gözlerimi yüzüme çarpan minik ellerle açtığımda, içeriden gelen tabak sesleri ve hafif konuşmalar kulağıma çalındı. Birkaç saniye boyunca neredeyim, ne yapıyorum diye düşündüm. Dün gece olan her şey gözümün önünden hızla geçti. Abimin sözleri, bileğimdeki sızı, Adem Bey’in beni savunması… Ama bugün dünden farklıydı.
Derin bir nefes alarak yan tarafımda sesler çıkararak dikkatimi çekmeye çalışan uğura baktım. Can parçamı çok özlemiştim dün geldiğimde de uyuyor diye sevememiştim. Yataktan hafifçe doğrulup Yanaklarına küçük bir öpücük kondurup yatarken dağılan üzerini düzelttim.
"Aşkım, oğlum, aslan parçam, can tanem." Her kelimemde yerinden zıplayan oğlumla kahkaha atarak kucağıma aldım. Yanaklarından sıkıca öperken "sende beni özledin demi aşkım? Biz senle hiç bu kadar ayrı kalmamıştık."
Uğur kollarını bana sarmaya çalışırken kahkahaları odanın havasını değiştiriyordu. Oğlumun kokusunu içime çekerek ona sıkıca sarıldım. Şu anın tadını çıkarmak istiyordum, ama dışarıdan gelen sesler, günün başladığını ve yapmam gereken şeylerin beni beklediğini hatırlatıyordu. Bugün eve gidip evi temizlemeliydik.
Yataktan kalkıp Uğur'u da kucağıma alarak odadan çıktım. Salonun kapısında koltuklarda oturan Sedef ve Deniz ablayı gördüm. Sedef beni görünce gülümseyerek "Günaydın Lale abla! Uğur'u da uyanmış!" dedi.
Deniz abla ise beni dikkatle süzerken, "Nasılsın? Daha iyi hissediyor musun?" diye sordu.
Başımı sallayarak uğura bakıp "Bugün daha iyiyim. Hem bugün büyük gün, yeni evimizi göreceğiz," dedim.
Uğur ellerini yanaklarıma atınca Gülerek avcunu öptüm.
Salona dönüp en son dün gece gördüğüm asya'yı aradım. Aradığımı bulamayınca Deniz ablaya döndüm " Asya nerede?" Yüzünde ki kocaman gülümsemeyle bana bakıp "mutfakta" dedi.
" Ben bir ona bakayım." Diyerek mutfağa geçtiğimde, Asya 'yı ocağın başında patates kızartırken gördüm. Bizi fark ettiğinde yüzünde hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Günaydın," dedi doğal bir sesle.
Yanına yaklaşıp tezgaha yaslandım. "Günaydın. Nasıl hissediyorsun?"
Asya bir an durdu, sonra omuz silkti. "İyiyim," dedi, ama sesi pek de öyle demiyordu. Gözlerindeki pişmanlıkla bana bakıyordu. Ona göz kırparak masaya oturdum.
“Bugün yorucu bir gün olacak. Patates kızartmayla uğraşmasaydın bari.” dedim hafif bir gülümsemeyle.
başını iki yana sallayarak. “Ne zahmeti? Zevkle yapıyorum ben. Hem küçük adamım için yaptım ben."
Küçük adam lafını duyan uğurun elinde ki kaşığı heyecanla fırlatmasıyla kahkaha atarak ona baktık.
Mutfağa ne zaman girdiklerini anlamadığım Sedef'in heyecanlı sesini duydum. “Yeni evine gitmek için sabırsızlanıyor musun?” diye sordu.
Deniz ablanın önüme koyduğu çayımı uğurdan uzaklaştırırken “Sanırım… Bu ev benim için çok şey ifade ediyor. İlk kez kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum. Ilk kez oğlumla birileri ne der diye düşünmeden yaşayacağımız bir yer olacak.”dedim
Bir süre sessizlik oldu, ama sıcak ve anlayışlı bir sessizlikti. Kahvaltımızı bitirdikten sonra hazırlıklarımızı tamamlayıp evden çıktık. Hava serindi ama güneş usulca yüzünü gösteriyordu. Otobüs durağına doğru yürürken içimde hafif bir heyecan vardı. Bu, benim için yeni bir başlangıçtı.
Otobüse binip yola koyulduğumuzda, içimdeki heyecan gitgide arttı. Uğur’un sıcacık elleriyle kavrayarak başını omzuma yaslaması, bana güçlü bir huzur veriyordu. Sedef, Yeliz ve Deniz abla yanımdaydı, hepsi birbirinden enerjik ve pozitif. Her biri, yeni hayata adım atmamda bana destek olmak için burada vardı.
Otobüs, mahalleye doğru ilerlerken camdan dışarıya bakmaya başladım. Her sokak, her ev, her ağaç bana tanıdık geliyordu. Evet, burası daha önce yaşadığım şehirdi ama şimdi farklıydı. Yıllarca belki de yanlış yerlerde aradım huzuru. Ama şimdi, farklı bir mahalleye adım atmak, her şeyin başı gibiydi.
Burası, bana yeni bir hayat vaat ediyordu. Mahalle, eski bir kasaba havası taşıyordu; insanların birbirini tanıdığı, sabahları birbirlerine selam verdikleri bir yer. Güzel, sakin ve samimi bir atmosfere sahipti. Yavaşça ilerleyen otobüsümüz, mahalledeki ilk sokağa girdiğinde, orada yaşamanın ne kadar farklı bir deneyim olacağına emin oldum.
Sokaklara girdikçe, mahalledeki insanların yavaş yavaş uyanıp günlük hayatlarına başladığını gördüm. Küçük bir bakkalın önünde oturan yaşlı bir adam, camları silen genç bir kadın… Herkes hayatına devam ediyordu. Ben de aynısını yapacaktım.
Evin önünden geçerken durup bir süre dışarıdan baktım.
"İşte burası yeni evimizi." Sesimle yürüyen kızlarda durup önce bana sonra eve bakmışlardı.
Uğuru bir kaç kez kucağımda hoplatarak "bak oğlum burası bizim yeni evimiz."
"Hoşgeldiniz" duyduğum sesle kucağımda ki uğurla arkama dönerek karşı kaldırımdan buraya bakan Adem beye baktım.
"Abi" asyanın sesiyle gözlerimi çekerek etrafa baktım. Dün geceden dolayı utanıp, çekiniyordum zaten.
Asya karşı kaldırıma geçerek Adem beye sarıldı. Sarılmasıyla birlikte Adem beyin üzerimde olan bakışları çekilerek kendisine döndü.
Daha fazla oraya bakmayarak Deniz ablalara döndüm Sedef asyalara doğru ilerlerken Deniz abla kaşları havada bana bakıyordu. Deniz ablanın bakışları yüzünden bakışlarımı çekip kucağımda ki oğluma baktım. Gülerek etrafa bakıyordu. Yanağından öperken arkada ki konuşmaları dinliyordum.
"işe gitmedin mi bugün?" Asyanın meraklı sesiyle Adem bey hemen cevap verdi. " belgeler için bekledim. Lale hanımla bir kaç tane imza işimiz var." Adımı duymamla kafamı çevirip bana bakan üçlüye baktım.
"Kusura bakmayın. İşinizden de alıkoyduk sizi."
Adem Bey başını hafifçe iki yana sallayarak, "Önemli değil," dedi. "Zaten sonra yapmam gerekecekti. Hem, burada olduğunuzu öğrenince erkenden halletmek istedim."
Sesi her zamanki gibi sakindi ama içinde bir kesinlik vardı. Dün gece olanları hatırlayınca yüzümün yandığını hissettim. Bir şey söyleyemedim, sadece Uğur’u kucağımda biraz daha sıkarak sarmaladım. Ellerini hızla boynuma sarıp kafasını omzuma yaslayınca gülümsedim.
Sedef, Deniz Abla, sessizce bizi izliyordu. Asya ise Adem Bey’le konuşmaya devam ediyordu ama bakışları sürekli bana kayıyordu. Nihayet derin bir nefes alıp konuşmaya karar verdim.
"İmzalanması gereken belgeleri şimdi halledebilir miyiz?" diye sordum.
"Tabii, dosyalar evde. Bu kadar erken geleceğinizi tahmin etmemiştim. " dedi ve devam etti "Evin su ve elektrik aboneliklerini üzerinize almanız gerekecek. Bunlar için de bir yetkilendirme imzası lazım."
Deniz Abla, "bugün mü halledeceksiniz?" diye sordu.
Adem Bey başını salladı. "Bugün yaparsak, Lale Hanım yerleşirken bir aksilik çıkmaz."
Asya hemen devreye girdi. "O zaman bizde gelelim evden Bir şey getirmedik teyzemden süpürge, vileda falan alırız. Dönerkende marketten deterjan ve bez alırız. Sen de işlemleri halledersin o arada Lale."
Ben kafamı olumlu anlamda sallayıp Deniz ablayla karşı tarafa geçtik. Uğur kucağımda durmaktan sıkılmış olacak ki kıpırdanmaya ve mızmızlanmaya başladı. Yürürken kucağımda ki oğlumu sabit tutmaya çalıştım. "Az kaldı oğlum biraz daha bekleyebilir misin? İndireceğim seni." Uğur bir anda ağlamaya başlayıp Adem Beye kollarını uzattı.Şokla yerimde kalırken Asya hemen Uğur’u kucağına aldı "küçük adam fıstık gibi anneyi bırakıp bu muşmula suratlı adama mı gitmek istedin sen. Hem o dövmeli bir serseri, hovarda bir adam, bize göre değil bu dev adam." dedi gülümseyerek. Uğur ağlamayı kesmiş hiç susmadan konuşan asya'yı dinliyordu.
"Asya!!" Yanımdan gelen sert sesle yerimden sıçradım. Sıçramamla bana dönen adam bir kaç saniye bakıp kafasını çevirdi.
" tamam ya kızma şaka yaptım." Asyanın korkak sesiyle adımlarını hızlandırdığını görmemle. Gülümseme mi engelleyemedim. Bu arsız kızda arada korkuyordu.
Mahalle sessizdi, sokaklarda oynayan birkaç çocuk dışında kimse yoktu. Birkaç adım attıktan sonra Adem Bey konuştu.
"İyi misiniz?"
Dün gece için sorduğunu bildiğim için yüzüne bakamadım.
Başımı salladım. "İyiyim, teşekkür ederim."
"Dün gece olanlar için üzgünüm," dedim bir süre sonra. "Sizi böyle bir durumun içine sürüklemeyi istemezdim."
Dudaklarımı ısırıp başımı önüme eğdim.
"Bunun için sizin üzülmenize gerek yok," dedi. "olan oldu. Sizinde bir suçunuz yoktu zaten."
Birkaç saniye sessizlikten Sonra "Bence buraya taşınmanız doğru karar." Dedi
Şaşırarak ona baktım. Gözleri ciddi ve kararlıydı.
"Burada, en azından, kendinizi daha güvende hissedeceksiniz."
Sesi o kadar sakindi ki içimdeki sıkıntı biraz hafifledi. Derin bir nefes alarak başımı salladım.
"Umarım öyle olur," dedim içtenlikle.
Ve yürümeye devam ettik.
Eve varınca bahçenin kapısını açarak içeriye girdik.
Önde ki Asya kapıyı çalarak açılmasını bekledi. Yeliz Kapıyı açar açmaz içeriden mis gibi çay kokusu yayıldı. Hoşgeldiniz bizde sizi bekliyorduk." Ayakkabılarımızı çıkarıp içeri girdik. Salona girdiğimizde, Nazan teyzeyi ve güzel bir kadını kanepeye oturmuş, çay içerken bulduk. Nazan teyze bizi görünce hemen ayağa kalktı, yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle.
"Hoşgeldiniz kızlar!" dedi içtenlikle.
Yeliz ise asyanın kucağında ki uğura giderken "Tam zamanında geldiniz! Annem az önce kurabiye çıkardı." Dedi.
Asya hemen kucağında ki uğuru yelize verirken mutfağa yöneldi. "Kurabiye mi? İşte bunu sevdim!"
Nazan Hanım kahkahasını tutamadı. " Dikkat et kızım, kurabiyeler daha çok sıcak, yeliz küçük paşayı bana ver. Biz tanışırken sen de çayları koy" dedi.
Ben biraz çekingen bir şekilde kanepeye oturdum.
Nazan teyze'nin kucağında neşeyle kıkırdayan Uğur, küçük elleriyle onun yüzüne dokunurken, sevgi dolu bir gülümsemeyle başını salladı.
“Maşallah, çok tatlı bir çocuk,” dedi. Onun dediklerine içtenlikle gülümsedim.
Tam o sırada kanepede oturan kadın, nazik bir şekilde gülümseyerek ayağa kalktı. Sade ama şık giyimi, gözlerinde sıcak bir ifade vardı.
“Ben de nisa,” dedi kadın, elini uzatarak. “Adem’in yengesi.”
Lale, hafifçe şaşırarak elini uzatıp sıktı. "Memnun oldum," dedi samimiyetle.
Nisa içtenlikle başını salladı. “Hoş geldin Lale. Seni burada görmek güzel. Nazan Annemden duydum, manallemize taşınıyormuşsun. Ne güzel! Eğer yardıma ihtiyacın olursa, lütfen çekinme, olur mu?”
Lale, beklemediği bu sıcak tavır karşısında gözlerini kırpıştırdı. Genelde böyle şeyler duyduğunda samimiyetsiz bir şekilde söylenirken duyardı ama nisa’nın sesinde en ufak bir samimiyetsizlik, yapmacıklık yoktu.
Lale kocaman gülümserken "Teşekkür ederim nisa hanım ama hiç zahmet etmeyin kızlarla hallederiz."
Nisa kaşlarını çatarak "Ne hanımı Lale nisa yada nisa abla de lütfen. Hem ne zahmeti bende geleyim erken bitsin."
"Nisa' da sizinle gelsin. Bu güzel tosunda bizimle kalsın biz sezenimle bakarız bu bebişe." Uğur kendine sevgiyle bakan kadına gülümseyerek omzuna yattı.
Sezenin kim olduğunu anlamayınca kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Nisa abla sezen nerede?" Sedefin sorusuyla onlarında tanıdığını anladım.
"Arkadaşının yanına gitti birazdan gelir."
Tam o sırada kapıdan neşeli bir ses duyuldu. "Anne, geldim!"
Herkesin bakışları kapıya döndüğünde, içeriye 7 yaşlarında, kıvırcık saçlı, enerjik bir kız çocuğu girdi. Elinde bir kitap tutuyordu ve gözleri merakla odayı taradı.
"Nerelerdesin sen küçük hanım?" diye sordu Nisa, gülümseyerek.
Sezen hızla annesinin yanına gelip yanaklarını öperek, "Arkadaşım Zeynep'lere gittim anne, ama fazla kalmadım," dedi. Sonra gözleri Uğur’a takıldı ve bir anda yüzü aydınlandı. "Aaa! Bu bebek kim?"
Nazan teyzenin kucağında yarı uykulu şekilde duran Uğur’a doğru yaklaştı. Uğur, başını kaldırıp ona baktı ve hafifçe gülümsedi.
"Lale ablanın oğlu," dedi Nisa, kızına tanıtırken.
Sezen kısa bir süre beni inceleyerek utançla kafasını eğdi. Tedirginlikle bana bakarak "bebeğini sevebilir miyim lale abla?"sorusuyla gülümseyerek kafamı salladım. "Tabiki tatlım. Eminim uğurda onu sevdiğin için cok mutlu olur." Ona gülümsememle tedirginliği hafifleyen sezen gözlerini kocaman açarak "İsmi Uğur mu?" Diye sordu. Onu onaylamak için kafamı sallayınca hemen babannesinin yanına çömelip, Uğur’un minik elini tuttu. "Ne tatlı! Merhaba Uğur, ben Sezen!" dedi sevecen bir sesle.
Uğur’un yüzünde hafif bir merak belirdi ama sonra elini ona uzatarak kıkırdadı. Sezen’in gözleri parladı. "Babanne, ben Uğur’la oynayabilir miyim?"
kucağındaki Uğur’a bakan Nazan Hanım, sevecen bir şekilde, "Tabii ki oynayabilirsin, ama önce biraz dinlensin, olur mu? Uykusu var gibi. Uyanınca oynarız. Hem buraya taşınıyorlar bol bol oynarsın." dedi.
Sezen hızla başını salladı. "Tamam, sonra bol bol oynarız!"
Lale, bu sıcak karşılamadan dolayı içindeki çekingenliği biraz daha attığını hissetti. Nisa gerçekten içten bir kadındı, kızı da aynı şekilde sıcakkanlı ve tatlıydı. Yeni hayatına adım atarken böyle insanlarla karşılaşmak onu rahatlatıyordu.
Yeliz ve Asya, ellerinde tepsiyle içeri girerken ortam biraz hareketlendi. Yeliz her zamanki gibi neşeliydi, Asya ise sessizce çayları masaya yerleştiriyordu.
"Çaylar ve kurabiyeler de geldi."
Çayların gelmesiyle yerimden doğrulup "Nazan teyze uğuru alayım sende rahatça yemeğini ye." Dedim.
"Yok kızım ben rahatım. Sende rahatça çayını iç." Net çıkan sesiyle biraz daha ısrar edersem kıracağım anlayıp. Yerime geri oturdum. Sehpa da ki tepkiden bir tane çay aldım.
" amcam gelmiş." Kafamı kaldırıp koşarak amcasına sarılan sezen baktım. Adem beyin elinde bir kaç belge vardı.
Sezeni kucağına alırken "Güzelim napıyorsun bakayım?" Sezen kendisine soru soran amcasını öperken heyecanla "oturuyordum. Amca biliyor musun? Size bebek gelmiş. Babaannem uğur biraz uyuduktan sonra onla oynayabileceğimi söyledi." Dedi.
Hepimiz Onun bu heyecanına gülerken "tabi amcam oynarsın ama benim önce bir işimi halletmem lazım." Adem Bey sezeni kucağından indirirken bana döndü. "Lale hanım şu belgeleri imzalarsanız iyi olur." Elinde ki belgelere bakıp yerimden Kalkarak elinde ki belgeleri ve kalemi aldım. Arkada ki masaya ilerlerken o da peşimden geliyordu. Belgeleri imzalarken " Teşekkür ederim. Size de zahmet verdim." Dedim.
" Önemli değil." Diyerek uzattığım belgeleri alarak annesine döndü. Bende oturduğum yere dönüp geri oturdum.
"Anne ben bu belgeleri götürmem gereken yerlere götüreyim. Sonrada bir kaç işim var. Yemekte evde olurum."
" oğlum önce eşyalarla birlikte kızları eve bırak. Taşıyamazlar şimdi."
Adem bey kafasını sallarken "tamam" diyerek tepkiden bir çay alıp koltuğa oturdu. Ne kadar zahmet etmemesini söylemek istesemde diğerleri için sesimi çıkarmadım.
Herkes sessizce çaylarını içerken Nazan teyze kucağında ki uğurla yerinden kalkıp sezene elini uzattı. "Hadi sezen gelde birlikte küçük paşayı uyutalım." Çok utansamda sesimi çıkaramadım.
Tam kapıdan çıkacakken bize dönen Nazan teyze " akşam yemeğe buraya gelin. Birde eve gidip yemekle uğraşmayın."
Tam ağzımı açmış itiraz edecektim ki Asya lafımı kesti bana ters ters bakarken teyzesine cevap verdi. " Tamam teyzem valla çok iyi olur."
Deniz Abla gülerek ayağa kalktı. "Hadi bakalım, yeterince mola verdik. Lale’nin evi bizi bekler."
Hepimiz arkasından kalkıp kenarda ki temizlik malzemelerini alıp arabaya yükledik. Yol üstünde bakkalın önünde durup deterjan aldık.
Adem, arabayı yeni evin önünde durdurduğunda hepimizde bir rahatlama oldu. Bagajdan temizlik malzemelerini ve bakkaldan aldıklarımızı indirirken Adem, arabanın kapısını kapatıp bize döndü.
"Başka bir şeye ihtiyacınız var mı?" diye sordu.
Deniz Abla, ellerini beline koyarak etrafa şöyle bir göz gezdirdi. "Şimdilik yok, sağ ol Adem. Sen de yeterince yoruldun bizimle."
Adem hafifçe gülümsedi, ama sonra ciddileşti. "Tamam o zaman. Ama bir şeye ihtiyacınız olursa haber verin."
Onun gitmesini bekledikten sonra Asya, benden önce konuştu. "Acaba ne işi var?"diyerek nisa ablaya göz kırptı.
Nisa ona ters ters bakarken Deniz Abla kahkaha attı. "Hadi bakalım dedikodu sonra, şimdi temizlik zamanı!"
Evin kapısını açıp içeri girdiğimizde, buranın gerçekten temizlenmeye ihtiyacı olduğunu bir kez daha anladık. Camlar toz içindeydi, mutfakta eski bir koku vardı ve yerler aylarca süpürülmemiş gibi görünüyordu.
Hepimiz hızla işe koyulduk. Asya, camları silmek için bir kovaya su doldurdu. Deniz Abla mutfağa girip dolapları temizlemeye başladı. Ben de elektrik süpürgesini alıp odaları süpürmeye başladım.
İki - üç saat boyunca hiç durmadan çalıştık. Sonunda Asya yorgun bir şekilde yere oturdu. "Tamam, galiba burası artık yaşanabilir bir hale geldi."
Deniz Abla ellerini yıkayıp mutfaktan çıktı. "Mutfak da tamam. Yarın alışveriş yaparız, koltuk, buzdolabı fqlan hepsinj alırız."
Ben derin bir nefes alarak etrafa baktım. Evet, burası yavaş yavaş benim evim olmaya başlıyordu.
"Lale yanlış anlama bir şey soracağım hiç eşyan yokmu." Yanlış anlamıyordum.
Nisa'nın sorusunu beklemiyordum ama aslında sorulması gereken bir şeydi. İç çekip ona döndüm.
"Yanlış anlamıyorum," dedim hafif bir gülümsemeyle. "Boşandım Nisa abla. O evden hiçbir şey getirmek istemedim. Ne bir eşya, ne bir anı… Hepsi orada kaldı."
Bir anlık sessizlik oldu. Asya ve Deniz Abla göz ucuyla bana baktılar ama kimse hemen bir şey söylemedi.
Nisa başını hafifçe eğdi. "Anlıyorum," dedi. "Ama yine de sıfırdan başlamak kolay değil, Lale. En azından birkaç şey alsaydın."
"Belki kolay değil ama böyle olması gerekiyordu," diye karşılık verdim. "O evden ne varsa arkamda bırakmam lazımdı. Yeni bir hayata başlıyorum ve bu sefer her şey benim seçimim olacak."
Asya hafifçe gülümsedi. "Peki o zaman, yeni hayatın için yeni eşyalar alıyoruz. Yarın alışverişe gidiyoruz.!"
Deniz Abla da onaylar gibi başını salladı. "Kesinlikle. Burası bir an önce tam anlamıyla yuva gibi olmalı."
Gülümsedim. Yavaş yavaş buraya, bu insanlara, bu yeni başlangıca alışıyordum. Her şey hâlâ tazeydi, ama belki de gerçekten iyi bir şeyler olacaktı.
Tam o anda kapı çaldı. Hepimiz birbirimize baktık. kim olabilirdi?
Yerimden hızla kalkıp "ben bakarım" dedim. Zaten yorulmuşlardı biraz daha yorulmalarını istemedim.
Kapıyı açınca karşımda gördüğüm kişilerle şaşkınlıkla kaşlarım kalktı.
Bunlar muratı döven adamlardı ellerind poşetler vardı. Mahçup bir şekilde bana bakıyorlardı.
En öndeki yaşı hepsinden büyük duran esmer iri yarı adam "selamünaleyküm. Bir şeye ihtiyacınız varmı diye bakmaya geldik."
Adamları kapımda görünce, içimde garip bir huzursuzluk hissettim. Murat’ı döverken gördüğüm adamların şimdi kapımın önünde, ellerinde poşetlerle mahcup bir şekilde durmaları pek de beklediğim bir şey değildi.
"Aleykümselam," dedim, kapının eşiğinde durarak. Gözlerim, en önde duran iri yarı adamın yüzüne takıldı. Bakışlarında bir ciddiyet, bir de hafif mahcubiyet vardı.
"Bir şeye ihtiyacınız var mı diye uğrayalım dedik," diye tekrarladı adam, elindeki poşeti biraz daha yukarı kaldırarak.
Tam o anda arkamdan Deniz Abla'nın sesi yükseldi. "Kim geldi Lale?"
Bir an tereddüt ettim ama sonra usulca geri çekilip kapıyı biraz daha açtım.
Deniz abla kapıda ki adamları görünce bakışlarını önde ki adama değdirmeden diğerlerine dikti.
"Ne işiniz var burada?" Kaşları çatık bir şekilde onlara bakarken. Öndeki adam bakışlarını Deniz abladan çekmiyordu.
Deniz Abla’nın yüzü sertleşirken esmer adam bakışlarını bir an bile ondan kaçırmadı. Aralarındaki gerilim neredeyse elle tutulur hale gelmişti.
"Ne işiniz var burada?" diye tekrarladı Deniz Abla, sesi keskin ve sorgulayıcıydı.
Adam derin bir nefes alarak, "Bir şeye ihtiyaç varmı diye sormaya geldik." dedi. "Yanlış bir niyetimiz yok" dedi.
" Bir hatamız varsa, telafi etmek istedik." Adamın sözünden sonra hepsi nana dönüp baktı."senden özür dilemek istedik bacım. Kusura bakma. Adamın kim olduğunu sa bilmiyorduk. Asyanın aklına uyduk. Eğer adam sana bir şey yaparsa bize haber et."
Kaşlarım alayla kalkarken " niye bir daha dövün diye mi?" Diye sordum. Adamlar bir anda dumura uğrayınca üzülmeden edemedim kötü bir niyetleri yoktu sonuçta.
Bu sözler üzerine içeridekiler merakla kapıya yöneldi. Asya ve Nisa, sessizce olup biteni izlerken, ben elimde olmadan içimi çektim.
"Yok ya bu sefer konuşuruz. Artık o ne kadar anlarsa." Esmer adamın sağındaki biraz daha genç duran adamın konuşmasıyla dayanamayarak güldüm.
Esmer adam, arkadaşına sert bir bakış attı ama yüzündeki ciddi ifade biraz yumuşamış gibiydi. "Senin derdin ne oğlum?" diye homurdandı. Genç adam omuz silkip hafifçe gülümsedi.
Deniz Abla, kollarını göğsünde kavuşturup başını iki yana salladı. "Siz gerçekten ne yaptığınızın farkında mısınız?" dedi, sesi hala sertti. "Sokak ortasında adam dövüp sonra gelip burada özür dilemek nasıl bir mantık?"
esmer adam derin bir nefes aldı. "Biliyorum, haklısın," dedi. "Ama bazen insan düşünmeden hareket ediyor. Asya'nın söylediklerini duyunca gözümüz döndü. Yanlış yaptığımızı fark ettik ama en azından şimdi buradayız. Bir hata yaptık ama bu hatanın arkasında durmak istiyoruz. Eğer bir sıkıntınız olursa, bilin ki biz buradayız."
Bir an herkes sessiz kaldı. Adamın sözlerinde bir ciddiyet vardı. Sanki gerçekten bir sorumluluk almış gibi konuşuyordu. İçten içe bu adamların kaba saba ama bir şekilde korumacı olduklarını hissettim. Ama yine de içimde bir çekince vardı.
Deniz Abla derin bir nefes alıp başını iki yana salladı. "Beni ilgilendiren kısmı değil," dedi. "Ama eğer Lale'nin başını bir belaya sokarsanız, bunu telafi edeceksiniz. Anladınız mı?"
Ahmet, başını hafifçe eğerek onayladı. "Anladık."
Tam kapıyı kapatmayı düşünürken Asya arkamdan eğilip poşetlere baktı. "Ne getirdiniz?"
Adamların en genci, "Yemek ve birkaç ihtiyaç malzemesi," dedi. "Çocuk için de birkaç şey aldık."
Bunu duyunca içim bir tuhaf oldu. Uğur’u düşünmeleri beni çok saşırtmıştı. gözlerim poşetlere kaydı. Her ne kadar hâlâ bu adamlara tamamen güvenemesem de niyetlerinin kötü olmadığını hissettim.
Derin bir nefes alıp elimle kapıyı biraz daha açtım. "Peki," dedim. "İçeri gelin bari, kapıda dikilip durmayın."
Bu sözler üzerine Deniz Abla kaşlarını kaldırarak bana döndü ama bir şey söylemedi. Asya ise göz kırparak hafifçe gülümsedi. Adamlar birbirlerine baktılar, sonra en büyükleri başıyla onaylayıp içeri adım attı.
***
"Daha sert sil tam çıkmadı lekeler." Yüzümü buruşturarak sabahtan beri aynı noktayı silen adının Ahmet olduğunu öğrendiğim esmer adama baktım.
Deniz abla canını çıkarıyordu. Bir saattir aynı noktayı sildiriyordu. Durmaması için başında bekliyordu.
Sözde benim için yaptırıyordu ama sanki bir şeyin acısını çıkarıyor gibiydi.
"Gülüm yeter artık kaç yaşında adamım. Oyuncak ettin beni şu vasıfsızların diline" Konuşurken ilerde köşede kendisine gülen Yılmaz abiyle, çağana bakarak dilini ısırarak işaret parmağını salladı.
Deniz abla, yerde çömelmiş Ahmet abinin ayaklarına hafifçe tekme attı. "Ben senin nerden gülün oluyorum be."Diyerek bağırdı. Ahmet abi yüzünü ekşitip "tamam gülüm. Bir daha demem."
Deniz ablanın ayağını hızla yere vurmasıyla "Allah'ım sen bana sabir ver yarabbim." Ahmet abi, Deniz Abla'nın söylediği sözlerin üzerine başını hafifçe eğdi, ama gülümsüyordu.
Ahmet abi, temizlik işini bitirip yere çömeldi ve bir süre sessiz kaldı. O sırada Deniz Abla, gözlerinde hala hafif bir öfkeyle Ahmet abiye bakıyordu. Ahmet abi, işlerini bitirip bir anlık rahatlama hissetmişti ama deniz ablanın yüzündeki sert ifadeyi fark etti. İçinde biriken gerilimi artık dışa vurması gerektiğini düşündü.
"Yeterince temiz oldu değil mi?" dedi biraz alaycı bir şekilde. "Eziyetine değdimi bari?"
Deniz Abla, kaşlarını çatıp ona sert bir bakış attı. "Eziyet mi? Yardıma gelmemişmiydiniz. Sadece doğru bir şekilde yap istedim." dedi ve sesindeki tını sertleşti. "Yaptığınız şeyin bir açıklaması yok, Ahmet. Üstüne bir de buraya gelip özür diliyorsunuz, ama yaptığınız şey çok ayıp."
Ahmet abi, Deniz Abla'nın bu sözlerinden etkilenmişti ama karşılık vermek istemedi. Ama sinirlerinin gerildiğini hissettiği için bir şeyler söylemekten de kendini alamadı. "Tamam, belki hatalıydık. Ama bu kadar da abartma. Bize de fazla yüklenme, biz de insanız," dedi.
Deniz Abla, gözlerini kısarak ona bakmaya devam etti. "Siz de insansınız, öyle mi?" diye sordu. " Zaten tek sen insansın hata yap bir özürle üstü kapansın."
Ahmet abi hızla yerinden kalkıp Deniz ablanın karşısına dikildi.
Bu sırada kapı çaldı ve hepimiz bir anda bakışlarımızı kapıya çevirdik. Yeliz koşarak kapıyı açmaya gitti. Adem bey, saşkın bir şekilde içeri girdi. "Sız burada ne arıyorsunuz?" diye sordu.
Deniz Abla ve Ahmet arasında yaşanan gerilim bir anda kesildi. Adem beyin varlığı, ortamı bir şekilde dengelemeyi başarmıştı. Ahmet abi, Adem beyi görünce kısa bir şekilde başını eğip, "bir şeye ihtiyaç varmı diye bakmaya gelmiştik. biz de tam gidiyorduk," dedi.
