Ballarım ben geldimm
Nasılsınız?
İki günün ardından tekrar buluşuyoruz. Artık daha sık beraber olacağız gibi
Oy sınırı; 800 oy
Yorum sınırı; 700 yorum
şeklinde olacak.
Bölümü okurken aşırı tavsiye ettiğim iki şarkı var;
Can Ozan- Sar Bu Şehri
Berk Baysal- Yaralarını Ben Sarayım
Keyifli okumalarr
******
“Bak, yirmi dakika geçti aradan hala nereye gittiğimizi söylemediniz? Merkez dışına çıktık.” Kafamı geriye çevirip sırasıyla Lala, Kadir ve Akın üzerinde gözlerimi gezdirip en sonunda Tuğkan üzerinde tuttum. Hepsinin yüzünde olan sırıtma Tuğkan’da da vardı.
Tuğkan gözlerini yoldan ayırıp birkaç saniyeliğine bana döndü. “Bana güvenmiyor musun?” Gözlerini tekrar yola çevirdiği sırada arkasında oturan Kadir bir anda kafasına geçirdi. Kaza yapmadığımız için Allah’a şükürler etmeliyim gibi görünüyordu.
“Beyinsiz! Kız sana güvenmekle ilgili bir şey mi söyledi? Nereye gidiyoruz diyor.” Tuğkan sinirle arkaya kolunu atarak Kadir’e vurmaya çalıştığında Kadir kahkahalara boğulmuştu.
“Kes lan! Senle mi konuşuyorum ben?” Tuğkan’ın sert sesi ile Lala sıkıntılı bir nefes verdi ortama. Burada olmaktan hoşnutsuz gibiydi. “Kaza yaptıracaksın bize.”
Akın, Tuğkan’ın elinden kurtulup ona öldürücü bir bakış attı. “İnşallah!” Diye gürlediğinde ona öldürücü bir bakış attım.
“Tövbe de! Deli gibi sürüyor zaten arabayı.” Sözlerimle birlikte Tuğkan biraz daha yavaş sürmeye başladı. Bende Akın gibi sıkıntılı bir nefes verip arkama yaslandığım da gözlerim boş olan otobana döndü.
Otoban yolunda ne yapıyorduk biz onu da anlamış değildim ama sessiz kalmayı seçtim bu sefer. Arabanın içi gerçekten çok sessiz olduğunu fark ettiğim de arkadan sıkıntılı bir oflama yükseldi. Bu ses Kadir’e aitti.
“Oğlum enerjimi sömürdünüz amına koyayım! Eğlencesiz, pis varlıklar! Aç lan şuradan şarkı.” Yerinde doğrulup Tuğkan ile arama girerek müzik açmak için kendi telefonunu arabaya bağladı. “Bir de gideceğimiz yerde eğlenmeyi bekliyorsunuz.” Telefonundan açtığı yabancı şarkı ile derin bir nefes daha verip ona boş bir bakış attım.
Ona baktığımı fark ettiğinde Tuğkan’ın omzunu sarstı. “Tuğkan, söyleyeyim nereye gittiğimizi? Valla çok içimde kaldı lan.” Kendine karşı acıtasyon yaptığında Tuğkan sıkıntılı ve sinirli bir nefes verdi.
“Söyleme lan! Sürpriz dedik bin defa. Bir şeyin de içine sıçma Kadir.” Tuğkan’ın isyanı ile sinirle kalktığı yere geri oturan Kadir, Tuğkan’a sayıp sövüyor nefretini kusuyordu.
Ben ise artık pes etmiş bir şekilde sessizliğe gömülmüş sadece yolu izliyordum. Arabanın içinde çalan yabancı ve hareketli şarkıya ayak uyduran tek kişi Kadir’di. Sol tarafında olan Akın ona çoktan sövmeye başlamışken sağ tarafında olan Lala ise öylece ona bakıyor. Sanki Kadir’den adam olmayacağını düşünüyor gibi bir ifade yerleştirmişti yüzüne.
Tuğkan ise arada bana bakıyordu. Tekrar bana baktığında ona baktığımı fark etmişti. “Ne kadar yol kaldı?” Diye sorduğumda arabanın içinde ki sesi bastıracak kadar yüksek ve boğuk bir müzik sesi doldu kulaklarıma.
“Geldik.” Yüzüne heyecanla dolup taşan bir gülümseme yerleştirdiğinde gözlerim camdan dışarı döndü. Etrafta oldukça fazla araba ve insanlar vardı. Tuğkan artık daha da yavaşlamış, önümüzden geçen insanlara çarpmamak için daha temkinli davranmıştı.
Gelip geçen insanların çoğunun gözü bulunduğumuz arabada ya da bizdeydi. “Burası neresi?” Dışarıdan gelen müzik ve insanların seslerini bastırmak adına yüksek sesle konuştum. Aklımdan bir şey geçiyordu ama umarım o değildir dedim içimde ki bir ses.
“Rexstar’a gedik Sarı!” Kadir’in coşkulu sesi ile araba durmuş ve arka kapılar açılmıştı. “Amına koyayım kokusunu bile özlemişim be!” Kadir arabadan indiği an sarf ettiği sözler ile hala etrafıma bakıyor olayı anlamaya çalışıyordum.
Rexstar da neyin nesiydi?
Az sonra elimin üstünde hissettiğim soğukluk ile kafamı çevirdiğim de Tuğkan ile göz göze geldim. Gözleri üzerimde, aklımdan geçenleri anlamış gibi kulağıma doğru konuştu. Sıcak nefesi bu defa kulağıma değmişti. “Araba yarışına getirdim seni.” Sözleri, dışarıdaki sesleri bastırdığında tepkime bakmak için benden uzaklaştı. Yüzümde ki şaşkınlığı fark ettiğini anlamıştım.
Şaşkınlıkla dudaklarım aralandığında nefesim kesilmişti. “Araba yarışı?” Emin olmak için söylendiğimde kafasını salladı. Yüzünde oldukça heyecanlı ve mutlu bir gülümseme vardı.
“Normal de hep gelirim.” Diye tekrar kulağıma doğru konuştuğunda sesinin oldukça derin olduğunu fark ettim. Yutkunmadan edemedim. “Bu sefer senle gelmek istedim.” Benden tekrar uzaklaştığında aramızda bu defa az bir mesafe vardı. Nefesini tenimde hala hissediyordum. Tam dudaklarımı açıp bir şey söyleyecekken benden önce davrandı. “Bana güvendiğini söylemiştin Sarı.”
Güveniyordum. Tuğkan Demirsoy’un verdiği güveni kendi babam bile veremezken ona nasıl güvenmezdim?
Ona güven vermek adına gülümsedim. “Güveniyorum.” Tek bir kelimeyle bile gözleri birkaç saniye üzerimde kaldı. En sonunda başıyla işaret ederek arabadan indiğinde onun peşinden bende indim. “Ancak merak ediyorum,” Arabanın kapısını kapatırken, yüksek seste ki müzik sesini bastırmak adına sesimi biraz daha yükselttim. “bu yasa dışı bir şey mi?”
Sözlerimle birlikte omuz silkip benim olduğum tarafa gelerek elimden tuttuğunda gözlerim ellerimize döndü. Tamam, kalbim bu kadarına dayanamazdı. “Etrafta piç çok.” Bıyık altı gülerken söyledi bunu. “Önlem için.” Elimi daha sıkı tuttuğunda kafamı kaldırıp ona baktım. “Birazdan yarış başlar.” İlerlemeye başladığında bana yakındı fakat gözleri etrafta geziyordu. “Birinin senle konuşma gibi bir ihtimal yok ama olur da biri sorarsa,” Kadirler’in yanına vardığımızda gözlerime bakarak konuştu. “Sen benimle, ben seninleyim.”
Gözleri bir süre üzerimde kaldığında yavaşça kafamı salladım. Çoktan içimde yine anlamdıramadığım hisler çoğalmış, karnıma bir ağrı girmişti. Gözlerimi ondan ayırmadan ona bakarken ikimiz arasına giren ses ile bakışlarımı ondan ayırdım. Elimi de çekmeye çalışmıştım fakat Tuğkan elimi daha sıkı tuttu.
“Tuğkan? Oğlum, nerede senin selam sabah?” Tanıdık olmayan sesin sahibi tam karşımda, siyah atlet, siyah şort giymiş bir adamdı. Elinde tuttuğu çay dolu bardakla Tuğkan’a yaklaştı. “Özlettin lan kendini.” Tuğkan elini benden çekip karşısında ki adama sarıldığında ne yapacağımı bilemeyip Akın’ın yanına doğru geçtiğimde Akın gözlerini kısmış bir şekilde bana imalı bir bakış attı.
Ona ne bakıyorsun derce bir bakış attığımda önüme dönüp karşımda duran Kadir ve Lala’nın sırıttığını gördüm. Bu anda bedenime ateş basarken Tuğkan’a küfürler etmek istesem de edemedim.
Gözlerimi hepsinden çekip direkt olarak Tuğkan ve sarıldığı adama döndüğünde konuştuklarını gördüm. Adam oldukça samimi bir şekilde Tuğkan’a bakıp sırıtıyordu. “Abi sorma, başım sıkışıktı bu aralar.” Tuğkan bu sözleri sarf ettiği andan itibaren karşısında ki adamın kaşları çatıldı.
“Hayrola? Noldu, babanla mı kavga ettin yine?” Lala’ya sorgulayıcı bir bakış attığında Lala başıyla ‘Boşver abi.’ derce bir ifade yerleştirdi. “Noldu lan? Önemli bir şey mi?”
Tuğkan omzuna koydu elini. “Yok abi, sağolasın. Hallettim ben.” Başıyla beni işaret etti. “Anlatırım sonra sana.” Adam, Tuğkan’ın söylediklerini dinlemeden gözlerini bana çevirdiğinde bir süre bana bakıp güldü.
“Hee,” Dedi diğerleri gibi imalı bir şekilde. Artık bu son olabilir miydi? “Anladım.” Adam elini bana uzatırken samimi bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. “Hoşgeldiniz..” Ona aynı şekilde tebessüm ettiğimde Tuğkan yanımıza yaklaştı.
Gözleri üzerimdeyken yanında ki adamı tanıttı. “Volkan abi. Araba yarışlarını denetliyor.” Adam bana samimi bir gülümseme sunmasıyla kafamı salladım.
“Memnun oldum.” Volkan abi de benim gibi tebessüm ettiğinde elimi çektim.
Gözleri bir süre üzerimde kaldığında şüpheyle konuştu. “Sen Sarı Kız’sın değil mi? Değil mi Kadir? Tuğkan’ın hep anlattı.” Volkan abi gerisine dönüp Kadir’e baktığında Kadir sırıttı.
“Hee!” Diye gevşek bir şekilde güldüğünü gördüğüm de gözlerim hızla Tuğkan’a döndü. Benden mi bahsetmişti? “O Sarı Kız, bu kız işte abi.” Tuğkan ise oldukça rahat bir şekilde, benim gerginliğimi yok sayan bir ifadeyle gülüyordu.
Volkan abi bilmiş bir tavırla geri bana döndüğünde, “Anlamıştım seni ilk gördüğümde. El ele tutuşmanızdan bildim. Harbi yakışıyormuşsunuz.” Elinde ki çaydan bir yudum alıp Tuğkan’a sanki büyük bir zafer kazanmış gibi bakması ve ben burada yokmuşum gibi konuşmaları beni gerim gerim geriyor ve utançtan yerin dibine sokuyordu resmen.
Tuğkan ise bana yandan bir bakış atıp sırıttı. “Daha sevgili değiliz abi.”
Daha sevgili değiliz mi?
Vücuduma basan sıcaklıkla dudaklarımı birbirine bastırdım. Lanet olsun ki şu an kıpkırmızı kesildiğimi biliyordum. Ve utanması olmayan Tuğkan şu an bütün odakları bana doğru çeviriyordu.
Volkan abi, şaşırmamış bir şekilde güldü. “O günleriniz de yakındır Tuğkan’ım… Apo!” Volkan abi etrafına bakarak seslendiğinde arkasından koşarak genç bir çocuk geldi fakat odaklandığım şey o değildi. Vücudumun alev gibi yanması ve kalbimin deli gibi atıyor olmasıydı.
Elimle yüzüme yelpaze yaptığımda yanımda duran ve etraftaki arabaları inceleyen Akın’ın gözleri bana döndü. “Hayırdır? Sıcak mı bastı?” Bana sorgulayıcı bir bakış attığında derin bir nefes verdim.
“Sıcak hava. Görmüyor musun ne kadar insan var? Bunaltıcı.” Geçiştirmeye çalışma eylemlerime gülen Akın ağzı içinde geveledi.
“Tuğkan’ın sözlerine tutuştum demiyor da..” Akın’ın kolunu çimtiklediğim de yüzünü ekşitse de ses etmedi.
Doğruya yalan diyemezdim şimdi. Haklıydı. Şu an sıcaktan yanmamın tek sebebi Tuğkan Demirsoy ve utanmazlığıydı.
Yanımıza gelen çocuk Volkan abiye meraklı bir bakış attı. “Tuğkan abinlere çay ikram et bakayım…” Çocuk denileni yaparak elinde ki çay tepsisinden hepimize birer çay vermişti. “Koçum, başka isteğin var mı?” Tuğkan'ın omzuna elini koyan Volkan abi Tuğkan'la sohbete dalarken Kadir yan tarafımızda ki insanların yanına gidip eğlenmeye çoktan başlamıştı bile.
Lala ise etrafa temkinli bakışlar atıp her zamanki ağır abiliğinin hakkını veriyordu. Ellerini ceplerine yerleştirmiş olan Akın ise benim yanımda aynı Lala gibi etrafı izliyor fakat daha çok çevreyi tanımaya çalışıyor gibiydi.
Ben ise etrafı değil de Tuğkan'ı izlerken buldum kendimi. Volkan abi ile koyu bir sohbete girmiş gibiydi. Ciddi bir şeyler konuşuyorlardı. Yüzünde ciddiyet maskesini görmek bana çok alışılmadık bir şey gibi geldi. Oysa onu oldukça fazla ciddi görmüştüm.
Üstünde ki kıyafetlere tekrar göz gezdirdiğimde lacivert bir polo yaka tişört giydiğini görmüştüm. Altına ise her zamanki gibi siyah bir eşofman giymişti. Rahat takılmayı seviyordu ve gerçekten ona yakışıyordu.
Tuğkan'a herşey yakışır.
En sonunda onu izlemeyi bırakıp söylediklerine de odaklandım. “...bıraktım o işleri. Yaramaz bize abi.” Neyden bahsettiğini anlamasam da fikir yürütmeye çalıştım. “Boşver uzun mesele, anlatırım sonra.” Bir konuyu kapatmaya çalıştığında ne hakkında konuştuğunu ölesiye merak ettiğimi fark ettim. Bana da anlatmasını istesem anlatır mıydı?
“Nasıl istersen Tuğkan'ım.. He, bu arada sizin numarayı 8 yazdım. 9 numarayı Nero'nun ekibi aldı.” Volkan abi çayının son yudumunu da aldığında Tuğkan'a mahçup bir ifade ile baktı. “Kusura bakma, geç geleceğiz diyince 2. Tura kalırsınız sanmıştım.”
Tuğkan ise sıkıntı olmadığını belirtmek adına gülümsedi. “Sıkıntı yok abi. Biz 8’den devam ederiz… Yalnız, arabanın egzozuna dokunulmasın, yeni dizayn yapıldı.” Tuğkan'ın isteği üzerine Volkan abi kafasını salladığında bir anda yanımıza koşarak Kadir geldi.
“Abi! Volkan abi, beni 2. tura yazsana ya.” Kadir'in istekli ve heyecanlı hali ile yerimde kıpraştığımda Tuğkan yanıma gelmişti çoktan.
“Siktir oradan!” Tuğkan kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çektiğinde sırtım göğsüne yaslandı. Hassiktir. Hassiktir. “En son ki olaydan sonra siktin sene göremezsin sen o arabayı.” Kafamı kaldırıp hemen yanımda ki Tuğkan'a bakarak sorgulayan bir bakış attım.
“Ne oldu?” Diye kısık bir sesle konuştuğum da kulağıma doğru eğildi.
“Arabayı vurdu.” Duyduklarımla şoke olmuş bir ifade yerleşti yüzüme. Kadir cidden böylesine pahalı bir arabayı bir yere mi vurmuştu? “Bu arabayı değil. Vurduğu araba hala bakımda.” Ve yeniden böyle bir olayın olabileceğini bilmesine rağmen böyle bir araba ile mi gelmişti?
Kadir'e bu kadar da olmaz derce döndüğüm sırada hemen kendini açıklamaya başladı. “Oğlum önümde ki 2 numara sağ kırmasa bir sik olmazdı arabaya amına koyayım. Benim mi suçum?” Diye Tuğkan'a atarlandı.
“Evet.” Yanıtı çok geçmeden geldiğinde Kadir sinirle küfürler savurdu.
“Siktir lan ordan.” Kadir'in yanına gelen Lala keyifli gibiydi. Kolunu omzuna atıp güldü.
“Aynı zamanda arabayı stop ettirdi.” Büyük bir vurgu ile dile getirdiği şeyle Tuğkan, Akın, Lala ve Volkan abiyi gülme tutmuştu çoktan.
Aralarında olaya tek Fransız kalan ben ise hepsine garip garip bakışlar atıyordum ki Kadir sinirle Lala'ya geçirdi. “Dönek, pezevenk! Olmadı lan öyle bir şey!”
Akın büyük bir kahkaha daha patlatıp Kadir'e seslendi. “Gay misin oğlum sen? Araba stop etti ne?” Ne alakaydı? Stop etmesi kötü bir şeydi sanırım.
Ben bunları düşünürken kulaklarıma tekrar Tuğkan'ın sesi doldu. “Erkekler arasında namus meselesi yavrum. Araba stop ettin mi travesti tanısı konuyor.” Sözleriyle birlikte nedensiz bana da yüklenen gülme ile birlikte Kadir artık bizden bıkmış gibi Akın'ın ensesine geçirdi.
“Siktirin gidin ya! Camiye çıkıp anons yaptırsaydınız! Kimse duymadı!” Sinirle bize esip gürlerken Tuğkan'ın beni daha çok kendine çektiğini fark ettim. Yutkunmamak elimde değildi. “Volkan abi, dinleme bunları ya. Sen yaz beni 2. tura.” Volkan abiye masum bakışlar atması bir yana Lala bir anda ensesinden tutup çekti.
“Sen bir dur yerinde bebe. Daha ehliyet de alamadın zaten.” Lala'nın gerçekten bu kadar keyif alarak Kadir ile uğraştığını hatta ilk kez kahkahalara boğularak güldüğünü görmüştüm.
Artık bu olanlardan bıkmış olan Kadir ise Lala'nın elini ittirdi. “Kim geçecek o zaman 2. tura? Sen mi geçeceksin?” Kadir'in aşağılayıcı bakışları Lala üzerinden Akın'a geçti. “Yoksa şu dingil mi?”
“Kadir, gel şuraya.” Akın onu yanına çağırırken parmaklarını çıtlatmaya başlamıştı bile. “Gel yanıma gel.”
Kadir ise ona orta parmak çekmiş ve isteğini reddetmişti. “Şşş!” Diye araya girdi Tuğkan. Bir anda ciddileşmiş, Kadir'e öldürücü bakışlar atmıştı. “Adam ol indir o elini.” Bu tavrının nedeni yanlarında olmam bariz belliydi.
Kadir en sonunda bizden ümidi kesmiş gibi. “Yeter lan. 2. tur da yan koltuğa beni yazın yeter.” Deyip yanımızdan geçip gittiğinde diğer takımların ya da grupların, her neyse onların yanına doğru ilerledi.
“Tuğkan,” Diye fısıldadığım da kulağını bana yaklaştırdı. “Bunlar yasadışı değil mi?” Sözlerimle birkaç saniye durup omuz silkti.
“Öyleyse ne olmuş?” Hala olayın eğlencesini düşünmesi rahat ve umursamaz olduğunu gösteriyordu. “Eğlenmek için geldik.”
“Yakalanırsak?” Diye söylendiğim de sırıtması genişledi.
“O zaman daha eğlenceli olur.”
“Başımızın belaya girmesi ne zamandan beri eğlence oldu?”
“Sen sorduğundan beri yavrum.” Gözlerini bir süre üzerimde tutup güldü. Ciddi manada gülmüştü. “Yakalanmayız çünkü buraya gelen herkes para yatırıyor ve kimse gidip de şikayet etmez.” Son kez kulağıma fısıldadı. “Edecek olsalardı buraya on yedi yaşımdan beri geliyorum. O zaman şikayet ederlerdi.” Reşit olmayan birisinin oralarda takıldığı için.
Cevapları beni suskunluğa gömerken Volkan abi çoktan elinde ki küçük kağıda bir şeyler yazmaya başlamıştı fakat Akın, Kadir ve Lala tartışması devam ediyordu. 1. tur da, direksiyon başında ki kişi Tuğkan'dı ve anladığım kadarıyla şu an 2. turda direksiyon başına geçecek kişiyi tartışıyorlardı.
“Abi yaz beni! Yaz yaz, bunların lafına bakma sen.” kadir ikna potansiyelinin ne kadar kötü olduğunu bilse daha azimle umutlarını yeşertmeye çalışırken Akın ise araya giriyor. Onaylamıyordu fakat aralarında en sakini Lala'ydı.
Elinde ki sigarasından bir nefes çekerken önlerinde olan kargaşaya tiksintiyle bakıyor, neden burada ve onlarla arkadaş olduğunu sorguluyor gibiydi. “Emirhan,” Tuğkan'ın ilk defa Lala'ya adıyla seslendiğini duyduğum da Lala'nın gözleri Tuğkan'a döndü. “Sen kullan.”
Kadir ve Akın'ın hareketliliği sona ermiş ve ikisinin de gözleri aynı anda Lala'ya döndüğünde oldukça sakin olan Lala ile karşılaşmışlardı.
Lala, parmakları arasında ki sigaradan büyük bir nefes çekerken kafasını salladı. Havaya verdiği zehirli dumanla birlikte sigarasını Akın'a uzatıp Volkan abiye baktı ve çok rahat şekilde hareket etti. “Yaz beni abi.”
Çok sakin, çok profesyoneldi.
Direksiyonda olamayacağını anlayan Kadir küfürle karışık sinirini dile getirirken bu defa yan koltuk sevdasını konuşturmaya başlamıştı. "Abi tamam yana yaz beni. Şu Akın malını da arkaya bir yere atarız."
Ancak bu fikri hiç beğenmemiş olan Akın ona ters bir bakış attı. "Yok ya?" Dedi alaylı bir şekilde. "Sen arka ben yan asıl." Kadir'in başında zebani gibi beklerken neden bu kadar rahat olduğumu anlayabiliyordum.
Beni dışarıda bırakacak halleri yoktu ve belli ki ben Tuğkan'ın yanında, o arabaya binecektim.
Bu düşünce bile kalbimin deli gibi atmasına sebep olurken dudaklarımı birbirine bastırdım.
Kadir, Akın'a aşağılayıcı bir bakış attığında Tuğkan artık onlardan bıkmış gibi bir nefes verdi. Etrafta yükselen müzik seslerine arabaların motorları da eşlik ediyordu. Herkes farkı bir ağızdan konuşmaya başlamış gibiydi.
"Oğlum eğlenmeyi bile bilmiyorsunuz siz anasını satayım. Yan koltuk diyor bir de. Drift atarken o yeri mükemmel değerlendireceğim." Aklından geçen sahneleri uygulamalı olarak da yapamak isteyen kendisine başarılar diliyordum.
Akın pes etmiş gibi göz devirirken Tuğkan ise sıkıntılı bir nefesin ardından konuşmayı üstlendi. "2. turda kim kimin yanına oturur bilmem," Sesiyle birlikte gözlerimi ona çevirdiğimde bakışları benim üzerimdeydi. "Benim yanım zaten belli."
Sakin kal kalbim. Sadece sakin kal.
"Sizin bu yapış yapış romantikliğiniz beni bitirdi." Diye beyanını belirten Kadir tiksintiyle baktı bize. "Niye sizin gibi bir takımda olduğumu sorguluyorum." Volkan abi son kez bize bakıp gülümsedi.
"Ben gittim o zaman Tuğkan'ım. Hadi size başarılar." Yanımızdan geçip giderken elimde ki çaydan bir yudum daha aldım.
O sırada etrafta yankılanan yüksek bir anons sesi ile herkes susmuş ve anonsu dinlemeye başlamıştı.
"1. tur yarışmacıları, meydana toplansınlar lütfen."
Açık alanda yükselen sesle birlikte Tuğkan benden uzaklaşıp arkasını dönerek arabaya baktı. Bende onunla döndüğümde arabanın etrafına dolan insanlar arabayı hızlı hızlı inceliyor gibiydi. "Buralarda hep böyleler mi?" Sorumu yönelttiğim de Tuğkan kafasını salladı.
"Müşteriler en önce arabaları inceler, uzaktan bakarlar. Bazıları bahis koyar, bazıları turlara göre para yatırırlar." Yanımıza gelen Lala tekrar yakmış olduğu sigarayı parmakları arasında tutarken soludu.
"Ben bahsi koydum. Gerisi sende." Tuğkan'a güvenen bir bakış attığında Tuğkan'la birbirlerine sarıldılar. Tuğkan ondan ayrıldığında gözlerini bana çevirip yanıma geldi.
Tekrar yüksek sesi bastırmak adına kulağıma doğru konuştu. Artık buna alışmış gibiydim. “Lala’nın yanında kal. Bahis hakkında konuşacaklar. Geleceğim yanına.” Benden uzaklaşıp onayımı beklediğinde kafamı salladım.
“Tamam.”
Bana son kez gülümseyip yanımdan geçip giderken Lala ile arkasından baktık. Kalabalık arasından geçip giderken Lala’nın bakışları bana döndü. “Tuğkan’ın yanında olacaksın.” Zaten bildiğim bir şeyi bana hatırlattığında içimde büyüyen bir adrenali hissetmiştim. Bir araba yarışında, Tuğkan’ın yanına oturacaktım.
“Lala,” Gözleri üzerimde durduğunda oldukça sakin ve tepkisizdi. Bu adam hep böyle miydi? “Sen aralarında en aklı başında olanısın. Böyle tehlikeli bir şey başınıza sorun açmıyor mu?” Ehliyetleri bile yoktu belki.
Lala, ellerini eşofmanının ceplerine yerleştirip omuz silkti. “Alışığız biz. Sorun da yaşatmıyor merak etme.” Burada olmaktan pişman mıyım diye beni dikkatle izliyor gibiydi. “Eğer Tuğkan’ın babasını kastediyorsan?” Onu onayladığım da histerik bir şekilde gülüp küfür savurdu. Anlaşılan onlar da babasından hiç haz etmiyordu. “Siktir et onu. O bize hep sorun açıyor zaten.” Artık gerçekten onu takmıyormuş gibi konuşuyordu. “Tuğkan halleder.” Diye bir güvence verdi bana.
Tuğkan her şeyi halledebilir mi?
Sessizleştiğimde Lala’nın bakışları arkamda, bir yere odaklanmıştı. Uzun süre oradan bakışlarını çekmediğinde gerime dönüp, baktığı yere baktım. Bize bakan bir grupla karşılaşmak hiç beklediğim bir şey değildi.
“Onlar kim?” Lala’ya doğru döndüğümde gözleri hala onlar üstündeydi. Özellikle birisine kitlenmiş gibiydi. “Lala?”
Lala’nın gözleri bana geri döndüğünde sakin bir ifade takındı. “2 numaranın takımından.” Gözlerini geri onlara çevirdiğinde nedensiz bir şekilde etrafta büyük bir kasvet hissettim. “Orospu çocuğu, nasıl bakıyor.”
Şu an yanımda tek Lala vardı ve onlara saldıracak gibi bakması işleri kötü yapıyor gibiydi. “Emirhan, dön önüne. Başka tarafa gidelim.” Tek amacım olay çıkmasını ve Lala’nın onlara doğru ilerlemesini engellemekti.
Lala’nın bakışları bu defa bana değil de ön tarafa, Tuğkan’ın gittiği tarafa döndü. Nerede olduğuna bakmaya çalışıyor gibiydi. En sonunda Tuğkan’ı görememiş olacak ki eliyle bana yol gösterdi. “Arabaya gidelim.” Dediğini yaparak arabalara doğru ilerlediğimizde yan yana dizilmiş olan dokuz arabadan, bizim geldiğimiz arabaya doğru yöneldi.
Birbirinden güzel arabalar heyecan vericiydi. Hepsinin milyonlarca para değerinde olduğu da açıktı.
Lala, bizim bineceğimiz arabanın ön koltuğuna ait kapıyı açıp binmemi işaret ettiğinde dediğini yaparak arabaya binmiş ve kemerimi takmıştım. O ise hala kapıya yaslanmaya devam ediyor etrafa bakıyordu. Şu an, başka birisi bizi görse, onu benim korumam sanabilirdi. Tuğkan’ın emanetini çok ciddiye alıyor gibiydi.
“Korkmana gerek yok.” Sessizliğini en sonunda bozduğunda gözlerini bana çevirdi. “Tuğkan ne yaptığını bilir.” Tuğkan’a karşı güvenini belirttiğinde ellerimi bacaklarım üzerinde birleştirdim.
“İlk kez böyle bir yere geliyorum.”
“Belli.” Diye kısa bir yanıt verdiğinde derin bir nefes verdi havaya. Gecenin karanlığı yüzünden aydınlatılan yarış alanı ile Lala’nın yüzüne ışık vurmuştu. “Parla,” Bana seslenmesiyle kafamı kaldırıp ona baktım. Pencereye yaslanmış bana bakıyordu. “nasihat verdiğimi falan düşünme. Çok anlamam o işlerden.” Sanki söyleyip söylememek arasında kararsız gibiydi. “Bugün, okulda Tuğkan ile aranızda ne oldu bilmiyorum ama buraya geldiysen Tuğkan’a güveniyorsun demektir.” Gerçekten emin olmak için beni izlediğinde düşünmeden karşılık verdim.
“Güveniyorum.” Gerçekten güvenmesem burada olmazdım.
Lala da bu sözleri duymayı bekliyormuş gibi anlayışla kafasını salladı. İlk defa Lala ile böyle bir konu konuştuğumu fark ettiğimde olayın ciddi bir şey olduğundan korktum. “Tuğkan da bunu istiyor. Ona güvenmeni.. Zaten onu gerçekten anlayıp güvendiysen kalbini görmüşsün demektir.” Neden bana bunları anlattığını bilmiyordum ama konuşma devam ettikçe göğsümün tam ortasında bir acı artıyordu.
“Ona gerçekten güvenmeseydim ne burada olurdum ne de bu konuşmayı yapıyor olurduk.” Sözlerimle yüzünde hafif bir tebessüm oluştu.
Kafasını anlayışla salladı. “Senden ilk ve son kez bir şey isteyeceğim.” Lala’nın benden bir şey isteyecek olması mı? Ona dikkat kesildiğimi fark ettiğinde sakinlikle devam etti. “Şu andan itibaren, Tuğkan hakkında ne duyduysan, iyi veya kötü, hepsini bir kenara bırak. Ona sadece güven.” Sözleriyle birlikte onu daha dikkatli dinlemeye başladım. “Ben onu gördüm Parla. Sana nasıl baktığını, nasıl sevdiğini gördüm.” Lala ile bu konuşmayı yapıyor olmak içimde bir şeylerin kopmasına neden oldu. “Annesinden sonra ilk kez birini bu kadar sevdiğini gördüm.”
Karnım ağrıyor gibiydi. Anlamamıştım ama Lala’yı dinlemeye devam ettim. Bana gerçekten onu anlamamı ister gibi baktı. “Bilmediğin şeyler var.” Deyi verdi bir anda. Neyi bilmiyordum?
“Neyi?” Şaşkınlıkla konuştuğum da bir süre sessiz kaldı.
“Zamanı gelince sen öğrenirsin ama… Bil diye söylüyorum.” Kapıdan uzaklaşırken gülümsedi. Tuğkan’ın sesi artık yakınlardan geliyordu ve arabaya yaklaşmış olduğunu anlamıştım. “Sen bilmiyorsun belki ama, senin adını sayıklayarak kollarımda ağladığı günleri ben biliyorum.”
O an hissettiğim acı, bütün bedenime yayılmış gibiydi. Acı vericiydi. İçimde bir boşluk hissedecek kadar acıydı ve şok etkisi yaratıyordu.
Tuğkan’ın Lala’nın kolları arasında ağlamış olduğu düşüncesi bile karnımın kasılmasına sebep olurken öylece Lala’ya baktım. Fakat onun bakışları benim üzerimde değil, aksine yan tarafıma bakıyordu.
“Allah kaza, bela vermesin kardeşim.” Lala ona büyük bir güvenle bakarken kafamı yavaşça çevirip Tuğkan’a baktığım da güldü.
“Eyvallah.. Emirhan, şu Kadir ve Akın’a göz kulak ol. Millete laf atıp duruyorlar başımıza bela almasınlar.” Tuğkan’ın tembihli sözleri bir yana dursun içimde, ona karşı değişen hisleri yok sayamıyordum.
İçime yüklenen ağır duygu seli yok sayılacak gibi değildi.
Lala son kez eğilerek Tuğkan’a onay verdi. “Bende o iş. Yarış bitince seninle birşey konuşacağım.” Diye Tuğkan’a işaret verdiğinde Tuğkan sessiz bir şekilde onu onayladı. Lala son kez bize başarılar dileyip koşarak uzaklaştığında etrafta yükselen arabalara ait egzoz seslerini duyabiliyordum.
“Sarı,” Tuğkan’ın sözleriyle gözlerimi ona çevirip hiçbir şey olmamış gibi davranmaya kadar verdim. “İyi misin yavrum?” Bana doğru uzanıp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdığında güldü.
Kafamı usulca sallayıp sıkıntılı bir nefes vererek rahat bir şekilde yerimde kıpraştım. “İyiyim.”
“Korkma.” Bana güven vermek adına sarf ettiği sözlerle tebessüm ettim. Beni düşünüyor olması beni ona itiyordu. Düşüncesini seviyordum. Beni düşünmesini.
“Sen yanımdasın,” Ona sesimi duyurmak için biraz daha yükselttim sesimi. “Korkmuyorum.” Kafamı tekrar ona çevirdiğimde bana bakıyordu. Gözlerinde ki hisleri anlayamasam da kafasını salladı. “Ve güveniyorum sana.” Gülümsediğim de heyecandan artan kalp atışlarımı durduramadım. “Kazanacağız.” Diye ona güven vermek istediğim de kendinden emin bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Etrafta son anons sesleri de yankılandığında geri sayım başlamıştı.
“Sen yanımdayken kazanmama gibi bir şansım yok Sarı.” Arabanın vitesine koydu elini. Güven dolu sözleri, gözlerimin onda kalmasına neden oldu. Bana güvendiği kadar ona güvenmemi istiyordu ve gerçekten öyleydi.
Ona güveniyordum.
Ona inanıyordum.
Onu seviyordum.
Ben gerçekten Tuğkan’ı seviyordum.
Araba bir anda hareket etmeye başladığında zaten hızlı olan kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Gözlerimi ondan çekip yola baktığımda uzun ve virajli bir yol olduğunu fark ettim. Sakin olmaya çalıştım.
Sakin ol, yanında Tuğkan var.
Sana zarar gelmesine asla izin vermez.
Arabanın hızlı artarken bizi geçen bir kaç araba vardı. Tuğkan ne yaptığını çok iyi biliyordu ve ilk viraja geldiğimiz de yaptığı kavis ile arabanın tavanında olan tutamaçtan sıkıca tutup kendimi koltuğa bastırdım. “İyi misin?” Hızını tekrar arttırdığında nefesimin kesildiğini hissettim.
Yolda, buraya gelirken yavaş olmasını söylüyordum ve şu an neredeyse o hızın beş katı hızla ilerliyorduk. “Evet.” Korkmuyorum, korkmuyorum. Korkmamak istiyordum.
Tuğkan önümüzde olan üç numaralı arabayı sollarken nefesimi tutmuş, diğer virajdan geçmeyi bekledim. Önlemimi çoktan almış, daha iyi tutunmuştum. Tuğkan’ın ustalıkla geçtiği virajların her birinde sadece bir anlık dönüp beni kontrol ediyor, iyi miyim diye bakıp, soruyordu. Bense her seferinde aynı yanıtı veriyor, yola bakmasını söylüyordum.
Önümüzde olan 2 numaralı arabaya yetiştiğinde yan yana gidiyorduk. Onların penceresi açılıp, sürücü koltuğuna, arabayı kullanan Tuğkan’a seslendi. “Ne oldu Demirsoy? Baban diğer arabayı elinden mi aldı yoksa?” Ardından güldüğünde Tuğkan da aynı şekilde karşılık verdi.
“Yok! Sizi farklı farklı arabalarla yeneceğimi görün diye getirdim.” Adam bu söylediğine gülmeye devam ederken son kez seslendi.
“Çok beklersin!” Ardından canımı kapatıp daha da hızlandığında Tuğkan histerik bir şekilde güldü.
Kafasını boynuna doğru düşürmeden evvel bana baktı. “Kemerin takılı değil mi?” Takılı olduğunu gördüğünde hızı bir anda arttırmış, 2 numarayı hızla geçerek bir anda viraja girmişti. Bugün ölmezsem, sanki başka bir zaman da ölmezmişim gibi geliyordu. Bacaklarımın bağı çözülmüş gibiydi ve tansiyonumun cidden düştüğüne emindim.
Arabanın komutasını tekrar eline aldığında insanlarla dolu olan kalabalık bir alan gördüm. Bu bitiş çizgisi olmalıydı ve son hız geçtiğinde derin bir nefes verebildim en sonunda. Kazanmıştık.
Tuğkan arabayı durdurmak için ani bir dönüş yaptığında bir anda insanlar bize doğru koşmaya başlayınca gözlerim hemen Tuğkan’a döndü. “Kazandık!” Gerçekten kazanmıştık. Onun sayesine.
Benim tepkimi izleyen Tuğkan, heyecanımla birlikte daha büyük bir şekilde gülümsedi. “Kazandık yavrum.” Emniyet kemerini çıkartıp bir anda ona sarıldığımda şaşırmıştı.
“Çok iyiydin!” Sözlerle birlikte ondan uzaklaştığım da ellerini belime yerleştirip beni gülümsemesiyle izledi. “Mükemmeldin.” Diye devam ettiğim de Tuğkan’ın gözleri dudaklarıma kaydı.
“Mükemmel olan sensin.” Diye fısıldadı. “Korktun mu?”
“Hayır..” Onun gibi konuştuğum da gözleri tekrar gözlerime tırmandı. “Arabayı sen kullanıyordun çünkü.” Sarf ettiğim sözlerimle birlikte sırıtması genişledi.
“Alla Alla?” Sözlerim hoşuna gitmiş gibiydi. Aramızda olan az mesafede bile nefesi tenime temas ederken gözleri sadece gözlerimdeydi. “Ölürüm sana…”
O an bir anda aralanan kapı ile neye uğradığımı aşırıp Tuğkan’dan uzaklaştığım da kapıda duran kişi elbet Kadir’di. “Hassiktir!” Açtığı hızda kapıyı kapattığında, yanaklarıma hücum eden sıcaklık ile Tuğkan’dan uzaklaşmıştım hemen. Aynı zamanda benim olduğum taraftan açılan kapıyı da Akın açmış eğilerek içeride olan bize göz atıp kaşlarını çatmıştı.
“Noluyor lan?” Akın’ın sinirlenmeye çalışan fakat yüzünde aşırı imaya sebap olan bir ifadeyle baktı bize.
“Yok bir şey.” Tuğkan’dan uzaklaşarak arabadan indiğimde Tuğkan da benimle birlikte inmiş Kadir’e dönerek sinirle solumuştu.
“İki dakika bekleyemedin mi şerefsiz!” Tuğkan’ın dudaklarından dökülen sözlerle birlikte Kadir yüzünde gizleyemediği ima ile kahkahalara boğulmuştu. Ben mi? Ben de işte, orada yerin yedi kat dibine girmekle meşguldüm.
Etrafımıza dolan insanların çoğu bahis yatıranlardı. Bunu anlamam uzun sürmedi çünkü ellerinde ki kağıtları sallayarak gülüp, seviniyorlardı.
“Tebrikler kardeşim.” Tuğkan’ı ilk tebrik eden Lala olmuştu. Tuğkan’a sarılmış ve sırtına birkaç defa vurup kulağına bir şeyler söylemişti. Tabi ona ne söylediğini bilmiyordum fakat söylediği şeyle birlikte Tuğkan’ın yüzünde ki ifade yavaş yavaş değişmeye başlamış ve kaşlarını çatarak ondan uzaklaşan Lala’ya bakmıştı.
Lala kulağına ne söyledi bilmiyordum fakat, benimle olan konuşmasından söz etmediği açıktı. Çünkü Tuğkan’ın gözleri etrafta gezinip, bizim çevremize toplanmış olan kalabalıkta bir yüz aramaya başladı. Ne olduğuna anlam veremeyen biz ise Tuğkan’a doğru yaklaşmaya başlamıştık.
“Yine ne oldu amına koyayım ya?” Akın yanımda söylene söylene Tuğkan’ın yanına ilerlerken onun peşinden de ben gidiyor olayı anlamaya çalışıyordum.
Kulaklarıma Tuğkan’a ait olan, “Hangisi?” Sözleri ile birlikte Lala onu sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi. “Nerede?” Bizim gibi meraka boğulan müşteriler de birbirlerine bakıyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Bizden önce yanına varan Kadir de ciddiyete bürünmüş ne olduğunu anlamak için Lala’nın dudaklarından dökülen sözlere dikkat kesilen Kadir’in de kaşları çatılmıştı. “Ne oldu?” Yanlarına vardığım da Tuğkan’ın gözleri bana dönmüştü. “Bir şey mi oldu?”
Gözlerimi Tuğkan’dan çekip Lala’ya, oradan Kadir’e döndürdüğümde Tuğkan yanıma gelip kolunu tekrar omzuma atarak beni kendine çekmişti. Neler olduğuna tam anlam veremesemde sessiz kalarak onu izledim. Onca insanın içinde bunu yapıyor olması tekrar vücuduma bir sıcak akımının olmasına sebep olmuştu. “Bir şey olmadı yavrum.” Üstüne sarf ettiği sözleriyle birlikte iyice kızardığıma emindim. “Lala’nın yarış numarasını değiştirmişler.” Yalan mı söylüyordu yoksa gerçeği mi ayırt edemedim.
“Emin misin?” Utançtan kıpkırmızı kesilmiş olmama rağmen sorduğum soru ile Tuğkan kalabalığın arasından geçip beni, izleyicilerin yarış esnasında durduğu tarafa doğru yönlendirdi.
“Kesinlikle.. 2. tur birazdan başlayacak.” Tribünlere yaklaştığımızda etrafımıza gelen müşteri ve izleyiciler de dağılmışlardı. Sonra ani bir şekilde durup sağ tarafa doğru döndü Tuğkan. Onunla birlikte bende dönünce bizim yanımıza doğru gelen bir kız fark ettim. “Ceylin!” Tuğkan’ın seslenmesiyle kız elini sallamış onu duyduğunu belirtmişti.
Ceylin kim?
Nedensiz çatılan kaşlarımla kafamı kaldırıp Tuğkan’a bakacakken benden önce davranıp kim olduğunu tanıttı. “Volkan abinin yeğeni.” Yani?
Kız yanımıza geldiğinde Tuğkan’la selamlaştı. “Turu izledim. Çok iyiydin.” Gözlerimi kızın üstünden çekmezken Tuğkan ise karşılık verdi.
“İyi olmamın nedeni var.” Kızın gözleri o an bana döndüğünde tebessümü genişledi. “Hadi bana müsade.” Tuğkan, kolunu benden ayırıp uzaklaştığında kafamı geriye çevirip ona baktım.
“Nereye?”
Tuğkan ise ellerini çoktan cebine yerleştirmiş, kafasıyla arabaların olduğu tarafı işaret etmişti. “Lala’ya bakmam lazım. İki dakikaya geleceğim.” Gözlerini benden çekip Ceylin denilen kıza kaydı. “Siz konuşun, kaynaşın.” Niye kaynaşacakmışım?
O bana son kez bakıp göz kırptığında yanımdan uzaklaştı. “Tuğkan senden çok bahsetmiş dayıma.” Kızın sesiyle gözlerimi ona çevirdiğimde onu inceleme fırsatı buldum. Kumral tenli, koyu kahve rengine sahip saçları vardı. Güzeldi. Gerçekten gözle görülür bir güzelliği vardı. “Ben Ceylin.” Sıcak kanlı bir tavırla elini bana uzattığında uzattığı elini sıktım.
“Parla. Memnun oldum.” Ceylin tebessümle elini indirdiğinde derin bir nefes verdi.
“Nasıl, sevdin mi burayı?” Gözlerini etrafta gezdirdiğinde bende onun gibi yapıp etrafta gezdirerek çevreye bakındım. “İlk gelişin değil mi?”
Sorusunu onayladığımda derin bir nefes verdim. “Yani, güzel. Daha önce hiç gelmemiştim böyle bir yere.” Ceylin tebessüm ettiğinde, “Sen sürekli buralarda mısın?” Gözlerim arka tarafta, konteyner bir yerde gezindi.
“Evet. Evimiz yakın buraya.” Anlayışla kafamı salladığımda gözleri üzerimdeydi hala.
Bir süre sonra tekrar konuşmayı ben üstlendim. “Tuğkan’ı tanıyor musun?” Bende ki de soru!
Ceylin gülümseyip başını salladı. “Evet ama çok olmadı. İki ya da üç aydır.” Üç ay? İçimde nedensiz yükselen bir hissi yok saymaya çalışarak başımı salladım. “Tuğkan’la çok yakışıyorsunuz.” Beklemediğim bir anda beklemediğim sözleriyle birlikte ona geri dönüp şaşkın bir bakış attım. “Yakın değiliz onunla ama gerçekten sana olan bakışlarından anladım. Geldiğinizde de görmüştüm sizi, yanınıza uğrama fırsatım olmadı ama o anda demiştim, birbirinize çok yakıştığınızı.”
Onun övgü ve hayranlık dolu sözlerinden sonra yüzümde bir tebessüm oluştu. Yakışıyoruz. Tuğkan ve ben gerçekten yakışıyor muyuz? Sorunun cevabını bilmiyordum fakat çok da umursamıyordum.
Seviyordum ve bu kadar.
Yüzümde ki tebessüm, bir nevi içimde hissettiklerimin yansımasıydı. “Teşekkürler.” Karnımda hissettiğim his tekrar doğarken Ceylin tebessümle karışık bir şekilde güldü.
“Ne demek. Senin gibi güzel bir sevgilisi olduğu için çok şanslı.” Ondan aldığım iltifatla onun gibi arkamda ki, belime kadar gelen duvara yaslandım.
“Asıl ben şanslıyım.” Diye bir itirafta bulundum.
Ceylin ise bir iç çekip kollarını göğsünde birleştirdi. “Çok özendim size ya.” Sözleriyle birlikte ona döndüğüm de etrafına bakıyordu.
“Kaç yaşındaydın?” Bizimle yaşıt gibi duruyordu.
Bu konu dikkatini çekmiş gibi sırıtıp saçlarıyla oynadı. “Yirmi! Göstermiyorum değil mi?” Sözleriyle şaşkın bir ifade yerleşti yüzüme. Gerçekten asla yirmi göstermiyordu. On sekiz yaşında gibiydi ve bu onu oldukça genç gösteriyordu.
“Hayır göstermiyorsun. Bizim yaşımızda sanmıştım seni.” O ise aldığı iltifat üstüne gülerek teşekkür etti. Aradan geçen bir kaç dakikanın sonunda sıkıntıyla etrafa baktım. O sırada etrafta yankılanan anons sesi ile kaşlarımı çattım.
Yarış üç dakika içinde başlayacaktı ve Tuğkan hala etrafta yoktu. Kafamı geriye çevirip arabaların olduğu tarafa baktığım sırada gördüğüm Tuğkan ile oraya daha dikkatli bakmıştım ve gördüğüm manzara dudaklarımı aralamama neden olmuştu.
Tuğkan, birisiyle konuşuyor ve etrafını küçük bir topluluk sarmıştı. “Neler oluyor orada?” Yaslandığım yerden doğrulduğumda Ceylin de benim gibi yapıp arkasını dönerek neler olduğuna baktı. Ve o da görmeyi çok beklemediği bir manzara ile karşılaşınca kaşlarını çattı.
“Bilmiyorum.” Ceylin’in sesi üzerine hızla ilerleyerek onların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladığım sırada Ceylin de peşimden beni takip ediyordu.
Yanlarına yaklaştıkça yükselen seslerini duyabiliyordum. Oldukça hararetli bir şeyler konuşuyorlardı ve Tuğkan oldukça sinirli görünüyordu. Yine neler olduğunu gerçekten merak ediyordum.
Yaklaştıkça yükselen sesler Tuğkan’a aitti. “Kimsin lan sen?” Karşısında ki adamın üstüne doğru giderken önüne Lala geçerek onu engelledi. “Seni gebertirim Mustafa.” Tuğkan’ın ona, tehdit içerikli bir uyarıda bulunduğunu gördüğüm de büyük bir mevzu olduğunu anlamıştım.
“Bir siktir git oradan.” Mustafa denilen adam güldüğünde Tuğkan daha da hareketlenmişti. Onun kolundan yakalayan ben ise ne olduğunu anlamayarak karşısında ki adama bakıp sonra gözlerimi ona geri çevirdim.
“Tuğkan,” Diye araya girdiğim de gözlerini bana çevirdi. Sinirliydi ve burnundan soluyordu resmen. “ne oluyor?” Sakinleşmesi adına sakin bir şekilde sorduğum soru ile bana döndü.
“Sana orada kal, birazdan geleceğim dedim.” Gözlerini benden çekip tekrar Mustafa denilen adama baktığında sinirle dişlerini birbirine geçirip ona ilerlemeye çalıştı. “O gözünü…”
Kadir, Tuğkan’dan önce davranıp bizim önümüze geçerek Mustafa denilen adamı göğsünden itekledi. “Siktir git yoluna, yoksa o yolu da sikeceğim seni de.” Kadir’in sert ve sinirli sesi ile Mustafa denilen adam birkaç saniye ona bakıp sonra dediğini yaparak yanımızdan uzaklaştığında Tuğkan öfkeyle soludu.
“Soyunu, sopunu siktiğim.” Kolunu biraz daha sıkarak sakinleşmesini beklediğimde burnundan soluyarak derin bir nefes alıp bana geri döndü. “Sen niye söylemiyorsun bana?” Neyi söyleyecektim?
“Neyi?” Dedim anlamazca. Gerçekten anlamıyordum ve neyi kastettiğini bilmiyordum.
Lala onu sakinleştirmek adına omzuna birkaç defa vurmuştu. “Tamam Tuğkan. Siktir et.” Fakat Tuğkan hiçte siktir edecek bir ifade yoktu.
“O piç sana hayvan gibi bakıyor, sen gelip bana söylemiyorsun?” Lanet olsun Lala. Gözlerimi hemen Tuğkan’ın arkasında ki Lala’ya çevirdiğimde bana bakıyordu. Ona öldürücü bir bakış attığımı fark etse de omuz silkti.
“Söylemeyeceğimi sanman çok garip..” Diye söylendiğinde derin bir nefes verdim.
“Abartılacak bir şey değil diye düşündüm.” Diye konuyu elime geri aldığımda Tuğkan histerik bir şekilde güldü.
“Niye?” Dedi sinirden güldüğünü anlamıştım. Gerçekten bu kadar ciddi bir olaya sebep olacak bir şey miydi bu? “Gavat mıyız biz? Sikerler adamı! Elin adamı gelip sevdiğim kadına bakacak, ben susacağım öyle mi?”
Sevdiğim kadın.. Derin bir yutkunmanın ardından ona kaşlarımı çatarak baktığımda tuttuğum kolunu bıraktım. “Cidden şu an konuyu uzatacak mısın?” Daha fazla uzamasını istemediğim bir konu olduğu için sessiz kalmasını istemiştim.
En sonunda ikna olmuş gibi derin bir nefes alıp vererek kolunu omzuma attı. “Böyle şeyler de haberim olması gerekiyor.”
“Maç geçti amına koyayım ya!” Kadir'in haklı isyanı ile gözlerim yarışa başlamış olan arabalara döndüğünde, Tuğkan'ın arabası olduğu gibi boş meydanda duruyordu. “Sizin derdinizi sikeyim ben ya.” Kadir sinire karışık hayal kırıklığı ile etrafa dönüp dururken Akın da onun kafasına geçirmişti.
“Mal mısın amına koyayım? Yanındaki kıza laf atılınca racon kesiyorsun, sonrası yok.” Onu umursamadan göz devirdiğim de Tuğkan'ın sesi duyuldu bu defa.
“Volkan abiyle konuştum ben. Gidelim.”
Kadir hemen dönüp Tuğkan'a şaşkın bir bakış attı. “Drifte kalsaydık bari!” İsyanları sona ermeyecek gibiydi ve Tuğkan'ın ona olan öldürücü bakışlarını fark edip sessizce geçip giderek arabaya doğru ilerledi. “Hep Kadir zaten dimi? Hep Kadir'i bulur böyle şeyler! Kadir'in şansını siksinler!” Kendine ettiği küfürlere göz deviren tek ben değildim. Lala ve Akın da aynı tepkiyi vermişti.
Tuğkan cebinden çıkarttığı araba anahtarını Lala'ya attığında arabayı kullanan kişinin Lala olacağını öğrenmiş bulundum.
Herkes arabaya geçerken Kadir ve Tuğkan, Ceylin'le vedalaşmış ve onlar da arabaya binmişlerdi.
Oturma konumuna göre; Lala arabayı sürüyor, Tuğkan yanına oturuyordu. Arkada ise; Ben en köşeye, Kadir ortaya, Akın ise diğer köşeye yerleşmişti.
Yol boyu sessiz geçen araba uykumu bir hayli getirmişti. Bugün annemin veya babamın bu saate kadar beni aramamış olması beni ayrı bir şaşkınlığa sürüklemişti.
Akın, anne ve babama, benimle birlikte bir arkadaşının doğum günü partisine gideceğini söylemişti. Tabi annemin ya da babamın buna inanması imkansız gibi bir şeydi ve nasıl oldu da ikna oldular hiç anlamamıştım.
En azından bir kez arayıp sormaları nerede olduğuma dair bir bilgi vermemi istemeleri gerekirdi fakat değil aramak, mesaj bile atmamışlardı.
Araba en sonunda bizim sitenin önünde durduğunda, “Hadi Allah'a emanet. İyi geceler.” Akın'ın kısa kesip hemen arabadan indiğinde peşinden Tuğkan da inmişti. Araba onundu nasıl olsa, Lala’nın onu bekleyeceğini biliyordum. Benimle biraz daha konuşmak adına inmişti. bende kapıyı açmış anca inemeden evvel çantamı omzuma atarken onlara bakmıştım.
“Bugün çok güzeldi. Teşekkür ederim.”
“Ne demek,” Dedi Kadir, sırıtarak. “Her zaman.”
Lala da başıyla ‘Eyvallah’ derce bir işaret yaptığında arabadan inip beni bekleyen Tuğkan'a döndüm.
Ellerini ceplerine yerleştirmiş ve kafasıyla siteyi işaret etmişti. İçeri kadar bırakacaktı yani.. Ona uyarak siteye girdiğimizde gözden kaybolmuş olan Akın ile kaşlarımı çattım. Nereye gittiğini bilmiyorum, hemen eve gitmezdi nasıl olsa. Site de ki bakkala uğramıştı belki de.
“Teşekkür ederim.” Dedim en sonunda. Kafamı kaldırıp yanında yürüyen ona baktığımda o da bana bakıyordu. “Herşey için.. Bugün çok güzeldi.” Gerek okulda olsun, gerek az önce olanlar… Tuğkan Demirsoy gerçekten bana ilkleri yaşatmaya yemin etmiş gibiydi.
Sözlerim onun yüzünde bir tebessüm oluşmasına neden oldu. “Güzel olmasını sağlayan şey sendin Sarı.” En sonunda durduğunda bende karşısında durarak ona bakıyordum. “Bana güvendiğin için teşekkür ederim.” Dedi en sonunda.
O an yutkunma ihtiyacı gözettim. “Bana güven verdiğin için, ben sana teşekkür ederim.” Sözlerimle birlikte genişçe gülümsemiş ve ellerini ceplerinden çıkarıp, önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
“Sen sürekli teşekkür edince hoş oluyorum.” Gülmesini bastıramayıp söylediğinde bende güldüm. “Şimdi fark ettim..” Gözleri dudaklarım üzerinde kaldığında devam etti. “gülünce de hoş oluyormuşum.”
Sözleriyle birlikte biraz düşündüm. “Sen her şeye hoş olmuyor musun?” Fısıltı tonunda sorduğum soru ile sırıttı.
“Senin hakkındaki her şeye.”
“Benim hakkımda ki her şeye.” Diye onu tekrar ettiğim de gözlerini dudaklarımdan çekip tekrar gözlerime odakladı.
“Beni manipüle mi ediyorsun yavrum?” Diye fısıldadı. Bana biraz daha yaklaştığında kaşlarını uyarır tonda kaldırıp fısıldadı. “Amacın buysa, başarıyorsun.”
Kafamı omzuma doğru düşürdüğüm de güldüm. “Amacım o falan değil.”
Kaşlarını hafif kaldırdı. “Alla Alla?” Kalbimde tekrar hızlanan bir şeyler olduğunu fark ettiğim de yutkundum. Gözleri yüzümde gezindiğinde bir iç çekti. “Sen bana ne yaptın Parla?” Diye fısıldadığı sırada kalbimin atış seslerini duyuyor gibiydim.
En sonunda dudaklarım aralandığında o gücü kendimde buldum. “Aynı şeyi sende bana yaptın Tuğkan.” O an gözleri, gözlerimde durduğunda sessiz kaldı. Sadece gözlerime baktı. Sanki devam etmemi istiyor gibiydi. O an, onun kadar süslü cümleler söylemedim fakat hislerimi açıklamıştım. Parmak uçlarıma yükselip kulağına doğru yaklaştığım da her zaman yaptığı o şeyi bu defa ben yaptım.
“Sana aşık oldum.”
Okur Yorumları | Yorum Ekle |