Nesin sen gözleri korkuyla yorgun gözlerim ile buluşan ürkek bir sokak kedisi mi?
Yoksa cesurca bakan ama hiçbir şey yapamayacak olan ürkek bir köpek mi?
Sen nesin?
Nedir bu aklımı başımdan alan soğukkanlılığın? Nedir bana seni aşık eden o güzel gözlerin?
Nedir korktuğum o güzel ama korkak sözlerin….
Nedir?
“Sen manzaradan farksızsın…” demiştim. Hâlâ ve hâlâ öyle düşünüyorum. Sen benim gözlerimi ayıramayacak kadar etkileyici ama bir o kadar korkutucu manzara’msın. Sen beni benden alan manzarasın. Adeta kumruları andıran manzara’m…
Kaşlarımı çattım. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Şuan gördüklerim gerçek olabilir miydi? Yoksa ben mi yanlış görmüştüm? Şuan karşımda ki yatan beden Toprak mıydı? Yoksa bana mı öyle geliyordu?
Yanımda ki kişi’nin sesini duydum. “Kahretsin. Nasıl olur bu? Bu kız kendine nasıl zarar verebilir?(!)” duyduklarım ve gördüklerim gerçekti anlaşılan. Önümde ki baygın yatan beden Toprağ’ın cansız bedeniydi. Ellerim titredi, gözlerim bulanıklaştı. Hâlâ ve hâlâ yanlış gördüğümü düşünüyordum. Lakin gerçekti. Karşımda ki beden sevdiğim kadındı… Evet oydu.
Yere eğildim algılamaya çalışıyordum. Tuttum ellerinden, kapalı gözlerine baktım. Bakmıyordu bana gözleri. Kim bilir görmüyordu belki beni. Belki çoktandır unutmuştu benim yüzümü. Belki açık değildi gözleri bana gülümseyip sarılmıyordu ama. Bir o kadar da açıktı gözleri. Kızıl saçlarını savura savura bana bakıp gülümsüyordu…
Biraz daha eğildim. Gözyaşlarım hızlanmaya başladı. Kalp atışlarım hızlandı. Bir ümit baktım nabzına belki yaşıyordu…Korkuyla titreyen ellerim nabzına gittiğinde nabzı’nın atmadığını duydum. Kendime gelemedim bir süre. Olanlar da neydi böyle? Ne oluyordu burada? Nolmuştu bana gülümseyen kadına? Nolmuştu biricik sevdiğime? Ölmüş müydü yani? Şimdi bırakıp gitmiş miydi beni, onca anımızı? Bırakıp çekip gitmiş miydi? Bu kadar basit miydi?
Her şeyi anladıktan sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Toprağ’ım ölmüştü. Gözlerimin önünde ölmüştü…Nabzı yoktu.
Avazım çıktığı kadar bağırdım. “Toprak!” Dedim titreyen ve bağıran sesimle.
Ses gelmeyince titreyen ellerimle Toprak’ın suratına yavaşça tokat attım. Belki acımıştı canı. Kıyamadım. “Güzelim aç gözlerini!” Diye bağırdım. Yanımda ki gardiyan çoktan uzaklaşmıştı.
“Toprak duyuyor musun beni?(!)” ses gelmedi tekrardan.
Bir kez daha seslendim belki bakar da cevap verir diye. Belki kalkar boynuma atlar diye.
“Aşkım güzeller güzeli’m aç gözlerini!”
“Sevgilim gözlerini aç!”
“Toprak lütfen beni bırakma!”
“Toprak bunu bize yapma!”
“Gidemezsin Toprağ’ım bu kadar basit değil!”
Üstüne yatıp delicesine ağlayarak “TOPRAK GİTME!” diye haykırdım.
Polisler yanıma ulaştığında ağlamam yankılanıyordu. O anda Toprak üşümesin diye ceketimi üstüne örtmüştüm.
Polislere baktım çaresizce. “Ne bakıyorsunuz?(!) Alsanıza Toprağ’ımı! Görmüyor musunuz? O ölemez! Ölemez! Kurtarın güzelimi. Onsuz yaşayamam!” Dedim bağırarak.
Ayaklarına kapandım gardiyan’ın. “LÜTFEN KURTARIN ONU. ONSUZ BEN BİR HİÇİM YALVARIYORUM LÜTFEN BEN YİĞİTSEM ONUN SAYESİNDE!”
Sonrasını ben bile hatırlamıyordum…Ambulanslar gelip almıştı Toprağ’ımı. Ben ise elimden bir şey gelmeden hastane koridorlarında ağlıyordum. Tek elimden gelen şey buydu…
Arkadaşım Bilal de yanımdaydı. Hilal ile oturmuşlar beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
“Yiğit sakin ol diyorum kardeşim. Nedir bu kendine çektirdiğin eziyet?(!)” dedi defalarca kez.
Toprağ’ın ablası Cemre de gelmişti. Koştura koştura yanıma geldi.
“Yiğit açıklama yap. Noldu kardeşime? (!)” dedi.
Yediremedim kendime. Diyemedim koruyamadım kardeşini. Yapamadım…Gözlerimi kapattım. “İntihar…” dedim. Tek diyebildiğim şey buydu.
Ablası tuttu yakamdan. “Nasıl?(!) Şaka değil mi? Olanlar şaka değil mi?(!)” dedi sesi hem titriyordu hem de bağırıyordu.
Hilal ve Bilal’e baktı. “Toprak nerede?(!) kardeşim nerede? Size soruyorum! Nerede o? N’aptınız kardeşime?(!)”
Ben konuşmayıp daha da ağlayınca. Suratıma sertçe bir tokat geçirdi. Katı bir tokattı. Beni kendime döndüren.
Ablası yere çöküp ağlıyordu. Ben ise titreyen ellerim ile duvara sertçe vurdum. “Koruyamadım…Onu koruyamadım. Yapamadım kahretsin ki yapamadım. Sevgilimi kurtaramadım. Oradaydı önümdeydi bayılmıştı. Yapamadım kurtaramadım onu! Çekemedim onu o enkazdan! Onu çıkaramadım oradan. Bıraktım lan onu orada! Bıraktım gözlerimin önünde acı çeke çeke sevdiğim kadını kaybettim! Onun yerine ben gitseydim! Kıyamam ona, o benim tek varlığım! Onsuz ben bir hiçim! Ve ben onu kurtaramadım. Bunu beceremedim! Yaşama kaynağım gözlerimin önünde acı çekti. Fark etmedim!” Bilal yanıma geldi beni sakinleştirmeye çalıştı.
Bu sözleri söyledikten sonra açılan kapı sesini duydum. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerim kapı’ya döndü. Doktor geliyordu yanımıza. Dağılmış ben. Doktoru dinliyordum.
“Elimizden gelen her şeyi yaptık. Üzgünüz Toprak Akarsu’yu kurtaramadık. Başınız sağolsun!” Dedi..
Toprak öldü.
Bu dünyanın en acı cümlesiydi.
Toprak ölmüştü.
Bu dünyanın en kötü oyunundan ibaretti.
Ablasının bağıra bağıra ağlayışları kulaklarımda yankılanıyordu. Hiçbir şey diyemedim, ne diyebilirdim ki? Sessizce ağladım sadece. Bağıra bağıra sesimin duyulmasını istercesine değil. Sessizce ağladım. Elimden gelen sadece buydu….
Şarkımız sadece biri için bitmişti. Fakat her ikimizde dans etmeyi bırakmıştık…
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.3k Okunma |
2.01k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |