kübra'dedim kısık bir sesle efendim dedi bir çırpıda onun yüz haltlarını daha derinlemesine incelerken aniden bir şey işitmiştim oda bir yardım çığlığıydı kübra'ya baktım belkide onun adını nereden bildiğimi sorguluyordu şuanda yada oda benim gibi bu durumdan rahatsız olmuşta olabilirdi bilemiyordum gözlerimi bir süre kapatmıştım belkide hiç hissetmediğim bazı duyguları şuanda hissetmeye bırakmıştım kendimi,sesler çok boğuk,boğuk gelmeye başlayınca gözlerimi bir süre sonra açmıştım fakat karşımda kübra yoktu kulaklarımın işittiğine göre boğuklaşan sesler benzinlikten geliyor olmalıydı derin bakışlarımı benzinliğe doğru yönlendirdiğimde gördüğüm şeyle yüzüm kasılmıştı çünkü ben ne kadar da kübrayı durdurmaya çalışsamda olmamış aksine benzinlikteki adamın boynuna eğilmiş ve boynunu bir çırpıda ısırmıştı elbette her vampir kan içerdi yaşamak için ve açlığını dindirmek için fakat bu şuanda olan şeyle aynı değildi tam aksine bu doğru değildi heleki şuanda vampir olduğumuz farkedilir ise belkide bu şuanda kübranın son kan içişi de olabilirdi fakat şöyle birşey vardı ki:kaderi,kader olarak bırakmak yerine onu baştan da yazabilirdik.yada yazamazdık ve kaderimiz asla bizi buluşturmamak adına gerçek aşk denen o şeyi bizden habersiz yakıp kül ederdi bunu bilemezdik kaderimizi değiştirebilirdik ama şöylede birşey vardı değiştirdiğin şeyler elbet bir gün senin kabusun olarak geri dönerdi. elbette bu ihtimalide hep gözden geçirmiştim mesela hep gözlerine baktığım hep derinlerine inmek istediğim kızı kaybetme düşüncesi bile bana kabus gibi geliyordu fakat daha neredeyse yeni tanıdığım bir kızı sevmezdim,sevemezdim bu hem sevdiğim bir kıza ihanet olurdu hemde daha yeni tanıdığım birine aşık olma düşüncesine bakıcak olursak bu gayette saçma da olurdu fakat şöylede bir saçmalık vardı elbette kübranın gözlerine bakarken içimde çok garip duygular oluşmuştu fakat nedensizce bu duygular sanki daha filiz verme aşamasında gibiydi benim için yeni ekilmiş bir tohumdan farksızdı kübra'ya karşı hissettiklerim fakat ona filizlenmiş bir çiçek gibiydi sevgim belki bir gün bu çiçek yerinden kopacak ve belkide ona karşı hissetiklerimi anlayacak ve belkide bir sürpriz gibi karışmada gelebilirdi yada bu filiz hiç beklemediğim bir şekilde ölüp gidedebilirdi fakat genede ben olumsuz düşünmemeye çalışarak onun ölüp gitmesine de izin vermeyecektim lanet olsun ki onu seviyordum,lanet olsun ki sırf onun için bu hayata tutunmaya çalışıyordum çünkü o olmasaydı belkide çoktan hançeri kalbine saplamış ölümünü ruhundan izleyen bir vampir de olabilirdim çünkü o benim bu hayatta yaşamak için tek nedenimdi belkide tam olarak kalbimiz birbirimize bağlı olmayadabilirdi fakat bu kalp sadece onun için atmayı seçmişti ve aslada başka kalbi istemiyordu sadece o ne kadar beni sevmesede elbette bir gün bu sevgi karşılıklı olacaktı buna emindim elbette ki.
hayatımız bir yalandı ve bizlerde bu yalanın birer kurbanlarıydık.
kübra dedim onun yanına giderek onun bileğinden tuttuğum gibi kendime doğru çevirmiştim ilk başta boş bakışlarını bana yöneltirken bir anda göz bebekleri büyümüştü yada ben öyle sanmıştım bilmiyordum fakat şundan kesinlikle emindim değişen yüz ifadesiyle bana bakan o kız benimde ona baktığım gibi bakıyordu derinliklerimi görmeye çalışıyordu tabi bunun mümkün olmadığını ona söyleyemezdim benim derinliğim yoktu benim duygularım yoktu duygusuzdum soğuktum aynı bir buz kütlesi gibi soğuktum benim kalbime giren aynı kalbim gibi buz gibi oluyordu asla canlı çıkmıyordu belkide yada kalbime giren oracıkta hayatını kaybediyordu çünkü benimle birlikte oda ölüyordu asla yaşam olmuyordu asla benim kalbimde bir ateş olamıyordu çünkü buz kesmiş bir kalbi bile eritemiyordu bu sıcak ateş.
şaşkınlığıyla bana bakıyordu sanki daha önceden hiç bir erkeğin suratını görmemiş gibiydi fakat onda daha farklı bişeyler vardı bunu onun gözlerinden okuyabiliyordum sanki gözlerindeki bir yıldızı andırıyordu adeta sanki gece olunca hep parlamakta olan ve gökyüzüne bakıncada ışıltısını gördüğüm yıldızları görüyordum adeta onun gözlerinde belkide bu düşündüklerim normal sayılmazdı fakat genede onun gözleri bana asla parlamayan ama parladığı zamanda etrafındaki herkesi yok edebilecek bir yıldızı anımsatıyordu.ne kadar yanlış olduğunu bilsemde ilk defa bu gözlerdeki bu yıldız gibi parlayan gözlere tutulmuştum belkide güneşe bir aşk hissetmemiştim ama ona kardeşim gibi bir sevgi hissetmiştim fakat ben bile şuanda kendime şaşırmıştım belkide bu parlayan yıldız gibi gözlere tutulmayı asla ama asla beklemiyordum. gözlerimiz birbirine kenetlenmişti adeta benim soğuk ellerim onun ellerini tutuyordu onu biraz daha kendime çekmiştim belkide o anda aklımdan bir çok şey geçmişti belkide geçmişte olan ölüm nedenim bu sefer aşık olma nedenim olacaktı fakat ben genede ona deliler gibi tutulacaktım bu sefer aşkımdan dolayı belkide cayır,cayır yanacaktım fakat genede yanmamak elde değildi neredeyse çünkü bu yangına ben atlamıştım ve bunun acısınıda gene ben çekecektim çünkü bu yolu ben seçmiştim yanmayı'da sevmeyi'de ben seçmiştim belkide bir gün ne kadar canım yanacak bile olsa artık bu yola sapmıştım kendi yolumdan artık cenneti geride bırakmış cehennemi önüme almıştım.
artık gitmeliyim ege.
nereye?
artık gitmeliyim yoksa o ölücek benim yüzümden.
kim ölücek kübra sen ne diyorsun.
anlamıyormusun o diyorum sizin okula gelen kızdan bahsediyorum ona söylemezsem eğer o ölücek.
bekle şimdi sakince anlat ne için ölücek kim öldürecek bana bunu söyle.
onlar öldürecek,simay,batuhan ve ece ona kafayı takmış durumdalar onu öldürecekler batuhan bu gece son gece olduğunu söyledi eğer onlardan önce onu bulup saklayabilirsek o ölmeyecek fakat eğer onu saklayamazsak o ölücek hemde çok acı bir şekilde.
tamam bana neden ölüceğini söylermisin kübracım.
bilmiyorum sadece onu öldüreceklerini biliyorum.
peki ya bu bir oyunsa yani ya bu seni aldatmak için kullanılmış bir düzmeceyse o zaman ne yapacaksın.
pek sanmıyorum çünkü onların düşüncelerinden gördüğüm kadarıyla olay kesinlikle geçmişe dayalı birşey.
ama geçmişin ne olduğunu bile bilmiyoruz yani aralarında ne olabilir ki.
onu bende bilmiyorum fakat arkadaşına dikkat etsen iyi olur her an her şekilde onun yanına sessizce gidip onu öldürebilirler.
peki ama ney bu geçmiş nedensizce neden öldürsün ki batuhan helede simlayı ve batuhanı iki yıldan daha uzun bir süredir tanıyorum onlar asla nedensizce öldürmezler ve bu işin içinde geçmiş ile de alakalı pek birşey olduğunu sanmıyorum bu pekte mantıklı değil çünkü.
haklısın fakat şimdi bunun nedenini araştırmak için fazla geç bir vakit ne kadar hızlı olursak o kadar iyi olur yani şimdi boş,boş dikilip durmada koşmaya başla.
(ege'den)
sadece koşuyorsun hızlı olmam gerekiyordu fakat neden koştuğumu bile bilmeden koşmak bana pekte mantıklı gelmiyordu ne yazık ki. sadece düşünmek istemiyordum düşünmek içten konuşmak demekti ve bu canımı yakıyordu artık içimdeki şeyleri susturmak istiyordum artık içten değilde gerçekten konuşmak istiyordum gerçekten içten bağırdığım kadar normal sesinlede bağırmak istiyordum tek istediğim şey buydu. artık düşünmeden hareket ediyordum ve bu garipti hatta belkide ilk defa bu kadar garip olan şey benim ilk defa hoşuma gitmişti içimde garip havalanan şeyler hissetmeme neden olmuştu belkide asıl adıyla insanlar bu duyguya"özgürlük"diyorlardı fakat bu özgürlük aynı aşk denen o zalimce şey kadar güzeldi belkide aşk,özgürlüğün yanında daha zalimceydi fakat genede her ikisininde kesiştiği bir durum vardı biri serbest olup istediğini yapmaktı sonunda özgür olmaktı diğeri ise sevgiydi, sevgi her kapıyı açan bir anahtar gibiydi bu yüzden de sevginin olduğu yol özgürlüğün yolundan geçerdi bu yüzden ikiside aynı duyguyu hissettirirdi bu duyguya bir isim bulamazdım belkide fakat bu duyguya kelebek denilebilirdi çünkü insanın içinde çok ayrı bir mutluluk otururdu çok ayrı bir hava verirdi sanki insanın içinde öküzler göbek atıyormuş gibi bir hissiyat oluştururdu insanın içinde bu garipti hemde çokça garipti.
Sonunda lunapark'a geldiğimizde hızlıca gözlerim güneşi aradı fakat bulamamıştım fakat duyduğum bazı cümlelerle hemen başımı o tarafa döndürmüştüm başımı döndürmemle onunla göz göze gelmemiz bir olmuştu gözlerimiz ne kadar uzun durmuştu bilmiyordum fakat bana yıllar gibi gelmişti. gözleriyle bana bu kim dercesine baktığında ona göz temasımızı bozmadan karşı okuldan der gibi bakış attıktan sonra bana anlamazcasına suratıma bakmıştı fakat ben ona boşver dedikten sonra kendini bir şekilde toplamayı başarmıştı. Çatık kaşlarını indirmeden yanımda duran kübraya gözlerini kısıp bakmaya başlayınca kübrada ona masumca bakmaya başlamıştı aralarında bir gerginlik rüzgarı olduğunu farkedince araya girmeye kalkmıştım fakat güneş aniden kübranın üstüne atlayınca durduğum yerde buz kesilmiş gibiydim hareket etmek istiyor fakat edemiyordum sanki bedenim buna izin vermek istemiyormuş gibiydi elimde bile değildi hareket etmek sadece gözlerim dolmuştu
sanki konuşmak istiyor fakat sanki bir güç benim konuşmamı engelliyor gibi hissediyordum neden böyle hissettiğimi bende bilmiyordum fakat bu sadece bir his'ten ibaretti zaten.
sen karşı okuldan batuhanın kuklasısın öyle değil mi.
hayır aslında öyle değil güneş bak sen her ne düşünüyorsan düşündüğün gibi değil ben aslında......
kes sesini geldiğin yere geri dön ve o zorba arkadaşlarına da söyle artık beni rahatsız edip durmasınlar.
bak aslında düşündüğün gibi biri değilim ben iyi birisiyim.
sana inanmıyorum o okulda bir sürü alçak ve zorba pislikleri varken senin duygu sömürüsü yapmadığını nasıl anlayacağım sana inanmıyorum çünkü o okulda bir tane bile iyi biri olduğuna inanmıyorum.
sen inanmıyor olabilirsin fakat gün gelir fikrin değişir güneş benim iyi olduğumu anlarsın o zaman.
hiç sanmıyorum tamam mı batuhan pisliğinden geldiğim günden beri çekiyorum zaten beni öldürmeye bile kalktı ne ona nede o okuldaki diğer kişilere nede sana güvenmiyorum.
anlıyorum gerçekten senin neler çektiğini anlayabiliyorum fakat bazen insan baktığı yolun birde gerisinden bakmalıdır güneş eğer geriden bakarsan hangi hataları kaçırdığını ve o hatalardan nasıl da sürüneceğini işte o zaman anlarsın.
(güneşten)
evet belkide ilk defa birinin ne demek istediğini tam olarak anlayamamıştım elbette bu sinirimin boşuna olmadığına inanıyordum çünkü bu bana mantıklı gelmiyordu yani hangi akıllı bir vampir helede düşmanımızsa eğer karşıma gelip bana tehlikede olduğum yalanını nasıl uydurabiliyordu anlamıyordum fakat şundan kesinlikle emindim ki o yalancının tekiydi işte o iğrenç bir budaladan başka birşey değildi daha yeni görüp tanıdığım birine güvenemezdim sonuçta bu pekte mantıklı değildi çünkü ona asla güvenmezdim bunu kendime bizimkilere yapamazdım.kübranın yüzüne attığım tokatla kübra bir adım gerilemiş ve yanağını tutmaya başlamıştı fakat asıl olan şey ise kübraya tokat attıktan yaklaşık bir dakika sonra bütün bedenim bir beden sayesinde onun önüne çevrilmişti ve daha sonrası ise yüzüme inen sert bir tokattı bana tokat atan kişi egeydi fakat asıl beni şoka uğratan şey ise bana hiç kızmayan biri tarafından yüzüme sert bir tokat inmesiydi bunu ondan beklememiştim evet aras'tan böyle birşey zaten hep beklemiştim özelliklede benden aşırı derecede nefret eden ateşten de beklemiştim bu tokadı fakat kanka olarak gördüğüm birinden heleki hiç beklememiştim bu tamamen hayal kırıklığıydı.ağlamamak için kendimi zor tutuyordum çünkü en büyük ihanet görmezden geldiğimiz yokmuş gibi davrandığımız kişiler tarafından uğratılırdı.yüzüme inen tokattan yaklaşık yirmi saniye falan sonra aniden yerden kaldırılmış ve benden özür dileyecek sanarken aslında daha da berbat birşey yapmıştı bileklerimden sertçe tutmuş ve daha sonrada beni dönme dolabın demirliklerine atmıştı başım demirliklere çarpmamıştı elbette fakat daha kötüsü olmuştu onun fırlatması yüzünden sırtım demirliklerin en sivri ve uç kısmına gelmişti canım acıyordu fakat acımı belli etmiyordum ne kadar içten canım yansada dışımdan gayette gülüyordum ben böyleydim canım yansa bile bunu etrafa yansıtmayı sevmezdim çünkü bu beni ilgi göstergesi istediğimi falan da sandırabilirdi belkide daha başka birşeyde olabilirdi fakat bunun bir önemi yoktu belkide şuanda.
canım epeycene bir yandığı için elimi sırtıma getirmiştim fakat farkettiğim şeyle şoka uğramıştım çünkü sırtımın moraracağını falan sanarken aslından sırtım uç kısıma geldiği için kıyafetimde bir ıslaklık vardı elimi kıyafetin üstüne getirdiğimde elime bulaşan kırmızı sıvıyla gözlerim dolmuştu çünkü sırtım kanlar içindeydi ve bu demek oluyordu ki şuanda kan kaybı yaşıyordum çünkü sırtımdaki kandan baktığım kadarıyla epeycene bir derin bir yara olmuştu adımlarımı umursamayarak ayağa kalktığımda dengede duramadığımı farketmiştim elimi sırtıma kokayarak en yakın gördüğüm banka doğru ilerlemiştim fakat daha banka gelemeden yere yığılmıştım fakat işin asıl garip yanı ben kan kaybından ölmeyi beklerken aslında ölmediğimi farketmiştim fakat bir süre sonra etrafımdaki herşey simsiyah olmuştu sanki bir rüyada gibiydi çünkü her yer hem simsiyahtı hemde sanki bu siyahlığın içinde yerlerde sular vardı ayaklarım çıplaktı fakat üstümde kanlı tişörtüm vardı sanırım ölmüştüm fakat eğer öldüysem neden cennete yada cehenneme gitmediğimi merak ediyordum yerden kalkmış ve şapur,şupur sularda yürümeye başlamıştım her yer karanlıktı belkide bunun sadece bir rüya olduğunu düşünmüştüm bilemiyordum yani rüya olup olmadığını ayırt edemiyordum.karanlıkta biraz daha yürüdükten sonra birşeyler seslenmeye başlamıştım kimse yok mu? diye sesleniyordum sadece çünkü elimden birşey gelmiyordu ne bir ses vardı nede bir görüntü sadece yerde bir su göleti ve karanlık bir etraf vardı başka hiçbir şey yoktu belkide aklımdan belkide şu geçmişti o süre zarfından ben ölmüş müydüm belkide bir yanıt bulamayacaktım fakat genede bir yanıt beklemiştim ilk defa durduğum yerde bir ses duymak istemiştim korkuyordum elbette ölmekten korkmuyordum fakat beni korkutan asıl şey zifiri karanlık araf gibi bir yerde sıkışıp kalmaktı belkide ruhum bedenimden ayrılmışta olabilirdi belkide bedenimden ayrılan ruhum araf'ta kalmışta olabilirdi fakat böylesine ürkütücü ve karanlık bir yerin araf olabileceğini genede pek sanmıyordum.
geçmişte üzülen bir kalp geleceğin aynalarını oluştururdu geleceğin aynaları kalp parçalandıkça kırılırdı sonunda parçalara ayrılır ve yok olurdu.geçmişini kurtaramayan o kız artık geleceğini kurtarmaya çalışıyordu gelecek ona ihanet ediyordu.
sizce yaşıyor mu?
hadi ama birazdan kalkar merak etmeyin
lan ateş siz bir ara güneşle beraber dönme dolaba binmiştiniz ya öpüştünüz mü keşke bende orada lsaydım sizi hemen evlendirirdim hem nikah memuruda getirirdim.
ne saçmalıyorsun gene mert.
mert ne ara geldi lan buraya.
valla beyler bende bilmiyom fakat bu kız uyanmayacak gibi bir el mi atsak.
el atsak derken neyden bahsettin acaba ateş.
ege korusana lan beni bu fesat aras bana beni öldürecekmiş gibi bakmayı kesmezse ciddi söylüyorum ki azrailin yanına kendim gideceğim.
gerizekalı azrail sana benden daha uzak nasıl gidecen kendine hançer saplayarak mı.
gerizekalı az önce beni öldürecekmiş gibi bakıyordun şimdi niye kahkhahalar atıyorsun.
çünkü güçlü gözüktüğünü sanıyorsun ama aslında bir kedi kadar korkaksın ateş o yüzden gülüyorum.
valla en büyüğümüz sen olmasan seni ayağımın altına alır böcek gibi ezerdim aras dua et ki en büyüğümüz sensin.
benim dua etmeme gerek yokki zaten büyüklüğümle değilde senden daha üstün olduğum için seni bir böcekmişim gibi ezebiliyorum fakat sende bu özellik yok bu yüzden sen bir hiçsin.
bok öyleyim nah çekerim valla yeter be bıktım hep aynı cümleyi kurup duruyorsun başka da bir bildiğin yok zaten.
aynen,aynen kesin,kesin öyledir aynen.
lan biz böyle konuşmaya falan daldık ama eee biz bu kızı unuttuk.
harbi lan adam doğru söylüyor eee kim taşıyacak şimdi onu.
valla sakın bana bakmayın ben nu taşımam iki kere zaten hastaneye falan taşıdım üçüncüye taşımam.
iyi tamam ben taşırım.
o my god ege lan ben sen taşımazsın diye düşünmüştüm ama tam tersi oldu sanırım.
aman neyse ne işte hastaneye götüreceğiz yada okula götürecek revire teslim edecek ve rahatıma bakacağım.
lan bu paket mi teslim ediyon tövbe estafurullah.
çok konuştun mert azcık çenen kapansın.
iyi tamam egecim.
( ege'den)
mertin ima içeren sesine karşı sadece gözlerimi devirmekle yetinmiştim fakat daha sonra onları daha fazla takmayarak güneşi kucaklayıp okula doğru koşmaya başlamıştım hastaneye götüremezdim çünkü sırtındaki o kocaman yarık gerçekten normal yollarla olacak gibi görünmüyordu ve hem ayrıcada elbette ki onu bu hale getirende onun yüzünden onu taşıyanda gene ben oluyordum ne acıdır ki.sonunda okula gelebildiğimde onu hemen revire götürmüştüm revirden onun sağlığıyla alakalı bazı raporları aldıktan sonra ise onun dosyasına eklemiştim daha sonra da hemşire işini bittirdikten sonra onu uzanması için odaya çıkarmamı isteyincede bende onu kendi odama çıkarmıştım zaten yıkanacaktım ve o sırada da kübranın dediği gibi başına birşey gelmemesi için gözümün önünde olmasını sağlayacaktım.ona son kez daha göz ucuyla baktıktan sonra banyoya girmiştim banyoda üstümü çıkardıktan sonra direkt olarak duşa girmiştim.
(batuhan'dan)
camdan odaya girdiğim sırada onu uyurken görmüştüm sessizce odaya girdiğimde ise banyodan gelen su sesleriyle oda da birinin olduğunu anlamıştım fakat fazla da umursamayarak kızın başına geldiğimde gördüğü rüyayı çok merak etmiştim onun yanına oturup onun rüyasına odaklandım ilginçti rüyası o kadar karmaşıktı ki.rüyasında gördüğü şey kendini zincirlerle bağlanmış görüyordu zincirler baya bir sıkıydı kollarından kanlar akıyordu karnında,bacaklarında,kollarında,yüzünde bıçak izleri vardı sanki baya bir derin kesikti de denebilirdi aynı zaman da da rüyasında karanlık bir odadaydı oda net görünmüyordu karanlık yüzünden fakat görebildiğim kadarıyla oda bir yatak odasına benziyordu hatta bir çocuk yatak odası da denebilir etrafta saçılmış kıyafetler ve fotoğraflar vardı üstünde siyah bir elbise vardı ayaklarından akan kanlar vardı sanki akışkan kanlar daha da akışkan hale gelmeye başlamıştı oturduğu yerde yerler kan gölüne dönmüştü daha sonra bir kapı açıldı ve içeri siyah bir adam girdi yüzünü göremedim ama elinde birşey vardı o şey bıçağa benziyordu hatta direkt bıçakta diyebilirdim daha sonra o adam kızın yanına yaklaştı ve onun saçlarına ellerini geçirdi sanki seviyormuş gibi gözüküyordu fakat gittikçe saçlarını ellerine doladı ve kızın saçlarını çekiştirmeye başladı kızın zincilerini bir anahtarla açtı ve kızı serbest bıraktı kız kaçmaya çalıştı fakat adam onu yakaladı ve onun saçlarından tutup duvara fırlattı kız ağlayamıyordu korkuyordu belkide bedenindeki yaralardan ağlamıyordu ama o an o korkuyu hissediyordu.adam kızı kollarından tuttu ve bu seferde önüne attı kız korkuyla kaçacak delik aradı ama ne yazık ki bulamadı adam elindeki bıçağı kızın daha önceden açılmış olan yarasına batırdı kız acıyla çığlıklar attı ama gene ağlamadı adam bıçağı biraz daha derine batırdı kız gene acı dolu çığlıklar attı gözünden yaşlar aktı hıçkırıkları haykırışlara döndü kızın karnından bıçak çıkarıldı daha sonra ise hiçbir şey olmamış gibi geri gitti adam fakat kız ellerini o derin acıyla karnına koydu elleri kana bulandı yerler artık kandan hangi renk olduğu bile bilinmeze döndü kız tekrar bağırdı tekrar ve tekrar ağlayışları yükseldi sanki bir tür krize girmiş gibiydi saçları dağılmış yüzünde morluklar oluşmuş ve bazı yanık izleride oluşmuştu sanki içinde bir kırıklık varmış gibiydi.kızın yatağından kalkmış ve bu rüyayı daha fazla izlemek istemediğime karar vermiştim ne günah işlemişti bilmiyordum yada böyle rüyalar görmek için hangi olayı yaşamıştı onuda bilmiyordum fakat gördüğü şeyler kesinlikle normal değildi normal olamazdı da. kızın yanından yavaş adımlarla ayrıldım belkide ona en büyük kötülüğü ölüm olarak adlandırmıştım fakat onun en büyük ödülü ölümdü belkide onu cehenneme yollamak istemiştim fakat belkide bugün bunu yapmak yerine iyilik yapmayı deneyecektim belkide mantıklı olmasada ona acımıştım ve acıdığım içinde ona zehir edemezdim onu yaşarken öldürebilirdim ama öldürerek ona bir ödül vermiş olurdum.
en büyük cehennem acılarla yaşanırdı cehennem sadece yanmak değildi yaşarkende yanardı insan aynı kor bir ateş gibi.
He was burning in the fire,just like in hell.maybe his life ended in a single breath.he wanted to live,but the person who killed him was the same person.he wished to die instead of living,no matter what the cost.
(güneşten)
gözlerimi dehşetle açtığımda nefes,nefese kalmıştım ellerim titriyordu kendimi sakinleştirmek zorundaydım kalbim çarpıyordu kendimi yolmak istiyordum resmen.yataktan hızlıca kalktığımda banyoya gitmiş ve kapıyı tam açacağım sırada kapının yüzüme açılması ve o görüntüyü gördükten sonra elime ne ara aldığımı bile bilmediğim su bardağını yere düşürmemle bardak yere düşer düşmek tuzla buz olmuştu şaşkınca bir karşımdaki adama bakıyor birde yerdeki kırılmış olan bardağa bakıyordum sonra tekrar ona baktığımda tekrar utançla başımı yere eğmiştim başımı yerden kaldırmadan neden karşımdaki bu halde durduğunu sormuştum belkide bu sorum onu şaşırtmıştı yada kısaca benim uyanmam onu şaşırtmışta olabilirdi hangisi daha mantıklıydı bilmiyordum fakat sanırım onun şaşırdığı asıl şey benim uyanık olmamdı.onun üstüne birşeyler giymesini söyledikten sonra odadan çıkmıştım aslında banyodan çıktığında sadece bornozla öylece karşımda bana şaşkın tavuk gibi bakması baya bir komikti şakasız fakat genede o şekilde çıkması benim bile utanmama neden olmuştu.
ege'nin odasından utançla çıkıp kendi odama geçtiğimde kendimi sıcacık olan yatağıma bırakmıştım kalbim hala gördüklerimle hızla çarparken kendimi utançtan yerin dibine sokmak istiyordum. bir dakika gözlerimi kapatmış ve o mükemmel olası düşüncelere dalmıştım fakat daha sonra hayal kurmayı bırakıp yataktan kalktığımda camda onu görmüştüm bu benim dehşete kapılmamı sağlamıştı korkuyla yutkundum ne yapacağımı bilemeyerek yerimde öylece kalakaldım kaçmak istedim fakat kaçamadım bağırmak istedim bağıramadım yardım istemek istedim yapamadım öylece yerimde korkuyla put kesilmiştim.
even silent screams could not come out strong enough sometimes. he could not utter those screams because the soul of the little girl inside his body was telling him to run away,but could not escape.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.44k Okunma |
334 Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |