsa konuşabiliriz kardeşim. "
Karan zoraki bir şekilde gülümsedi.
"Sağ ol abi. Şimdilik iyiyim bir şey olursa söylerim. "
Aralarındaki kardeşlik bağı çok güzeldi. Karan şu an mutsuz belki de sinirli olmasına rağmen abisine çok saygılı davranmış cümlesini bitirmesine bile izin vermişti. Herkese böyleyken neden bana bağırmıştı o zaman. Her zaman benim ile iyiyken neden bir anda bana cephe almıştı?
Aklımdaki sorular bana tek cevap verirken canım sıkıldı ve dışarıyı izlemeye başladım. Belki de beni daha kabullenmemiş olabilirdi. Sonuçta onca sene sonra çıkıp gelmiştim. Belki alışamamıştı.
"Ee prenses sen anlat bir şeyler. Susarak mı gideceğiz ."
Bütün moralim bozulurken dışarıya bakarak cevapladım.
"Aklıma bir şey gelmiyor."
Sesim biraz öncenin aksine sakin ve neşeden uzak çıkmıştı. Kuzey abim bir bana bir Karan'a bakarken durumu az buçuk anlamış olmalı ki kabullendi.
"Belliki ikiniz de sus pus olacaksınız bugün. Öyle olsun bakalım."
Eve kadar bir daha kimse konuşmadı. Kuzey abimde bize ayak uydurmuş bizi konuşmak için zorlamamıştı. Araba ile bahçeye girdiğimizde arka kapıyı açtım. Aşağı inip çantamı da alıp eve doğru adımladım. Kuzey abim ve Karan da arkamdan geliyorlardı. Eve girdiğimde kimseye bir şey demeden odama girdim. Üzerimdeki formaları çıkartıp normal pijamalarımı giymiştim. Banyoya girip elimi yüzümü yıkamış tekrar odama girip yatağıma yatmıştım.
Akşam yemeğine daha çok vardı o yüzden zamanımı biraz odamda geçirebilirdim. Elime telefonumu alıp önce Ada'yı aramıştım. Gideli bir saat olmuştu ve kardeşi Ela takıma girmiş miydi merak ediyordum. Ela takıma kabul edilmiş ve ailecek yemeğe gittiklerini söylemişti. Onlar adına gerçekten çok mutlu oldum. Ada ile konuşmam bitince bir kaç şarkı dinlemiştim. Telefonum da öyle sosyal medya falan yoktu. Hiç açmayı da düşünmemiştim. Fotoğraf bile çekmezdim ki ben. Ya da çekmek için o neşeyi bulamazdım kendimde. Sadece iki üç fotoğraf vardı. Biri Ali ve ben. Diğerleri de küçüklüğümden kalan fotoğraflar. Bunları daha önce kimseye göstermemiştim. O fotoğrafları da ailem dediğim insanlar çekmemişti. Ya komşudan ya da okuldan öğretmenler.
Telefon ile ilgilenirken geçen hafta Timur'un beni zorla soktuğu sınıf grubundan bir mesaj gelmişti. Açıkçası grubu çok gereksiz buluyordum ama ödev ya da diğer sınıf kuralları için gerekli demişlerdi. Gerçi sürekli boş sohbet yapan dört beş kişi harici kimse çok fazla konuşmuyordu. Gruba girip ne yazdığına baktım.
0545* : Arkadaşlar okulumuz yarı yıl tatili yaklaşırken öğrencilere moral olması amacı ile üç günlük bir Uludağ gezisi planlanmıştır. Sadece on ikinci sınıflar olacak gelmek isteyen arkadaşlar sohbete isim soyismini atsın lütfen. İyi günler.
Yarıyıl tatiline daha üç dört hafta vardı. Lisenin son senesinde ilk dönem bitmek üzereydi. Benim için ne kadar hareketli olsa da yine ders konusunda verimli geçen bir dönemdi. Tek arzum sınavı kazanıp avukat olmaktı. Ve bunu başarmak için gerekirse sabah akşam çalışırdım.
Sohbete sınıftaki insanlar ismini yazmaya başlarken Timur'un beni dahil ettiği ikinci gruptan da mesajlar gelmeye başlamıştı.
Timur ve Hurileri grubundan beş yeni mesaj
Timur:' Nisan, Ali, Ada mesajı gördünüz mü?
Gördüğünüzü biliyorum o yüzden boşa sordum
Bu tatile gidiyoruz
Sayfam için yeni bir vlog çekeceğim
Please please arkadaşlar '
Timur'un zaten bu tatile gitmek istediğini tahmin edebiliyordum. Ali gider miydi bilmiyorum ama Ada kesin gitmek isteyecektir.
Senem: Ne tatili?
Timur: Uludağ tatili var üç gün son sınıflara gelmek isteyen söylesin yazayım isimleri
Tabiki hepimiz'
Gitmek istediğimden emin olmadığım için sadece mesajları okuyordum. Eğlenebilirdik belki ama ilk defa bilmediğim bir şehre gitmek beni korkutuyordu.
Karan: Nisan gelmek isterse ben de gelirim
Karan'ın mesajı ile alt dudağımı ısırdım. Bana kızgın mıydı, kırgın mıydı bilmiyordum ama beni umursadığını hissediyordum .
Nisan: Bilmiyorum
Tatile gidip gitmeyeceğimi bilemiyordum. Kaç gündür ev okul arasında gidip geliyordum. Annemin beni zorla yazdırdığı kurslara bile gitmemiştim. Kaçırılma olayından sonra da beni hiç bir şey için zorlamıyor oluşları işime geliyordu.
Naz: Karan güzel olabilir beraber vakit geçirmek. Nisan gelmek istemiyorsa bile sen gel
Naz'ın mesajı ile göz devirdim. Kardeşime bu kadar yanık olduğunu belli etmek zorunda değildi. Sevene ve sevilene karşı saygım vardı ama beni neden sokuyordu bu duruma. İkizimin yani öz kardeşimin bana olan düşkünlüğü kıskanılacak konu değildi. Kaç senedir ayrı oluşumuz bana düşkün olmasını normalleştiriyorken birde. Her Karan ile yakın sohbetimizde Naz'ın kıskanç bakışlarını yakalıyordum ama bu beni çok da alakadar etmiyordu. Kötü bir kız değildi sadece Karan'ın bana gösterdiği sevgiyi oda istiyordu bunu görebiliyordum ama benim yapacak bir şeyim yoktu.
Karan'ın ona hiçte umut verdiğini görmemiştim. Saygılı davranıyordu ama bir şey hissettiğini düşünmüyordum. Yakın temasta bulunmuyordu ya da Naz gibi aşık halleri yoktu. Belki de iyi saklıyordu bilmiyorum.
Karan: Nisan gelmek isterse gelirim. Yoksa beni es geçin
Böyle deyince de kendimi gitmek zorunda gibi hissediyordum.
Berk: Kanka beni es geçin memlekete gideceğiz biz ve Senem de aynı şekilde
Senem: Evet ya gelmeyi çok isterdik ama maalesef
Timur: Tamam o zaman
Ali, Ada, Nisan, Naz, Karan geliyorsanız haber verin de isim yazdırayım'
Karan: Tamam haber veririz
Sohbet bitince bir süre yatak ile bakıştım. Karan'ın benim ile küs iken bile beni düşünmesi morelimi bozuyordu. Neden gelip konuşmaya çalışmıyordu. Gün geçtikçe çok sinir bozucu bir hal alıyordu bu durum. Özlemiştim kardeşimi.
Ani bir karar ile yataktan kalkıp odadan çıktım. Beklemenin bir anlamı yoktu. Boş koridoru geçip Karan'ın odasının önünde durdum. Derin derin nefes çekip üstümdeki heyecanı atmak için ellerimi salladım. Kapısını iki kere tıklayıp bekledim bir ses gelmesi için. İçeriden girmem için onay sözü çıkınca kapıyı açtım ve içeri girdim.
İçeriye girmem ile yattığı yatakta ayağa kalkan Karan şaşkındı. Büyük ihtimalle gelmemi beklemiyordu. Haklıydı bende aniden karar vermiştim zaten.
"Nisan bir şey mi oldu?"
Karan'ın şaşkın yüz ifadesinin yerini ciddiyete bırakırken ona doğru iki adım attım.
"Evet oldu."
Cümlem ile kaşları çatılmış bana ilgiyle bakıyordu.
"Ne oldu?"
"Bu aramızdaki sorun beni boğuyor artık. Kardeşim ile konuşmayı özledim. Sende hiç bir hareket görmüyorum sen benim ile zaman geçirmeyi özlemedin mi?"
Dediklerim ile balık gibi ağzını açıp kapattı. Sarı saçları hala dağınık mavi gözleri de üzgün duruyordu.
"Ben seni çok özledim. Sohbet etmeyi, resim çizmeyi, öylece durmayı bile özledim. "
"E neden gelmedin yanıma?"
Sorum ile eli saçlarına gitmiş dağınık olan saçı daha da dağılmıştı.
"Çünkü bana kızgın ya da kırgın olduğunu düşündüm. Ağır sözler sarf ettim. İçimden geçerek demedim hiçbirini ve çok pişmanım. Önce seni dinlemeli ve anlamalıydım. Ama işte sinirlendim, kıskandım. "
Başta çok kararlı başlayan cümlesi son cümlelere doğru canlılığını yitirip utana sıkıla çıkmıştı dudaklarının arasından. Bu hali beni gülümsetti. Kıyamamıştım ona. Ama yine de öyle hemen yelkenleri suya indirmeyecektim.
"Sorabilirsin Karan. Suçlamak ve bağırmak yerine neden yan yana olduğumuzu sorabilirdin."
Daha da pişmanlık akan yüzü ile uzatmadan elini tuttum.
"Biz kardeşiz hatta ötesi ikiziz. Bir hayatın iki yarısı. Birbirimize sahip çıkmalıyız. Yargılamadan önce dinleyip destek olmamız lazım."
Kafasını salladı hızla.
"Haklısın ikiz kıskançlık bir perde gibi indi gözlerimin önüne. Özür dilerim affet beni."
Çoktan affetmiştim ama neden oyuna çevirmeyim ki.
"Bana yine eve ilk geldiğimde yaptığın o kahveden yaparsan olur."
Cümlenin sonunda elleri ile yanaklarımı tutup sıkmaya başladı.
"Sen yeter ki iste mutfaktan çıkmam."
Bu dediği ile güldüm. İstersem gerçekten çıkmazdı biliyordum.
"Gel istersen yemeğe kadar konuşalım biraz."
Kurduğu cümle ile istekli şekilde kafamı salladım. Karan ile konuşmak her açıdan beni mutlu ediyordu. Güzel sohbet eden biriydi kendisi. Yan yana yatağına yatıp tavanına bakarak uzandık. Karan'ın odası benim aksime çok kalabalıktı. Bir sürü eşyası vardı ve bazen dağınık olabiliyordu. Onun odasındaki pencereler benimkinin aksine bulunduğumuz sitenin yol tarafına bakıyordu bu yüzden penceresinden sadece gökyüzünü izleyebiliyordunuz.
"Aramızı düzelttiğimize göre o akşam Deniz ile neden o kadar yakın olduğunuzu sorabilir miyim?"
Karan'ın sesindeki merak ile bana yönelttiği soru bütün gün aklımı talan eden kişiyi gözlerimin önüne getirmişti. Karan ile barışma konusunu düşününce yarım saatte olsa onu ve emin olamadığım hislerimi ikinci plana atmıştı ve biraz iyi gelmişti. Belirsizlik beni mutlu etmiyordu ve bu belirsiz durumda canımı sıkıyordu.
Biraz dışarıda yürümek istemiştim. Yanıma Kontes'i de alıp çıktım. Koruma ile birlikte yolun karşı tarafında olan yürüyüş yoluna gitmiştim. Karşılaştık. Köpeğini gezdirmeye çıkmış oda. Sohbet ederken üşüdüğüm için bana ceketini verirken sen geldin. O yakınlık o yüzdendi ve sana hak veriyorum dışarıdan yanlış algılanmış olabilir. Ama Deniz ile aramda bir şey yok."
Cümlelerim onu değilde sanki kendimi inandırmak ister gibi güçlü çıkıyordu. Onun ile aramda bir şey yoktu. Pekala ona göre de yoktu büyük ihtimalle. Olsa hisseder miydim? Gözlerimi kapattım. Ada'nın cümleleri yüzündendi bunların hepsi.
"Seni merak edip çıktım bende. Sizi öyle görünce de kıskandım. Açık konuşayım pek de hoşuma gitmedi. Kötü hissettim ve istemeden de olsa seni kırdım. Özür dilerim tekrardan."
Anlayışla gülümsedim.
"Anlıyorum Karan ama konuşarak hepsini halledebiliriz."
Biraz daha sohbet ettikten sonra Timur'un dediği Uludağ gezisini konuştuk. Daha önce Berk ile gittiklerinden ve baya da eğlendiklerinden bahsetti. Benim de oraları görmemi istiyormuş. Evime daha yeni alışıyorken ve en önemlisi kendimi gerçekten evimde gibi hissediyorken bir yerelere gitmek istiyor muydum emin değildim.
Daha önce hiç tatile gitmemiştim. Bizim Ali ile yarıyıl tatillerimiz hep çalışmak ile geçerdi. Bir de kar yağarsa hep bir kardan adam yapar kar topu oynardık. Onun ile güzel geçerdi zor günlerim.
Karan ikimize de iyi geleceğini düşünüp gidelim dediği için babama sormak için erteledik konuyu. Bir ara okuldan dönen Emir abim bizim yanımıza gelmiş yatakta ikimizi birden gıdıklama girişimi yapmıştı. İki kişi olduğumuz için biz onu gıdıklamış ava giderken avlanan abim ile baya eğlenmiştik. Bizi vatan haini ilan edip savaş açan abimin annemin bizi yemeğe çağırması ile son bulmuştu bu girişimi. Üçümüz gülerek yemek salonuna girdiğimizde Ömer abim, Kuzey abim ve babamı çoktan masaya geçip bizi beklediklerini gördük. Çok geçmeden hepimiz sofrada yerlerimizi almıştık.
"E çocuklar gününüz nasıl geçti ?"
Ortaya atılan soru ile güzel bir sohbet etmiştik. Bir ara Kuzey abimin Karan ile bana kayan bakışları yumuşamış aramızdaki sorunu çözdüğümüzü anlamıştı. Yemek faslı bittikten sonra beraber salonda oturmuş Ömer abim ve Emir abime bize meyve soyması için ikna etmiştik. Güzel bir şekilde sohbete devam ederken Karan ile bakışmış Uludağ gezisini söylemenin zamanı diye düşünmüştük.
"Baba bir şey sorabilir miyim?"
Karan'ın babama benim demem gerektiği ile ilgili büyük ısrarı sonucu ben soruyordum. Ben dersem hayır demezmiş.
"Sor tabi kızım."
"Bizim okulun son sınıflara yarıyılda üç günlük Uludağ tatili varmış. Sınav için moral olsun diye yapılan bir şey gibi. Bizde Karan ile gitmeyi istiyorduk. Gitmemize izin verir misin?"
İlk defa kendim için bir şey istiyordum. Ne kadar beni korkutsa da kardeşimin ve arkadaşlarımın yanımda olacağını bilmek bir nebze beni rahatlatıyordu.
"Gitmek istiyorsanız izin veriyorum. Ama koruma eşliğinde gitmenize."
Artık alışmıştım koruma olayına bu yüzden hemen onayladım. Karan da onayladıktan sonra bu işi de halletmenin sevinci ile telefonumu alıp Ali ile olan sohbete girdim. Karan da yanımda bana doğru yaslandığı için görüyordu yazdıklarımı.
Nisan: Aliş Uludağ tatiline gitmeyi düşünüyor musun
Zaten çevrimiçi olan Ali hemen cevap verdi.
Aliş: Bende sana yazacaktım. Aslında düşünmüyordum ama güzel olabilir. Ada cadısı seve seve gelmezsen zorla seni otobüs bagajına sokarım dedi
Yazdığı mesaj ile istemsizce kıkırtı çıktı dudaklarımdan. Karan da gülmüştü. Ada'nın Ali'yi ikna etmeye çalışmasını beklemiyordum ama normal karşıladım. Beni ikna etmesi zor olmazdı ama Ali biraz zor çocuktu.
Nisan: Gidelim. Karan ve bende gitmeyi düşünüyoruz. Hem eğlenceli olur özledim hep beraber vakit geçirmeyi
Aliş: Gidelim güzelim kafamız dağılır
Ali ile de anlaştıktan sonra Timur'un sohbete girdim.
Nisan: Karan, Ali , Ada ve beni yaz geliyoruz
Bir süre girmesi için bekledim ama eninde sonunda göreceği için telefonu yandan kapatıp koltuğa bıraktım.
Annem ile onun ağzına elma sokmaya çalışan Emir ile odağım onlara kaymıştı.
O çok merhametli bir kadındı. Daha ilk gördüğüm gün anlamıştım iyi bir insan olduğunu. Bana ve abilerime yaklaşımı, üzerimize titremesi ve en önemlisi kimseyi kimseden üstün tutmadan sevmesi. Gerçekten annem olduğu için çok şanslı bir kızdım.
"Şirketin haftasonu yeni iş tanıtımı ile ilgili bir daveti var. Ve bütün aile olarak orada olmamız gerekiyor. Ortaklar ve aileleri de aynı şekilde davette yerini alacak. Cumartesi gününe plan yapmayın çocuklar."
Babamın bahsettiği davet nasıl bir şeydi bilmiyordum. Ama merak etmiştim nasıl bir ortam olduğunu. Filmlerde davet sahnelerinde görürdüm bu tip konuları. Aynısı ise biraz hakimdim ama yinede tuhaf hissetmiştim. Her yeni girdiğim ortamda da hissediyordum bu durumu.
"O zaman Sevgi ve Güral da olur değil mi? "
"Evet canım Sevgi biliyorsun en büyük ortaklarımdan biri. Orada olurlar."
"İyi bari sıkılmam. Oldum olası sevemiyorum bu tip şeyleri hep sıkılıyorum. "
Annemin serzenişti ile babam gülümseyip omzuna kolunu atıp kendine çekmişti. Annemin alnına sıcacık bir buse kondurup geriye çekildi.
"Ben varım ya hatun neyden sıkılıyorsun?"
Annem babama manidar bir gülümseme bahşedip başını omzuna yatırdı. Ne güzel seviyorlardı birbirlerini. Aşk ile birleştirdikleri hayatları yuvalarını ısıtıyordu. Karan ve diğerleri o kadar şanslılardı ki. Aşk ile harmanlanan bir evde büyümüşlerdi. Diğer hayatımda hiç bir zaman bu kadar güzel bir duyguyu tatmamıştım. Evde hep kavga gürültü olduğu için bu gibi şeylere alışkın değildim.
"Senden sıkılmıyorum kocacım. Ama zaten çok samimi arkadaşım yok. Sevgi en azından hem iyi bir komşu hem iyi bir arkadaş oluyor bana. "
Annemin cümlesi ile aklıma takılan şey iyi bir komşu cümlesi olmuştu. Sevgi hangi komşumuzdu ki?
"Kesin Kumru beni de götürün diye evde savaş açacak. Küçük cadı."
Kuzey abimin keyif ile gülmesi beynimde şimşekler çatmasına sebep olmuştu.
Sevgi Hanım, Deniz'in annesiydi.
Yani Deniz'in annesi babamın ortağı oluyordu.
Ve Sevgi Hanım davete kesin geliyorsa.
Bu durumda, Deniz de o davette olacaktı.
At dudağımı istemsizce tekrar ısırırken ne düşüneceğimi şaşırmıştım.
Deniz ile ilgili düşüncelerimi geri plana atmaya çalıştıkça gün yüzüne çıkıyordu. Ben daha okulda nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum ya oralarda benim ile konuşmaya çalışırsa elimin ayağımın birbirine girmesinden korkuyordum.
Sakin olmak ve kimseye bir şeyi çaktırmamak gerekiyordu.
Deniz den ne ara olduğunu bilmediğim bir hoşlantı söz konusuyken daha da sarpa sardırmamak için ismini duysam bile duymazlıktan gelmeliydim. Yoksa evdeki beş erkek ile sorunlarım olabilirdi. Allah'tan Ada ile paylaşabiliyordum hislerimi. O da olmasa zaten içimi yer bitirirdim.
Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamak ile beraber ne yapacağımı da bilmiyordum. Tecrübesiz olduğum bir konuydu. Kendi isteğimden ne kadar emin olamasam da karşı tarafın ne hissettiğini hiç bilmiyordum. Deniz bana karşı ne düşünüyor arkadaşça mı yoksa değil mi bunları bilmem gerekiyordu.
Sıkıntı ile soludum.
Ne ara girdim ben bu durumun içine ya. Nasıl aklıma takılmayı başardı bu çocuk. Hiçbir şeyde yaşamadık halbuki. Her karşılaşmamızda aynı şeyleri hissetmek kalbimi ağrıtıyordu ve bu çok hızlı olmuştu. Bu durum ise beni çok korkutuyordu.
Saatin ilerlemesi ile herkes salondan odasına dağılırken babam ve ben kalmıştık salonda. Elindeki kahveyi yavaş yavaş yudumluyordu. Ve bende hemen çıkmak istememiştim odama.
"Bir sorun mu var kızım gergin duruyorsun. "
Babamın sesi boşluğuma gelmiş olduğum yerde sıçramıştım. Bana merak ve endişe ile bakarken zoraki bir gülümseme çıktı dudaklarımdan.
"İyiyim baba sorun yok. "
Pek emin olamasa da kafasını salladı.
"Seni bu aralar rahatsız eden bir durum var mı?"
Şöyle geçirdiğim günleri göz önüne getirip taradım. Babamın sorduğu seni rahatsız eden ve huzursulandıran biri var mıydı. Genel olarak beni rahatsız eden biri yoktu ya da şüphelendiğim.
Tam babama yok diyecekken aklıma geçen akşam karşıma çıkan Kadir denen adam geldi. Onu iki gün üst üste görmüştüm ve babama söyleyecekgim. Unutmuştum. Nasıl bir aptaldım ben.
"Baba aslında geçen akşam biri ile karşılaştım. "
Babam dediklerimi ciddiye alıp yerinde dikleşti.
"Bir şey oldu mu?"
Kafamı iki yana salladım.
"Aksine hiçbir şey olmadı. Benim ile sohbet etti. Ertesi günde gördüm dalgın bir şekilde yola atlayınca beni geri çekmişti. Onu orada görünce tekrar korktum sana diyecektim. Unutmuşum. "
Sonda ki kelimemi utanarak söylemiştim. Böyle önemli şeyleri unutmamam gerekiyordu.
Yerinde dikleşen babam merakla bana soru yöneltti.
"Nasıl biriydi?"
"Böyle sarışın, mavi gözlü, kocaman gövdesi vardı baya iriydi. Ve adı Kadir di. "
Kaşları havaya kalkan babam ağzını bir kez açmış kapatmış aynı şeyi bir kez daha tekrar etmişti. Şaşırdığı belliydi.
"Emin misin isminden?"
"Evet. Benim ile sohbet etti. Sorular sordu. Normal site sakini sandım sonra bir anda gitti yanımdan."
Dediklerim ile kaşları çatık bir şekilde kafasını salladı. Bir şeyler düşünüyordu ve iyi miydi yoksa kötü mü anlayamıyordum. Yerinden kalkan babam bana doğru gelip elimden tutmuş kaldırmıştı.
"Hadi odana git sen uyu. Yarın okulun var erken kalkacaksın. Ben anlattığın konu ile ilgileneceğim."
"Tamam baba."
Saçlarıma bir buse kondurup geri çekilmiş yanağımı okşamıştı. Gülümsedim bu hareketi ile. Babamı salonda tek bırakıp üst kata çıkmış odama girmiştim. Rutin banyo işlerimi halledip saçlarımı da bağladım. Yatağıma geçtiğimde elime telefonu alıp bir kaç video izlemiştim.
Uyku bedenimi ele geçirmeye başlarken bir ses duydum ve gözlerimi tekrar açtım. Odaya sadece komidinin üzerindeki abajurdan sızan ışık aydınlatıyordu. Bir şey olmadığını anlayınca tekrar gözlerimi kapatmıştım ama bir şeyin çarpma sesini duyunca korku ile yerimden sıçradım. Sesin ne olduğunu anlamadığım gibi nereden geldiğini de anlamamıştım.
Yataktan dikleşip etrafa baktım. Odadan gelen bir ses değildi bu dışarıdan geliyordu. Çok yüksek çıkmamıştı ama ben duymuştum. Yerimden kalkıp önce etrafımda dönüp odaya bakmış en son gözüme pencereyi kestirmiştim.
Hızla pencereye doğru yürüdüm. Perdeyi yana doğru sıyırıp pencereyi de açmıştım. Soğuk hava yüzüme vurduğunda uykumdan geriye bir şeyde kalmamıştı. Pencereden dışarı bakıp bir sağa bir sola baktım ama bir şey göremedim. Yanlış duyduğumu düşünüp içeri girecekken gözüme karşı bahçe takıldı. Ağacın dibinde gövdesine yaslı, yerde oturan kişiyi görünce istemsizce bedenim tekrar dışarıya doğru döndü.
Elinde tuttuğu şeyi tam seçemiyordum. Ona bakarak kafasını aşağı eğdi. Dirsekleri dizlerine yaslı soğuk havada öylece tişört ile oturuyordu. Neden o halde olduğunu merak ediyordum. Uzaktan nasıl olduğunu göremesem de sanki bir şey olmuş gibi hissediyordum. O, yeri ben, onu izlerken bahçeye Güral beyin çıktığını gördüm. Oğlunun önünde diz çökerek oturdu. Deniz ona hiç bakmıyordu. Hala yeri izliyordu.
Güral bey, Deniz'e bir şeyler dedi ama mesafeden dolayı anlayamıyordum. Elini uzatıp koluna dokunmuş geri yanıtı ise elinin sarsılması ile almıştı. Kaşlarım çatıldı. Ne olmuştu da bu haldeydi. Meraktan ölüyordum. Kalbim meraktan ve korkudan depar atıyor gibi çırpınıyordu.
Güral bey Deniz'in tepkisi ile sıkıntı ile yerinden kalkıp tekrar eve girmişti. Onu o şekilde görmek canımı daha da sıkarken istemsizce dudaklarımdan onun ismi çıktı.
"Deniz."
Ne çok yüksek çıkmıştı sesim ne de alçak. Duyabileceğini biliyordum. Düşündüğüm gibi de oldu. Önce tepki vermedi ama sonra etrafına baktı. Bir şey görememiş olmalı ki elinde tuttuğu şeye tekrar baktı. Elindeki şeyi çok merak ediyordum. Ona baktıkça üzülüyor gibiydi.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum. Yüzüm soğuktan donmuştu. O nasıl o tişört ile oturuyor anlamıyordum. Büyük ihtimal ile o da çok üşüyordu.
İçimdeki kuş kanatlarını tekrar çırpmaya başlamıştı. Bu halde olması ben hem endişelendirmiş hemde meraka düşürmüştü. Elinde tuttuğu şeye bakarken bir anda bahçenin bir köşesine doğru savurmuştu. Öfkeyle ellerini saçlarından geçirip ayağa kalkmış iki üç kere olduğu yerde dönmüştü. Sonra sinirle attığı şeye gidip eline almış hızlı adımlar ile eve girmişti.
Ne olduğunu ya da neden olduğunu anlamamıştım. Neden bu kadar üzgündü ve sebebi neydi? Kafamdaki sorular ile daha fazla orada beklememek adına pencereyi kapatıp içeriye girdim. Yatağıma yatıp soğuktan üşüyen ellerimi bacak arama alıp aşağıda olanları düşünmeye başladım.
Ne kadar düşünsem de yine de bir sonuca varamıyordum. Bir sorun olduğu belliydi ama bu beni ilgilendiriyor muydu ki? Neden bu kadar meraklıydım?
Düşüncelerim yine bana uykumu zehir etmişti. Sıkıntı ile yerimde dönüp tavana baktım.
"Ne yapacağım ben?"
[][]
Bölüm sonu✨
Okur Yorumları | Yorum Ekle |