57. Bölüm

2̤̮5̤̮.̤̮B̤̮ö̤̮l̤̮ṳ̮̈m̤̮ -̤̮ F̤̮i̤̮n̤̮a̤̮l̤̮

☆Evosss☆
esmeryazarrrr

Evet, bu Final bölümü. Daha önce söylemedim ama bu bölümü çok uzun zamandır yazıyorum.

Bu bölümde okuyan herkesten bir parça görmek istiyorum. Oy, yorum bırakın.

Okuma tarihiniz 📜;

🍂

"Maviş uyan, ünlü oldun. " sesiyle gözlerimi yarım yamalak açtım ve Barlas'ın ela gözleri ile karşılaştım.

 

"Ne ünlüsü ya" diye mırıldanıp yataktan doğrulduğumda karşımda ki televizyonda kendi yüzümü görmem ile o uykulu halim anında dağıldı.

 

Sabah haberlerinde ben ve Barlas'ın fotoğrafı vardı. "Sesi aç" diye heyecanla konuşsam da korkuyordum.

 

"Hırsızlık çetesi lideri olarak tanınan Barlas Erdem, dün sabah saatlerinde cezaevine gönderilirken bu sabah halkın protesto sesleri Ankara'dan duyuldu. Sloganlar çoğu; “Adaletin olmadığı bir yerde, Robin Hood kendi adaletini yazar.”"

 

Yüzünde ciddi ama keyifli bir gülüş vardı. "Her şey bitmek üzere" diyerek bana baktı.

 

"Robin Hood olarak anılmaya başlayan Barlas Erdem, avukatı E. A. ile kaçtığı gündeme oturdu. Her yerde polisler tarafından aranan suçlular listesinde başa yerleştiler."

 

Elime telefonumu alıp annemi arayacaktım. Ama telefon elimden çekilip alındı. "Endişelenen bir durum yok. Annenlere ben haber verdim. " dedi ve telefonu arka cebine yerleştirdi.

 

"Aranıyoruz" dedi korkuyla, suçlu olarak anılmak istediğim son şey bile değildi.

"Kimsenin bizi aradığı yok. " dedi yüzündeki zafer gülüşü ile ayaklandı.

 

Üstünde ilk defa gördüğüm ve genel olarak kullanmadığı bir tarz olan takım elbise vardı. Kravat hâlâ bağlayamamış ve yapamıyordu da.

 

"Ne demek kimse bizi aramıyor? Kırmızı bültenle aranıyoruz! " yataktan kalkıp dakikalardır uğraştığı kravatı elinden alıp ayarlamaya çalıştım.

 

Kalbim çok hızlı atıyordu ama aynı zamanda bir huzurlu da hissediyordum.

 

"Maviş, devlet işine yarayan elemanların hapiste çürümesine izin vermez. Ben yalnızca bir hırsız değil, onların sisteminin bir parçasıyım. "

 

Haklıydı. Eğer biz şuan aransaydık çoktan bulunmuş olurduk. Adliyeden o kadar kolay kaçamazdık.

Barlas, benim ve bizim gibi çakıl taşı olarak kalmak yerine sistemlerine sızan bir kayaya dönüşmüştü.

 

Kravatı ayarladıktan sonra boynundan geçirmek için uzandım ve buruk bir gülümseme ile konuştu. "Ceylin yapardı genelde"

 

Ceylin'i hiçbir zaman onun hayatından, kafasından, kalbinden çıkaramayacaktım. Bunu şuan çok net anladım.

 

"Bu takım elbiseyi neye borçluyuz? " konuyu değiştirme çabam havada asılı kaldı. "Ceylin'in doğum günü, 2 temmuz. "

 

Kravatı bağladıktan sonra yatağa oturdum. Gözümün önünde bir başkasını bı kadar sevmesi moralimi bozuyordu. Ama o kızın benim yüzünden ölmesi bana da acı veriyordu.

 

Barlas önümde diz çöktü ve ellerimi sıkıca kavradı. "Mavişim seni çok seviyorum. İlk gördüğüm andan itibaren gözlerin aklımdan çıkmadı."

"Ama hep ona aşık kalacaksın. " gözlerimin dolduğunu hissettiğim için başımı başka yöne çevirdim.

 

Avucuna bir öpücük bıraktı. "Seni çok seviyorum. Benim yüzümden bunları yaşamanı istemezdim. Ama biliyorsun, o her zaman benimle olacak. "

 

Her şey çok basitti ben ikinci bir kadın olarak kalacaktım. O gerçekte öldü ama Barlas için hep yaşıyor olacak.

 

"Peki şimdi ne olacak? Devlete istediğin anlaşmayı sağladın, özgürsün, peki ya biz? "

"Senin avukat olmak istemediğini biliyorum. Ailenin yanına dönmek istersen seni vazgeçiremem ama haberlerde yüzün gördüğüm için mahallede seni rahatısz eden çok olacaktır, sizin yeni bir hayata başlamanızı sağlayabilirim."

 

Kurduğu her cümle sanki bu son anımızmış gibiydi. Başka bir yere gitmek için hazırlanıyor gibiydi, gidecekti.

 

"Seninle kalmak istersem."

"Fikrini değiştiremem ama uzak bir yere gidiyorum. Seni kendimle götüremeyeceğim bir yere."

"Barlas, o zaman neden seninle gelmemi istedin? Beni bu kadar kısa sürede bırakamazsın."

 

Dolan gözlerimden bir yaş akmaya başladığında başını eğdi. "Ben aşık olunmaması gereken bir adamım."

 

Ellerimi kurtarmaya çalıştım ama asla bırakmadı. İçimden ağlamamı durdurmak için savaş versem de durduramıyordum.

 

"Beni bırakma" diye içimden dualar ediyordum. Gitmesini istemiyordum, onun için çoğu şeyi geride bırakıp buraya gelmiştim.

 

Dakikalarca o başı eğik, ellerimi sıkıca tutarken ben ise ağlayarak ona bakmamaya çalışıyordum.

 

"Ben hiç beceremedim. Sevmeyi de, terk etmeyi de. Bensiz daha mutlu olacaksın."

 

Ceylin öldüğü günden beri bu adama dönüşmüştü. Mutsuzdu.

Beni ölümden kurtarırken kendini ve sevgilisini ölüme mahkum etmişti.

Yaşayan bir ölüydü artık.

 

Ayağa kalktığımda yere oturdu ve kafasını kaldırıp bana bakmadı.

Banyoya geçtim ağlamaktan kızaran mavi gözlerime baktım. Yüzüme şu çarptım ve üstümü değiştirip tekrar odaya girdim.

 

Barlas hâlâ aynı yerde duruyordu. Yanına yaklaşıp oturdum ve başını kaldırdığımda dolmuş gözlerle karşılaştım.

Ağlamaktan utandığı için başını tekrar eğmek istedi ama izin vermedim.

 

"Geri dönecek misin? Seni beklerim. Ne kadar sürerse sürsün, seni beklerim."

Gözünden bir damla yaş aktı ve kafasını hayır dercesine iki yana salladı.

 

"Cevap ver. Sesini duymak istiyorum. Dönecek misin? " onu omuzlarından tutup sarstığımda bana bakarak "Hayır, bir daha geri dönmem." diye cevapladı.

 

Yüzünü ellerim arasına alıp dudağına bir ve doğru öpücüğü bıraktım.

 

Sonrasında bende bir daha hiç dönmemek için evden ayrıldım. Dışarıdaki kızlı erkekli gruplarda bir şey için hazırlanıyordu ve hiçbiri göz teması kurmadan evden çıkıp doğruca bir taksi bulmak için yola çıktım.

 

Ne kadar sakin bir hayat yaşamak istesemde asla istediğim olmadı.

Hep bir engel çıktı karşıma.

 

Ben bu dünya için fazla değersizdim. Başrol olamayacak kadar ezik bir kızdım her zaman.

Sürekli yanlış kişileri sevdim.

 

Kendi kararlarımı vermem engellendi, kimi seveceğime ben değil başkaları karar verdi, nereye gideceğime, ne giyeceğime, neler yapabileceğine hep başkaları benim adına karar verdi ve ben hepsine boyun eğdim.

 

Barlas ile tanışınca asi karakteri bana hep ters geldi. O kendi istediklerini elde edebilen biriydi, bir kere birini kaybetti ve tamamen dağıldı.

 

Benim yüzümden. Eğer onun hayatına girmemiş olsam ve onun mesajlarına dönmemiş olsam Ceylin ölmeyecekti.

 

Taksi buldum ve "köprüye" diye adama yolu söyledikten sonra başımı cama yasladım.

Yolu izlediğim düşünülebilirdi ama kafamdakilerden yolu göremiyordum.

 

Yaşamayı hak etmiyordum. İnsanların hayatlarını zehir ediyordum.

 

Arkadaşlıklarımı mahvettim, sevdiğim adamı mahvettim, ailemi mahvettim.

Bana katlanan, beni sevdiğine inandığım tek kişi bir başkasına muhtaçtı.

 

Ela gözleri gözümün önünden gitmiyordu. Neden ben değilde bir başkasına körkütük sevdalıydı anlamıyordum.

Onun için her şeyi geride bırakmıştım.

 

Beni sevdiğini söylüyordu ama gidiyordu. Belki başka bir şehre, belki başka bir ülkeye ama gidiyordu ve benim onun hayatında hiç yerim yoktu.

 

O uzun trafik nasıl aşıldı bilmiyorum ama köprünün girşinde indim.

Yürümeye başladım. Ne yaptığımı zaten bilmiyordum.

Trafik yine oluşmaya başladığı için en kenara geçtim ve denize bakarak yürümeye devam ettim.

 

Ortaya ulaştığımda bir çırpıda ayakkabılarımı çıkardım ve güneşin kavurduğu demirlere tutunarak köprünün üstüne çıktım.

 

Başta kimse bunu fark etmedi. Ama sonrasında kaos oluştu ve insanlar toplanmaya başladı.

 

Bir arabanın aynasından kendimi gördüm. Kahverengi saçlarım omzuma düşüyor, yüzümde ölü bir ifade, beyaz elbise dizlerim üstünde biterken zayıflıktan aetık üstüme oturmuyordu.

 

Mavi gözlerimin feri sönmüştü. Artık o kadar ilgi çekici görünmüyorlardı.

 

Etrafta bana yaklaşmaya çalışan insanları daha sonra fark ettim, ayağım demirlerden yanarken tatlı bir acı bırakıyordu.

 

Etrafta gözüm tanıdık bir sima aradı... Ne yalan söylüyordum ki, Barlas'ı arıyordum. Beni buradan kurtarmasını istediğim tek kişi oydu.

 

Gelip bana yapma dese anında iner onunla giderdim. Ama yoktu, gelmemişti.

Yeni hayatı için hazırlık yapıyordu muhtemelen. Nereye gideceğini de sormamıştım, ama İtalya'yı sevdiğini söylerdi.

 

Belki yeni hayatına orada devam eder. Mutlu olmasını çok istiyorum. Ama ben artık mutlu olamazdım.

 

Bana çok yaklaşan bir erkek gördüm. Tutmak üzereydi. Birkaç adım yana doğru gittiğimde ellerini kaldırdı. "Lütfen! Gel buraya, kimse sana dokunmuyor, in aşağıya da çözelim" diye yalvarırcasına konuşuyordu.

 

Etraftaki uğultu bir anda kesildi. Ve çocuğa kitlendim. Çözüme ulaşacak olan neydi? Benim ikinci kadın olmam mı? Barlas'ın gitmekten vazgeçmesi mi yoksa hep söyledikleri yalan gibi, her şeyin düzeleceği mi?

 

"Yaklaşmayın" diye çığlık attığımda bana yakın olanlar birkaç adım geri attılar ve ayağım kaydı.

 

Sırt üstü köprüden düştüğümde güneş yüzümü yaktı ve sırtım çok sert bir şekilde suya çarptı.

 

Yüzme bilmiyordum. Hiç kıpırdamadım ve dibe çökmeye başladım ve gözlerim ağlamanın verdiği etkiyle yavaşça kapandı.

 

...

 

Barlas'ın Anlatımı

Ezgi gittikten sonra artık her şey daha kolaydı.

 

O da beni bir süre düşünür sonra da unuturdu. Hep unutuldum, yine unutulacaktım. Ama bu sefer insanlar tarafından tanınıyordum.

Bu iyi bir şeydi, unutulmaktan hep çok korkmuşumdur.

 

Birçok şeyden korkarım aslında, sevmekten, sevilmekten, unutulmaktan, benden vazgeçilmesinden çok korkarım.

 

Ezgi eve gitti mi, gitmedi mi hiç arayıp sormadım.

Ceylin'in mezarının başına geldim ve silahımı mezarın başına bıraktım.

 

"Geldim sevdiğim, söz verdiğim gibi doğum gününde yanındayım."

Toprağını sevdim. Toprak rengarenk çiçeklerle doluydu, hepsini tek tek, kendi ellerimle dikmiştim.

 

Papatyaları çok severdi, en çok da ondan dikmiştim. Papatya da benziyordu; kar beyazı teni ve altın sarısı saçları.

 

Bazen acaba seçim yapmasam ne olurdu diye düşünüyorum. Ama Ceylin sürekli ölmek ve yıldızlara gitmek istediğinden bahsediyordu. Eğer Ezgi ölmüş olsaydı Ceylin yüzüme asla bakmazdı, beni affetmezdi.

 

"Birtanem, hapis yatmaktan korkmadığımı biliyorsun. Sadece doğum gününde içeride olmamalıydım. Bir yıl daha bekleyemezdim."

 

Beyaz mermerin üstünde ki tozları elimle süpürüp, biraz su döktüm. "Seni çok özlüyorum birtanem."

 

Sesini bir kere duymak için her şeyini verebilirdim. Sadece bir kere sesini duymak istiyordum.

Artık bu imkansızdı, artık benim yüzümden bu imkansız hâle geldi.

 

"Niye beni bıraktın ki? Doğum günlerini kutlamayı ne kadar çok sevdiğimi biliyordun, mezarınla başbaşa bıraktın beni."

 

Yaşadığı günlerdeki gibi yine bir cevap yoktu, zaten ne zaman cevap vermişti ki?

 

"Senin yanına gelsem çok kızar mısın bana? " diye mırıldandığımda rüzgar yüzüme çarptı.

 

"Gittiğin yer güzel mi? Mutlu musun orada?"

 

2 temmuz en sevdiğim günken nasıl en nefret ettiğim gün oldu? Bana bunu neden yaptın?

 

"Çocukken yetimhanede sana her doğum gününde beraber olacağımıza söz vermiştik hatırlıyorsundur. Sen sözünü tutmadın, tutmalıydın."

 

Bağırdığımı fark edip tekrar toprağı severek defalarca özür diledim.

"Neyi beklediğimi soracak olursan, doğum saatini bekliyorum." dedim ve kolumdaki saate baktım.

 

"6 dakika sonra senin yanına geliyorum. Kavuşma vakti birtanem. "

Saat tam 14.00 olduğunda her şeyi burada bırakıp yanına geleceğim.

 

İçimden gelen kahkahayı dışa vurdum. "Çok fazla gına işledim, beni senin yanına alırlar mı?" dedim ve kahkaha atarken ağlamaya başladım.

 

Özlüyordum.

 

Birkaç dakika kala silahı çenemin altına dayadım, bir avuç toprak aldım elime, ve gözlerimi kapattım.

 

Parmağım tetikteyken son birkez toprağa baktım ve gülümsedim.

Tetiğime bastıktan hemen sonra yavaşça arkaya devrildim.

 

... 

 

 

İki kişi de biribirin öldüğünü bilmeden 2 temmuzda gözlerini kapadılar.

 

 

Ezgi'nin ardından suya ağlayanlar olsada o en dibe battı ve arama kurtarma çalışmaları dahi onun cansız bedenini bulamadı.

 

 

Barlas'ı ise unuttular. En çok unutulmaktan korksada onun mezarlığa gittiğini unuttular. Bir başkasını ziyarete gelen bir kadın, günler sonra Barlas'ın gözü açık bedenini buldu.

 

 

Barlas, Ceylin'i unutmak için Ezgi'ye bağlamaya çalıştım ve böylelikle iki defa öldü. İki kişi seven iki defa ölürmüş.

 

 

O gece Ezgi'nin evinden arkadaşları ve ailesi tarafından çığlıklar koptu. Ama hiçbiri onu geri getirmeye yaramazdı.

 

 

2 Temmuz birinin doğum günü, iki kişinin ise ölüm günü oldu.

 

Her hikaye mutlu son ile bitmez, mutsuz sonlarda vardır.

 

 

🍂Son🍂

 

 

​​​​​​

 

Bölüm : 14.08.2025 17:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...