16. Bölüm

14. Bölüm: Sana müsaitim

Destina
destinasyon

İyi okumalar…🤍

| SAKIZ |

-14. Bölüm: O zaman öpmemi istiyorsun?-

~~~

Sabah telefonun sesiyle gözlerimi açtım. Alarm da kurmamıştım bu neyin sesi diye sorgularken telefonda Başak'ın ismini gördüm. O gün birbirimizi kaydetmiştik.

"Efendim?"

"Alo, Nevra?"

"Başak?"

"Nasılsın?"

"Teşekkür ederim, sen?"

"Ben de iyiyim. Ya şey, seni şey için aradım. Direkt konuya giriyorum uzatmadan. Seni de meşgul etmeyeyim, benim de çok işim var. Araf Bey ben ararım demişti de iş için. Aradı mı, konuştunuz mu, kabul ettin mi? Ona soramayacağım için seni rahatsız ettim, kusura bakma."

"Neden ona soramayasın ki?"

"Bugün holdinge gelmeyecek. Bir de onu ilgilendirmeyen gereksiz işler için meşgul edip, zamanını harcamak ölüm fermanını imzalamak demek, istifa dilekçeni yani..." Abart Başak, demek istedim.

"Aslında istemiyorum sanırım. Yani, sıkıya gelemiyorum, bir yere bağlı kalmak istemediğim için-"

"Bir haftalık süreç zaten, tabii Araf Bey sana kalıcı olarak çalışmanı söyledi. Ama istemezsen olmaz, tabii Araf Bey isterse sen de istersen kalıcı olarak çalışırsın. Lütfen Nevra, Araf Bey yemekte bir anda bu teklifi yaptıysa demek ki bir şeyler görmüş sende. İstediğini almadan durmaz. Normalde asla kolay kolay seçmez, işle ilgili konularda asla taviz vermez..."

Öyle çok cümle kurmuştu ki hangi birini anlayacağımı şaşırmıştım. Belli ki Araf işinde çok sıkıydı ve kızcağızı da baya yoruyordu. "Bilemiyorum Başak..."

"Lütfen, önümüzdeki hafta işin yoksa kabul et. Araf Bey'le de konuşmamışsın daha."

"Yok, konuştuk."

"Nasıl, hayır mı dedin?"

"Aynen, çalışmak istemediğimi söyledim."

"Hadi ya... peki o zaman, ona söylediysen geri dönüşü olmaz."

"Nasıl yani?"

"Demiştim ya asla taviz vermez diye. Hayır dediysen eveti asla kabul etmez hatta düşünmek istiyorum bile diyemezsin. Kaç tane milyon dolarlık projeleri bir düşünelim diyen ortaklar yüzünden geri çevirdi."

Manyak mıydı bu adam? Dengesiz diyordum bir de takıntılı çıktı başımıza. Bence onu tanımam için tam zamanı. Yarından Cumaya doluydum, diğer hafta bir işim yoktu. Ayrıca inat değil mi, bakalım biri için ne kadar taviz verebiliyor?

"Ben arar konuşurum."

"Nasıl yani?"

"Bir daha uğraşma, haftaya da boşum, arar haber veririm sana da, olur mu?"

"Benim için olur da Araf Bey kabul etmez, üstelik o tavrıyla karşılaşmanı istemem..." Adamı önce kurşunlayıp sonra yüzüne sakız attım Başak, yine de sapasağlamım.

"Merak etme, ikna kabiliyetim baya iyidir. Konuşup dönerim sana ya da kendisi haber verir."

Biraz durup devam etti, "Tamam o zaman, dene şansını. Teşekkür ederim Nevra. Ama bugün ulaşabileceğini sanmıyorum, istersen bir görüşme ayarlayabilirim önümüzdeki günler?"

"Neden ki? Bir işimi var?"

"Evet."

"Ne işi?" ağzımdan bir anda çıkmıştı. Kız sana ne dese yeridir.

"Bilmiyorum," güldü, "Asistanı olarak bilmiyorum demem garip ama özel işleri olunca ya da migreni tutunca gelmiyor."

"Anladım, ben yine de bir şansımı deneyeyim. Görüşürüz."

"Görüşürüz. İyi şanslar." Telefonu kapadıktan sonra biraz ayılıp kahvaltı yaptım. Ne kadar kahvaltı denirse tabii, saat iki olmuştu. Araf'ı aramam gerektiği için yatağa yüzüstü uzandıktan sonra ismine tıkladım. Birkaç çalıştan sonra açtı. "Nevra?"

"Araf, müsait misin?"

"Tabii ki." Arkadaki sesler pek müsaitmiş gibi gelmiyordu, bulunduğu ortamdan uzaklaşıyordu sanırım.

"Emin misin? Değilsen sonra arayabilirim." Blöf yapıyordum.

Bir kapı kapanma sesi geldi. "Eminim, bir şey mi oldu?" Güzel, basamakları geçerli notla atlıyor gibiydi.

"Hayır, neden ki?"

"Genelde mesaj atardın."

Alayı sesime de yansıttım. "Başak'la konuşmuştuk da müsait olamayabileceğini söylemişti. Ben de açmazsın diye bir umut..."

Nefes vererek kısa bir şekilde güldü, "Sana müsaitim. Ayrıca çalışanımla beni mi çekiştiriyorsun?"

"Yok canım... Neyse, uzatmayayım, dışarıda gibisin, müsait değilsindir kesin. Sonra konuşuruz." Madem onu tanımamı istiyordu, bu blöflerimi sağlam atlatmalıydı. Bana her zaman müsait olmalıydı.

"Evet, dışarıdayım. Yunus'la Samara'nın kuyusundan bile daha tenha olan yerdeyiz." Söylediği şeyle gülmemi susturmak için ağzımı elimle kapattım. Nasıl hatırlamıştı onu? Ayrıca neredesin diye sormadan kimle nerede olduğunu söylemesi de artı puandı hesabına. Yine de uzatmak istemedim, sonrasında konuşsak daha iyiydi.

"Anladım... önemli bir şey değil zaten sonra konuşuruz o zaman."

"Pekâlâ üstelemiyorum, birkaç saate döneceğim, işin var mı?"

"Hayır, arayabilirsin. Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Neden tekrar oraya gitmişti, öyle bir yerde ne işi olabilirdi? İşi inşaat sektöründeyse proje için bir yer miydi acaba? Bunu sorsam iyi olurdu, o gün hakkında da doğru düzgün konuşmamıştık, neden yaşanmıştı öyle bir şey? Sorularım birikiyordu.

Düşünürken Yağmur görüntülü aramıştı, bir saat kadar onunla konuşmuştuk. Aldığım birkaç gecelik ve elbiseyi onayından geçirirken o da defile sergilemişti resmen, bir oda dolusu kıyafeti olmasına rağmen doymuyordu. Babasının serveti oraya yükleniyor denebilirdi. Ben de seviyordum ama onun kadar abartmıyordum. Telefonu kapattığımızda içeri geçip akşam için bir şeyler hazırlayacağım sırada tekrar mesaj atmıştı.

Yağmur: SON DENEDİĞİNİ TEKRAR AT

Yağmur: Kızlara atıcam link de at efsoydu

Yağmur: 👅👅👅👅👅

Nevra: Bekle çekiyorum

Nevra: [Fotoğraf.]

Yağmur: Gideyim de şimdi bununla bin tane dede düşüreyim 😈

Nevra: ŞDLSŞFLDŞKFŞDKFŞ

Nevra: 💕💕💕

Odadan tekrar mutfağa geçip devam ettim kaldığım yerden. Yarın toplantıya gideceğim için yarına da kalacak kadar bir yemek yapmıştım. Bazen dışarıdan yer bazen evde yapardım. Mutfağı toplarken kapı çalmıştı. Bu saatte kargo da olamazdı. Üst kattaki komşum Emre olabilirdi. Koştur koştur gidip kapıyı açtığımda Araf'ın geldiğini gördüm.

"Araf?"

"Nevra." Benim şaşkın ifademe karşıt onun yüzü gayet gülümser nitelikteydi.

"Aa- şey, beklemiyordum. Yani şaşırdım."

"Görüşürüz demiştin."

Güldüm, "Ya o öyle mi Araf..?"

Sırıtarak "Benim için evet." dedi.

Kaşlarımı kaldırdım, "Sen her görüşürüz diyen arkadaşının evine mi gidiyorsun yani?"

Beni taklit edip o da kaşlarını kaldırdı, "Sen her arkadaşına kapıyı böyle mi açıyorsun yani?" dedi.

Ne varmış halimde derken üstümü süzdüm, gözlerim açılırken kapının arkasına adımladım. Antredeki askılıktan kargocular için astığım acil sabahlığımı üstüme geçirdim. Yağmur, ağzına s*çayım.

"Şey, dalmışım, yani unutmuşum... neyse, içeri gel istersen." İçeri girdiğinde elindeki paketi aldım, şu kapıdan hiç eli boş girmeyecek miydi? Tezgaha koyup ikimize de kahve yaptım.

Yanına geçip fincanları orta sehpaya koydum, yorgun görünüyordu. Şirkete gitmemiş olmasına rağmen yine takım elbise giymişti. Ben onu incelerken ceketini çıkartıp koltuk başına koydu.

"Beni özlediğini mi söyleyecektin?"

"Ha?"

Bana döndü, "Ha değil efendim."

Gözlerimi kıstım, "Hıı, dedem seni."

Güldü, gülüşü de hoştu. "Başak'la konuştuk." dediğimde devam et der gibi bakış attı. "İş teklifini, bir haftalık kabul edebilirim dedim. Ama sadece bir haftalık."

"Ha asistanım için kabul ediyorsun yani?"

"Evet."

Yapmacık bir şekilde gözlerini kısıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Onda bulup bende bulamadığın neydi?.." Bunu beklemediğim için kahkahamı tutamadım. Gülüşümü durdurmaya çalışıyordum. "Çok güzel gülüyorsun."

Dediği şey gülmemi durdurmuştu. Böyle birden bire söylediği iltifatlar beni yakıyordu, her anlamda. Koltukta geri çekilip arkama yaslandım. "Öyle işte. Kabul ediyorum yani... Senin için sorun olur mu?"

"Sence olabilir mi?"

Söylesem mi acaba? Evet. "Bilmem. Teklifin sadece bir defa geçerli oluyormuş."

"Sen hariç." Bana bakarken o da arkasına yaslandı, tabii boyu uzun olduğu için kendisi geri çekilme gereği duymamıştı. Dediği şeyin anlamı güzel yerlere çıkıyordu. Fakat bu kadarı fazla gibi geliyordu bana. Tamam tensel bir çekimimiz vardı, ki enerjimin yüksek olduğunu hep duyardım ama duygular bu kadar hızlı gelişir miydi bilmiyorum. Bunları diyecek kadar.

Düşüncelerimi bölüp bakışlarımı ona çıkardım, insanı çok dikkatli inceliyordu, ne düşündüğümü hissedecek yakınlıkta gibi. Ama bana olan bakışları rahatsız edici değildi, kendine çekiyordu. "Çok mu işin vardı?"

Başını salladı. "Biraz."

"Hep böyle çok mu çalışırsın?"

"Genelde evet."

"Yorucu olmuyor mu ki? Bana mesela iki hafta yetiyor, onda da dışarıda işim olunca neden freelance çalıştığımı hatırlıyorum."

Gülümsedi, "Nedenmiş?"

"Sabah erken kalkmaktan nefret ederim. Ayrıca ev kuşuyum, evim olsun yeter. İstediğim gibi özgürüm, rahatım. Senin gibi çalışsam yorgunluktan kolumu kıpırdatamazdım herhalde." Söylediklerimi nasıl hatırladığını şimdi anlamıştım. Çok dikkatli dinliyordu, noktası virgülünü kaydeder gibi.

"Kendimi bildim bileli tüm hayatım buydu. İşim."

"Şirketi sen mi kurdun?"

"Şirket bünyesindeyken babamdaydı. İşi öğrendiğime inanınca bana devretti."

Gülümseyerek "Aras'la hiç benzemiyorsunuz. O biraz daha hovarda gibi. Yoksa üniversitede sen de mi öyleydin?" dediğimde o da gülümsedi.

"Gençliğini yaşaması gerek. Ben o zamanlar hem okuyor hem çalışıyordum, onun öyle olmasını istemiyorum."

"Neden ki? Gerçek hayatı görmesi de gerekmez mi?"

Bunu soruma değil de bana söylüyor gibiydi. "Her şeyin bir vakti vardır."

Etrafa bakınırken dudağımı ısırdım, "Doğru. Şey, bugün neden oradaydın? Proje için bir yer falan mı?" Hayır dercesine kaşlarını kaldırdı. "Şirketin güvenliği için." Anlamamıştım ama uzatmaya gerek yoktu, çok şey sordum zaten.

"Yarın Fransız ve Türk bir markanın toplantısı var. Tercüman olarak katılacağım."

"Biliyorum, bence hemen yarın bizde başla." Bu halleri komik oluyordu, "Abartma Araf." dediğimde derin bir nefes aldı. İsmini söylememin hoşuna gittiğini biliyordum. Bakışları dudaklarıma indi, "Bilerek yaptığını biliyorum."

Gülümsedim, "Ben de bildiğini biliyorum." Ela gözleri akşamları koyulaşıyordu. Gündüz yeşilleri daha ağır basarken geceleri kahvelikleri çoğalıyor gibiydi. Bana yaklaşıp sırıttı, "O zaman öpmemi istiyorsun?"

Evet. "Çok yorgunsan bitki çayı yapabilirim?"

"Seninle konuşmak dinlendiriyor."

Ya bir kadını nasıl etkilemesi gerektiğini çok iyi biliyordu ya da gerçekten öyle hissediyordu. Bakışları böyle hissediyorum diyordu ve beni çekiyordu. Yakından daha da belli olan kirli sakallarında parmaklarımı gezdirmek ve şekilli dudaklarını hissetmek istiyordum. Bakışlarım dudaklarına kaydı, yavaşça ilerledim ve gözlerim kapanırken temas ettim. Karşılık vermesi için öpüşümü ilerleterek elimi sakallarında gezdirdim. Bunu beklemiyordu, kendine geldiğinde o da karşılık verdi ve öpüşmemiz derinleşti.

••• (Bazı kısımlar kurallar gereği silinmiş ya da çıkarılmıştır. Paragraf kopukluğu hissediliyorsa tam bölümler diğer platformda mevcuttur, profil açıklamamda platform ve kullanıcı adıma ulaşabilirsiniz. 🤍)

Bulunduğumuz durum derinleşiyordu ve durdurmam gerekiyordu. Yavaşladım ama kendime engel olamıyor, durduramıyordum. Bunu hissetmiş gibi o yavaşladı ve durdu, geri çekilmemişti. Hâlâ dudakları dudaklarımdaydı.

Durması işime yaramıştı, aniden geri çekilip kucağından indim, hızlı atan kalbime aldığım sık nefesler yetmiyordu.

Fincanları alıp mutfağa geçtim. Amerikan mutfak olduğu için fazla kaçamamıştım.

"Aç mısın? Açsın... Yemek yiyelim, sen şey yap, ellerini falan yıka, ben hazırlayayım, yemek hazır, masayı hazırlayayım, banyo koridorun sonunda..."

&&&&& Bölüm Sonu &&&&&

Ohoo, Araf hayırdır oğlum tam yerinde kestin.

Başak hakkında ilk izlenimlerinizi alabilir miyim?

Bir de şey soracağım, en başta günleri belirtmeli miyim? Karıştırıyor musunuz yoksa sıkıntı yok mu?

🤍

Bölüm : 09.12.2024 13:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...