Medya: murat
"400 TL abla."
Kafamı cüzdanımdan kaldırıp şaşkınlıkla taksiciye baktım. İnşallah kulaklarım yanlış duyuyordur.
"Ne 400'ü abi? O kadar da uzak yoldan gelmiyoruz."
Taksici derin bir nefes alarak gözlerini devirdi. "Abla ne yakını? Şehrin bir ucundan bir ucuna geldik neredeyse."
"Bak dediğin gibi 'neredeyse', gelmedik ya sonuçta. Ben öğrenciyim, veremem o kadar para."
"Veremiyorsan binmeseydin abla. Otobüse binseydin."
"Ha, ne diy—"
"Asya, ne yapıyorsun sen?"
Arabanın açık camından bize bakan Yılmaz abiye döndüm. "Aynı sen ne yapıyorsun abi?"
Kafasını kaldırıp sabır diler gibi gökyüzüne baktı. Kesin nasıl böyle bir duruma düştüğümü düşünüyor.
"Onu mu diyorum Asya, niye inmiyorsun taksiden?"
Yılmaz abinin sesiyle irkilip ona döndüm. Adamın suratı tam anlamıyla 'sabır çekiyorum' ifadesindeydi. Ama ben hâlâ taksicinin söylediği fiyatta takılı kalmıştım.
"Abi adam 400 lira diyor ya! Böyle bir şey olabilir mi?"
Taksici iç çekerek başını salladı. "Abla, tartışmaya devam edecekseniz başka yerde edin. Benim de işim gücüm var."
Yılmaz abi derin bir nefes alıp cebinden cüzdanını çıkardı, parayı taksicinin eline sıkıştırdı. Sonra bana dönüp kaşlarını kaldırdı.
"Hadi in bakalım."
Ama ben hâlâ sinirliydim. "Abi ama—"
"Asya."
Yılmaz abi adımı öyle bir tonda söyledi ki devam etmemin faydasız olduğunu anladım. Dişlerimi sıkarak kapıyı açtım ve arabadan indim. Taksici parayı alıp hızla uzaklaşırken Yılmaz abi kollarını göğsünde kavuşturup bana döndü.
"Şimdi anlat bakalım, sen ne yapıyorsun burada?"
Birkaç saniye durup etrafa göz gezdirdim. Güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştı. sokak lambalarının altında duruyorduk.
"Teyzemi görmeye geldim."
Yılmaz abi kaşlarını çatıp. "Neden? Sen bu saatte gelmezdin."
Sesi fazla sakindi. Fazla sorgulayıcı.
"Teyzemle konuşmaya geldim."
Yılmaz abinin ifadesi anında değişti. Önce hafifçe gözlerini kıstı, sonra başını geriye atıp derin bir nefes aldı. Ah, bu iyiye işaret değildi.
"Asya," dedi, "Ne yaptın? Başın belada değil, değil mi?"
Omuzlarımı silktim. Çünkü pislik yapasım gelmişti.
Yılmaz abi birkaç saniye boyunca yüzüme baktı. O tanıdık bakış… Sorgulayıcı, hafif endişeli ama en çok da 'yine ne halt yedin' der gibi.
Oysa ki daha bir halt yememiştim. Kesinlikle ve kesinlikle hayırlı bir iş için buradaydım.
"Asya."
Sadece adımı söyledi ama sesinde o kadar çok anlam vardı ki, istemsizce iç çektim.
"Abi hiçbir şey yapmadım ya!" Ellerimi kaldırıp savurdum. "Sadece teyzemle konuşmam lazım, hepsi bu."
Kaşlarını kaldırdı. "Bu saatte mi?"
"Abi, gerçekten bir şey yok. Sadece küçücük bir şey sormam gerekiyor."
Başını yana eğip işaret ve baş parmağımla yaptığım küçücük boşluğa baktı. İnanıp inanmadığını anlamam zordu. Ama neyse ki üstüme daha fazla gelmeyip pes etti.
"Hadi bakalım," dedi. "Madem geldin, seni teyzenin kapısına kadar bırakayım."
Yürümeye başladık. Bir süre sessizlik oldu. Sadece yanımızdan geçen arabanın sesi ve uzaktaki bir köpek havlaması duyuluyordu. Bizim mahalle bu kadar sessiz olmazdı normalde. Galiba yemek yiyordu herkes. Benim de eve gidip yemek yapmam gerekiyordu.
Sonunda Yılmaz abi derin bir nefes alıp konuştu.
"Asya, bak bana doğruyu söyle. Gerçekten başın belada değil, değil mi?"
Gözlerimi ona diktim. Hafifçe gülümsedim.
"Valla değil."
Abi durdu. Birkaç saniye bana baktı, sonra başını iki yana sallayıp ileriye doğru yürüdü.
"Senin başın zaten hep belada, doğru söylüyorsun."
Gözlerimi devirip peşinden yürüdüm. "Abartıyorsun abi."
"Emin misin?"
Bu defa ben sustum. Çünkü o kadar da emin değildim.
"Olabilir. Ama bu sefer hayırlı bir iş için geldim."
Yılmaz abi hızla bana dönüp kaşlarını kaldırdı.
"Evleniyor musun? Evleniyorsan neden ailenin yanına gitmeyip Ademlere gidiyorsun? Asya, bir suçluya falan aşık olmadın değil mi?"
Bir an öylece kaldım. Sonra kahkahayı bastım.
"Abi sen ne diyorsun ya? Ne evlenmesi?"
Yılmaz abi kaşlarını çatıp kollarını göğsünde kavuşturdu. "Ben de onu soruyorum. Ne evlenmesi Asya? Sen bana hayırlı iş falan deyince aklıma başka bir şey gelmedi."
Gözlerimi devirdim. "Hayırlı iş dediysem illa evlenmem mi gerekiyor? Belki birine iyilik yapıyorumdur."
Şüpheli gözlerle beni süzdü. "Sen ve iyilik yapmak... İkisi yan yana gelince insan ister istemez şüpheleniyor."
"Çok ayıp ama ya," diye sitem ettim. "Gerçekten hiçbir şey yapmadım. Sadece teyzeme bir şey soracağım."
Mahallede yürümeye devam ettik. Sokak lambalarının altından geçerken evlerden gelen yemek kokuları burnuma çalındı. Gerçekten herkes sofraya oturmuş olmalıydı.
Tam sokağın köşesine vardığımızda, uzakta teyzemin evinin ışıklarının yandığını gördüm. Ama kapının önünde bir gölge vardı.
Duraksadım.
Yılmaz abi hemen fark etti. "Ne oldu?"
Gözlerimi kıstım. Kapının önünde birisi duruyordu ama karanlıkta kim olduğunu seçemiyordum.
"Kapının önünde biri var."
Biraz daha yaklaştığımızda tanımakta gecikmedim.
Adem.
Teyzemin oğlu. Mahallenin abilerinden biri. Benden büyük, sert bakışlı ama içten içe merhametli. Kolunda ve bileğinde dövmeleri vardı; gençliğinde yaptırmıştı ama pek bahsetmezdi. Dövmeler onu serseri gibi gösterse de öyle değildi. Çoğu kişi ondan çekinir, hürmet ederdi. Ama ben alışkındım.
"Adem abi?" dedim, şaşkınlıkla. "Sen burada ne yapıyorsun?"
Adem sigarasını yere attı, ayağıyla söndürdü ve bana döndü. Yüzünde her zamanki gibi anlaşılması zor, hafif yorgun bir ifade vardı.
"Asıl sen burada ne yapıyorsun?" dedi, kollarını göğsünde kavuşturarak.
Arkamdan gelen Yılmaz abi durumu süzüyordu. Her zamanki gibi temkinli, her zamanki gibi beni sorgulamaya hazır.
"Asya bana hayırlı bir iş için geldiğini söyledi," dedi, hafif alaycı bir tonda. "Ama gel gör ki, ben hâlâ neyin hayırlı olduğunu anlamadım."
Tam o sırada teyzem kapının eşiğinde belirdi, kaşları çatık. "Asya, kızım, senin bu saatte burada ne işin var?"
Gözlerimi kaçırdım.
İçimde hafif bir huzursuzluk vardı ama belli etmemeye çalıştım. Bu huzursuzluk hep bu Yılmaz yüzündendi olayları neden bu kadar büyütmüştü onuda anlamadım. Evleniyorsam da ona neydi yani "Teyze, seninle konuşmam lazım."
Adem başını yana eğip beni süzdü, sonra derin bir iç çekerek kapıyı açtı.
"Hadi bakalım," dedi. "Girelim de neyin peşinde olduğunu öğrenelim."
Yutkundum. İşler düşündüğümden biraz daha karmaşık hâle geliyordu. Sadece Lale için teyzemin Mahallede ki kiralık evi nasıl olur diye konuşmaya gelmiştim. Yılmaz abiye ters ters bakıp ayakkabılarımı çıkardım. " bir şeyin peşinde değilim ya. Ne kadar abarttınız. Sadece teyzeme küçücük bir şey sormaya geldim."
İçeri geçmemle adem abi arkamdan içeri girdi. Yılmaz abi de arkamızdan geldi, belli ki ne olup bittiğini anlamadan gitmeye niyeti yoktu. Teyzem kapıyı kapatırken gözlerini kısmış, beni tepeden tırnağa süzüyordu.
"E hadi, anlat bakalım. Nedir bu kadar önemli olan?"
İçimi çekip mutfağa yöneldim. Teyzem de peşimden geldi. Mutfakta hala yemek kokusu vardı; belli ki yeni yemekten kalkmışlardı. Masanın üzerinde boş tabaklar, ortada yarısı yenmiş bir ekmek duruyordu.
etrafı izlemeyi bırakıp teyzeme döndüm. " yeliz nerede?"
"Asya, şuan yelizi boşver sen." dedi teyzem, "Vallahi tansiyonumu çıkaracaksın. Bu saatte neyin peşindesin?"
Sandalye çekip oturdum, parmaklarımı masanın kenarına vurdum. Yılmaz abi ve Adem ayakta bekliyordu.
"Teyze, senin mahallede kiralık bir ev vardı ya… O duruyor mu hâlâ?"
Teyzem bir an afalladı. Adem abi ise kaşlarını çatıp bana döndü.
"Sen ne yapacaksın kiralık evi?"
"Kendime tutacak halim yok herhalde," dedim göz devirmeden edemeyerek. "Bir arkadaşım için soruyorum."
Teyzem kollarını göğsünde kavuşturdu. "Ne arkadaşıymış bu?"
"Lale."
İsmi duyunca hem Yılmaz abi hem de Adem aynı anda başlarını bana çevirdi. Teyzemin kaşları daha da çatıldı.
"Lale deyince nasıl anlayalım aptal kızım. Neyin nesi üniversiteden arkadaşın mı diye soruyorum."
Teyzemin sözlerinin bitmesiyle Yılmaz abi konuşmaya başladı. "Üniversiteden arkadaşı olamaz bence. Okul buraya uzak sonuçta lalede ondan başka semtte oturuyor ya."
" zaten okuldan arkadaşım değil. Aynı apartmanda oturuyorduk ama acil taşınması gerekiyor. Hem görsen çok seversin teyze. Çok tatlı bir kız."
Teyzem eşarbını düzeltip "tek mi bu kız?"diye sordu.
"Yok bir de bebişi var."
Tek kaşını kaldırıp karşımda ki sandalyeye oturdu. "Evli bu kız yani."
"Yok boşandı."
"Kaç yaşında peki?"
" 20 yaşında."
Teyzem derin bir nefes aldı, yüzü biraz daha yumuşadı ama hâlâ ciddi görünüyordu.
"20 yaşında, boşanmış ve çocuklu... Bu kızın başı belada olabilir, Asya." Adem abinin sözleriyle hızla ona dönerek Ellerimi iki yana salladım. "Yok abi öyle bir kız değil. Sadece bir kaç talihsizlik yaşadı ve oğluya yeni bir başlangıç yapmak istiyorlar. Benim de aklıma teyzem geldi. İstemezseniz tabiki bir şey diyemem."
Sözlerimden sonra kısa bir sessizlik oldu. Gerçekten de bu kadar kolayca açıklayabileceğim bir şey değildi. Lale’nin geçmişini, yaşadıklarını kimseye anlatamazdım sonuçta. Bu lalenin özeliydi.
"Adem, oğlum sen kahveye gitmeyecek miydin? Hadi yılmazı da al git." Teyzemin dedikleriyle Adem abi bir kaç saniye ikimizi de süzüp " tamam " dedi.
Bir kaç dakika kapının kapanma sesini duymamla. "Asya, sen bana şu işin aslını astarını bir anlat bakalım."
Bir kaç kere oturduğum sandalyede kıpırdandım. "Teyze kızın özeli sonuçta bahsetmek bana düşmez."
Teyzem gözlerini devirip bana baktı. " detaylı detaylı anlatma sende kızım. Sen kimseye yardım etmezsin kolay kolay. Belli ki mazlum bir kız. Kıracak bir şey yapmayalım şimdi."
Gözlerinde nasıl göründüğünü merak etsemde üstünde durmadan. Çok ayrıntıya girmeden murat şerefsizinden ve laleyle uğurun bizde kaldığından bahsettim. "Vay şerefsiz gencecik, körpecik kızdan ne istemiş?"
"Dediğin gibi şerefsiz teyze. Birde laleyi bir gör fıstık gibi kız. zaten minnoştan bahsetmiyorum bile boncuk gibi."
" Sen getir bu kızı Evi gösterelim. Beğenirse onundur. Haberimde yokmuş gibi davran. Kız rahatsız olmasın fiyatıda indiririz."
Yerimden kalkıp teyzemin yanaklarından sıkıca öptüm. "Sen bir tanesin bir tane. Kötü teyzelerin hepsi sana kurban olsun." Koluma vurup "tövbe de kız." Demesiyle Gülerek yerime oturdum.
"Ben yarın yelizi yollarım. Bahsetmemde durumdan yanında konuyu açın zaten benim salak kızım hemen atlar."
"Yaa seni yerim kadın. Melek misin sen ya?" Teyzem Gülerek yerinden kalkıp masadaki bulaşıkları toplamaya başladı.
"Annenin yanına gittin mi sen?"
"Yok gitmedim zaten laleyi eve bakmak İçin getirince görürüm onları. Şimdi eve dönmem lazım. Yemek yapma günü bugün bendeydi." Teyzem Gülerek duvarda ki saati gösterdi. "Sence bu saate kadar seni bekler mi deniz." Saatti görmemle hızla yerimden kalktım. saat 7 olmuştu bile ben dönene kadar 9 olurdu. Deniz abla beni kesecekti. "Hemen gitmem lazım diyerek kapıya yönelmemle. " Dur şaşkın kız dur. Yaptığım yemeklerden kaba koyayım ademi'de çağırırım seni bırakır. Daha erken gidersin." Diyerek beni durduran teyzem çok mantıklı gelince yerime geri döndüm.
***
"Yemekler için teşekkür ederim teyze. Galiba gerçekten meleksin sen."
Elimdeki poşetleri Adem abiye verip arabaya koymasını izledim. O arada teyzemle vedalaşıyorduk.
"Yalaka seni. Anne bu cadaloz sana niye yalakalık yapıyor." Duyduğum sesle bahçe kapısına dönüp elinde ki kitaplarla darmadağın bir şekilde içeri giren yelize baktım.
"Oo kuzi buralarda ne işin var senin?"
Elindeki kitapları annesine uzattıp bana sarıldı.
" Teyzemle konuşmam gereken bir şeyler vardı. Kütüphaneden mi geliyorsun."
Benden uzaklaşıp ayakkabılarını çıkarmaya başladı. " Evet sınava az kaldı. Mezuna kaldığım için bir sene kaybettim bir sene daha kaybetmek istemiyorum."
"Haklısın ama kendini bu kadar sıkma tamam mı?"
"Tamam kuziciğim. Kendime iyi bakacağım. Annemle ne konuşmaya geldin sen?"
Gözlerimi devirdim. "Teyzemle konuşmak için Senden izin almam gerekmiyor, haberin olsun."
Abisi gibi kollarını göğsünde kavuşturup bana baktı. "Alsan iyi olurdu belki. Çünkü sen ne zaman bizim eve gelsen, işler karışıyor." Yelizin bana takılmasıyla dayanamayıp güldüm. O da gülerken bir kere daha sarıldık.
Teyzem iç çekerek mutfağa yöneldi. "Yeliz, sus da kızın yakasından düş. Zaten gitmek üzere."
Yeliz gözlerini kısarak bana baktı. "Kesin bir şeyler çeviriyorsun."
Teyzem mutfaktan seslendi. "Asya, hadi kızım, sen geç kalma, Deniz seni yeminle doğrar."
"Doğramakla kalmaz, mezemi bile yapar," diye ekledim. Arkamı dönüp bahçe kapısına doğru yürürken aklıma gelenle durup kapıdan bana bakan yelize döndüm.
"Yeliz, yarın kızlarla evde oturacağız sende gelsene?"
Yeliz derin bir nefes alarak üzgün gözlerle bana baktı. " Ama ders çalışmam lazım."
"Ya hep ders hep ders olur mu? Biraz hava al." Yeliz kaşlarını kaldırıp alayla bana baktı. "evden çıkıp başka bir eve girerek hava mı alacağım." Bu sefer ben Gözlerimi devirip " mutsuz musun sen kızım? Bir farklılık olur diye dedik. Hem bizim evde küçük ve tatlı bir misafirimiz var. Onu sevmeye gelirdin."
" Ne misafiri, bebek mi?" Yelizin heyecanlı sesiyle güldüm. Kesinlikle yarın gelecekti.
" gelmeden göremezsin."
"Hadi asya geç kalacağız." Adem abinin sesiyle olduğum yerden sıçrayıp. Arkamı dönerek arabaya binen ve motoru çalıştıran Adem abiye baktım. Sinirli bir şekilde bana baktığını görünce hızla arabaya binip kemerimi taktım "sür hadi abi geç kalacağız." Gözlerini devirerek sürmeye başladı.
"Annemle ne konuştunuz?"
Camdan dışarıyı izlerken sakince cevap verdim. " önemli değil abi. Hallettik biz aramızda."
"Sen akıllı olmasanda. Annem akıllı kadındır güveniyorum ben ona inşallah başımıza bir iş açmazsınız."
"Açmayız açmayız da, dur abi durdur arabayı." Kahvehanenin önünde oturan Yılmaz abiyle bir kaç mahalle abisini görmemle aklıma gelenle bağırmam bir oldu.
Adem abinin ani frenle durmasıyla hızla kemerimi çözdüm.
"Deli misin kızım sen? Yine ne oldu?"
" bir şey olmadı abi Yılmaz abiye bir şey söylemem gerekiyor. Hemen gidip geleceğim beni bekle. Gelme tamam mı?"
Kaşlarını çatarak tedirginlikle bana baktı.
" bir şeyler mi karıştırıyorsun sen?"
" Yok abi ya sen yorulma diye dedim. Bekle beni." kapıyı çarparak kapattıktan sonra hızla kahvehaneye gidip oturdukları masaya Sandalye çektip oturdum.
"Asya hanım siz bizim yanımıza gelir miydiniz?" Ahmet abiye Gülümseyip çantamı masaya bıraktım.
"Geldim işte. Bir halinizi hatrınızı sorayım dedim."
"Sen dedin bunu?" Tek kaşımı kaldırarak bana şaşkınlıkla bakan çağana döndüm.
"Ben sizi sormuyor muyum hiç?" Yandan Gülerek bana bakmaya devam etti.
" evet, sormuyorsun hiç." Masanın üstündeki Şeker kutusundan paketli bir Şeker alıp çaprazımda ki Çağana attım.
Şekerin Çağan’ın önüne düşmesiyle hafifçe gülümsedi ama hemen toparlanıp kaşlarını kaldırdı. “Sinirlenince şeker mi atıyorsun artık?”
Yılmaz abi sabırsızca iç çekerek kollarını göğsünde kavuşturdu. “Asya, ne diye geldin? Bak Adem arabada bekliyor, belli ki acelen var.”
Derin bir nefes aldım, toparlanıp asıl söylemek istediğim konuya girdim. “Abi, senden bir şey isteyeceğim.”
Yılmaz abi gözlerini kısarak bana baktı. “Ne isteyeceksin?” yerimde bir kaç kere kıpırdanarak masaya doğru eğildim. Sessizce mırıldanarak "Birini dövmenizi istiyorum abi." Dedim.
***
" işte geldik in bakalım cadı. Bende bagajda ki poşetleri vereyim sana." Adem abinin arkasından ilerleyerek bagaja doğru ilerledim. Elindeki poşetleri alırken " yukarı gelsene abi kahve içeriz." Dedim.
" Yok kızları rahatsız etmeyeyim."
" Ne rahatsızlığı gel işte." Diyerek biraz daha ısrar ettim.
Bıkkınlık bana bakıp " kahveye gideceğim Asya. hadi güzelim. hadi bekleme yapma."
"Yaaa güze-"
"ASYA!!" Duyduğum sesle konuşmamı kesip elindeki poşetle bana koşan laleye baktım.
" yanıma gelince derin derin nefes alarak atkısını yüzünden çekerek bana baktı.
"Neredesin sen Asya? Seni ne kadar merak ettik. Deniz abla telaşlandı neden bir şey söylemeden gidiyorsun?"
Elimi kızarık yanaklarına atarak çekiştirip.
" yaaa Lale sen beni merak mı ettin? kız yerim seni."
Lale Ellerimi iterek benden uzaklaştı. "Sıkıştırmasana kızım. Anneyim ben." Kahkaha atarak "tamam minik ana. Ne dersen o"
Lale arabanın yanında duran Adem abiye bakarak bana yaklaştı.
" Aaa sizi tanıştırmadım. Lale bu kuzenim Adem abi. Abi bu da arkadaşım Lale."
Lale kafasıyla selam versede Adem abi bir süre laleye bakmaya devam etti. Lale tedirginlikle bana bakınca derin bir nefes aldım. "Abi ne oldu neden öyle bakıyorsun?"
"Dalmışım bir şey yok . Tanıştığıma memnun oldum. Hadi benim gitmem lazım beni bekliyorlar. Apartmana girinde öyle gideyim." Adem abiye sarılıp lalenin koluna girdim.
"Tamam abi. Hadi görüşürüz. "
Kapıya doğru dönüp laleye baktım. " Lale deniz abla beni mahvedecek değil mi? Yemekte yapacaktım. Geç kaldım ama yukarı çıkınca hemen yaparım."
" Ben yemek yaptım merak etme sen." Kapıyı açarken son kez arkamı dönerek lalenin arkasından bakan Adem abiye baktım. Daldığı şeyide öğrenmiş olmuştuk.
Daha mahalleye gitmeden. Kalplere girmeye başlamıştı Lale.
" Sen bir meleksin biliyorsun değil mi?"
"Abartma istersen Asya ne meleği." Gülerek asansörü beklemeye başladık."Ne abartması gerçekler bu meleksin sen. Hem ne aldın bakayım."
****
Nasılsınız bakayım?
Bölüm nasıl olmuş?
Bu bölümü asyanın ağzından yazdım. Artık olaylar başlıyor.
Beğendiniz mi bölümü?
Bu sefer baya uzunda oldu Bölüm.
oy ve yorum atmayı unutmayın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
24.75k Okunma |
2.38k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |