korkuyordum hatta öyle bir korkuyordum ki hareket bile demiyordum belkide onun burada olması beni çok korkutmuştu bilmiyordum.ellerim titredi bacaklarım kendi gücünü yavaş,yavaş yitirmeye başladı kalbim delicesine çarpmaya başladı bedenim daha çok titredi içimdeki küçük kızda benimle birlikte tekrar ve tekrar yanmaya başladı içimdeki küçük kızda aynı benim gibi titredi o çığlık atıyordu bende susuyordum tek yapabildiğim susup öylecesine ölesiye korkmaktı.içimdeki küçük kız biraz daha çığlık attı gitmek istiyordu kaçmak kendini,beni,bizi kurtarmak için çırpınıyordu fakat olmuyordu ne kadar çok kan dökerse döksün ne kadar çok hançer yediyse yesin gene ikimizi kurtaramamıştı geleceğinide kendi geçmişine sürüklemişti.gözlerim kararıyordu olduğum yerde dengede duramıyordum ikinci bir kez daha aynı kabusu yaşıyordum asla çıkamadığım bu kabusun içine gene düşmüştüm belkide bu kabus asla gitmemişti belkide ben onu yok saymıştım bilmiyordum bilemiyordum çaresizdim kaçacak hiçbir yerim yoktu saklanacakta hiçbir yerim yoktu yapayalnızdım aynı çocukluğumdaki gibi gene yalnızdım gene bu kabusa gene bu kara günlere tek başımaydım gene belkide gene bu kara günde benimde sonum aynı çocukluğum gibi olacaktı belkide sonum ölüm olacaktı bilemezdim yok olmuş ve yok olmak üzere olan bir çocukluğum vardı her defasında aldığı yaralardan dolayı bir şekilde acı da olsa ayağa kalkmış o acıya direnmişti bir şekilde hayata tutunmuştu fakat asıl şimdi hem beni hemde kendini öldürüyordu belkide o ölecekti belkide ben ölecektim bilmiyordum fakat biliyordum ki ikimizden biri ölecekti onun tekrar ve tekrar canı yanacaktı fakat onun ölmesine izin vermeyecektim kendimi onun pahasına kurban edecektim onun yaşaması gerekirdi o geleceğinden daha güçsüzdü o geleceğinden daha küçüktü geleceği hiç hakketmemiş bir hayat yaşamış olabilirdi ama geçmişi geleceğinden daha fazla acı çekmişti hep yaralanmış hep direnmiş hep savaşmış hep bir hüzün içine girmişti hep somurtkan olmuştu gülmeyi de ağlamayı da unutmuştu duygularını kaybetmişti tek hissettiği duygu her zaman korku olmuştu onu da ilk günden beri hiç unutamamıştı.
geçmişi kirli sayfalara yazılmıştı asla mutlu olamamış asla unutamamıştı yaşadıklarını hayat onu sınamıştı oda hayatı sınamıştı.
sonunda boğazımı temizleyebildiğimde yutkundum cümleleri toparlamaya çalıştım sonunda konuştuğumda sesim titriyordu belkide ilk defa korkumu bu kadar belli ediyordum fakat elimde değildi karşımdaki adama baktığımda tekrar titredim tekrar ve tekrar bedenim sanki benim isteğim dışında hareket ediyor gibiydi kendimi kontrol edemiyordum ağlayasım geliyor ağlayamıyordum çaressizdim korkmuştum duygusuzdum.karşımdaki adam konuşmaya başladığında bir adım gerilemiştim arkamı dönmüş kapıya gitmeye çalışmış fakat gidememiştim kapıyı kilitlemişti şerefsiz adam kapının arkasına çömelmiş dizlerimi ve ellerimi kendime doğru çekmiştim kafamı dizlerime koymuş içimdeki hüznü dışarıya çıkarmıştım gözlerimden bir,bir yaşlar akmaya başlamıştı elime birşeyler almak istemiş kendimi savunmak istemiştim.aynı sahneyi tekrar yaşamak istememiştim aynı acıyı aynı çaressizliği tekrar tatmak istememiştim yorulmuştum bıkmıştım sadece birazcık gözlerimi kapatıp uyumak bir daha da asla uyanmamak istemiştim. güneş hala benden korkuyormusun?diye sormuştu bana yanıt vermemiştim sessizliği tercih etmiştim konuşursam eğer sesim titrerdi bunu biliyordum gene bileklerime zincirler bağlardı diye gene elindeki keskin bıçağı bana saplar diye gene bana dokunmaya kalkar diye korkuyordum gene o karanlık odalarda aynı şeyi yaşarız diye korkuyordum gene sesim titrerde konuşamam diye korkuyordum geçmemiş yaralarıma yeni bir iz daha açar diye korkuyordum. güneş karanlık odalardan hala korkuyormusun? cevap vermemi bekliyordu biliyordum fakat ben sessiz kalınca yüzünde dev bir gülümseme yerleşmişti hala korkuyorsun demek sustum sadece kendimi bırakmamak adına hala beni seven birilerinin olduğuna inanmak adına sustum fakat benim bu suskunluğum onun yüzündeki tebessümün biraz daha büyümesine neden olunca artık çarpan kalbim bu sefer teklemeye başlamıştı aynısı yaşanacaktı ve ben gene savunmasız olacaktım gene aynı tiyatro oyununu oynayacaktık gene tiyatro oyunundaki aynı rollerimizde olacaktık. hiç bitmeyene bir döngünün içinde hapis olacaktık gene aynı zaman dilimini defalarca yaşayacaktık hiç bitmeyen bu döngüde.
hayat belkide en acısını ona yaşatmıştı en iyi o bilmişti korkuyu daha çocuk yaşında öğrenmişti o kız o korkuyu o dehşeti asla unutamamıştı o kara günleri asla unutamamıştı çektiği eziyetleri çektiği çileleri hep kuytu köşesine saklamıştı yaşadıklarını.
bana yaklaşma demiştim daha çok yaklaşmıştı aramızda sadece bir nefeslik mesafe kalmıştı.yüzümü inceledi saçlarıma dokundu yutkundum böyle olmamalıydı böyle olmaması lazımdı ben bunu tekrar yaşamamalıydım bu tekrar olmamalıydı. o iğrenç ellerini saçlarımda gezdirmiş daha sonrada yanaklarımı okşamaya başlamıştı hem yanaklarımı okşuyor hemde yüzümü bir tablo gibi inceliyordu bu iğrençti ondan iğrenmiştim kırk yaşlarında bir adamın bana böyle şeyler yapması midemin bulanmasına neden olmuştu yüzümü buruşturmuş ellerini sert bir şekilde geri çekmiştim ondan iğreniyordum,tiksiniyordum karşısındaki kişinin daha çocuk olabileceğini bile takmamasına yüzümü buruşturmuştum.onu göğsünden sert bir şekilde geri iteklediğimde geriye doğru hafifçe sendelemişti aramıza birazcık bile olsa mesafe açabildiğimde rahat bir nefes almıştım fakat aldığım nefesi tekrar tuttuğumda tekrardan bana yaklaşmıştı ellerimi öne doğru uzatmış durması için yalvarmaya başlamıştım bana yaklaşmasını istemiyordum ağlamaklı bir sesle ona bağırmaya başlamıştım bu sefer gerçekten içimde birşeyler hissetmeye başlamıştım sevgi miydi hayır öfke miydi bilmiyordum fakat hissettiğim şeyler kalbimi yakmıştı sanki kalbimde daha önceden farkedemediğim bir kıvılcımı şuan farkediyordum kalbimin bir köşesinde cayır,cayır yanan bu kor ateşi bu ateş neyin nesiydi bilmiyordum.onun bedeni yüzünden ellerim aşağıya düşmüştü sınırımı geçmişti ve tabikide buda beni daha çok dehşete sokmuştu belkide onun bana yaklaşmaması için her türlü şeyi denemiştim fakat olmamış en sonunda beni duvara yaslamıştı ellerimle gene kendimi siper ettiğimde bu sefer kendimi siper ettiğim ellerimi çekmiş ve ellerimi de başımın üstüne kenetlemişti gözlerim kocaman açılmış karşımdaki adamın ne yaptığını anlamaya çalışıyordum çünkü başkada çarem yoktu ellerimi kurtaramıyordum bir tane eliyle o kadar sert tutuyordu ki hareket ettirmek bile çok zordu benim için.odanın dışarısında adım sesleri duyunca bir ümitle bağırmaya çalışmıştım fakat ben daha bağıramadan ellerimi tutan eliyle bu seferde ağzımı kapattığında diğer eliylede cebinden birşey çıkarmıştı çıkardığı şeyle gözlerim irice açıldı ellerimi kullanmaya çalışarak ağzımı onun ellerinden kurtarmaya çalışmıştım fakat bu denemem başarısız olmuştu çıkardığı silahı karnıma doğrulttuğunda susmam için tenbihlemişti eğer susmazsam eğer silahı hiç umursamadan karnıma sıkacağını söylemişti o anki dehşetle hareketsiz kalmıştım odanın dışarısındaki hareketlenme bu seferde kapının tam dibinde durduğunda benim adımı seslenmesiyle bu kişiyi hemen tanımıştım bu kişi aras'tı içimde bir heyecan oluşunca silahı umursamadan adamın ağzımı tutan ellerini ısırdığımda adam acıyla elini tuttuğu sırada silah yere düşünce bende hemen almaya kalkmıştım ama bilmediğim şey bu adamın benden çok daha hızlı bir şekilde o silahı benden önce tekrar geri almasıydı olduğum yerde kaldığımda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum fakat adam silahını tam karnıma tuttuğu sırada biraz daha bastırdı silahı karnıma daha sonra diğer boşta kalan elini de saçlarıma dolayıp saçlarımı çekiştirmeye başladı ağzımdan istemsiz bir çığlık kaçtığında adam elini daha sert bir şekilde ağzıma bastırmak zorunda kalmıştı birkaç dakika sonra odanın kapısı bir fişek gibi açıldığında adam beni hızlıca tuavlete sokmuştu silahını hala aynı şekilde tuttuğu için bir eliyle dışarıyı kontrol ediyor diğer eliylede silahı karnıma dayalı tutuyordu..........
(kübra'dan)
dünün yoruculuğu yüzünden okula geldiğimde ne kadar da uyarmaya da çalışsam beni dinlememesi sinirimi bozmuştu belkide onların lunapark eğlencelerini bozmuş olabilirdim fakat onu her türlü uyarmak zorunda kalmış ve bunun karşılığını da tokat yiyerek almıştım o anlık gözlerim kırmızılaşmış ve tam onun üstüne saldıracağım anda da ege ona tokat atarak onu benden kurtarmıştı fakat genede onu kurtarması yada yaptığı şey başka birinin gözünden bakıldığında şiddet olarak görünebilirdi fakat aslı hiç te öyle değildi. sonunda odamda volta atmaktan sıkıldığımda odamdan çıkıp merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başlamıştım yanımdan yüzü bir karış olmuş batuhan geçince ilk defa onu böyle görüyor olmamla birlikte şoka girmiştim çünkü onu daha önce hiç yüzü asık görmemiştim.yüzüme ani olarak gelen tebessümle onun arkasına doğru ilerleyip onun omuzlarından tuttum ve onu kendime doğru döndürdüm yüzümdeki tebessüm silinmeden ona neden bu kadar somurttuğunu sormuştum fakat cevabımı alamamıştım belkide iki,üç saattir falan içerde volta atmıştım fakat o zaman batuhan okulda bile yokken bu saatte nereden geldiğini ne kadar merak bile etsem genede ona soramamıştım.fakat birkaç dakikalığına bile o şekilde durmamız ikimizinde midesini bulandırmıştı çünkü o ne kadar yakışıklı olursa olsun ne kadar kas yığını olursa olsun benim gözümde midemi bulandırıyordu ve onun da benim hakkımda aynen böyle düşündüğüne de yemin edebilirdim.düşüncelerimden sıyrıldığımda onunla sadece aramızda bir nefes mesafe kalması üzerine bir adım gerilemiş daha sonrada onun yüzüne bile bakmadan korkuyla kendi odama geri kaçmıştım onun beni sıkıştırması sinirlerimi bozmaya zaten yetiyordu bir de o kadar yakından bakması artık son damlayı ortaya koyuyordu. fakat daha sonra duşa girmeye karar vermiştim ve eşyalarımıda yanıma alıp duşa girmiştim.
(güneş'ten)
boş,boş etrafıma baktığım sırada gözüme çarpan şeyle hafif tebessüm etmiştim karşımda bana zorla dokunan ve o kirli ellerini üstümde gezdirmesi iğrenç değilmiş gibi birde suratıma eğleniyormuş gibi bakması baya bir sinirlerimin oynamasına neden olmuştu.kapının dışarısından gelen kapı kırılma sesiyle zaman,zamandır diyip bunu fırsata çevirmiştim adam başını kapıya doğru döndürdüğünde bende zaman kaybetmeden yerde duran boruyu alıp adam arkasını dönmüşken kafasına geçirmiştim adam önce afallamış daha sonrada yere yığılmıştı elimdeki boru titreyerek yere düşürdüğümde elimle ağzımı kapatmıştım yavaş,yavaş gözlerimde yaşlar birikmeye başlamıştı.adamın düştüğü yerde zeminde kırmızı sıvı birşey ayaklarıma doğru gelmeye başlamıştı korkmuştum sessiz gözyaşlarımı daha fazla tutmak istememiştim kendi öz amcamı az önce öldürmüştüm bunu yapmıştım bunu yapacak kadar çaressizleşmiştim bunun canımı yakacağını bildiğim halde yapmıştım.yavaşça yere çöktüğümde gözlerim yerdeki kana bakıyordu belkide iyi yapmıştım belkide kötü birşey yapmıştım bilmiyordum fakat o cesede bakarken aklımdan bin,bir tane anı geçmişti ve bu anıların içinde sadece kabus olanlar vardı sadece korkulu kabuslarımın olduğu anılar sadece gücümün yetersiz olduğu anılar vardı belkide bu kabuslar arasında sadece bir tane iyi anı vardı fakat oda zamanla kaybolmuş bir anıdan ibaret olmuştu. ve belkide saçmaydı biliyordum ama bir ceset ile bakışıyor içimi döküyordum o bana ne kadar kabuslar yaşatmışta olsa gene vicdanım oynuyordu gene yanan ben oluyordum her zaman yandığım gibi gene ben zarar görüyordum belkide iyilik yapmıştım kendime dünyaya fakat bu bana kötülükmüş gibi geliyordu gene bu ızdırabı belkide ben çekiyordum şuan ellerim göğüs kafesime gittiğinde kalbimin neredeyse teklediğini farketmiştim bütün bedenimi titreten bu kalbin içindeki o tohum yavaş,yavaş karardığında anlamıştım bu siyahlaşmış tohumun bana daha çok izler açacağını o an hissettiğim nefes darlığından ve titreyen bedenimden ve hafızama kazınmıştı unutmaya ne kadar uğraşırsam uğraşayım asla unutamayacağımı biliyordum ne kadar çok vicdan azabı çekeceğimi biliyordum.
kalp acıya acı'da kalbe hükmederdi gene en çok ızdırap çeken kalp olurdu.
arkamdan omzuma dokunan bir el hissetmemle bedenim kasılmıştı arkamı dönmemiştim sadece önümde duran belkide şeytan olan o adamın cesedine bakıyordum belkide midem bulanmalıydı belkide orada sadece ağlamak yerine kaçmalı sessiz yalnız bir odada en sevdiğim müziği açıp dinleyerek kitap okumalıydım bilmiyordum şuanda kendimde tek hissettiğim bu yaraları açan kişi ne kadar ölmüşte olsa asla açtığı derin yanıkların izleri geçmeyecekti her zaman kendi izini kalbime yaralar halinde açacaktı ne kadar ölmüşte olsa bana bu ızdırabı çektirmeye devam edecek olması çok fazla kalbimi kırıyordu belkide kırılmış bir kalbin bir daha asla düzelmeyeceğini asla kalbimi eskisi gibi pompalanmayacak hale getirmişti hep bir endişe,hep bir korkuyla yaşayacaktım onun yüzünden her gece rüyalarımın katili olacaktı her zamanda olmaya devam edecekti belkide kalbimde ateşe verdiği o parçayı asla söndürmeyecekti o ateş büyüyecekti ve daha da büyüdükçe bütün kalbimi yakacaktı daha sonra bedenimi yakacaktı en sonunda da kül olacaktı yok olacaktım aynı bir toz gibi silinecektim bedenen yaşıyor olacaktım ama içimdeki çocukla beraber kalbimde bir çatlak oluşmuştu kendi çcukluğumu yaralıyordum kendimle beraber onuda mezara götürüyordum onuda kendim gibi yakıyordum bilmeden onunda canı yanıyordu bilmeden onunda kalbinde çatlaklar yaratıyordum belkide çocukluğumu yaşadıklarımdan daha çok yaralıyordum ona kendimden daha çok yara açıyordum onu bu karanlıktan daha zifiri bir hayat yaşatıyordum.
ağlamalarım şiddetlendiğinde omzumun üstündeki elin biraz daha baskı yaptığını anlamıştım fakat daha sonra hiç beklemediğim birşey olmuştu omzumdaki eller çekildiğinde yanıma oturmuş hiç beklemediğim bir anda bedenimi kendisine doğru çekip bana sarılmıştı belkide bu sarılan kişinin annem olmasını dilemiştim yada babam belkide herşeyden çok onlara ihtiyacım olduğunu anlamıştım her türlü şey yaşatmış olmalarına rağmen onlara olan ihtiyaç onlara olan hasret gene önüme diz çökmüştü gene beni bir çöküşün içine bırakıp ayaklarının üstüne durmayı reddetmişlerdi hep olduğu gibi.bana sarılan arasa bende aynı şekilde ona sımsıkı sarıldığımda gözlerimdeki yaşların akması gittikçe hızlanıyordu gözümden akan yaşlar gidiyor yerine sıcak yaşlar geliyordu belkide ilk defa birinin omzunda ağlıyordum belkide ilk defa birinin sarılması bu kadar iyi hissettiriyordu belkide yıllarca içimde biriken bu kadar göz yaşı ilk defa kendini bırakıyordu belkide çoğu kalbin birleşememesi gibi benimde kaderimde yalnızca kötü son yazılmıştı.sustum defalarca sadece gözyaşlarımla acımı dindirebileceğime inandım o an sadece tek bir cümle bile çok ağır geliyordu bana tek bir kelime bile söylemek boğazımda yumrular oluşmasına neden oluyor defalarca yutkunuyor yinede korkumu o içimdeki dehşetimi dindiremiyordum defalarca bağırmak istemiş defalarca kaçmaya çalışmış defalarca bu gördüğüm görüntünün sadece bir ilüzyondan ibaret olmasını istemiştim yada sadece bir kabustan ibaret olmasını istemiştim. sonunda aras benden ayrıldığında eline aldığı peçeteyle gözümden akan damlaları silmişti ona şakınca baktığımda tek kaşını kaldırıp ona neden şaşırdığımı sorduğunda ise ona sen bana iyi davranıyorsun dedim sesimdeki şaşkınlığı gizleyemeyerek tebessümünü görmüştüm o ilk defa gülüyordu bu sefer alayla değil gerçekten gülüyordu kolumdan tuttu beni banyodan çıkardı odaya geçtiğimde sadece onun banyoda kaldığını farketmiştim fakat fazla da umursamamıştım şuan yaptığı şeyi tahmin edebiliyordum şuan içerde cesedi ortalıklardan kaldırıp kanları ortalıklardan silebileceğini biliyordum. o an kaç saat kaç dakika orada boş,boş oturmuştum bilmiyordum fakat canım bir hayli sıkkın olduğu için oturduğum yataktan kalkmıştım giyinme dolabımın aynalı tarafından kendime baktığımda gözlerim şişmiş yüzüm solmuş uykusuzluktan göz altlarım mosmor olmuştu birde üzerime bulaşan kan lekeleri vardı yüzüme kadar kan olmuştu üstüm komidinimin üstündeki ıslak mendili elime aldığımda içinden bir tane ıslak mendil alıp geri koymuştum komidine daha sonra yüzümü ıslak mendille güzelcene silip göz altlarıma fondoten sürmüş daha sonrada hafif kırmızı oaln rujumu sürüp biraz da mascara sürmüştüm aras'ın banyodan çıkmayacağına baya bir emin olmuştum sonuçta ceset temizlemek kolay değildi bunu anlayabiliyordum ben daha yedi yaşındayken amcamın teyzemi hep rahatsız ettiğini o zamanlar daha anlayamazken o zaman hayatımın en kötü gününü yaşamıştım belkide daha barbie oynayacak yaşımda daha çocuk yaşımda amcamın teyzemi gözler önünde tam alnından silahla vurarak öldürmesine şahit olmuştum o zamanlar hiçbir şeyi anlamıyorken bu yaşadıklarımı hatırlamak daha bir acı veriyordu.
üstümü sonunda değiştirdiğimde üstüme siyah diz üstünde cenaze kombini havası veren bir elbise giymiş altınada siyah dizlerime kadar gelen siyah bir bot giymiştim üstüme gene siyah bir mont giymiştim daha sonra odadan çıktığımda hemen merdivenlerden aşağıya inmiştim okulun bahçesinde duran motoruma bindikten sonra kaskımı takmıştım daha sonrada motoru çalıştırıp tam gaz sürmeye başlamıştım sonunda bir bar'a geldiğimde motoru düzgün bir şekilde parkedip bar'a girmiştim bar'dakileri umursamayarak herhangi bir yere geçtiğimde garsonu çağırıp bir şişe tekila istemiştim daha sonrada arkamda oturan birkaç insandan sigara aldığımda birde çakmak istemiş ve sigaramı çakmakla yaktığımda onlara çakmağı geri vermiştim sigaranın dumanı ciğerlerimi zehirliyordu en çokta kalbimi fakat umursamıyordum belkide kalbim umrumda olmamalıydı kalbimi umursamamalıydım eğer onu umursarsam eğer ona bırakırsam kendimi biliyordum ki gene sevecek ve gene damgayı yiyecekti biliyordum onu umursarsam daha çok acıtacağımı düşüncelerimden sıyrılıp derin bir iç çektiğimde tekilamı kafama dikmiştim bu hayatı kendime doğduğumdan beri zehir ediyordum zaten şimdi kendi kalbimi kendi ciğerlerimi zehirleyerek rahatlamak istiyordum biliyordum yaptığım şeyin doğru olmadığını biliyordum alkol ve sigara kullanmanın iğrenç olduğunu fakat insan en yıkık en üzüntülü anında sağlığını düşünmeyi es geçiyordu.aklımdan türlü,türlü geçiyordu belkide bunların hepsi karamsardı fakat umrumda bile değildi.elimdeki boş bardakla oynadığım sırada garsona seslenmiş ve bir tane daha tekila getirmesini söylemiştim garson da hemen dediğimi yapıp bir şişe daha tekila getirmişti onuda kafama dikip bittirdiğimde elimle tekrar garsonu çağırıp bu sefer beş şişe daha getirmesini söylemiştim oda başıyla onaylayıp geri gittiğinde beş dakika sonra elinde beş şişe tekila ile gelip masaya bırakmış şişelerin hepsini açıp gitmişti birinci şişe,ikinci şişe,üçüncü şişe derken bütün tekilaları kafama dikmiştim bundan sonra ben susacak tekilalarım konuşacaktı. o kadar tekila içmeme rağmen gene bir tane daha tekila istediğimde garson önce şaşkınca bakmış daha sonrada gidip yeni bir tekila daha getirmişti o tekilayı'da kafama diktikten sonra başım iyicene dönmeye başlamıştı fakat madem buraya gelmiştim o zaman buradan kendimi hastanelik etmedende o tekilayı içmeyi bırakmayacaktım adama iki şişe daha getirmesini söyledikten sonra adam hemen iki şişe daha tekila getirmişti onlarıda kafama diktiğim sırada şişeyi bir elin tutmasıyla zorlukla başımı kaldırıp ona bakmıştım içimdeki kahkaha atma isteğini daha fazla tutamayarak kahkaha atmaya başladığımda şişeyi tutan aras başını omzuna yatırmış hafif eğilmiş kaç şişe içtin sen diye sormuştu ona o an hiçbir cevap vermemiş bu sorusuna sadece tebessüm ederek yanıt verdiğimde gözlerindeki alevi işte o an görmüştüm kızmışmıydı yani bana peki neden bunu açık,açık söylemek yerine boş,boş o iğrenç suratını takınıyordu bu çok can acıtıcıydı fakat bunu üstüme almamış ve gülmeme devam etmiştim bir süre sonra oturduğum yerden kalkıp herhangi bir masada herhangi yakışıklı kaslı bir çocuğu kolundan tutup dans pistine çektiğimde çocuk ilk başta ne olduğunu bile anlamasa daha sonra durumu farkedip oda gülmeye başlamıştı bu sefer yakışıklı esmer çocuk benim elimi tutup sanki baloda dans ediyormuşuz gibi hissetmeme neden olmuştu belkide o anlık amacım sadece aras'ın nasıl kudurup bir köpek gibi havlamasını istiyor olsamda belkide bilmeden yada istemeden de olsa gerçekten de rolümü o anlık bir köşeye bırakmış ve çocukla birlikte dans etmeye başlamıştım herhangi bir masaya gidip bardakta turan içkiyi aldığımda içkisini aldığım yaşı yirmilerde gibi duran adama tatlıca göz kırpıp yanından uzaklaştığımda havalandığımı hissetmeye başlamamla gözlerim irice açılmıştı ne yani ben peri miydim uçabiliyor muydum.
hayır seni aptal uçamıyorsun ama benim sayemde uçmayıda başarıyorsun.
ne alaka ya bak ben periyim woah.
kafan gidince daha da bir mallaşıyorsun biliyorsun değil mi.
ne alaka ya hem içiyorsun hemde kafan gidik diyorsun ayıptır be seni öküz suratlı.
öküz suratlı mı bana bak aptal kız seni yere bırakırsam o an hem uçmayı hemde öküzü görürsün o zaman.
haha aman ne korktum haha bak şuanda gülmüyorum.
dalga geçmen bittiyse seni o dalganın içinde boğmadan önce çık bence sen o sulardan.
nedenmiş o aaa doğru ya sen kafası bozuk bir varlıktın değil mi.
o şeytani varlık sen olmayasın sakın.
ne alakası varya benim kafam gayette yerinde bir kere.
konuşmalarımızın ardında derin bir sessizlik olduğunda ilk kahkaha atan kişi o olmuştu neden kahkaha attığını bilmiyordum fakat ona çatık kaşlarımı kaldırdığımda beni sinir etmenin onun açısından bir eğlence olduğunu farketmiştim belkide bundan hoşlanmıyordum fakat böylece benimle eğlenmesi zaten yeterince sınırlarımı zorluyordu yüzümü buruşturup kollarımı birbirine bağladığımda kafamı onun yüzüne bakmayacak şekilde çevirdiğimde benim ona böyle trip atmam komik gelmiş olacak ki yeniden kahkahalar atmaya başlamıştı tabikide bu kahkahası beni de istemsiz olarak güldürmüştü asık yüzüm yerine tebessüm geldiğinde yüzüme belkide hiç mutlu olamamışken bu hayatta onun bir kahkahası bile beni güldürmeyi başarıyordu buna hayret etmiyorda değildim hatta belkide bu en şaşkın olduğum şeylerden biride olabilirdi çünkü bir insanın gülüşü bile bu kadar güldüremezken o ise tek bir hamlede yapıyordu bu garipti belkide garipsediğim diğer şeyler arasında en garip olanıydı. bar'dan çıktığımızda yüzüme su damlalarının çarpmaya başlamasıyla gökyüzüne bakmıştım yağmur yağıyordu bu buz gibi havada birde yağmur eksikti zaten diye düşünüp ellerimi cebime koymuş sendeleyerek ilerlemeye çalışıyordum fakat sendelediğim ve başımın da dönmesinin verdiği ağırlıkla tam olarak adımlar atamıyordum her bir adımımda zemin ayaklarımdan kayıyordu her bir hareketimde başım daha fazla dönüyordu en son attığım adımımla beraber gözlerim kararınca ellerimi şakalarıma koyup masaj yapmaya başlamıştım fakat masaj yapmamın etkisiyle başım daha da fazla ağırmaya başlamış üstelik bu sefer birde üstüne bulanık görmeye başlamıştım ve en sonunda gözlerim kararmış ve kendimi bir hiçliğin ortasına bırakmıştım.
hayat yaşadıklarımızdan,yaşadıklarımız hayatımızdan daha ağırdı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.44k Okunma |
334 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |