98. Bölüm

52°Burak Turgut°

☆Evosss☆
esmeryazarrrr

 

Bugün gündemimizde bir ihanet var 🥺

 

 

​​Çok bir şey söylemek istemiyorum bende beklemezdşm ki biliyorsunuz ben yazıyor olsam da bazen karakterler beni bile dinlemiyor.

 

SINIR: 45 OY/70 YORUM (DAHA FAZLA DA OLABİLİR)

 

 

​​​​​​Bekliyor muydunuz? Yani ters köşe oldunuz mu?

 

 

Başlayalım 🦋🦋

 

​​

Mourir ifadesiz bir şekilde Burak'a ilerledi ve bir an için onun yapmayacağını düşündüm ve onun ardından ilerledim.

 

"Burak" diye bağırdı Mourir ve müzik onun sesini kısmış olsa da Burak çatık kaşalarıyla bize döndü.

 

"Abi? "

 

"Saat 3 civarı nerdeydin?

 

 

🌺🌺🌺

 

Flashback

~​​​​18 yıl önce~

 

Burak'ın Anlatımıyla

 

Etrafımdan insanlar geçip gidiyordu, tanımadığım yüzler, sert bakışlar, üzgün olanlar ve etrafa nefretle bakan bir sürü insan çöp konteynerin yanından geçip gidiyordu.

 

Ayağa kalkıp hep yaptığım gibi yürümeye başladım, karnımın guruldama sesi duyuluyordu ve yanlışlıkla çarptığım kadın diğerleri gibi önce üstüne temizlemek yerine ellerini omzuma yerleştirip beni tutup "Tu vas bien, bébé (iyi misin yavrum)" dedi gülümseyerek.

 

Ne dediğini anlamıyordum ve yine karnım guruldadı, kadın kir pas içinde olan elimi tutup " Allons-nous manger ? J'avais faim (Yemek yiyelim mi? Bende acıktım.)" dedi ve bilmediğim sokaklarda beraberce beni de ardından sürüklemeye başladı.

 

Korkmuştum ve nereye gittiğimiz, ne yaptığımızı bilmiyordum.

 

Hatırladığım en eski olaydı bu, Fransa'ya nasıl geldim hiçbir fikrim yoktu ama buraya ait olmadığımı biliyordum.

 

O gün yemek yemiş ve yeni kıyafetler aldığımı hatırlıyorum ama sonrası yok ve kendimi yetimhane de hatırlıyordum.

 

Yaş yaş çocuk yalnız bırakılmıştı. Hiçbirini konuşurken anlamıyordum ama kimse de benimle konuşmaya hevesli değildi, tüm günüm yetimhanenin bir köşesinde sessizce oturup bu yeni dili öğrenmeye çalışırdım.

 

Bir yıl kadar sonra tek bir arkadaş edinmiş hiçbir şey yapmama rağmen herkesin nefretini kazanmıştım.

 

Belli bir doğum günüm olmadığından sadece cebimde bulunan Burak Turgut 5 yaşında yazan not olduğundan her yıl bir yaş daha eklerdim ve hiçbir zaman doğum günü kutlamazdım.

 

Bu hâlâ geçerli benim bir doğum günüm yoktu ve bir gün seçip bunu kutlamak aptalık.

 

Fransa'ya gittikçe alışırken artık Türkçem gittikçe silinmişti ve her zaman yaptığım gibi yemekhaneden yemeğimi alıp hızla uzaklaşmaya çalışıyordum ama geldiğimden beri olduğu gibi yine René etrafında ki benden yaşça büyük çocukları gönderip bana saldırtmıştı ki bu hayatımda yediğim ilk büyük dayak olmuştu.

 

İlk demiyorum çünkü daha önce çok dayak yedim bu yedim ilk en büyük dayak.

 

Öğretmenler görmelerine rağmen ses çıkarmamış ve ayırmamışlardı ki beni buraya getiren Manon yani sokakta bulan sevdiğim ilk kadın da ortalıktan kaybolmuştu bu da ikinci terk edilişim oldu malûm ilki ailemin bırakması.

 

Bazen hâlâ Manon ile karşılamak istiyorum. O bana sevgiyle bakan ilk kişiydi.

 

Herkes çıktıktan sonra elimin tersiyle burnumdaki kanları silip yerde duran üstüne basılmış ekmeği alıp hep olduğu gibi en köşeye gidip oturdum ve küçük parçalara bölüp yere dizdim ve arada bir kaç parça ağzıma attım ve minik dostum yani tek arkadaşım geldi.

 

Edindiğim ilk arkadaş bir fareydi tabi bana alışması biraz zor olmuştu ama bir sonra ikimizde sevmiştik birbirimizi ve temkinli bir şekilde ekmekleri yiyerek bana yaklaştı ve onu avucama alarak sevmeye başladım.

 

Nib Nib ekmeklerini yerken bende ilk olarak çöpte bulduğum ve tadı çok güzel çekirdek çıtlıyordum şanslıyım ki aşçının dolabında bulmuştum ve oradan çalmıştım tabi daha sonra beni bulup dönmüştü ama o bugünün konusu değil.

 

Yediğim ilk şey çekirdek olduğundan belki de bu kadar çok seviyorum.

 

Nib Nib ekmeklerini bitirdiğinde önüne bir kaç parça daha dizdim.

 

Eğer o gün biraz daha Nib Nib ile kalsaydım belki de burada daha huzurlu yaşayabilirdim.

 

Karnımın gurulduğunu hatırlıyorum ve Nib Nib tekrar ekmeğine giderken bende hâlâ burnumdan akan kanı temizlerken koridordan gelen ses gittim.

 

Genelde dayak yiyen ben olduğum için bir başkasının kavgasını izlemek aşırı rahatsız etmişti ve René kendinden yaşça küçük bir çocuk ile kavga ettiğinden çocuğu korumak için bir anlık cesaretle ileri atıldım ve ikisini ayırmaya çalışırken kim olduğunu bile bilmeden birini sertçe ittim.

 

Aslına bakarsanız biraz pişmanım çünkü her şey değişmişti, tüm düzenim bozulmuştu ama bir yandan da bu iğrenç yerden bir süreliğine kurtulduğumdan habersizdim.

 

O gün sonrasında ne olduğunu hatırlamıyorum çünkü korkuyla titriyordum çocuktan haber yoktu ve beni bir yere götürüyorlardı.

 

6 ay kimse ile konuşmadığımı hatırlıyorum ondan sonra Centre éducatif fermé (CEF) kapalı rehabilitasyon merkezinde psikologlar ve sosyal hizmetliler benimle ilgilendi ki normalde ziyaret edilebilir bir yerde olsam da kimse gelip gitmemişti beklenilen gibi...

 

Ama Nib Nib nasıl geldi bilmiyorum ama o gelmişti.

 

1 yıl, 2 yıl sosyal hizmetler de ve 3 yıl da yetimhane de geçtikten herşey normale dönmüştü.

 

Nib Nib yaşlanmıştı, eski çocuklardan kimse kalmamış hepsi evlat edinilmiş ve yeni gelenlerin diğerlerinden farkı yoktu.

 

Yine bir kavga oldu ve ben yine aptal gibi ayırdım.

 

Ve o gün hayatımda bir dönüm noktası olmuştu. Bir dönem bitmiş yerine yeni bir dönem başlamıştı.

 

Bir çocuk daha sırf yardım etmek istememle ölmüş, mahkeme de hakim bir dakika bile konuşmama izin vermemişti, beni savunan kimse olmamıştı ve çocuk hapsine girdim.

 

2 yıllık bir cezam vardı ve ben geldikten 5 ay sonra ile biri girdi. Etrafa nefretle bakan, kimse ile muhatap olmayan siyah saçlı ve iki gözü de birbirinden farklı olan, beyaz tenli yakışıklı bir çocuk.

 

Çantasını bir ranzanın üst yatağına fırlatıp yukarı çıktı ve ona bakan bizleri umursamadan yatağa girip uyudu.

 

Ve arkadan Charles yani koğuş ağası çocuk burada ki herkesten daha büyük olduğundan herkesin ona itaat etmesini sağlıyordu. "Yeni çocuk kalk, kendini tanıt, işlerin var." diye Fransızca bağırdı.

 

Yeni çocuk hiç duymamış gibi kıpırdamadı ve battaniye ile yüzünü de örttü.

 

Ben tüm kavgalardan uzak durmak için yatağımın en ücra köşesinde olanaları izlerken bana dönüp "Bir şeyler hazırla acıktım." diye bağırdı Darwin

 

Hep böyle yavşaklara denk geliyorum ben.

 

12 yaşına gelmiştim bile ve hâlâ yalnız, korkak ve herkesin nefret ettiği bir çocuktum.

 

Hapis günlerim böyle geçmeye devam etti. İnsanlar işlerini bana yaptırır ben kimseye bir şey diyemezdim ve çıkmama az kalmıştı, buradan sonra ne yapardım o zamanlar bilmiyordum.

 

Eğer o gün işlerin buraya kadar uzayacağını bilseydim yine aynı şeyleri yapardım. Pişman değilim.

 

Darwin 17 yaşında bir çocuktu ve çıkmasına yalnızca birkaç gün kalmıştı bu yüzden benim üstünde ki baskısını daha da artırmıştı.

 

Öğlen saatlerinde elinde ki elmayı kafama fırlattığında bağırdığımı hatırlıyorum ve o an herkes bana dönmüştü. " Ne vous occupez pas de l'enfant (Uğraşma çocukla)" diye bağırdı Mourir ve Darwin sırıtarak yeni bir elma aldı sepetten elinde atıp tutarken " Tu veux te faire tabasser ? (Sende mi dayak istiyorsun?)" dediğinde Mourir derin bir nefes alıp önüne dönmeden kolumdan tutup beni kendi yatağının tarafına çekmişti.

 

Darwin diğer çocukları da çağırıp Mourir'in etrafını sardılar. Uzakta izlemekten başka bir şey yapmaktan korkuyordum. "Mourir ? Pourquoi ont-ils laissé ton nom mort ? Ils l'ont peut-être fait pour mourir prématurément.(Mourir? Senin adını niye ölüm bırakmışlar? Belki de erken öl diye yapmışlardır?)"

 

Bende ilk zamanlarda adı niye ölüm diye düşünmüştüm ama onun durumuda benden farklı değildi.

 

Babası, Ekrem Ayaz daha doğmamış olan oğluna duyduğu nefreti kusmak için adını Mourir bırakmıştı. Ölüm bırakmıştı.

 

Ben bunu çok sonra öğrenmiştim ama Darwin az sonra bunu öğrenecekti ve ölmeden gördüğü son şey Mourir'in renk değiştiren gözleri olucaktı.

 

Bunların olayı birkaç hafta önceye dayanıyordu Mourir annesinin fotoğrafına bakarken Darwin laf atmıştı ve Mourir onu öldürmeye yemin etmişti.

 

Mourir ortada sıkışırken çocuklardan biri Darwin'in eline bir bıçak verdiğinde ben olsam korkup kaçardım ama Mourir gözünü bile kırpmadı ve o dik duruşundan hiçbir şey eksilmedi.

 

Yüzünde bir gülümseme oluştu ve çocuklar önlerini kapattığında bende yatağın üstüne çıkıp izlemeye başladım ve ben tırmanırken ne olmuşsa Mourir, Darwin'in kafası tutup demire yapıştırdığında diğer çocukların saldırmalarını beklerken geri çekilmişlerdi ve Darwin'in çığlıkları her yeri inletirken Mourir onu bırkamadı.

 

Çocuk nefessiz kalana kadar o soğuk yatak demiri ile kalmıştı.

 

Etrafta ki diğer çocuklardan da çığlıklar yükselmeye başladığında yataktan inip ikisini ayırmaya koşmuştum.

 

İçeri gardiyanlar girerken Mourir'i çocuktan uzaklaştırmayı başarmıştım ama çocuğun cansız bedeni yerde yatıyordu.

 

O gün öğrendiğim diğer şey ise Mourir'in babası hakkında olan her şeyden nefret etmesiydi.

Ekrem ile konuşan biri bir daha Mourir ile aynı masaya oturmazdı.

 

Gardiyanlar tüm odayı aradıktan sonra defalarca sordukları "kim yaptı" sorusunu tekrarladı ve diğer çocuklar korkudan susarken Mourir ise benim yüzümden susuyordu.

 

Daha fazla tutamayacağımı anladığımda ve Mourir'i de tutamayacağımı anladığımda " Je l'ai fait (Ben yaptım?) " diyerek ortaya çıktım.

 

Ve bu da hayatımda yediğim ikinci en büyük dayak oldu.

 

Mourir araya girmeye çalıştı, ben yaptım dedi ama kimse ona inanmadı çünkü o gerçek Fransızdı ve ben kimsesiz ve buralı değildim bu yüzden benim Darwin'i benim öldürdüğüme inanmaları daha kolay olmuştu.

 

İyi oldu aslında çünkü Mourir'in bıradan çıkınca gidecek bir yeri vardı, bekleyen bir annesi vardı ben ise burada daha rahattım en azından yemek var.

 

Cezam artmış Mourir tahliye olmuş koğuşta belli bir huzur oluşmuş ve benim çımış günüm gelmişti.

 

Ben önceki olanları unutmuştum ve beni karşılayacak kimseyi beklemiyordum ama çıktığımda Mourir beni kapıda karşıladı çok şaşırmıştım ama çok da mutluydum.

 

Sonrasında liseden kaldığım yerden devam ettim ve hayatıma bir tane daha canımı bile verebileceğim biri kardeşim oldu.

 

Yusuf Toprak.

 

Ve bu da beklenilen gibi babası tarafından sevilmeyen biriydi ve onun sayesinde unuttuğum türkçemi geri kazanmıştım.

 

Yusuf ve Mourir çocukluk arkadaşı olduğunu öğrenmiştim ve ikisi de biribirine çok fazla değer veriyordu.

 

Hatta bir ara Mourir'in babası tuttuğu bir adama silah verip "oğlumu öldür" demesi üzerine okul çıkışında kurşunlanmış ve yusuf ani bir refleks ile Mourir'in önüne atlamıştı.

 

Tabi bundan önce de Yusuf'a araba çarpacaktı ve Mourir olsun yerine kendini atmaya hazırdı ki ikisine de bir şey olmamıştı.

 

Hep böyleydi ikisi hep çok yakındı ve ben daha az önce plandaydım ama bundan pişman değildim çünkü gerçek ailem gibi olmuşlardı.

 

Yıllar geçti ve Mourir daha da karanlım bir adama dönüştü, Yusuf Türkiye'ye dönünce Mourir ile araları açılmış ve bende Mourir'in her dediğini yapmaya başlamıştım ama bu şey gibi değildi hani büyük patron gibi emir vermiyordu ona yardım etmek, onunla olmak hoşuma gidiyordu.

 

Dövüşmeyi, silah kullanmayı ve cesur olmayı Mourir'in ya kendisinden öğrenmiştim bu yüzden ömrümün sonuna kadar onunla olmaya karar vermiştim.

 

Bir de Maya vardı, ismini ilk dıyuduğumda egoist, zengin bebesi, şımarık biri gibi gelmişti ve Mourir yalnızca ondan bahsettiğinde gözleri parlıyordu.

 

Çok fazla kadınlardan bahsetmezdi, daha çok Yusuf gibi tek gecelik ilişkilerle giderir ve bir daha o kadınların karşısına çıkmazdı. Ben size tam tersi şekilde gerçek şikayet inanır ve yalnızca onu beklerdim bu arada hâlâ öyle.

 

Çok kadın hiç kadın demektir.

 

21 yaşıma geldiğimde Mourir de 27 yaşına girmişti ve artık para karşılığında adam öldürme işi gittikçe büyümüştü. Kiralık Katil'e dönüşmüştü.

 

O kendi krallığını kurmuştu.

 

Maya'nın ismi gittikçe çok geçmeye başlamıştı ve Mourir artık yaptığı işlere bile odaklanamıyordu. Durduk yere onun adını anıyor, ne yaptığını merak ediyor ve kızı izleyip her adımını takip ettiriyordu.

 

Maya'nın da o zamanlar çevresi bayağı geniştir, bir yandan Kara, akın diğer yandan Kaan, koltuk kapmak için Kara ile girdikleri yarış, Sinan denen bir şirket sahibi, Büşra denen sözde en yakın arkadaşı ve Kaan'ın kankası olan Can.

 

Türkiye'ye gitsekte Mourir Maya ile konuşmamakta kararlıydı ve bu sürede Ekrem ve Mourir de tamamen düşman olmuşlardı.

 

Türkiye'ye geldiğimizde ilk işim ne kadar hoşlanmasam da Mourirden gizli olarak Karayı araştırmıştım ve asıl amacının intikam olduğunu çok önceden öğrenmiştim ama beni şaşırtan asıl şey aslında Kara amacını Maya'ya söylemişti. Maya aptal gibi sonunda öleceğini bildiği hâlde onun ardından gidiyordu.

 

Bu yüzden ilk başta Maya'nın bir aptal olduğunu düşünüyordum. Birini değiştirmeye çalışıyordu ama değişmeyeceğini o da biliyordu.

 

Sonrasında Mourir kaldığı yerden devam etti işlerimiz eskiye dönmüştü çünkü Maya bir başkasından hoşlanıyordu ve bu yüzden vazgeçmişti ve o yıl daha önce hiç yapmadığı kadar insan öldürdü.

 

Yepyeni yollar ile yeni şeyler deniyorum ayağına binlerce insan öldürdü. Bombayla patlatılanlar, yakılanlar, kesilenler, kurşunlananlar ve daha nicesi sırf Mourir'in kıskançlığının bedelini canları ile ödediler.

 

Her zaman yapardı ama genelde para karşılığında yapardı bu işleri ama artık umursamıyorum ayağına kafayı yemişti.

 

Sonra Lucas var. Mourir'in benden sonra en yakın adamı, Lucas'ın bir ailesi vardı ama annesi onları bırakıp gitmişti ve Lucas 15 yaşında kız kardeşi ve 5 yaşındaki kardeşine bakmak için kumarhaneye alınmış ve oranın da sahibi kız kardeşine tecavüz sonucu öldürmüştü ve Lucas adamı öldürerek ilk cinayetini işlemişti.

 

Mourir ile tanıştığında 20 yaşındaydı. Yüzünü güldüren çok bir kimse yok ama mutsuzluktan değil doğası gereği gülmüyor Mourir gibi ama bu aralar yüzünü güldüren biri var galiba... Ecrin. Bilmiyorum ama bana Ecrin ile yakışıyorlar ve galiba ondan hoşlanıyor.

 

O kız hakkında da Maya'nın bilmediği çok şey var mesela aslında Ecrin üvey bir çocuk ve eskiden Alman bir adam ile nişanlıymış ve adam bir trafik kazasında ölmüş ve o adamın araştırdığımda gerçekten de Mourir'e çok benzediğini fark ettim.

 

Yani kızın psikolojisi bozuk, Mourir ile yakınlaşmaya çalışırken aslında ölen nişanlısını görüyor olmalı.

 

Mourir'in lansman gecesi sunumudan sonra Fransa'ya dönmek üzere hazırlanmıştık ama Toprak malikanesi aniden boşaltıldı Yusuf'un sevdiği kız ortadan kayboldu ve Maya evde tek kaldı ve Mourir bir toplantıya sokuldu. Her şey üst üste gelince Maya'nın evine adam gönderdim ve Kara benden önce davranıp Maya'yı kaçırdı.

 

Bundan sonra da zaten bildiğiniz hikaye Mourir ve Maya'nın aşkı, Büşra'nın ihaneti, Yusuf'un yeni sevgilisi, Mourir ve Maya'nın benim ilk maaşımla aldığım langırtın üstünde sevişip hayvanlar gibi onu kırmaları ​​​​​​, Sandra'nın ortaya çıkışı ve Mourir'in yok olması.

 

Aslında Mourir'in ölmediğini bir çok şeyden anlayabilirlerdi ama Maya delirmişti ve kimse onun kafasını karıştırmak istemiyordu yoksa Yusuf onun yaşadığını çok kolay öğrenebilirdi.

 

Planda ölmek yoktu ama Mourir "ben ona zarar veriyorum." deyip Brezilya'ya gidip orada yaşantıya başladı ve orada da yeni bir skor kırdı. Gittiği 3 yıl içerisinde 2 yıl boyunca gizli katilam yaptı. Her gün yüzlerce insan ölüyor, kaçırılıyordu ve bir anda yaşantılarına dair bir iz kalmıyordu.

Saçma. Yakalanmadı polislere ya ki bir baba acısı yaşanana kadar neyse ki tam zamanında orada olmuştum.

 

Hapise gir çık, Türkiye'ye dön ve tüm olayların yeniden ben de patlaması.

 

Yani insanları umursayan biri değilim ama Maya'ya 3 yıl boyunca yardım edip, geceleri intihara kalkışmasın diye başında bekleyip, her daim yanında olduktan sonra bana bencilsin demişti. Hayatta hiç kimse ile bu kadar ilgilenmemiştim.

 

Şimdi de mavi kart olayı, gerçekten bana yaptıkları bunca şeyden sonra ne bekliyorlardı ki

 

Mourir ve Yusuf her zaman benim ailem gibi olucaktı ama artık görevimin sonuna geliyordum.

 

İhanet ile suçlanmıştım. Hayatımda hiç yapmadığım bir şey ile...

 

Gerçek ihaneti yapan değil, yapmadığı halde suçlanan hisseder.

 

Ben o gün Meral'i almaya gitmiştim ve kulağa saçma da gelse sadece eğlenmek için silah kullanmayı öğretiyordum ve kurşun omzuma denk geldi.

Mavi Kartları bırakanın da oradan vurulduğunu henüz bir kaç dakika önce öğrendim.

 

Bugün bir şey daha öğrendim Bazen en büyük ihanet, hiç işlememiş bir günahın bedelini ödetmektir.

 

Benden bu kadardı.

 

Mourir belki benden şüphelenmiyordu ama şüphe edenler vardı.

Silahımı son kez kaldırdım.

 

Kafama dayadım.

 

Evett ben size yapmayın, etmeyin dedim. Ben size Burak yapmaz dedim.

İnanmadınız.

 

🥺😢😭

 

Burak ile aşk yaşayanlar bile onu sattı. Oy ve yorum sayılarınıza bağlı olarak yaşamasını sağlayabilirsiniz (belki)

 

Öptüm, kaçtım, bayyyy

​​​

​​​​​

 

 

 

 

Bölüm : 17.02.2025 20:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
☆Evosss☆ / Mafya Kızı / 52°Burak Turgut°
☆Evosss☆
Mafya Kızı

82.59k Okunma

8.89k Oy

0 Takip
65
Bölümlü Kitap
1. Boks Torbası2°Gülüm°3°Yakışıklıymış°4°Boku Yemişke°5°Aksiyon⚔️°6°Sar Bezin Gücü Adına🧽°7°Cafer Sıçtık Bez Getir💩°8°Arsızlığının Sınırı Yok 🤔°9°Kerenkele Kaan🦎°10°Kudur Köpek°11°Yeter Bığhtıkk°Özel Bölüm 🎄🎅🔔❄12°Kaos°13°Toplantı Olayy💅14°Görev Başında°15°Yıldızların Altında°16°Ateşin Ortasında🔥°17°Mourir♾️❤️°18°Adam Öldürmece°19°Mafya Kızı💜°20°Göklerde Kartal Gibiydim🦅°🌆Özel Bölüm🥁😴Whatsapp Kanalı21.Bölüm22°Fırtına Öncesi Sessizlik°23°Ölüm Kalım Meselesi°24°Fransa'da Teklif°25°Ne sandın Cerram°26°Mourir'i Sinirlendirmece😈"27°Şaka Şaka Gül Diye°28°Rekor Kaçırılma°29°Deccal Kaynana°30°Langırt Masası🙈🙉🙊°31°Öldürmeliydik°32°Seçim Vakti°33°Kabullen°34°Her yerde O35°3 Yıl Onsuz°36°Yer Cücesi°37°Ölmez Her Hâlde°38°Kurşunlar🤡👹°39°Lansman🧚‍♀️🦋°40°Denizin Ortasında 🥶💨°41°Kurşun Yarası😉°42°Gece Kulübü🍻🍷°43°Maya Toprak°44°Yeni Bir Sorun°45°Hatırlamıyorum°46°Kandırmaca°Quiz47°Tanışma Merasimi°48°Özel Oda°49°Anlaşma Teklifi🃏🧩°Duyuruuu ÖNEMLİ50°Gizli Görev°51°Evlenmeden Sabıkalı👮🏻👀°52°Burak Turgut°53°Fırtına Öncesi Kahkahalar☠️°54°Ufak Tefek Ajanlıklar📞📸°55°Parıltılı Bir Düşüş 🌟°56°Deprsif Bir Gün😔☠️°57°Minik bir ziyaret 🎊°FİNAL°Kanlı Düğün🩸💍°AÇİKLAMA💖🏁Final2° Akşam Yemeği°
Hikayeyi Paylaş
Loading...