Sınır geçilmedi 🥺, ama beğendik demiştiniz. 200 kişinin okuduğu bir bölümde 45 kişi bile oy vermiyor ve bu gittikçe moralimi bozuyor.
Yazma isteğim bile kaçabiliyor ve bu da bölümlerin geçikmesine neden oluyor. Yine de unuttuğunuzu düşünmek istiyorum.
Lütfen oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayalım.
6 Şubat depremin üzerinden iki yıl geçti, çoğumuz sevdiklerimizi kaybettik hepinize baş sağlığı diliyorum. 🖤🖤
SINIR : 40 OY/ 65 YORUM 🖤
Büyükelçinin içeceğine bir şeyler karıştırılmıştı ve adam orada yığılıp kaldı. Ölmemesi iyiye işaretti çünkü Mourir'in tekrar hapse gir çık yapması demek yılların gidişi demek.
Bu da düğün işinin yine ve yine çöp olması demek.
Mourir de hapse girmeye dünden niyetli olduğundan sadece büyükelçinin bu işin peşini bırakması için dua edebilirdim.
Eve adım attığımda annem mutfakta yarın için bir şeyler hazırlıyordu, abimler kendi evlerine gitmişler ve de babam çoktan uyumuştu.
Burak "Sultan anne bu gece burada kalayım diyorum? " diye bağırdığında annem mutfaktan koşarak çıktı. "Üst odaların hepsi boş, istediğine yerleş oğlum bunu soruyor musun? "
Bazen diyorum ki annem melek, bazen de diyorum ki bir insan nasıl bu kadar takıntılı, psikopat olabilir.
Burak yorgunlukla daha fazla konuşmadan yukarı çıkarken ben salonda oturup ayakkabımı çıkardım ve o zaman derin bir nefes alabildim.
Kesinlikle bu sosyete işi benlik değil ve hemde hiç değil.
Çıplak ayakla yere basmak o kadar iyi geldi ki sanki yorgunluğumun yarısı uçup gitmişti ve şimdi sırada merdiven çıkmak var.
Son gücümle de merdivenleri çıkıp odama girdiğimde Mourir'i yatağımda komidinin üstünde silahı ve o telefonda onun eviymiş gibi takılırken gördüm.
"Çık git odamdan" diye kısık bir şekilde bağırdığımda benim geldiğimi fark edip yatakta doğruldu.
Sırıtıp "Demek ki herkes ile iddiaya girilmezmiş dimi Maya Hanım" diye övünmeye başladığında elimde duran topuklu ayakkabıyı üzerine fırlattım.
Ayakkabım ona değmeyince elimde duran diğer topuklumu da fırlattım bu sefer de sırf ben "dur" dedim diye kıpırdamayıp ayakkabının kafasına çarpmasına izin verdi.
Ama içim acıdı böylede ve durunca eğlenceli değil.
"Geçti mi sinirin, bir insan neden kaybetmeyi hazmedemez ki" diye söylendiğinde yatağa çıkıp ağzını kapadım.
"Kaybetmeye değil, senin imzana sinirliyim" dedim ve gözlerinin içi güldü.
Görev adama mesaj götürmekti ve kalkıp adama zehir verdi ve bunu normal karşılamamı bekliyor.
"Normalde o kısım yoktu ama adamı sevmedim."
"Sevmedin diye kimseyi öldüremezsin."
Sırıttı ve silahını alıp şarjörü çıkardı "Bana kim engel olacak? " dedi ve bir kurşun çıkarıp ışığa tuttu. "Ben engel olucam" dediğimde elime kurşunu bırakıp "Ol bakalım."
Kurşun hediye etmek ne demekti ki?
Bir süre sonra adamı bayılttığı için tekrar dövmeye başladım ve ben ona tokat ve yumruk atarken o da kısık sesle gülüyordu.
O güldükçe ben daha fazla sinirlendim ve elime aldığım yastığı kafasına çektim. Onun da eli armut toplamadığı için diğer yastığı alıp tokat atar gibi suratıma yapıştırdığında yataktan düşüp yer ile birleştim.
Ben kalkamadan yataktan inip yastığı kafama kafama yapıştırmaya devam etti, arada bende ona vursam da asla onu deviremedim ve aksine bana son vurduğu yastıkla ikimizde kahkahalarla gülüyorduk ve yastık patlamıştı.
Birden kapı açıldığında ben yerde yığılmış hâlde, Mourir bi' patlayan yastığa birde bana bakıp gülüyordu, üzerimizde uçuşan pamuk ve kapıda elinde kepçe ile sinir ve şaşkınlıkla bize bakan annem duruyordu.
"Ben size görüşmek yok demedim mi?" diye bağırdı ve Mourir'e bakıp "Sen nasıl girdin evime" diye elindeki kepçeyi sallayarak bize doğru yürüdü.
Ben ciddi kalmaya çalışırken Mourir "Tanrı misafiriyiz" dediğinde ben tekrar ciddiyetini kaybedip yere yapıştım.
Mourir beni ayağıyla susmam için dürterken annem "Çık, çık evimden. Yarın düzgün gel" derken Mourir'i gömleğinin ucundan tutup çocuk götürüyormuş gibi dışarı götürürken Mourir de mahkum gibi "Elveda" diyerek el salladı.
Annem onu bırakıp geldiğinde ben az da olsa odayı toparlamıştım ama yine de içinde kalmasın diye gelip dakikalarca azarladı ve tekrar kepçesiyle aşağı indi.
🌺🌺🌺
Sabah, akşam o kadınların dedikoduları yüzünden içtiğim içkiler yüzünden kafam patlamaya hazır bomba gibiydi.
Hiçbir şey yapmadan dakikalarca yatakta oturdum ve kapım çalındığında bu evde huzur yok diye düşünürken "gel" dedim ve dün gördüğüm hizmetlilerden biri girdi.
"Efendim polisler sizi bekliyorlar. Kapıdalar" dediğinde başta şaka olduğunu düşündüm. Ama kadın bana niye şaka yapsın ki
Baş ağrım, kabarmış saçlarım ve yıllardır sadece yenilediğim hello kitty pijamalarım ile yataktan çıktığımda ayağım battaniyeye takıldı ve tekrar parkeler ile bütünleştim.
Hizmetli kızın kıkırdamasını duyduğuma bende gülümsedim ve beni yerden kaldırması için elimi uzattım.
Aşağı indiğinde annem "yine ne bok yedin" bakışlarıyla bana cesaret verirken kapıda tıpkı filmlerde ki gibi şapkalı mavi üniformalı polisler vardı.
Yaa ben ilk kez tutuklanıyorum da biraz heyecanlıyım.
Ama ne yaptığımı bilmiyorum.
Olsun en azından bir şey daha deneyimledim dimii, bardağın dolu tarafından bakmalıyız.
Ayyy! Kalbim hızla çarpıyordu ellerimi kelepçe için uzatırken yüzümde aptal ve koca bir gülümseme ile "Maya benim" dedim ve annem avucunu alnına yapıştırdı.
Şuan "neden böyle bir kızım var? " diye düşünüyor.
Polis başta şaşırsa da "Kelepçeye gerek yok, Maya Hanım. Emniyete kadar bizimle gelmeniz yeterli. "
Yüzümde ki gülümseme donarken göz devirdim ve ellerimi sallayıp polisin kulağına "Ben hiç tutuklanmadım bir kere kelepçe takar mısınız? " dedim ve polis sanki yanlış anlamış gibi çapkın bir gülümseme ile bana baktı.
Yaa ama ıyyy, gerçekten polis olup kelepçe deyince aklına o gelemez yaa, iğrençsin.
Piç.
Adama iğrenerek bakarken suratına yumruk atmamak için kendimi tuttum ve ileride duran polis arabasına dört yürümeye başladım.
Hevesimi kırdı pislik adam. Namusunla görevini yapsana.
Ben sana gösterirdim de bugün mutlu bir günüm.
🌺🌺🌺
Olay şu; Dün geceki davette ki olay da Mourir değilde bir kadından şüphelendikleri için oraya gelen çoğu kadın ifade için gelmiş.
Sorun ise şu; ben Mourir'i satmamak için bilmiyorum dedim ama komiser daha fazla üstüme gelince bende kavga çıkardım ve nezarethane'ye atıldım.
Böyle beklemiyordum adam "Aklı başına gelsin" deyip beni buraya attı.
Aç kapıyı gardiyan, sevdiklerim yok burdaaa
İçeride bir çingene abla ki bunu kötü anlamda söylemiyorum. Ve bir de yanında fuhuştan içeri atılmış bir başka kadın vardı.
Bunları da mı düğünüme çağırsam ne.
Fuhuşçu teyze yanıma yaklaşıp sabahtan yaptığı gibi "Burada çıkınca mutlaka beni ziyaret et. " dedi ve saçlarımı okşadı.
Çingene abla da "Uzak dur gızdan oroosbu" diye bağırdığında fuhuşçu abla ona yaklaşıp "Sen ne biçim konuşuyorsun benimle" deyip elini beline yerleştirdi.
"uuşt küpek suratlı, uzak dur benden sıçarım ağzına" diye o da onun üstüne yürüdüğünde ben araya girdim ve ikisini ayırdım.
Çingene abla kolumdan tuttuğu gibi beni sağa çekip fuhuşçu ablaya göstererek "Gızz azcık uyanık ol bu köpek suratlı seni siktirecek" dediğinde dayak yememek için gülmemi tutup kafamı salladım.
Fuhuşçu abla giydiği kırmızı gömleğin birkaç düğmesini açtı ve biraz daha aşağı çekiştirdi ve göğüslerini gözümüze soka soka demirlere yapışıp "Çıkarın beni artık buradan amaa, sıkılıyorum." dedi ve koridorda duran komiser göz devirip önünde ki dosyalara gömüldü.
Benimde ben buradan çıkarın diye bağırasım var.
Yanımızda ise çok elit bir kadın duruyordu ki muhtemelen o da davetten atılmıştır.
Ve Fuhuşçu abla gelip saçlarımı okşayıp "Sana okumamı ister misin? " dedi ve "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek başladı ve okuyormuş gibi yaparak daha doğrusu büyü yapar gibi bir şeyler fısıladamaya başladı.
Çingene abla kolumdan tutup beni çekip "uuşt küpek suratlı, ben uzak dur dedim. " diye bağırdı ve Fuhuşçu abla sinirle ona doğru yürüyüp "Karışma işime, yakarım seni"
"güneşli avada şimşek ateşiyle yanasın" diyerek beni bıraktı ve birbirlerine daha da yaklaştılar.
"Ağzını topla"
"Toplamıyom ula orosbu"
Birbirlerinin etrafında döndüler ve yanımızda duran kadın "Biraz sessiz olur musunuz? Hastayım, lütfen! " diye bağırdığında çingene abla ona dönüp
"aaaastaysaan astaneye gir bea, seni mi dinleyecezz"
Kadında bela çıkmasın diye göz devrip önce döndü.
Fuhuşçu abla fısıladayarak, çingene ablaya bir şey dediğinde çingene abla kadının saçını yapışıp "abee salıncak kurayım ağzının tavanına . sıçayım tabanına sallana sallana orosbii" diye bağırdı. Polisler gördü ama başta müdahale etmediler.
Ben ayırmaya çalışmak istedim ama o kadar dövüş bilgime rağmen girmek istemedim ve zevkle uzaktan izlemeye başladım.
Fuhuçu abla "Kocam siksin seni" diye bağırdığında ben çingene kızar diye düşünürken kahkaha atıp "En azından adamcağız güzel bir şey görür" dedi ve Fuhuşçu abla saçını kurtarıp çingene ablaya tokat attı ve çingene abla yerde.
Sonrasında ise kavga etmek yerine birbirlerini rezil etmek için birbirlerini soymaya çalıştılar ve ben şok içerisinde izliyordum.
Az önce çingene abla fuhuşçu ablanın dar, parlak pantolonunu indirmeye çalıştı.
Yüzleri kızarınca komiser nihayet gelip kapıyı açtı ve onları durdurmak yerine beni alıp dışarı çıkardı.
Çingene abla kavgasını yarıda bölüp demirlere yaklaştı ve "Gızz ben seni çok sevdim bende heeç bara kalmadı kefaret-"
"Öderim abla."
"Gız Allah senden razı olsun, tuttuğun altın olsun, Allah seni sevdiğine kavuştursun." diyerek tekrar kavgasına döndü ve Fuhuşçu abla "Bekliyorum." diyerek bağırdı.
Ben Mourir geldi diye sevinirken hiç beklemediğim biri çıktı.
Adrien?
Türkiye'ye mi gelmiş diye düşünmeden koşarak boynuna atlayıp sarıldım.
Mourir ölü iken bana çok destek olmuştu ve her an yanımda durmuştu.
Garip bir cümle oldu ama doğrusu bu.
"Mayya, tu m'as manqué(Mayya özlemişim seni) " dediğinde ondan ayrılıp göz ucuyla baktım. "Fransızca hâlâ bilmiyorum." dediğimde güldü ve "Öğrenmişsindir sanıyordum. Özledim dedim. "
Sonra biraz daha sohbet ettikten sonra "Benim yerimi kim söyledi?" diye en sonunda soru aklıma geldi ve o da beklediğim gibi "Burak" dedi ve biz gülerken tekrar beni inceledi.
"Daha da güzel olmuşsun. Sana unutucaksın demiştim." dedi ve bunun bilmediği şey Mourir'in yaşadığı olmasıydı.
"Şeyy" dedim ve cümleyi toparlamaya çalışırken arkamdan ismim yükseldi ve ikimiz aynı anda döndük.
Mourir komiserin dolabına yaslanmış bize bakarken Adrien yutkunmam bunu biliyorum çünkü ses geldi ve rengi attı, hayalete bakar gibi baktı.
Sürprizzz
Mourir bize yaklaşırken Adrien'ın belimdeki elı düştü ve "A- ayaz" dedi.
"Evet Ayaz, Seni tekrar görmekte hiç hoşuma gitmedi. " dedi yanımıza gelen Mourir ve beni diğer yanına alıp ilerlemeye başladığında ben kafamı çevirip Adrien'ı yanımıza çağırdım.
Anlatmam gereken çok şey var, belki beraber mavi kartları gönderen lavuğu da buluruz.
"Sen ö- öl- ölmüş-"
"Azrail ile bir süreliğine anlaşma yaptık diyelim" dedi Mourir ve Adrien gerçekten inanıp yerinde dondu.
Gavur adam işte nereden bilecek azraili, cenneti cehennemi.
Mourinho "Bunun burada ne işi var" diye fısldadığında "Hava da çok güzel" diye bir şeyler gevelendim.
Nişana çağırmam gerekiyordu.
Çingene abla ve fuhuşçu ablayı da çağırsam? Annem, Mourir'in üstüne geldiği anda Çingene abla laf soksa sonra fuhuşçu abla da Ecrin'i alıp gitse, offff harika plan.
Onların da kefaretini ödedikten sonra karakoldan çıktık ve kapı da abim ile karşılaştım.
Mourir de onun neden geldiğini bilmiyordum olacak ki bana baktı, "Maya benimle gel. İşimiz var" dedi abim ve Mourir ile konuşmadan benim elimi tuttu ve arabaya bindirdi.
Kapıyı kilitlerken acaba benim hakkımda ne öğrendi de sinirli diye düşünürken Adrien de Mourir'in yanında durdu ve Abim Mourir'e bir şey söyledi ve bana yöneldi.
Abim gelirken ben masum masum Mourir'e el salladım oradan da Adrien bana aynı şekilde el sallayınca Mourir aniden ona döndü ve Adrien elini indirdi.
Adrien kısa değil ama şuan Mourir'in yanında böyle kalıp olarak çok küçük kaldı ve komik duruyor.
Galiba sporu bırakmış.
"Abicim, canım, ne oluyor? "
Abim gaza basarken ben emniyet kemeri mi takıp "Ne yaptım? " diye bağırdım ve cevap şu oldu. "Görüşmenizi istemedim. Neden derse de keyfim, kahyam, ve oğlum ile öyle anlaştık."
Takılmam gereken buymuş gibi "Clara? " dedim ve abim normal hıza dönerken sırıtarak "Size karışmamı istemedi. Bu yüzden karışmaya geldim."
Şunu birgün hanımcı olarak görmeden ölmek istemiyorum.
Yakışır da yani, hani ne biliyim karısının her istediğini yapan, yemek yapan, ilgi veren bir koca olsa harika olurdu ama bu baya zaman alacak.
En azından Hazar'ı seviyor.
🌺🌺🌺
Saatlerce arabada dolandıktan sonra abimin aslında beni evden uzaklaştırmaya çalıştığını böyle ikinci saatin sonu gibi fark ettim.
Eve girdiğimde her şey o kadar güzel görünüyordu ki.
Beyaz balonlar tavanda, güzel bir dekor, bahçede masalar ve havuz başında akşam parti var ve beni abin hazırlattı diye bağıran bir hoparlörler.
Her yer öyle güzeldi ki rüyadaymışım gibi hissettim.
(Yazardan: Çok eğlendiğiniz bir günün ardından berabat, ağladığınız bir gün mutlaka olur bu karmadır. Çok güldüysen çok ağlarsın. İhihihhii :))) 😉 )
Önce isteme olucak sonrasında size davette çağırdığım herkes burada olucaktı, ve partiiii.
Tabi yüzük takılırsa...
Hazırlıklar yapılırken bende odama çıktım ve hiç şaşırmadığım gibi Meral Fransa'dan gelmişti.
Ona koşup sarıldığımda beni zorla kendinden ayırıp "Sonra sarılırız" dedikten sonra aldığı elbiseleri yatağa dizdi.
Ve ikimiz de aynı kıyafete baktık.
Toz pembe, uzun, yırtmaçlı ve kol detaylı çok tatlı bir elbise.
(Elbise oy birliğiyle kanal da seçilmiştir 😍)
Giyindikten sonra Meral'i aşağıdan çağırdılar ve ben kuaförler saçlarımı yolmasın diye kendim yaptım.
Etrafıma bakıp birşey aramaya başladım birkaç saniye içerisinde aradığım şeyi unuttum ve banyoya gidip bakınmaya devam ettim.
Ben ne arıyordum bee
Aaa! Ne aradığımı unuttum.
Odamdan birşeyin kırılma sesi duyulduğunda kapıya bakma gereği bile duymadım ama sonra eline batar diye düşününüp içeri girdim.
Yatağımın üstünde bir mavi kart ve pencerede duran yalnızca gözleri görünen bir maske takıyordu ve kan rengi bir lens takmıştı.
Kim olduğu asla belli olmuyordu, görünen ek şey gözler kaşları dâhi görünmüyordu. Elbisemi süzdü ve gözlerinde bir nefret parıldadı.
"Sen kimsin" derken silahı ve telefonumun durduğu masama doğru yan yan ve yavaşça yürümeye başladım.
Arkasından silahını çıkarıp bana doğrulttu ve ölücem diye korkuyla yana atıldığımda kurşun sesi duyuldu.
🌺🌺🌺
"Yaşamayı hak etmiyorsun. Onunla evlenmeyeceksin, ben buna izin vermem. Senin Beyazın o adamın kanı ile süslenecek."
Kart elimde defalarca onu okurken herkes sessizleşmişti.
Mourir'in geldiği gibi gelmişti, onun her geç buraya tırmandığını biliyor olmalıydı.
Adam benim arkamdaki aynaya sıkıp ortadan kaybolmuştu, kimse fark etmemişti ve Mourir söylediğine göre omzundan vurmuştu.
Abim elini omzuma attığında gülümsemeye çalıştım ama hâlâ korkuyla titriyordum.
Kimdi bu?
Neden evlenmemize karşı? bu kim olabilir ki?
"Eğer her akşam odana birini alırsan bu olur" diye bir şey olmamış gibi dalga geçmeye başladı.
Daha doğrusu güldürmeye çalışıyordu ama tam başardığı söylenmezdi ve dahası Hazar "Beni terk ettin, aldattın" diyerek bana küsmüş saatlerce ağlamış ve şimdi de odasına kapanıp oyun oynuyordu.
Acaba o mu? Adam tutmuş olsa falan. Hayır, Mourir'e göre bu mantıklı bir fikir çünkü Hazar'ın çocuk olduğunu kabullenemiyor.
🌺🌺🌺
Beni içeri almıyorlar.
Mourir anneme, Çağla'ya, Meral'e ve de ne kadar istemesem de Ecrin'e dâhi beyaz lale almıştı yani evde olan her kadın için bir buket beyaz lale almıştı.
Ama bana, bana en sevdiğim, EN SEVDİĞİM çiçeği almıştı.
Tabiki mavi gül almıştı.
Mourir yanında Burak, Lucas ve birde Topal Necati gelmişti.
Beni de salona almadılar ve mutfağa sıkıştırdılar çünkü Babamın adetlerine göre gelin yalnızca kahve getirirmiş.
Ne kadar saçma.
Kahveleri aşçı yaptığında eline tuzluğu aldı ve ben aniden ileri atlayıp tuzluğu aldım.
Meral "Bırak şunu" diye bana seslenirken ben ve hizmetli abla ile bakışırken "Yazkıtır" diyebildim.
Mourir tatlı sevmez ama kahvesine tuz atmak çok acımasızca değil mi? Ben kıyamam.
"Kızım, erkek adam birazcık tuzdan mı rahatsızlanacak" dedi abla ve tuzluğu elimden çekerken ben vermedim ve "Gerek yok. Güzel bir kahve içsin." dedim.
Meral "Bak yeminle çamaşır suyu doldururum. Tuz ekle." diye bağırdığında istemeye istemeye minik bir dokunuş yaptım.
"Daha fazla ekle" dediğinde çok az daha ekledim ve tuzu kaldırdım.
Abla ve Meral bana ters ters bakmaya başladığında "Bakın gerçekten yeter bu kadar" diye kendimi haklı çıkarmaya çabaladım.
Meral önüme geçti. "Abim eğer tuzlu kahve içmeye onunla alay ettiğini düşünücek."
Hizmetli abla da onayla başını salladı ve Meral kahveye pul biber, karabiber, ve daha fazla tuz ekledi.
Tepsiyi elime yerleştirip "Şifa niyetine" dedi.
Kahveyi abimin kahvesiyle değiştirsek ne olur kine
Mutfaktan çıktığım anda ellerim titremeye başladı, kalbim daha hızlı attı ve bir an düşüp bayıldığımı hayal ettim.
Koridordan geçerken bahçede ki parti de müzik ve herkes çok eğleniyor gibi görünüyordu ama ben ölmek üzereydim.
Tüm lise arkadaşlarımı, dershane, benim için çalışan korumalar, Mourir'in üç beş arkadaşı ve geri kalan herkes abimin çevresi ve hepsi yalnızca parti için gelmişlerdi.
Bilirsiniz abimin çevresi biraz fazla geniştir
Koridor bitince daha da korktum ve içeri girdiğim anda komple siyah bir takım ve ilk defa gamzelerini saklamadan gülen sevgilim, hemen yanında her zamanki somurtkan suratı ile Lucas, diğer tarafta ise etrafa boş bakan rengi atmış bir Burak.
Hasta olmuş sanki, bugün neşesiz ve solgun duruyor.
Adrien tabiki Mourir'den uzak bir köşede öğlen olanlar yüzünden korkmuş, çaresizce etrafı izliyordu. Sana da kıyamam bugün.
Ama vicdanım sadece bugün
Ve babamın karşı baş koltuğunda oturan gerçek bir kral: Necati
Yaa bu adam gerçekten aşırı mert, delikanlı bir tabi gözü dönmediği sürece öyle.
Ben ne kadar sakin kalmaya çalışıp yürüsem de bir kere elim titredi ve tepsi sallanınca Necati babamla konuşmasını bölüp "Fehimeye bağlamazsın dimi kızım" diye alay etti.
Annem de sesli nefesler alıp ayaklarını üst üste attı. Hâlâ istemiyor Mourir ile evlenmemi ama evlenicem vermezlerse kaçacam.
Yok ben bugün iyi değilim.
Ben önce babama sonra Necati abiye kahveleri verdiğimde sırada çatık kaşları ile etrafa bakan abim vardı ben ona kahve tepkisini uzattığımda arkadan tekrar Necati'nin sesi duyuldu. "Silah taşımaya, kumarhane açmaya benzemiyormuş dimi"
Ne kadar sevsem de şeytan diyor tepsiyi suratının ortasına yapıştır ama sakinim.
Abim o sözden sonra sırıtarak kahve seçerken ben Mourir'in içmesi gereken kahveyi işaret ettiğinde Ecrin abim arkasından sandalyesini yakınlaştırıp abim kulağına bir şeyler fısıldadı ve abim doğru kahveyi aldı.
Affet beni sevgilim.
Yok ben teyzeme verdiğim sözü tutmayı başaramayacağım gibi duruyor, net öldürürüm bu kızı ben.
Annem'e, Lucas'a, Adrien'a ve Burak'a da kahveleri verdikten sonra Mourir gözlerimin içine bakarak fincanı kaldırdı.
Özür dilerim sevgilim, sana acımadılar pul biber koydular.
Herkesin gözü Mourir'e kaydığında Lucas onu dürtüp "Tekte iç" dedi çünkü ben yalnızca tuz âdetini anlatmıştım.
Mourir'in gülümsemesinden bir gram bir şeyler eksilmedi ve kahveyi bitirdi.
Yanlış bardak mı verdim. Karıştırdım kesin ya da Mourir dayanıyor.
Geçip koltuğuma oturduğumda tepsiyi bacaklarımın üstüne bırakıp tırnaklarım ile oyalanmaya başladım.
Bu zamana kadar havadan sudan, hoş sohbet etmişlerdi ve şimdi asıl kısma geçiyorduk.
Mourir gözleri ile işaret edip "Hadi gir konuya" der gibi masumca bakışlar atarken Necati sanki normal bir gün ve o günlük kahveye gelmiş gibi bir yudum daha aldı ve boğazını temizledi.
Ben konuya girecek diye düşünürken tekrar bir yudum aldı ve tekrar boğazını temizledi ve "Bir şey takıldı ama anlamadım." diyerek babamla sohbetlerine devam ettiler.
Lan insanfsız hergün konuşuyorsunuz zaten.
Bunlar konuştular, 10 dakika konuştular sonra 15 dakika daha konuştular güldüler eğlendiler, Mourir bir ara kalkıp gidecek gibi oldu ama konuşmaya devam ettiler.
Annem "Verdim gitti, konuşmayın artık" der gibi bakıyor.
"Şimdii! Sebebi ziyaretimiz malûm. Biz de buraya havadan sudan konuşmaya gelmedik. Maya kızım da evlenmeden sabıkalı olduğuna göre artık gençler birbirine denkler." diye ilk sözü attı Necati.
Babam onayla başını salladı. "Bizim delikanlı önceden hatalar yapmış ama hiçbir hata kızımıza dokunmuyor." diye devam etti ve annem çok da sessiz olmayan bir biçimde "3 yıl" dedi.
Hazar da oturduğu merdivenden kalkıp "Bugün de bana yakalım. " dedi ve yanımıza gelip Mourir'in aldığı çikolatalardan ağzına atıp geri gitti.
"Gençler görüşmüş, anlaşmış birbirlerini sevmişler." dediğinde annem araya girip "Sevgi karın doyurmaz" dediğinde ben kendi kafama sıkma gibi düşüncelere kapılmak üzereydim ama Mourir de öyleymiş gibi araya atılacağı sırada Necati elini kaldırıp onu susturdu ve "Sultan Hanım siz merak etmeyin sağlam bir işi var. " dedi.
Kiralık Katil, sağlam işmiş.
Kalbim çok hızlı atıyor. "Sevenleri birleştirmek sevaptır demem o ki" dedi ve bitmeyen lanet kahvesini tekrar yudumladı.
"Allah'ın emri, peygamber efendimizin kavli ile kızınız Maya'yı oğlumuz Ayaz'a istiyoruz."
"Off off" diye bir ses duyulduğunda arkama baktım ve Hazar dolu gözler ile bize bakıyordu.
Kıyamam cüceme ben.
Babamlar birşeyler daha konuştular ki artık sıkıntıdan dinlemedim ve sonunda verdiler.
Sırayla herkesin elini öperken az kalsın Mourir'in de elini öpüyordum ki Ecrin geri çekti.
Arada iyi biri ama bakın ARADA.
🌺🌺🌺
Parmağımda nişan yüzüğünü göstere göstere partı kısmına ilerlediğimde Çağla gelip bana sarıldı ve "Aşkım, tebrik ederim" dedi ve ben tekrar ona sarıldım.
Kaan nerede? Aaa nişanıma gelmedi mi?
"Çağla Kaan yok mu? " dediğimde yüzü düştü ve "Ayrıldık geçen günlerde ve o, dün Almanya'ya gitti müzik albümü için."
Ve bu sefer de destek olsun diye sarıldım.
Etrafta sırf yüzüğümü göstermek için saçımla oynarken tüm lise arkadaşlarıma, gelen her misafirin tebrikler konuşmasını dinledim.
Mourir yanıma ulaştığında dudağımda uzun süre ayrılmadı ve etrafımızda bir alkış koptu.
"Artık gerçek yüzümü gösterebilirim. " dedi Mourir ve ben ne dediğini anlamayarak ona bakmaya devam ettim. "Yani? Gerçek yüzün?" dediğimde kulağıma eğilip "Kimseyle konuşmak yok, erkek sinek yanından geçmeyecek"
Omzuna vurup "saçmalama" derken o da gülüp kolu belimi sardı. "Hazar'a çıkarken kapak mı yaptın sen gerçekten? " dediğimde hiç bozuntuya vermeden kafasını salladı.
Hazar ağlayarak yanıma gelip Mourir'in ona kapak yaptığını söylemiş ve daha fazla ağlamıştı.
İki çocuk arasında kalmak böyle bir şey.
Ve Hazar şuan tıpkı abimin eskiden yaptığı gibi kadınların yanlarına gidiyor. Sohbet ediyor ve onlara göz kırpıyor, ve onu duymak için eğilenlerden de yanaklarından makas alıyor.
Çılıdırıcam. Resmen abimi kopyalamışlar.
Lucas gelip elini uzattığında "Bu kadar soğuk olman gerekmiyor." dedikten sonra sarıldım. "Yenge iş gereği" dedi ve benden ayrıldıktan sonra başka yöne bakmaya başladı. "Yengen değilim bende sizin arkadaşınızım, kendimi yaşlanmış hissediyorum yenge diyince" ve işte o an ilk defa güldü.
Bu çocuğun güldüğünü bi' Koray'ın köpek balığına atıldığında bir de şuan görüyorum.
Mourir başka bir grubun yanına gittiğinde Burak geldiği gibi Lucas'ı şakayla itip bana sarıldı ve ben ayrıldıktan sonra şaka da olsa çok sert bir tokat attım omzuna ve o da geri çekilip "acıdı" dedi.
Ben dalga geçmeye hazırlanırken Burak gülerek gitti ve birden ıslanan elime baktığımda kan gördüm.
Burak'a baktığımda ise eli omzunda uzaklaşıyordu ama gömleğinin omuz kısmında kan vardı.
Tıpkı... Tıpkı mavi kartları bırakan da olduğu gibi.
Etrafıma baktığımda Mourir benim elimdeki kana baktı ve giden Burak'a baktı ama sinirle değil şaşkınlıkla...
BÖLÜM SONU
Kanalda kıyafetler seçilmiştir* ve alıntılar orada paylaşılıyor*
Kanala katılmayı unutmayınız.
Eğer son sahne hakkında konuşmak isterseniz ben istemediğim için gidiyorum.
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle 💃💃💃💃
https://whatsapp.com/channel/0029Vb2qjA505MUdjFdXHb1T
Bu bölümü ChatGptye atıp içerisinde ki linki aktifleştir dıyerek kanala katılabilirsiniz
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
82.59k Okunma |
8.89k Oy |
0 Takip |
65 Bölümlü Kitap |