69. Bölüm

65. Bölüm

Esra Nur Özer
esranurozer

                         

                                       
                      

Sezen Aksu: Onursuz Olmasın Aşk

🍎🍏🍎🍏

Ela'nın ağlama sesi daha fazla yükselince, hemen oturduğum lavabo tezgahından aşağıya indim. Melih'in alev alan ela gözlerini ve hırıltılı çıkan nefesini hiçe sayarak omuzlarımdan aşağıya düşen askılarımı kaldırıp üzerimi düzelttim.

"Hayır..!" dedi Melih yakarır gibi. "Hayır, bunu kabul etmiyorum Ahu."

Ela, Melih'in söylediklerini duyup anlamış gibi daha da yükseltti sesini. Banyo kapısını açtım ve dışarıya çıkmadan önce omzumun üstünden Melih'in düşen yüzüne baktım.

"Bu durumu kabul etmekten başka şansın yok kocacığım."

Banyodan çıkıp kapıyı kapatmadan önce Melih'in "Ahu..." diye seslenmesini, pardon düzeltiyorum haykırmasını duydum.

Hızlı adımlarla Ela'nın beşiğine doğru ilerledim ve beşiğin içinde küçük dudağını büzerek ağlayan kızımı kucağıma aldım. "Şişt... Tamam annem." Sakinleşmesi için kucağımda hafifçe sallayıp belini okşadım.

Ela biraz daha sakinleşince hızlı hareketlerle yatağımın üstüne bağdaş kurarak oturdum. Hemen göğsümü açıp sabırsız ve aç kızımın süt emmesini sağladım. Ela, istediği şeye kavuşmanın huzuruyla süt emerken ben de onu izliyordum. Melih ise hala banyodan çıkmamıştı. Ya hala benim gelmemi bekliyordu ya da soğuk bir duş alıyordu. Büyük ihtimal ikinci seçeneği yapıyordu.

Melih'in yüz ifadesi gözlerimin önünde belirdiğinde kendimi tutamayarak kıkırdadım. Ela emmeyi bırakıp bir-iki saniye bana baktı ve sonra tekrar emmeye başladı. Onun bu masum haline dayanamadım ve eğilip başının üstünden öptüm. "Oh mis gibi kokuyorsun."

"Baba azıcık sinirlendi." Bir kez daha kıkırdadım. "Bu sinirle banyoyu yakmasa bari."

Ben kendi kendime konuşup kıkırdarken banyonun kapısı açıldı ve Melih beline sardığı havluyla homurdanarak banyodan çıkıp giyinme odasına girdi. Bunu yaparken asla bizim olduğumuz tarafa bakmamıştı.

Ela'nın saçını okşadım. "Bak gördün mü? Çok kızmış aslan babamız." Ela küçük gözleriyle yüzüme bakıyor aynı anda da sanki günlerdir aç bırakmışız gibi süt emiyordu.

Bir-iki dakika sonra Melih üstünü giymiş bir vaziyette yanımıza doğru ilerledi. Yatağın boş kısmına oturdu. Eliyle saçlarını düzeltti. Derin bir nefes aldı ve önce benimle kısa bir göz teması kurduktan sonra bakışlarını kucağımda süt emen kızımıza çevirdi.

"Güzel kızım, babam."derken Ela'nın göğsümün üstünde duran küçük elini okşadı. "Gel seninle bir anlaşma yapalım."

Bütün dikkatimi verip küçücük kızımla anlaşma yapmaya çalışan kocama baktım. Nasıl bir anlaşma yapacağını merakla bekliyordum.

"Bak şimdi." Dediğinde bu kez okşadığı eli öptü ve Ela'nın gözlerinin içine baktı. Ela'da babasının bu temasından hoşnut bir şekilde emmeyi bırakıp tıpkı babası gibi gözlerini babasının gözlerine dikti. "Baba kız olarak seninle anlaşabileceğimizi düşünüyorum." derken işaret parmağıyla Ela'nın yüzünü okşadı. Sonra yavaşça işaret parmağı açık göğsüme sürtündü.

"Bütün gün anne senin akşam iki saat benim olacak."

Ela babasının söylediklerini anlıyormuş gibi mızmızlandı ve başını çevirip göğsüme yaklaştı, küçük dudakları göğsümü kavrayıp yarım bıraktığı emme işine devam etti.

Melih çattığı kaşlarıyla bir Ela'ya bir de bana baktı. "Bu neydi şimdi?" başını eğdi. "Ciddi bir şey konuşuyoruz şurada kızım. Süt içmenin sırası mı?" Ela, Melih'i takmayarak minik elini göğsümün üstüne koyarak emmeye devam etti.

"Tamam," dedi Melih. "Annen bir buçuk saat benim olsun."

Ela, emdiği yerde mızmızlandı.

"Bir saat olsun." dedi Melih yalvarır gibi.

Ela, ağlamaya benzer bir ses çıkarttığında, Melih neredeyse kendini yataktan aşağıya atacaktı. Şaka gibi ama gerçek bir şey yaşıyordum. Kocam ve kızım birbirlerini anlamadan ilk tartışmalarını yaşıyorlardı. Paylaşılmayan konu ise bendim.

"Kızım yarım saat olsun bari. Sadece yarım saat babam lütfen."

Ela, emmeyi bırakıp dudağını büze büze ağlamaya başlayınca "Melih..." dedim sitem ederek. Aynı anda da kızımı kucağımda sallıyordum. Melih çattığı kaşlarıyla oturduğu yerden kalktı. Gözlerini Ela'nın yüzüne dikti. "Tamam, kurban olayım ağlama. Al annen senin olsun. Yeter ki sen ağlama istemiyorum ben annenle zaman falan geçirmek." Kararmış ela gözleri gözlerimi buldu. "Ne yapalım sabır edeceğiz artık." Yutkundu. "Çok az daha sabır edeceğim." Yatağın etrafında dolandı ve örtüyü kaldırıp içine girip uzandı.

Ela'da Melih'in yatağa girmesiyle ağlamayı bırakıp, tekrar göğsümü emmeye başladı. Resmen küçücük bedeniyle babasına meydan okumuş ve kazanmıştı. Daha önce söylemiş miydim kızım tam babasının kızıydı.

Her şeyiyle babasının kızı...

Başta bu duruma azıcık içerlemiştim ama şimdi Melih'in bütün her şeyiyle kendisine benzeyen kızımız tarafından alt edilmesi hoşuma gitmişti.

Benimle baş etmek kolaydı. Bakalım şimdi kızıyla nasıl baş edecekti?

***

Sabah'a karşı Ela'nın uyanmasıyla kalkmış daha da uyumamıştım. Ela'nın karnını doyurup tekrar yatırdığımda gün çoktan aymıştı hatta Melih işe gitmek için uyanmıştı. Melih elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi. O işini halledip çıktığında bu kez ben banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım.

Bugün Birsen teyzenin yanına gitmeyi planlıyordum. Tabii bu planımdan henüz Melih'in haberi yoktu. Banyoda ki işimi hızlıca halledip çıktım. Direkt giyinme odasına girdim. Üzerindeki lacivert gömleğin düğmelerini ilikleyen Melih'in yanına ilerleyip, gömleğinin düğmelerini ilikleme işini ben devraldım.

Melih'in keskin gözlerinin ağırlığını üstümde hissederek gömleğin bütün düğmelerini ilikledim. Yakasını düzelttim parmak ucumda yükselerek yanağından öptüm. "Bugün annemleri ziyarete gitmeyi düşünüyorum." Gözlerinin içine bakarak gülümsedim. "Şöyle öğlene doğru bizi annemlere bıraksan çok iyi olur."

Kaşlarını çattı. "Nereden çıktı şimdi bu düşünce?" elini belime koydu. "Her gün annemler geliyor zaten."

"Ama dün gelmediler." Dedim ve ekledim. "Yaşlı insanlar hep onlar geliyorlar, birazda biz gidelim."

"Ahu—"

"Hemen kestirip atma. Hem Ela içinde değişiklik olur. Hem de annemlerin gönlünü almış oluruz."

"Aman bu ne düşüncelik gözlerim yaşardı." Diğer elide belimi buldu ve beni kendine çekti. "Ben ortada gönül alınacak bir durum olduğunu düşünmüyorum. Yine kendi kafanıza göre kendi kendinize alınıp küsüyorsunuz."

Söylediklerine sadece göz devirdim.

"Tamam, hayatım sen böyle düşünmeye devam et. Ben senin gibi düşünmüyorum, bu sebeple annemlere gitmek istiyorum."

"Tamam," dedi uzatmayarak beni şaşırttı. "Akşam işten erken çıkarım gelip sizi alırım birlikte gideriz."

Kollarımı boynuna doladım. "Canım," derken yüzümü yüzüne birazcık daha yaklaştırdım. "Akşam gitmek istemiyorum. Öğlen gitmek istiyorum." Çatık kaşları havaya kalktı. "Abim gelip bizi götürsün. Sen de akşam işten çıkıp direkt yanımıza gel."

"Olmaz." Direkt kestirip attı.

"Neden olmuyor muş? Bal gibi de olur."

Melih iyice beni kendine çekip dudaklarımın üzerine tüy yumuşaklığıyla bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Tunç'tan hiç haz etmiyorum. Kızımla aralarındaki iletişim beni deli ediyor. Zaten o eli kolu da durmuyor zevzek herifin."

"Melih..!"

"Ne var yalan mı? Kızımdan uzak dursun. Uzaktan sevsin. Uzaktan dayılık yapsın." Kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. "Ben temas sevmiyorum arkadaş."

"İnan ben de birçok şeyi sevmiyorum ama hepsine maruz kalıyorum. Mesela, en basit örnek; gitmek istediğim yere senden onay almak için saatlerce dil döküyorum. Bunu yapmaktan hoşlanmıyorum ama senin yüzünden mecbur kalıyorum. Yani demek ki neymiş her şey istediğimiz gibi ol—"

"Tamam, Ahu." kollarını benden çözdü. "Tamam, ulan Tunç'u öğlen gönderirim gidin. İstediğin olsun tamam." Dolaba yönelip içinden ceketini alıp giydi. Giyinme odasından çıkarken konuşmasını da sürdürdü.

"Gece kızımdan ayar yiyorum, yetmiyor sabah da karımdan ayar yiyorum. Bu nasıl iş anasını satayım?"

Ben de hemen arkasından çıktım. Melih çoktan Ela'nın beşiğinin başına gelmişti bile. Eğilip kokusunu içine çekti ve ellerinin içine dudaklarını bastırdı. Geri çekildiğinde göz göze geldik. İki büyük adımda yanıma gelip beni alnımdan öptü.

"Ben işe gidiyorum. Akşama annemlere geldiğimde başınızdan herhangi bir felaket geçmemiş olsun yeter. Gözünü seveyim yavrum kendine de kızımıza da dikkat et."

"Aklın bizde kalmasın canım."

Melih başını iki yana salladı. "Keşke bu söylediğin mümkün olsa Ahu." dedi ve yatak odasından çıktı.

Melih'in odadan çıkmasıyla, hemen elime telefonu alıp Tunç'a durumu anlatan kısaca bir mesaj yazdım. Melih'in şirkete gider gitmez söylemeyeceğini bildiğim için önceden onu haberdar ettim. Sonra Ela'nın odasına gidip onun için gerekli olacak her şeyi bebek çantasının içine yerleştirdim. Uyandığında üzerine giydireceğim kıyafetleri de hazırlayıp karnımı doyurmak için aşağıya indim.

Tunç geldiğinde hazır olmak istiyordum. Sevgi Hanımın hazırladığı kahvaltı masasına oturup hızlıca bir şeyler yedim ve yine aynı hızda yukarıya çıktım. Yatak odasına girdiğimde Ela'nın uyandığını ve uslu uslu beşiğinde durduğunu gördüm. Allah'ım nasıl tatlı nasıl güzeldi anlatamıyordum. Sürekli kokusunu içime çekmek istiyordum. Öptükçe öpesim geliyor, sanki sevgim her geçen saniye daha fazla çoğalıyordu.

İçimde kızıma duyduğum sevginin bir sonu yoktu. Hep daha fazlası vardı.

Hiç vakit kaybetmeden Ela'nın karnını doyurup üzerini değiştirdim. Ben de tamamen hazırlandığımda evin içinde zil sesi yankılandı. Tam da tahmin ettiğim gibi Tunç erken gelmişti. Ela'yı kucağıma alıp aşağıya indim. Tunç'la kısaca selamlaşıp sarıldığımızda Sevgi Hanımda Ela için hazırladığım çantayı aşağıya indirdi. Tunç, Sevgi Hanımın elinden çantayı alıp dışarıya çıktığında bende peşinden ilerledim ve arabaya yerleşerek Birsen teyzelerin evine doğru yola çıktık.

Yaklaşık yarım saattir Tunç telefonda iş ile alakalı bir şeyler konuşuyordu. Yoldan dikkati dağılmasın diye sesi dışarıya vermişti. Telefonun ucundaki adam en sonunda Tunç'u ikna edemeyeceğini anlayarak konuşmaya bir son verdi ve telefon kapandı.

"Adam bana resmen trip attı. Sen de duydun değil mi Ahu?"

Gülümseyerek başımı salladım.

Tunç ana yola girdi. "Şansım yok benim ya." Diye söylendi ve konuşmaya devam etti. "Hayır, bir kadın tarafından trip yemek varken ben bıyıklı ve göbekli adamlardan trip yiyorum."

"Abartmasan mı abi?" dediğim de dikiz aynasından bana öyle bir baktı ki susmak zorunda kaldım.

"Abiciğim bana Elif trip atsın istiyorum. Hatta istemek ne kelime Elif beni triplere boğsun istiyorum."

Tunç ve olaylara bodoslama dalan kalbi...

"Abi biz seninle ne konuştuk? Lütfen Elif'ten uzak dur. Bir anlık beğeniyle hızlı kararlar veriyorsun sonra olan sana oluyor. Elif, Aslı gibi bir kız değil. Bak tersi çok pistir."

"Ahh..." diye iç çekti Tunç. "Ben de zaten bu ters tavırlarına vuruldum."derin bir nefes alıp verdi. "Buzlar kraliçesi nasıl da beni etkiledi?"

Ben kime ne anlatıyordum ki? Tunç iyi hoştu ama gerçekten bu konularda aceleci davranıyordu. Bu yaşadığımız şeylerin hepsini daha önce Aslı'da yaşamıştık.

"Ahu, güzelim?" diye seslendi.

"Efendim abi?"

"Acaba ben direkt Elif'in dedesiyle mi konuşsam ha? Hüseyin amcanın karşısına çıkıp seviyorum, kör kütük âşık oldum. Niyetimde ciddi mi desem ne yapsam?"

"Abi seni üzmek istemem ama Aslı'ya da bir şeyler hissettiğinde direkt böyle bodoslama olaya girmiştin. Lütfen bazı şeylerin olurunu olmazını kendi içinde tart biç öyle karar ver. En azından Elif'le konuşmaya çalış. Tamam sen bir şeyler hissediyorsun anlıyorum ama Elif sana bir şeyler hissediyor mu peki?"

Konuşmam biter bitmez Ela kucağımda kıpırdanıp ses çıkarttı.

Tunç dikiz aynasından Ela'ya baktı. "Sen de mi annen gibi düşünüyorsun dayıcığım?" diye sordu ve hemen ardından ekledi. "Tamam, Ahu bu kez daha sabırlı ve temkinli davranacağım."

"İnşallah dediğin gibi yaparsın abi."

Hiç umudum yoktu ama yine de bir tanecik abime inanmak istedim.

Geri kalan yolu sessizce bitirdiğimizde Tunç arabayı Birsen teyzelerin evinin önünde durdurdu. Arabadan inip benim kapımı açtı ve Ela'yı kucağımdan aldı. Ben arabadan inince Ela'yı kucağıma tekrar verdi ve o bagajdan Ela'nın çantasını aldı. Ben önde, Tunç arkamda eve doğru ilerledik ve ben kapının ziline bastım.

Kapının açılmasıyla "Sürpriz..." dedim. "Biz babaannemizi ziyarete geldik."

Birsen teyzenin yüzünde ki şaşkın ifade anlatılmaz yaşanırdı. Ela gözleri kocaman açılmış bir bana, bir kucağımdaki Ela'ya bir de arkamızda bekleyen Tunç'a kayıp duruyordu. Dudakları bir balık gibi o şeklini almıştı. Kesinlikle bizi karşısında görmeyi beklemiyordu.

"A-Ahu..?" dedi kekeleyerek. "Kızım geleceğinizi bilmiyordum." Kaçamak bakışlarla arkasını kontrol etti. "Keşke haber verseydiniz hazırlık yapardım."

"Sürpriz yapmak istedim anne." İçeriye doğru bir adım attığımda Birsen teyze geçmem için kenara çekilmek yerine, elini kapıdan bile çekmedi. "İyi yaptınız kızım da—" Birsen teyzenin cümlesi Kenan amcanın "Birsen kim geldi?" diye sormasıyla yarım kaldı. Zaten çok geçmeden de Kenan amca merdivenlerden inerek yanımıza geldi.

"Ahu kızım." Kenan amcanın şaşkın gözleri kucağımda ki Ela'yı görmesiyle parladı. Hızlı adımlarla bana yaklaşıp "Ela'yı kucağımdan aldı. "Aman kim gelmiş evimize? Mis kokulu çiçeğim gelmiş." Bakışları beni buldu. "Niye burada duruyorsunuz? İçeriye geçin kızım."

Birsen teyze Kenan amcanın sözlerinden sonra elini kapıdan çekti ve geçmemiz için geriye çekildi. Tunç'la birbirimize kısaca bakıp içeriye girdik. Sanırım Tunç'ta benim gibi Birsen teyzenin telaşlı ve tuhaf davranışlarını fark etmişti. Kenan amca kucağına aldığı Ela'yla salona doğru ilerlerken, bizde hemen arkasından yürüyorduk.

Tam salona girecekken Birsen teyze kolumdan tuttu. "Ahu içeride—" pat diye bir ses duymamla bakışlarımı Tunç'a çevirdim. Elindeki bebek çantasını yere düşürmüştü ve kaskatı kesilmiş vaziyette bir noktaya bakıyordu. "Se-Sen?" dedi kekeleyerek.

Birsen teyzenin elinden kolumu kurtarıp Tunç'un yanına ilerledim ve "Abi..?" diye seslendim. Bakışlarım onun baktığı yöne döndüğünde karşımda gördüğüm Aslı'yla gözlerim şaşkınlıktan kocaman açıldı.

Hayır hayır beni daha da şaşkına uğratan şey Aslı'yı görmem değildi. Aslı'nın kocaman şişmiş karnını görmemdi. Aslı hamileydi.

"Tunç..." dedi Aslı. Bir eliyle karnını okşuyordu. Gözlerini ise Tunç'un yüzünden ayırmıyordu. Bir adım atarak bir kez daha "Tunç..." demesiyle bulunduğum şaşkınlık transından çıktım.

"Bir saniye, ne oluyor burada?" bakışlarımı Birsen teyzeye çevirdim. "Anne?"

"Ben de bilmiyorum Ahu. Bir saat önce Aslı geldi. Ben de olayı anlamaya çalışıyorum." Diyerek hızlı hızlı konuştu Birsen teyze.

"Sen hamile misin?" diye soran Tunç'un fısıltılı sesini duymamla bütün odağımı ona çevirdim. "Abi..."

"Evet, hamileyim. Karnımda senin çocuğunu taşıyorum."

Tunç'un yüzündeki afallamanın vahimliğini göz ardı edebilseydi Aslı'nın bu söylediğine kahkahalar atarak gülecektim.

"Hayatımda bundan daha saçma bir şaka duymadım." Diye çıkıştım.

"Şaka değil zaten." Başını kaldırıp gözlerini bana dikti. "Karnımdaki bebek Tunç'tan."

"Na-Nasıl ya..?" Tunç'un şüpheye düşerek kendini sorgulaması bana neredeyse saç baş yolduracaktı. Hayır, Tunç bu kadar saf bir adam da değildi. Nasıl bu konuda kendini sorgulardı?

"Aslı sen ne dediğini bilmiyorsun kızım." Diyen Birsen teyze yanımıza gelip Tunç'un kolunu tuttu. "Oğlum hadi sen işine git."

Tunç olduğu yerde hala Aslı'nın şişmiş karnına bakıyorken, Aslı konuştu. "Birsen teyze ben ne dediğimi gayet iyi biliyorum." Eliyle karnını gösterdi. "Her şey apaçık ortada duruyor. Hamileyim ve bebek Tunç'tan."

Ortama ölüm sessizliği çöktü ve herkesin arasında düz anlamsız bir bakışma geçti. Saniyeler dakikaları kovaladığı bir zaman diliminde Tunç'un fısıltı gibi çıkan sesiyle sessizlik bozuldu.

"Bunun olması mümkün değil."

"Tunç... Bebek senden!"

"Hayır!" dedi Tunç ve bana döndü. "Benden olması imkânsız gibi bir şey. Milyonda bir ihtimal bile benim olamaz." İki eliyle kolumdan tutup gözlerimin içine baktı. "Bizim Aslı'yla aramızdaki her şey biteli neredeyse bir buçuk yıl oluyor." Başını iki yana salladı. "Benden değil. Beni anlıyorsun bana inanıyorsun değil mi abiciğim?" gözlerinde gördüğüm samimi tutumla bana kendini anlatmaya çalışan abime sonsuz inanıyor ve güveniyordum.

"Sana tabii ki de inanıyorum abi."

"Tunç..!" diye resmen çığlık attı Aslı. "Yine Ahu'nun etkisi altına giriyorsun. Bebek senden diyorum be adam. Neden inanmıyorsun? Bu bebeğe hamile olan benim babasının kim olacağını benden daha iyi kim bilebilir?"

"Ben de bilebilirim değil mi Aslı?" dedi Tunç ve ekledi. "Seninle tartışmak istemiyorum. Yaşadığımız onca güzel günlerin hatırına kalbini kırmak, seni incitmek istemiyorum. Ama bir gerçek var ki bu bebeğin babası ben değilim. Mümkün değil."

"Sensin Tunç... Tıpkı ilk zamanlarda hayalini kurduğumuz gibi karnımda senin bebeğini taşıyorum. Hayallerimizi gerçekleştiriyorum."

"Bizim hayallerimiz çoktan bitti Aslı. Sen ve ben kalplerimizi de yollarımızı da ayırdık."

Aslı gözyaşlarına hâkim olamayarak ağlamaya başladı. "Ben seni hala çok seviyorum Tunç."

Tunç, büyükçe yutkunup "Sen artık," derken gözleri Aslı'nın karnına kaydı. "Bebeğinin babasını sev. Çünkü benim kalbim senin için atmıyor."

Şimdi biz bu durumu neden yaşıyorduk kendi kendime sorgulayıp duruyordum. Nasıl olurda Aslı böyle bir şeyle Tunç'un karşısına çıkardı? Söylediği şeyin doğruluk payı bile yoktu. Biz buna nasıl inanırdık ki? Bizi geçtim Tunç buna nasıl inanırdı?

Peki, Aslı karnındaki masum bir bebeği nasıl böylesine bir oyunun içine alet edebilirdi? Zihnimin içinde ki düşünce denizinde boğuşan harflerin arasında bana el sallayan Fikret Yıldırımın adı belirdiğinde içimde tuhaf bir duygu oluştu.

Acaba Aslı'ya bu fikri o'mu vermişti?

"Ben şirkete geçiyorum Ahu." diyen Tunç'la silkelenip kendime geldim. Tunç saçlarımdan öpüp arkasında ağlayan Aslı'yı bırakarak evden çıktı. Ne zaman yanımdan ayrıldığını fark etmediğim Birsen teyze Aslı'nın yanında oturup onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Aslı perişandı. Hüngür hüngür ağlıyordu.

Gözlerim tekli koltukta oturmuş kucağındaki kızımla ilgilenen Kenan amcaya kaydı. O kadar rahattı ki sanki bu bütün olanları biz başka bir yerde yaşıyorduk da Kenan amca umursamadan oturuyordu. Tek yaptığı Ela'yı sevmekti. Adam olaylara karşı nötrdü.

"Sakin ol Aslı. Bak hamilesin bebeğini düşün." Birsen teyzenin verdiği teselli Aslı'yı daha da ağlattı.

"İnanmadı bana." Hıçkırdı. "Hiçbiriniz bana inanmadınız."

"Çünkü söylediklerin mantıklı değil." Derken yanlarına doğru adımladım ve ayakta karşısında durdum. "Sen bir hemşiresin Aslı. Sence Tunç'tan hamile olman yüzde kaç? Yani şu hayatta en son konuşmak isteyeceğim şey abimin cinsel hayat—"

"Konuşma o zaman! Ne karışıyorsun bize? Her şey senin yüzünden oldu. Biz senin yüzünden ayrıldık. Tunç senin yüzünden benden uzaklaştı! Eğer sen olmasaydın biz Tunç'la çoktan evlenmiş ve bebeğimizi kucağımıza almış olurduk!" sesi o kadar yüksekti ki resmen konuşurken çığlık atıyordu. "Beni nişanlımdan ayırdın. Bırak, karışma bari bebeğim onunla büyüsün."

"Aslı nasıl konuşma kızım bu?" diye konuşan Birsen teyzeyi elimi kaldırarak susturdum. "Bir saniye anne sen araya girme lütfen." Gözlerimi Aslı'nın yaşlı gözlerine diktim.

"Ya pardon da bunu hangi kafayla söylüyorsun." Elimle karnını işaret ettim. "Tahmin ediyorum ki sen şuan da sekiz aylık falan hamilesin."

Başını salladı. "Evet, sekiz aylık hamileyim."

"Hah işte sekiz aylık bir hamileliğin nasıl Tunç'tan olduğunu iddia edersin? Akıl var mantık var ya! Siz Tunç'tan ayrıldığınızda ben hamile bile değildim. Hamile kaldım, doğum yaptım ve kızım şuan da iki aylık. Sen Rüya ile Kıbrıs'a gittin. Abim de Adana'ya gitti. Ayrıldınız ve sen yaklaşık bir seneyi aşkın bir zamandır Kıbrıs'taydın. Ne ara abimle yan yana geldiniz de çok affedersin bu bebeği yaptınız?"

"Sen kimsin ki ben sana hesap vereceğim? Seni inandırmak zorunda değilim. Tunç bana inansa yeter."

"Aslı niye böyle yapıyorsun kızım?" Birsen teyze ılımlı bir şekilde konuştu. "Elimde büyüdün sayılır ama ben seni tanıyamıyorum."

Aslı yapmacık bir şekilde güldü. "Şimdi kızın mı oldum Birsen teyze. Hatırlatırım Tunç'tan ayrıldığımız akşam Ahu'yu bize karşı savundun ona kızım dedin. Şimdi mi kızın olduğum aklına geldi? O zaman da kızın değil miydim?"

"Aaa Aslı sen iyi değilsin. Önce bir kendini Ahu'yla kıyaslamayı bırak. Evet, hala sözlerimin arkasındayım Ahu benim kızım ama o bir kere bile bana tavır almadı. Başkalarını sevmeme engel olmadı. Bana hesap sormadı. Yahu ben gelmişim elli beş yaşına bu saatten sonra oturup torun seveceğim uğraştığım şeylere bak? Hayatımız Flash TV dizilerinden farksız." Başını iki yana saldı ve Aslı'nın iki elini birden kavrayıp gözlerinin içine baktı.

"Bana bak Aslı sana bir büyük tavsiyesi bu söylediklerimi ister kulağına küpe yaparsın isterse de duymazdan gelirsin senin bileceğin iş. Hiç kimseyi kendinden daha fazla sevme. Hiç kimsenin eli yanmasın diye maşası olma. Kendine değer ver. Seni seveni sev. Sana değer verenin yanında ol. Bazen birini çok seversin. Onu hayatının en merkezine yerleştirirsin ve her şeyden üstün tutarsın. Bu bahsettiğim kişi annen olur, baban olur, arkadaşın olur, sevgilin olur ve hatta abin bile olabilir. Kimseyi aklını kaybedecek kadar sevip değer verme. Olan sana olur."

Birsen teyzeyle gözlerimiz kesişti. Sözleri Aslı'ydı ama nasihatin büyüğü kendineydi.

"Elinde ki güzelliklerle yetin kızım. Tunç bir daha sana dönse ne olur. Bir kere giden bir kez daha gider. Eğer bu aklı sana abim Fikret veriyorsa onu daha fazla dinleme. Hayat kısa, git bebeğinin gerçek babasının yanına ve bir aile ol. Fikret abim aile nedir bilmez. Onun sevgi anlayışı acıtır. Onun aklı sevgiye çalışsaydı kendisi mutlu olurdu."

"Fikret Bey çok iyi bir insan." İç çekti. "Bizi Tunç'la tekrardan birleştirecek. Bana söz verdi Tunç'u bebeğimin babası yapacak."

"Aslı, Tunç böyle bir şeyi neden kabul etsin?" diye sordu Birsen teyze.

Sessizlik...

"Bebeğin babası kim Aslı?"

Aslı'nın boğazından bir hıçkırık kaçtı. "Tunç..." dedi oturduğu yerden destek alarak kalktı. "Bebeğimin babası Tunç! Bir tek Tunç!"

Ela'nın ağlama sesiyle başımı sallayarak yanlarından ayrıldım ve Kenan amcanın kucağındaki kızımı kucağıma aldım. Salondan çıkarken ne kadar duymak istemesem de Aslı 'Tunç' diye sayıklamaya devam etti.

Aslı kendince dipsiz bir kuyuya bir taş atmış arkasından da bizim atmamızı bekliyordu. Bu iş öyle kolay kolay sindirilebilecek bir şey değildi. Ben de Ahu Kılıçaslansam bu işin Tunç'un başına kalmasına izin vermeyecektim.

***

Birsen teyze Aslı'yı evden gönderdikten sonra beni karşısına almış ve bu durumu Melih ile adamları bizim söylememiz gerektiğini söylemişti. Sonuçta Aslı; Çağlar, Ufuk ve Osman'ın kız kardeşleri gibiydi. Eee Melih'te adamlarını sahiplenip değer verdiği gibi kız kardeşi yerine koydukları Aslı'yı kendisine kardeş bilmişti. Eğer Aslı'nın hamile olduğunu ki bunun Tunç'tan olduğu iddiasını duyduklarında hepsi anlamadan dinlemeden esip gürleyeceklerdi. Birsen teyze bu durumun olmaması için akşam herkesi yemeğe çağıracak ve kendisi söyleyecekti.

Kenan amca bu duruma bana dokunmayan yılan bin yaşasın tarzında yaklaşırken Birsen teyze olayı acayip içselleştirmişti. Sanırım bunun en büyük sebeplerinden biride abisi Fikret Yıldırımın bu işte parmağının olduğunu düşünmesiydi.

Birsen teyzenin akşam toplanma planını kabul etmek en mantıklı davranıştı. Birsen teyze akşam için hazırlık yaparken ben Ela'yı uyutmak için yukarıdaki misafir odasına çıktım. Ela'nın karnını doyurup, uyuttum. Çift kişilik yatağın ortasına Ela'yı yatırıp bir tarafına yastıkları dizdim diğer tarafına da ben geçip oturdum. Telefonumu elime aldım ve hemen kızlarla olan gruba girip mesaj yazdım.

"GIYBET TİME"

Ahu: "Kızlar acil durum. Başımıza neler geldi neler?"

Görüldü...

Berna yazıyor...

Berna: "Ne oldu?"

Ezgi: "Başımıza olay gelmeden geçirdiğimiz bir gün mü var? Ne oldu yine Ahu?"

Ahu: "Sıkı durun söylüyorum. Aslı HAMİLE!"

Görüldü...

Yazıyor...

Ezgi: "Neeeee!!!!"

Berna: "Hamile mi?"

"Kimden hamile?"

"Ay nasıl hamile?"

"Şokum şaştı kız?"

Ahu: "Olayda bu zaten kendisi Tunç'tan hamile olduğunu iddia ediyor. Hayır, mantık hatası var işin içinde. Abim kim vurduya gidecek."

Ezgi: "Oha lan! Yüz kez oha! Bin kez oha..!"

Tam gruba mesaj yazmak için parmaklarımı klavyenin üzerinde gezdirdiğimde ekranda görüntülü sohbet belirdi. Hızla görüntülü sohbeti cevapladım ve Ezgi ile Berna ekranda belirdi.

Direkt "Bağırmadan konuşun Ela uyuyor." diye uyardım. İkisi de aynı anda başını salladı ve ilk konuşan Ezgi oldu.

"Ahu inanamıyorum Tunç abi ile Aslı ayrılmamışlar mıydı?"

"Evet, ayrılmamışlar mıydı?" diye destekledi Berna.

İkisine aynı anda gözlerimi devirdim. Eğer benim canım arkadaşlarım bu detaya takılıp böyle düşünürlerse kocam ve adamlarının bunlar gibi düşünmesi kaçınılmazdı.

"Kızlar konumuz bu mu gerçekten? Tabii ki de ayrılmışlardı. Aslı yalan söylüyor bebek abimden falan değil! Sekiz aylık hamile nasıl bebek abimden olsun?" derin bir soluk aldım. "Hem abimde benden olması mümkün değil dedi."

"Bir saniye..." dedi Ezgi ve ekrana yaklaştı. "Tunç abi Aslı'nın hamile olduğunu biliyor mu?"

"Maalesef birkaç saat önce birlikte öğrendik."

"Hıh Ufuk, Aslı'nın Tunç abiden hamile olduğunu öğrenirse var ya..." diye konuşan Ezgi'nin sözlerini Berna kesti. "Ay aynı şey Çağlar içinde geçerli."

"Ve Melih ile Osman içinde aynı şeyleri söyleyebilirim." Sıkkın bir nefes alıp verdim. "Ne güzel hepsinin arası abimle düzelmişti şimdi tekrardan bozulmasından korkuyorum. Dördü de aşırı fevri..." nerdeyse ağlayacaktım. "Birsen teyze olaya el attı. Akşam yemeğe davet edecek onları ve kendisi söyleyecek. Sizde gelin abime destek olmamız lazım."

İkisi aynı anda tamam dediler. Sonra Ezgi "Ahu?" diye seslendi ve ekledi. "Ya şimdi ben anlamadım bu Aslı Tunç'tan mı hamile yoksa başka birinden mi hamile?"

"Sen konuşmayı nerenden dinliyorsun kelebek hanım? Ahu dedi ya sekiz aylık hamile diye. Eee bu kız sekiz aylık hamile ise nasıl Tunç abiden hamile kalsın? Bunlar ayrıldıklarında Ela bebiş bile yoktu." dedi Berna.

"Haa anladım." Dedi Ezgi. Ama pek anlamışa benzemiyordu.

Akşam için sözleşip konuşmayı sonlandırdık. Hala uyuyan kızımın yanına bende uzandım. Akşam bizimkilerin nasıl tepki vereceklerini az çok tahmin edebiliyordum. İnşallah Birsen teyze hepsini yatıştırmayı başarır ve abime saldırmalarını engellerdi.

Tek umut ettiğim kızılca kıyamet kopmadan bu işin çözülmesiydi.

***

On iki kişilik yemek masasında herkes kendi yerini almış ve birbirlerine şüpheli gözlerle bakıyorlardı. Birsen teyze ve Kenan amca masanın başköşesine geçip oturmuşlardı. Hemen sağ tarafına Tunç'u oturtmuştu. Ben de Tunç'un yanına oturmuştum. Kendimce onu koruyacaktım. Tunç'un yüzünden düşen bin parçaydı.

Herkes bu akşam neden durduk yere toplandığımızı kendi içinde sorgularken, Tunç sebebini biliyordu. Ondandı omuzlarının düşmesi.

Melih'in nefesini kulağımda hissetmemle irkildim. "Hayırdır, ne bu halin?" bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Yok, bir şey." Kaşımla pusetin içinde yatan Ela'yı gösterdim. "Ela yordu beni birazcık."

Gözlerini kısıp, kaşlarını çattı.

"İçimden bir ses bir şeylerin var olduğunu fısıldıyor ama hadi hayırlısı yavrum."

Masada ki sessizlik Berna'nın kıkırtısıyla yok olunca herkesin bakışları Berna'ya döndü. Üzerindeki bakışlardan dolayı utanarak yüzü kızaran Berna eliyle yüzünü yelledi. Çağlar ise bıyık altından gülüyordu.

Bu ikisi gerçekten bir tuhaftı. Yemek masasında cilveleşiyorlar mıydı onlar?

"Hayırdır abi ne bu neşe?" diye sordu imayla Ufuk ve gülerek devam etti. "Sen az önce güldün mü ya? Ben senin gülmeyi bilmediğini falan düşünüyordum."

Çağlar boğazını temizleyip yüzünü ciddileştirdi. "Sen işine bak kelebekçik..."

"Yemin ederim kıskanıyorsun oğlum sen beni. Deliriyorsun bana. Tabii herkes bir Ufuk değil." Göz kırptı. "Tapıyorsun bana ama benim tipim değilsin hacı." Göz ucuyla Ezgi'ye baktı ve öpücük attı. "Ben kızıl seviyorum."

"Lan..! Lan..!" dişlerinin arasından tıslayan Çağlar tabağındaki sarmayı eliyle alıp Ufuk'a attı. "Abi bu adamı sürgün edemiyor muyuz? Valla boşuna dünyayı kaplıyor."

Osman ve Mehmet abi bu duruma gülerken Melih ikisine de üstten bir bakış atıp önündeki yemeğe döndü.

Kocamı şimdi sinirlendirmeseler iyi olurdu.

"Birsen teyze bu daveti neye borçluyuz?" diye sordu Mehmet abi.

Birsen teyzeyle göz göze geldik. Ben itiraf etmenin zamanı geldiğini anladığımda destek olmak için masanın altından Tunç'un elini tuttum. Bu Melih'in dikkatini çekerek üzerime eğildi ve kolumdan tutarak çekti.

"Ne oluyor ya? Sen niye elini tutuyorsun bu adamın Ahu?"

"Melih..!" dedi Birsen teyze ve bakışlarını herkesin üzerinde gezdirdi. "Hepiniz beni dinleyin önemli bir şey söyleyeceğim." Herkes pür dikkat Birsen teyzeye odaklandığında kelimeler bir bir dudaklarından döküldü.

"Bugün Aslı buraya geldi. Aslı hamile ve bebeğin Tunç'tan olduğunu iddia ediyor."

Birsen teyzenin konuşması biter bitmez sanki görünmez bir varlık parmağını şıklattı ve zaman durdu. Ölüm canının ucundaki zil sessiz sessiz çalıyordu. Saniyeler dakikaları kovaladı. Hepsinin yüzünde bir afallama mevcuttu. Donup kalmışlardı. Sessizliği ise Osman bozdu.

"Na-Nasıl yani?"

"Duydun işte oğlum. Aslı hamile bizde çok—"

"Ben onu mu diyorum Birsen teyze?" diye hiddetle ayağa kalktı Osman. "Nasıl bu adamdan hamile olur?"

"Yavaş..!" dedi Melih. "Sen kime bağırıyorsun? Sikerim senin ses tellerini!"

"Abi duymadın mı annen ne dedi? Kız kardeşiniz hamile dedi hem de Tunç şerefsizinden!"

"Ben Tunç'tan hamile demedim Osman. Aslı öyle iddia ediyor dedim."

"Aynı şey Birsen teyze." Zor nefes alıyordu. Eliyle Tunç'u işaret etti. "Biz bunlar ayrıldı sanarken adam gitmiş Aslı'yı hamile bırakmış."

Sessizliğini bozan Tunç, "Bebek benden değil." Dedi.

Çağlar ile Ufuk bir hışımda ayağa kalktı. "Sikerim lan seni şimdi. Kız durduk yere mi hamile kaldı göt!" diye bağırdı Ufuk.

"Ufuk sakin ol. Anlamadan dinlemeden—" daha Ezgi'nin cümlesi bitmeden Ufuk bir kez daha bağırdı. "Neyini anlayıp dinleyelim? Yemiş bir bok arkasında bile durmuyor."

"Seni adam sandık kız kardeşimiz gibi gördüğümüz insanı dışlayıp sana kucak açtık. Bu muydu lan karşılığı puşt!" Diye konuşan Çağlar'la daha fazla dayanamayarak ben araya girdim.

"Böyle yapmayın lütfen. Gerçekten bebek abimden değil. Ayrıldıklarını sizde biliyorsunuz." Bakışlarımı Melih'e çevirdim. "Öyle değil mi Melih sen de bir şeyler söylesene!"

Melih bana bakmak yerine keskin gözlerini Tunç'un üzerine dikti. Tam da tahmin ettiğim gibi bana destek vermek yerine Tunç'u suçlamayı seçmişti.

"Doğru mu lan! Aslı senden mi hamile?"

"Melih..?"

"Sana soruyorum bana cevap ver lan!"

Tunç oturduğu yerden bir hışımla ayağa kalktı. "Bebek benden değil. Böyle işin gelmişini geçmişini sikeyim bebek benden değil lan!" gözlerini tek tek hepsinin üzerinde gezdirdi. "Aslı'yla ayrıldıktan sonra ona dokunmayı bırak görmedim bile. Bebek benden olsa neden sahip çıkmamayım? Benden değil. Ben Aslı'ya dokunmadım!"

"Yalanını sikeyim senin!" Osman'ın tükürür gibi ettiği küfürle şok içinde kaldım. Asla ondan bu kadar büyük bir tepki beklemiyordum.

"Hey tamam." Diye araya girdi Mehmet abi. "Dur sakin ol. Anlayalım bir ne olduğunu oğlum."

Osman resmen çıldırdı. "Tabii abi hep biz sakin olalım. Adam geçti karşımıza kardeşinize aşığım evleneceğim dedi biz sakin olduk. Önce nişanlandı, sonra nişanı yapamıyorum diye attı, biz sakin olduk. Adam burada kaldı kardeşimizi gönderdik yine biz sakin olduk. Ulan adam kardeşimizi hamile bırakmış sen hala diyorsun ki sakin ol! Allah'ını seversen biz daha ne kadar sakin olalım?"

Osman'ın içinden çok başka biri çıkmıştı.

"Osman büyük tepkiler veriyorsun." Dedi Kenan amca. "Sanki Aslı sütten çıkmış ak kaşık." Oturduğu yerden ayağa kalktı. "Yemin ederim yediğimiz yemeği bile içimize zehir ettiniz. Durmayın yiyin birbirinizi." Diyerek salonu terk etti.

"Kenan doğru söylüyor. Biz sizi bu akşam buraya topladık kimseden yalan yanlış şeyler duymadan önce bizden duyun istedik." Dedi Birsen teyze ve sadece Osman'ın gözlerinin içine bakarak konuşmaya devam etti. "Aslı yalan söylüyor. Eğer söylediği şeyin azıcık doğruluk payına inanmış olsaydım emin ol bugün bu masada Tunç değil Aslı olurdu."

"Ben bir şey yapmadım." Dedi Tunç ve Melih'e baktı. "Yemin ederim bebek benden değil. Test yapılsın."

"Neden sana inanalım?" diye soran Melih'le bakışlarım anında yüzünü buldu. Bu soruyu ciddi ciddi sormuş olamazdı değil mi?

"Ben sizin düşmanınız değilim. Her koşulda yanınızda oldum."

"Bu senin doğru söylediğini ispat etmez."

"Kesinlikle Melih abiye katılıyorum. Sonuçta sen Cevdet Demirin oğlusun." Dedi Çağlar.

Berna "Çağlar..!" diye çıkıştı.

"Evet," dedi Ufuk. "Tekin'in de abisi olduğunu unutmamak gerekiyor."

"Sus Ufuk..!" diye uyardı Ezgi.

Yanı başımda omuzları düşen Tunç'un küçüldükçe küçüldüğüne şahit olduğumda kalbimde keskin bir acı hissettim. Tunç'u nasıl o canilerle bir tutabilirlerdi? Nasıl onu böylesine acımasızca suçlayabilirlerdi?

"Evet, haklısınız!" diye çıkıştım. "Siz abime inanmak zorunda değilsiniz. Ne de olsa o sizin güya çok değerli kız kardeşiniz gibi gidip düşmanınızla iş birliği yapmadı! Arkanızdan iş çevirmedi!"

"Yenge sözümüz sana değil. Biz—" diye konuşmaya çalışan Osman'ı elimi kaldırarak susturdum.

"Madem söz konusu sizin kız kardeşiniz olduğunda hepinizin sesi bu kadar çok çıkıyordu. Niye abiniz benim hayatıma sıçtığında sessiz kaldınız?" Osman başını eğdi.

Bu kez Ufuk'un gözlerinin içine baktım. "Neden her fırsatta sonunun kötü olacağını bilmenize rağmen beni abinize öttünüz?" Ufuk'ta başını yere eğdi.

Gözlerim son olarak Çağlar'ı buldu. "Madem sizin için kız kardeşlik bu kadar kıymetli, neden abiniz beni ailemle tehdit ettiğinde göz yumdunuz?" Çağlar bakışlarını kaçırdı.

"Ve sen Melih Kılıçaslan benim abimi sorgulayacak en son kişi sensin!"

"Ahu..."

"Susturma beni! Hep birlikte toplanıyoruz, orta yolu bulmaya çalışıyoruz siz dördünüz anlamadan dinlemeden abime yükleniyorsunuz?" sinirden kudurmuştum. "Aslı sekiz aylık hamile abim hep burada yanımızda değil miydi? Bu bebek nasıl abimden olsun? Yapalım test sonuçlar pozitif çıkarsa abimin üstüne gelin. Ne bu sizde ki hiddet anlamış değilim."

"Valla Ahu doğru söylüyor." Dedi Mehmet abi sanki kendisi onlardan farklıymış gibi. "Bu işte kesin Fikret Yıldırımın parmağı var. Yani Rüya karşıma çıkıp Mehmet abi ben senden hamileyim dese şaşırmam Fikret Yıldırım böyle tehlikeli bir adam."

Ela'nın ağlama sesi duyulduğunda hızlı adımlarla pusetin yanına gidip kızımı kucağıma aldım. "Eve gitmek istiyorum. Beni eve bırak abi."

Tunç yanıma doğru adımladığında Melih oturduğu yerden kalktı. Ben ise çoktan salondan çıkıp dış kapıya doğru adımladım. Melih'in adımı seslenmesini duymazdan geldim. Dış kapıyı açtığımda, Melih yanıma yetişip beni kolumdan tutup durdurdu.

Tunç yanımızdan geçip bir adım önümüzde durdu. Cebinden çıkarttığı otomatik anahtarla arabasının kapısını açmak için otomata dokunmasıyla araba bomba gibi patladı.

BÖLÜM SONU.

🍎

Merhaba çiçeklerim, yavaş yavaş finale doğru gidiyoruz. Final olmasına son 7 bölüm kaldı.

Bölüm : 10.10.2024 11:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...