HERKESE ÇOK ÇOK SELAMMMMMM
evvet ben geldimm
bilgisayarı tekrardan aldım fguhgbhyb ne kdar da sözümün eriyim
Hava çok güzel güneşli tam sevdiğim gibiii
ee, nasılsınız? Gününz nasıl geçiyorrr
umarım güzeldir
neyse kısa tutayım canlarımmm
İyi okumalar...
Oy: 18
Yorum: 58
Şarkı: Aleni Aleni- Volkan Konak (huzur içide uyu üstad...)
“Ay nereye geldik?” diye sordum, hâlâ ellerimle gözümü kapatır bir hâlde durur iken. Araba durduğunda el freninin çekilme sesi kulaklarıma ulaştı.
“Geldik, açma gözlerini şimdi.” Dedi Haktan. Kapı açılma sesi işittim. Sonra ise kendi kapının açılma sesini. Esen rüzgar kapının açılması ile sağ tarafımdan bana vururken bir çift el beni tuttu ve arabadan indirdi. Haktan’ın kokusundan başka yoğun bir koku vardı ortamda. Bu çok tanıdık bir kokuydu: Lavanta kokuyordu etraf. Garip olan neden bu kadar fazla ve yoğun kokmasıydı? Haktanımın kokusunu bastırıyordu.
Bir süre beni ilerletti. Bacaklarıma beni gıdıklatan şeyler değince içim bir hoş oldu, lavanta kokusu daha da yoğunlaştı biz ilerledikçe. En sonunda durduğumuzda Haktan’ın önüme geçtiğini hissettim, yüzüme çarpan güneş gitmişti. “Gözlerini açma,” dedi. Ne yapacağını hâlâ çözememiştim, ellerimi yüzümden çekti, iki elini de yanağıma yerleştirdi ve o malum hareketini yaptı gene: dudaklarını dudaklarımın üstüne kapattı. Dudaklarıma sertçe yapıştığından dolayı dengemi kuramamıştım, beli elime gitti düşmemem için ve bedenimi bedenini yasladı. Yetmiyordu boyum, o ne kadar eğilse de ve ben ne kadar parmak uçlarıma çıksam da yetişemiyordum ona. Yine de tutkulu bir biçimde öpüşmeye devam ettik. Belimdeki eli bel oyuntumu okşarken diğer eli ise yanağımı okşuyordu, ellerimi nereye koyacağımı bilemezken bir elim saçlarına gitti. Diğer elimde aynı şekilde saçlarına gitti, sonradan ise ensesine. Ensesindeki saçları okşarken bir yandan da onu kendime iyice çekiyor, içimdeki hazzın katlanarak büyümesine neden oluyordum. En sonunda nefes nefese birbirimizden ayrıldık, gözlerimi açmadım.
“Aç o güzel gözlerini,” dedi Haktan. Sabırsızlıkla gözlerimi araladığımda gördüğüm görüntü ile gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Bir lavanta tarlasındaydık. Başımı nereye çevirsem her yerde lavanta vardı. Güneş batmak üzereydi, tarlaya vuran ışığı ile iyice güzelleşmişti ortam.
“Haktan…” diye mırıldandım dolu gözlerle Haktan’a bakıp. Gülümseyerek beni izliyordu. “Burası, çok güzel.” Yutkundum. “Tıpkı masallardaki gibi.”
“Sende masallara layık değil misin zaten?” dediğinde iyice içim hoş olurken ellerimi yanaklarına yerleştirdim, parmak uçlarıma çıktım ve dudaklarına yasladım dudaklarımı, öpmedim onu. Öylece durdum, ezberlemek istedim onu, unuttuğum o geçmişi geri almak istedim.
Parmak uçlarımdan indim aşağı. Yüzümde silemediğim bir gülümseme vardı.
“Sağına bak,” dedi ela gözlüm. Sağ tarafıma baktığımda ise mutluluğum daha da büyüdü. Bir piknik örtüsü vardı yerde. Üstünde benim kitabım vardı, ve hasırdan bir sepet. Tekrardan Haktan’a baktım.
“Piknik mi yapacağız?” dedim elalarına bakıp. Elimi tuttu, avucumun içini öptükten sonra beni kendisi ile ilerletmeye başladı. İlerledim peşinden, kısa süre içerisinde piknik örtüsünün olduğu yerde vardık. Benim yere oturmama yardım ettikten sonra kendi bedenini yanıma bıraktı, pantolonunun cebinden bir kutu çıkardığında meraklı gözlerle onu izliyordum sadece. Kutuyu bana doğru uzattı benim açmam için, parmaklarım yavaşça kutuya uzandı ve kapağını araladım. Gördüğüm şeyler ile gözlerim kocaman açıldı. Ucunda minik bir lavanta demeti olan bir kolyeydi bu. Haktan’a çevirdim bakışlarımı.
