Bazen kendini bulmak için uzaklara gitmek gerekir.
Genç kadın eşyalarını küçük bir bölümünü sırt çantasına yerleştiriyordu. Yere düşen eşyasını almak için eğildiğinde bebeklikten kalma anı kutusuna gözleri iliştiği. Yatağının altından kutuyu çıkardı. Etradı bolca sticker kaplı olan bu kutunun içinde beş yaşına kadar olan önemli eşyaları vardı. En azından küçük asel için önemlilerdi.
Kutunun kapağını ağır ağır açarken kalbi hep olduğu gibi hızlı atıyordu. Kutuyu tamamen açtığında kapağını yatağının üzerine bıraktı.
Kutunun içinde ilk bir fotoğraf ilişmişti gözlerine. Küçük bir erkek çocuğuna resmen yapışmış doğum günü pastasını birlikte üflüyorlardı. Gerçi o doğum günün kimin olduğunu anlayamamıştı. Arkasını çevirdiğinde bir not vardı.
Daima sol yanında, sol yanımda…
Fotoğrafı tekrar yerine bıraktığında içinde gri renkli küçük bir tişört vardı. İstemsiz bir şekilde burnuna götürdüğünde derin bir nefes aldı. Kokusu sanki deniz ve barutu anımsatıyordu. Gerçi hayalde görüyor olabilir. Sonuçta yıllarca bir koku kalamazdı. Tişörtü kenara bıraktığında on sekiz yaşında okuduğu sözleşmeyi gördü. Evet küçük yaşında sözleşme yapmış ve iki kişiye bu sözleşmeyi imzalatmıştı. O an bunu aklına sokanın kim olduğunu düşünmeye bile gerek yoktu. Yalın ağabeyiydi.
Daha da derinlere indiğinde küçük bir kilitli defter ve fotoğraflar vardı. Tabi birde on sekiz yaşında kutuyu bulduğu zaman içinde çıkan bir adet yüzükte vardı. Bu yüzük neden vardı bilmiyordu ama manevi değeri oldukça yüksek oldğunu düşünüyordu. Elli kolye şekilde taktığı yüzüğe gitiğinde derin bir iç çekti. Boynundaki yüzüğe baktığında içinde yazılar vardı ama dışında ise anlayamadığı bir işaret vardı.
Artık gitmesi gerektiğini bildiği için kutuyu çantasına yerleştirdi. Hazır olduğunu anlaığında ise odasından çıkarak merdivenlerden inmeye başladı.
Genç kadın evin çıkış kapısına doğru adım attığında her kesin bahçede onu beklediğini gördü. Sakin adımlarla onlara doğru yürürken düşünce denizine dalmıştı.
Düşününce o herkes için bir anlam içeriyordu. Peki ya kendisi için neydi?
Basit bir soru gibiydi beklide ama aslında zor bir soruydu. Genç kadın herkesin gözlerine baktığında ne denli değerli olduğunu görüyordu. Ama kendisi için ne kadar değerliydi?
İçinde ki eksiklik yıllardır geçmemiş aksine bir çığ gibi büyüyerek onu boğuyordu. İkizini, ailesini buldu, sandı ki tam olurdu ama olmadı. Ne için bu kadar acı çekiyordu bilmiyordu lakin bu acının dinmesini istiyordu.
Neydi bu eksiklik?
Neydi bu içindeki acı?
Ara sıra ama özelikle de geceleri bir hüzün kaplıyordu yüreğini. Sebepsiz yere ağlamak inci gibi gözyaşlarını akıtmak istiyordu.
Yüreğine sanki bıçak darbeleri indirilmenin sebepleri nelerdi?
Bu yüreğindeki acı neden vardı…
Hafızası gün geçtikçe yerine gelmişti. Ailesini artık hatırlamakla kalmıyor onların ne denli iyi insanlar olduğunu da biliyordu. Ama çektiği acılar hep bulanıktı ve tabi…
Ve tabi küçük bir erkek çocuğunun eksikliği hissedilmeyecek gibi değildi. Sorulsa ona kimdir bu erkek çocuğu diye cevabını bilmediğini söylerdi.
Ailesinin gözlerine baktığında gülümsedi.
O Derin Asel Güneş Demirhandı.
Yıllardır hayalini kurduğu hayali gerçekleştirmişti. 18 yaşımda istediği üniversiteyi kazanarak altı yıllık macerası başlamıştı. Zor zamanlar geçirdi, okulunu bitirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Tabi yanında Alpaslan ağabeyi ve Yalın ağabeyi olmasa başaramazdı. Ne zaman ihtiyacı olsa yardımına koşan ailesi olmasa başaramazdı.
Şimdi ise atandığı ilk görev yerine gitmek için ailemsiyle vedalaşıyordu.
Genç kadın ağlayan annesiyle eşyalarını birinin eline tutuşturarak yanına gitti. "Anne ağlama artık" Ne kadar söylese de annesi dinlemiyor ağlamaya devam ediyordu.
Meltem kızının bu haliyle sahte bir şekilde kızdı. "Sus kız anneyim ben ağlarım!" İçi gider gibi sıkıca sarıldı kızına. Gözlerindeki yaşları tutmakta güçlük çekiyordu. Kızından ayrılması gerektiğini anlayarak bir adım çekildi. "Dikkat et annem oralarda. Bak başına bir şey gelirse hemen ara tamam mı kızım?"
Genç kadın buruk bir gülümseyerek onayladı annesini "Tamam, annem arayacağım merak etme."
Annesi onun için endişeleniyordu bunun farkındaydı genç kız ama gerek yoktu ki. Sonuçta orada kendi ayaklarının üstünde durmayı öğrenecekti. Kolay bir yere gitmiyordu. Hatta en tehlikeli olan bir şehre gidiyordu ama yapacak bir şey yoktu. Ailesi çok denedi kendilerine ait bir yerde çalışmasını, oraya gitmemesi için ama genç kız kabul etmedi. Bazıları için aptallık olan bir şey genç kız için dönüm noktası olacaktı hissediyordu.
Melek kızının önüne gelerek sıkıca gelerek sarıldı.
Genç kadın Azat babasına baba, Melek annesine de anne diyemiyordu. Olmuyordu yapamıyordu. Kendi öz ağabeyinden işittiği sözler onu geri çekmişti. Defalarca denemişti ama içinden gelmiyordu.
Genç kadın ona sarılan öz annesine karşılık verirken "Meleğim üzülme artık" derin bir iç çekerken "Ben hep geleceğim zaten" diyerek devam etti. Evet, öz annesine Meleğim diyordu. Bunun sebebi öz babasının da bu şekilde seslenmesi ve gerçektende melek gibi hissettirmesiydi.
Zamanında nasıl bu kadın beni sevmiyor diye düşünmüşü bilmiyordu genç kadın.
Böyle bir insan nasıl kızını istemezdi ki zaten?
Genç kadın öz annesinden ayrıldıktan sonra Çınar dayısı gelerek sarıldı. "Oy dayısının bir tanesi. Sensiz buralar nasıl çekilecek? Gitmesen mi acaba?" Bir umut söylemişti lakin cevabın hayır olacağının bilincindeydi.
Ali, Çınar’a katılarak "Bak ilk defa bu şerefsize katılıyorum amcam. Çekil şuradan lan!" Hızla Çınar’ı itti, hızla genç kıza sarıldı. Sesindeki hüznü saklayamazken " Gitme ve Asel gitme kızım. Bak istediğin kadar çikolata alırım san yeter ki gitme."
Genç kadın en küçük amcasının sarılmasına karşılık verirken "Üzgünüm amcacığım ama gitmeliyim bunu küçük Asel'e borçluyum"
Ali ise istemeye istemeye yeğeninden ayrılarak yerine geçti.
Altan yeğeninin yanına geldiğinde sıkıca sarıldı. "Amcam bir daha düşünseydin gözümün nuru ha olmaz mı?"
Genç kadın amcasına sarılırken "Maalesef amcam."
Bir anda genç kadının gözünün önünden amcamsı uçtuğunda ne yapacağını bilememişti. Amcasının gerçektende uçması onu şaşırtmıştı. Tuncay yeğenine sarıldığında hala Altan’a söyleniyordu. "Çekil şuradan az bizde sarılalım yeğenimize bunu böyle a a a çok ayıp" yeğenini şiddetle sağa sola salarlarken, genç kadın midesindeki iki lokmanı çıkarmasına az kaldı. "Oy benim kınalı kuzum oy benim çikolatalı pastam. Neye ihtiyacın olursa arıyorsun sayın her şeyi yapar senin için. Tamam, mı dayım?"
Midelerindekiler zor tutan genç kadın, usulca başını salladı.
Tuncay geri çekildiğinde ,Taner’de hızla yeğenine sarıldı. "Dayım neye ihtiyacın olursa hep yanındayım tamam mı? Araman yeter. Sıkıldım dayı gel al beni buradan de seni bir saniye bile orada tutmam getiririm" elleriyle genç kızın yüzünü tutarak, anlına bir öpücük bıraktığında geri çekildi.
Genç kadın bu defa anneannesine doğru gittiğinde yaşlı kadının ellerinden öperek "Anneannem üzülme böyle bir damla gözyaşın benim canımı yakar pamuk kalplim"
Yaşlı kadın ağlayarak sarıldı torununa. Genç kadın da aynı karşılığı verirken, Mevra geldi sarıldı annesinden sonra. "Oy teyzesinin canı sen iste ateşe vereyim burayı ama gitme be gülüm. Özleriz seni güzelim." Dese de gözlerine umutla baksa da genç kız kararlıydı. Gitmeliydi sanki o şehir onu çağırıyordu.
Bazen bir şehihir sizi çağırdığında gitmeliydiniz. Belikli nasibiniz sizi bekliyordu.
Günce ve Feride genç kızın yanına geldiğinde gülümsediler.
Genç kadın giderken yolcu etmek istemişlerdi.
Genç kadına göre gerçekten ikisi de çok tatlıydı. Yanlarında ise sevdikleri vardı.
Günce "Bir telefon uzaktayız güzel kız" diyerek göz kırptı. Genç kadın ona güldüğümde Feride "Ablam haklı. İstersen senide Fransa'ya götürebiliriz" dedi oda gülümserken.
Küçük bir kahkaha attığı genç kadın. Karşısındaki iki kadına da göz kırparken "Merak etmeyin eğer gitmek gibi bir planım olursa size haber edeceğim"
Onlarda çekildiğinde Alpaslan’a sarıldı. "Prenses özletme sakın kendini" Genç kız ona gülümserken "Hep arayacağım seni sürekli darlayacağım. Eh sonuçta yeni işe başlayacağım daha pek bilgim yok." diyerek göz kırptı.
Yalın ağabeyi gelip genç kadına sarıldığında. Sesinde kıskançlığı gizlemeyerek "Niye o vatandaşı arıyorsun ki? Benim senin abin o değil!"
Genç kadın ağabeyine gülerken"Tamam senide arayacağım"
Meriç kız kardeşinin yanına gittiğinde "Gel buraya perim." diyerek sarıldı.
Genç kadın ağabeyinin sarılmasına karşılık verirken. "Abilerin hası!"
"Söyle abim söyle canımın canı" kız kardeşinin saçlarına öpücük kondururken.
Genç kadın ağabeyinin gözlerinin içine bakarken. "Seni çok seviyorum" yüzünü hızla göğsüne göndü ağabeyinin.
Meriç ise buna karşılık kahkaha atarak "Biliyorum bende beni seviyorum"
Genç kız ağabeyinin göğsüne vururken "Erez’le bir kan bağın olmadığına emin misin abicim?"
Meriç yüzünü buruştururken "Sus kız o bozuk ikizinle ne gibi bir bağım olabilir"
Miran, Meriç’i boynundan tutup çektiğinde kız kardeşine sıkıca sarıldı. "Ay kızım, ben sensiz ne yapacağım artık?"
Genç kadın ağabeyinin bu söyledikleriyle duygusalaşmadan edemedi."Hep gelirim ki"
Ağabeyinden ayrıldıktan sonra kuzenleriyle kısa bir veda etti. Sıra Timuçin’e geldiğinde ona da sıkıca sarıldı.
Timuçin bu genç kadını kendi kızı gibi görüyordu. Hatta öyle ki baban sayılırım diyen biriydi. Üstelik çoğu cümlesiyle babam diye severdi genç kadını. Tabi bu durumdan Azat pekte hoşlanmazdı. "Babacım çiçek kokulu kızım." diye sarıldı.
Genç kadın ağlamamak için kendini sıkıyordu. "Timuçinciğim"
Timuçin genç kadına sıkıca sarılırken. "Benim çiçeğim çok özleyeceğim seni babam" daha da sıkı sarılırken.
Genç kadın "Gelirim yine seneye yeter amcam"
Azat arkadan homurdanıyordu "Ulan on benim kızım nerden senin kızın oluyor şerefsiz!"
Genç kadın Timuçin’den ayrıldıktan sonra Sevda teyzesi geldi, sarıldı "Asel güzelim neye ihtiyacın olursa ara tamam mı kızım? Bir telefon uzaktayız" Gözleri dolu doluydu.
Kendi kızı gibi gördüğü birinin gitmesi ona zor geliyordu. Zaten oğlu yokken bir de evladı gibi gördüğü genç kadının gitmesi onu üzüyordu.
Genç kadın Sevda teyzesini onayladı, sonraysa Erez'e, Mustafa amcasıyla, Meryem teyzesiyle, ikizime hepsine sarıldı.
Arat ağabeyi ise sözünde durarak arkada buruk bir gülümsemeyle kız kardeşini izliyordu.
Zamanında yaptığı her hatasının ceremesini çekiyordu. Yine de koymuyor değildi.
Genç kız dedesine yöneldiğinde "Dedem, komutan dedem benim. Sarılmayacak mısın torununa?" Ağladı ağlayacak sesiyle.
Alpay ağa ise dolu gözleriyle hızla torununa sarıldı. "Asel'im güzel torunum. Zaten az görüyordum seni neden gitmek istedin kızım"
"Dede, dedem gitmek zorundayım yapma böyle bende üzülüyorum."
Alpay ağa son kez torununa sıkıca sarılırken gözyaşlarını sakladığında ayrıldı. Ellerini torunun yüzüne uzatarak gözlerinden akan birkaç damla gözyaşını sildi. İki gözündende öperken "Sen ağlama Asel'in sen ağlarsan bu yaşlı adam nasıl dayanır?".
Genç kadın boğazındaki yumruyu zar zor gitmesi için yutkunsa bile gitmedi. Dedesinin ıslak yanağını sildilikten sonra gülümsedi. Yavaşça dedesinden ayrıldıktan sonra Agah ağabeyine döndüğünde, Agah hızla sarıldı kız kardeşine. Sanki bırakmam istemiyor gibiydi. "Sen gidiyorsun ama en kısa zamanda bende geleceğim. Seni asla bırakmam" "Benim ışığım güneş batarsa karanlığa çevrilir" diye devam etti zorlukla.
Genç kadın ağabeyine sıkıca sarılırken "Her zaman Güneş'in olmaya devam edeceğim. Sen istemediğin zaman bile."
"İstememem ne mümkün. Seni istemeyen bu Agah'ı si-" diyerek sonda sahte bir şekilde öksürdü.
Azat kızına yüksek sesle "Asel kızım hadi." Ağabeyinden ayrılan genç kadın babasına baktı önce. Daha sonra ailesinin geri kalan üyelerine baktığında "Demirhanlar hikayesi bitti..."
Agah "Hikaye biterse"
Yalın, Agah’ın sağ omzuna elini koydu "yeniden başlar"
Alpaslan, Agah’ın diğer omzuna elini koyduğunda "Biz bitti demeden bitmez..."
Koray Arsen ise el işaretiyle "Sadece bitmesini istemememiz yeter"
Erez "Bizde pek bitsin istemiyoruz" diyerek göz kırptı.
Evet, onlar bitti demeden bitmezdi "O zaman hikâye daha yeni başlıyor. Kemerlerinizi bağlayın hanımlar beyefendiler. Çünkü Demirhanlar bomba gibi geliyor!"
Başlayalım o zaman...
Tanıtım sonu düşünceleriniz neler?
Tanıtımı beğendiniz mi?
Aslında aklımda daha farklı bir tanıtım vardı ama böyle oldu.
Pek tanıtım güzel olmadı biliyorum ama hızlıca yayınlamak için şimdilik bu kadar.
Yazım hatam var ise kusura bakmayın lütfen. Şu anda düzenleyebileceğim zamanda değilim.
Kendi hikayesinden de tanıtıma bakabilirsiniz :)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
372.92k Okunma |
19.86k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |