10 gün boyunca sınır aşılmaması o kadar can sıkıcı bir durum ki.
Hayır, okurken oylamak varken neden bölümü geciktirmeye çalışıyorsunuz.
Gerçekten artık moralim bozulmaya başladı ve yazma isteğim kaçıyor, okurken bir tuşa basmak, emeklerimizin karşılığını vermek bu kadar zor olmamalı (Lütfen yapanlar üstüne alınmasın 💖)
Sınır: 40 oy/ 60 Yorum
Sınır şuan o kadar da zor değil, bir bölümünü 250 kişi okuyor bence daha fazla ada yapabilirsiniz.
🎀İyi Okumalar🎀
Annemlerin evinde de kameralara bağlandığını öğrendikten sonra ayda yılda bir gittiğim kendi şahsıma ait olan eve gittim.
Aslında eve geldik.
Buraya hiç gelmediğim ve Mourir "içime sinmiyor" demesi üzerine kalan birkaç parça eşyamı alıp onun evine yol aldık.
Nerede ki ev bende bilmiyorum. Biliyorsunuz ki can sıkıntısı ile gidip ev, araba, köpekbalığı ya da silah alıyor.
Annemden nasıl izin aldı bilmiyorum ama onunla yaşamama izin vermişti.
Kesin olarak söyleyebilirim ki annemi "kaçırırsam bir daha yüzünü görmezsiniz" ile tehdit etmiştir ki annem de Mourir'in bunu yapma potansiyelinin olduğunu biliyor.
Arabada ben telefonumla ilgilenirken birden telefon elimden alınıp arkaya fırlattıldığında ilk telefonuma sonra Mourir'e baktım.
Kavgaya hazırlanırken bir eli ile direksiyonu tutmaya devam etti ve koltuğundan bana uzanıp dudağıma yapıştı, benim olayın şokuyla gözlerim açılmışken yoldan ard arda gelen korna sesiyle omuzlarından itip yola bakmasını sağladım ve yargılayıcı bir bakış atıp +40 yaş teyzeler gibi cıklamaya başlamıştım.
O gülümserken aramızda ki garip sessizlik devam etti.
"Az kalsın ölüyorduk" diye sessizliği bozduğumda dudağının bir kenarı yukarı kalktı.
"Belki de ölürdük... Ama en azından birlikte"
Bir adamın nasıl romantizim anlayışı bile ölümle olabiliyor?
"Ölüm yakındı"
"Sen daha yakındın"
Yok, her şeyinde ölüm var, adamın olayı öldürmek ki zaten ne bekliyorum.
Ben sırıtarak ona bakarken göz ucuyla bana baktı. "Burak'ın arabasını kullanıyoruz"
Kendimi bozmadan ona bakmaya devam ettiğim sırada ağzında bir şeyler geveleyip gaza bastı.
"Yavaş git acelemiz ne? " diye dalgaya vurdum ve içimden tabak haneye bok yetiştiriyoruz sanki diye geçirdim çünkü onun ne düşündüğünü bilmiyordum.
O yanlış anlamıştı gülümsememi.
Kocaman gülümsedi. "Hazar'ın kız versiyonunu yapmaya"
Ağzım açılırken kollarımı kendime sarıp "ayıp" diyerek cıklamaya başladım.
Gerçekten bunu beklemiyordum.
"Korktun mu Arı? "
"Sapıksın."
"Sadece senin sapığın."
Hızını alamayıp beni belimden tuttuğu gibi kendi kucağına otuttu.
Ben şokla ona tokat atarken arsız gülüşü silinmek yerine daha da genişledi.
"Mourir bugün bizi öldürmeyi mi hedefliyorsun?"
"Arı o kadar özlemişim ki seni, ne zamandır uzaktan uzaktan seviyorum seni haberin var mı?"
Bakın toplasanız sadece iki gibi olmuştur hatta bir buçuk gün olmuş olabilir.
Madem kaza yapmak istiyor, o zaman bakalım bana ne kadar dayanabilecek.
Onunla göz teması kurmadan gömleğinden bir düğme açtım, sonra bir tane daha, sonra gözlerimi koyulaşmış gözlerine bakarak bir düğme daha.
"Maya yapma, Burak... Onun arabası" dediğinde beni itmeye çalıştı ama ben gitmek yerine kollarımı boynuna sarıp düğmeleri açtığım yere birkaç öpücük bıraktım.
"Yapma... " derken daha da hızlandı araba.
"Az önceki aslan nereye kayboldu?"
"Şu soktuğumun yolu bir bitsin göstericem ben aslanı"
Dudaklarından öptüm ellerim gömleğin düğmelerini açmaya devam etti.
İçimde kahkahalar atıyorken bir korku sardı bedenimi, sabah yürüyememe ihtimalim çok yüksekti.
Parmaklarımı bacaklarında gezdirirken altımda oluşan sertlikle yerimi genişletmek için kalçamı hareket ettirdiğimde gözlerini kapadı bir kaç saniye ve o sıra inlemesini bastırmak için alt dudağını ısırdı.
Elim karın kaslarında gezinmeye başladığında "yapma" diye zorlukla fısıldadı. Onu dinlemeden parmaklarımla adım adım aşağı indim, pantolonun kemerine geldim.
"Aşkım ben şimdi ne yapsam sen yolun bitmesini mi bekleyeceksin?" diye dudaklarına fısıldarken "İntikamımı alırım biliyorsun."
"Bakarız" dedikten sonra ellerim gece karası, düz saçlarına gitti ve oradan da tekrar kemerine.
Ateşle oynamaktan oldum olası korkmuşumdur bazen korkuların üzerine gidilmesi gerekir.
Bir kaç saniye sonra yola bakmayı kesip dudakları boynuma değdi ve tüm vücudumu ona yaslarken boynumu ısırmasıyla zorda olsa ittim.
Kaza yapmadan eve varacağımıza inancım kalmadı.
Dudağından yavaş yavaş öperken ellerim kemerini çözüyordu ki belimden tuttuğu gibi yan koltuğa fırlatır gibi bıraktı.
Çatık kaşlarımla ona bakarken "Söz verdim Arı"
Ben küsmüş bir şekilde önüme baktığım o birkaç saniyede direksiyona yumruk atıp "Betonunu siktiğim yolun uzayası tuttu." diye de yola sövmeye başladı.
"Senin de azgınlığın yolu buldu. Namusum senin yanında güvende değil." diye bir şaka yaptı ben içimde kıs kıs gülerken dışarıdan ona küs gibi davranıp yüzüne bakmamaya çalışıyordum.
Başta küstüğümü anlamadı ama sonra benim ciddi olduğumu fark ettiğinde sessizleşti ve bir kaç saniye geçti ve tekrar küfürler etmeye başladı. "Önce gel adamın hormonlarını sik, sonra da küs"
"Küstün mü gerçekten? "
"Arı bana bak. Ne yaptım ben şimdi?"
"Şşş! Maya, Arı? Cevap ver. Ben ne yaptım şimdi koltuğunda uslu uslu otur işte."
Yine biraz ara verdikten sonra tekrar bana baktı ve beni hâlâ küs gördükten sonra türkçeyi tamamen unutup Fransızca küfürler savurmaya başladı.
Ve bu hâli komik geliyordu, komik geldiği kadar da tatlı.
Salope comme je t'ai baisé le cul (avradını siktiğimin orospu yolu)
Je vais te sortir de cette route. (Bu yolu bu kadar uzatanın da amına koyayım.)
🌺🌺🌺
Telefonumun çaldığında "kapat" diye kıvranıp Mourir'e sarılmak için kolumu uzattım ama elim boşluğa geldi.
Bir yandan yanımın boş olması diğer yandan inatla çalan telefonla tek gözümü açıp telefona uzandım.
Özel Numara yazısını görünce telefonu sessize alıp umursamadan uykuma kaldığım yerden devam ettim ama bu sefer Mourir'in nerede olduğunu merak ediyordum ki banyodan gelen su sesiyle gözlerimi kapatıp rüyama kaldığım yerden devam etmeye çalıştım.
Rüyam devam etmeyince kendim devam ettirmek için büyük çaba sarf ettim ama güzelim rüyanın devamını bir daha göremedim.
Mourir odaya geldiğinde uyumuş gibi davranırken ona arkamı döndüm.
Horlama sesi çıkarayım mı? Hem daha inandırıcı olur ama gerek yok.
"Maya daha uyanmadığına göre birazdan yanına gelirim yavrum"
Bilerek yaptığını bildiğimden arkamı dönme gereği bile duymadan başımın altından aldığım yastığı suratına fırlattım.
Ben erkek şakası yapsam günümü zehir eder.
Kahkaha atıp "Arı kalkmayı düşünmüyorsun sanıyordum." derken yatağa çıkıp üstüme eğildi ve yanağımdan öptü.
"Gerçi çok güzel bir gece olduğundan yorulman normal" diye alay ettiğinde ona bakıp susamasını işaret ettikten sonra omzundan ittirdim.
Dediklerini yapmıştı eve girmemizle duvara yapışmamız ve dudaklarımı parçalamak istercesine öpmesi bir olmuştu. Sonrasını çok hatırladığım söylenemez ama kasıklarımda inanılmaz bir ağrı vardı.
"Arı şirkete gidelim diyecektim."
"Aşkım uykum var."
Normalde işlerini asla ertelemeyen Mourir "Bugün tatilim olsun" dedikten sonra ayağa kalkıp "Kahvaltı hazırlayacağım." dedi ve beni öptükten sonra odadan çıktı.
Şimdi gel de Mourir'in odasını karıştırıp Ekrem'e rapor at.
Umarım doğru olanı yapıyorumdur.
Umarım benim neden yaptığımı anlayabilir.
Anlayacaktır.
Telefonum tekrar çaldığında sinirle açtım. Ben konuşmadan karşıdan Ekrem'in sesi geldi. "Oğlumun evinde kalıyormuşsunuz." dediğinde yataktan fırlayıp kapıya koştum ve birinin olup olmadığına kontrol ettikten sonra kapıyı yavaşça kapatıp odanın en uç kısmına geçtim.
"Nereden biliyorsun? Özel numaradan aramak ne? "
Boğazını temizlediğini duydum ve alaycı bir kahkaha sesi ardından "Babanla hâlâ arkadaş olduğumuzu unutuyorsun Maya ve numaraya gelirsek Mourir'in senin telefonunda benim adımı gördüğünü düşünsene, sence mantıklı mı?"
"Ne istiyorsun? "
"Oğlumu"
Bir gözüm sürekli kapıdayken hızlıca düşündüm "Sizi nasıl bir araya getireceğini bilmiyorum"
Telefonun ardından bir cevap gelmedi birkaç saniye boyunca sonrasında "Bir araya gelmeyi ben halledicem sen benim hakkımda konuşturmaya çalış gerisi sonra söylerim."
Telefonu suratına kapattıktan sonra yere çöküp düşünmeye çalıştım.
Tek düşündüğüm gerçekten doğru mu yaptığım.
Mourir gerçekten barışmak ister mi ki?
Deneyecektim, ne kaybedebilirim ki.
Hem sonunda bana şu lanet kartları göndereni bulabilecektim hem de başarırsam Mourir mutlu olabilirdi, sonunda ailesinden biri onunla olacaktı.
Hızla onun dolabına koşup üstümde ki tişörtü bir kenara atarken onun gömleklerinden birini üstüme geçirip aşağı indim.
Mutfağa indiğimde Mourir'in elinde bıçak önünde de sebzeler ve poşetler ile bir şeyler kesiyordu ve patates kokusu etrafa yayılmıştı.
Siyah gömleğinin kollarını dirseğe kadar katlamış hayvan gibi görünen muhteşem ötesi sırtı ile harika bir manzara sunuyordu.
İzlemek bile zevk veriyor.
Doğru kocayı buldum.
Kapıyı yaslanıp onu izlerken o sigarasını dudaklarına yerleştirip dolaba hareket etti ve bana baktı gülümseyerek. Ben ani şokla ne yapacağımı bilemedim çünkü oradan sapık gibi görünüyor olmalıydım.
"Niye indin? " dedi dudağına yerleştirdiği sigarasını alıp açık bıraktığı çeşmede suya tutarak.
Kocaman bir sırıtışla gidip sarıldım ve sarıldığım içim yüzünü görmek için kafamı kaldırdım.
"Aşkım"
Gözlerini kısıp beni süzdü.
"Yavrum? "
"Yakışıklı gelecekte ki kocam"
"Korkuyorum."
Ben onun ayaklarının üstüne çıkarken onunla beraber yürümeye başladık ve o da belime sarılıp "Beni mi özledin?" dedi alayla ama ben gayet ciddi bir şekilde "Evet, özledim." dedim.
Bunu beklemediği için kocaman gülümsedi ve tekrar gamzeleri ortaya çıktı.
Bir gamze bir adama yalnızca bu kadar yakışır.
"Arı? Ölecek miyim ben? Niye birden bu kadar iltifat etmeye başladın? Nerden geldi bu sevgi perileri? "
"İçimden geldi."
Etrafa bir yanık kokusu yayılmaya başladı. Ben gözlerimi ondan alamazken "Maya bir şey yanıyor." diyerek etrafa baktı ve sonrasında beni tek eliyle belimden havaya kaldırarak gidip ocakta unuttuğu patatesleri kaldırdı ve söylenmeye başladı.
"Hayır, oda da kalsan yanmayacaklardı."
"Ne diye indin ki? Alt tsrafı bir yemek hazırlayacaktım."
"Beceremezsin biliyordum bu yüzden indim işte"
Sabır dileyerek kolunda ben işine devam etti ve her şeyi tek elle yapmak ne kadar zor olsa da beni indirmemek için dayandı.
🌺🌺🌺
Kahvaltı yaptıktan sonra benim çizgi film izleyelim diye tutturmam sonucunda televizyonun karşısındaki kanepeye oturup önümüzde çekirdek ile Mourir açtığım çizgi filme odaklanmıştı.
Mia ve Ben açmıştım ve Mourir çatık kaşlarla her sahneyi eleştiriyordu.
Galiba çizgi film olduğunu unutuyordu ve Hu çocukluğum en sevdiği çizgi filmlerdendi.
"Ya kız o kitabın içine girdi diyelim her şeyi biliyor ama uçmayı mı bilmiyor? "
"Ya sus da izle artık, hiç mi çizgi film izlemedin."
"İzlemedim olamaz mı? "
Konu dikkatimi çekince oturma pozisyonuna geçtim. "Nasıl hiç izlemedin?"
Benim merakla sorduğum soruyla ilgilenmeden çekirdeğe uzanıp "Yok, sadece bir çizgi film izledim."
"Hangisi? "
Bu sefer ters ters bana bakıp "hatırlamıyorum" diyerek tekrar televizyona döndü.
"Yaa bir insan çocukluğunda hiç mi çizgi film izlemez? İzlediğini de hatırlamaz."
Konunun onun moralini bozduğunu anlamam bayağı zamanımı aldı.
"Genelde cezalıydım sürekli bir yerin kırık olduğundan belli bir yaşa kadar yataktaydım."
Babasının 5 yaşında onun kolunu kırmasından bahsettiğinde benim de moralim bozulmuştu, sonrasında ortamı neşelendirmek için ortaya Burak'ı atma kararı aldım.
"Burak yetimhanede çok izlemiştir."
"Burak hâlâ izliyor" dedi alayla ve ben gülerken o da "Çocuktan farkı yok sadece dışarıdan ciddi görünüyor."
Aslında bir nevi doğru çünkü ilk karşılaştığımızda aşırı soğuk, gülmeyi bilmeyen, herkesle ciddi konuşuyordu ama yakınlaştıktan sonra ne kadar çatlak olduğunu anlatmama gerek yok.
"Kadınlar ile arası çok iyiydi dimi?"
"Burak'ın hayatına giren tek kadın Meral, başka kimse ile öpüşmedi bile"
Ben söylediklerini ağzım açık dinlerken aklıma onun ise eskiden ne kadar kadınla yattığı geldi ve karnına attığım ani yumrukla ufak bir inleme döküldü dilinden ve delirmişim gibi bana baktı.
"Sende kendini korumuş olsaydın, kimse ile yatmasaydın şuan seninde ilkin ben olurdum."
Onun yanından uzaklaşmaya çalıştığımda kahkaha atıp belinden yakalayıp yanına çekti.
Ve bana delirmişim gibi bakmaya devam etti.
"Hâlâ ilksin, ilk ve tek aşık olduğum kadınsın."
"Herkesle yatmadan önce düşünecektin, yalan söylüyorsun."
Tekrar kahkahalar atarken konuşmaya çalıştı ama gülmekten iki kelimeyi bir ara getiremedi ve ben hâlâ uzaklaşmaya çalışıyordum.
"Yusuf da sürekli biriyle ona niye laf etmiyorsun? Hem o benden daha çok kadınla birlikte olmuş hem de beni zorlayan da oydu."
Açıklama ya bak, kafayı yemelik.
"İlk olarak abim kendini bir uçurumdan atsa sende mi atlayacaksın, ikincisi" dedikten sonra beni tutan elini ısırıp ondan uzaklaşırken "Abim kafana silah mı dayadı kadınlarla birlikte oldun."
Gülümsemesi bir durgunlaştı ve tekrar elini çekirdekle doldurup "Bir" dedi ve bir çekirdek çıtladıktan sonra "Evet, yusuf ağlarsa bende atlarım" sonrasında bir çekirdek daha çıtladı ve "iki" dedikten sonra tekrar bir çekirdek çıtladı ve "O zamanlar henüz çok kadının hiç kadın olduğunu bilmiyordum."
Güzel açıklama ama trip atmadan duramam.
Göz devirip en uzak köşeye oturup gözümü çizgi filme çevirdiğimde "Bende diyordum 2 saat oldu ne zaman trip atacak." dedi ve tekrar bir çekirdek çıtlama sesi geldi.
Kapı çalındığında evin hizmetlisi kapıya bakıp sonrasında "Efendim, Adrien-" dediği anda Mourir ayaklanıp sinirle kapıya yürüdüğünde bende ardından koştum.
Onun burada ne işi var diye düşünmeyi sonraya bırakıyorum.
Kapıya geldiğimizde Adrien içeri girince Mourir " Que fais-tu chez moi ? (Ne işin var lan benim evimde) "
" Je ne pouvais pas te faire confiance pour faire quelque chose à cette fille ou pour la laisser partir. Il a vraiment besoin de moi quand es (Sana güvenemedim kıza birşey yaparsın, ya da bırakıp gidersin diye. Malûm sen gidince bana ihtiyaç duyuyor.) "
Ben ne dediğini anlamaya çalışırken Mourir, Adrien'ın üzerine atlayıp suratını yumruklamaya başladığında onun kolundan tutup geri çekmeye çalışıyordum ki Adrien da karşılık vermeye başladığında ikisinin arasına girerek durdurdum.
" Va-t'en de chez moi ou je vais te baiser. Je me suis gratté le crâne. (Siktir git lan evimden yoksa seni harbi o egonla sikerim, kafatasını siktiğim.)
"Ne oluyor? Bana da anlatır mısınız artık, her birbirinizi gördüğünüzde kavga etmek zorunda mısınız? "
Adrien üstüne çekirdek düzen verip "Özür dilerim, benim yüzümden oldu. Sizi ziyaret etmek istediğimi söyledim galiba rahatsız ettim gerçekten özür dilerim Maya."
Mourir başta şaşırıp sonrasında beni bir köşeye itip "Rahatsız ettin. Şimdi siktir git gözüm görmesin seni."
Ayıp ama ya, adam ne güzel ziyaret etmek istemiş, Mourir bazen gerçekten çok kaba olabiliyor.
"Özür dilemene gerek yok, Mourir bugün biraz fazla sinirli bir de" dedim ve yanına yaklaşıp Mourir'in duyacağı şekilde ama aynı zamanda fısıldayarak "o seni seviyor sadece halnış zamanda geldin." dedim.
Mourir, "Maya" dedi uyarır bir tonda ve sonrasında nefretle Adrien'a baktı "Bu evi nereden buldun ve niye geldin."
"Bir kaç gün sonra gidiyorum arkadaşımla vakit geçirmek istedim."
Ne kadar da kibar biri yaa.
Mourir tekrar nefretle "Burayı nasıl buldun? " diye sorduğunda Adrien ne cevap vereceğini başta bilemedi sonrasında konuyu değiştirerek "Hazar hastaydı bu arada, sürekli Maya'm gelsin diyordu. "
Hazar beni özlemiştir diye düşünmeye başladığımda Mourir'e döndüğümde şüpheyle Adrien'a bakan gözlerle karşılaştım ve Adrien'ın önünü açıp içeri geçmesine izin verdi.
Psikopatça bir sırıtışla "Düşündüğüm şey ise... Maya sende içeri gir" dedi ve bir kaç saniye daha orada dikildikten sonra ardımdan salona geçti.
Tam olarak ne düşündü? Aklına ne geldi? Niye şüphe ile baktı bilmiyorum ama sonrasında sürekli Adrien'a sorular sormaya başladı ve Fransızca konuştular.
Telefonum yine özel numara adına çaldığında "Çağla arıyor." dedim ve telefonu açıp kulağıma verdim.
Mourir tekrar Adrien'a döndü ve bir kulağının bende olduğunu bildiğimden Çağla ile konuşuyormuş gibi yapmaya başladım.
"Çağla müsait değilim." dediğimde Ekrem "Önemli, kaldığın yerden ayrıl."
"Nasıl yani Kaan dönüyor mu yarın? " diye sevinçle ayağa kalktım. Dün zaten onun geleceğini öğrendiğimden ve Mourir bunu henüz bilmediğinden en iyi seçeneğimdi bunu söylemek.
"Mourir'in çalışma odasına gir." dediğinde bir kaç saniye Mourir ile göz göze geldim ve teması kesmek için ona arkamı döndüm. "Ben Havaalanı'na gidemem , senin gitmen daha doğru olur."
"Maya, yukarı çık. Onun kasasında çocukluğu ile ilgili bir dosya var, onun fotoğrafını çekmen gerekiyor."
Yukarı çıkmak için merdivenlere yönelmiştim ki Mourir ardımdan "Maya" diye bağırdı ve tüm vücudumu saran korkuyla ona döndüm.
"Aşağı inerken üstünü değiştir. "
Üstüme baktığımda hâlâ onun kalçamın hemen altında biten gömleği ile durduğunu fark ettiğimde konuyu uzatmamak için başımı sallayıp yukarı çıktım.
Arkamı kontrol ederek fısıltıyla "Kasa nerede bilmiyorum." dedim ve telefonun ardında bir süre sessizlik oluştu.
"Odaya gir"
Mourir daha önce buraya girme dememişti bu yüzden korkmadan odanın kapısını yavaşça açıp içeri girdim.
Bordo renkli duvar, kasvetli, karanlık bir hava karşımda kahverengi tonlarında bir çalışma masası onun karşısında uzun kahverengi tonlarında bir toplantı masası vardı. Oda da birde bu renklere uyum sağlayan bir kaç uzun bitki duruyordu ve yeşil rengi ile daha garip bir hava katıyordu ve de tam karşıda koca büyüklükte raflarıyla ufak çaplı bir kütüphane de vardı ve tabi ki kahverengi tonunu korumuştu.
Mourir'in bizim evin yanında aldığı evinde olan gizli odanın kapısı gibiydi.
Telefon da olduğumu unutmuş hâlde oda da gezip hayranlık ve korkuyla etrafımda dönerken anın içine eden Ekrem'in "girdin mi" sesiyle telefonu parçalayasım geldi.
"Evet."
"Kitapların arasında biri kapıyı tetikliyor olmalı, kapıyı bulmaya çalış. "
"Sen bunları nereden öğrendin? " dediğimde göz delirdiğiniz hissettim ve öksürük sesinden sonra ben kitabı aramaya başladım.
Tüm rafta ki kitapların her yerine dokunmama rağmen bulamadım ve gözüm çalışma masasının arkasında duran minik üç katlı bir raf gördüğüm de oraya yanaştım.
"Buldum de bana."
"Hayır, hiçbir kitapta birşey yok, hiçbiri kapı falan açmıyor." derken bulduğum rafta kitaplarla oynadım ve rafta hareket edip kapağını açtı ve hedefe ulaştım. ;D
Siyah bir kasa karşımda görünce içimde ki çocuk heyecalanırken "Ekrem kapatmam lazım." der demez telefonu onun suratına kapatıp şifreyi düşünmeye başladım.
Başta doğum tarihimi girdim ve hata verdi, sonrasında Burak ve Abimin doğum tarihlerini de girdim ama hata vermekten başka bir şey olmadı.
Mourir'in şifreleri ya benle alakalı ya da aşırı random sayılardan oluşuyor.
Şifrelerini kendi kafasında kodlamış olsa da herhangi biri tarafından asla çözülebilecek durumda değil.
Kendi doğum tarihini, annesinin doğum tarihini, tanışma tarihimizi, ilk evlilik teklifi tarihini,sonraki evlilik teklifleri tarihlerini ve hatta nişan tarihimizi bile denemeye rağmen hepsi beklediğim gibi hatalı çıktı.
4 haneli?
Aklıma nedendir bilinmez bir şekilde dün akşam üstü çıkarırken o kadar dövmenin arasında gözüm takılan göğüs kafesinin tam ortasında bulunan sayı geldi.
6293? Hayır böyle değildi ama yinede denedim ve beklediğim gibi hatalı çıktı.
94 de olabilir.
Acaba aşağı inip "Aşkım tişörtünü bir dakika çıkarır mısın? " desem çok mu garip kaçar.
Sorarsa da hiç merak ettim, kaslarını özledim derim.
Zekice bence..
92? Öylemi miydi diye düşünürken şifreyi 6292 girdiğüm anda kapı açıldı.
Ben ajan gibi kasanın önünde duruyordum
Ne kadar hızlı geçerseniz o kadar hızlı bölüm gelir. UNUTMAYALIM VE OYLARIMIZI VERELİM.
Bölge hakkında düşünceleriniz neler?
Hain kim?
🎀🎀🎀
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
82.59k Okunma |
8.89k Oy |
0 Takip |
65 Bölümlü Kitap |