*Uyarı politikalar gereği yapılıyor, dikkat! Bölüm senaryo gereği fazlasıyla argo ve şiddet içerir. Kan, alet, şiddet, argo kelimelerdir etkilenecek okuyucular bölümü geçebilir. Argo kelimeler sansürlü bir şekilde ifade ediliyor, yazım hatası değildir.* Bilginize…🤍💫
| SAKIZ |
-Ara Sahne: Taşlık-
Yazarın Bakış Açısı
[28. Bölüm Ara Sahnesi]
Araf gördüğü mesajlarla kaynamıştı. Başından beri aklındaydı Nevra'ya özel hat tahsil etmek fakat günler hızla geçiyor, sevdiği kişinin yanında aklı başından gidiyordu, akış sırasını takip edemiyordu ona odaklanmaktan.
Şimdiyse mesajlar odun misali gözünün önüne düştüğünde ateşi harlamıştı. Büyük yakacaktı.
Dış kapıyı sertçe çekip "Yunus!" dedi. Yunus duyduğu sesle Araf'a ilerlerken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Öncesinde tahminlerini kurması, işini kolaylaştırıyor, hızlandırıyordu. Araf telefonunu çıkardı ve Fatih'i aradı.
"Beni uğraştırma, hangi g*t deliğindeysen çık gel."
"Ooo Arafcığım. Selam sabah yok mu?" Kahkaha attığında Araf'ın yüzü buruştu. "Uyandığın tek sabah bugündü senin. Yorma beni *mcık hoşafı, tıpış tıpış gel."
"Olmaz Arafcığım, gelemem, işlerim var. Biliyorsun ceza aldık, çok çalışmam gerek, çok."
"Sana en güzel cezayı tattıracağım p*ç herif." diyerek telefonu kapattı Araf. Ya rızası olacaktı ya olacaktı. Yanında bulunan Yunus'a baktığında kendisinin konuşmasına gerek kalmadan Yunus konuştu, "Anlaşıldı Araf Bey."
Yıllardır böyleydi, konuşmadan anlaşırlardı. Doğma büyüme birlerdi, Yunus'un dilinde bey kelimesi olsa da işine saygısındandı. Oysa aralarındaki iki yaş ile abisi sayılırdı.
Araf arabasına binerken ardından kapı açılmış Emirhan binmişti yan koltuğuna. Taşlık'a çizdi yolunu. Konuşmamışlardı, Araf harlıyken konuşmak, barut olmak demekti.
Mekana geldiklerinde, yerinde rahatça oturan Fatih'i gördüğünde tiksindirici bir sırıtış ekledi yüzüne Araf. Ona doğru ilerledi, "Sıcak savaş dönemini biliyorsundur *r*spu iti,"
Karşılıklı sırıtmaları, gelecek patlamanın yoluydu. "Sen de benim koltuk sahibi olduğumu biliyorsundur, Arafcığım."
"O koltukları boru yapıp oturtacağım sizi. Baban olacak t*ş*ksız p*ç son günlerini keyifle geçirsin."
"Araf, Araf, Araf..." diyerek yerinden kalktı Fatih, cesareti koltuktan geliyordu. Araf'ın sıcak savaşının tehlikesini bildiği söylenemezdi, daha yeniydi Yurtaltı'nda. Duydukları korkmasına yeterli bir sebep olsa da bir yerden cesaret alıyor olmalıydı ki sözlerine dikkat etmiyordu. "Sence de bir kumral için çok yanmıyor musun? Tamam, ateşli-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden geçirdiği yumrukla yere vurdu Fatih'i. Bu başlangıçtı, Fatih bilmese de.
Bir elinden destek alıp oturur pozisyona gelen Fatih patlayan dudağını sildi. "Hadi ama, Nev-" ismi ağzından dökülemeden yüzüne geçirdiği tekmesiyle tekrar geri savruldu Fatih, bu kadar hızlı bir sert geçiş beklemiyordu. Araf üzerine yürüdü, "Onun ismini ağzına alırsan senin dilini koparırım it herif."
Burnunu tutarak acısını dindirmeye çalışan Fatih, Araf'ın ileri gidemeyeceğini düşünüyordu. Biliyordu da, güveniyordu bir şeylere. "Oysa mesajlaşırken o öyle demiyordu..." dediğinde yakalarından tutup kaldırdı Araf. "Seni gavur y*rr*ğıyla s*k*ceğim, tek layıkın." diyerek yüzüne bir yumruk daha geçirdi. Yere düşen Fatih'in üzerine eğilip karın boşluğuna dizini yaslayarak hızını alamayıp birkaç yumruk daha atan Araf, gözünün önüne mesajlar geldikçe daha da çileden çıkıyordu. "*r*spu çocuğu," diyerek boğazını sıktı, "Gebermek için yalvaracaksın, seni gebertmem için kendi rızanla geleceksin bana." Sıkılaşan ellerini tutarak Araf'ı üzerinden itti Fatih.
Yüzündeki ağrılar ve soluksuzluğundan dolayı bütünüyle gülemiyordu. "Ya da senin sonun çoktan gelmiş olacak, kendi kendini bitireceksin Araf." dediğinde neşeden uzak bir kahkaha koptu Araf'tan. Çenesi kasıldığında cevap verdi, "S*kt*ğimin kub*rını azalt kancık herif." diyerek yakalarından tutup yandaki sandalyeye oturttu Fatih'i. Gözleri kararmıştı, irisleri öfkeden öyle büyümüştü ki ela gözlerinin rengi siyaha bürünmüştü. "Şimdi güzelce söyle, hangi parmaklarını kullandın itin d*lü?"
Ayağa kalkmaya çalıştı Fatih. "Bunu yaparsan seni yaşatmam Araf. Yapamazsın,"
"Düşmanını iyi tanımalısın s*kik herif, kazanmanın tek yolu budur." diyerek geri ittiğinde sandalyeye denk gelemeyen Fatih yere düşmüştü. Yanına bir dizini kırarak oturan Araf Fatih'in çenesini tuttu, "Önünde diz çökeceğim iki şey var, biliyor musun Fatih? Biri kadınım," sırıttı, "Diğeri de ölümü elimden olacaklar."
Kanlı ağzıyla konuşmaya çalışıyordu Fatih, "Desene boşa diz çöktün." Araf gülerek başını iki yana salladı, "Nereden buluyorsun şu cesareti bir anlasam? Ama güzel, güzel..." Kolunu tuttu, baş parmağını bir eli arasına alırken sordu, "Şimdi söyle, hangisini kullandın?"
Fatih elini çekmeye çalıştıkça sıktı Araf, daha da harlandı. "Söyle *r*spu çocuğu!" Yüzüne tükürürcesine bağırdı Araf, "Bu mu?!" diyerek baş parmağını k*rdı adamın. Fatih şok ve acı içinde inledi, "Lan s*kik herif, sen hastasın, ruh hastası. S*keceğim ebeni!"
"Benim olana yazan parmakları affetmem, p*ç kurusu!" Son desibeline kadar harcıyordu sesini Araf, öfkesini dindirmek için, yetmiyordu. "Söyle lan, bununla mı?!" diyerek işaret parmağından gelen sesle yere fırlattı kolunu. Fatih acıyla inlerken arabadan gelen telefon sesiyle Emirhan telefona baktı, Timur arıyordu. "Araf, telefon."
Araf, devam etti. "Konuş lan," diyerek diğer eline yöneldiğinde Emir yineledi. "Araf, Timur arıyor." dediğinde duraksadı. Çenesini sıkarken ayaklandı, karın boşluğuna tekmesini geçirdiğinde Fatih iki büklüm kıvranıyordu yerde. İnlemeleri tüm duvarlara çarpıyordu.
Emir'in yanına giderek elinden aldı telefonu. Odaya geçerek kapıyı kapadı, ses kesilirken açtı telefonu. Nevra olduğunu biliyordu, "Söyle güzelim?" Nefes nefeseydi sesi, toparladı.
"Neredesin Araf?" Nevra'nın sesi de boğuktu, üstelik kendi telefonundan aramaması bir problem olduğunu gösteriyordu. Çok kötü bir şey olamazdı Timur yanındayken.
"Geleceğim, bir şey mi oldu, sesin neden kötü geliyor, neden Timur'un telefonundan aradın?"
"Bir şey yok, gel. Yağmur beni bekliyor, gitmem gerek, hemen gel." dediğinde gözlerini kapadı Araf, duraksadı, nefesini verdi. "Geliyorum güzelim, geliyorum." diyerek dudaklarını ıslattığında Nevra telefonu kapatmıştı.
Zaaf, aşk ve zayıflığın birleşimiydi. Nevra, Araf'ın zaafıydı. Bir avuçluk zamanda bir asırlık zaafı olmuştu. Çünkü duygular için yıllar ya da saniyeler gerekmiyordu. Duygular zamansızdı, zamansızca hissedilirdi.
Dilini dişleri üzerinde gezdiren Araf odadan çıktı. Yunus'a dönerek, "*r*spu babasına gönderin bunu, o cevabı alır."
Fatih acıdan bayılacak gibiydi, böyle ileri gidebileceğini düşünmemişti, ona bunlardan bahsetmemişlerdi. Öfkesiyle Araf'ın ardından seslendi. "Hiç değilse gidecek yerim var *mına koyayım. Anan bile bırakıp gitmiş, bir kadın mı gelecek sana? Hem de Nevra gibi bir çıtır."
Araf arabaya ilerlerken duraksadı, Fatih çıra gibi sözlerini ateşe atıp sönmesine engel olmuştu. Oynadığı koz yanlıştı, yanlış adım, yanlış adam.
Belindeki silahı çektiğinde ne olduğunu gören Emir, Araf'ın koluna atıldı. "Sakın Araf, sakın." Gözleri Emir'e değdi, "Kaybedersin, yapma."
Kaybederdi, seviyesi ne olursa olsun bir koltuk sahibini öldürmek silinmek demekti. Sıcak ya da soğuk, savaş fark etmeksizin ölümsüzlerdi, bunu elden alan olursa camiadan silinirdi.
Silahı beline yerleştirirken Yunus'a doğru yürüdü Araf, elini uzattı. Yunus, ceketindeki çakıyı çıkararak patronuna verdi.
Gözleri de sesi de buz gibiydi Araf'ın. İnsancıl tek bir duygu yoktu. "Seni uyarmıştım." diyerek adamın dilini koparırcasına çıkararak, elindeki sivri uçlu aleti saplamıştı.
———
Eve girmeden önce arabadan inen Araf, Yunus'un uzattığı gömleği alarak üzerinde kan lekeleri bulunun gömlekle değiştirdi. Nevra'nın yanında bu tarz görüntüler sergilemek istemiyordu.
Emirhan, eşi aradığı için kendi arabasına geçerek uzaklaşmıştı. Elindeki sigarayı dudaklarına götürüp bir nefes çekti, "Nereden öğrenmiş olabilir Yunus?" diyerek gözlerini kıstı Araf. Düşünceliydiler. Annesi hakkında öğrendiği bilgi Araf'ı beklemediği yerden vurmuştu.
"Araştıracağım Araf Bey."
"Nermin Hanım, bu aralar babamın evine sık sık girip çıkıyor mu kontrol et. Son gidişimde orada olması oldukça şaşırttı, evde konuşulurken duymuş olabilir."
Yunus şaşırmıştı, "Daha önce hiç şüphelenmediğiniz bir isim Araf Bey,"
"Evet, babam arada bahsederdi zararsız olduğundan. Fakat babam da bu aralar neyin ne olduğunu görmüyor Yunus, bana attığı kazık hiç olmadı."
"Amacını öğrendiniz mi?"
Neşeden uzak, histerik bir sırıtış ekledi yüzüne, "Tüm bahaneleri sıraladı, derdi sadece büyükbaş koltuğu değil, sindiremediği bir şeyler var. Büyük ihtimal Necat Doğan'ın fazla koltuk hakkıyla otoriteyi üzerine alması gözüne batmaya başladı. Altta kalmak istemiyor," gülerek başını iki yana salladı, "Büyükbaşlara Araf'ı ben kontrolümde tutarım diyerek söz vermiş. İstediğini yaptırıyor."
Yunus "Babanız olmasa, sizi kıskanıyor diyeceğim." dediğinde Araf güldü. "Nevra'yı duyduktan sonra harekete geçti Yunus, belli ki evlilik görüyor ve koltukta sadece ikimizin hak sahibi olmasını istiyor. Arada bahsediyor çünkü bu düşüncelerinden."
"Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?"
"Yurtaltı her ne kadar yeraltı örgütü de olsa güç gösterisi için kurulmadı Yunus. Ekim Dede'nin amacı yapılan usulsüzlükleri cezasız bırakmamaktı. Tek bir adamla yürüyemez, yanlış düşünüyor babam."
"Ne yapacaksınız?"
"Çok ileri gitmediği sürece takılsın, beni biliyor sonuçta." Araf cümlesini bitirince başıyla onayladı Yunus. "Güvenlik birimine git, Nevra'ya bir telefon ve hat tahsil et. O p*çler telefonu dinleyebilir ya da mesajlara ulaşmaya çalışabilir."
"Hemen Araf Bey."
"Ayrıca," diyerek ekledi Araf, "Sen Nevra'nın güvenliğiyle ilgilen. Şu an diğer işlere gerek yok. Şu Yağmur denen kızdan da gözünü ayırma, Timur araştırıyor. Umarım Nevra'ya dokunmaz ucu."
Yunus, "Birlik dışı bir düşmandan bahsetmiştiniz," dediğinde Araf böldü cümlesini, "O gereksiz şu an, hamlesini bekleyeceğiz, ne olduğunu o zaman anlarız. Önceliğim Nevra, Yunus. Tüm önceliğim o. İlk defa bir kadın gördüler yanımda, tüm oklar ona çevrilmiş durumda. Tek bir hata kabul etmem."
"Anlaşıldı."
"Ekim Dede'yi de ziyaret etmem gerekiyor. Geçen gün konuştuk, Nevra'yla tanışmak istedi. Bu olay da gider kulağına, açıklamak gerek."
"Ekin Bey'le görüşecek misiniz? Uzun zaman oldu." Yunus'un bu sorusuyla gülümsedi Araf. "O p*ç işini bırakıp selam sabah verir mi sence?"
"Haklısınız, bu aralar daha da yoğundur."
"Neden?"
"Yeni bir projede çalışıyor, haberiniz var; Antalya'da bir yaşam merkezi." dediğinde Araf'ın kaşları çatıldı, "Doğru, aklımdan çıkmış." Bir sırıtış eklendi yüzüne, "Şerefsiz konumu çok iyi seçmişti, büyük yatırım." Eve göz gezdirdi, Nevra'yı bekletmemeliydi. "Neyse," diyerek ilerledi.
&&&&& Bölüm Sonu &&&&&
Bu ara sahnede bir önceki bölüm Timur'un demesiyle, şeytan taşlamak neymiş, onu okuduk şdkfşdkfşdkfşd
Araf'ın öfkelendiğinde nasıl biri olduğunu, ne kadar ileriye gidebileceğini gördük. O aşk dolu cümleleri söyleyen, alttan alan ormantik herif nasıl böyle vahşi birine dönüşebildi?
Nevra bu Araf'ı görse yine de diklenebilir miydi merak ediyorum doğrusuldkfşdkfşdkldlfşd
Yeniden adlı paylaşacağım bir kurgu olan Ekin ve Yaz da hikayeye yavaş yavaş girecek, lütfen Araf'ı kızdıracak bir şeyler olmasın. Adam hasta vallahi, onu zor gülümsetiyorum, bir gün ne çok gülümsettin beni deyip beni de kim vurduya götüreceğinden korkmuyor değilim şdkfşdkfşdkfd
Bu arada Fatih'in vakti bu bölüme kadarmış sanırım, öldürmedi ama öldürse daha az sürünürdü. Bakalım neler olacak?
Ara sahneleri seviyor musunuz?
Eksik gördüğünüz ya da bağdaştıramadığınız noktaları belirtmekten çekinmeyin lütfen. Gözümden kaçan sansürlemediğim ya da politikalar gereği çıkarmam gereken ama fark etmediğim bir sahne olursa da bilgilendirin lütfen 🤍💫
•
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
22.19k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |