Yorumlarda ve yıldızcıklarda buluşalım, iyi okumalar…🤍
| SAKIZ |
-4. Bölüm: Tokası için...-
~~~
Bugün Yağmur geleceği için kalacağı odayı hazırlamıştım. Kendisi geldiğinde Rabia annemin odasında kalıyordu. Burada onunla olan fotoğraflarımız ve ona ait birkaç eşya vardı. Bazen canım sıkılıyordu, huzursuzlanıyordum gittiği için. Ama fazlasıyla yanımda olmuştu, orada mutlu olduğundan emindim.
Rabia annem beni üç yaşındayken evlatlık edinmişti. Ailem ölünce ortak bir tanıdıkları yurda bırakılacağımı haber vermiş, eşini erken yaşta kaybettiği için çocuğu olmamış ve evlenmeyi de düşünmemiş bu yüzden gönlü yurda bırakılmama razı gelmeyince beni evlat edinmiş. Yağmur'la da onun sayesinde tanışıyorduk, babaannesiydi.
Evimiz yangında silindiği için bana öz ailemden tek kalan annemin fotoğrafıydı. Kendimi bildiğim yaşlarda sorgulamaya başladığımda Rabia annem ve öz ailemin ortak arkadaşları, beni Rabia anneme veren kişi vefat etmiş. Bu yüzden onlara dair hiçbir bilgim yoktu.
Yatağı düzelttikten sonra oyuncak pandayı yerine koydum. Rabia annemle pandaları çok severdik, hem çok tatlı hem de uyku severlerdi. Biz de uyumayı çok severdik.
Aklıma tokamın tekini bulamadığım gelince, nerede düşürdüğümü hatırladım. O gece saçımdaydı... Hemen telefonu elime aldım. O tokaları Rabia annemle almıştık. Geçen geceki yerde kalmıştı kesin. Madem o kadar sinir etti beni, yeni bir sipariş yerine onu uğraştırırdım. Yanlış kişiyle yüz göz olmuştu, usandırmadan rahat edemezdim.
Nevra: Günaydın Araf Bey (13.24)
Nevra: Kusura bakmayın
Nevra: Rahatsız ediyorum
Nevra: Şey ben tokamı bulamıyorum da
Nevra: Acaba sizin oralarda
Nevra: Düşürmüş olabilir miyim
Nevra: Çok sevdiğim bi tokam olmasa
Nevra: da rahatsız ederdim
Nevra: Şaka şaka
Nevra: Valla şaka
Nevra: [Bir fotoğraf gönderdin.]
Nevra: Bundandı
Nevra: Lütfen sizde olsun 🥺
Araf: Şu mesajlarını tek tek atmaktan vazgeçersen eğer düşünebilirim. (13:26)
Nevra: Ya
Nevra: Alışkanlık
Nevra: Kusura bakmayın 🥰
Araf: [Bir fotoğraf gönderdi.]
Nevra: Ayyyyyy
Nevra: 💃🏻💃🏻💃🏻💃🏻
Nevra: Mutluluktan ağlıcammm 🥹🥹
Nevra: Şey
———
Yazarın Bakış Açısı
Araf karşısında oturan Emirhan'ın sesiyle başını telefondan kaldırdı, ibneliklerine başladı tekrar diye düşünmüştü. "Neye sırıtıyorsun sen?.." Alttan, dik dik yüzüne doğrulttu bakışlarını. "Hem de telefona bakarak?"
Telefonu sadece alo için kullanırdı Araf, mesajlaşmaktan anlamazdı. Emirhan ise geçen gün bahsettiği kızla uğraştığını anlamıştı, biraz cozutmak istedi, "Lan hatun mu buldun yoksa?! Bakayım sırıtılacak kadar var mıymış çıtır?" P*ç misali gülüp yerinden kalktığında imaları sinirlerini bozmuştu Araf'ın, boş imalar diye düşündü.
"Altına aldıklarını toplar üstüne sokarım Emir, s*ktir ordan."
Araf'la tek uğraşabilen kişi oydu, farklı bir dostlukları vardı. Biraz da Emirhan'ın akıllanmayışı tabii... arkadaşlarıyla uğraşmadan duramazdı. "Ohho hoo... Öyleliii. Anlaşıldı."
"Lan yok... Küçücük kız. Çoluk çocukla uğraşmadığım kalmıştı bi'." demişti Araf, aklını karıştıran birinin olmasını inkar ediyordu. Olamazdı.
"Geçenki kız mı?.. Nevra mıydı adı?"
"Sana ne lan!.. S*ktir git."
"Ha sohbetiniz devam ediyor yani hâlâ..." sesindeki ima Araf'ı çileden çıkarmaya yeterdi, havasında değildi Araf bu yüzden pek yükselmiyordu şu an.
"Hayatında koyu bir sohbet açarım bir daha kapatamazsın Emir."
Sakinliğini garipsedi arkadaşı, Araf'ın durgunluğu ise hayra alamet değildi. Aşk işlerinden iyi anlardı. Haylazlığı evlenince durulmuştu, biraz. Araf'a açık olması gerektiğine dair bir bakış attı. "Kardeşim hadi oradan... bana sökmez bu numaralar."
Elindeki kalemi önündeki dosyanın üzerine bıraktı. Geriye yaslanıp rahat bir hava takınmak istedi, "Kız tokası için mesaj atmış, o kadar."
"Arabanda pandalı bir şey vardı o mu?" Panda ayrıntısına gülecek gibi olsa da tutmuştu kendisini. Karşımdaki piçin ağzına sakız olmaktansa gülüşümüz götümüze kaçsın, diye düşündü. Umursamaz bir tavırla "Evet." diyerek geçiştirdi.
Emirhan kızın hareketlerine de şaşırıyordu, Araf sert bir duruşa sahipti. Dostu olmasa böyle rahat bir tavır takınamazdı ona karşı, bir kadının onunla böyle iletişime geçmesi şaşırtmıştı. Makarayla karışık üzerine gitmek istedi, sınırını zorluyordu. "Nasıl hâlâ mesaj atabiliyor, yengeye bak sen? Cesaretine hayran kaldım, gerçi adamı kurşuna dizmiş adam kılını kıpırdatmamış, bundan bir bok olmaz diye düşünmüş olabilir..." Kılını kıpırdatmayan adamın haklı gerekçeleri vardı. Hem bir kadındı hem de bir hatası yoktu. Korkarak hareket etmişti, haklıydı.
"Boş konuşuyorsun Emir,"
"Valla ben olsam ve seni karşımda görsem, üstelik hem kaçırılmış hem de adamı vurmuş bir şekilde, kusura bakma kardeşim ama yenge gibi g*tüm yemez."
"Yenge diyen ağzını yedireceğim ama o g*tüne kardeşim."
Emirhan sırıttı, şimdiye ayaklanması gereken arkadaşının bu durgunluğu ona cesaret vermişti. "Ne bu gerginlik aşkım?" dediğinde gerilen Araf ayaklandı, "Lan!"
Emir geriye kaçarak "Şaka şaka," derken telefon ekranını göstermişti. Doymamıştı, "Seni uzun süre çevrimiçi görmek de... Ayrıca neden koyduğum ultra *eksi profilimizi değiştirdin, benim çarpı iki olduğum ayrıntısına girmiyorum." deyip sırıttı. Timur'la mesajlaşırken uğraşma fırsatı buluyordu fakat Araf'la her zaman yakalayamıyordu bu fırsatı. Resmiyeti seven Araf'la yan yana geldiklerinde telefonunu kurcalayıp bir cozgunluk çıkartıyordu. Eğlence anlayışı garipti.
Araf ise sorusunu geçiştirdi, o da bilmiyordu yanıtını çünkü. Ya da biliyordu, kondurmuyordu. "Öyle gerekti."
———
Nevra: Adresimi göndersem
Nevra: Kargolaya bilir misin
Nevra: Ya da ben gelip alayım
Nevra: Hangisi uygunsa🥹
Araf: Seni -yanlışlıkla da olsa- kaçıran birine adresini mi vereceksin?
Nevra: Ayy
Nevra: Yok
Nevra: Öyle değil
Nevra: Tamam ya
Nevra: Ben gelip alırım
Nevra: Konum?
Nevra: Nereye geleyim
Araf: Seni evine bırakan kimdi?
Nevra: Sen
Nevra: Siz
Nevra: Neyse işte
Araf: Rol yaptığını düşüneceğim ama bu kadarını başaramazsın.
Araf: Her neyse, adresini vermene gerek yok.
Nevra: Ben geleyim o zaman
Nevra: Nereye geleyim
Nevra: İsterseniz iş yerinize geleyim
Nevra: Ya da kafe söyleyin
Nevra: Orada buluşalım
Araf: Şaka mısın kızım?
Araf: Gönderirim ben.
Nevra: Sensin şaka be
Nevra: Bi adresini verme diyorsun
Nevra: Bi gönderirim ben
Nevra: İkizler burcu falan mısın oğlum
Restimi çekerken aklıma bir şey dank etmişti... Nevra adam seni evine kadar bıraktı, ne adresi?
Güzelce rezil olduktan sonra görüldü mü atsam yoksa kıvırsam mı?
Tokamı yollamaz falan. Kıvırayım en iyisi...
Nevra: Ayyy
Nevra: Siz bırakmıştınız beni eve
Nevra: Kusura bakmayın ya
Nevra: Dalgınım da bu aralar
Nevra: Öyle aklım uçtu bir anda
Nevra: Anladım o zaman siz göndereceksiniz
Nevra: Teşekkürlerrr 🥰
[Görüldü.]
Görüldü bana girsindi…Neyse ki rezaletim sadece mesajda kalacaktı.
Kalkıp kahvaltı yaptıktan sonra hazırlandım ve Yağmur geleceği için alışverişe çıkmadan önce uygulamada bir hikaye paylaştım. Aynanın karşısından çekilecekken arkamdan üst katımda oturan komşum Emre’nin geldiğini gördüm. Aynadan göz göze geldiğimizde gülümsedik, "Selam Nevra."
"Emre, n'aber?"
"İyi, markete gidiyorum. Sen?"
"Ay, ben de." dediğimde bir anda şaşırıp yükselmem komik gelmişti. Gülerken birlikte gitmeyi teklif etmişti. Arabam yoktu ve bu iyi olurdu. Daraldığım için eve sipariş etmemiştim ama onca şeyi taşımak da işkence olurdu. Teklifini geri çevirmedim.
Alışverişten sonra eve geçip aldıklarımı yerleştirerek yemek yapmaya başladım. Elimden öyle çok şey gelmese de belli başlı yemekleri yapabiliyordum, internet tarifleri genelde tutuyordu. Rabia Annem pek yemek yapamazdı bu yüzden öğretememişti bana da, onunlayken genelde dışarıdan yerdik. Ağzıma yeni bir sakız atarken telefonuma bildirim düştü. Yağmur yanıt vermişti, yolda olduğuna dair.
———
"Ne?! Vurdun mu?" Ani tepkisiyle avucumu dudaklarına bastırdım.
"Yavaş ol, yanlışlıkla oldu diyorum ya." Film izler gibi anlattıklarımı dinleyen Yağmur, her cümlemi iki kere tekrarlatıyordu. "Parmaklarım sıkıştı, tek düşündüğüm yere atmaktı silahı."
"Sen onu vururken yanındakiler niye hiçbir şey yapmadı ki?"
"Ne bileyim, bir değişiklerdi zaten. O kadar saçmaydı ki olanlar," derken başımı koltuğun arkasına attım. "Sonra o tek olan kapıdan içeri girdim, ne oldu dersin?"
"Ne oldu?"
"Ofis çıktı. Çıkış değilmiş." dediğimde kahkaha atarak "Ne?!" diye bir tepki verdi. "Girdim içeri kaldım öylece. Sonra adam içeri girdi, bir baktım kolu yaralı. Ceketinde kan lekesi vardı, çıkardı ceketi bembeyaz gömleğin kolu olmuş sana kıpkırmızı." Konuşmalarımızı anlatırken Yağmur kaşlarını bir kaldırıyor bir indiriyordu. "Eve geldim dedim ne yapayım? En sonunda şikayet etmeye ikna ettim kendimi, belli ki zararlı tipler değillerdi. Gözleri korksun dedim. Ama yine de sağlama almak için bir gün bekledim."
"Kızım nasıl tek kalabildin o gece? Beni arasaydın ya, benim götüm yemezdi."
"Aman işleri benle değildi zaten. Sabah da polise gittim. Hem öyle korkulacak tipler değildi. Adamı vurdum yine de bir zararları olmadı bana. Demek ki kendi çaplarında oynayan salaklar işte. Yani polis tanıdığı da varmış gerçi, özel güvenlik, koruma işlerinde de olabilirler. Bilemiyorum işte."
"Tesadüfün bu kadarı."
"Ne demezsin." diyerek göz devirdim, sırıtarak devam etti. "Düşünsene peşine takılıyor bırakmıyor falan. Ay çok iyi, zaten toka bahane uzatmışsın konuşmayı."
"Öf saçmalama."
"Aynen yedik," Haklıydı ama bilmesine gerek yoktu. "Profil fotoğrafını göstersene." Hep böyleydi, sokakta tesadüfen çarpıştığım bir adamın bile fotoğrafını ister, yakışıp yakışmayacağımıza bakardı. Ben de ona ayak uydurup göz eğlendirirdim. Gönül eğlendirmeyi sevmezdim, ilişki ve erkek kavramı bana uzaktı. Rabia annemle bu konuda terstik. "Boş ver ne yapacaksın?"
"Üf merak ettim göster bi'."
Telefonu ona verdiğimde açıp baktı. "Oha! Kızım bunlar ne? Hay maşallah..." İç sesimi yansıtıyordu Yağmur. "Neyse tokacığını getirdiğinde daha güzel tanışırsınız."
"Saçmalama,"
"Ne saçmalama? Düşünsene koruma falan çıkıyor adam, e zaten sen olgun seviyorum demiyor musun şunlara bak daha ne kadar olgun olsunlar? Ay bir korumayla ilişki yaşamak da ne heyecanlı olur ama! Böyle nereden ne çıkacağını bilmiyorsun..." Kaşlarım kalkık hayallerini dinliyordum, iki dakikada evermişti resmen. "Tabii sonra birlikte çatışma ortasında falan kalıyoruz değil mi?"
"Ayy evet! Böyle filmlerdeki gibi arkasına alıyor seni oradan oraya ateş ediyor falan..."
"Sonra ikimizde g*te kurşun yiyoruz falan." dediğim de gülse de göz devirerek bana baktı, "Ya üf, iki dakika hayal kurdurmuyorsun. Ne var? Çok eğlenceli olurdu. Adamı kurşunlamışsın ama neyse tokacığını getirdiğinde daha güzel tanışırsınız."
"Kargola demiştim, kendi getirmeyecek."
"Ya sen ne saf salak kızsın ya... sonra neden ot gibi yaşıyorsun böyle, az hayatına giren insanlara açık kapı bırak, biraz hevesli ol şöyleleriyle tanışmaya."
"Aynen, kulüpten kulübe de adam değiştireyim değil mi?.."
"Evet aşkım daha gençliğimizin baharındayız." deyip gülerken kaşlarını kaldırıp indirdi. "Ha kulüp demişken, yarın gece gidiyoruz itiraz istemiyorum. Kıvanç'a söyledim çok kalabalık olmayacak. Ay hem belki yine karşılaşırsınız oralarda takılıyorsa. Gerçi lüks yerler, koruma işlerindeyse oralar ağır gelir ona." Göz gezdirdi tavanda, "Patronunu falan getiriyorsa gerçi, ihtimal var..."
Kıvanç, Yağmur'un nişanlısıydı. O benden de cozgundu ama bağlılığı seviyordu. Bir kişi olsun ve tüm aptallıkları onunla yaşasın istiyordu. Diğer dediklerini kaale almayıp alayla, "Şu çocukla bazen gece hayatını sevdiğin için birliktesin diye düşünmüyor değilim var ya." dedim. "Ben de..." diyerek dalgaya aldı. "Neyse gidiyoruz değil mi?"
"Ne zaman itiraz ettim?"
Saçlarını geriye doğru savurdu. "Eh, cazibeme hayır diyemiyorsun..."
&&&&& Bölüm Sonu &&&&&
Yağmur hakkında ne düşünüyorsunuz? Her zaman, her koşulda yanınızda olan çatlak bir dostunuz var mı sizin de?
Araf tokayı gönderecek mi sizce?
Araf'a mesaj atan Nevra'mız belli etmese de biraz hareket istiyor gibi hayatında, yeni toka almak varken neden yani???
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
22.19k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |