Selam ballı lokumlarım.
Nasılsınız? Ramazan nasıl geçiyor?
Bende ful geçiyor nasıl akşam ettiğimi bilmiyorum.
Size yeni bölümle geldim.
Hatalarım var ise affola.
Yorum ve yıldızlarınızı eksik etmeyin canlarım.
Keyifli okumalar.
CANDAN ÖTE
6 ay sonra
Yüzüme doğru gelen yumruğu son anda belimi arkaya doğru eğdim. Yüzüme gelmesine engel oldum. Anında doğrulup sağ ayağımı bütün var gücümle Anka'nın bacağına vurdum. Bu hamleyle geriye doğru bir adım attı.
Dudaklarım kıvrıldı. "Çocuk doğuran benim ama kondisyonu bozulan sensin bebeğim." Dedim. Yumruk yaptığım sağ elimi yüzüne doğru savurdum. Bu defa yumruğundan kurtulan o oldu. Dirseğiyle karnıma vurdu.
"Sana kıyamadığım dan güzelim." Deyip üzerime doğru geldi. Nefes nefese kalmış bir şekilde ona bakıyordum. Tam yanıma yaklaşınca iki elimi yere koyup sağ bacağımı kaldırıp karın boşluğunda bir tekme attım.
Geri çekilmedi iki eliyle ayağımı yakalayıp kendine doğru çekince sırtım zemine yapıştı."ahhh..." Diye inledim. Bacağımı bırakıp üzerime doğru eğildi. "İyimisin yavrum?" İki ayağımı beline doladım. Kollarımla ensesine sarılıp yan bir şekilde çevirip yere devirdim. Beline bağlı olan bacaklarımı çözmeden kucağına oturdum.
"İyiyim kocam sen iyimisin?" Ellerini belimin iki tarafından tuttu. Yüzünde çapkın bir gülümseme oluştu. Göğüs kafeslerimiz saatlerdir yaptığımız antrenmandan dolayı inip kalkıyordu.
Hamlamış vücudumu eski haline getirmeye çalışıyordum. Kocamla birlikte antrenmanlara başlamıştık. İşime geri dönmeyi dört gözle bekliyorum. Oğlumuz yedi aylık olmuştu. Ek gıdaya başlayınca biraz rahatlamıştım.
Hilal anne onu uyuyunca Anka ile evimizin alt katındaki spor salonuna inmiştik. Elini enseme atınca ne olduğunu anlamadan beni kendine yakınlaştırıp dudaklarıma yapıştı. Terlemiş olan vucutlarımıza aldırış etmeden teklifine karşılık verdim.
Dudaklarımı araladığım an dilini ağzıma doğru bir yılan şeklinde içeri sızdırdı. Belimi tutarak anı bir hareketle pozisyonları değiştirdik. Bu defa altta ben üstte o vardı.
Öpüşümüz gittikçe sertleşti. Oğlumuz yüzünden bir birimize hasret kalmıştık. Ne zaman yakınlaşsak ya ağlamaya başlıyor yada uyanıyordu. Her defasında sevişmemiz yarım kalıyordu. En son geçen hafta dayanamayan kocam oğlumuzu tuttuğu gibi Hilal anneme götürüp bırakmıştı.
"Bu gece bizi idare et anne, torunun sana emanet ben karımla hasret gidereceğim."Dediğinde utancımdan ona bir yumruk atmıştım. Nefessiz kalana kadar öpmeye devam ettik bir birimizi.
Anka geri çekildi alnını alnıma yasladı. "Zümrüt seni çok özledim." Dudaklarım kıvrıldı. Bende kocamı çok özlemiştim. Geçen haftadan beri Poyraz Tura diş çıkarıyor diye çok huysuzlanıyor bazen ateşi çıkıyor bazen ağlayıp duruyordu.
Şuan aldığı ilaçlar sayesinde uyuyordu. "Hımmm ne kadar çok özledi beni bu koca?" Dedim cilveli bir şekilde yüzüne baktım. Alt dudağımı dilimle ıslattım. "Aklımı alacak şekilde bu kocan karısına,teninde kaybolmaya hasret." Burun ucuma bir öpücük kondurdu. Kirli sakallarını yanağıma sürterek boyun girintime kadar indi.
Bir eli açıkta kalan ķarnıma doğru çıktı. Üzerimde sporcu yarım atlet ve şort vardı. Anka'nın altında şortu dışında hiç bir şey yoktu. Üst vücudu çıplaktı. Ellerimi çıplak sırtında gezdirdim. Boynumu emince dudaklarımdan bir inleme firar etti.
"Anka..." Dedim bu defa dişlerini kullanmıştı. "Emret Zümrüt gözlüm." Dedi boğuk çıkan sesiyle. "Terliyim." Diyebildim.
Dediğimi umursamadan büstiyerden taşan göğüslerime birer öpücük bıraktı.
Ardından doğrulup beni kendisiyle birlikte kaldırdı. Ayaklarımı beline dolayıp kollarımı boynuna sardım. Kalçamın hemen altından tutarak kendisiyle birlikte ringten indirdi. Dudakları dudaklarımı bırakmadan köşedeki bilardo masasına doğru ilerledi.
Masaya varınca beni masanın kenarına oturttu. Dudaklarımızı ayırıp boynuma doğru ilerledi. Üzerimdeki sporcu aletini tek seferde çıkarıp bir köşeye attı. Sütyen giymediğim için dolgun göğüslerim onun görüş acısına girmişti.
Her defasında büyülenmiş bir şekilde bakması kendime olan güvenimi yerine getiriyordu. "Bunları aylardır Poyraz efendiyle paylaşıyorum. Yeter da ne zamana kadar paylaşacağım?" Deyince odayı dolduran bir kahkaha attım.
"Gülme yoksa çok fena yaparım Zümrüt." Diye tutkuyla tısladı. "En az bir yaşına kadar paylaşmaya devam edeceksin kocam." Dedim gülüşümün arasında. Gülen dudaklarımdan sert ve tutkulu bir öpücük bıraktı.
Elini sol göğsüme koyup yavaşça okşayıp tomurcuk ucunu sıkıp bırakmaya başladı. Bacak arama giren sızıyla inledim. Göğüs ucumu sıkınca parmakları ıslanınca "siktir." Diye hırladı. "Poyraz Tura ağzının tadını biliyor şerefsiz." Deyince ağzına bir tane yapıştırdım.
"Düzgün konuş oğlum hakkında." Elimi alıp avuç içime sıcak dudaklarını bastırdı. "Ömrümü yiyecek bu çocuk ömrümü." Gözlerimi devirdim. Boynundan tutup kendime doğru çektim. "Bazen çok konuşuyorsun kocam. Şu çocuğu kıskanmayı bırak işimizi görelim. Yoksa her an annenle buraya dalabilir."cevap vermesine fırsat vermeden dudaklarına kapandım.
Öpüşümüz sert ve tutku doluydu. İşin içine eller de girince vucutlarımızı basan ateşi söndürmek kaldı geriye. Her bir zerremi öptü kokladı o bende ben onda kayboldum. Renklerimiz karıştı,ruhlarımız ve bedenlerimiz bir oldu. Dakikalarca durmaksızın bir birimizde kaybolup yeniden devam etti taki bir birimize dönüp nefessiz kalana kadar.
Boynuma gömülüp derin derin nefes aldı. Saç tutamlarını okşayıp öptüm. "Zümrüt bir kız çocuğu için temelleri atalım mı?" Dedi boyun girintimde soluklanırken. "Kocam inşaat mı dikiyoruz da temel atalım." Vücudu hareket edince güldüğünü anladım. Omzuna bir tane geçirdim. "Gülme hem daha Poyraz Tura küçük şuan istemiyorum." Dedim tereddüt etmeden. Çocuk bakmak çok zahmetliydi ki ben Poyraz'ın hamileliğini zor geçirmiş ken şu an ki düşüncelerimde yeni bir çocuk planı yoktu.
Başını boynumdan çekip gözlerimin içine baktı. "Söyle kızıl saçlı ela gözlü beyaz tenli senin gibi çilleri olan br kızımız olmasın mı?" Yüzüme gelen ıslak saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Sen doğuracaksan neden olmasın." Deyince bakışları tuhaf bir hal alınca gülmeye başladım.
"Mümkün olsa neden doğurmayayım. Ama kurban olduğum yaradan bu değerli özelliği bir size bahşetmiş. Düşünsene erkeklerin çocuk doğurduğunu her gün bir bebek gelirdi dünyaya." Kahkaha attım.
"Uçkuruğunuza düşkün olunca kapımızda hergün bir vaka çocuğun annesi gelirdi." Dedim.
"Sus Zümrüt sus. Araya bir hakaretide eklemiş oldun. Pes." Dedi. Üzerimden kalkıp kıyafetlerini giyindi. Etrafa saçılan benim kıyafetleri getirip kucağıma bıraktı.
İç çamaşırı giymeden hızlıca üzerime geçirdim iki parçayı. Ben giyinirken Anka kalcasini masaya yaslayıp keyifle beni izliyordu. "Pek memnunsunuz bayım beni izlemekten." Dedim yanına gittim.
"Menun kalmak az Zümrüt. Her defasında sana nasıl daha çok aşık oluyorum bilmiyorum. Öyle bir büyün var ki beni kendine bağımlı hale getiriyorsun." Uzanıp dudaklarına bir öpücük bıraktım.
"Beni seven kalbini seviyorum." Dedim. Belimden tutup kendine doğru çekti. Dudaklarıma aklımı alan bir öpücük bıraktı.
"Ölürüm sana."
"Ölme bizimle yaşa."
*******
Anka ile yaptığımız antrenman sonrası küçük kaçamağımız sonra üst kattaki odamıza girip ikimizde duş almıştık. Ordada rahat durmayan kocam bir posta banyo da da sevişmiştik.
Üzerimizi giyinip ilk işim oğlumun yanına gitmek olmuştu. Sabahın erken saati olduğu için uyuyordu. Ben odasına girince beni hissetmiş gibi gözlerini açtı.
"Oglummm. Poyraz Tura'm uyandın mı sen?" Kendi yatağında yatan oğlum beni görünce yüzünde gülücüklerle hareket etti. 'Beni kucağına al.' Der gibi kollarını ayaklarını çırptı. Diş yüzünden haftalardır huzursuz olan can parçam bugün biraz keyifliydi. Çok şükür.
Kendince sesler çıkarmaya başlayan can parçamı yavaşça kollarımın arasına aldım. Başımı boyun girintisine koyup derin derin kokladım. Kokusu cennet gibiydi. "Cennet kokulum benim. Ohhh mis oğlum. Annesinin yakışıklı oğlu." Deyip öpüp kokladım.
Emzirme koltuğuna geçip oğlumla oturdum. Elleri anında göğsümü bulunca kıkırdadım. "Az önce babanı doyurdum. Şimdi seni doyuralım küçük Anka." Sol göğsümü çıkarır çıkarmaz aç kurtlar gibi saldırdı göğsüme.
"Babasının oğlu ne olacak. İkinizde beni sömürmeyi çok seviyorsunuz." Deyip totosuna bir tane yapıştırdım. Göğsümü emen dudakları kıvrıldı. Aynı benim göz renginde olan gözleriyle alttan alttan baktı.
"Yaa yerim seni bakma böyle tatlı tatlı ısırırım totişini." Küçük elini dudaklarıma sürttü. Minik parmaklarından öptüm. Evlat bam başka bir şeydi. Karnımda bir mucize gibi büyümüştü. Şimdide her anına şahit olarak büyüyor. Kendi canından bir parçaydı onu dünyadaki bütün kötülüklerden korumak istiyordum.
"Allah’ım bana nasıl güzel mucizeler bahsetmiş binlerce kez şükür etsem az kalır. Bu görüntüye sahip olduğum için nasıl mutluyum bilemezsin." Konuşarak bize doğru gelen kocama gülümseyerek baktım.
Yani başımıza gelip önce benim başımın üstünden öptü. Ardında kucağımda göğsümü sömüren Poyraz Tura'nın başından öptü. "Hayatımın en değerlileri. Canım oğlum." Deyip geri çekildi. Babasını gören oğlum göğsümü bırakıp babasına kollarını uzattı.
Anka yüzündeki huzur dolu gülümsemeyle Poyraz Tura'yı kollarımdan alıp kucağına aldı. "Babam aslan oğlum. Sen babayı mı özledin." Deyip boynundan öptü. Göğsümü emzirme sütyenime koyup üzerimi düzelttim. Kollarımı bir birine dolayıp karşımdaki güzel manzaraya baktım.
Babasının kucağında gülücükler saçan oğlum odayı gülüşüyle dolduruyordu. "Annele bir olup benimi çekiştiriyorsunuz ha benim oğlum." Dedi yalandan çatan kaşlarına Poyraz Tura gülerek karşılık verdi. Oğlum yedi aylıktı. Ve ilk kelimesini çıkardı. "Ba..." dedi gözüm açık oğluma baktım.
"Zümrüt Poyraz Tura az önce ne dedi?" Benim gibi şaşkın olan kocam ve oğluma bakıyordu. "Ba..." dedi bir kez daha ve Anka Poyraz Tura'yı havaya kaldırıp yüzüne baktı. "Babam sen baba mı dedin?" Dedi gülerek kucağına alıp sıkıca sarıldı.
Oturduğum yerimden kalkıp onlara doğru ilerledim. Kocam ve oğluma sıkıca sarıldım. "Duydunmu Zümrüt'üm ilk kelimesi baba oldu." Deyip saçlarımdan öptü. Dolu dolu gözlerle Poyraz Tura'ya baktı. "Hain oğlum ilk senin adını söyledi. Dokuz ay karnında besle büyüt sonra doğur gece gündüz demeden göğsümü sömür sonra gel baba de." Dedim dudaklarımı bükerek oğlumuza baktım.
Anka az önce ki duygusal halinden çıkarak gür bir kahkaha attı. Sonra beni ve Poyraz Tura'yı kollarının arasına aldı. "Ölürüm size." Dedi. "Ölme bizimle yaşa." Dedim sıkıca sarıldım.
"Canım oğlum, canım karım." Deyince! "Ooo hemende ikinci plana atıldık." Yarı sitemle kocama baktım. "Seni ikinci plana attığım yok güzelim. Oğlumuzu mu kıskanıyorsun?" Adi herif benim lafımı bana iade etti ilk fırsatta.
"Kıskanırım tabi önce ben vardım. Poyraz bey sonradan geldi." Dedim beni göğsüne çekip alnıma bir öpücük kondurdu. "Sen benim her daim ilk önceliğimsin güzelim." Dedi. Mutlu bir aile tablosunun içindeydim. Benim evim benim ailemdi. Onları korumak için bütün ömrümce çabalayacağım.
******
Üzerimde siyah kargo pantolon ve siyah bir badi vardı. Ayaklarıma postallarımı geçirdim. Saçlarımı sıkı bir şekilde örmüştüm. Dudaklarımda savaş boyalarım kırmızı ruju sürmüştüm.
Anka ile birlikte ZÜMRÜDÜANKA'YA gelmiştik. Poyraz Tura'yı Hilal anneme teslim edip evden çıkmıştık. Uzun zamandan sonra sahaya ilk inişim olacaktı. İçimdeki o asi hırçın kadını özlemiştim.
Hamilelik ve doğum derken aradan bir buçuk yıl geçmişti. Genelde bana verilen görevler hep masa başıydı. Bu geceki operasyona zorda olsa Anka'yı ikna edip kendimi de dahil etmiştim.
Şimdi hepimiz toplantı odasında oturmuş bu akşamki görevi sonkez gözden geçiriyorduk. Kimler mi var? Anka hemen karşımda Sara ve Çınar onların yanında Mert, Göktan, Asil ve Serkan abi vardı.
Tura' Aslan ve Asel'in yokluğunda ekibe yenileri alınmıştı. Göktan ve Mert önceden de vardı. Ama ekibe Asil ve Serkan abi yeni katılmıştı. Gözlerim ister istemez Tura'yı arıyordu. İçime yine onun hüznü oturdu. Bir buçuk sene oldu aramızdan gideli. Çoğu zaman onu çok özlüyorum.
Serkan abi bizden beş yaş daha büyüktü. Oda eski komandolardan mış. Yaşı 33 olan Serkan abi Aslan gibi kalplı iri bir adamdı. Sert bir çehresi vardı. Keskin kahve gözleri insanları ürperten bir cinsten.
Asil benimle yaşıt 26 yaşında uzun ince bir vücudu, kavruk bir teni vardı. Saçları kısa gece mavisi rengiyle asi bir duruşa sahipti. Sol kaşında bir pirsingi ona yakışıyordu. Dudaklarında vişne çürüğü bir ruj, siyah gözlerine siyah makyajı ona gotik bir hava veriyordu.
Açıkta kalan kolunda bir gül dövmesi hemen altında Latince yazan bir yazı vardı. Ama ne yazdığını bilmiyordum.
Sara ve Çınar altı ay önce nişanlanmıştı. İki ay sonra yani 8 mayısta düğünleri vardı. Sara heyecanla o günü bekliyordu. Çınar ona çok iyi geliyordu. Bir bakışıyla eridiğine çoğu kez şahit oluyordum. İkisi de bir birine çok yakışıyordu.
Anka duvarda ki ekran başına geçti. Ekranda görünen görüntüye dikkatlice baktım. Bu akşam yabancı bir gemi ile kaçak silah taşındığını öğrendik. Bir aydır bu sevkiyat için tüm ekip çalışıyordu.
Bize çevik kuvvetlerde eşlik edecekti. Büyük bir operasyon olduğu için en ufak ayrıntıya kadar dikkat etmemiz gerekiyordu.
"Bizim ekip geminin arka tarifini kontrol edecek. Biz otaraftan sorumlu olacağız. Silahlar gemiden indirilip harekete geçildiği an devreye gireceğiz. Ben Serkan ve Zümrüt geminin sol arka tarafında olacağız. Asil ve Göktan kendinize iyi bir yer belirleyip saklanacaksınız.
Çınar,Sara ve Mert'te sağ tarafta konum alacak." Deyip son kez ekranda gösterdiği yerlerimizi hatırlattı. "Asil ve Göktan siz bizi koruyacaksınız keskin nişancılar olarak."
Hepimizin gözüne baktı. "Önceliğiniz kendi canınız olacak. Hiç birinize bir şey olmadan bitirelim bu görevi dikkatli olun." Dedi. Sırayla hepsi kalkıp dışarı çıktı. Odada ben ve Anka vardı. Ben yerimde oturmaya devam ederken Anka bir kaç adımda tam önümde durdu.
Sandalyemi geri çekip kalçasını masaya yasladı. Ben oturur pozisyonda karşısındaydım. Yüzünü eğip dudaklarıma kapandı. Tutku dolu bir öpüşmeye geçti. Sert şekilde dudaklarımı öpüp emdi, alt dudağıma dişlerini geçirince inledim.
Geri çekilip "saatlerdir yapmak istiyordum. "Aklımı alıyorsun Zümrüt hele kırmızı ruju sürünce benim devreler yanıyor." Konuşmama fırsat vermeden bir kez daha kapandı dudaklarıma. Ellerimi boşluktan çekip boynuna doladım. Kendime doğru çekip öpüşüne karşılık verdim.
Nefessiz kalana kadar ikimizde bir birimizin dudaklarında kaybolduk. Bizi ayıransa çalan telefonumdu. Anka geri çekilip masada duran telefonuma bakıp gülümsedi.
"Paşam arıyor." Dedi. Hilal annenin aradığını anladım. Telefonu görüntülü konuşmaydı. "Telefonu bana ver kocam dudaklarını sil. Her yerine kırmızı rujum bulaşmış." Deyip telefonu elinden aldım. "Şu rujun geçmeyenini alsana Zümrüt adam akıllı seni öpemiyorum." İsyan edip masada duran ıslak mendili ile dudaklarını silmeye başladı.
"Kalmamış ki ama sipariş verdim yakında gelir kocam." Cevabımı verip ekranda gülücük atan oğluma baktım. "Annem sen anneyi babayı mı özledin?" Telefonu Hilal annenin elinden almaya çalışıyordu. "Paşam dursana, nasılsınız kızım." Dedi Hilal anne. Oğlum tekrar telefona uzandı, kendince sesler çıkarmaya başladı.
"İyiyiz anne Poyraz Tura yormuyor seni değil mi huzursuzluk çıkarmıyor?" Telefonu elinden çekmeyi başaran oğlum ağzına alınca kamera ağzının içini göstermeye başladı.
"Ne yapıyorsun Paşam pis telefon ver onu bana?" Hilal anne ve oğlum telefon çekişmesi çok tatlıydı. Anka yanıma gelip kendini de kameraya yerleştirdi. Poyraz Tura kamerayı bu defa yüzüne yakın tutmaya başladı.
"Poyraz'ım canım oğlum." Dedi Anka. Hilal anne elinden telefonu zorda olsa almayı başardı. Geriye doğru çekip ikisi birlikte kameraya yerleşti. "İyi torunum çok şükür sesi soluğu çıkmadı bugün. Sütünü içti meyve püresi ve yoğurdunu yedirdim. Birazdan uyuturum. Uyumadan sizi arayayım dedim."
"Akıllı oğlum benim üzme baba anneyi tamam mı? Operasyon sonrası yanındayız inşallah." Dedim. "Burayı merak etmeyin. Sizde kendinize dikkat edin. Önce Allah'a sonra bir birinize emanetsiniz. Allah yardımcınız olsun çocuklarım." Dedi.
"Babam seni çok seviyorum. Anne kendinize dikkat edin. Çıkınca sana haber veririm. Bade nerde?" Diye sordu Anka.
"Hassân'la köşedeki kafeye gittiler birazdan gelirler oğlum." Dedi Hilal anne.
"Bu saatte ne işleri var dışarda ara hemen gelsin." Dedi kıskanç kocam. Saat altıydı henüz. "Rahat bıraksana kızı hem tek başına gitmemiş Hassân'la birlikte." Göz devirdi.
"Niye Hassân babamın mı oğlu?" Deyince ağzım açık ona baktım. "Kapat ağzını bakma bana öyle şaşkın şaşkın öperim sen-" lafını bölen Hilal anne.
"Öhöm öhöm aile var burda parmak kadar çocuğun yanında neler konuşuyorsun?" Dedi Hilal anne. "Senin yüzünden her defasında rezil oluyorum." Omzundan iterek kameradan çıkardım.
"Bakma sen oğlum babaya. Kusura bakma anne." Dedim.
"Sen niye diliyorsun kızım söyleyen benim aklı başında olmayan oğlum."
"Kim yüzünden acaba aklım başımda değil." Dedi arsızca. Bir süre daha oğlumla konuşup telefonu kapatmıştım.
*****
Gemiyi dikkatlice tırmanmaya başladım. Önden Serkan abi çıktı. Ardından ben hemen arkamda Anka vardı. Gemiye çıkınca kenara çekilip sırtımı bir konteynıra yasladım.
Anka, Serkan abinin önüne geçip beni arkasına aldı. Hemen arkamda Serkan abi yerini aldı. "Biz çıktık. Siz ne durumdasınız Çınar?" Diye sordu Anka. Hepimizin kulağında kulaklık vardı bir birimizi böylelikle duyabiliyorduk.
"Biz de tamamız." Dedi Çınar. Anka "Göktan ve Asil bizi görebiliyormusunuz?" Bu kez onlara sordu. "Sizi net görüyorum." Dedi Göktan. "Ben de Çınar gili net görüyorum." Yavaş adımlarla gemiye doğru ilerlemeye başladık.
Anka diğer kulaklığa dokundu. "Arka taraf tamam Kenan amirim." Dedi bizde o kulaklık olmadığı için ne dediğini duyamıyorduk. Anka dinledikten sonra "Tamam amirim." Deyip önden ilerlemeye devam etti.
"Şşşt asi kız." Diye seslendi Göktan asi dediği Asil'den başkası değildi. "Ne var." Diye tersledi en asi şekilde.
"Anka hemen önünüzdeki yeşil konteynerin önünde üç adam var. Gemide hareketlilik var." Dedi Göktan.
"Sesizce indir onları bir tekne yaklaşıyor gemiye teslimat başlayacak anlaşılan." Dedi Anka.
Saniyeler içinde üç adamda etkisiz hale geldi. Birlikte ön tarafa ilerledik. Anka ve Serkan abi etkisiz hale gelen adamları bir kenara çekti. Bende etrafa göz atıyordum ki yüzüme gelen yumruğu son anda fark edip başımı eğdim.
"Siktir." Dedim bana yumruk atmaya kalkan adamın karnına bir tekme savurdum. Ama bacağım adama değmeden ayak bileğinden tutup kendine doğru çekti. Sırtım sert bir şekilde zeminle buluşunca dudaklarımdan acı bir inleme koptu.
"Ahhh..." Dedim. Adam üzerimde doğru ilerleyip bir tekme atmaya kalkışınca pantolon cebimdeki bıçağı çıkarıp adamın tesislerine batırdım. Adamdan acı bir haykırış kopunca bir küfür savurdum.
Adamın çiğli yüzünde yerimiz belli olmuştu. Anka adamın alnına kurşunu sıktı. Ama geç kalmıştı. Benim yüzümden yerimiz açık olmuştu. Anla elimden tutup kaldırdı. "İyimisin?" Başımı evet anlamda salladım.
Birden her yerden silah sesleri yükselmeye başladı. Anka bana siper olup beni arkasına aldı. Köşedeki konteynerına doğru ilerletti kendiyle birlikte. Serkan abide bir başka konteynerın arkasına saklandı.
"Niye kendine dikkat etmiyorsun Zümrüt?" Diye gürledi yüzüme doğru. "Bağırma bana isteyerekmi adamla bire bir temas ettim. Nerden geldiğini anlamadım." Dedim.
Yüzlerimiz de kar maskesi olduğu için sadece gözlerini görebiliyordum.Derin derin nefes aldı. "Dikkat etmezsen kendine canını okurum." Deyip silahını kaldırıp karşı tarafı hedef aldı.
"Canımı oturmuş adama bak ya." Diye kendi kendime söylendim. "Konuşma içinden içinden."
"Bir daha bana bağırırsan kurşunu götünde bulursun kocam."
"Ağzını topla karıcım." Karşıdaki iki adama da kurşun sıktı. Sol tarafımdan sıkılan kurşunla Anka'yı kenara çektim.
"Sahip çık arkana o zaman."
"Sen varsın diye korumaya gerek var mı? " Bu adam bir gün elimde kalacaktı.
"Karı koca flört etmeyi bırakın yoksa ikinizde kurşunları yiyeceksiniz." Dedi Çınar. Arkamda bir adama Anka kurşun sıktı. Köşede bizi hedef alan adama bir kurşunda ben sıktım.
"Sana ne bizden sen karınla ilgilensene." Dedim. "Daha karısı olmadım güzelim." Dedi Sara gözlerimi devirdim. Anka önde ben arkasında ilerledim. "Pardon güzelim de bir imza dışında ne kaldı. Zaten aylardır karı koca hayatı yasamıyormusunuz." Dedim tüm çirkefliğimle.
"Ayıp oluyor ama Zümrüt."dedi Sara.
Bize doğru gelen adamları görünce bir küfür savurdum. Benimle birlikte Anka ve Serkan abide küfür savurup güvenli bir bölgeye geçmeye çalıştık. Giderek çoğalan adamlar üzerimize mermi yağdırmaya başladılar.
Biz sadece üç kişiydik onla ise en az elli kişiydi ve giderek çoğalıyorlardı. "Kenan amirim sizde durumlar nasıl?" Diye sordu Anka karşı tarafı dinledi. "Bizim olduğumuz tarafa acil destek lazım." Dedi bu kez.
Karşı tarafa silah sıkmaya devam ediyorduk. Onlarda karşılık veriyordu. Arkamdan seslenen adama bakma fırsatım olmadan güm diye bir ses duydum. Omzumun üzerinden baktım.
"Sağ ol Göktan." Dedim çünkü o adamı o vurmuştu. "Eyvallah." Dedi.
Çınar diye kulağımızda bağıran Sara olduğum yerde kalmama sebep oldu. Öyle bir bağırmıştı ki yeri inletti. "Sara ne oldu Çınar iyimi?" Diye sordum.
"Vu-vuruldu."Dedi ve içime dolan korkuyla hareket edemedim. Koluma değen sıcaklıkla ne olduğunu anlayamadım. Anka "Zümrüt." Diye bağırıp bana siper oldu. Elleri sırtım ve başımı korudu. Yere sert düşmemi engellemiş oldu.
Ama gözlerim karardı. Son duyduğum ses ise Anka'nın "Zümrüt." Haykırışıydı.
Eveeet bir bölümün daha sonuna geldik.
Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.
Hayırlı Ramazanlar.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.93k Okunma |
1.38k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |