15. Bölüm

PSİKOPAT 13.BÖLÜM

Dilan🖤🌛
dilan234

Ölüme mi gidiyordum ? yavaş yavaş. Yoksa, ölüm'ün o değişik aynı zamanda güzel olan o hissini mi alıyordum ? ya da bana mı öyle geliyordu ?

Poşetin içinde ki cinayet aleti'ni mutlulukla sallıyordu. Gözüm'ün içine sokarmışcasına. Sinirleniyordum.

Ani bir öfke patlaması ile, bağırdım. " Yeter ! Biri bana, burada ne olduğunu ? Hemen ve hemen açıklasın !"

Bir Yiğit'e bir de o kıza baktım. Yiğit'in elleri ve ayakları resmen titriyordu. Bu onun cinayet aleti ile bir bağlantısı olduğunu açık açık ortaya koyuyordu. Ama, ne bileyim ? Yiğitte karşı belki de ben güzel şeyler düşünüyordum. Ya da belki de o yapmıştır.

Sessizliği bozdu, gizemli kız bu sözleriyle. "Anlatmamı gerçekten ister misin?"

Başımı salladım, bu kadar şey yaşamıştım. Yani, bence bu duyduklarım içimi çok ta soğutmazdı. Yani, buz dağına dönüştürmezdi bence.

" Yiğit bey, izninizle başlıyorum..." Yiğit, gözlerini yumarak yere bakıyordu. Eli'ni yumruğa dönüştürmüştü. O kadar, içli ve korkunç gözüküyordu ki. Bu ister istemez içimi acıttıyordu.

" Peki, başlayalım."

Gözlerimi yumarak, Yiğitten yüzümü ayırdım. Ve, gizemli kız'a döndü titreyen yüzüm. Hâlâ cinayet aleti'ni aptalca sallıyordu.

" Sevgili ölen arkadaşını.." dedi. Az sonra duyacaklarımı, bilmememe rağmen beni titrettiyordu.

" Hahahahahaha." kahkaha tufanı koptu resmen az önce. Anlamayarak başımı kaldırdım.

"Anlatacak mısın ?(!)" dedim öfkeyle.

" Aaa, tamam sakin olun be ! Bu ciddi ortamı bozmak istedim sadece." öldüresiye bir bakış attım ona.

" Oha, ciddi olamazsın. Ortam, şuan o kadar ısındı ki tahmin dahi edemezsin !"

" Offff, aman be. Tamam, söylüyorum !"

" Yiğit ile, o gün tanışmıştık..."

'Naz'ın Öldürüldüğü Gün.'

( Yiğit'in anlatımıyla.)

En mutlu olduğum günlerden biri. Bugün, Resim yarışmasında birinci olduğum için, restoranda bir yemeğim var. Belki, bu beni çok sevindiriyordur. Resim yapmak, benim için yıkık dökük bir bina'yı yeniden tamir etmek gibi, ama kalemlerimin o sihirli gücüyle. İş adamı gibi giyinmeyi pek sevmesem de. Annem'in zoruyla maalesef ki giydim. Bana, yakıştığını söylüyorlar. Ama bence, hiç öyle değil. En sert ve keskin kokulu parfümümü sıkıp, çıktım anında. Tek gidecektim, son model arabamla. Zenginlikten nefret ediyordum. Hep böyleydi, hep de böyle olacak. Sonunda geldim, restorantta, restoran oldukça şık görünüyordu, sonbahar desenleri ile kaplıydı. Genellikle, turuncu, sarımsı renklerde. Oldukça hoş ve sakin bir mekana benziyordu. Derin bir nefes alıp, ceketimi düzelttim. Ve, yarışma'nın yapımcısı'nın olduğu masayı gördüm. Elimi ona merhaba anlamında sallayarak, hızlıca masa'ya doğru ilerledim. Zorunlu bir gülümseme ile, Yapımcı ile tokalaştım. Ve, masa'ya oturdum.

Yapımcı, saf ve masum bir bakış attı yüzüme. "Merhabalar, Yiğit bey...."

Cümlesini devam ettirdi. " Öncelikle, teşekkür ederim."

Kaşlarımı çattım. " Bir sakıncası olmayacaksa, niye teşekkür ettiniz anlamadım da ?"

" Yeteneğiniz için, teşekkür ettim. "

Mutlu bir tavır sundum ona. Yeteneğim için, bana teşekkür etmesi ne kadar saçma gelse de. Bunu yapmalıydım, yoksa duygusuz ilan edilirdim. Bu camiada.

Garson yanımıza doğru yaklaştı, bana döndü. "Efendim, ne söylemek istersiniz ?"

başımı, menü'ye çevirdim. " Ben, bollanez soslu makarna alayım, yanına da kola alayım."

başını salladı, ve yapımcı'ya döndü. " Siz efendim, ne söylemek istersiniz ?"

Yapımcı, başını menü'ye çevirdi. Gözleriyle, menü'yü inceliyordu. " Ben de bir tabak, köftenizi alayım. Çok, meşhur diye duydum, yanına da su alayım."

Garson, gülümseyerek cevap verdi. " Evet, köftemiz çok meşhurdur. Kısa süre içerisinde, ikinizinde yemeğini getireceğim. İyi günler."

Diyip gitti, yemekler gelene kadar havadan sudan konuştuk. O kadar sıkıcıydı ki. Bunaldım resmen, ama yapabilecek bir şey yoktu. Zengin dünyası buydu. İşte, sıkıcı ve yorucu bir maraton. Yemekler geldiğinde, yemeklerimizi yiyip, yine havadan sudan konuştuk.

Yemeğimi bitirip, yapımcı'ya döndüm. " İzninizle, lavabo'ya gideceğim."

Gülümseyerek cevap verdi. " Tabii ki, ben de gidecektim zaten."

Ayağa kalkıp, lavabo'ya doğru ilerledim. Tuvalet'e girip, elimi, yüzümü yıkadım. Ama, bir sorun vardı. Kadınlar tuvaletinden bağırış ve çığlık sesleri geliyordu. Ama, baya büyük bağırış sesleri. Bu ses, genç bir kızın çığlık seslerine benziyordu. Başımı kadınlar tuvaleti'ne çevirdim. Elimi ve yüzümü kağıt havluyla sildikten sonra, tuvaletten çıktım. Ve, kadınlar tuvaleti'ne doğru ilerlemeye başladım. Çığlık sesleri biraz daha azalmıştı. Derin nefes alıp, gömleğim'in kravatı'nı açtım. Çünkü, baya stresliydim. Gidip, gitmemek arasında düşünür oldum. Ama, sonra gitmem gerektiğini düşündüm. Titreyen ellerim ile kapı'yı açtım. Ta ki yerde bir ceset görene kadar, kanlarla bezeli olan o cesedi görene kadar, titreyen ellerim ile ağzımı kapattım. İlk kez, böyle bir şey görüyordum, ve yaşıyordum. Şok içinde, dondum. Bu ceset, siyah saçlar'ı, beyaz ayakkabıları, üstünde ise beyaz bir elbise olan bir kızdı. Beyaz elbisesi kanlarla sanki desenlenmişti. Kandan elbise'nin beyaz görünümü gitmişti. İki çift beyaz spor ayakkabıları da kırmızı'ya dönmüştü. Kızın elinde olan bileziği çıkıp, önüme gelmişti. Yerde ki bilekliği aldım. Bilekliğin üstünde: Toprak ve Naz'ın ölümsüz dünyası ! yazıyordu. İstemsizce, ağlamaya başladım. Yaşadığım şoktan çıkamadan, yerde ölen bedenin yanında kanlardan sivri ucu gözükmeyen bir bıçak vardı. Anlık stres ve öfke'nin verdiği o karmakarışık duygularla nabzını kontrol ettim. Ve, öldüğünü anladım. Daha doğru bir tabirle öldürüldüğünü. Korkuyla, yerde ki cinayet aleti'ni elime aldım. Böylece, cinayet'e ortak olmuştum. Cinayet aletinde parmak izim çıkmıştı. Bunun farkına vardığımda, artık çok geçti. Parmak izim çıkmıştı bile. Cinayet aleti'ni cebime koyup anında tuvaletten çıktım. Gömleğim kanlardan görünmüyordu. Cebimde ise, cinayet aleti vardı. Katil'in ortaya çıkmasını sağlayacak o önemli eşya. Masa'ya doğru korku ve şaşkınlığ'ın verdiği o hisle yürümeye başladım. Yapımcı, telefonuyla ilgileniyordu. Oldukça, mutlu görünüyordu. Yapımcı'nın yanına ulaştım. Ayak seslerimi duymuş olmalı ki, yüzü bana doğru döndü. Üstümde ki kanlı gömleği görmüş olmalı ki. Şok ve korku içinde bana bakıyordu.

" Yiğit......bey........noldu........size ?" kekeliyordu resmen. Sinirliydim, endişeliydim. En önemlisi de, üzgündüm. Her şeye rağmen, sakin kalmaya çalışırken, bu aptal insanlar ne istiyordu ? da her şeyi soruyorlardı.

Yumruk haline dönüştürdüğüm elimi sert bir biçimde, masa'ya vurdum. Tüm restoran, bize bakıyordu. Bazıları kanlı gömleğime bazıları ise yumruk haline dönüştürdüğüm elimi masa'ya vurmama. Ama, hiçbir şey umurumda değildi, o yerde ki öldürülen kız'ı gördüğümde, aklım başımdan gitti resmen. Bu yüzden, artık hiçbir şey umurumda değildi. O kızı orada gördükten sonra, başım dönüyordu. Masa'ya tutunarak, titreyen ve öfke dolu sesim ile, tüm restorantta sesimi duyurmaya çalıştım. Hemen, bir yalan bulmam gerekiyordu. Yoksa, hayatım şimdi, burada bitecekti. Maalesef ki.

" Ben...başım dönüyor....kafamı tuvalet kapısına vurdum...Bu yüzden, üstüm kan dolu...kusura bakmayın." Kekeliyordum resmen, başım gerçekten de ağrıyordu. Ama, feci bir şekilde. Hiç dinmeyecek bir acı gibiydi.

Herkesin başı hala bendeydi. Herkes, bana değişik ifadeler ile bakıyorlardı. Ne yaşadığımı bilmiyorlardı. Görsel ve sözler onlar için daha önemliydi maalesef ki. Yapımcı, bana hüzün dolu bakıyordu. Telefonumu kaldırıp, restoranttan çıktım. Berbat görünüyordum, derin bir nefes alıp, ağlamaya başladım. O kadar kötü hissediyordum ki. Arabama bindim, ellerim titreye titreye araba'yı sürdüm. Arkadaşım'ın barına girdim. Kafamı dağıtmak istiyordum. Belki de, içeri girdim. İçeri de, çok gürültülü şarkılar çalıyordu, arkadaşım ile tokalaştım. Hah unutmadan, kanlı gömleğimi çıkartıp, üstüme yedek kıyafetimi giydim. Masa'ya oturdum, ve içkimden bir yudum aldım, sonra bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha.. böyle devam etti, lakin, içimde ki öfke, endişe ve tedirginlik hissi çıkmıyordu maalesef ki. Sonrasını hatırlamıyorum tek hatırladığım şey, bir kızla konuşuyor olmamız....

( GÜNÜMÜZ)

( Toprağ'ın anlatımıyla)

Hayır, hayır, hayır duyduklarım doğru olamazdı. Böyle bir şey olmamalıydı. Ellerim ve ayaklarım titriyordu. Yiğit...Yiğit, böyle bir şey yapmamalıydı. Doğru değildi, olamazdı.

Dönen başım ile, Yiğit'in yanına doğru yaklaştım. Yere bakıyordu.

" Yiğit, doğru değil dimi ? Bana söyle, doğru olmadığını söyle."

İçimde hala, ufacık ta olsa ümit kırıntıları vardı. Ses gelmedi, ağlamaya başladım. Ve bağırmaya.

" Yiğit, cevap versene ! Doğru değil, inanmıyorum. Ben sana inanmak istiyorum. Se..."

Cümlemi devam ettiremedim. Yiğit, başını kaldırıp, bana baktı. " Se?"

" SEVGİLİM !" Öyle bir bağırdım ki, kendime inanamıyordum.

" Doğru değil dimi aşkım, sevgilim. Binlerce kelime daha, söyleyebilirim. Yeter ki, bana doğru olmadığını söyle !"

Gözlerimin ardında ki kalabalık düşüncelere bakıyordu sanki, "Doğru."

Evet, buydu. Doğru dedi, doğru dedi. O, en yakın arkadaşım'ın cinayet ortağı oydu. Evet, oydu. Sevgilim dediğim ilk çocuk, hoşlandığım ilk çocuk. Üstelik, en yakın arkadaşım.

Ellerim, ile onu silktim. " Ne ? Sen yaptın ? Öyle mi ? Bana neden söylemedin? Bana bunu neden yaptın? Arkadaşımın cinayet ortağısın sen. Yanındaydım, sana her şeyimi anlatmıştım. Bu muydu ? Şerefsizsin, sen ! Biliyorsun demi ? Bunu en yakın arkadaşıma nasıl yaparsın? Cani, bunu neden polis'e söylemedin ?(!)" Duygularımı ve sözlerimi kontrol edemiyordum. Titreyen ellerim ile onu ittim.

Ağlamaya devam ettim, gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Arkadan bir ses geldi, o kızdan.

Beni ve Yiğit'i aynı anda şaşırtan o cümle. " Sen, çok masum olduğunu mu zannediyorsun Toprak?"

Kan çanağına dönmüş gözlerim ile, ona döndüm.

" Ne ?(!)"

Sinirle sırıttı, zaferine ulaşmış gibi sırıttı, sanki yıllardır bu anı bekliyordu.

" Niye bilmiyormuş gibi davranıyorsun? Yıllar önce, kardeşini öldürmedin mi ?"

YILLAR ÖNCE KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİN Mİ ?

YILLAR ÖNCE KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİN Mİ?

YILLAR ÖNCE KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİN Mİ?

YILLAR ÖNCE KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİN Mİ?

YILLAR ÖNCE KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİN Mİ?

Ellerim ile, soğuk ve tenha duvarlara tutundum. Lakin, kendime engel olamadım. Duyduklarım ve yaşadıklarımdan sonra kendime nasıl engel olabilirdim ki ?

Bomba bir bölümle yeniden karşınızdayım. Toprağ'ın kardeşini öldürebileceğini hiç düşündünüz mü ? Bölüm hakkında yorumlarınızı da memnuniyetle bekliyorum. Umarım, beğenirsiniz. Sizi seviyorummm🤍

Bölüm : 01.12.2024 21:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...