35. Bölüm

⚓35. Bölüm⚓

Büş Bckr
busbckr

Herkese Selamlar. Yen, bölümle geldik biz. Bu bölüm full AsDer var. Diğer bölüm de öyle olacak. Sonraki bölüm ise... Neyse spoi vermeyeceğim. Çok merak ediyorsanız çok beğenir, diğer bölümü de okursunuz aşklar. Sosyal medyadan bana ulaşabilirsiniz her zaman. Esenlikle kalın beğenmeyi unutmayın^^

⚓⚓⚓⚓⚓⚓

35. Bölüm

Bölüm Şarkısı: Semiha Yankı- Bir Dakika

Yaprak ve Melike beni daha fazla utandırarak 'ooo'larken Murat Abi "Aile geleneğidir bu küçük gelin haberin olsun. Bizim ailenin erkeklerinin dişisini tavlama teknikleri fala-" derken Derya sözünü "Abi! Ne yapıyorsun?" diye çıkışarak kesti. Bu kez o da utanmıştı galiba.

Murat Abi haklı olabilir mi Asude? Derya bize ilanı aşk edecek galiba!

Öyle mi dersin? Bence ben dayanamam ondan önce ederim ama acaba onun etmesini mi beklesem? Sonuçta muallak taraf o... Onun reddedilme ihtimali yok ama benim var. Riske atmayayım mı?

Asude salak mısın acaba? O nereden bilsin reddedilmeyeceğini? Y o da senin gibi düşünüyorsa?

Tabi haklısın. Ben aşktan biraz aklımı oynattım. Mazur gör canım sen de ilk kez doğru dürüst âşık oluyoruz sonuçta! Şirazemiz kaymış, Allah Allah!

Şirazen normalde yerli yerinde duruyordu tabi, haklısın!

"Asude?"

Derinlerden bir yerlerden ismimi duyunca kendime geldim. Herkesin bana baktığını görünce "Ha?" dedim adapte olmaya çalışarak.

"İyi misin?" Nilay'a başımı şiddetle aşağı yukarı sallamak suretiyle cevap verdim. Sonra yeterli gelmediği için bir de sözlü olarak aktardım.

"İyiyim ya dalmışım. Ne diyordunuz?" Derya'ya göz ucuyla baktığımda meraklı bakışlarının yüzümde gezdiğini fark ettim ama ben ona bakınca gözlerini gözlerime sabitledi. Gözlerimi yumdum. Bu 'Sorun yok' demekti.

"Melike sana sıkı giyin dedi. Mini balayınızın ardı tatsız bir hastalık olmasın."

Kıkırdadım. "Ne olacak canım? Kocam doktor sonuçta Kaptan olduğu için hasta eder doktor olduğu için iyileştirir. Full paket."

Diğerleri sözlerime kahkahalarla gülerken Derya tatlı bir gülüşle kulağıma eğildi. "Popona iğne vurduğumda da böyle tatlı tatlı kocam dersin umarım."

Gözlerim irileşti. Popoma mı? İğne mi? Tatlı tatlı mı?

Şaşkın halim Derya'yı da diğerlerinin arasına kattı ve o da kahkahalarla gülmeye başladı.

Bakın sapık değildim ve tıpta böyle şeylerin ayıp olmadığını, özel anlamlar barındırmadığını da bilecek kadar bilinçliydim ama! Ama aklımda saçma sapan fanteziler canlanmasına ve müstehcen görüntüler oluşmasına engel olamıyordum. Engel olamadığım gibi sopa yutmuş Tom gibi kalakalmıştım.

"Ay Asude Allah iyiliğini versin! Resmen Joker kartı gibi kocan var haklısın!"

Nilay'ın söyledikleri üzerine Murat Abi "Senin kocan ondan da Joker karicum!" diyerek karşılık verince Nilay burnunu kırıştırıp omuz silkti. "Doğru sen de baya sürprizlisin. Sağın solun belli olmuyor pek. Tetikte tutuyorsun insanı."

Melike ile göz göze geldiğimizde ikimizde endişeyle başımızı iki yana salladık. Nilay'ın bu tripli halleri baya sürecekti sanırım. Geçmişin tozlu sandıkları saklandıkları yerden çıkınca ortalık biraz tozlanmıştı tabi. Temizlenene kadar sürecekti bu durum.

"Biz de Cuma günü çıkacağız, hafta sonunu İzmir'de geçireceğiz."

Duha Abinin verdiği info aileyi şaşırttı.

"Hayurdur da?"

"Melike'nin bir davası varmış. Biz de ayrı kalmayalım dedik. Hazır gitmişken küçük bir tatil yaparız diye düşünmüştük."

Çok güzel düşünmüşlerdi. Çiçek Hanım kendinden asla beklemediğim bir şey yaptı.

"Ha Murat, Nilay siz da çocuklari baa birakun kari koca iki gün cidun gezun."

Diğerleri benim kadar şaşırmamışlardı galiba. Nilay "Yok anne gerek yok. Ayaz durmaz zaten. Hâlâ emziriyorum biliyorsun." deyince Çiçek Hanım "Ha yaşıni çoktan keçtu uşağım. Aluşsun daa."

"Yok anne-"

"Bence iyi olur. Tamam iki gün çok. Ayaz dayanmaz o kadar ama en azından biz de bir günü kendimize ayıralım. Ne zamandır bir yere de gidemedik."

Murat Abi atak yapınca Nilay "Bakarız." dedi. Murat Abinin yüzündeki gülümsemeye bakılırsa bu bir onaydı.

⚓⚓⚓⚓⚓⚓⚓

Tepsideki karpuzlu limonatayı dökmemeye gayret ederek bahçedeki çardakta oturan Derya'ya doğru ilerledim. Sırtı bana dönük olduğu için beni fark etmemişti.

"Az kenara kaysana Kaptan." dediğimde tepki vermedi. Biraz daha yaklaşınca kulağındaki kulaklığı fark ettim. Kıkırdayıp sessizce yanına yaklaştım ama sanırım sessiz olma çabam gereksizdi. Duymuyordu bile. Dikkatlice elimdeki tepsiyi tek elime alıp kulağındaki kulaklığı çektim. Ancak kulaklığı kulağıma koyana kadar Derya saçma bir şekilde oldukça panik oldu ve beni görür görmez telefondan müziği kapattı.

"Asude ne yapıyorsun?" sesi bir tık yüksek ve gergin çıkmıştı. Kaşlarımı çatıp elimdeki tepsiyi masaya bırakırken "Şaka?" dedim böyle bir kelimenin varlığından haberi olduğuna emin olmadığımı belli eden bir tonlamayla. "Niye panik oldun sen? Yine arkamdan iş mi çeviriyorsun? Biriyle mi konuşuyordun doğru söyle?"

Hoş, bir şarkı duyduğuma emindim aslında ama...

"Yok ya şarkı dinliyordum da korktum bir anda..."

Şimdi daha ılımlı hatta verdiği aşırı tepkiden utanmış gibiydi. Yanına gidip omzunu kalçamla ittirdim. "Kay bakayım."

Gülerek kenarı kayınca aramızdaki o soğuk rüzgârlar silindi gitti.

"Gören de dağ başında yaşıyorsun sanacak. Şehrin göbeğinde, onu da geçtim güvenlikli site içinde sanki kim ne yapacak sana!"

Genişçe gülümsedi. "Başak'ı unutuyorsun. Her an her yerden çıkıyor. O yüzden biraz gerildim."

Ciddi mi diye yüzünü incelediğimde omuz silkti.

"O biraz sıkar. Yolarım saçını başını! O kim oluyormuş da kocamın kulaklığını alıyormuş!"

Derya sözlerime kahkahalarla gülerken ben söylediklerimi idrak ettim ve utançla yerin dibine girmeyi diledim. Onlar nasıl dilimden dökülmüştü.

Hemen konuyu dağıtmak adına "Bu arada sonunda adını öğrenmişsin kızın. Tebrikler!"

Kaşları havalandı. "Kimin? Şafak'ın mı?" Bu kez ben de kendimi tutamadım ve beraber kahkahalarla güldük.

"Of Kaptan ya! Allah kimseyi senin diline düşürmesin!"

"Bence benim dilime düşen şükretsin. Ya senin diline düşseydi?"

Ona sahte teessüf dolu bakışlarla baktım. "Ben sana kendi ellerimle yaptığım serin ve leziz limonatamdan getireyim senin dediğin şeye bak."

Yeni fark etmiş gibi gözleri bardaklara kaydı. Sonra tatlı tatlı gülümsedi. Evet, Derya'nın öyle bir gülümsemesi vardı. Belki de ona bu kadar kapılmama sebep olan şey bu gülümsemesiydi... Bilmiyorum belki de herhangi bir şeyi... Çapkınlığı dışında beğenmediğim bir özelliği yoktu. Bir de takıntılı olması. 3 saniye gördüğü bir kızın kaderi olduğuna inanacak kadar takıntılı. Ama aynı zamanda inançlı...

"Rengi çok güzel görünüyor."

Hafif pembe- yavruağzı bir tondaydı. Bence de güzeldi.

"Tadına bak bir de tadı için öv beni." dediğimde kahkaha atıp eğildi ve onun için özenerek süslediğim bardağı eline aldı.

"Bakalım benim çok yetenekli, sesi güzel, yüzü güzel, adil, güçlü, eğlenceli –unuttuğum bir iltifat kaldı mı- karımın limonatası nasıl olmuş?"

İltifatları karşısında kahkaha atsam da biraz utanmış biraz da üzülmüştüm. Keşke şaka değil de gerçek olsaydı söyledikleri. O gizemli kız mıdır nedir elime geçince mahvedecektim onu! Ne diye o gün oradaymış sanki?

Üzüntümü bile yaşayamıyordum resmen. Acaba Derya da bana biraz ilgi duyuyor muydu?

Duyuyor canım! Kaç kez durduk yere öptü seni!

İki kez... Birinde gizemli kız olduğunu hayal ettim dedi diğerinde kadın erkek çekimi... Aslında ilki hüsran ama ikincisi o kadar da kötü bir sebep değil. Demek ki beni kadın olarak görüyor. Değil mi?

Ya ne olarak görecekti? Hüsamettin dayı mı? Asu-de kes sesini ve öp şu çocuğu. Bir öpücük hakkın da varmış madem.

İç sesimin ahlaksızlığı bir gün başımı yakacaktı.

"Hmmm" Derya'nın mırıltısıyla iç sesimle olan anlamsız iletişimimi kestim. "Baya iyi olmuş. Tadı çok tanıdık ama..."

Parmaklarını birbirine sürterek düşünürken cevap verdim. "Bistrodaki tarif."

"Ah evet doğru ama valla ondan da güzel."

"Biraz karanfil ve nane de var ama çok az şekerini kırmak için."

Bana olumsuz bir şekilde başını sallarken "Oldu mu şimdi? Şefler gizli tariflerini böyle kolayca söyler mi?" diye söylendi. Kıkırdadım. "Aman şef de şef ha!"

Kendi bardağımı alıp bir yudum içtim. Oh içim yanmıştı valla.

Derya'nın beni izlediğini fark edince utançla duruşumu düzelttim. On saat güneşin altında çalışıp buzluktan çıkan kolayı kafasına diken fındık işçileri gibi olmuştum. Şey... Aslında bu kişi bendim. Hayatımda tek bir kez fındık toplamaya gitmiş ve on saat olmasa da bir miktar güneşin altında pişince kolayı buzluktan çalıp gizlice kafama dikmiştim. Neyse canım herkesin başına gelecek bir şey bu ama Derya'nın karşısında bu resmi çizmesem iyi olurdu tabi.

"Şifa olsun. Yarasın." dediğinde daha çok utandım ama bunu çaktırmadım. Derya'nın kaslı kollarına bir şaplak atıp "Aşk olsun! Bu limonatayı hazırlamak ne kadar zordu sen biliyor musun?" diye söylendim. Asıl zor olanın karşısında öylece durmaya çalışıp hislerimi saklamak olduğunu söyleyemiyordum çünkü.

"Bir şey demedim canım afiyet olsun. Ellerine sağlık."

Gözlerimi devirip sırtımı tahta korkuluklara yasladım ve ayaklarımı uzatıp bileklerimi üst üste attım.

"Ee ne dinliyordun?"

Derya ile iletişimim duraksasın istemiyordum. Her zaman konuşacak şeylerimiz olmalıydı sanki.

"Hiç... Karışık bir liste açmıştım."

"Hmm. Ver bari bir kulaklığı bana beraber dinleyelim karışık listeni."

Derya hiç ikiletmeden garipsemeden kulağından çıkardığım kulaklığı kulağıma yerleştirdi. Kalbim yine duraksız haykırışlardaydı tabi. Sonra listesine girip bir şarkı açtı.

"Karışık listeden." dedi açıklama yapma gereği duyarak.

Eskilerden iç ısıtan o ezgi kulağıma dolunda gülümseyip limonatamdan bir yudum daha aldım.

Şu aralar çok sık karşılaştığım o soruyu sesli dile getirdim.

"Eskiler mi güzeldi yoksa eskiden mi güzeldi?"

Derya'nın kolu arkamdaki tahtaya uzandığında sırtım koluna temas etti. Sanki bana sarılıyormuş gibi hissettiğim için karnıma yumruk yemişim gibi irkildim.

"Bence biz insanlar nankör olduğumuz, şu anın kıymetini bilmediğimiz ve sürekli şikâyet etmeyi sevdiğimiz için sürekli geçmişe özlem duyuyoruz. Şu an da bir gün geçmiş olacak ve bu günlere de özlem duyacağız."

Derya'dan beklemediğim kadar olgun bir cevaptı bu. Bir de sanırım ben 'Eskiler güzeldi' cevabını bekliyordum. Sonuçta o gizemli kızı da geçmişinde görmüştü. Bu yüzden şaşkındım açıkçası. Ancak haklıydı. Yaşarken kıymet bilmiyor sonra da mumla arıyorduk. Mesela şu an, bu evde yaşadığım günler aslında üniversite hayatımda yaşadığım günlerden daha güzeldi. Hiçbir yere ait olmak istemediğimi sanırdım ben ama aidiyet bir istek değil ihtiyaçmış. Ben burada bu hissi yaşamıştım. Bunun suni ve geçici olduğunu bilmek ise beni açıkça kahrediyordu.

Kulağımızdaki şarkı nakarat bölümüne girince sessizleşip sözleri dinledik.

"Hasret tükenmez gibi

Kavuşmak bir dakika...

Sevmek bir ömür sürer

Sevişmek bir dakika..."

İkinci tekrarda sessiz mırıltılarla şarkıya eşlik ettik.

Sevişmek kısmında utanacağımı sanırken yanaklarımda beliren kızarıklığın utançla alakası yoktu ne yazık ki... Gözlerimi kaçırdım. Sevince böyle mi oluyordu ki? Sürekli edepsiz fikirler aklımda...

Bir de bana fesat dersin... Hamurunda varmış kızım senin!

Sus be senin yüzünden oluyor! Bu fesatlığı sen soktun zaten aklıma!

Tamam, bunun da suçunu bana at. Sen meleksin Asu-de! En edepli sensin!

Yanağımda hissettiğim dokunuşla irkildiğimde Derya'nın eli geri çekildi. "Saçın ağzına giriyordu."

Öyle mi? Hiç de farkında değilim. Nasıl daldıysam artık!

"Dalmış mıydın?"

Gülümsedim. "Hm."

"Eskiden hayatın çok mu güzeldi? Şu an mutsuz musun burada?"

Sorusuyla kaşlarım havalandı. Ne kadar da farklı bakıyorduk olaya. Oysa ben tam tersini düşünüyordum.

"Yok, ondan değil. Hayatım öyle bir gözlerimin önünden geçti de... Ölecek miyim ne?"

Ben ruh halimi saklamak için şaka yapmıştım ama Derya'nın kaşları çatıldı. "Öyle şeyler söyleme! Tövbe de!"

Derya karakterine ters bir başka şey daha yaptı. Kulağını çekip masaya vurdu. Kahkaha attım.

Bir süre sessizce birkaç tane şarkı dinledik. Sonra bir Karadeniz türküsü çıktı. Aklıma Nilay ve Murat Abi geldi. Araları hâlâ limoniydi. İlk kez bu kadar uzun süre küslerdi evlendiklerinden beri. Yani aslında araları düzeldiğinden beri. Çünkü evliliklerinin başları da çok iç açıcı değilmiş.

"Acaba hafta sonu Murat Abi ve Nilay da mı bizimle gelse?" dediğimde Derya "Hayır!" diye çıkıştı. "Baş başa gidelim."

Kaşlarım havalanırken Derya devam etti. "Yani herkes baş başa olsun. Çünkü biz yokken aralarındaki sorunu daha kolay ve çabuk hallederler. Bir de iş gezisi ya bu. Abim iş konusunda geriliyor. Hiç gerek yok. Onlar başka yere gitsin."

Başımla onayladım. Mantıklıydı. Baş başa olmaları daha iyiydi. Hem benle Derya da baş başa olacaktık. Şimdi başkasını düşünmenin de sırası değildi. Allah'tan Derya tamam dememişti. Bu konularda hiçbir bilgim olmadığı gibi uyanık da olamıyordum maalesef.

"Doğru diyorsun. Şimdi biz onlara kambur oluruz." dediğime güldü ama bu garip bir gülüştü. Alaylı bir gülüş

"Ya da onlar bize." dediğinde ne dediğini anlayamadım. "Nasıl yani?"

Boğazını temizledi. "Yani o kavganın, hesaplaşmanın arasında kalmak istemezsin, emin ol."

Kıkırdadım. "Bilmem. Eğlenceli oluyor biraz."

Derya kahkaha atınca kolu belime daha fazla temas etti. Ben de çaktırmadan daha çok yaslanmışım sanırım. Hiç de anlamadım nasıl oldu(!)

"Sende biraz mazoşizm var doğru."

Burnumu kırıştırtırdım. "Hıı belli kim mazoşist."

Derya ile gece boyu konuştuk, atıştık. Güldük birbirimize laf soktuk. Konu Valeria ve gizemli kızın etrafında döndü ama hiç onlara gelmedi. Bu hem iyi hem acınasıydı. Ama o gece her şeye rağmen benim için rüya gibiydi. Artık tamamen teslim olmuştum. Çok aşıktım. Ve bu sanki elimdeki direksiyonun kontrolünü kaybetmişim ve yokuş aşağı gidiyormuşum gibi bir histi. Üstelik frenler de tutmuyordu.

⚓⚓⚓⚓⚓⚓

Bölüm : 20.01.2025 20:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...