10. Bölüm

Güven

Büşra Sıla Duman
busra_sila

"Yaa asya abla vurmasana" Sedef saçlarını asyanın ellerinden kurtarmak için ellerinden destek alarak geriye doğru kaydı.

 

Asya, sedefin saçlarını yakalayıp "sus kız çok konuşma. Küçük adamın keyfi saçlarını çekince yerine geliyor." Sedef bir kaç saniye durup uğura baktı.

 

Uğur yaklaşıp kafasını uzattı "tamam o zaman biraz daha çekebilirsin." Sedefin pamuk kalbine gülüp yanlarına gittim. Sedefi kendime çekip kaşlarımı çatarak uğura baktım. " çok ayıp Uğur. abla seni seviyor sen onun canını yakıyorsun." Sedefin Kafasını göğsüme yaslayıp saçlarını okşadım" Bak cicii cicii." Diyerek uğura baktım.

 

Uğur dudaklarını büzüp küçük gözlerini doldurdu. Asya uğuru kucağına alıp bize ters ters baktı. " Ne olmuş sanki saçını çektiyse? Oyun oynuyorduk. Seninde canın ne tatlıymış sedef. Bir de kocaman kız olacaksın." Uğur kafasını asyanın boynuna gömerek gözyaşlarını akıtmaya başladı.

 

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Resmen oyun yapıyordu. Asya ne derse yapacağını bildiği için nazlanıyordu. Hoşuma gitmiyor değildi. Benim oğlum ilk kez benden başkasına nazlanıyordu. Bu ister istemez beni mutlu etmişti.

 

"Yaa ben çeksin dedim Lale abla izin vermedi." Sinir ve şaşkınlıkla sedefi kendimden uzaklaştırarak yüzüne, dağılmış saçlarına baktım.

"Deli misin sen Sedef? Hadi asya deli ya sen. Ne hale getirmiş seni nasıl izin verirsin?" Derin bir nefes alıp ellerimle Sedefin saçlarını düzeltmeye başladım. "Çocuk o çocuk her dediği yapılır mı onun? Yanlış bir şey yaparsa kızın." Asya kucağında ki emirle hızla ayağa kalkıp bana sinirle baktı. "Ne demek kızın? Kim benim küçük adamıma kızabilir? Yolarım onu."

 

Asya'nın gözleri ateş gibi parlamıştı. Kucağındaki Uğur’u sıkıca tutup beni meydan okuyan bir ifadeyle süzdü. Bu tavrı karşısında ne yapacağımı bilemedim. Bir yandan Sedef’in dağılan saçlarını düzeltmeye çalışırken bir yandan da Asya’ya dik dik baktım.

 

"Bak Asya," dedim, sesimde hafif bir uyarı tonu vardı. "Çocuk çocuk diye her dediğini yaparsan ileride herkesi parmağında oynatır. Disiplin şart, anlıyor musun?"

 

Asya, söylediklerimi hiç ciddiye almıyormuş gibi güldü. "Hadi oradan Lale! Uğur’cuğum hiçbir şeyi yanlış yapmaz. O daha küçücük bir adam. Hem Sedef’in saçlarını biraz çekmiş, ne var bunda? Dünyanın sonu değil ya!"

 

Sedef aramızdaki tartışmadan rahatsız olmuş gibi çekingen bir adım geri attı. "Ama Lale abla, gerçekten canım acımadı," dedi yumuşak bir sesle. "Uğur o kadar da sert çekmedi."

 

 

 

Asya, Uğur’u kucağında daha sıkı tutup kaşlarını çatarak gülümsedi. "Evet, mağdurumuz da durumundan memnun olduğuna göre biz kaçar!" dedi ve arkasını dönüp mutfağa doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.

 

"Dur bakalım, nereye gidiyorsunuz?" dedim arkasından, sesimde hâlâ bir otorite kırıntısı vardı.

 

Asya, başını geriye çevirip omzunun üzerinden bana bakarak alaycı bir şekilde gülümsedi. "Odama tabii. Küçük adamla çikolatalı süt eşliğinde dizi izleyeceğiz" dedi.

 

Sedefin hızla ayağa kalkmasıyla korkup geriye doğru düştüm. Görüş alanımızdan çıkan asyanın arkasından bağırmaya başladı "Asya abla benide bekleyin. Gassal diye bir dizi çıkmış onu izleyelim."

 

"Salak salak konuşma Sedef yanımızda çocuk var. Prensi izleyelim."

Sedef ayağını yere vurup odadan çıkarken söyleniyordu. "Yaa ama hep senin dediğin oluyor. Uğuru niye bahane ediyorsun. Anlamaz o. bebek o bebek" Deniz abla elindeki tepsiyle içeri girerken gözlerini devirdi. "Asya saçmalama adam akıllı bir çizgi film aç çocuk izlesin." Elindeki tepsiyi camın önündeki tekli koltukların arasındaki sehpaya bıraktı. Asyanın Deniz ablanın söylediklerine karşılık verdi: "Siz ne anlarsınız zaten sanattan! Animasyonmuş, çizgi filmmiş… Kaliteli dizilerden bihabersiniz. Küçük adam bile sizin kadar dar görüşlü değil!" dedi, alaycı bir ses tonuyla.

 

Deniz abla gözlerini tekrar devirdi. "Bak Asya, o küçücük çocuğun zihnini garip şeylerle doldurma. Bebek o, eğlenceli ve şirin bir şeyler izlesin ki mutlu olsun. Bir yaşındaki çocuğun 'sanat' diye bir derdi olmaz," dedi, hafif bir gülümsemeyle.

 

"Aynen öyle! Ben de animasyon izlemek istiyorum. Gassalı açmıyorsan bende animasyon istiyorum. Bu sefer senin dediğin olmayacak. Selma ablaya söylerim yoksa seni." Sedefin söyledikleriyle gülmeye başladım.

 

" Aman tamam, tamam! Madem siz böyle istiyorsunuz, küçük adamla 'shrek' ya da 'Buz Devri' gibi bir şey izleriz, mutlu musunuz?" dedi, tabiki Bağırarak.

 

Bağıra bağıra konuşuyorlardı ve sanki normal bir şeymiş gibi garipsemiyorlardı da bu durumu. Gariplerdi ama bu garipliğin beni mutlu ettiğini inkar edemezdim.

 

Şuana kaşar verdiğim en doğru karardı buraya gelmek.

 

Oturduğum yerden kalkıp koltuğa geçerken Sedef in sesini duydum "evet mutluyum, Asya abla, ama patlamış mısır isterim! Yoksa annene şikayet ederim seni," dedi.

 

"Deniz abla küçük şeytanı görüyormusun? Yürek yemiş bu. ikidir beni tehdit ediyor. Ben mısır patlatmam. Sevmiyorum bir kere." Deniz abla sıkıntıyla oflayıp oturduğu koltuktan Kalkarak mutfakta olduklarını tahmin ettiğim kızların yanına gitmeye başladı. Odadan çıkmadan önce bana dönerek "Sen kahveni iç Lale soğumasın. Ben mısır patlatıp geleyim."

 

"Yok abla bekleyeyim seni." Gülümseyip arkasından baktım.

 

Dün gecenin bir yarısı kapılarına dayanmıştım. Hiç sorgulamadan öyle bir kucaklamışlardı ki bizi üzüntümü bile unutmuştum.

 

İlerde ekranı yanıp sönen telefonuma baktım. Elime dahi alamıyordum. Ardı arkası kesilmeyen telefonlar, canım abimden gelen tehdit mesajlarının ardı arkası kesilmiyordu. Bunların beni üzmemesi de Şaşırtıcı bir durumdu. Kaç aydır her önüme gelene ağladığımı düşünürsek aşırı şaşırtıcıydı.

 

Abimin attığı ilk mesajları, sesli mesajları dinlesemde Duyduğum hakaretlerle ağlamaya başlayınca Asya eğer biraz daha kendimi üzersem bana yapacağı ilginç şeyleri söyleyince susmak zorunda kalmıştım.

 

Onlar hayatımda olduğu için çok şanslıydım.

 

Eminim ki her yerde beni arıyorlardı. Akıllarına gelmeyecek en olmadık yerdeydim. Murat ilk kez bir işe yaramıştı.

 

Deniz abla mutfaktan elinde mısır dolu bir kaseyle döndü. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. "Şu kızlar beni tam anlamıyla delirtecek. Mısır işi bana nasıl kaldı? Onuda anlamadım. " dedi mısır kasesini sehpanın üzerine bırakırken.

 

Gözlerim hâlâ telefon ekranında olsada dayanamayıp güldüm. Deniz abla bunu fark etmiş olacak ki yanımda durup sessizce bir süre bana baktı. "Lale, kahveni içmemişsin. Soğumuş hep." dedi sonunda, sesi her zamanki sakin tonundaydı. "Seni bekledim. Beraber içmek daha zevkli. "Tamam o zaman." Televizyonu açıp kahvesini alarak koltuğa yerleşmesiyle. Dikkatimi televizyona verdim. Esra erol açıktı. Herkes birbirine bağırıyordu aklımdolu olduğu için cokta kendimi veremiyordum. Birşeyler yapmam gerekiyor. Sonuçta burada kalamam. kızların burada kalmama çok sevineceklerinden emindim. Ama muratla karşılaşıp muhatap olmak isteyeceğim son şey bile değildi. Derin bir iç çekmemle Deniz ablanın bana baktığını anladım. Onlarda ne olduğunumerak ediyorlardı. Hiçbir şey sormayıp, normal birşeymiş gibi davranıyorlardı. "Birine açılmadan bu yükü taşıyamazsın. Asya gibi vurdum duymaz ve dik başlı olsan bile, insanın dayanamayacağı yerler vardır."

 

Deniz ablanın bakışları altında içimden bir şeyler kırıldı. Ona hiçbir şey söylememiştim ama o, her şeyi anlamış gibiydi. Elimde ki kahvemi sehpanın üzerine bırakıp gözlerimi kapattım. " dayanabiliyorum sanmıştım." dedim sessizce. "Ama bazen… her şeyin bırakıp gidesim geliyor. Bu dayanamadığım anlamına mı geliyor?"

 

Deniz abla yanıma oturup elini omzuma koydu. "Hayatında bu kadar fazla yükle yaşamak zorunda değilsin, Lale. Ne kadar güçlü olduğunu biliyorum ama senin de bir dayanma sınırın var. Burada güvendesin. Kendini toparlamadan o dünyaya geri dönmek zorunda değilsin."

 

"Ama ben anneyim. Benim dayanıklı olmam lazım. İyi bir anne değil miyim ben Deniz abla?" Sorumla beraber bir kaç damla göz yaşım hemen kucağıma düştü.

 

Bana sıkıca sarılıp sırtımı sıvazladı. "Olur mu aşkım? Gördüğüm en güzel ve en iyi annesin sen. Uğur senin gibi bir annesi olduğu için çok şanslı."

 

"Bende.. Bende çok şanslıyım böyle tatlı ve akıllı bir oğlum olduğu için." Hıçkırıklarımın arasında söylediğim şeylerle Gülümsediğini hissettim. "Evet, ikiniz de birbirinize sahip olduğunuz için çok şanslısınız." Beni kendinden uzaklaştırarak yüzüme bakarak sözlerine devam etti. "Lale ne oldu evde? Bir şey mi dediler sana ? Buraya gelmene Nasıl izin verdiler?" Gözlerimi Deniz abladan kaçırarak etrafıma bakarken mırıldandım. " kaçtım abla gece uyudukları zaman uğuru da alıp çıktım... kendime yapılanlara sabredebilirim ama oğluma yapılanlara ne sabrım var nede iznim." Kaşlarını catarak bana baktı. "Kendine yapılanlara da göz yummak zorunda değilsin. Uğura naptılar?"

 

Derin bir nefes alarak ağlamanın getirdiği sıkıntıyı üzerimden atmaya çalıştım. Artık bir şeyleri görmezden gelmek gibi şeyler yapmayacaktım. "Abimin oğlu emir, Uğura vurmuş. Kolunda morluk vardı. Anneme sordum düşmüştür dedi. Annem bizi evde istemesede kendine verilen görevi layığıyla yapan bir kadın oldu hep. Bir kere uğura bak dediysek gözü gibi bakar. Ondan dediklerini çok sorgulamadan inandım. Gece babamla konuşurken emirin yaptığını söyledi."

 

Sehpaya bıraktığım kahvemden bir yudum alıp boğazımı ıslattım "Evde beni hiç anlamıyorlar. Abim her fırsatta beni suçluyor. Oğluma bile tahammülü yok. Bize her baktığında sanki bir yük görüyormuş gibi... Ama nasıl yük olabiliriz ki Uğur minicik, bende para kazanıp eve getiriyorum. Onların yargıları, suçlamaları, küçücük bir bebeğe bile nefret duyan o vicdansız kalpleri. Artık dayanamıyorum." O şerefsiz adamı kimseye söylemeyecektim onu anlatmaya ne halim vardı ne de mecalim.

 

Deniz ablanın, sinirle konuşmaya başlamasıyla dünden beri düşünmemeye çalıştıgʻım olaydan yine uzaklaştım. "Sen doğru olanı yaptın. Buraya gelmekle, kendi sınırlarını çizmekle en doğru kararı verdin. Onların kötü ortamında ne sen ne de Uğur sağlıklı bir şekilde yaşayamazdınız. Şimdi buradasın ve burası senin güvenli alanın. İstediğin kadar burada kalabilirsin. Kimse seni ya da oğlunu incitmeyecek. Tamam mı?"

 

Başımla onayladım. İçimde hâlâ bir fırtına kopuyordu ama Deniz ablanın söyledikleri bir nebze de olsa beni rahatlatmıştı. "Ama burada da kalamam abla, yukarıda murat yaşarken ben ve Uğur burada yapamayız. Bir süre sonra illa ki denk geleceğiz. Murat sınırları olmayan, pis bir adam. Hem bizi hem de sizi rahatsız eder. Bununla yetinmez abime söyler abim size musallat olur."

 

"Kim bize musallat olacakmış, Kim bizi rahatsız edecekmiş? Onu anasından doğduğu güne pişman ederim." Asyanın sesiyle yerimden irkilip şaşkınlıkla kapıya baktım. "Kusura bakma da Lale ailen tam bir pislik. Artık bu güzelliğinin bir bedelimi yoksa tatlı kalbinin mi bilemedim."

 

"Asya saçmalama kızın ailesi hakkında düzgün konuş." Deniz abla sesini hafifçe yükselterek asyaya kızdı.

 

" hah!! yani onlar düzgün davranmayınca lale üzülmüyor da ben böyle konuşunca mi üzülüyor. Aptal mı bu kız?"

 

"Kesinlikle Esma ablayla konuşma zamanımız gelmiş. Senin dilinin törpülenmesi lazım."

 

Gülerek Deniz ablaya baktım.

"Karışma abla. Doğru söylüyor. O söyleyince kötü olmuyorlar sonuçta mayaları bozuk onların."

 

"Ben size laf yetiştiremiyorum. Ne haliniz varsa görün."

 

Asya, söylediklerine Deniz ablanın tepkisine aldırış etmeden devam etti. "Bak Lale," dedi, gözlerindeki kararlılıkla bana bakarak. "Burası senin evin artık. Kimse seni buradan atamaz, kimse seni rahatsız edemez. Hele o Murat mı dedin? Gelip de bir yanlış yaparsa, bu evden süpürürüm onu. Sen güçlü bir kadınsın, bunu onlara gösterme vakti geldi."

 

Asya’nın sözleri beni gülümsetse de içimdeki endişeyi tam anlamıyla silemiyordu. Yine de onların yanında olmak, yükümü bir nebze hafifletiyordu. "Teşekkür ederim Asya," dedim. "Ama burası sizin eviniz. Ben ve Uğur fazla yük olmak istemiyoruz."

 

Asya gözlerini devirdi. "Yeter ama Lale! Şu fazla yük lafını bir daha duyarsam gerçekten sana kızarım. Bu evde hepimiz birbirimizi destekleriz. Bu bizim kuralımızdır. Anladın mı? Şimdi kendini suçlamayı bırak ve biraz rahatla."

 

Deniz abla da başını sallayarak Asya'ya katıldı. "Asya haklı. Biz buradayız ve seni desteklemek için ne gerekiyorsa yaparız. Hem şu an dinlenmeye ihtiyacın var. Kafanı toparla, bir plan yaparız."

 

"Kesinlikle burada daha fazla kalamam. Şuan akıllarına burası gelmese bile gelecek. Ama en azından kendi ayaklarımın üstünde durabilmek için bir başlangıç yapmalıyım. Kendime ve Uğur’a yeni bir hayat kurmam lazım. Belki bir iş bulurum, küçük bir ev tutarım... Ama önce biraz daha düşünmem gerek."

 

Deniz abla başını salladı. "Doğru bir karar. Ama bunu aceleye getirme. Biz buradayız, tamam mı? Seni hiçbir şey için yalnız bırakmayacağız. Bir yerde haklısın ama Herkese uzak bir yerde bir ev tutsak hem yeni bir başlangıç olur. Hemde rahat edersiniz."

 

 

Asya, her zamanki alaycı tonu ile ekledi, "Sakın o pislik abine veya Murat’a geri dönmeyi düşünme, yoksa seni bu sefer ben döverim."

 

Hafifçe gülümseyerek başımı salladım. "Geri dönmek mi? Asla. Artık başka bir yola çıkmam gerektiğini anladım."

 

Deniz abla asyaya dönerek "eee artık bize güzel bir yemek yaparsın artık."

 

Asya'nın yüzünde garip bir gülümseme oluşurken bir şeydüşünüyor olmalı ki aynı noktaya bakmaya devam ediyordu. "Tabii ki yaparım. Ama önce birkaç işimi halletmem lazım." Telefonunu alıp hızla odada çıktı.

 

Deniz ablayla beraber gözden kaybolan asyanın arkasından bakmayı bırakıp birbirimize bakmaya başladık.

 

Ne olduğunu anlamamıştık yüzünde ki o gülümseme hiç hayra alamet değildi. "Kesinlikle bir şeyler karıştıracak." Diyerek sıkıntıyla nefes alarak devam etti. " yemeğide yapmayacak." Son dediğiyle kahkaha atarak yerimden kalktım.

Sonuçta birinin yemek yapması gerekiyordu.

***

geç attım kusura bakmayın lütfenn 😔😔😔

peki bölüm nasıl olmuşşş?

yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.

beğenide atarsanız mutlu olurum.

Beklentinizi karşıladımı bari?

Bölüm : 24.01.2025 21:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...