“Aslında bu lavanta tarlasını sana alacaktım ama adam satmadı.” Başını sağ omzuna yatırdı. “Çok üzgünüm, güzelim. Ne kadar ısrar etsem de satın alamadım. Ve galiba alsaydım fakir kalırdık.” Güldüm. “Onun yerini tutmasa da sana beni hatırlatacak bu kolyeyi aldım.” Kolyeyi yavaşça kutudan çıkardı, kutuyu kenara bıraktı. “İçinde bir not var, bu notu şimdi açma. Eğer bana bir şey olursa oku bu notu. Olur mu?” Bana doğru uzandığında yardımcı olmak adına saçlarımı kenara attım. Uzandı ve kolyeyi yavaşça boynuma taktı, kolyenin soğuk ucunu tenimde hissettiğimde ürperdim. Geri çekildi, elim kolyenin ucuna uzattı. Kolyeyi burnuma yaklaştırdım, kolye de lavanta kokuyordu.
“Aslında,” deyip ona baktım. “Bende sana bir şey almıştım.” Bu sefer şaşırma sırası oradaydı. Elim çantama uzandı, içinden bir kutu çıkardım. Ve kutuyu ona uzattım. Heyecanla gözlerinin içine baktım. “Aç bakalım,” dedim sabırsızlıkla. Gözleri şaşkınlıkla üzerimde gezindi, elleri kutuya uzandı ve açtı. İçindekini gördüğünde kaşları havalandı.
“İkimizin göz renginin yanışını yaptırmaya çalıştım, bu kadar oldu.”
“Irmak,” dedi ve gözlerimin içine baktı. Öyle bakıyordu ki, bakışları altında eridim.
“Beğendin mi?” diye sordum hevesle. Garip bir heyecan vardı içimde.
“Beğenmek ne kelime…” Diye mırıldandı.
“Ben takayım mı?” diye sordum. Başı ile beni onaylayınca yavaş hareketlerle bilekliği çıkardım. Şuan bizi ergenler gibi görenler olabilirdi, ERGENSEK ERGENİZ CANIM SANA NE????
Bilekliği sağ bileğine taktım ve geri geçirdim. İtalyan bilekliklerdendi. Lavantalı, arabalı, kitaplı ve eşit kollu terazili charmları vardı bilekliğin. En güzel charm ise ikimizin gözünün yarısı olduğu bir charmdı. Onun ela gözünün yarısı, benim mavi gözümün yarısı birleşip yeni bir göz oluşturmuştu. Altında ise baş harflerimiz vardı, tüm charmların kendine ait bir anlamı vardı.
İlk itirafımızı ve ilk öpüşmemizi onun arabasında geçirdiğimiz için araba charmı koymuştum.
Lavanta bana hep onu hatırlattığından lavanta charmı koymuştum.
Kendi yazdığım kitabımdaki gibi bir hayatımız olsun diye kitap charmı koymuştum.
Eşit kolu teraziyi ise onun adaletini ve asaletini göstermek için koymuştum.
Uzun bir süre durduk orada. Ben güldüm, o benim gülüşümü izledi. Ben konuştum, o beni dinledi. En sonunda ise kafasını kucağıma yerleştirdi ve uzandı. Oynadım onun saçlarıyla, gülüştük, sohbet ettik, eski zamanları konuştuk. En sonunda eve dönmek için arabaya bindik, tabii ben bugün kitap için yayınevinin olduğu yere gidip uzun süre orada kaldığımdan uyuya kalmıştım. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordum, ama rüyamda yine Murat’ı görünce uyurken irkildiğimi hissetmiştim. Yine beni öldürmüştü rüyamda. Bu da tekrardan irkilerek uyanmama sebep olmuştu.
Gözlerimi araladığımda araba durmuştu. Haktan arabadan inmiş ve benim tarafıma gelmişti, beni uyandırmaya çalışıyordu. Bir eli yanağımı okşuyordu. Haktan, dudaklarıma minik bir buse bıraktı. Geri çekildiğinde, “Yine mi kâbus?” diye soru. Uykudan mahrum gözlerimle ona bakarken başımı umutsuzca aşağı yukarı salladım. “Buram sızlıyor,” diye mırıldandım ve elini tutup kalbimin üstüne elması kavislendi. Çok geçiyordu elalarından, o kadar çoktu ki anlayamıyordum.
“Geçecek,” diye mırıldandı, alnımı öptü. Alnını alnıma yasladı ve gözlerimin içine baktı. “Kocan yanında olduğu sürece her şey geçecek. Sadece biz olacağız. Seninle ben. Ela gözlü ile güzel gözlü.”
~
Efsun’dan;
“Gökalp! Çekiştirmesene,” Dinlemedi beni, kaslı yiğidim. Çekiştirdi beni, en sonunda kuytu bir köşede durdu ve anında beni duvar ile kendi bedeninin arasına sıkıştırdı.
Evet, Gökalp ile neredeyse sevgili olma aşamasına gelmiştik.
Ve evet, Irmağın bundan haberi yoktu. Büyük ihtimal beni dövecekti ama olsundu. Daha kendime bile itiraf edememiştim.
Nasıl olduğunu soracaksanız, vallahi bende bilmiyorum. Korku evinde Gökalp dudaklarıma yapışmıştı bir anda, ilk önce şaşırsam da karşılık vermiştim sonrasında. Sonrasında ise Gökalp bana aşık olduğunu söyledi, ama o an öyle bir donakalmıştım ki Gökalp sarsmıştı beni, bunu beklemiyordum çünkü. Sonra ise bende utana sıkıla ondan hoşlandığımı söylemiştim. Tekrardan beni öpmüştü. Bizde bir tuzağın altında öpüştüğümüzden dolayı en sonunda kafamızdan aşağı su dökülmesi kaçınılmaz olmuştu.
“O ne hareketler öyle diğerlerinin önünde?” dedi çatık kaşlarla bana bakarken. Çatılmasın o kaşların, be gülüm! demek vardı ama hanımefendiliğimi korumalıydım, o yüzden sustum.
“Ne gibi hareketler?” dedim onun yerine.
“Efsun,” dedi Gökalp. Beni kıskanması hoşuma gidiyordu. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, “Beni konuşturma, güzelim. Ve bir daha da böyle şeyler giymezsen sevinirim.” Kaşlarım çatıldı. Bir saniye? Gökalp benim giyimime mi karışacaktı? BOŞARIM ONU AYOL!
“Gayet de güzel bir kere,” dedim trip atarcasına. Aslında aşırı haklıydı. Üstümde derin bir göğüs dekoltesi olan body, altımda ise kısacık bir şort vardı. Gökalp’i baştan çıkartmak için böyle giyinmiştim.
“Soner Başkomiserim gibi sana bakan bütün kişileri dövmemi mi istiyorsun?” dediğinde içten içe eridim resmen. İşte kendini belli etmişti kaslı yiğidim. Döv, diyemedim.
“Dövme de…” diye mırıldandığımda bana inanamıyormuş gibi baktı. “Aman, neyse ya,” diyerek konuyu dağıtmaya çalıştım. Kadınsı hareketler ile elimi göğsüne koydum, gömleğinin düğmesi ile oynamaya başladım. “Asıl sana bakan kızları görmüyor musun sen?” dedim ve sertçe gömleğinden tutup onu kendime doğru çektim. Bocaladı, ama hızlıca toparlandı. Tek kaşı usulca havalanırken ilk önce gömleğini sıkıca kavrayan elime baktı. Ben onu setçe çektiğimde gömleğinin birkaç düğmesi açılmıştı. Bakışlarını gözlerime çevirdi sonradan.
“Şuan heryerden başkomiserim çıkabilir, yoksa seni sertçe öperdi-”
“Gökalp!” İkimizin de bakışları sesin geldiği yere çevirdik, Soner abi gelmişti.
“Ay Soner abi!” dedim, Gökalp’i göğsünden ittim ve geri çekildim hızla. Gökalp’te açılan düğmelerini hızla kapattı ve hazır ola geçti.
“Emredersiniz Başkomiserim!” dedi. Soner abim, ellerini arkada bir şekilde sanki köy muhtarı gibi ortalıkta geziniyordu bu aralar. Üzülüyordum onun için, çökmüştü bu aralar.
“Devriyede olman lazım senin, dön lan işine!” dediğinde Gökalp, “Emredersiniz Başkomiserim!” dedi bağırarak ve hızla ortamdan uzaklaşmaya başladı. Köşeyi dönmeden önce bana göz kırpmıştı, bunu Soner abim de görmüştü. Bu da benim yanaklarımın kızarmasına neden olmuştu. Soner abim benim de abim sayılıyordu, seviyordum onu.
Yanıma geldi Soner abim. “Sevgili misiniz?” dedi. Yutkunurken onayladım onu başımla. Elini samimi bir şekilde omzuma koydu.
“Güvenme sen o hıyar ağasına. Şıpsevdi biri. Ama sana bakarken daha farklı bakıyor.” Dedi.
“Nasıl bakıyor?” dedim dayanamayıp.
“Aşık gibi bakıyor, sever gibi bakıyor.” Diye mırıldandı Soner abim. Beni kendine çekip sarıldığında bende ona sarıldım.
Bana, aşık gibi bakıyordu kaslı yiğidim…
~
Yazardan
Gözde yine içi dışına çıkarcasına kusarken Soner onun saçlarını tutmuş, ensesinde toplamıştı. Bir yandan da sırtını sıvazlıyordu. Gözde sıklıkla kusuyordu, yediği şeyler midesinde 1 saat anca duruyordu.
En sonunda midesinin bulantısı dindiğinde öylece durdu Gözde, bitik bir hâldeydi. Soner hızlıca Gözde’nin sırtında olan elini sifona götürdü ve bastı yavaşça. Hafifçe ayaklandı, elini ıslattı ve yavaşça suyla Gözde’nin yüzüne suyu vurdu nazik hareketlerle. Gözde yutkunarak Soner’e baktı.
“Aşkım,” dedi bitik bir sesle.
“Efendim, güzelim?” dedi Soner, Gözde’nin yüzünü peçete ile kuruturken.
“Ya bir gün böyle kusarken oğlumuzu kusarsam? Ne olacak?” dedi Gözde. Soner’in gözleri duyduğu kelimelerle kocaman açıldı.
“Oğlumuz dedin!” dedi hızla. Gözde de oğlumuz, dediğini fark etti. Yerinde heyecanla kıpırdandı Soner.
“İçimde doğdu bir an, öyle rastgele çıktı ağzımdan.” Diye mırıldandı Gözde.
“Oğlumuz olacak o zaman!” dedi Soner.
“Ne?” dedi Gözde anlamayarak, bu aralar beyni çalışmıyordu.
“İçime doğdu, dedin. Annelik içgüdüsü bu işte.” Soner’in duygulu bakışları Gözde’nin karnına döndü. Soner’in eli Gözde’nin hafiften şişmeye başlayan karnına gitti, okşadı karnını yavaşça.
“Gözde,” diyerek Soner Gözde’nin gözlerinin içine baktı. “Bana bu duyguyu yaşattığın için sana ne kadar teşekkür etsem az. Baba oluyorum, kelimesi o kadar uzaktı ki bana 3 yıl öncesine göre. Şimdi ise canımdan daha çok sevdiğim eşim, ve onun karnındaki bebeğimiz var…” Gözde zaten karga osursa ağlıyordu, Soner’in bu sözleri onu salya sümük ağlamaya itmişti.
“Ya Soner,” dedi Gözde. Soner bu güzelden biraz daha uzak kalmaya dayanamadı, iradesini zaten zor tutuyordu. Anında Gözde’nin çenesinden tuttu ve Gözde’nin dudaklarına yapıştı. İkisi de bir oğulları olacağından habersiz bir şekilde öpüştüler tutku ile…
THE ENDDDDDDDDDD
Ay Ayy nasıldııı
umarım beğenmişsinşzdirrr
ya babama diyorum ki "elektro gitar alabilri misin" diyo ki "daha erken" LAN DAHA NE ERKENİ 4 YIL OLACAK GİTAR ÇALIYORUM. Sinir ediyor beni ya. "Kendini normal gtarda geliştir" diyo. Bakın, bu "duman" tarzı gruplarda arkada gitar çalan bir kaç kişi bile benim gitar çalmamı izledi çok beğendi ama babam ikna olmuyır. ÇILDIRİYORUM ULENN. Hocalar diyor çok iyi ama babam işte, gıcıklık yapacak illa ki
neyse ben yine çok boş yaptım Allah benim çenemi kapatsın tez zamanda
neyseeee
sizi çok sevyorumm
baysssss
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
79.11k Okunma |
7.34k Oy |
0 Takip |
99 Bölümlü Kitap |