10. Bölüm

10.Bölüm

ysmztrk
fymavili

Keyifli okumalar 🤍✨

 

[][]

 

Küçük yaşantılarımıza neler sığdırmıyorduk ki; acı, neşe, mutluluk, sevinç, öfke, hüzün, doğru, yanlış...

Hepsini yaşasak da hayat bize bir şekilde devam etme şansı veriyordu. İnsan ne kadar acı çekerse çeksin zaman acının hissini alıyordu. Sadece unutamıyor oluşumuz ağır gelirdi. Zaman her şeyin ilacı derlerdi de daha iki üç aya kadar inanmazdım. Gerçekten de benim hayatıma ilaç olarak gelmişti zaman. Belki de etrafımda acılarıma merhem olan kişiler olduğu içindi bu durum.

Mahir bey ile o konuşamamızın sonunda çok fazla değişen şeyler olmuştu. Mesela artık Merve Hanım'a anne, Mahir Bey'e baba diyordum. Kardeşlerim ile aram gittikçe iyi oluyordu ve bu duruma en çokta onlar seviniyordu. Ali artık bizim ile aynı okulda okuyor ve yeni evinde daha mutlu bir şekilde yaşıyordu. Onu artık yanlız birakmamak adına kendime verdiğim büyük sözü bu şekilde daha kolay tutabiliyordum.

 

Her şey yoluna girmişken tabiki korkularım yok değildi. Yine bir şey olur mu diye bazen kafayı yiyordum. Kimseye bunları söylemiyorum çünkü onları da kendi buhranıma sokmak istemiyordum. Zaten sadece tek kaldığımda oluyordu bu durum onun dışında benim bırak üzülmeme çenem ağrıyana kadar gülmeme sebep oluyorlardı.

Ve yine aynı durumdaydık.

Elimdeki yastığı daha sıkı tutarken karşımda bana hırsla bakan ikizime takıldı bakışım. Güya ikiz olacaktı ama farklı takıma düşüp resmen iki dakikada düşman kesilmişti.

"Kızım yeniliyoruz ya. Gösterene şu çirkefliğini. "

Emir abimin cırlamasıyla ofladım.

"Onlar çok güçlü oldu ne yapayım. "

"Hayır biz daha güçlüyüz. Güçsüz olduk deyip durma."

Yine kendimizi kandırdığımız cümle sonunda yumruk yaptığımız ellerimizi tokuşturduk.

"Şunlara bak sanki yenilen onlar değilmiş gibi hala iyiyiz deyip duruyorlar. " Ömer abim kahkaha atarak Karan'a döndü. "Merak etme yine yendik."

"Ne kadar da boş konuşan bir şeysin sen ya." Emir abim huysuz huysuz konuşunca bende gülümsedim. Başta yenip yenilmek umrumda değildi ama iş kendini hırsa bırakmıştı. Hırslanmıştım ve yenmek istiyordum.

Ne mi yapıyorduk?

Ne kadar ne ara olduğunu anlamsam da yastık savaşı yapıyorduk.

Her şey Karan ile okuldan dönünce olmuştu. Babam, annem ve Kuzey abim önemli bir iş yemeğine gidecekleri için evde diğer abilerim ile kalmıştım. Yemeğimizi yemiş salonda otururken Emir abimin, Ömer abimi sinirlendirip yastığı kafasına yemesi ile sonunda yastık savaşı diye bağıran Emir abim ile başlamıştık savaşa. Bu işi takım işine dönüştürmüş ve Emir abim ile ben, ne kadar istemese de Karan da Ömer abim ile takım olmuştu.

Yerler minder ve yastık doluydu. Salon biraz dağılmış olabilirdi ama savaş bitince toplayacaktık zaten.

Oyunun amacı da yastıklarla birbirimize savaş açıp karşı tekli koltukta olan cipse ulaşmaktı. Evet önemli bir savaştı.

Karşı tarafın hazırlanması ile bizde hazırlanmış ve elimizde ki yastıklar ile birbirimize vurmaya başlamıştık. Ne kadar bana az vurmaya çalışsalarda yine de yeniliyorduk. Bu sefer farklı olacaktı.

Elimde ki yastığı önümde duran Ömer abimin sırtına indirmiştim ama zerre işlememiş gibi duruyordu. Arkasını dönüp bana baktığında yutkundum. Şirince gülümsememin işe yaramayacagi belliydi. Hemen arkamı dönüp kaçarak Emir abimin arkasına saklandım.

"Nisan kardeşim mal mısın saklanmayacağız saldıracağız. "

Emir abime ters ters bakıp homurdandım.

"Ya her seferinde yeniliyorum ben hile yapıyorlar."

Elimde ki yastığı yere atıp kollarımı da bağlayarak bende kendimi yere bıraktım. Ömer abim ve Karan bana doğru yaklaşıp önümde diz çöktüklerinde yüzümü aşağı eğdim. Karan elini çeneme koyup gülümsedi.

"Kızma ikiz bu sefer senin kazanmana izin veririm olmaz mı?"

Göğsümde bağlandığım ellerimi çözüp alt dudağımı ısırdım.

"Gel buraya koca bebek." Kolunu açan Ömer abim ve Karan'a ortalarına geçip kollarımı ikisinin boynuna doladım.

"Şimdi Emir abi."

Karan ve Ömer abim daha ne olduğunu anlamadan kollarımı sıkılaştırıp ittim ve üzerlerine çıkıp hızla bir yastık alıp vurmaya başladım ikisine de.

Homurdanarak benden kurtulmaya çalışmışlardı ama beklenmedik şekilde onları yenmeme şaşırmışlardı.

Sonunda Emir abim koltukda ki cipsi almış ve bana doğru zafer nidaları atarak koşmuştu. Yerde oturarak bende alkış tuttum.

"Yendik, yendik biz yendik."

Ömer abim ve Karan yerdeki yastığı bana artıklarında hallerine gülmeden edemedim. E sonuçta son gülen iyi gülerdi. Emir abim hızla yanıma gelip sırtını işaret etti. Yerimden kalkıp sırtına hopladım ve bacaklarımı beline doladım. Salon da bir oyana bir buyana koşarken hem kahkaha atıyordum hemde düşme riskine karşı çığlık atıyordum ama korkudan değil tam tersi mutluluktandı.

Emir abim ile bir kaç kez kendi etrafımızda dönmek hem midemi bulandırmış hemde başımı döndürmüştü. Sersemlediğim için gülüşümün bile yamulduğunu düşünüyordum. Aniden durduğunda beni de beklemediğim şekilde yere indirmişti.

"Yavaş olsana lan kızı yere yapıştırdın."

Ömer abimin dediği doğruydu yere düşmem ile saçlarım da önüme dökülmüş karman çorman olmuştu.

Emir abim de hiç oralı olmadan yanıma kendini ativerdi. Elindeki cipsi bana doğru uzatıp;

"Hangi filmle iyi gider?"

Sorduğu soruyu düşünmeye başladım. Epeyidir de film izlemiyordum.

"Hiç bilmiyorum ki."

"Ben bulurum. Abin bunu da çözer merak etme sen."

Dediği ile gülümseyip yenilen takıma doğru döndük.

"Hadi ortalığı toplayalım annemler gelir."

Karan çok haklıydı salonu çok iyi dağıtmıştık. Her yer yastık ve minder doluydu bir de yanlışlıkla patlattığımız yastık yüzünden pamuk olmuştu. Çok eğlendiğim için de açıkçası dikkat etmemiştim.

"Ya da çoktan gelmişlerdir "

Arkamızdan gelen ses ile hepimizin bakışları kapıya döndü. Kocaman olmuş gözlerle etrafa bakan annem kalpten gitmese iyidir. Babamın bakışları ise etrafa baktıktan sonra yerde oturan bende son bulmuştu. Önce normal bakarken saçımı başımı da hesaba katmış olmalı ki yüzünde tebessüm kondu hemen. O gerçekten çok iyi bir adamdı. Yanında duran Kuzey abim çoktan yanıma gelip saçlarımı düzeltmeye başlamıştı bile.

"Ne yaptınız siz küçük hanım?"

Sesinde ki o hoş tınıdan cesaret alarak kıkırdadım.

"Yastık savaşı yaptık abi. İlk defa bu kadar eğlendiğimi hatırlıyorum."

Her abi demem de yüzünde güller açan Kuzey abim gerçekten eğlendiğimi anlayınca o da güldü .

"Galiba rüya görüyorum. Salonumun her yerinde pamuk görüyorum. " Annem elini babama uzatıp ceketinden tutup devam etti. "Doğru mu görüyorum Mahir?"

Babam annemin elini tutup bu duruma güldü.

"Sakin ol hayatım şimdi hepsi burayı toplayacak."

Hepimizin üzerinde göz gezdirdikten sonra "Hemen." dedi.

Annemin kalbine inmeleri, bizim atışarak ortalığı toplamamız bir saati bulmuştu.

Herkes odasına çekilince bende duşa girmiş bir güzel temizlenmiştim. Her yerime giren pamuklar beni çok fena kaşındıracaktı yoksa.

Banyodan çıktıktan sonra saçlarımı kurutmadan yatağıma uzandım ve bugünü düşündüm. Her günüm bir öncekinden daha güzel devam ediyordu. Bu şekilde güzel ilerlemesi beni korkutsa da her dakikamı korkarak geçirmek de istemiyordum. Anın tadını çıkartmak benim bu aralar favorim olmuştu.

O adam hala aklıma geliyor ve kaçırılma olayını düşünüyordum. Üzerinden baya geçmişti ve kimseden bu konu ile ilgili ses çıkmıyordu. Büyük ihtimalle beni de unuttu sanıyorlardı ama o kadar kolay değildi maalesef. Bedende ki her iz giderdi de ruha bırakılanlar o kadar kolay olmuyordu.

Gözlerimin önüne yine aynı sahneler gelirken birinin daha yüzü hep aklımdaydı. O günün sonrası sadece okulda karşılaşmış selamlaşmıştık. Çok fazla yan yana gelemesek de hep bakışlarını yakalıyordum. Bu durum beni her seferinde heyecanlandırırken sebebini de bilemiyordum.

Deniz, ne düşüneceğimi bile bilemediğim o güzel insan. Onun yanında hem kendim gibi hissediyordum hem de kendimi gizleme gereği duyuyordum. Kendisini sürekli görüyordum ama hem arkadaş çevresinin farklılığı hemde evdeki erkek sayısı fazlalığından hiç konuşma girişiminde bulunmamıştım. Tabi bir de Ali ile ilgilenmekten aklıma gelmediği olmuştu. Gerçi zamanım olsa konuşabilir miydim onu da bilmiyordum.

Yine aynı kahkahalar ve gülüşme sesleri duyuyordum. Çocukların kahkahası, onun kahkahasına karışıyordu. Çok güzel hissettiriyordu bu sesler.

Çocuk olamayan, elimden canice alınan bu fırsatı başka çocuklar eğlenirken görmek hem içimi burkuyor hem de mutlu ediyordu beni. Hatırladığım belki de bir bilemedim iki çocuk gibi hissettiğim anım olmuştu. Zaten onun birinde Ali ile tanışmıştım. Diğeri de eski annemin hamile olduğunu öğrenmiştik ve eski babamdan beklenmeyecek bir şekilde bizim ile evin içinde dans etmişti. Hatta beni kucağına alıp havaya atarak hoplattı bile. O kadar güzel bı gündü. Ya da o kadar çok kötü gün geçiriyordum ki bunlar çok iyi geliyordu gözüme.

Aklıma gelen düşünceleri def etmek için gözlerimi açıp kapattım. Belki biraz yürümek iyi gelirdi.

Ani verdiğim karar ile dolaptan bir hırka alıp giydim telefonumu da cebime koydum. Aşağı indiğimde etrafta kimse yoktu. Salonda kendi yerinde yatan koca köpeğime doğru adımladım.

"Oğlum."

Kontes sesimi duyar duymaz kafasını patilerinin üstünden kaldırıp bana baktı. Elim ile gel işareti yaptığımda ikiletmeden yanıma kadar koşup bacaklarıma dolandı. Eğilip biraz sevdikten sonra boynuna tasmasını takmıştım. Ne kadar ikimizde sevmesek de bu durumu birileri korkabilirdi.

Beraber evin bahçesine çıktığımızda beni gören korumalardan biri hemen yanıma koştu.

"Nisan hanım bir şey mi istemiştiniz?"

Kafamı iki yana sallayıp gülümsedim.

"Hayır bir şey istemedim. Sadece yürüyüş yapmak için çıkmıştık. "

Ellerini önüne bağlayıp tekrar konuştu.

"Nisan hanım bu saatte tek çıkmayın size eşlik edeyim. "

Aslında ne kadar tek kalmak istesem de bu durumun babamdan kaynaklandığını anlayabiliyordum.

"Ben uzak bir yere gitmiyorum. Karşıda yürüyüş yolu var. Onun girişinde oturucam biraz. "

"Anlıyorum efendim ama sizi bu saatte yalnız bırakamam. "

Sıkıntıdan oflamak istiyordum ama gerek yoktu bu kadar zorlamaya.

"Size yakın olmam efendim biraz gerinizde gelirim. Rahatsız olacağınız bir durum olmaz merak etmeyin."

Yüzünde ki o mecburiyet bakışı çok belli oluyordu. Dediği şeyi kabul edip Kontes ile birlikte bahçeden çıktık. Yürüyüş yoluna giderken olabildiğince küçük adımlar atıyordum. Hava ne soğuk ne sıcaktı ama son zamanlara göre daha iyidi.

Yürüyüş yolunun girişinde bulunan banklardan birine oturup Kontes'i de yanıma çektim. Peşimden gelen koruma gerçekten çok uzakta duruyordu ve bu durum da beni gerçekten rahatsız etmiyordu.

 

Buraya ilk Deniz ile konuşmak için gelmiştim ve o zamana kadar da hiç gördüğümü hatırlamıyordum. Gerçekten çok güzeldi. Dar yürüyüş yollarının her iki tarafında birer metre ara ile banklar vardı ve hepsi iki kişilikti. Yolların kıyısında daha yeni yeni uzamaya başlamış ağaçlar ve yer yerde kocaman Selvi ağaçları vardı. Yolun tam ortası görünmese de sesinden anladığım kadarıyla bir şadırvan vardı.

Oturduğum yer ne yola yakındı ne de uzak. Önümü o kocaman ağaçlar biraz kapatıyordu. Rahatça geriye yaslandım. Gerçekten çok iyi hissettirmişti. Oturduğum yerde Kontes'in elimdeki tasmayı bir oyana bir buyana çekiştirmesini izliyordum. Koca köpeğimi de uzun zamandır boşluyordum ve bu da beni üzüyordu. Artık kendimi biraz programlamam lazım gibiydi.

Kontes yerinde dolanırken bir anda durdu. Kulakları havaya kalkmış bir yere dikkatle bakıyordu. Baktığı yere baktığımda sokak lambasının el verdiği kadarı ile bir karartı görüyordum. Bende yerimde dikleşmiştim. Korkudan koruma tarafına baktığımda telefon ile konuşuyor olduğunu görmem biraz olsun beni rahatlamıştı. Tekrar aynı yere baktığımda her kimse o kişi bize doğru yaklaşıyordu. Yüzünü seçemesem de siyah pantolon, siyah kazak ve siyah ayakkabılar ile biraz ürkütücü gelmişti gözüme. Oldukça uzun ve yapılı bir adamdı anladığım kadarı ile. Bana biraz daha yaklaşması ile Kontes dikkat kesilmiş ve hırlamaya başlamıştı. Bende yerimden kalkıp bir iki adım gerilemiştim. Yüzünü hala seçemedeğim adam yavaş adımlar ile ilerlemiş ve karşımdaki banka oturmuştu. Ne bana bakıyordu ne de benim tarafıma geliyordu. Banka oturup elindeki telefon ile ilgilenmeye başlamıştı. Korkudan olsa gerek hızla atan kalbime elimi koyup derin bir nefes çektim. Paranoya olmaya başlamıştım resmen.

 

Tekrar banka oturup köpeğimin de sakinleşmesi için kafasını okşamaya başladım. Kontes tehlike olmadığını anlamış olmalı ki bank da yanıma çıkıp yatmış kafasını da bacaklarıma koymuştu. İster istemez bu durum beni gülümsetti. Çok tatlı bir görüntüydü.

Kafamı kaldırdığımda karşımda ki adamın bizi izlediğini gördüm. Baktığım an yüzündeki gülümseme sert bir hal almıştı. Biraz tuhaf hissettiğimden ötürü adama bakmaya devam ettim. O da bana bakıyordu. Anlamadığım ne diye bakıyordu. O kötü adamlardan mıydı acaba?

"Kafandan geçen senaryoları gerçekten merak ediyorum."

Bana doğru konuşması ile yutkundum. Tanıdığım biri miydi diye düşünüyordum. Ama hayır zaten sitede herkesi tanımıyordum.

"Bana mı dediniz?"

Kurduğum cümle ile belli belirsiz bir gülümseme geçti dudaklarından.

"Sana söyledim. Merak ettim beni görünce aklından ne geçtiğini."

Anlamayan tavır ile kaşlarım çatıldı.

"Bir şey düşünmüyorum onu nereden çıkarttınız?"

Israrla sizli bizli konuşmama rağmen sen demekten vazgeçmiyordu.

Bu sefer gerçekten gülümsedi. Sert yapısına yakışmıştı o küçük gülümseme.

"Gerçekten tahmin ettiğim gibi."

Kuruduğu cümleyi belli belirsiz duymuştum ama kaşlarımın çatılmasına yetmişti.

"Ne?"

"Diyorum ki beni görünce bir korktun o an ne düşündün çok merak ettim?"

Sorusu ile hiç filtre yapmadan konuştum.

"Hırsız, katil ya da her hangi kötü biri olduğunuzu düşündüm. "

Sesli bir gülüş saldı dudaklarından.

"Öyle biriysem neden korumana doğru koşup söylemedin?"

Sorduğu soru ile kaşlarım çatıldı tekrar. Öyle düşünmüştüm başta ama sonra olmadığını da düşünmüştüm.

Konuşmanın nereye gittiğini anlayamadığım için duraksadım.

"Biz neyi tartışıyoruz?"

Sorduğum soru ile omuz silkti. Oturduğu yerden biraz öne doğru eğilip kocaman elini bana doğru uzattı. Eğilince sokak lambasının ışığından mavi gözleri ve sarı saçları oldukça güzel görünmüştü. Kocaman elini biraz ileride hala bana doğru tutuyordu.

"Ben Kadir. Sen?"

Tanışmak için uzattığı eline biraz çekinerek de olsa elimi uzattım. O büyük elinin içinde elim küçücük kalmıştı. Bu durum onu gülümsetirken benim surat asmama sebeb olmuştu.

"Nisan." dedim bende ona karşı.

"Tanıştığımıza memnun oldum Nisan."

Sıcak tavrından dolayı bende nezaketen gülümsedim.

"Bende."

Tekrar ellerimiz ayrıldığında Kontes yaptığım hareketlilik ten dolayı biraz rahatsız olmuş olmalı kafasını bacaklarımdan kaldırıp ters ters bana baktı. Bir köpek ile ancak bu kadar benzeyenilirdik.

"Çok güzel adı ne?"

Konuşmayı uzatma amacı ile uğraşan Kadir'e baktım tekrar.

"Kontes." dedim.

Anladığını belirtmek amaçlı kafasını salladı. Bir müddet daha sessizleşen ortam yine onun sesi ile bozuldu.

"Hayat nasıl gidiyor?"

Sorduğu sorunun anlamsızlığı ile tekrar ona baktım. Gözleri her bir çehrem de dolanan adam artık beni tereddüte düşürüyordu.

"Bana mı asılıyorsun sen?"

Sesim kızgın ve sert çıkmıştı. Cümlem ona ulaştığında kaşları hayretle kalktı.

 

"Eğer öyleyse boşa uğraşma sevgilim var benim."

Yoktu ama tanımadığım birine de bunu diyecek değildim. Elbet ilerde olacaktı zaten.

"Sevgilin mi var?"

Sorduğu soru ile kafamı salladım.

" Evet var."

Kaşları çatılırken eli çenesine gitmişti.

"Sana asılmıyorum ufaklık. "

Ne kadar inanmasam da burnunu havaya dikip tekrar konuştum.

"E ne diye hayatın nasıl gittiğini soruyorsun?"

Bir süre yüzüme bakıp gözleri ile tekrardan çehremi yokladı. Kafasını aşağı eğip sesli şekilde güldü. Yaptığı şeyleri anlamıyordum. Ellerini dizlerine koyup ayağa kalktığında kocaman görünmüştü gözüme. İstemsizce bende ayağa kalktığımda bakışları bana döndü.

"Görüşürüz ufaklık ."

Cevabımı beklemeden arkasını dönüp gittiğinde olayın verdiği anlamsızlık ile kaşlarım çatıldı. Ne olmuştu az önce anlayamamıştım.

"Nisan."

Arkamdan gelen sese boş bulunduğum için ağzımdan ufak bir çığlık çıkmış hızla arkama dönmüştüm. Elim istemsizce kalbime giderken gördüğüm kişi de beni korkuttuğu için yanıma kadar gelmişti.

"Özür dilerim korkutmak istememiştim."

Karşımda Deniz'i görmenin şaşkınlığı ile ellerim titremişti. Gözlerim kocaman olurken yutkunmadan da edemedim.

Üzerinde kot bir pantolon ve kazak vardı, onun üstünde de kalın bir ceket. Saçları güzelce taranmış kahveleri bana merakla bakıyordu.

"Önemli değil. Boş bulundum sadece."

Bana bakarken bende ona bakmayı çok isterdim ama her yan yana gelmemize olduğu gibi yanaklarıma doğru sıcaklık çıkmaya başlamıştı.

"Efendim iyi misiniz?"

Korumanın sesi ile ikimizde ona dönmüştük. Merak etmemesi için elim ile sakin olmasını söyledim.

"Sakin ol bir şey yok. İyiyim "

Adını bile bilmediğim koruma ne olur ne olmaz diye baştan aşağı kontrol etmiş kafasını sallayarak az ileride diğer durduğu yere göre daha yakında olan yerde beklemeye başlamıştı.

Bakışlarımı ondan alıp Deniz'e çevirdim.

"Burada olmanı beklemiyordum."

Oda bana dönüp gülümsedi. O gülümseyince yanağında ki küçük gamze kendini belli etmişti.

"Aslında kaptanı yürüyüşe çıkartmıştım seni gördüm. Biriyle konuşuyordun galiba. Ama geldiğimde adam kalktı. "

Konuştuğum kişiyi görmesini beklemiyordum.

"O kişiyi tanımıyorum. Buralardan herhalde sohbet etmek istedi gibiydi ama ben fazla sıkıcı gelmiş olmalıyım ki gitti."

Sonlara doğru kurduğum cümle ile kafasını iki yana salladı.

"Sıkacağını sanmıyorum ama iyi ki gitti. " dedi gülümseyerek.

Utancımdan ona bakamadığım için bankı işaret ettim.

"Oturalım mı?"

Beni onaylayıp yanıma oturdu Kaptan da Deniz'in olduğu tarafa yere yatmıştı. Bende oturduğunda aynı şekil Kontes de yere yatmıştı.

Yan yana oturmuş öylece kalırken ne konuşacağımı bilememiştim. O da aynı şekil olmalı ki önünde bağladığı elleri ile oynuyordu ve farkında değil gibiydi.

"Nasılsın?"

Bakışlarım Deniz'e kayınca gülümsedim. "İyiyim sen nasılsın?"

Bana doğru dönüp kahvelerini gözlerime iliştirdi."Şimdi daha iyiyim ." dedi kendinden emin bir şekilde.

İşte yine aynı şeyi yapıyordu. Kurduğu cümleler ve ettiği iltifatlar beni hem utandırıyor hemde mutlu ediyordu. Ama en tuhafı da midemde kocaman bir kuş varmış da her güzel cümlesinde kanatlarını çırpıp sığmaz hale getiriyordu içimi.

"Nasılsın alıştın mı yeni hayatına?"

Sorduğu soru ile gülümsedim.

"Evet. Alışmayacağım sanıyordum ama beklediğimden hızlı alıştım."

Tatlı bir tebessüm ile beni karşıladı.

"Çok sevindim. Güzel bir hayat yaşamayı hak ediyorsun."

"Teşekkür ederim."

Gözlerimin içine içine baktıkça utandığım için bakamıyordum. Havanın biraz serinlemesi ile ellerimi koluma sarıp Kontes'e odaklandım.

Yanımda ki hareketlilik ile tekrar odağım Deniz olurken üzerinde ki ceketi çıkarttığını gördüm. Ceketi çıkartıp omuza koyunca elim istemsizce kıyısını tuttu.

"Deniz?"

Ceketi iyice omzuma koyduğunda ellerini çekmeden göz göze gelmiş öylece kalmıştık. Onun ellerimi omzumda benim ellerim de ceketin kıyısını tutmuştu. Gözlerim kocaman olmuş yakınlığın verdiği utançla da yüzüm yanıyordu. Kalbimde ki kuş ise haddinden fazla kanat çırpıyor olmalıydı ki göğüs kafesim ağrımaya başlamıştı.

Deniz'in de yutkunduğunu gördüğümde anladım ki o da aynı şeyleri yaşıyordu ama ne o ne de ben ellerimizi çekemiyorduk.

Ta ki ismimi duyana kadar.

"Nisan."

Anın verdiği korku, şaşkınlık, utanç hepsinin bir araya gelmesi ile Deniz'in kollarını aniden itmiş ayağa kalkmıştım. Sanki baskın yemiş gibi hissetmiştim. Deniz de benim ile aynı anda ayağa kalktığında bana seslenen kişiye döndük.

"Karan?"

Karan biraz ilerimizde kaşları çatık bir şekilde duruyordu. Bir bana bir de yanımda duran Deniz'e bakıyor ne olduğuna anlam vermeye çalışıyordu belli ki.

"Ne oluyor burada?"

Ellerim titrerken kendimi sanki kötü bir şey yapmışım da nasıl söyleyeceğini bilemeyen çocuk gibi hissediyordum. Benim aksime Deniz oldukça rahattı ve Karan'a doğru konuşmaya başlamıştı.

"Nisan ile karşılaştık iki sohbet ediyorduk. Üşüdüğü için de ceketimi veriyordum sen geldin."

Karan, Deniz ile arkadaştı onu tanıyor nasıl biri olduğunu da biliyordu. Verdiği cevabın ne kadar yeterli olduğunu düşünsem de belli ki Karan ile aynı düşünmüyorduk ki gergin duruyordu.

Yanıma kadar gelen Karan omzum da ki ceketi alıp Deniz'e uzattı. Deniz ceketi alırken de kendi üzerinde ki montu çıkartıp kollarımdan geçirdi. Hareketlerine itaat ederken montun fermuarını da çekip kapişonunu da kafama geçirdi.

"Hadi gidelim Nisan."

Deniz'i yok sayarak konuşmasından dolayı kaşlarım çatıldı.

"Karan ayıp oluyor."

Karan bir bana bir de Deniz'e bakıp Kontes'e ilerledi tasmasını tutup yanıma gelip koluma girdi.

"Hadi iyi akşamlar."

Ne dediğime ne de Deniz'e alırdı. Karan'a karşı gelmezken mahcup bir şekilde Deniz'e baktım. Benim mahcubiyetimi anlamış gibi gözlerini kapatıp açtı.

"Sorun değil Nisan iyi akşamlar."

Karan ters ters bakıp beni de beraberinde arkasından çekiştirdi. Evin önüne geldiğimizde ikimizden de ses çıkmamıştı. Bahçeye girer girmez korumalardan birine dönüp konuştu.

"Nisan tek başına dışarı çıkıyor biriniz de peşinden gitmedi mi?"

Bu sinirinin kaynağını anlamıyordum. Sanki çok kötü bir şey olmuş gibi verdiği tepkiler çok saçmaydı.

"Efendim Abdullah, Nisan hanıma eşlik ediyordu."

Abdullah olduğunu öğrendiğim koruma ellerini önünde bağlayıp bize doğru yaklaştı.

"Efendim ben Nisan Hanım'ın yanından ayrılmadım siz geldiğiniz için de yanınıza gelmemiştim."

Adamların suçu yokken sanki onları azarlıyormuş gibi olan Karan'a sinirle baktım.

"Yine de bir daha yalnız bırakmayın yanına kimin gittiği belli olmuyor. "

"Nasıl isterseniz efendim."

Sinirle Karan'a bakıp Kontes'in tasmasını korumaya uzattım.

"Tasmasını çıkartıp mamasını verebilir misiniz?"

"Tabiki Nisan hanım."

Kontes'i korumaya verdikten sonra Karan'ın kolundan tutup eve doğru ilerledim.

"Sen gelsene bi."

Kolundan tutup evin içine girmiş hızımı alamadan da odama kadar gelmiştik. Odaya girip kapıyı kapattım.

"Sana ne oluyor Allah aşkına. Ne bu sinirin senin?"

Asabice bana bakıp yatağıma oturdu.

"Asıl senin Deniz'in yanında dip dibe ne işin vardı?"

"Dediklerine dikkat et Karan. Kötü bir şey yapıyormuşum gibi ne bu cümleler."

Yataktan kalkıp karşıma geçti.

"Bende onu soruyorum zaten akşamın bu saatinde parkta Deniz ile dip dibe ne işin vardı?"

Gittikçe cümleleri beni kızdırıyordu. Sinirden gözlerim dolarken sesimiz de gittikçe yükseliyordu.

"Sohbet ediyorduk. Anladın mı?"

"Dibinde olmadan edemiyor musun?"

Karşı karşıya gelmiş ikimizde sinirle birbirimize bakıyorduk. Bana böyle bağırmaya hakkı yoktu.

"Sana ne!"

Ellerimi göğsüne koyup ittim. Sinirle gözlerim dolduğu için kolumun tersi ile gözümü sildim. Fazla ileri gitmişti. Ne bana bu cümleleri kurmaya hakkı vardı ne de bana sinirlenmeye. Bana sakince sorsa da ben her şeyi detaylıca anlatırdım zaten. Ona çok kırılmıştım.

"Ne oluyor burada?"

Ne ara içeri girdiğini bilmediğim babam ile daha da dolmuştu gözlerim. Onların küçük bir bağırmasında bile dolması ve bu kadar güçsüz olmak canımı sıkıyordu.

"Yok bir şey. Karan da gidiyordu zaten."

Babam kaşlarını çatılmış şekilde odaya girdi. Önce Karan'a sonra bana bakmış gözlerimin dolu olduğunu gördüğü içinde gittikçe kasları çatılmıştı.

 

"Senin neden gözlerin doldu?"

Alt dudağımı ısırma gereği duymuştum. Her kavga her gürültü de böyle dolmak zorunda mıydı gerçekten?

"Gerçekten bir şey yok."

Pek ikna olmamış olmalı ki bu sefer Karan'a döndü.

"Sen neden bağırıp duruyorsun?"

Karan öncekine göre yüzü biraz düşmüş gözlerime bakıyordu. Gözlerinden çektim gözlerimi çünkü bakarsam daha çok alacaktı çünkü.

"Nisan ile bı konuda tartışıyorduk."

Hayır tartışmıyorduk daha çok o bana hesap soruyordu.

"Bağırarak mı Karan. Sana ben böyle mi öğrettim. Kardeşine, annene, ona buna bağır mı dedim ben sana?"

Sesi otoriter bir şekilde çıkan babam ile olayın büyümemesi için ben devraldım konuşmayı.

"Baba gerçekten sorun yok. Karan ile sorunumuzu çözebiliriz biz."

Tekrar bana dönen babam yanıma gelmiş elleri ile gözümdeki yaşları silmişti. Saçlarıma da küçük bir öpücük verip geri çekildi.

"Öyle olsun bakalım. İyi geceler."

Neyse ki babam uzatmamış çıkmıştı odadan. Babamın odadan çıkması ile Karan'a döndüm.

"Beni dinlemeden anlamadan yargılayamazsın. Ben aptal ya da salak bir insan değilim."

Karan bir süre yüzüme bakıp yorgunca omuzlarını düşürdü.

"Özür dilerim."

Özür dilerim. Her özür dilemekte kolayca bitiyordu çünkü konu.

"Uykum geldi başka bir şey yoksa beni yalnız bırakabilir misin?"

Karan benim cümlem ile yutkunup gözlerime bakmaya çalıştı ama ben odada ki banyoya girerek bunu engelledim. Kısa bir süre sonrada kapı açılma ve kapanma sesi geldi. Banyo da ki aynada kendime baktığımda gözlerimin biraz kızardığını gördüm.

Bana bu evde en yakın olan kişi her zaman Karandı ve bana böyle sert olması kalbimi kırmıştı. Ben Deniz ile yanlış bir şey yapmamıştım ki. Neydi bu kadar sinirlenmesi. Kıskandı desem daha önce okulda da erkek arkadaşları benim ile konuşunca kıskanır ama böyle ileri gitmezdi.

Derin bir nefes çekip suyu açtım. Ellerim ile iki kez yüzümü yıkayıp kuruladım.

Tekrar odama girdiğimde üzerimde ki montu çıkarttım. Sonra Karan'a verirdim. Yatağıma geçtiğimde hiç halim kalmamıştı. Gün boyu neşeli olmamın da sonu buraya kadarmış belli ki.

Yorganımı üzerime çekip yan döndüm ve uyku moduna soktum kendimi. Uyusam daha iyi hissedecektim o dakika. Ama uykuya dalmadan kapım tıklanıp aralanmıştı.

"Nisoş uyudun mu?"

Emir abimin sesini duyduğumda kafamı kaldırıp kapı tarafına baktım. Gece lambasının ışığı da bana yardımcı oluyordu.

"Abi noldu?"

Benim uyumadığımı anlayınca içeri girmiş hemen yatağıma kadar ulaşmıştı.

"Kız hani cips yiyecektik kayboldun ortadan."

Aklıma oyunda kazandığımız cips gelince elimi anlıma vurdum. Ben onu çoktan unutmuştum.

"Unutmuşum ya."

Bana kınayan bir bakış atan abim cık cık diye de ses çıkartmayı ihmal etmemişti.

"Cips unutulur mu kız? Kay yana bugün bunu bir film ile yiycez."

Emir abime söz verdiğim için mecburen yatakta dik bir konuma geldim. Oda direkt yatağa yatmış üstünü örtüp elindeki bilgisayarı bacaklarına koymuştu. Bende yatağa bıraktığı cipsi alıp açtım.

"Ne izliycez?"

Emir abim arama motoruna buz devri yazdığında gülümsedim. En iyisi tabiki animasyondu. Jenerik müziği başladığında Emir abim çoktan cipsin yarısına gelmişti bile.

Buz devrinin birini bitirmiş ikisini bitirmiş üçüncünün de yarısına gelirken ben artık gözlerimi açık tutamaz hale gelmiştim. Emir abim ne kadar komik komik yorumlar yapıp bizi dinç tutmaya çalışsa da onun da gözleri kayıyordu artık. Başımın altındaki koluna biraz daha iyi yerleşip gözlerim kapanmıştı.

 

Sabah gözlerimi açtığımda yatakta olmasını beklediğim Emir abim yerde yorgana sarılmış şekilde yatıyordu. Bu görüntü beni gülümsetirken en zor kısmı onu uyandırmak olmuştu. Tabiki gece geç saatlere kadar film izlediğimiz için uykusunu almamış olması çok normaldi. Zor bela homurdansa da yatağa yatırıp bende banyoya girdim. Rutin banyo işlerimi halledip banyo da üzerimi de değiştirmiş kot bir pantolon ile kalın bir kazak giymiştim.

Aşağı inip ev ahalinisine baksam da belli ki daha kimse uyanamamıştı ya da ben çok geç uyanmıştım. Bende sabahın körü de olsa her zaman mutfakta olan Neslihan ablanın yanına gittim. Neslihan abla yine neşeli şen şakrak şekilde beni karşılamış o güzel şivesi ile de güldürmüştü. Evdekileri sorduğumda ise babamın ve Kuzey abimin ise gittiğini, annemin arkadaşını ziyarete gittiğini Ömer ve Karan'ın da nereye gittiğini bilmediğini söylemişti. Yani kısaca kahvaltıyı kaçırmıştım. Bende haftasonu evi de olan arkadaşım aklıma gelince hemen telefonuma sarıldım.

İkinci çalışta açılan telefon neşeyle konuştum.

"Günaydın Aliş."

Benim neşeli çıkan sesime karşın onun sesi uykulu geliyordu.

"Gün aydı mı ya?"

Bu halime gülsem de hemen konuya girdim.

"Kahvaltı yapmadım eminim Ada da yapmamıştır onu da alıp sana geliyoruz haberin olsun."

Yatakta sağa sola döndüğüne emin olduğum arkadaşım homurdanarak konuştu.

"Neden o cadıyı da getiriyorsun ya. Biz bize yerdik."

Ali, Ada ile tanıştığında anlamadığım bir şekilde sürekli alışmaya başlamışlardı. Ada'nın kim olduğunu biliyordu ama belliki çok baskın bir karaktere sahip olduğunu bilmiyordu. Ama bu atışmaları benim açımdan iyidi. En azından sıkılmıyordum.

"Olmaz onu da alıp geliyorum haberin olsun. "

Telefonu kapatıp bu sefer Ada'yı aramıştım. Telefon kapanmaya yakın açan arkadaşım da aynı Ali'nin verdiği tepkiyi vermiş benim baskılarım ile el mecbur kabul etmişti. Ona Ali'nin evinin adresini atıp geç kalmamasını söylemiş ve telefonu kapatmıştım.

Neslihan ablaya kolay gelsin dedikten sonra çantamı ve montumu almış evden çıkmıştım. Babama da Ali'ye gideceğimin mesajını atmış akılları kalsın istememiştim. Evden Allah'a şükür peşimde koruma olmadan çıkabilmiş sitenin içinde ki taksilerden birine binmiştim. Ali'nin evi çok uzak değildi ama yürüyecek kadar da daha kendime gelememiştim. Taksiciye adresi verip arkama yaslandım. Ali'nin evine yaklaştığımızda parayı verip müsait bir yerde inmiştim.

İndiğim yerin karşı tarafında kalan eve gitmek için yola adamı atar atmaz bana doğru gelen arabayı fark etmemiştim. Bir an da ne olduğunu anlamazken kendimi çekememiştim. Anın korkusu ile gözlerim büyürken belime dolan büyük bir kol beni kaldırıma doğru çekmiş dengemi bulamadığım içinde o kişiyle birlikte yere düşmüştüm.

Korkunun verdiği an ile gözlerim kapanmış kalbim deli gibi atıyordu. Az daha arabanın altında kalacaktım ve hepsi dikkatsizliğim yüzündendi.

"İyi misin?"

Hemen yanımdan gelen ses ile kafamı kaldırıp beni kurtaran kişiye baktım. Sarı saçlı oldukça uzun boylu olan adam maş mavi gözleri ile de dikkatle bana bakıyordu. Oldukça kalıplı duran bedeni ve hala belimde duran büyük kolu ile devasa gelmişti gözüme.

"İyiyim teşekkürler."

Yerden kalkıp bana da elini uzatan adam ile elini tutup ayağa kalktım.

"Nisan!"

Ada'nın ne ara geldiğini görmemiştim ama onun sesi ile arkadaşıma döndüm.

"Ay seni gördüm uzaktan nasıl korktum bir şey olacak diye."

Bana satılan Ada ile bende sarılmış geri çekilmiştim. Hala yanımızda duran ve bana oldukça tanıdık gelen adam tekrar konuştu.

"Dikkatli ol ufaklık. Her zaman seni kurtaran biri çıkmayabilir."

Arkasını dönüp giden adam ile beynimde şimşekler çalmıştı iki gün üst üste mi?

Bu adam dün tanıştığım Kadir denen kişiydi. Dün havanın karanlık olmasından ötürü o kadar net göremesem de gerçekten kocaman bir yapıya sahipti.

Nasıl tekrar karşılaşmıştık. Tesadüf müydü yoksa beni mi takip ediyordu acaba?

Aklımda dolanan sorular ile öylece ayakta dikilirken Ada konuştu.

"Yalnız taş gibi adam ha."

Ada'nın kurduğu cümle ile gözlerim kocaman açıldı.

"Ada!"

"Ne ya doğru değil mi? Etrafımızda kara sakallı hayvan gördükçe böyle sanat eserlerini görmeyi unutmuşuz. Arada çıksa da meydan erkek görse. Bir de uzaktan gördüm seni bir kurtarması vardı. Tek kolu ile tuttu seni ya."

Etkilenmiş ses tonu ile kurduğu cümleler ile göz devirdim. Beni kurtardığı için mutluydum ama beni tedirgin etmedi değildi. Tanımadığım bir insanı iki kez üst üste görüyordum. Hadi birincisine tesadüfi diyebilirsin ama bu kesinlikle beni izlediğini gösteriyordu. Yoksa aynı yerde aynı saatte bulunmamız biraz zordu.

Ada ile Ali'nin evine gitmiştik ama bütün gün aklımda dönüp durmuş bu konuyu babam ile konuşmayı da kafama not etmiştim.

 

[][]

 

Bölüm sonu✨✨

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 19.01.2025 01:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...