Adem bey harekete geçen adamları durdurup . "Yemek yemeye gidiyoruz. Annem yemek hazırladı. Sizde gelin. Bütün işler tamam mı?" dedi.
Nisan Abla, hemen araya girerek, "Evet, her şey bitti," dedi.
Deniz Abla, içindeki siniri atmış gibi bir an duraksadı, sonra başını sallayarak, "Hadi gidelim o zaman." Birlikte çıkmaya karar verdik ve hep birlikte Nazan Teyze'nin evine doğru yürümeye başladık. Bu yemek, belki de aramızdaki gergin havayı biraz da olsa yumuşatırdı.
Deniz abla ve Ahmet abinin arasında ki ilişkiyi ne kadar merak etsemde soramadım.
Gerginlik, Nazan Teyze’nin evine yürürken yavaşça dağılmaya başlamıştı. Ahmet ve Deniz Abla'nın arasındaki gerilim hala havadaydı, ama bir şekilde herkes sessizce bir araya gelmişti. Yeliz’in enerjisiyle biraz rahatlamıştık, Asya’nın tatlı gülüşü de atmosferi hafifletmişti. Adem beyin otoriter tavrıyla ortamı dengelenmeye başlamıştı, ama hala gerilimden kaçmak mümkün değildi.
Nazan Teyze’nin evine vardığımızda, Yemek kokuları, mis gibi baharatlar, ve evin içinde dolaşan huzurlu hava, biraz rahatlatmıştı hepimizi.
Nazan Teyze mutfakta çoktan hazırlıklarını yapmış, bizleri bekliyordu. Yavaşça içeri girdik. Nazan Teyze, bizi görünce gülümsedi ve "Hoş geldiniz çocuklar!" dedi.
Deniz Abla, biraz çekingen de olsa, "Merhaba Nazan Teyze," diye yanıt verdi, ama yüzünde hâlâ bazı sert ifadeler vardı. Ahmet ise, kafasını hafifçe eğip gülümsedi. "Teşekkürler Nazan Teyze, biz yolda adem dedik gelmeyelim diye ama dinlemedi." dedi.
Nazan Teyze, Ahmet’in hâlâ mahcup bir şekilde durduğunu fark etti ve “oğlum olur mu öyle şey hadi gelin, hep birlikte oturalım,” dedi, hepimizi sofraya davet ederek. Yemekleri hazırladıktan sonra herkes bir araya geldi. Ortamda bir yumuşama vardı; fakat ikili arasındaki soğukluk, tam olarak kaybolmuş değildi.
Salona girdiğimizde koltukta oturan iki adam ayaklanarak bize döndü. Nazan teyzenin eşi olduğunu tahmin ettiğim orta yaşlı adamın kucağında oğlumu görmemle rahatsız ettiğimiz için biraz çekinmeden sesimi çıkaramadım. "ooo hoşgeldiniz. Ne zamandır bu kadar kalabalık yemek yemiyorduk. Ne iyi ettiniz de geldiniz." Duyduğum sözlerle dayanamayıp güldüm.
Kesinlikle hepsi çok sıcacık insanlardı. Bir tek Adem bey biraz suratsızdı o kadar. O da artık nazar boncuğu olurdu.
Nisa abla bana dönüp yelizin yanındaki adamı gösterdi. "Lale, eşim serdar. Babam ali. " Kafamla selam vererek "Memnun oldum efendim." Dedim. Bana kocaman Gülümseyip "bizde memnun olduk Lale."dedi.
Uğur beni görmesiyle ali amcanın kucağından atlayarak bana gelmeye çalıştı.
Ali amca oğlumu düşmesin diye sıkıca sararken "Aman paşam yavaş. Düşeceksin." Dedi. Bana doğru yaklaşırken "Bu adam annesini özlemiş. Al oğlunu kızım az kaldı ağlayacak." Ali amcanın dediklerine gülüp kucağında bana uzanan oğlumu aldım. Yanağından kocaman öperken hızla boynuma sarıldı.
"Teşekkürler efendim." Ali amca elini omzuma koyarak. "Ne efendimi canım amca de" gülümseyerek yüzüne bakıp "tamam ali amca" dedim.
Bu aile kesinlikle bana Uğur olarak gelmişlerdi.
****
Hayırlı ramazanlar.
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Ya ramazanı kitapta da yazayım mı yoksa yazmayayım mi çok kararsız kaldım. Bu konu hakkında fikirlerinizi duymak isterim.
Yorum yapmayı unutmayınnn!!!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
24.75k Okunma |
2.38k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |