İyi okumalar... <3
| SAKIZ |
-10. Bölüm: Elimde değil, çekiliyorum.-
~~~
Bir elim giydiğim elbisenin eteklerinde diğer elim önümdeki bardaktaydı. Dün gece konuştuktan sonra bana gelmişti Yağmur. Şimdiyse önümdeki barmen bardağımı dolduruyordu. Yarım saattir buradaydık, etraf sakindi bugün Salı olduğu için. Genelde hafta sonu kalabalık olurdu.
Yağmur sırıtarak kulağıma yaklaştı, konuştuğumuz konuyu değiştirmişti. "İnsanın sevgilisi olmayınca da buralar ne sıkıcı oluyormuş..."
"Öküz müsün Yağmur?"
"Şaka şaka."
Göz devirip içeceğimi yudumlarken arkamızdan biri geldi. Her zamanki yerimizin aksine barda oturuyorduk. Yağmur fark edince ayaklanmıştı. "Timur abi..."
"Hoş geldiniz Yağmur."
"Hoş bulduk," beni gösterdi. "Arkadaşım Nevra, Nevra Timur abi, Kıvanç'ın abisi." Bu Timur o Timur'du demek ki. Araf'ın odasındayken onu arayan arkadaşı. "Memnun oldum Nevra."
"Nasıl gidiyor, bir sıkıntı yok değil mi?" Dik bakışları rahatsız ediciydi. Bir sorun mu var dememek için zor tutuyordum kendimi.
"Yok hayır, teşekkür ederiz Timur abi."
"Bir şey olursa, biliyorsun locadayım. İstediğiniz zaman rahatsız edebilirsiniz."
Başımızı salladık.
Arkadaşı ne ki kendi ne olsun?! Gerçi Araf bu kadar meymenetsiz değil diyeceğim, ilk karşılaştığımız zamanları hatırlayınca vazgeçtim bu düşünceden. Üzüm üzüme baka baka kararır.
O gittiğinde Yağmur'a döndüm, istemsizce burnum buruştu. "Ne kadar kasıntı biri."
"Öyle, biraz soğuk biri. Neyse, boş ver... hadi biraz ısınalım!" deyip bardağı kafasına dikti ve gel işareti yaptı. Başımı iki yana salladım, "Şu an hiç havamda değilim, sen git biraz sonra geleyim." Onaylayıp gitti.
Acaba Araf burada mıydı? Yağmur genelde locada olduklarını söylemişti. Buradaysa beni gördüğünde mesaj atar mıydı? Sanmıyorum. Yukarılarda gözümü gezdirdim ama görünürde bir şey yoktu, cam ardından nasıl göreceksem?
Aramam da saçmaydı. Sana ne yani, buradaysa burada.
Acaba yazsam mı?
Saçmalama, aptallaşma. Daha doğru düzgün tanımadığın biriyle nasıl böyle yakın, rahat konuşabiliyorsun anlamış da değilim Nevra?
İstemsizce çekiliyordum.
Hayır, yazmayacaksın.
Önümdeki alkolü Yağmur'a uyup bir dikişte içerken yenisini istedim. Yağmur'a baktığımda hâlâ dans ediyordu. Buraya doğru gelen kişiyi gördüğümde şaşırdım. Şehir dışında değil miydi?
Kıvanç'a kaş göz işareti yaparak Yağmur'un yerini gösterdim. Buraya gelen yönünü değiştirip Yağmur'un beline sarıldı. Yağmur hızla dönerken kafasına geçirilen şaplakla Kıvanç neye uğradığını şaşırmışa benziyordu. Kızın eli de ağırdı, yazık oldu. Dışarıdan çok tatlı gözüküyorlardı, Yağmur'un şaşkınlığı görmeye değerdi. Mutlu olduğunda, kendi mutluluğum gibi hissediyordum.
Onlar kaldıkları yerden devam ederken ben önümdekini dikip bir bardak daha söyledim. Yağmur pek dağıtmamıştı, Kıvanç da yeni geldiğine göre uzun süre burada oyalanırlardı.
Kanım ısınıyordu. "Çok hızlı gitmiyor musun?" Barmen uyarmıştı. Gülümsedim, Yağmur'u işaret ettim, "Çok uçarsam, arkadaşım orada. Ona postala beni." O da gülüp birkaç tekila daha koydu önüme...
Telefonu çıkarıp aklımdaki şeyi yaptım.
Nevra: Bu sefer karşılaşmadkk
Araf: ?
Nevra: [Bir fotoğraf gönderdin.]
Nevra: Birazdan dans vskti 💃🏻
Nevra: Şunlar bitsin
Nevra: [Bir fotoğraf gönderdin.]
Nevra: Sen nspıyosun
Araf: Seni izliyorum
Nevra: Ha ha ha çok komiksin gerçekten
Nevra: Ben de oturuyorum
Nevra:[Bir fotoğraf gönderdin.]
Araf: Ciddiyim
Nevra: Burada mısınn
Araf: Evet
Araf: ve yavaş ol
Nevra: Yakışıklı barmen de aynısını sçylediiiii
Nevra: Yağmur yanımda
Nevra: Bişi olöaz
Araf: Hayır değil
Mesajıyla kaşlarımı çatıp etrafa baktım. Her ne kadar net göremesem de tanırdım herhalde Yağmur'u. Ama pek bir iz göremedim. Kıvanç'la yukarı çıkmıştır büyük ihtimalle. Gerçekten yavaş olsam iyi olurdu.
Nevra: Birazdan gelir
Nevra: Canım arkadaşım beni hiç yalnız bırakmaz 🥰
Nevra: Şakaydı
Nevra: Bursan yazmak çok zor
Nevra: Şaşı oluyorum resmen
Nevra: Nerdesşn
Nevra: Gelcem bekle
Nevra: Ayyy
Nevra: Ben gelememm
Nevra: Yağmur dönünce benimbulamazsa
Nevra: Ağlarrr 🥺🥺🥺
Araf: Evet, kalkma oradan
Nevra: Sen gel o zaman ökzğ müsün
Araf: Olmaz
Araf: Uslu dur
Nevra: 😏😏😏
Nevra: Nasıl bi uslulujkkk
Nevra: Niye geldim buraya
Nevra: Yaramazlık içinnnn 😋😋
Nevra: Şaka şaka
Nevra: Başka bişi içinngekdim ☺️
Nevra: Hatta bekle
Gelme amacımızı yerine getirelim değil mi? Ayağa kalkıp dans edenlerin arasından geçip merdivenlere yöneldim. Merdivenlerdeyken bir şey geldi aklıma.
"Yunus da olurum güzelim."
"Yine mi beni kaçırıyorsunuz?! Sıkılmadınız mı ya? Allah Allah!"
Ve birçok şey daha... O gece. Yukarı çıktığımda hem sağda hem solda koridor vardı. Hangi yönden gelmişti bu?
Etrafıma bakınırken sağda beliren kişiyle kahkaha attım ve alkışladım. Neden böyle yaptığımın farkındaydım, çok sarhoş değildim ama aklım dilime mukayyet olamıyordu. Ayıkken düşünmeden konuşan ben bayıkken daha fenaydım. "İşte buldum! Kahramanım geldi..." yüzümü buruşturdum, "Ama kaçırmıştın da beni..." yanıma geldiğinde elimi omzuna attım. "Yanlışlıkla olabilir ama yani kaçırdın da kurtardın da, ne oluyorsun şimdi sen aslan parçası?"
Kaşları çatıldı. "Neden yerinden kalktın?"
"Dedim ya başka bir şey için geldim. Amacımı yerine getirdim işte akıllım."
"Neymiş amacın?"
Güldüm, iki elimi de boynuna sarıp kulağına yaklaştım. Kokusu alkolden daha çok sarhoş ediyordu. Güzeldi. Beğenmiştim. Ayrıca afrodizyak etkisi yakın olan boynunu öpme isteği uyandırıyordu. "Seni görmek." Bu yaptığımla vücudu gerilirken dengemi korumak için koluyla belimden sardı. Parmak uçları tenime değdiğinde kasılıp ileri doğru adımladım, bu yaptığım daha çok yakınlaşmamızı sağladı. Elim kolunun üzerindeyken parmaklarımı gezdirdim, kaşlarımı indirerek "Kolunu her yere sarma, dikkat et! Vurulan benim sanki?!" diye azar çektim.
Bakışları etrafta geziyordu. Çantamı işaret etti, "Arkadaşını ara, eve gideceğini söyle." Yüzümü eğerek kaşlarımı çattım, alttan alttan bakıyordum. "Eve gitmeyeceğim ki!"
"Gidiyoruz." deyip ilerletti beni. "Ya dur!" dediğimde durup bana baktı. Ellerimi göğsüne koydum durdurmak istercesine. "Bekle arayayım."
Çantamda telefonumu arıyordum ama yoktu. Dudaklarım büzüldü, "Telefonum yok." diyip çantamı ona uzattım. İçinden çıkardığı telefonla nasıl bu kadar hızlı bulabildiğini sorgulamadım değil. Ekranı açıp şifreyi sordu. "Ben ararım, bırak!"
Telefonu açıp kişilere girdim. Arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Çalıyordu, hatta sesi buraya kadar geliyordu. Etrafıma bakındım.
Araf derin bir nefes verip telefonunu çıkarttı ve arayan kişiyi kapattı. "Aradın gerçekten."
Gülümsedim, "Niye açmadın?"
"Ya sabır!" diyip telefonumu aldı ve mesajlara girdi.
Nevra: Ben eve gidiyorum.
Telefonu çantaya koyup tekrar belimden tuttu. Kıkırdayıp hafif çekildim. "Dokunma be huylanıyorum."
Dudaklarını yalayıp gülümsemesini gizlemeye çalışsa da pek etki ettiği söylenemezdi. "Yakından gülümsemen de tatlıymış." Kaşları çatılmıştı ama alttan alttan gülümsemesi hâlâ yüzündeydi. "Çok konuşuyorsun."
"Sen de hep susuyorsun."
"Hadi yürü."
Beni arabaya bindirip kemerimi bağladı, kendisi de yerine geçip sürmeye başladı. Biraz uyuklamıştım. Araba durduğunda gözlerimi açmadım. Bence birkaç kat beni taşısa hiç zararı olmazdı. Onu uğraştırmak eğlenceliydi. Kolunun iyi olduğunu söylemişti, iyi değilse de uyandırırdı.
Bana baktığını hissedebiliyordum. Biraz durup indi ve kapımı açtı. Kemerimi çözdü. Birkaç dakikalık sessizlikten sonra çantamı aldığını anlamıştım, anahtar sesi gelmişti. Büyük ihtimalle anahtarımı çıkarmıştı. Beni kucağına alıp kapıyı kapattı. Kollarımı boynuna sıkıca sardım, sıcacıktı.
Eve girdiğimizde birkaç kapı denemesinden sonra odama geldi. Boynundaki yüzümü geriye çekip gözlerimi hafif araladım ve mırıldandım. "Hiç bulamayacaksın sandım."
"Tarif edebilirdin."
"Uyurken nasıl tarif edeyim?"
Yakından yüzü daha sert ve keskin duruyordu. Biraz gözlerimde oyalandıktan sonra "Uyumadığını biliyorum." dedi. O kadar mı kötü rol yapıyorum?
"Yakından daha yakışıklıymışsın."
Derin bir nefes alıp beni yatağıma bıraktı. "Sana herkes yakışıklı."
Neyi ima ettiğini anlamıştım, kahkahamı tutamadım. "Belli ki amacıma ulaşmışım."
Uzaklaşıp ayakkabılarımı çıkardı. Uyumuyordum ve bunları yapmasına gerek yoktu, bırakıp gidebilirdi. Hafif sarhoşluğun verdiği gerginliği atmak için gerindim ve oturur pozisyona geçtim. Araf ise ayakta beni izliyordu.
"Kahve ister misin?" İkimizin de aynı anda sorduğu soruyla şaşırdım. Bunu beklemiyordum.
"Yeterince ayılmışsın sanırım."
"Hayır, birazcık." diyip ayağa kalktım. Aniden kalktığım için gözüm kararırken ona tutundum. Tekrar beni tuttu, "Gerçekten birazcıkmış."
Oda loştu, sadece dışarıdan gelen ışık aydınlatıyordu. Ortam ve kokusu onu öpme isteği doğuruyordu. Hormonlardan hep diyeceğim reglim geçeli çok olmuştu. Neyse ki kendisi bunu bilmiyordu. Bahane edebilirdim.
Araf geri çekilirken ben de etrafıma baktım. Utanan, çekinen biri değildim ama erkeklerle pek yakın olmazdım, sevmezdim. "Vaktin varsa kahve yapayım? İstersen içeri geç, ben de üstümü değiştirip geleyim."
"Olur." demişti ama sonrasında sanki ne yapıyorum ben der gibiydi. Büyük ihtimalle o da kontrol edemiyordu aramızdaki çekimi. Bu güzeldi bence.
Odanın ışığını açıp onu salona götürdüm. Geri döndüğümde beş dakikalık bir duştan sorun olmayacağını düşünüp hemen duş aldım. Saçlarımı kurutmaya zamanım olmadığı için kıyafet seçerken aklıma bir şey gelmişti.
Bence küçük bir yaramazlıktan hiçbir şey olmazdı. Birlikte vakitlerimiz hoş geçiyordu, onun tavırlarını ölçerek nasıl biri olduğunu anlayabilirdim.
Aldığı pembe çamaşırı giyip üzerine de beyaz ince bir tişört elbise giydim, saçımdaki havluyu çıkarttım. Islanan tişört altımdaki pembe rengi ortaya çıkarıyordu.
İçeri gittiğimde Araf dirsekleri dizlerine yaslı şekilde bir yerlere dalmıştı. Geldiğimi hissedince başını çevirip bana baktı, gözleri tişörtümde takılı kalmış, şaşırmıştı. Mutfak tezgahına gidip kahveyi çıkartırken sordum. "Şekersiz içen bir tip var sende?"
"Doğru."
Kahveleri yapıp yanına giderek birini ona uzatıp orta sehpadan çilek-karpuzlu sakızımdan ağzıma attım ve oturdum. Kahve yanında seviyordum. "Daha önce hiç böyle bir tanışma yaşamamıştım."
Dudağı kıvrıldı, yandan bir bakış attı. "Benden neden çekinmiyorsun?"
"Çekinmem mi gerek?"
"Genel de öyle olur." Dönüp bana baktı. Gözleri yüzümün her noktasını gezdi, bu biraz utandırıcı bir şeydi. Bakışlarımı kaçırdım. "Beni tanımıyorsun." dediği şeyle birlikte vücudumu tamamen ona döndürdüm. Bir bacağımı kırıp koltuğa koydum ve dirseğimi de koltuğun arkasına yaslayıp elimi yüzüme koydum. Tam sırası. Gözlerine baktım.
"Elimde değil, çekiliyorum."
Bunu beklemiyordu. Beklemediği yerden vurduğum için şaşırmıştı. Tam konuşacağı sırada dudağımın kenarı kıvrılırken böldüm. "Hep sen mi şaka yapacaksın?"
Kaşları çatıldı. Geçen günkü hoşuma gidiyor şakasına ima yaptığımı anladığında gözleri kısıldı. "Bazen fazla çocuksun bazen fazla olgun. Beni şaşırtıyorsun."
Bak işte ben de bunu beklemiyordum. Ve şaka olmayacak kadar ciddi bir ses tonuyla söylemişti. "Sen de çok dengesizsin."
"Ne gibi?"
"Bir öylesin bir böyle işte. Hem soğuk hem sıcak."
"Her zaman soğuğum." Öyle bir söylemişti ki neredeyse inanacaktım.
"Sen öyle san."
"Sen de öyle san." diyip önüne döndü. Yine aynı şeyi yapıyordu, bir anda buz kesilmişti.
"İnsanlar arkadaş olabilir, kaynaşabilir Araf." dediğimde bir anda bana dönmüştü. Yanlış bir şey mi söyledim?
Hep uzunca bakıp sonrasında konuşuyordu. Önce kendi içinde konuşup kelimelerini seçiyor gibi. Kahvesini bırakıp ayaklandı. "Tanımadıklarından uzak dur."
Sinirimi bozuyordu gerçekten. "Tanımıyorsun tanımıyorsun, tanıt bilelim o zaman!"
Eğilip yüzüme yaklaştı. "Bilsen bu şekilde sesini bile yükseltemezdin." Ben de ayaklandım.
"Bilsem de sinirimi bozduğun sürece ister sesimi yükseltirim ister söverim," gözlerimi devirdim, "Çok gıcıksın da insan hakim olamıyor!"
Her kelimesinde bana doğru adımladı, "O zaman, uzak, dur."
Aradaki mesafeyi iyice kapatıp gözlerine baktım. Korkacağımı mı düşünüyordu? Ben çekinmezdim, arsız bir kişiliğim vardı. "Uzak dur dedikçe kendin geliyorsun."
Söylediğim şey farkındalık uyandırmış gibi gözlerini kırpıştırdı. Geri çekildi. Gözlerini kapatıp sesli bir nefes alıp verdi. "Bak kızım, bu seni yeniden, son uyarışım. Ya bir daha karşıma çıkmazsın ya da ben gerekeni yaparım."
Gözlerinde buz dağı vardı sanki, sesini de soğutan. Öyle bir söylemişti ki bunu önceki hallerini bilmesem nefret dolu bir kişiyle karşı karşıyayım sanırdım.
İşte bu kırıcıydı. Tehdit ediyordu resmen. Erkeklerin özeti.
'Bir öyle, bir böyle. Kukla ederler.'
Ne diyeceğimi bilemedim. Etrafa bakınıp diyecek bir şey aradım ama yoktu. Haklıydı, ne ben onu ne o beni tanıyordu. "İyi." diyebildim sadece. Kapıya gittim, açıp onu bekledim. Ağlayıp zırlayacağımı beklemiyordu herhalde. Bir süre sonra peşimden geldi.
Başka yerlere bakınsam da göz ucuyla onu izliyordum. Gitsin diye bekledikçe inadına gözlerime bakıyordu. Üzerimi süzüp tekrar bana baktı.
"Yakışmış." dedi ve gitti.
Dengesizin tekiydi.
&&&&& Bölüm Sonu &&&&&
Bu bölüm önce verici sonra alıcı oldu sanki...
İlk birkaç bölüm yarı mesajlaşma şeklinde geçse de araları yakınlaştıkça mesajlaşmak yerine hep bir arada olacaklar, az kaldı o bölümlere <3
Sizce nasıl gidiyor?
Araf'ın dengesizlikleri nedendir acaba?
Nevra'nın utanmadan, sıkılmadan üzerine gidişi... helal kızım, yürü kızım!
•
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
22.19k Okunma |
1.01k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |