9. Bölüm

9) bölüm korkuların yeniden canlanması

defne çekirge
defne_yazar

hayatta en çok korkularımın kontrol ettiği ben hayatı korkularım boyunca yaşadığım ve bu korkuların bana taktıkları zincirlerden kurtulmak mümkün olan bu zincirlerden tek başma yalnızlığa mahkumdum kimsede beni kurtarılabilir bu derinlikten hayat boyunca kalan masallardaki prenseslerin prensleri tarafından kurtarılması gibi olmayan hayat beni kimsenin bu şekilde kurtarmaması hayat kurtarma peri masallarında olduğu gibi senin için başka bir yerde bulmak Çok çektiren sevgili ailemde oradaydıda deniz ailemi bana ne kadar çektirselerde sevilendum bir insan her zaman en çok acı çektiği insanı severmiş belki'de bu olabilir ama o gittiğin yerden aras vardı ve bütün sevdiklerimi gözlerim önünde öldürülmüştü ve bende tam bu olduğunda bu uyanmıştı böyle bir şeyin gerçek olmadığını dilediğim evet arasında ayırıyordum hatta nefret ediyordum ama onu benim öldürmesi beni derinden yaralardı ve belkidr sorun yaralaması sorun istediğim benim beni gerçektendenemamdı sorunum boyunca bu tek hatam doğmak Hakketmemiştim ben doğmayı zaten kim hakkederdi ki ben Hakketmezdim ama diğer insanlarkederdi çünkü diğerlerinin aileleri benimkiler gibi değildi hayat adaletli değildi bana asla beni hergün üzen beni her gün öfkelerine sokan bir ailem vardı ve belkide onlara olan nefretim cehenneme kadar yakıcıydı bu yakıcıe giren acıdu ve bende öyle hayat herkes dünyada bir dünyada yaşamanın belkide pekte bir anlamı hayat yok bizi üzmeyi severdi bende dışı gülen ama için ağlayanlardandım işte dışım gülümsüyor içim ağlıyordu bütün sıcaklıkları içime atıyordum ve buda beni öfke nöbetlerine sokuyordu ama hayat dediğimiz kavram insanı bezdiren, kimisine gülen, kimisine berbat bir hayat yaşadı ve bunlar ki hayat dediğimiz kavram

hayat oyunları severdi ve en sevdiği ise insanların onun oyunlarını kaybetmesiydi ve bende kaybettiğim taraf her zaman her oyunu kuralına göre oynamazdım ve bu yüzdende kaçırdım oyunu her savaşın kaybettiğim gibi bunuda onların ben hayat kurtardığı işte biz ne kadar çabalamak için çabalasakta asla kazanamadığımız bir oyunu içinde hapsolmuştuk hepimiz ne kadar da acıydı öyle mi hepimiz bu oyunun birer kullanımıydik ve bu oyundan da asla asla.

Yataktan kalkmak istemediğim süreydim ama hala yatakta kaldığımda kalkmak kalkmak bana acı veriyordu en çok acıyı hayatta olan bitene baktığımda hayatım yanan hayallerde yaşamak ise peri masalıydı benim için hayallerimde düşlediğim yaşadığım hayatım ama gerçek hayatta ise bundan daha iyi bir hayat yaşadığım.

Kapı sert bir şekilde vurulduğunda yataktan zor bir şekilde desteklenmiş serumu mu da dağıtmak için kullanılan ALLAH cezasını verir ki aras gelmiştiya inmem durumunu söyleyip çekip gitti bende hızlı bir şekilde üstüme güzel bir şeyler giyip serumuda alıp verebilirya indiğimde kalan kişi merkezidi bütün okulda görebildiği bir alandaydık annemin bulunduğu yerde bir duygu vardı bana yaklaştıkça okkalı bir tokat attığım pekte annemin orada tokatla yerdeyken tek istediğim duygu hüzündü akıtmasıydı ki hüzün asla dinmeyecek göz yaşlarını döküyordu ki çocuk bütün sanki televizyonda kavga izliyor gibi bizi izliyordu kimisi çekirdek çitlerken bizi izliyor kimisi düello izler gibi izliyordu ama sonuç olarak herkes bize bakıyordu göz yaşlarım yanağımdan birer damla şekilde akıyordu vurmak kırmaları kırıldığı yerde ben anca karşımdaki kişide benim gibi acı çektiğinde rahatlayabiliyordum ben ne kadar acısam onada çektirmeliydim çünkü anca o zamanlanıyordi acılar annem karşı durmuş duygusuzca benim ona ne oluyor ben sadece annemin bana attığı kadın şokuna girmiş öylece düşüncelerimle boğuşuyordum.

Güneş hey beni duydumusun güneş şoku falan mı girdin sen.

ne denizi nede bir başkasını ağlatıyordum şoka girince hiçbirşeyi umursaya yoktu insan bende korunan hayat benim için işte bu kadar kolay kesildi bu kadar çabuk pes ediyordum ben benim için en büyük şok ne kadar bana acırsede onu seveceğim en büyük kazığı yemekti ve ki annem beni ne kadar seviyorsede ben onu seviyordum belki onu gerçekten seviyordum ki kim ona veren bir kişi hala severdi ki işte ben bana acı verecekken bırakacağım Yanim bu yüzden de asla onu bırakmayı ister ailem olsun ister kardeş olsun onlar arasında bir seçim yapma istense kardeşlerini seçerdim çünkü onlar melek ben ise şeytanın kızıydım ailem benim için şeytanlardı onlar asla onların melek bir tanesini görmemiştim ve belkide bu yüzden bu kadar yalnız ve kalanlar yaşanır ben en büyük darbe her zaman aileden gelirdi

hayat bir şoktan daha fazla gelişmelerde, birini ölüm yada birinin lümine şait olmak gibi yada birini kendi ellerinle öldürüp sonra pişman olmak olmak gibi bir şey vardı ki hayattaydı hayat bloke bir çıkışı yoktu bu hayattan keşke herkes hayatında oyunlarında fasulye olup hiç elenmeseydi belkide farklı bir hayat vardık hepimiz.

Güneş sana diyorum beni duymuyormusun iyimisin sen.

Ona bakmıyordum ama benim bu halimden ne kadar berbat bir durumda belli oluyordu ben berbat bir şekilde bırakmayan bir aptalın tekiydim kimseye güvenmeyen lanet olası bir kızdım başka bir şey yoktum güzel deseler iyilik bende yoktu sarı parçalarm ve kahverengi gözlerim vardıdum birliğin başında ağlayacaktım hayallerimi bir göz damlası gibi göle döküyordum parlak bir söndürülmüşlerdi benimmu çalmışlardı dünkü hayattaydım.

güven bir ayna gibidir.bir kez çatladığımı,hep bilgilerini gösterir.

(kana susamışlar akademisi)

ece: simay altarafı adamı kaçıracağız bu kadar süslenmeye gerek vardı sence.

Simay: elbettede var neden makyaj yapmama gerek yok ki adam kaçırmak o kadar kolaymı sanıyorsun sen.

ece: e az biraz kolay işte adam kaçırmadım ki ben daha önce Nereden bileyim ben.

simay:bence güneşi kaçırmazsak arada kaçıramayız o bizden kat ve kat daha güçlü bir vampir.

ece: doğru olabilirsin güneşi gece yarısından önce kimse görmeden kaçırmamalıyız hem arasın gözdesi o sonuçlar arası gözler hep onun üzerinde.

simay: doğrusın bir erkeği kendi tuzağımıza çekmek istiyorsak ilk kez onun çok ilgi gösterdiği şeyi ona karşı kullanmalıyız.

ece: doğru aslında olabilir.

karanlıkta yaşayan ölü bedenlerdi, yaşıyorlardı ama ölü olarak yaşıyorlardı.

Bunlar, en derininde yaşayanlardı, ama yaşadıkları içinde kabusun içinde yaşıyorlardı, bunların derinliğinin içinde gömülüp gidenlerin bedenleri soğuk buz kesmiş durumları ne bir başkasına nede kendilerine saygıları yoktu, onlar kana susalardı kan için adam bile öldürebilen garip yaratıklardı kimse onların yaşadığını bile, görenler yaşıyorlardı ve onları gören tek kız vardı oda güneşti bir tek o bu vampirlere karşı dayanıklıydı belkide bu onun son direndiği günlerde kim bilir.

Akıl sağlığımı ve maneviyatımı kaybetmek üzereydim. Korku hissi bile bana o kadar yabancıydı ki belki de deliriyordum ya da belki de gerçekten akıl sağlığımı kaybediyordum. Belki de hayatımdaki her şey beni öldürüyordu. Akıl sağlığımı kaybetmekten ölüyordum. Korkmak benim tarzım olmayabilirdi ama en sonunda beni korkuttu. Kırmızı gözleri ve uzun dişleri neredeyse kalbimi yerinden çıkaracak kadar fazlaydı. Ondan korkmam kesinlikle saçmaydı. Ama korkuyordum, beni korkutuyordu. Ne kadar güçlü olursa olsun bu olamazdı. O adam beni öldürüyordu.

hayat ne kadar yalnız insanlar yalnız doğup yalnız kalıyorlar ben ise sadece bir aciz'dim herkes bana bakıyor beni izlerken deniz benim orada bana destekleniyor ben ilk defa denizden öğrenilmiş arkadaşlığı nasıl bir şey olduğunu ilk defa o öğretmişti bana önce daha hiç arkadaıım yoktu ama beni ben olduğum için yedi bir insan olması beni baya mutlu ediyordu

Deniz beni ikna etmeyi başarınca o beni kendi odama bırakmış olanlar geri dönmeyi çok merak ediyor ama bir başka sorun deniz beni bırakırken kapıyı kilitlemek vardı arkamdan gelen kamera kırılma seslerini öğrenen yatağın oradaki büyük camın kırıldığını farkettim ama başka benden kimsede yoktu arkamdan gelen bir kız sesiyle demiştim baya sıcaklıkta arkadan gelen bir kız sesiyle gördüğüm baya hava sırasında iki tane görmeyip karşımda vardı bunlar kana susamışlar Akademisi'nin devamıydı burada ne işleri vardı ve daha benim odamda ne işleri vardı.

siz kana susamışlar Akademisi'nin devamısınız burada ne çalışma var sizden ne de devam etmek.

Senden herhangi bir şey olmamasız tek sonuç zaten sensin.

ne alakası var şimdi bu beni neden yorduğum ben insanım diye mi a doğru af bekliyorsun insandın doğruya.

saf hala anlamamış yada biri onun beynini yıkamış.

haklısın yoksa bu kadar aptal birine benzemiyor.

Doğru kesin onlar kendilerini riske atmak için beynini yıkamışlar veya bu kadar hatalı olmamaları başka bir sebep olamaz.

hayatın bir karmaşası vardı okula gelen bir kız hiç bilmeyen sırları öğrenmişti bu güne kadar o son yolculuk değildi tam tersi bir başlangıçtı.

Bana ne yapacaklardı deseydim onlar sadece küçük bir oyun oynayacaklardı ne oyun oynayacağız, ise acılara en son kim dayanamaz oynayacağız dediler işlerin geri döndüğü kategorisinde belkide ben her oğlunda sonun olmaması ne kadar da garipti öyle onlar beni camdan görünüyor çalışırken odamın durumunu ve gelen kişiyi son kez gelen kişi ise daha yeni yeni kalan kafam allak bullak tek kalmıştı umarım birinin beni kurtarıyorduya gelmesiydi umutsuzdum ama kalbimde sanki karanlık olan bir parçada küçük bir ışık yanmıştı bu umut ışığıydı.

(dolunay akademisi)

hayat çok saçmaydı anlamsızca saçmaydınızsenize daha okula gizlice bir insan girdini ve sonra ona okula amaçsızca kayıt; ne kadar saçmaydı değilmi evet biliyorum ama ona göz kulak hesapla sorumlu olmak daha bir saçmaydı bir adamın böyle bir sorumluluğu üstlendiğini düşünecek olan olursa olsun, artık her şeyle ilgili olanlarla ilgili bendim deniz benim aksime olup olmadığı sadece bff'diler ve bu pekte sorun olmasada ben oradayken camdan dışarıda ise daha başka bir şeydi bunun için bilinmeyeni ama ben tamamlamak için ona zarar gelmesi benim ölmem demekti bu yüzden onu sürdürebileceğim aralıkta asla bir kızı sevmemiştim ve asla sevmeyecektim.

deniz: aras sana onun başında dur dediğim kızı kaçırmalarına göz yum demedim ben.

aras:odama geldiğimde zaten camdan çıkarılmıştı, onu kurtarmamı bekleme gitsin egemen veya ateş kurtarsın onu banane ondan.

deniz: eğer o ölürse gönderirsen ölürsün sen ayrılmak zorundasın hastanede daha merhametliydin şimdi ise tam bir gaddarsın sen her zaman böyle değilsin biraz onada merhamet et.

Aras: merhamet nedir bilmem ama ona sahip çıkmayacağı takdirde ölsün bana istersena silaha dayansın umrumda bile değil yada kullanılana maruz kalmak benim şu kadarcık umurumda bile olmaz.

deniz: ayıplıyorsun onu insan olduğu için suçlu oluyorsun ırkçılıktan ne kadar da terbiyesizsin.

aras: ben terbiyesiz değilim sadece benim için önemli olmayan bir ölümlüyü kurtarmak falan istemiyorum.

deniz: peki madem sıcaklığı ve Ege'yi gönderirim bende sen gitmezsen gitme.

aras: şuna bak ya birde yolculuk yiyoruz ayıptır günahtır ya.

 

Onun için umut, tekrar alevlenen ve yanmaya başlayan küçük, sönmüş bir mum gibiydi, ama umut bir gün sönecekti ve bir daha asla yanmayacaktı. Bu küçük mum söndüğünde, içimizdeki inanç da onunla birlikte yok olacaktı.

 

İnanç, sıcak bir şekilde yanan ama anında sönen bir kağıt parçası gibiydi. Bir kere kırıldığında, inanç bir daha asla o şeye inanmazdı çünkü kırılganlık her zaman kalpte olmazdı. İnanç kalp gibiydi. Kolayca kırılırdı ve o şeyi asla isteyemezdi. O şeye asla inanamazdı çünkü kırılmış olurdu.

 

Kırılırdı, yüreği yanardı, karanlık bir geçmişi vardı, insanlar onunla dalga geçerdi, hayır çocukları suçlamazdı, kendini hep zincirlerdi, kendini öldürürdü, kendi cinayetini işlerdi, o kadar üzgündü ki intihar etmek isterdi, kendine zarar vermek isterdi, bu yüzden yaşamanın bir anlamı yoktu, kendine hep yaşamaması gerektiğini söylerdi ama olan buydu. Yine başına geldi.

 

Yaşadıkları onu bu kadar incitmişti, neyi hiç yaşamamıştı ki? Hayatı boyunca sevdiği insanları kaybetmişti. Tek tek yalnız kalmıştı. Bir tutsaktı. Yalnızlığın tutsağıydı. Yaşamayı gereksiz bulan bir insandı. Hayatını gereksiz yere yaşayan bir insan olduğunu düşünen bir insandı. Bunun saçma olduğunu söylüyordu. Onun için yaşamak bir zehirdi, tıpkı insanları yavaş yavaş öldürdüğü gibi. Bu zehir de onu aynı şekilde öldürüyordu ama bu zehirin diğerlerinden farkı, bu zehirin korkuları olmasıydı, bu zehir korkularından besleniyordu, onu öldürüyordu, yaşamasını istemiyordu.

 

gereksiz anılar, sisler içindeki karanlık, imkansız olan bazı şeyler, hayat kısa değildi, uzundu, öfke değildi, sorun üzüntüydü, yalnızlık değildi, bu yalnızlığa sebep olan insanlardı.

Mesele hayatı dolu dolu yaşamak değil, hayatı kötü yaşamaktı.

Kimisi üzgün, kimisi mutlu, kimisi öfkeli, kimisi korku içinde olurdu. Üzüntüyü tarif etmek için en iyi kelime gözyaşlarıydı, kalpteki acıydı, onu tarif etmek için en iyi şey gözlerdi, öfkenin en iyi tanımı gözlerdi, gözler iki duyguyu temsil ediyordu, mutluluk ve öfke hislerini temsil ediyorlardı, ikisi de uyum içindeydi, ancak karanlıkları vardı. Biz onları ayırana kadar öyleydi.

Işık vardı ama ben onu göremiyordum, bu yüzden varlığına inanmıyordum.

Yapal olmak çok kötüydü benim için resmi olarak ışıksız bir kutunuz konulmuş gibi hissettiriyordu bana burada standart altında bir zindan olduğunu ama bu yeteneğe beni bu zindana atacaklarınıda yalnız aç ve susuzdum kaç saattir buradaydım tek olsaydı birinin beni gelen buradan kurtarması soğuktu zindan koll ve donuyordum soğukta susuzluktan ve açlıktan burada ölecektim biride yemekdu zindanların hepsi vardı ve ki varlıklarında bağırıyordu ağlıyordu ben ise Aciz' bir insan olarak onlara katlanıyordum ki herkeste zindanların olduğu kapınca bir umutla gittiği yerde ancak gelen gen onlardı bu kızlardan ne istedikleridi ben özgürleşecek kadar zayıftım zayıf bir kız asla savaşı kazanamayan hep zayıf bir kızdım asla mutlu değildim bu güne kadar ve belkide pekte bir nedenim yoktu istememişmiydiler öğretmemiş'miydiler bu güne kadar belkide ben onlar için her zaman bir hiçtim belkide sadece büyüyünce onlar hakkında kötümam için bana iyi eğitim yapmışlardı bu güne kadar yada bu bana hiçbir şey almışlardı onlar hakkında bunu yapamadılar, bunu almamış dem içindi hepsi her anne baba değillerdi çocukları gerçekten önemsiyorlarmıydı bunlar önemsiyormuş gibimi yaptılar ki bunlar gerçekten savaş veriyordu bu kızlardan hiç haz etmemiştim hiç'te sevmiyordum iyi insanlar değillerdi bana an her şeyi yapacaklarmış gibi devamla başka insanlar gibi normal bir hayatım olmayacaktı olamayacaktı çünkü ben zayıftım asla güçlü değildim en ufak bir darbede yıkılabilirdim çoktan çok defa yıkılmış bir insandım zaten bir kez daha yıkılmış bir insandım zaten bir kez daha yıkılmış ne olabilirdi ki her zaman aynı kazıklar saplanıyordu zaten belkide ben iyi değildim hayatta arkadaşlar bile birlikte her derdi anlatırken ben... beni kimse aramamış kimsede sorunlarla karşılaşmamıştı ben neydim ki agresif,duygusal,Ağrılı bunların hepsi belkide bende olan bazı özelliklerdi bu doğru ama halamın 14 yaşında benim öfke nöbeti geçirdiğim zaman anlatır gibi ben bir manyaktım halamın bana uygun sorunu gördüğü benim manyak olmamdı sorun bendeydi çünkü ben sorunluydum suçluydum bu dünya patlasa gen bulabilirdim tek başarısız bendim yüzünden doğmakta'da yaşadığım karşılaşmata'da ben kimim ki insanlar üzen kıran kızdıran terbiyesiz ahlaksız psikopat mal manyak gerizekalı başka bilinenm ki ben bunlardan başka ne olmaya hakkım vardı ki benim yoktu ne yaşama nede doğmaya.

Yerde hayatta hayatta zaten bana zindandan öte beni köle yaptığı hayatı sorguluyordum bir kaç dakika sonra kız sesleri duymaya başladıca arkamı bana dalga geçişleri onların hoşuna gittiği ne kadar yazık ne kadar ayrılan insanlar yaşamaktı ölmek harikaydı bu hayattan toz hayatta tek yoluydu ölmek ölmeye kalkmıyordum kırılmaya kadar taştığı zaman intihar son çareydi benim için.

bunlara biraz daha yaklaşıp ne istediklerini sormuştum.

kalkbe ucube birazcık oynayacağız.

ne oyunundan bahsediyorsunuz?

işkence oyunu söyle bakalım seni kurtaracak biri var mı yoksa şu anda gelen biri var mı( dedi alayla)

hayır yok yani bilmiyorum beni kimse kurtarmaz diye biliyorum(dedi kız umutsuzlukla)

böyle devam etmek demek seninle çok güzel eğlenmek demek bana hemen şok cihazını getirin(dedi pis bir sırıtışla)

ne şoku bana ne yapacaksınız?

seninle küçük bir oyun oynayacağız ölümlü.

Onlar zalimdi, bu onların sicilinde yazılıydı, bu onların sicilinde yazılıydı, elbette onların da zayıflıkları vardı, ne kadar imkansız görünürse görünsün, kaderlerinde vardı, insanları öldürmeyi seven ölümsüzlerdi, insanlardan nefret ediyorlardı, onları asla sevmediler, onlar insandı, onların hayatlarıyla oynuyorlardı, onlara da zarar veriyorlardı, tıpkı küçük kız gibi, bu küçük kız da diğeriydi. İnsanlardan farkı, daha önce hiçbir canlıya zarar vermemiş olmasıydı, daha saftı, temiz bir kalbi vardı ve daha güzeldi. Güzelliğini inkar etse bile güzeldi. Bu dünyadaki en güzel kızdı. Temiz bir kalbe benzeyen bir yüzü vardı. İçinde hiçbir kötülük hissetmemişti. Saflığı bugüne kadar bir nehir gibiydi. Herkes ona kötü davransa bile o buna sessiz kalırdı. O kız zulme alışmıştı.

saflık ne kadar temiz olursa olsun tam anlamıyla temiz sağlar.

Kelebeklerin uçuş saflığının simgesiydi.

 

Acı insanları değiştirdi, hayatlarını yeniden yazdı, tanıdığımız insanlardan tanımadığımız insanlara dönüştüler.

Rüya görmek güzeldi ama hayatın sadece rüyalardan oluştuğu ve bu rüyalarında sadece birer kabustan ibaret olduğunu yaşayarak anlamıştı.

Rüyasında bir kabus gördü, bu kabusta yüzüyordu, bulutların üzerinde yüzüyordu ta ki en büyük kabusun o olana kadar. Korkmak farklıydı, bu yüzden kabusta yüzüyordu.

Hayatı kolay sanmak tam bir aptallıktı.

 

Gece ile gündüzü ayırt edebiliyordu ama hangi kalbin temiz hangisinin kirli olduğunu ayırt edemiyordu. Ayırt etmesi zordu onun için. Belki bir gün güneşi seçecekti, bir başka gün ayı. Kararları her zaman herkesi şaşırtıyordu. Herkes güzelliğine hayran olduğu için insanlar ona hep olumsuz davranıyordu. İşte bu kadar büyüleyiciydi. Elbette olmak herkesin istediği bir şeydi ama onun hakkındaki büyüleyici şey, onu çirkin diyerek ve moralini bozarak insanları mutlu etmeleriydi. Amaçları bu küçük kızın kendinden nefret etmesini sağlamaktı ve başardılar.

Nefret dünyasının yüzünü yansırdı çirkinlik ise heryerine yansırdır.

 

Onun için hiçbir şey yapmadılar. Alçak suratı onları mutlu ediyordu. Her şeyi ve her kelimeyi önemsiyordu. Bu kız içinde biriktirdiği üzüntüden dolayı ağlıyordu bile. Herkes ona acıyordu ama birkaç kişi hariç, vicdanları yoktu, duygusuz, bencil insanlardı.

Bölüm : 02.10.2024 08:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...