41. Bölüm
BitterimKara RC / Zümrüdüanka / 31. Bölüm

31. Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

 

Merhabalar sevgili okurlarım.

 

Ramazan ayı boyunca iki haftada bir gelecek bölümler.

 

Okuyup oy ve yorum yapmayı unutmayın.

 

En az 30 oy ve yorum bekliyorum. Sınır hiç koymadım bu güne kadar bundan sonra ki bölümlerde Sınır olacak bilginize.

 

Hatalarım var ise affola.

 

Keyifli okumalar.

 

 

 

KIZ İSTEME

 

 

 

 

Duyduğum sesle gözlerimi açtım. Yataktan nasıl fırlayıp kalktığımı anlamadım. Annelik böyle bir şeymiş, derin uykunun içinde bile sesini duyduğun an onu hissedip kalkmak.

 

 

Oğlum ağlayarak gecenin bir vakti uyanmış ve benide peşinden uyandırmayı ihmal etmedi. Yanı başımdaki küçük beşiğine doğru ilerledim. Saçım başım dağılmış bir şekilde oğlumu beşiğinden alıp kucağıma aldım.

 

 

"Oğlum benim sen acıktın mi?" Başına bir öpücük kondurdum. Kendimle birlikte yatağa götürdüm. Sırtımı yatak başlığına yasladım. Askılı geceliğimden sol göğsümü çıkarıp açlıktan ağlayan oğlumun dudaklarına verdim. İştahla emmeye başlayan minik dudakları çok tatlı duruyordu.

 

 

Poyraz Tura'nın sesinden Anka da uyanmıştım. "Canımın içi acıkmış mı?" Uykulu sesi boğuk ve pütürlü çıkmıştı. "Kime çekti bilmiyorum. Tam bir obur doğurmuşum." Başını öpüp kokladım.

 

 

Uykulu sesiyle konuşan kocam pek sitem kardı. "Haklı eşek sıpası bulmuş süt gibi beyaz memeyi emiyor. Yetmiyor benim yerimede sömürüyor." Deyince kıkırdayıp omzuna bir tane vurdum.

 

 

"Düzgün konuş çocuğun yanında. Sen iyice azdın." Omzuna vurduğum elimi alıp dudaklarına götürdü. Her bir parmağımı bir bir öptü.

 

 

"Ne düzgün konuşu Zümrüt, şu bir ayda yedi yirmidört seni emip sömürüyor. Bütün mal varlığıma ortak olduğu yetmiyormuş gibi gözlerimin içine baka baka enerji kaynaklarımı emiyor." Sert bakışlarını kucağımda süt içen oğlumuzda gezdirdi.

 

 

Benimse ağzım açık azgın kocama bakıyorum. "Anka... Oğlumuzu kıskandığını düşünmek istemiyorum." Dedim. Ama kocam tamda söylediklerimi onaylar bir bakış attı.

 

 

"Güzelim nasıl kıskanmayayım aylardır hasretim sana ve oğlumuz olacak sıpa seni sömürüp duruyor bana sadece bakmak düşüyor." Deyince başımı iki yana salladım gülerek.

 

Poyraz Tura babasına sanki inat eder gibi önce göğsümü bıraktı. Etrafına bir bakış atıp tekrar göğüs ucumu bal dudaklarının arasına aldı. "Bak resmen beni çıldırtmak için yapmıyorsa bende bir set bilmiyorum."

 

 

"Abartma koçak el kadar çocuk, sana ne zoru olsun." Omzuma bir öpücük bıraktı. Elini yavaşça karnıma doğru götürüp okşamaya başladı. "Zümrüt kurudum kızım hasretinden benimki de can. Bana bu zulüm niye?" Eli biraz daha aşağıya kaydı kasıklarımın üzerinde durdu. Boynumun nergis cicegi dövmesinden öptü.

 

 

Eli hareket edip kasıklarımın üzerinde Kadınĺığıma götürüp üzerimdeki şortun üstünde okşamaya başladı. Dudakları boynumu talan ederken elleri tüm marifetleri ile Kadınĺığımı istisla ediyor. İçimdeki sehvet duygularını uyandırıyordu.

 

"Anka!" Diye dudaklarımdan adını inledim. Dudakları boynumdan sol göğsümün üstüne doğru indi. Kalbimin üstünden derin bir nefes alıp uzun bir öpücük bıraktı. Diğer eli durmaksızın hassas bölgemi okşamaya devam etti.

 

 

Kucağımda oğlum göğsümü emerken kocamın bana bu yaptığı tam bir adilik. Başını göğsümden kaldırıp gözlerimin içine baktı. Ela gözleri renginin en koyu halini almıştı. "Zümrüt çok özledim kızım. Ne zaman bitiyor bu kırk canıma tak etti artık."

 

 

Köpek yavrusu gibi gözlerimin içine masum ve istekle bakıyordu. Doğum sonrası temizlenmem bir hafta olmuştu. Ama Hilal anne kırk günü bitirmeden izin verme demişti. Hem sağlık açısından, hemde biraz daha oğlunun sabırla beklemesini istemişti.

 

 

Ama şimdi karşımda masum çocuk gibi melül melül bana bakması hiç yardımcı olmuyordu. Uzanıp çene çukurundan öptüm. "Bir hafta daha sabret kocam, bende seni çok özledim." Deyince bakışlarındaki hayal kırıklığı ile benden uzaklaştı.

 

 

"Yok bir daha çocuk yaparsam ne olayım. Bune ya asker gibi şafak sayar oldum. Bütün nimetlerime çöktü. Koynumdaki karıma hasret kalıyorum." Deyip kucağımda ki oğluma ters bir bakış atıp, sırtını bize dönerek yatağa uzandı.

 

 

Şaka gibi ama çocuk gibi küsüp arkasını dönen kocama baktım. "Kocam... ciddi ciddi küstün mü? " cevap vermedi. Başımı eğip yüzüne bakmaya çalıştım. Gözlerini kapatmıştı. Bu haline gülmeden edemedim. Çıplak omzuna bir öpücük bıraktım.

 

 

"Seni çok seviyoruz kocam." Dedim karnı doyan oğlum gözlerini fıldır fıldır etrafı dolaşıyordu. Geceligimin önünü kapattım. Oğlumun boynuna sokuldum. Mis gibi bir kokusu vardı. Cennet dedikleri yer oğlumun boyun girinsiydi.

 

 

"Anasının kuzusu oh missss..." öptüm. "Baban bize küsmüş, sence gönlünü nasıl alabiliriz?" Dedim yüz üstü yatan kocam kollarını yastığının altına koymuştu. Geniş sırtı bize merhaba diyordu.

 

 

Poyraz Tura'yı dikkatlice babasının geniş sırtına yüz üstü yatırdım. Geri çekilip muhteşem görüntüye baktım. Telefonu komidinin üzerinden alıp bu güzel anı telefon kamerasına çektim.

 

 

Yatak üstünden ayağa kalktım. Kamerayı yüksekten tutup bir kaç poz çekip oturdum. "Güzelim yine ne halt yiyorsun?" Dedi. Oğlum babasının sırtında parmaklarını gezdiriyordu. "Baktık kocam bize küsmüş gönlünü alalım dedik." Bende uzanıp açıkta kalan ensesinden öptüm.

 

 

Başımı hafif eğip yüzüne baktım. Dudakları kıvrılmış gülüyordu. Sol omzunu önce ısırıp sonra öptüm."Delisin kızım." Sağ omzunu da ısırıp öptüm."Deliysem senin delinim yetmez mi?" Oğlumun başının olduğu sırtına da bir öpücük. Bıraktım. Oğlumun ve kocamın keyfi yerindeydi.

 

 

"Ölürüm size."

 

"Ölme bizimle yaşa."

 

Poyraz Tura'yı da öpüp kokladım. Kucağıma alınca Anka sırt üstü uzandı. Poyraz Tura'yı benden alıp göğsüne yatırdı.

 

 

Başına bir öpücük kondurdu. "Oğlum kıymetlimin kıymetlisi." Kolunu açıp benide göğsüne çekti. "Huzurum, canlarım, canımdan canlarım. Sizi bana verene kurban olayım." Sıkıca çekti göğsüne saçlarımdan öptü. Sol göğsünde ben sağ göğsünde Oğlum yatıyordu.

 

 

İşte buydu huzur, aile, sevgi, bağ... Başımı kaldırıp Anka kuşu dövmesinden öptüm."şükür sebebim, hayatıma anlam katan yegane varlığım. Çok seviyorum sizi." Oğlumun pamuk gibi yanağından öptüm.

 

 

Belimi sıkıca saran kollara yuvama daha çok sarılıp sokuldum sinesine.

 

 

 

*******

 

 

Evin içinde hummalı bir çalışma vardı. Akşam Sara'nın istemesi vardı. Ve bizim evde olacaktı. Sabah Anka ve Hassân'ı eksik olan eşyaları almaları için alışverişe göndermişti Hilal anne.

 

 

Erken saatte kapımız çalınca uykulu gözlerle açmıştım. Hilal anne , Sara, Bade ve Hassân kapının önünde duruyordu. "Günaydın kızım erken geldik ama akşama ancak biter hazırlıklar." Deyip içeri girmişlerdi.

 

 

Anka söylene söylene gitmişti el mecbur.

 

Ben bir şeye dokunmuyor oğlumla onların bu telaşını izliyorduk. En keyifli yani buydu. "Anne yeter ya daha kaç çeşit yapmayı düşünüyorsun?" Diye artık feryat etti Bade.

 

 

Hilal anne masada dizili olan yemeklere pastalara baktı. Düşündü sonra "Az görünüyor bir iki çeşit daha yapalım. Her gün kız vermiyorum." Dedi. "Anne bence de yeter masaya koyacak yer yok artık." Diyen ben oldum.

 

 

Masada ne mi vardı?

 

 

Zeytin yağlı sarma,cevizli içli köfte, mantı, peynirli,patatesli,ıspanaklı börek, tuzlu ve tatlı kurabiyeler, kap kekler, çikolatalı meyveler, salata çeşitleri ve daha onlarcası...

 

 

"Ya az olursa, yetmezse." Deyince Sara "Hilal teyze bu yaptıkların bile çok. Beni mahçup ediyorsun. Bu kadarını beklemiyordum bile sana çok teşekkür ederim. Bana bir anne şefkati ile yaklaştın Bade ve Zümrüt'ten ayrı koymadın. Hakkımı ödeyemem, olmayan ailem oldunuz."

 

 

Gözleri dolu dolu Hilal anneme baktı. Biz kimsesizler aile şefkati gördüğümüz yerde o bağa sıkıca tutunuyoruz. Sara,ben ve Tura bir birimize aile olmuştuk. Ama artık koca bir ailem var. Tek eksik yanımız Tura.

 

 

Onun yokluğunu gün geçtikçe daha çok özler oluyorum. Oğlumun onun yanında büyümesini dayı diye seslenip onunla oynamasını çok isterdim. Bu hayallerim hep eksik olarak kalacak. Başımı gökyüzüne kaldırdım. "Çok özledim abi." Gözlerimden bir damla yaş aktı.

 

 

Kimse görmeden hızlıca elimin tersi ile sildim. "O nasıl söz Sara sende benim diğer bir kızımsın. Şimdi belki başka bir eve yuva olmaya gidiyorsun ama bilki burası da ben de hep yanındayız. Canın sıkıldığında yada bir şeye ihtiyacın olduğunda Hilal anne de yanında biterim." Deyip ağlayan Sara'yı kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı.

 

 

 

"Teşekkür ederim Hilal anne bana bu yaşımdan sonra nasıl bir anne şefkatinin ve sevgisini öğrettin. Sende Çınar'ın annesi de bana kızınız gibi şefkatle yaklaştınız. Iyiki sizinle karşılaştım. İyiki varsın Hilal anne."

 

 

Ben ve Bade dolu gözlerle onları izliyorduk. "Eeee hadi yeter bu kadar duygusallık. Bir kaç saate isteme var biz hala hazırlanmadık. Sulu gözlülüğü bırakıp hazırlanmaya gidiyoruz." Deyip Sara'nın kolundan çekiştirerek misafir yatak odasına götürdü Bade.

 

 

Hilal anne ile mutfakta yalnız kaldık. Poyraz Tura pusette uyuyordu. Hilal annenin yanına gittim. Bir şey demeden sıkıca sarıldım. Anında sarılmama karşılık verdi."anne çok teşekkür ederim. Yanımda yanımızda olduğun için seni çok seviyorum." Dedim.

 

 

"Kızım güzel gelinim bende seni çok seviyorum. Aileme neşe huzur getirdin. Oğlumun yüzünü güldürdün yüreğini ısıttın. Ben teşekkür ederim." Saçlarımı okşadı. Anne gibi kokuyordu. Şefkati ve sevgisi o kadar güzeldi ki insan hep onun tarafından sevilmek isterdi.

 

 

 

******

 

 

 

Sara ile kapının önünde durmuş onun bu tatlı heyecanını paylaşıyordum. Hemen yanımda Anka ,Bade ve Hilal anne vardı. Hassân ve Alphan baba oğlum Poyraz Tura ile içerde oynuyordu.

 

 

Üzerimizi giyinmiş bir şekilde misafirlerimizi bekliyorduk. Sevgili arkadaşım heyecandan her an yere yığıla bilirdi. Baştan aşağı onu süzdüm. Çok güzel görünüyordu Çınar onu böyle görünce bayıla bilir bebek tenine gözlerinin renginde mavi ince askılı dizinin üstünde biten vücudunun hatlarını ortaya çıkaran bir elbise vardı.

 

 

Sarı saçlarını su dalgası yapmış gözlerini ön plana çıkaran bir göz makyajı yapmış dudaklarına toprak renginde bir ruj sürmüştü. Boynunda su damlası olan bir kolye ve küpeler vardı. Ayağında ince topuklu taşlarla süslenmiş açık bir ayakkabı vardı.

 

 

Gözlerinin içi ışıl ışıl parlıyordu. Ben daha tam doğum kilolarını vermediğim için siyah tül detaylı kısa bir elbise giyinmiştim. Saçlarımı açık bırakmış doğal bir şekil vermiştim. Bade üzerinde çiçek desenli beyaz bir elbise vardı. Oda kahve saçlarını benim gibi açık ve doğal bir görünüm vermişti.

 

 

Hemen yanı başımda duran kocam üzerine siyah bir gömlek ve kumaş pantolon giyinmişti. Ona baktığımı görünce dudaklarına çapkın bir gülümseme yerleştirdi. Gülüşüne öldüğüm.

 

 

"Çok güzel olmuş sun. Aklımı gün geçtikçe daha çok alıyorsun bunu nasıl başarıyor beni bu hale sokuyorsun bilmiyorum ama bundan da şikayetçi değilim."

 

 

Şakağımdan öptü. Eridim. Elimi beline dolayıp ona yaklaştım. "Kendinin hiç farkında değilsin galiba kocam. Sana her baktığımda eriyorum. Kokunla nefes alıyorum." Uzanıp boynuna bir öpücük bıraktım.

 

 

Gözlerinin içi güldü. Aşkla yüzümün her bir detayına baktı ezberledi. "Kaşına gözüne kurban olduğum." Dedi bizim bu halimizi bölense çalan kapı oldu.

 

 

Sara heyecanla kapıyı açtı. İçeri önce yaşlı bir adam ve kadın girdi. Bunlar Çınar'ın aile büyükleriydi galiba. Sara onlara "Hoş geldiniz." Deyip bize doğru ilerlediler. Ellerinden öpüp içeri salona doğru geçtiler. Ardından annesi babası ve Çınar'ın erkek kardeşi girdi. Çınar'ın kardeşinin elindeki çikolata sepetini bana uzattı. Onlarlada selamlaşıp içeri gönderdik.

 

 

Elinde kocama bir demet gülle içeri girip Sara'ya büyülenmiş bir gözle uzattı. Yanaklarından öptü. Arkadan gelen tanımadığım bir gencin uzattığı gülleri aldı. "Çiçekler kadar güzel Hilal anneme." Deyip Hilal anneme uzattı. Memnuniyetle karşılık verdi Hilal anne. "Teşekkür ederim Çınar oğlum." Dedi.

 

 

Bir demet te bana uzattı. Bu ince düşüncesi çok hoşuma gitti. "Taze annemize." Deyip göz kırptı. "Çok incesin." Son buketi de Bade'ye uzattı. "Bunlarda senin prenses." Yüzünde gülücüklerle çiçeği aldı. "Abimden sonra üçüncü aşkımı da bu gece kaybetmiş oldum." Dedi yaramaz bakışlarla.

 

 

"Gönlümüzü feth eden sarışın var güzelim." Dedi Çınar Sara'nın yanakları al al oldu.

 

 

Kapıda daha fazla oyalanmadan hepimiz içeri geçtik.

 

*****

 

 

"Sara abla tuzu bol koy." Diye başımızda duran Bade'ye gülerek bakıyordum. "Yok ya ben tuz katmayacağım bal olsun." Nişanlısının kıyamayan Sara ile Bade bir türlü anlaşamıyordu.

 

 

"Hadi ya kahveler soğuyacak. İçine tuz mu bal mı katıyorsunuz yeter." Dedim yarım saattir tuz bal kavgası yapıyorlar mutfakta. Sonunda kazanan Bade oldu. Çınar'ın fincanına bir tatlı kaşığı tuzu doldurdu.

 

 

"Bade evlenmeden nişanlımı öldürmek mi niyetindesin." Haklı bir isyanla "Hiç bir şey olmaz ona hem kolay mı bizden kız almak." Deyip kahveyi Sara'nın eline tutuşturdu. Oflaya oflaya içeri girdi Sara. Peşinden ben ve Bade girdik.

 

 

 

Önce aile büyüklerine ikram etti. Daha sonra Çınar'ın kahvesini önüne bıraktı. Çınar'ın dedesi olduğunu öğrendiğimiz Yusuf dede söze girdi. "Biliyorsunuz ki bu akşam hayırlı bir iş için buraya geldik. Gençler bir birini görüp beğenmiş. Bir birinin yüreğine dokunmuşlar. bizimde bu iki güzel geçin yuvasını kurmaya ön ayak olmamız gerekiyor." Dedi. Alphan baba ve Hilal anneden isteyecekleri için onlara bakarak konuştu. Yusuf dede.

 

 

"Allah'ın izniyle peygamberin kavliyle kızınız Sara'yı torunum Çınar'a eş olmasını isterim. İzniniz olursa torunumun sevdiğini almaya geldik." Dedi çok güzel bir konuşma yaparak istemişti. Sara'nın adına çok mutluyum. Çünkü çok güzel bir adama ve ailesine gelin olarak gidiyordu.

 

 

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Sara'ya baktım oda benim gibi ağlıyordu. Anka elimi sıkıca tuttu bana olan desteğini esirgemeden. Çınar'da Sara'nın elini tutmuştu sıkıca.

 

 

Alphan baba önce bana sonra Sara'ya baktı. Sonra Yusuf dedeye baktı. "Benim hiç çocuğum olmadı. Evlenmedim. Askerdim benim sevdam toprağım vatanım. Binlerce delikanlı yetişti elimde. Bir gün yetimhanede yetiştirilen çocukları görmeye gittim. O gün üç çoğu alıp himayemin altında büyüttüm. Üç pırlanta gibi çocuk benim degerlilerim oldu.

 

 

 

Onlar bana evlat ben onlara baba oldum. Ne kadar oldum buda tartışılır, Tura'yı oğlumu kaybettim. Şimdi sadece iki kızım var ömrümün yettiği kadar onların arkasındayım. Zümrüt'üm kendine güzel bir aile kurdu. Çok şükür onların güzel anlarını gördüm. Şimdi diğer kızım Sara oda kendi yuvasını kurmak peşinde.

 

 

Çınar oğlumu tanırım severim. Yiğitler merttir Anka'dan ayrı koymam. Kızımla yürekleri bir birine denk düşmüş sevmiş sevdalanmışlar. Eğer onun da izni var ise benimde bu evliliğe iznim vardır." Deyip bakışlarını Sara'ya çevirdi. Dudaklarımdan bir hıçkırık koptu.

 

 

O sıra evin kapı zili çaldı. "Ben açarım." Diye koşarak kapıyı açmaya gitti Bade. Hepimiz merakla içeri girecek kişiye baktık. Bir kaç saniye sonra salonun kapısında gördüğüm kişilerle daha çok ağlamaya başladım.

 

 

"Hepinize hayırlı akşamlar biraz geçtik. Ama kardeşimin bu mutlu gününde yanında olmak istedim. Kusura bakmayınız." Dedi Aslan. Yerimden kalkıp boynuna atladım. "Hoş geldin." Dedim ağlayarak.

 

 

"Sen doğurmadın mı? Geçmedi mi ağlak hormonların?" Deyince güldüm. Ondan uzaklaşarak "hiç haber vermedin geleceğini?" Dedim. "O zaman sürpriz olmazdı. Hoş buldum. " Bir gözünü kırptı. Diğerlerine doğru ilerledi. Onlarlada selamlaştı. Asel ilerde kucaklaştım. "Çok güzel bir sürpriz oldu. Hoş geldin." Dedim.

 

 

"Hoş bulduk Zümrüt sana ve Çınar'a sürpriz yapmak istedik." Geri çekildi. Asel'de odadakilerle selamlaşıp Aslan'la yanımıza oturdular. "Şu küçük Anka'yı ver bakayım dayısına."Deyince aklıma Tura gelince gözlerim yeniden doldu.

 

 

Poyraz Tura'yı Aslan'ın kucağına bıraktım. "Küçük Kılıç aynı babası daha şimdiden kasları çatık." Deyince güldüm. "Babasının bir kopyasını yapmışım."

 

"Huyu benzemesin."

 

"Ne var lan huyumda?"

 

"Daha ne olsun. Asabi,yedi yirmi dört kaşları çatık huysuzun tekisin."

 

"Deme öyle Aslan ben en çok o huylarını seviyorum." Dehşete düşmüş gibi bana baktı.

 

 

"Seni de kendine benzetmiş bu ayarsız huysuz." Belimden tutup kollarına çekti Anka saçlarımdan öptü.

 

"Bende seni çok seviyorum güzelim."

 

Biz kendi aramızda muhabbete dalınca isteme olayını unuttuk. Alphan baba seslice boğazını temizledi. Dikkatleri üzerine çekti. "Aslan gelince konuşmamız yarım kaldı."

 

 

Sara'ya döndü "kızım iznin var mı?" Diye sordu. Sara önce Çınar'a sonra bana baktı. Ona sessizce gözlerimi ikidefa yumup açtım. Bu bir onaylamaydı. Sara benden sonra Alphan babaya baktı. "Senin de iznin varsa benimde var baba." Dedi. Alphan baba "O zaman hayırlı uğurlu olsun." Dedi.

 

 

Çınar önündeki soğumuş tuzlu kahveyi bir yudumda içti. Bir kez öksürüp suyu kafasına dikti. "Sen bir tuzlu kahvemi içmedin." Dedim yani başımdaki kocama.

 

"Senin elinden değil tuzlu kahve zehir olsa içerim. Ömrümün sonuna kadar yolunda bir virane olurum." Saçlarımdan öptü.

 

 

Kalbim eridi gitti. Çınar cebinden bir küçük yıldız çikolata ve gül çıkarıp kahve tepsisine bıraktı. Daha sonra her kes ayağa kalkıp yüzükleri takmak için durduk.

 

 

Yüzükleri Çınar'ın babası tadacaktı. İstemeyi dedesi yapınca yüzük işini oğluna bıraktı. Hilal anne 'ben kocamı erken kaybettim.' Dedi kabul etmedi takma işini Alphan babada 'ben evli değilim zaten takmam' Deyince Çınar'ın babası yüzükleri taktı.

 

 

"Bu yüzükler gibi kalbinizde bir birine bağlansın. Bir birinizecsaygida kusur etmeyin, sevin, sevilin Allah tamamını erdirsin. Hayırlı uğurlu olsun." Makası alıp kesti.

 

 

Çınar önce dedesini Sara'da Alphan babanın elini öptü. Sırayla büyüklerin ellerini örtüler. Sara karşımda durunca dolu gözlerle ona baktım. Onu kendime doğru çekip sıkıca sarıldım.

 

 

"Sara'm mutlu ol. Yüzün hep gülsün, göz yaşların mutluluktan aksın. Seni çok seviyorum sarışınım." Deyince ikimizin de aklına Tura geldi. Çünkü Sara'yı sarışın diye severdi.

 

 

"Onun yokluğu çoğu zaman koyuyor Zümrüt. Bu mutlu anlarımızda bizi görüp mutlu olmasını çok isterdim. Çok özlüyorum." Dedi saçlarına bir öpücük kondurdum. Geri çekilip yüzünü avucumun içine aldım.

 

 

"Biz onu görmesek bile o bizi görüyor. Mutluluğumuzla mutlu oluyor. Onun için şimdi sil göz yaşlarını bugün ağlaman değil mutlu olman gerekiyor." Yanaklarından öptüm. Çınar geldi yanımıza "ömrüm iyimisin?" Sara'ya bakarak. "İyiyim elimi yüzümü yıkayıp geliyorum." Deyip yanımızdan uzaklaştı.

 

 

Çınar'a döndüm. "Tebrik ederim. İkiniz adına da çok mutluyum." Kahve gözlerinin içi ışıl ışıl parlıyor dudakları mutluluktan kapanmıyordu. "Teşekkür ederim Zümrüt." Dedi onunla da sarılıp ayrıldım.

 

 

"Çınar Sara'yı üzme o çok acı çekti. Anlatmıştır sana yinede söylemek istedim. Kırıp üzme Onun naif güzel bir kalbi var. Kalbini sev onun bu saatten sonra ailesi sensin. Koruyup kolla yaşam dayanağı ol." Dedim.

 

 

"Merak etme bana emanet sarışını canımdan çok seviyorum." Dedi ve yanımdan uzaklaşarak Sara'nın yanına çıktı.

 

 

Olduğum yerde odadaki mutlu yüzleri izledim. Alphan baba,Yusuf dede ve Çınar'ın babası Haldun amca koyu bir muhabbete girmiş bir köşede konuşuyorlardı. Diğer köşede Hilal anne ve Çınar'ın annesi Nilgün ve nenesi sohbet ediyordu.

 

 

Bade,Hassân ve Çınar'ın kardeşi Toprak bir köşede konuşuyordu.

 

 

Asel ve Aslan oğlumun başında durmuş onunla ilgileniyorlardı. Belime dolanan elle daldığım görüntülerden sıyrıldım. "Zümrüt'üm ne düşünüyorsun dalıp gitmişsin." Çıplak boynumdan öptü. Sırtımı göğüs kafesine yasladım.

 

 

"Karşımdaki mutluluğu izliyorum. Şimdi burda olamayanları düşünüyorum. Eksik olmamıza rağmen yine hep beraberiz. Yerleri çok belli olmasına rağmen sanki yanımdalarmış gibi hissediyorum." Dedim.

 

 

Kollarını belimden ön tarafa karnıma doru bir birine doladı. "Emin bütün güzel anlarında uzaktan seni izlediler. Yanında olduğunu hissettirdiler. Kayıplarımızı geri getiremem belki ama onlar için yaşamaya devam edebiliriz canımın içi."

 

 

Boynumdaki nergis dövmemden öptü. "Seninle bütün güzellikleri yaşamak istiyorum. Oğlumla gelecekteki çocuklarımızla yaşamak istiyorum." Karnımın üzerindeki ellerinin üzerine elimi koydum.

 

 

"Bu ellerin beni bırakmadığı sürece göğsün evim yuvam oğlum mucizem dir." Başımı çevirip yanağından öptüm.

 

 

"Bu arada hani bir daha çocuk yapmayacaktın?"Dedim. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Senin gibi güzel bir kızım olmasını ne çok istediğimi biliyorsun. Eve kötü yanları yok diyemem. Seni bir süre benden uzaklaştırıyorlar bu hoşuma gitmesede bir kız çocuğu için buna da katlanırım." Deyip dudağımın kenarından öptü.

 

 

"Himmm oğlumun papucu şimdiden dama atıldı. Kendimi saymıyorum bile."

 

"Senin pabucun asla dama atılmaz. Her şeyden her kesten önce sen."

 

"Çok seviyorum seni kocam."

 

"Benden çok mu?"

 

 

 

 

 

Evet bir bölümün daha sonuna geldik.

 

 

İki hafta sonra yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

 

 

Hayırlı ramazanlar❤️

Bölüm : 02.03.2025 17:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...