36. Bölüm

29. Bölüm: Ormanda bir göl

Destina
destinasyon

Merhaba! Yeni bir bölüme daha hoş geldiniz. Size teşekkür etmek istedim, bölüm başlığında yirmi dokuz yazsa da otuz beş bölümdür buradayız, beraberiz. Bunca bölüm benimle yıldızcıklarda ve yorumlarda buluştuğunuz için teşekkür ederim, 20k olduk 🥹✨

Aslında 2015'ten beri buralardayım, yazıyor, karalıyorum. Bir dönem paylaşmak istedim; paylaştıkça çoğalır her şey, hayaller de dahil. Benimle hayallerde buluştuğunuz için teşekkür ederim 🤍

İyi okumalar...

|SAKIZ|

-29. Bölüm: Ormanda bir göl-

~~~

Hissettiğim rahatsız edici ağrıyla gözlerimi araladım, Araf'ın göğsümde olan elini kaldırarak yavaşça doğruldum. Araf uyanmadığına göre saat erkendi. Dün gecenin yorgunluğuyla zar zor yerimde dikleştim. Karnımdaki hafif sancı zorlaştırıyordu hareketlerimi. Regl ağrısıydı bu. Neyse ki pek ağrım olmaz, ilk gün birkaç saatle atlatırdım.

Ben doğrulduğumda Araf da kıpırdanarak gözlerini açtı, bakışları beni bulduğunda sorarca "Güzelim?" diyerek tek kolunun üzerine doğruldu. Yüzünü sıvazladığında çok tatlı görünmüştü, gülümseyecekken kasıklarıma giren ağrıyla yüzüm buruşmuştu, "Ah."

"Nevra, iyi misin?" diyerek toparlanıp bana doğru yaklaşan Araf'ın koluna dokundum. "İyiyim iyiyim. Sancım var, regl olacağım Araf." Erkendi aslında, genelde yedi sekiz hafta geçmeden olmazdım. Bir buçuk iki ayda bir oluyordum. Ona baktım, "Evinde ped olduğunu sanmıyorum, gidip bana almak zorundasın sanırım..."

"Hazır güzelim, banyo dolabında." dediğinde şaşırmıştım. "Nasıl?"

"Sana burada kalabilirsin derken ciddiydim, her şeyiyle hazır durumda."

Bu hoşuma gitmişti, gülesim vardı ama yorgundum, "Her yerim ağrıyor Araf,"

"Neden güzelim? Dün gece,"

"Bu dönemde daha hassas olunduğu için dün gece ağır geldi sanırım." diyerek boynumu ovuşturdum. Beni kendisine doğru çekti, gece ben uyurken üzerimi giydirmiş olmalıydı, onun tişörtlerinden biriyleydim. Sırtım göğsünde, bir eliyle saçlarımı bir kenara toplayarak boynumu öptü. "Haberim olsaydı daha yavaş giderdik, masaj yapabilirim bebeğim?"

Yatağın kenarına çekilerek ayaklarımı sarkıttım, saçlarımı ve boynumu geriye attım, "Saçlarımı topla, tuvalete gideceğim." diyerek bileğimdeki tokayı çıkartıp ona uzattım. Gülümseyerek bana doğru geldi, tişörtünün açıkta bıraktığı omzumdan başlayarak boynuma kadar öpmüştü. Dudakları gerçekten masaj gibi geliyordu. Elimdeki tokayı alarak kenara koydu, saçlarımı bir avucuna alarak tokayı geçirmeye çalıştığında güldüm. "Biraz daha yukarıdan Araf." diyerek onu yönlendirdiğimde bir şeyler yaparak tokayı saçıma taktı. Önüme gelen perçemleri de kendine doğru arkaya çekerken eli duraksamıştı.

"Nevra?"

"Efendim aşkım?" derken eli kulağımın ardında gezindi, izime dokunuyordu. Yeni mi fark etmişti?

"Bu ne Nevra?" sesi her zamanki sıcaklığında değildi, küçükken yaptığım hatayı sezmiş olabilir miydi? Rabia Annem izlerin hatalarımla oluşacağını söylerdi. Araf da bunu biliyordu sanırım. Parmağının üzerine götürdüm parmağımı, izime dokunuyordu. "Öyle büyük bir hata değildi Araf, bu da sadece bir uyarı. Merak etme."

"Ne?" diyerek beni kendisine çevirdi. Kaşları oldukça çatıktı, "Ne uyarısı Nevra, bu nasıl oldu, kim yaptı bunu?!" Gözlerindeki telaşı anlayamıyordum. Bu telaşını dindirmek için bahsetmeliydim, Rabia Annem herkesle paylaşma derdi; onunla paylaşabiliyordum çünkü o herkes değildi. Araf da değildi, bu yüzden paylaşmam sorun olmazdı.

~~~

Şubat, 2005

Yazarın Bakış Açısı

Parktaki çocuklarla kavga eden Nevra Gece, eve geldiğinde Rabia annesine koşmuştu yine, koşabildiği tek kişi oydu.

Nevra'nın çiziklerini temizleyerek banyo yaptıran Rabia sigarası dudakları arasındayken, koltukta küçük kızın saçlarını tarıyordu. Bir eliyle dumanı içine çektiği sigarasını dudaklarından aldı ve küllüğe koydu, "Altı yaşındasın Gece, artık öğrenebilirsin saç toplamayı." Güldü, "Kızların saçlarını yoluyorsun, kendi saçını toplayamıyorsun. Anlamıyorum kime çektin?"

Küçük kız kıkırdayarak başını arkasındaki annesine çevirdi, sadece anne diyemiyordu ama üvey de değildi, hayatı öğreten oydu, üvey hissettirebilir miydi?

"Sana çektim ya Rabia Anne, her zaman sana benziyorum, güzel ve sarışınım."

Rabia gülerek başını çevirdi kızın, saçlarını taramaya devam etti. "Öylesin, onlar gibi şımarık değilsin. Bir de kaç kişi gelmişler üzerine," derken kız sözünü böldü, "Aslında bir kişiydi başta, iyi de anlaşıyorduk. Bana ailemi sorduğunda o anlattığı için ben de anlatmak istedim." Kaşları çatıldı küçük kızın, aslında kırılmıştı ama hüznü bilmiyordu, duygularını anlayamıyordu daha. Ona öğretildiği gibi hareket ediyordu, "Dalga geçince dediğin gibi saçını tuttum. Ama bir sürü arkadaşı varmış hepsi geldi."

"Seni anlatınca neden dalga geçiyorlar Rabia anne? Aile mi o salak, deyip duruyorlar. Aile değil misin?"

Duydukları kadını öfkelendirmişti, Nevra'nın saçlarını sıkıca ördü. "Bir daha sakın Gece," sesi kontrolsüz çıkmıştı, "Sakın paylaşma!" Kızın bakışları yandan Rabia Annesini bulunca gözleri kapandı kadının, sakinleştirmeye çalıştı kendisini. Sigarasını dudaklarına alıp derince çekti, sakin olmaya çalışıyordu, sesini dizginledi. "Her şeyi paylaşma, bazıları sadece kendi içinde kalmalı, kimseye bahsetmemen gerekir yara almamak için.”

Küçük kız cici annesinin üflediği dumana bakıyordu, havada şekilleniyordu, garipti.

Rabia, kızın bakışlarını izleyerek dumana baktı. Parmakları arasına sıkıştırdığı sigarayı küçük kızın dudaklarına yerleştirdi, "Çek," dedi. "Pipetle kola içer gibi, çek Gece."

Altı yaşındaki küçük bir kıza sigara içmek başka nasıl öğretilebilirdi? Öğretilir miydi?..

Öksürerek ağzındaki dumanı geri çıkartan Nevra Gece nefes almakta zorlanmıştı. Dumanı gösterdi Rabia annesi, "İçindekileri bu dumanla paylaştın," küçük kız ne demek istediğini anlayamıyordu, "Dön." Annesinin verdiği komuta uyarak dönmüştü.

Nevra Gece'yi seven de acıtan da oydu. Rabia'nın Nevra'dan, Nevra'nın Rabia'dan başka kimsesi yoktu. Bu dört duvar arasında onlardı sadece, sıkışıp kalmışlardı.

Kadın, kızın çenesinden tutarak başını çevirmişti. Elindeki bitmeye yakın sigarayı kulağının ardına, görünmeyen bir şekilde bastırdığında canı acıyan küçük kız bir anda çığlık atarak geriye kaçmıştı. "Rabia Anne," derken birkaç yaş damlamıştı gözünden. Küçük ellerini yelpaze yaparak kulağına sallıyordu. "Rabia Anne." seslenişleri acısını dindirmesi içindi, acıtan da dindiren de oydu.

Kadın kalkarak ıslak bir havlu ve merhem alıp geri döndü. Yarasına bastırırken devam etti, "Paylaştığın şey, içindekileri dinleyip tekrar üzerinde söndürerek seni yaraladı Gece."

"Anlıyor musun?" Küçük kız anlamıyor, ağlıyordu. Mavi gözleri yosunlanmış bir göl gibi taşıyordu. Kadın bir sakız alıp ona uzattı, ağzına yerleştirdi. Ağlamasını dindirdiğinde küçük kızı kucağına alarak elini çenesine koydu, "İnsanlar sigara gibidir, sen onunla dertlerini paylaşırsın, o sende geçmeyecek izler bırakır kızım. Kimseye açma içini, benden başka."

Cümlesi bittiğinde kıza baktı, "Tamam mı?" Nevra başıyla onaylarken alnını kadının göğsüne koydu, acısı dinse de sızlıyordu. "Ama dost önemli demiştin Rabia Anne, Yağmur'la paylaşmam gerekmez mi?"

Yağmur... onunla yeni tanışmışlardı, tek dostu olacaktı, Yağmur'un tanımı buydu.

"Gerekmez, paylaştıkça tıpkı bu gibi yaralar alırsın, bazı şeyleri içinde tut Gece."

~~~

Araf dişlerini öyle bir sıkıyordu ki, kırılacak gibiydi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, "Araf," dediğimde beni kendisine çekerek sarmıştı. Kalbinin sesini duyabiliyordum, fazla hızlıydı. "Bu kadar sinirlenmeni gerektirecek bir şey yok,"

"Nevra,"

"Alt tarafı yanlışıma karşılık bir ceza Araf." dediğimde kollarımdan tutup kendisinden ayırarak yüzüme baktı, gözlerimde bir şeyler arıyor gibiydi, "Telaşlanma diye anlattım Araf, önemli bir şey olmadığını anlaman için."

Konuşmakta çok zorlanıyordu, öfkeli gibiydi, aynı zamanda şaşkın. Başını iki yana salladı, derin birkaç nefes aldı, tepkileri aşırıydı, anlayamıyordum ve onu ilk defa böyle görüyordum. "Rabia Annem canımı yakan bir kadın değil, sadece o gün gerçekten yanlış yapmıştım. Bana her zaman derdi, kimse anlamaz, anlatma diye."

Gözleri kısıldı, elleri yüzümde geziniyordu, "Güzelim benim, şimdi elini yüzünü yıkayalım ve üzerini değiştirelim. Kahvaltını yap, bunları detaylıca konuşalım. Bana Rabia Annen'le ilgili her şeyi anlat lütfen."

"Nasıl yani? Anlatacak bir şey yok ki."

"Bahsedersin. Neler yaptığınızdan, neler konuştuğunuzdan..."

"Nereden çıktı ki şimdi Araf, yorgunum, ağrım var, birkaç saat daha uyusak olmaz mı?" Ben bunları söylerken elleri saçlarımda geziniyordu, aklı başka yerlerde gibiydi. "Olur güzelim, olur."

Yanağını öperek ayağa kalkıp tuvalete gittim, işlerimi halledip geri döndüğümde Araf'ın telefonunu alarak bir şeyler yazdığını gördüm. "Kime yazıyorsun?"

"Timur."

"Sabah sabah ayrı kalın bari." Sitemli sesim aynı zamanda uykuluydu. Dudağı kıvrılırken yanına çekti beni, yatağa alarak göğsüne yatırıp sarmaladı. Onunla bu şekilde yatarken sarılmayı seviyordum.

"Şirkete gidecek misin?"

"Hayır,"

"Ama denetim için,"

Saçlarımda gezinen eli çenemi buldu, "Erteletirim güzelim."

"Saat kaç?"

"Yedi." dediğinde daha fazla uzatmayıp bir ağrı daha vurmadan önce gözlerimi kapadım.

———

Elimdeki çikolatayı masaya koyup yerime geçtim. Bir salatalık attım ağzıma, sabah uyanıp tekrar uyuduğum için midem bulanıyordu. Kahvaltıyı yaptıktan sonra yukarı çıkıp biraz Araf'ın yanında dursam iyi olurdu. Timur gitseydi daha da iyi olurdu.

Uyandığımda saat on olmuştu, Araf'ı göremediğimde odadan çıkmıştım, çalışma odasının kapısı açıktı. Çalışıyordur diye rahatsız etmeyerek kahvaltıya indiğimde Esma Hanım Araf'ın Timur'la çalışma odasında olduğunu söylemişti.

Kahvaltıya başlayacakken arkamda hissettiğim elle başımı çevirdim. "Araf?"

"Güzelim, günaydın." diyerek yanıma geçerek dudağımdan öptü, "Ağrın var mı?"

"Hayır, sen neden indin?"

Kaşları yapmacık bir şekilde çatıldı, "O nasıl soru?"

Göz devirdim, "Yani çalışmıyor muydun, kahvaltı yapmadın mı?"

"Seninle beraber yapmayı seviyorum." derken tişörtümü düzeltmişti. Göğsüme inen yakasını önden arkaya doğru alarak etek uçlarını da öne doğru toparladı. "Uyandığında direkt yanıma gel, bana haber ver."

"Çalışıyorsun diye düşündüm, Timur gelmiş?"

"Evet, Kıvanç ve arkadaşının nişan mevzusu, onunla ilgili görüşüyoruz." Hâlâ bununla ilgilenmesi garipti, Timur'la ilgili bir şeyler olacak ki uzatıyorlardı bu konuyu. Timur içeri girdiğinde "Ooo, kumam hoş geldin." diyerek Timur'a baktım, karşımıza geçti.

"Yalnız kuma sen oluyorsun." Pis pis sırıtmıştı bir de, pislik.

Gözlerimi kıstım, "O bardak kafanda kırılsaydı keşke."

"Dokuz canlıyımdır."

"Kö-" derken Araf sözümü böldü, "Başlamayın yine, Nevra kahvaltını yap." Göz devirdim, "O başlamasın, cevap verip duruyor bana."

"Güzelim hadi." diyerek kahvaltı masasını gösterdiğinde önümdeki çatalı elime aldım, "Onu korursan seni de çatallarım Araf." dediğimde bu kadar eğleneceklerini düşünmemiştim. Gülüşünü kesip yanağımı sıktı.

Timur beni işaret ederek "Hâlâ kafamda telefon kırdığına inanamıyorsan gör bu hallerini." demişti. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım, "Her halimi biliyor o benim, bizi ayıramazsın yelloz."

Yüzünü ekşitmişti, "Bana yelloz deyip durma."

Yapmacık bir şekilde gülümsedim, "Ama yellozsun."

"Nevra, kahvaltı." diye uyaran Araf'a döndüm, "Bir şey içer misiniz?" Sorumla ayaklanıp bir elini omzuma koydu, "Hallederim, sen otur, kahvaltını yap."

Kahvaltı deyip durmasına gıcık olmuştum, "Ay yeter ama kahvaltıdan soğuyacağım, şunu deyip durma."

Sırıtarak tezgahta olan yüzünü bana çevirdi, "Kahvaltı, Nevra." dediğinde elimdeki bardağı işaret ettim. Gülerek önüne döndü.

"Senin işin gücün yok mu neden hep buradasın?"

"Nevra." diye uyaran Araf'ın üzerine Timur sorumla ilgilenmemişti. Birkaç domates attı ağzına, "Çatalla ye." diyerek laf attığımda göz devirdi. Araf Timur'a çayını uzatıp yanıma geçti.

Birkaç ekmek dilimine çikolatayı sürüp yemiştim, üçüncü dilime uzandığımda Araf önümden çikolata kavanozunu aldı. "Sadece çikolata yeme Nevra." Omuz silksem de geri vermemişti. Kaşlarımı çattım, "Araf çocuk muyum ben? Ver."

"Başka şeyler ye, yeter."

"Of!" diyerek peynire uzandım. Karışmasa olmuyordu, ne yapacağımı bilirdim ben. Kahvemi bitirirken Araf'a baktım, "Siz neden hâlâ o konuyla ilgileniyorsunuz?"

"Hangisi?" diyen Araf bana döndü.

"Yağmur ve Kıvanç. O gece senden Timur'a sormanı istemiştim ama Yağmur'la konuştuk ve hallettik. Onların da araları normal, neden uzattınız?" Anlaşma dediği farklı yerlerde ayrı gayrı görülmemeleriydi, haklı olarak. Babası iş adamıydı ve dikkat etmesi gerekiyordu. Timur'lar da belli ki işlerinde ismini duyurmuş bir aileydi bu yüzden dikkat ediyorlardı.

Timur araya girdi, "Araları normal falan değil."

"Sana mı inanacağım? Yağmur iyi olduklarını söyledi." Dönüp ters ters ona baktım.

"Güzelim," diyerek dudaklarını ıslatıp cümlesine girdi Araf, oturduğu yerde bana doğru gelmişti. "O gece bahsedilenler, arkadaşın ve Kıvanç arasında olan nişan," Timur'a bakıp tekrar bana döndü, "İki taraf için de zoraki."

'Benden başkasına inanma Gece.'

Anlamamıştım, "Ne?"

Timur devam etti, "Babam, Kıvanç'ı zorlamış, mirastan mahrum bırakacağını söyleyerek birkaç yıl nişan istemiş."

Duyduklarımı tartmaya çalıştım, Yağmur'un bahsettiği bu değildi. Ortada zorla olan bir birlikteliğin olduğunu mu söylüyordu Timur? Bunu kastetmeleri olanaksızdı. İmkansızdı bu, Yağmur seviyordu Kıvanç'ı. Gerçekten birlikteydiler, neredeyse her gün...

Babasının Kıvanç'ı zorladığından bahsediyordu, Yağmur isterken Kıvanç sevmeden mi?..

Araf'ın yüzü ekşimişti, söyleyeceği şeyden memnun değil gibiydi. "Ortaklık kurmak için bir resmiyet olsun diye çocukları işin içine katmışlar. Kıvanç'a Yağmur'un onunla olmak istediğini söylemiş Erdem Bey, babası."

Yalan mı söylemişlerdi Yağmur'a? Ali amca bunu yapacak biri gibi durmuyordu. Kızıyla çok yakındı, yapamazdı. Kaşlarım çatıldı, "Ne yani Kıvanç Yağmur'u sevmiyor mu? Arkadaşımı mı kandırdılar?" diyerek Araf'a baktım. Para için bu oyunları mı oynamışlardı?

"Sadece Kıvanç değil," dediğinde kaşlarım iyice indi, "O ne demek?"

"Yağmur da aynı şekilde."

"Onun hakkında yalan yanlış şeyler anlatacağından korkuyor.

"Ne dediğinin farkında mısın Araf?"

"Evet, bak güzelim,"

"Yağmur böyle bir şeyi asla kabul etmez."

"Mecbur kabul etti." Etmezdi. Başımı olumsuz anlamda salladım, "Siz yanlış anlamışsınız belli ki, bir yıldır beraberler, bu olamaz, kabul etmez Yağmur."

"O da Kıvanç'ın onu istediğini sanarak kabul etmiş bu anlaşmayı Nevra, babası bir şeylerle tehdit etmiş."

"Her dediğine kulak asma, babaannemin dediklerini hatırla."

'Seni ablukasına alan erkek, düşüncelerini aşılamaya çalışır...'

"Kendinize gelin," Timur, Araf'ı da kandırmış olmalıydı. "Yağmur böyle bir şeyi bana anlatırdı," Timur'u işaret ettim, "Belki onun kardeşi Yağmur'la yalandan birlikte olmuş olabilir ama Yağmur bunu yapmaz." Ayağa kalktım, "Ne bana yalan söyler ne bir başkasıyla oynar."

"Gece'm,"

"Sus," masadan uzaklaşarak birkaç adım geriledim, "Yukarı çıkıyorum," sinirleniyordum, daha fazla saçmalıklarını duyarsam daha da sinirlenecektim. "Üzerimi değiştireceğim, gelme."

Merdivenlere yönelip üst kata çıktım, dudaklarımın içini yiyordum, canım sıkılmıştı. Anlaşmaymış, hadi var diyelim, Yağmur bana bunu söylerdi. O gün zaten neyin ne olduğunu açıklamıştı. Ya varsa ama Yağmur'un da haberi yoksa?

Odaya geçip kapıyı kilitleyerek üzerimi değiştirdim, Yağmur'un numarasına tıklayarak onu aradım. "Alo Nevra? Of, dün için özür dilerim, onları söyle-"

"Yağmur, bırak dünü. Unuttum bile ben, neden öyle davrandığını anlayabiliyorum. Bana gel, konuşmamız gerekiyor."

"Ne oluyor? Bir şey mi oldu?"

"Kıvanç hakkında bir şeyler öğrendim."

"Ne? Ne öğrendin, o adam mı söyledi bir şeyler? Sana demiştim Nevra," sesi huzursuz gelmişti, ne öğrendin sorusu ise garipti, karşındakinin bir şey öğrenmesini istemediğinde sorulan bir soruydu bu. O Kıvanç'la kavga ettiklerinde tehditten bahsetmişti ama sonrasında kapatmıştı konuyu, öyle bir şey yok demişti ya da geçiştirmişti. Ne dediğini tam hatırlamıyor olsam da benden saklayabileceği ihtimalini düşünmüyordum, düşünmem gerekir miydi?

Aklım bulanmıştı, hepsi bir yandan konuştuğu için böyle saçma şeyleri düşünüyordum, onunla konuşsam iyi olurdu. "Yağmur bir dur, gel bana konuşalım."

"Tamam, tamam geliyorum." dediğinde peşinden hemen konuştum, "Ben Araf'tayım, buluşuruz evde."

"Tamam." Telefonu kapatıp çantama koydum.

Araf bu konuda yalan söylemezdi ama Timur belli ki bir şeyleri kendine göre çizmişti, kardeşini bilemezdim ama Yağmur'un hiçbir şeyle alakalı olmadığına emindim, belki de bu yüzden kavga etmişlerdi o gün, bundan bahsediyordu Yağmur. Odadan çıkıp aşağı inecekken çalışma odasının kapısının açık olduğunu gördüm, odaya geçmişlerdi büyük ihtimalle.

Yaklaştığımda ismimi duyduğum için içeri girmek yerine birkaç dakika beklemek istedim, "Nevra'ya kadar sıçrayacağını tahmin etmezdim konunun." Bunu söyleyen Timur'du. "O gece babasının da onu tehdit ettiğinden bahsettiğinde bizim p*ç pederlerin boş işleri diye umursamadım."

"Ben de ama sana ve Nevra'ya konuşması dengesizdi. Babaannesinin Nevra'ya söylemleri de çok farklı. Nevra her cümlesinin sonunda kadının ismini geçiriyor. İşin ucu bir yerden dokunuyordu."

"Üvey babaannesi olduğunu biliyor mu?"

"Biliyor, bahsetmişti."

"Kocasını?"

"Sanmıyorum."

"Açıkça konuş, anlat her şeyi."

"Olmaz."

"Neden?"

"O kadına çok bağlı."

"Nasıl yani?"

"Kadın kendisini aklına öyle bir kazımış ki ondan gelen yanlışları doğru buluyor ya da yaşadıklarını hak ettiğini sanıyor. Tek güvendiği kişi de o kız şu an, bunu söylemek s*k gibi ama bana bile o kadar güvenmiyor. Doktorla tekrar konuşacağım, ancak onun kontrolünde öğrenmeli. Umursamaz olduğunu düşünüyor ama değil, sadece o kadını önemsiyor,"

Kadın diye bahsettiği kişi Rabia Annem'di. O kadın diye bahsetmesi çok iğrençti. Ben annesinden o kadın diye bahsedemezdim, ölmüş biriydi, değer verdiği. Kapıyı açtım, "Sen ne diyorsun?"

"Nevra?"

"Neyden bahsediyorsun? Ne demeye çalışıyorsun?" Karşısında beni görmeyi beklemiyordu, ayaklanırken gözlerini yumdu. "Güzelim sakin ol."

"Ne dediğini açıkla."

"Nevra bak böyle," Timur ayağa kalkmıştı, bakışlarım ona döndü, Araf'ın lafını böldüm. "Sen giriyorsun de mi aklına, saçma sapan şeyler kuruyorsun ona," Araf'a baktım tekrar, "Şuna inanma dedim kaç kere sana! Sen nasıl o kadın diye bahsedersin annemden." Aslında ona sadece anne demezdim, hep ismiyle söylememi isterdi. "Kendisini aklına öyle bir kazımış ki ne demek ya? Beni büyüten kadın o, normal değil mi bu?" Birkaç adım ileri gittim, "Neyi anlatacakmışsın?"

Bir sürü soru sıralamıştım, sinirlendiğimde ne düşüneceğimi bilemiyordum çünkü.

Timur odadan çıkmıştı. Araf bana doğru geldi, "Güzelim," elleri kollarıma dokundu, "Bunları böyle duyman hoş değil," kendisine çektiğinde durdurdum, "Sadece benim duymam değil Araf, senin konuşman da hoş değil. Ayrıca evet, Yağmur'a senden bile çok güveniyorum." kollarımı çektim ondan, "Arkadaşınlayken bambaşka birine dönüşüyorsun. Daha dün Ali Amca bana onları araştırdığını söylediğinde Yağmur'un korktuğunu söylemişti, yalan yanlış şeyler duyup onu bırakacağımdan. Araf öyle biri değil demiştim."

"Nevra,"

"Ertesi günü çıkıp ilişkisinin kurmaca olduğunu, bana bile yalan söylediğini söylüyorsun."

"Yalan söylediğimi düşünmüyorsun."

"Düşünmüyorum ama sen de her şeye inanma. Timur kardeşi için yalan söylüyor olabilir."

Gözleri tereddütle bakıyordu. "Bunun onlar kadar seninle de ilgisi var Nevra, bu konuyu Timur değil ben araştırıyorum."

"Benimle ne ilgisi var?" Sorumla duraksadı, tekrar bana doğru yakınlaşarak elini belime yerleştirdi, "Sana, senden bir şey gizlemeyeceğimi, sadece yeri ve zamanında anlatacağımı söylemiştim."

"Evet,"

"Şimdi zamanı değil Nevra, ayrıca her şey netleşmeden aklını bulandırmak istemiyorum, net olan şeyleri paylaşıyorum."

"Araf anlamıyorum, çok saçma. Arkadaşımın anlaşmalı bir nişan yaptığını söylüyorsun, bana her şeyi anlatacağını ama zamanını beklediğini söylüyorsun, biraz önce saçma sapan konuştun, doktordan da bahsettin. Ne doktoru, doktor ne alaka?"

Belimdeki eli sıklaştı, diğer elini saçlarıma getirerek arkaya attı. Ne kadar sinirlensem de yanında diniyordu bu. "İki gün ver bana bebeğim, olur mu?"

"Neden?"

"Senin için Gece'm."

"Eve gideceğim," dediğimde kaşları çatıldı, "Bu nereden çıktı?"

"Yağmur gelecek, onunla olacağım."

"O kızla," sözünü böldüm, kolları arasından çıkarak. "Yağmur'a o kız deyip durma Araf, şunu yapma. Rabia annem ve Yağmur hakkında konuşma. Gerçekten sinirimi bozuyorsun."

Başını geriye atıp bir nefes çekmişti, "Pekâlâ, pekâlâ... seni bırakacağım ama en ufak bir şeyde beni ara, tamam mı?"

Göz devirdim bu cümlelerine, saçmalıyordu. Dalga geçerek "En ufak bir şey bile olmaz merak etme." dediğimde hiç de bozmamıştı ciddi tavrını, "Akşam alırım seni."

Kaşlarımı kaldırdım, "Araf biraz evimde kalmak istiyorum."

"Tamam o zaman gelirim akşam."

"Yağmur kalabilir belki,"

"Geleceğimi söylersin."

"Bakarız Araf." diyerek kapıya ilerledim, "Hadi gidelim."

———

Evin önüne geldiğimizde dikkatimi bir şey çekmişti: kapıya diktiği adamları site sorun etmiyor muydu? Belimdeki kollarına ellerimi yerleştirdim, "Adamlara site bir şey demiyor mu? Yöneticimiz dikkat eder böyle şeylere."

"Sevgilin halleder." diyerek sırıtmıştı. Gülerken göz devirdim, "Başladı ego yığını..."

Boynumu öperek saçlarımda gezdirdi yüzünü. Hep temas ediyor, hep seviyordu. Her ne geçerse geçsin aramızda iyi hissettiriyordu. "Ciddiyim, ne sorun olursa olsun beni hatırla, halledeceğimi düşün ve takma kafana."

Gülümsedim, "Merak etme aşkım, normalde de takan biri değilim zaten." diyerek dudaklarına bir öpücük kondurdum. "Gidiyorum, bye bye."

Eve girdiğimde Yağmur Fransız balkondan dışarıya bakıyordu. "Ben geldim." diyerek ona seslendiğimde arkasını döndü. Balkon penceresini her zaman açık bırakıyordu. Klima evi soğuturken dışarıdan sıcak gelmesi saçma bir kargaşaya yol açıyordu. "Neler oldu Nevra?"

Kaşlarımı çattım, "Nasıl?"

"Konuşacağız dedin ya, Kıvanç'la ilgili." Doğru, her durumda aklım bulanıyordu, duygudan duyguya geçmekten yetişemiyordum olaylara.

"Üzerimi değiştireyim, pantolonla rahat değilim." diyerek odaya geçtim. Tuvaletten çıkıp üzerimi de değiştirip Yağmur'un yanına dönerek koltuğa yerleştim. "Yağmur," söze girdiğimde sabırsız bir hali vardı,"Timur ve Araf'tan bir şey duydum."

Yüzü keskindi, tepkileri hiç olmadık bir şekildeydi, "Bir anlaşma,"

"Ne anlaşması?"

"Nişanınız gerçek mi Yağmur?"

"Ne saçmalıyorsun, bu nasıl soru? Ne uydurdular sana? Bak işte dediğim gibi oluyor Nevra." diyerek ayaklandığında onu çekerek oturmasını sağladım. "Yağmur sakin ol. Sadece soruyorum, böyle bir şeyi birden söyleyemediğim için soruyorum."

Gözlerini kapatıp dudaklarını ıslattı, "Ne biliyorsun?"

"Kıvanç, babası mirasla tehdit ederek seninle nişanlanmasını istemiş." Onun tepkisini ölçerek kelimelerini ekledim. Bilmiyorsa çok kötü olurdu ama tepkilerine bakılırsa bundan haberdardı. "Haberin var mıydı?"

Gözlerini orta sehpada gezdirdi, "Evet, doğru."

"Babalarınız mı istedi bu nişanı? Ali amca da dahil mi buna?"

"Evet Nevra."

"Sen, sen de mi bu yüzden kabul ettin?"

Durdu, bir şeyler düşünüyor gibiydi, "Evet ama..." cümlelerini birleştirmeye çalışıyor gibiydi, "Bar gecesi, hani tartıştığımız,"

"Evet,"

"Ben onun benimle nişanlanmak istediğini sanıyordum bu yüzden kabul etmiştim. O da aynı şekilde benim istediğimi zannederek onaylamış."

Kaşlarım ne kadar aşağı inebildiyse inmişti, "Sen istemezken neden böyle bir şeyi kabul ettin?" Sorumla bana baktı, uzun süre cevap vermemesi rahatsız etti, "Yağmur?"

"İşte dedikleri gibi, miras."

"Ali Amca seni bununla mı tehdit etti?" Yüzüm buruşmuştu, "İnanamıyorum." Araf yine haklı çıkmıştı, "Benden neden sakladın bunu Yağmur?!" Yalan söylemese de saklamıştı. "Nasıl saklarsın böyle bir şeyi, bu yüzden mi rahatsızdın Araf'la birlikte olmamdan, bunu öğrenebilirim diye mi?"

"Evet."

"Neden sakladın peki? Ayrıca bu ne saçma şey, para için böyle bir şeyi nasıl kabul edersin, Ali Amca böyle birine benzemiyordu, seni nasıl zorla nişanlandırır?"

"Bu tepkilerinden dolayı sakladım, benim için babamla konuşmayı falan düşünürdün. Kimseye söyleme demişti, o yüzden."

"Çok saçma."

"Başka ne söylediler?"

"Başka bir şey de mi var?"

"Hayır ama Araf'a ne bizim hayatımızdan? Neden karıştırıyor ve sana söylüyor? Sana aramıza girecek demiştim ve şimdiden başlamış bile. Timur abi sırf bunları öğrenmek için benim üzerime yürüdü biliyor musun?"

Sıraladığı cümlelere yetişemiyordum. "Ne?"

"Bildiğin, öfkeden deliye döndü ve üzerime yürüdü. Kıvanç olmasa ne yapardı bilmiyorum, onlar çok kötü Nevra."

"Benimle ilgisi varmış konuların, bu yüzden Araf'ta işin içine girmiş."

"Ne? Ne ilgisi?"

Yerdeki bakışlarımı ona çektim, "Ben de bilmiyorum, öyle söyledi."

"Büyük sallamış. Senin benim nişanımla ne ilgisi olabilir Nevra? Olay anlaşmadan ibaret, bunu benim sana anlatmam gerekirken benden önce davranıp sana anlatması da amacını gösteriyor bence Nevra. Aç gözünü biraz."

"Ne demek istiyorsun?"

"Güvenini kazanıp benden uzaklaştıracak aklı sıra. Babaannemin söylediklerini unutuyor musun?"

'Erkekler seni sarar, güvende hissedersin ama asıl amacı etrafındakilerden soyutlamaktır, yalnız bırakmaktır, ona muhtaç bırakmaktır, sadece ona kalmaktır.'

"Araf öyle biri değil Yağmur."

"Her bağlandığına öyle biri değil diyeceksen ohoo..."

"Ne alakası var?"

"Başka ne konuştunuz?"

"Bu kadar." derken ayaklandı. "İyi," mutfağa geçip bardak almıştı, "Her çekene çekiliyorsun, bunu yapma Nevra." Su koyarak masaya geçip oturdu. "Neyse, gitmem gerekiyor benim, yarın okulla ilgili işim var, babam da aradı."

"Sen bilirsin."

"Boş ver Araf'ı. Biraz kendinle kal. Babaannemi anımsa, doğru düşünemiyorsun bu aralar."

Biraz kendinle kal.

Bunu bayadır yapmıyordum, haklıydı.

Ayaklandığında kaşlarımı çattım, "Hemen mi gidiyorsun?"

"Evet." diyerek çıkışa yöneldi. Çantasını ve ayakkabılarını alarak kapıyı açtı, "Pazar günü bir şeyler yapalım mı?"

"Sevgilinle olmayacaksan?"

"Yapma Yağmur..."

Ayakkabılarını giydiğinde çantasını koluna taktı. "Tamam tamam. Olur yaparız, haberleşiriz."

"Tamam, görüşürüz, seni seviyorum."

"Bye..." kelimeyi uzatarak el sallamıştı. Gülümseyerek kapıyı kapatıp içeriye girdim. Her şeyi çok çabuk tüketiyordum, her olanı hızla geçiştiriyor. Tamam, umursamadığım için genelde üzerinde de çok oyalanmazdım konuların ama bu defa çok hızlıydı. Yağmur'la da doğru düzgün konuşamamıştık.

Benden böyle bir şeyi saklamasını hâlâ anlayamıyordum. Düzgünce soramamıştım da aklımdaki soruları, hep böyle oluyordu bu aralar, aklımdakileri dilime dökemiyor, konuşamıyordum.

Mutfağa geçip kendime bir soğuk kahve yaparak kaseye biraz cips ve peynirli krakerlerden koydum. Sakız da çiğnememiştim bugün, alışkanlıklarımı unutuyordum. İşimi de aksatmıştım. Bir filmden sonra maillerime baksam iyi olurdu. Özgeçmişime kayıtlı telefon numaramı da değiştirmeliydim.

Araf'ı akşam arayacaktım, biraz yalnız kalmalıydım.

———

Kapı çaldığında adımlarımı yatak odasından o yöne çevirdim. Yemekten sonra Araf'ı aramadığımı hatırlayıp aradığımda geleceğini söylemişti. Bir saat içinde geleceğini söylemişti.

Karşımda onu gördüğümde yüzüme eklenen tebessüme engel olamıyordum. Onu görür görmez hissediyordum bakışlarını, dokunuşlarını, onu.

Üzerindeki gömleği hiç değişmiyordu, rengi bazen beyaz bazen siyah oluyordu. Pek şikayetçi değildim çünkü yakışıyordu ona, vücudunu sarıyordu ve görsel şölen yaratıyordu bana.

Sarılarak içeri aldım onu. "Neden bu kadar geç haber verdin?"

"İşlerim vardı Araf, biraz da uyukladım. Hem senin de işlerin vardır diye rahat bırakmak istedim." Beni bir kolunun altına aldığında beline sarıldım. İçeri girdiğimizde elindekileri masaya bırakarak bana döndü, "Ağrın var mı, nasılsın?"

"İyiyim iyiyim, Yağmur'la konuştum bugün." derken koltuğa çektim onu. Üzerindeki gömleğin kollarını katlayarak yanıma geçti. "Bahsettiğin şey,"

'Onlar doğru söylemez, sen dediklerini doğruya yorarsın.'

"Yani Yağmur anlattı, babası tüm haklarından mahrum bırakmakla tehdit etmiş. Nişanlanmalısın demiş." Araf gözleri kısık beni dinliyordu. "Başka ne anlattı?"

"Bu kadar, çok durmadı babası çağırdığı için, pek konuşamadık."

"Güzelim," diyerek elimi tuttu, "Senden bir şeyler gizlediğini söylemiştim. Bu aralar o kızla görüşmeni istemiyorum," dudaklarını ıslattı, "Hoş olmayan durumlar var, hoşuna gitmeyecek. Bu yüzden şu birkaç gün onunla en azından yalnız kalma."

Bunu neden söylemişti? Tamam, evet, çok sinirliyim Yağmur'a benden böyle bir şeyi sakladığı için ama bu kadar abartacağı bir şey de yoktu. Söylemesinin amacı Yağmur'un dediği gibi olabilir miydi?

"Güvenini kazanıp benden uzaklaştıracak aklı sıra."

Ondan uzaklaşarak kaşlarımı çattım, "Bu ne demek?" Bu soruyu bu aralar çok fazla kullanıyordum. Neler olup bittiğini anlayamıyordum. "Bana iki gün ver demiştim Nevra. Bu günler lütfen dinle beni," sözünü kestim, "Araf ileri gidiyorsun," dediğimde o da araya girdi. Yüzümü avuçları içine almıştı. "Bak Nevra'm, ileri gittiğimi düşünmüyorum. Ki aramızda sınır olmadığı için ne ilerisi olur ne gerisi, bunlar söz konusu olamaz."

Gözlerime bakıyordu, elaları hem yeşil hem kahverengiydi. Gerçekten garipti, birleşen gözlerimiz ormanda bir göl gibiydi. Mavilerim, elalarında kayboluyordu.

"Sen benim önceliğimsin, her anlamda. Düşünürken, yürürken, uyurken, işteyken, yanımdayken her zaman önce sen geliyorsun. Sevgimin merkezisin. Sana zarar gelecek diye ödüm kopuyor. Elim her yere uzanır, adımladığın her yerde olur, saçının tek telini düşürmem yere ama," eli kalbimin üzerini bulmuştu, elinin ağırlığıyla daha belirgin bir şekilde hissediyordum attığını. "Çok derin," dudağıma dudaklarını temas ettirdi, "Tek korktuğum şey ona yetişememek." Baş parmaklarıyla yüzümü okşamaya başladığında beni mayıştırmıştı, sözleriyle de olabilir. "Bu yüzden, senin için en iyisi neyse her adımım bu yüzden."

Ondan bana gelen aşk mıydı bu, neydi bu kadar güzel hissettiren? Farklı bir duyguydu, onun yanında farklılaşıyordum, başka hissediyordum. Kimim, neyim karmaşık bir hâl alıyordu. "Araf,"

Beni kucağına alıp sardı, "Bana güven Nevra Gece, bana yaslan." Alnımı omzuna koyarak gözlerimi kapadım. Kendimi bıraktığımda böyle oluyordu, ona sığınmış buluyordum.

Yanlıştı bu, Rabia Annem burada olsa çok, çok kızardı. İlk defa onun sözünden çıkıyordum ve iyi hissediyordum. Önceden her sözüne ters bir şey yaptığımda zarar görürdüm, aşk konusunda neden farklıydı bu? Aşk, zararsız mıydı?

İçimdekileri ona da dökmek istedim, ondan hiçbir şeyi saklayamıyordum, bunu istemiyordum da, apaçık olmak istiyordum. Gülümsedim, "Rabia Annem beni böyle görse, yani gardını indirmiş, çok kızardı."

"Neden?"

Boynuna saklamışken yüzümü omuz silktim. Kokusu da ormanda hissettiriyordu; orada öylece kalakalmış değil de kahve ağaçlarının güvenle sıralandığı, yeşil çimenlerin üzerinde adımladığım bir yerdi sanki. Derin ve güvenli, güvenli ve huzurlu...

"Dışarıda çok fazla çirkin insan var, gardını indirirsen sana da bulaşır Gece, derdi hep."

"Şu hayattaki en güzel şeysin Nevra'm. Her şeyin en güzelisin."

Güzeldim, biliyordum. Rabia Annem de bahsederdi, saçlarımı beğenirdi, kendisi de sarıya boyardı, hatta bazen mavi lens takardı. Çok benzerdik. "O varken yaşadıklarım ve duygularım hiç bu kadar karmaşık bir hâl almıyordu Araf."

Belimdeki elleri iyice sarıldı, "Bazen o karmaşaya girmen gerekir güzelim, kendini bulursun."

Kendini bulursun.

Kendini bulmak?

"Rabia Annem uzak durmamı söylerdi."

"Ben yanındayım, nerede durursan dur sana zarar gelmesine izin vermem güzelim."

Yüzümü omzundan çekip gözlerine baktım, "Biliyorum. Senin yanında güvende hissediyorum. Ama aynı zamanda karmaşık, nedenini bilmiyorum."

Çenemi tuttu parmakları okşamaya başladı, "Nasıl karmaşık?"

"Bilmiyorum, mesela benimle paylaştığın düşünceler. Bunları paylaştığında bence de öyle diyorum ama diğer taraftan bir bakıyorum Rabia Annemle hiç de öyle düşünmüyormuşum. Mesela senin yanında hissettiğim duygular. Umursuz biriydim, pek ilgilenmez, düşünmezdim. Senleyken tam tersi oluyor. Tepkilerim farklı oluyor, ne olduğunu bilmiyorum."

Gözleri her zamanki gibi yüzümün her bir noktasında geziyordu. Parmakları okşadığı çenemi tutarak dudaklarına çekti beni, birkaç öpücük bıraktı. "Kendin oluyorsun,"

Bilmiyordum.

"Seninle her şeyi paylaşmak da istiyorum. Rabia Annem çok uyarırdı ama engel olamıyorum. Yağmur'la bile ailem hakkında konuşmamışımdır hiç biliyor musun? Aileni hiç merak etmedin mi diye sorduğunda sana çok kızmıştım, sonrasında düşününce kendime kızdım. Evet, Rabia Annem de haklı ama sen de haklısın. Sanki bastırdığım duygularım seninleyken gün yüzüne çıkıyor."

Minik bir tebessüm oluştu yüzünde, işaret parmağının tersiyle yanağımı okşamaya başladığında gözlerimi kapattım. "Şu olanlardan asla incinmeden çekip almak istiyorum seni Nevra'm."

"Araf," kaşlarımı çattım, "Sen böyle konuşunca şüpheye düşüyorum, olan bir şey yok ki. Yağmur hakkında bir şey söylüyorsun, süre istiyorsun, ne oluyor?"

"Dediğim gibi zamanı değil güzelim, sadece bana güven olur mu?" Başımla onayladım.

Ona güveniyordum sanırım.

&&&&& Bölüm Sonu &&&&&

Diğer bölüm mendilleri hazırlayalım bu arada…

Nevra'nın düşüncelerini ve hislerini yazarken çok zorlanıyorum. Ben bile anlayamıyorum, yakalayamıyorum düşünce yapısını. Zor biri.

Araf ne öğrenmiş olabilir?

Nevra anlamak istemese de belli ki Yağmur hakkında bir şeyler öğrenmiş ve uzak tutmaya çalışıyor, sizce Nevra'nın iyiliği için mi bu tutumu?

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bölüm : 17.01.2025 19:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...