40. Bölüm
BitterimKara RC / Zümrüdüanka / 30.Bölüm

30.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar sevgili okurlarım.

Yeni bölümle geldim.

Okuyup yorumlarda buluşalım.

Hatalarım var ise af ola.

Keyifli okumalar ❤️🌹

Yeni bölüm için en az 20 oy ve yorum bekliyorum canlarım.

 

 

KILIÇ AİLESİ

 

 

Hayat mucizelerle dolu. Gerçekten mucizelere inanan insan en güzel mucizeyi bulur.

 

Benim mucizem ilk kocamdı. Anne ve babamdan sonra canıma can olan diğer yarım. Şimdi ise bir hastahane odasında bana ve kocama ait bir mucizenin dünyaya doğuşuydu.

 

Doğum sancım başladığı an kocamla birlikte hastahaneye nasıl geldim bilmiyorum. Ard arda vuran şiddetli sancılarım benim çığlıklarım arabayı doldururken Anka "Güzelim derin derin nefes al. Az kaldı varmak üzereyim." Demesine bile fırsat veremiyordum.

 

"Anka şu arabayı hızlı sür yoksa arabada doğuracağım. Ahhhh..." Diye bağırdım. "Zümrüt iyimisin canımın içi biraz daha dayan." Sesi heyecan ve endişeden dolayı titriyordu.

 

"Ahhhh." Diye dişlerimi sıktım. Ön koltuğun derisini sıkıca tuttum. Tırnaklarımı geçirdim. Kasıklarımda ki sancılar katlanılamayacak kadar acı veriyordu. Oğlum doğar ken canımı çok yakıyordu. Ama bir yandan da çok mutlu ve heyecanlıyım.

 

Oğlum doğacak benim canımdan can doğacak. Kokusunu ciğerlerime çekeceğim, minik parmakları ve ayaklarına dokunacağım. İşte bunun bütün bu acılara dayanma gücü veriyordu.

 

Ara acil kapısının önünde durunca vardığımızı anladım. Anka hızlıca arabadan inip benim kapımı açtı. Dikkatli bir şekilde kucağına alıp acil kapısından içeri girdi.

 

"Geldim güzelim biraz sonra oğlumuzu sağlıkla kucağımıza alacağız." Saçlarıma nefesini vererek derin bir şekilde öpüp sedyeye bıraktı. "Doktorumuz Derya hanım ona haber verin. Doğumu Derya hanım gerçekleştirecek. " baş ucumda duran hemşirelere bilgi veriyordu.

 

"Anka beni yalnız bırakma. Hilal anneye haber ver. Oda gelsin." Dedim elimi avuçları arasına aldı. "Burdayım güzelim, yanındayım. Seni çok seviyorum Zümrüt'üm Zümrüt gözlüm." Avucunda olan elime üst üste öpücükler bıraktı.

 

 

Hemşire önce karnıma monitörü bağladı. Oğlumun kalp atışları ve sancı sıklıklarını takip etmeye başladı. Alttan muayene edince doktor Derya hanım gelince doğum haneye alacaklarını söylediler. Yeterli bir açılma olduğu için doğum her an başlayabilir deyip odadan çıkmıştı.

 

Anka'nın ellerine vuran her şiddetli sancıyla tırnaklarımı geçiriyordum. Dişlerimi sıkıyor arada bağırıyordum. Sancılar giderek saniyelerde vurmaya başladı. "An-Anka dayanamıyorum. Ahhhh..." Diye bağırdım.

 

Gözlerimden akın eden yaşları her defasında öperek siliyordu. "Güzel karım, Zümrüt'üm şuan acını senden söküp almak için neler vermezdim. Biraz daha dayan güzelim. Derin derin nefes al ver. Hadi bebeğim." Alnıma bir öpücük bıraktı. Yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Odanın kapısı açılınca Hilal anne Bade ve Hassân odaya girdi. "Kızım canım kızım. Güzel yavrum." Anne şefkati ile geldi yani başıma. Başıma bir öpücük bıraktı. "A-anne..." Devamını getiremedim. Dudaklarımdan bir çığlık koptu. "Ahhhhh... nerde kaldı bu doktor?"

 

Göz yaşlarım acımla birlikte sicim sicim aktı. "Zümrüt güzel kızım dayan güzel kızım. Birazdan oğlunu kucağına alınca bütün bu acını unutacaksın." O sırada doktor Derya içeri girdi.

 

"Merhabalar Zümrüt doğum başlamış." Karnıma bağlı olan NST monitörün başına geçip kasılmalarımı kontrol etti. Anka ve diğerlerine bakıp "kontrol edeceğim sizi dışarı alabilirmiyim." Deyince Hilal anne Anka, Bade ve Hassân dışarı çıktılar.

 

Derya hanım bacaklarımın üstündeki örtüyü kaldırıp kontrol etti. "Güzel seni doğuma alabiliriz Zümrüt. Yeteri kadar açılma olmuş ve suyun akmaya başlamış. Bebek kendini kanala bırakmış." Üstümdeki örtüyü düzeltti.

 

Açıdan artık konuşamaz hale gelmiştim Derya hanım çıkıp hemşirelere haber verdi. Bir kaç dakika sonra doģumhane de bulmuştum kendimi. Anka benimle birlikte doğuma girmek istemişti. Ben istemediğimi söyleyince "Oğlum ilk doğduğu anı görmek istiyorum. Senin ellerini tutmak yanında olmak istiyorum." Dediğinde bu isteğine sessiz kalmıştım.

 

"Hadi Zümrüt ıkın derin nefes al." Dedi Derya hanım dediğini yaparak ıkınmaya başladım. "Ahhhh..." deyip ıkındım ama oğlum gelmiyordu.

 

"Ankaaaa canım çok acıyor." Ellerini tutan ellerim nasıl bir şiddetle tuttuysam tırnaklarımın arasında derisi kalmıştı. "Güzelim biliyorum hadi bir kez daha ıkın yanındayım." Saçlarımı öptü.

 

Şu içinde kalmıştım ıkınmaktan. "Bir daha hele bana yaklaş bir hamile kalayım bak ben sana neler yapıyo-" kelimemi bitiremeden "bir kez daha Zümrüt bebeğinin başı göründü. Ikınmayı bırakma.

 

Islak yüzüme elleriyle dokundu kocam. "Oğlumuzu bir doğur, bak bir kaç ay sonra sen gelirsin kapıma Hadi yapalım diye." Dedi adi kocam. "Yok daha sana çocuk ahhhh..." deyip sonkez derin bir nefes alıp büyük bir çığlıkla ıkındım. Ikınmam ile rahat bir nefes aldım.

 

Doğumhane odasını oğlumun ilk ağlayış sesi doldurdu. Duyduğum sesle göz yaşlarım akın etti. "Oğlum!" Dedim fısıltıyla Anka'ya baktım, benim gibi oda mutluluk göz yaşı döküyordu. "Zümrüt oğlumuz çok güzel." Derya hanım oğlumu alıp yani başıma getirdi. "Tebrik ederim bir oğlunuz oldu." Göğsümün üzerine koydu.

 

Burnuma dolayan kokusu ile hıçkırarak ağlamaya başladım. Anka önce benim alnıma dudaklarını bastırdı. "Çok teşekkür ederim. Beni baba yaptığın için. Senden bir parçam olduğu için çok teşekkür ederim şükürler olsun sizi bana verene, kurban olurum sizi yaratana" Göğüs kafesimde olan küçük oğlumuzu öptü.

 

"Poyraz Tura Kılıç hoşgeldin Oğlum." Minicik olan oğlumuza bakıp gülüyor hem ağlıyorduk. "Hoş geldin küçük mucizem, küçük bebeğim." Hemşire oglumuzu alıp giydirmeye başladı. Önce kilosuna ve boyuna baktı. Üç kilo altıyüz gr doğmuş 55 cm boyu vardı. Küçük mucizemin.

"Seni ve oğlumuzu çok seviyorum. Bana bugün dünyanın en güzel duygusunu yaşattın. Ölürüm sana varlığına şükürler olsun. Bu can kurban olsun size." Dudaklarıma aklımı başımdan alan bir öpücük bıraktı.

 

"Seni çok seviyorum. Anka'm can eşim, oğlumun babası hayatımın anlamı, Ölme bizimle yaşa." Dedim.

 

 

******

 

 

Gözlerim sol göğsümü iştahla emen minik oğlumdaydı. Göğüs ucumu ilk o minik dudaklarına hapsettiğinde bütün vücudum titredi. İçim tarif edemeyeceğim duygularla dolup taştı. Minik ağzıyla şapırdatarak sütünü içiyordu. Bende ona hayranlıkla bakıyordum. Oğlum aynı babası gibi babasını minyatürünü doğurmuşum gibi. Tek farkı gözleri benimki gibi yeşil ve fındık gibi minik bir burnu vardı. Saçı, kaşı, kirpikleri, dudakları babasının aynısı olan çene çukuru, kavruk esmer teni aynı babasıydı.

 

"Yaa halasının minik tavşanı bu çok güzel." Bade yatak kenarında oturmuş hayranlıkla yeğenini izliyordu. Hilal anne koltukta oturuyor Anka başımın dibinde ayakta hayatının en değerli varlıklarını izliyordu. Dudaklarında tebessümle. "Maşallah de oğluma ve tavşan deyip durma." Dedi Anka kız kardeşine.

 

Bade gözlerini devirerek oğluma bakmaya devam etti. "Ya ben seni yerim, sakın babana huy olarak çekme tamam mı? Anneye çek halaya çek ama babaya çekme." Diyen Bade'ye Hilal anneden cevap geldi. "Onu da kendine benzet sonra peşinizden koşup duralım. Bebekken hiç uslu durmuyordun büyüdün hala aynısın."

 

Bade gözlerini Hilal anneme çevirdi. "Ne yapmışım ben hı ne yapmışım? uslu uslu duruyorum." Hassân yarım yamalak Türkçesi ile "Sen dur uslu." Bade "bir sen eksiktin zaten. Hem sen dur uslu değil? Sen mi uslu duruyorsun?" Diyeceksin."

 

Omzunu silkti Hassân o sırada odanın kapısı açıldı içeri Sara ve Çınar girdi. "Hiiii teyzesinin bir tanesi doğmuş." Elindeki çiçekleri kenardaki masaya bırakıp yanıma geldi. Oğlum sütünü içmiş kollarımda uyuyordu. Onu bırakmak gibi bir niyetim yoktu.

 

"Geçmiş olsun kraliçem. Allah analı babalı büyütsün. Ama bu çok tatlı."yanaklarıma birer öpücük bıraktı. Dudaklarında beliren gülümsemeyle Poyraz Tura'ya içten bakarak gözlerime baktı. "Zümrüt bu çok küçük ve mucize gibi." Oğlum çok güzel bir bebekti.

 

Babası gibi güzeldi. Minik yeşil gözlerini araladı. Yüzünü buruşturan Poyraz Tura ağlamak için hazırlık yapıyordu. "Mucize en güzel mucize Teyzesi şu minik parmaklarına bak. Öpüp koklamaya kıyamıyorum Sara annelik duygusu bam başka bir şeymiş. Oğlumu kucağıma aldığımda sanki yeniden doğmuş gibiyim. Onunla yeni yeni duygular tadıyorum." Gözümden bir damla yaş aktı.

 

"Annemin,babamın,Tura'nın ve Ahmet babanın yanımda olup bu mucizemi görmelerini çok isterdim. Biliyorum onlar bir şekilde yanımdalar hissediyorum." Anka başımı göğsüne yasladı. Saçlarımı öptü.

 

"Onlar seni görüyor mutluluğuna şahitler güzel kızım."Dedi Hilal anne. Çınar yaklaşıp kucağımda duran küçük oğluma baktı. "Hayırlı olsun. Allah analı babalı büyütsün. Küçük Anka hoşgeldin." Dedi Anka'ya sarıldı. "Baba oldun ha!" Kocam yüzündeki mutlulukla "oldum ya! Sağ ol kardeşim darısı başına."

 

"Amin. İnşallah kardeşim." Tekrar bakışları bize döndü. "Kucağıma alabilirmiyim?" Diye sordu başımı salladım. Dikkatlice oğlumu amcasının kucağına bıraktım. Sara'da Çınar'ın yanında durdu. Ikiside dünyanın en güzel şeyine bakar gibi küçük oğluma bakıyorlardı. "Zümrüt sen minyatür bir Anka doğurmuşsun. Çatık kaşlara baksana, ya ben bunu yerim. Çok küçük kollarımda kaybolacak gibi."

 

 

"Tabiki bana benzeyecek Oğlum. Babasının oğlu." Diye böbürlendi kocam. Egosu tavan maşallah. "Bir Anka yetiyordu bize ikincisini kaldırabilirmiyiz emin değilim."kucağında olan Oğlum huysuzluk yapınca Çınar tekrar kollarıma bıraktı.

 

Bir süre daha yanımda durup daha sonra Anka hepsini göndermişti. Benimle o ilgilenmek istediğinde Hilal anne "Sen anlamazsın oğlum bu gece ben kalayım." deyince kocam olacak yakışıklım. "Karıma da oğluma da ben bakarım anne sen eve geç yarın çıkış işlemlerini halledip geliriz. Sende sıcak bir yemek hazırlarsın." Deyip göndermişti. El mecbur Hilal anne de gitmek durumunda kalmıştı.

 

 

*****

 

 

Bütün gece susmak bilmeyen oğlum göğsüme yatınca uyuyordu. Sanki kolumdan uzaklaşınca ağlıyordu. Onun Ağlamalarına birde ben ekleniyorum Anka ikimizle uğraşmak durumunda kalmıştı.

 

Şimdi oğlum pusette araba koltuğunda bende yani başında duruyordum. Anka arabayı dikkatlice eve doğru sürüyordu. "Güzelim iyimisin var mı bir ağrın?" Arabaya bindiğimden beri bu kaçıncı soruşu olmuştu artık saymayı bıraktım.

 

"Kocam iyiyim diyorum neden anlamıyorsun? Bir an önce evime gidip uyumak istiyorum." Bıkkın bir sesle konuştum. İşaret parmağımı oğlumun minik parmakları arasında kafeslenmişti.

 

Arabanın içini dolduran telefon müziğine oğlum hafif bir kıpırdadı. Anka telefonu bana uzatınca ekranda gördüğüm kişiyle gülümsemem büyüdü. "Zümrüt kardeşim nasılsın?" Diye içten bir sesle sormuştu. Telefon ekranını hemen yanımda pusette uyuyan oğluma yaklaştırdım.

 

"İyiyiz amcası bak kim var burda." Dememle siyah gözlerini hayretle açtı. "Şaka!" Ekrana hemen Asel'in görüntüsü yerleşti. "Hiiii...bu küçük Anka mı? Nasıl, ne zaman doğdu?" Üst üste şaşkın sorular sormayı ihmal etmedi.

 

Aslan hala donmuş bir şekilde ekrana bakıyordu. Asel'in sorularıyla kendine gelince "amcam sen doğdun mu? Hoş geldin küçük Anka." Demeyi başardı.

 

"Teşekkür ederim. Dün gece iki de doğdu. İyiyiz şimdi eve geçiyoruz." Mutlulukla gözlerimin içinin parladığını görebiliyordum. "Çok tebrik ederim Zümrüt Anka Allah analı büyütsün. Vatanına milletine hayırlı bir evlat olsun." Dedi Asel Aslan da aynı duyguları dile getirdi.

 

"Zümrüt şu minik Poyraz Tura'yı göstersene biraz kime daha çok benziyor?" Aslan'ın isteğini yerine getirdim. Minik oğluma ekranı yaklaştırdım. "Oyyyy kurban olurum ben ona. Yalnız Zümrüt gidip huysuz kocanın aynısını doğurmuşsun." Gözlerim direksiyon başında olan yüzündeki tebessümle arabayı süren kocama kaydı. Dikiz aynasından bana bakıp aşık olduğum elalarının birini kırptı.

 

 

Bakışları tekrar yola dönünce yüksek sesle konuşmaya başladı. "Seni de göreceğiz Aslan'ım türünün son örneğini yapınca huysuzu sana yedirmesini bilirim." Sesinde alay vardı. Aslan ve Anka'nın bu tatlı atışmalarına alışmıştım.

 

"Gözleri benim ama geri kalan detaylar babası küçük oğlum. Ama büyüdükçe daha iyi belli olur." Dedim. "Huyu sana benzesin kardeşim. Suratı babasına benze sede sıkıntı yok." Alem adamdı.

 

Sert mizacına alışmış ama bazen çocuktan farkı yoktu. Hele Asel'i bir bakışı ile yelkenleri hemen yere indiriyordu. "Siz nasılsınız? Ne var ne yok?" Diye sordum.

 

"Ne olsun bizde aynı dağ bayır düşman kovalıyoruz." Asel'in boynuna kolunu katıp şakağından öptü. İkisinin de yüzünde mutluluk kırıntıları vardı. Yeniden bir birlerini bulmuş yeni hayatlarına yeni bir başlangıçla gitmişlerdi Şırnak'a.

 

"Bir vatanım bir yarım var yanımda daha ne olsun. İkisi sağ olsun. Minik Poyraz Tura'yı öp yerimize ilk izinde altınımızı alıp geliriz inşallah." Dedi Aslan.

 

"Allah'a emanet olun. Dört gözle bekliyorum sizi Umut'a selam söyle." Dedim telefonu kapattım.

 

Bir kaç dakika sonra Anka arabayı evimizin bahçesinde durdurmuştu. Hilal anne Sara ve Bade kapı girişinde bizi görünce hızlıca arabanın önünde belirdiler.

Anka kapımı açtı. Önce beni indirdi oğlumuzu da Hilal anne aldı. Birlikte içeri doğru ilerledik. "Hoş geldin kızım ve torunum." Dedi Hilal anne oğlumun pusetini alıp peşimizden geldi. Benim için odamızda yatağımı hazırladığını söyledi. Anka beni yavaşça kucağına aldı. "Gel güzelim ben taşırım seni." Bu teklifine asla hayır diyemem çünkü merdivenler gözümde büyüyordu.

 

 

Kollarımı boynuna doladım. Başımı göğsüne yasladım. Müptelası olduğum kokusunu bütün ciğerlerime çektim. Onunda sıcak nefesi şakağıma değdi. Dudaklarını bastırdı. Benimle birlikte odamıza çıktık.

 

Beni dikkatlice yatağa bıraktı. Sırtımın arkasına rahat oturmam için yastık yerleştirdi. Saçlarımdan öptü. "İyi mi böyle Zümrüt'üm?" Deyip geri çekildi. O sıra oğlumda yanıma varmıştı Hilal annenin kucağında.

 

 

"Teşekkür ederim iyi böyle." Hilal anne oğlumu kucağıma bıraktı. "Sen oğlunu doyur kızım. Ben o sıra sana yemeğini getireceğim." Minnetle ona baktım. Sol elimle elini tuttum. Dudaklarıma götürdüm, ellerine küçük bir buse bıraktım. "Teşekkür ederim anne iyiki varsın hakkını ödeyemem."

 

 

Elimi bırakmadan başımı göğsüne çekti. "O nasıl söz güzel kızım. Sen benim oğlumun kıymetlisi, bir diğer kızım ve torunumun annesinin. Düşünme böyle şeyleri ne yapıyorum ki; siz iyi olun bana yeter güzel kızım." Dedi başıma bir öpücük bıraktı.

 

Geri çekilip gözümden akan yaşı sildi. "Üzme kendini sütüne iyi gelmez. Şimdi sen oğlunun karnını doyur bende kızıma bir şeyler hazırlayayım." Deyip odadan çıktı.

 

Anka duşa gireceğini söyleyip banyoya girmişti. Bende sağ göğsümü çıkarıp oğlumun meme arayan dudaklarına yerleştirdim. Bu haline kıkırdadım. Küçük aç kurtlar gibi göğsümü emmeye başladı.

 

Yorulunca bırakıp nefesleniyor sonra yeniden emiyordu. Sol elimle minik ipek gibi saçlarını okşadım. Süt içmekten şişen dudakları ve kızaran yanaklarını izledim. Bu nasıl bir mucizeyi. Oğluma olan sevgim bambaşkaydı. Minik çene çukuru aynı babasının ki gibiydi. Süt içmeyi bırakıp uykuya dalmıştı.

 

Dikkatlice sol yanıma bıraktım. Üzerine ince bir örtü örttüm. Yanına uzandım. Ellerimin ucuyla avuç içim kadar olan yüzüne baktım. Her bir detayını inceledim hafızama sakladım. Hafif başımı kaldırıp çene çukuruna tüy gibi bir buse kondurdum. Boynunu kokladım cennet gibi kokuyordu. Küçük kalbinden öptüm geri çekildim.

 

Banyonun kapısı dikkatlice açılınca kocam üzerinde sadece belini saran bir havlu dışında başka bir şey yoktu. Göğüs kafesinden adinos kaslarına doğru ince bir yol çizen şu damlalarnı takip ettim.

 

Odayı onun ferah kokusu doldurmuş göz zevkimi dolduruyordu. Seslice yutkunma ihtiyacı duydum. "Bende seni çok özledim güzel karım ama bir süre daha beklemek zorundayız. Ondan sonra bunca ayın acısını çıkaracağıma kendini hazırlarsan iyi olur güzelim." Dedi adi kocam. Keyifle giyinme odasına girdi.

 

"Her zaman hazırım yiğidim asıl sen kendini hazırla." Dedim arkasından sesimle oğlum dudaklarını büzüp ağlamaya başladı. "Pıışşş pış oy benim canım oğlum hepsi senin baban yüzünden. Ağlama yavrum." Deyip kucağıma alınca anında sustu. İlk günden ana kucağı isteyen bir oğlan doğurmuşum da haberim yok.

 

"Ben ne yaptım? Bağıran, ağlatan sensin ama suçlu benim öyle mi?" Hiç beklemeden "aynen öyle senin yüzünden bağırdım. Benimle uğraşmak tabi hoşuna gidiyor dimi?" Bu dediğime gülerek yanıma geldi. Poyraz Tura'yı kucağına alıp yani başımdaki beşigine yerleştirdi.

 

Uzun uzun oğlumuza baktı. Başına bir öpücük bıraktı. "Cennet kokuyor. Senden sonra müptelası olacağım bir diğer koku oğlumuzun kokusu." Deyip yanıma geldi. Az önce oğlumuzun yattığı yere kendi uzandı. Beni göğsüne doğru çekti. Başımı göğüs kafesine koydum. Üzerinde siyah bir şort ve kısa kollu köyü yeşil bir tişört vardı.

 

Şampuan kokan teni temiz kokuyordu. "Anka bende duş almak istiyorum. Ter kokuyorum beni yıkarmısın? Kendimi kötü hissediyorum." Leş gibi kokuyordum o kadar terlemiş ve hastahane kokusu sinmişti.

 

"Yemeğini ye güzelim sonra güzelce yıkarım." Kollarını belime doladı. Göğüs kafesine sokuldum.

 

 

******

 

Aradan geçen bir hafta iyice toparlanmıştım. Ayağa kalkıyor kendi işimi görebiliyordum. Oğlum karnımda iken çok hareketliydi. Doğunca da beni yorar sanmıştım ama oğlum yüzümü kara çıkarmıştı.

 

O kadar sakin ve uysaldı ki hiç rahatsız etmiyor, sütünü içip uyuyordu. Geceleri en uysal zamanları oluyordu. Bazen içimi bir korku sarıyor, nefes alıyor mu diye çoğu kez kontrol ediyorum.

 

Büyüyordu benim oğlum. Poyraz Tura gün geçtikçe büyüyor yanakları doluyordu. Anka bizi bırakmak istemese de işinin başına geçmişti.

 

Doğum yaptığım gece Çınar Sara'ya evlenme teklifi etmiş. Sara kabul etmişti. Parmağında gördüğüm kocaman tektaşla o an fark ettim. Yoksa hanım efendinin bize anlatacağı yoktu.

 

Söylediğine göre çok romantik bir ortamda bir gökdelenin terasında hazırladığı sürprizle teklif etmişti. Romantik adamdı Çınar tabi kimse benim kocam gibi romantik olamazdı.

 

Oğlumla birlikte onun odasında emzirme koltuğuna oturmuş göğsümü emiyordu. İlk günlerde çok huylanmıştım. Artık alışmıştım beni sömürmesine tabi babamız bu konuda pek memnun değildi.

 

"Zümrüt şimdi sadece bu göğüslerini oğlumuz mu emecek." Diye hayıflanmıştı. "Bir süre sadece oğlumuz emecek kocam. Sütüm boşa mı gitsin?" Dediğimde "Niye boşa gidecek ben içerim."diye bir öneride bulunmuştu.

 

Kocam kendi oğlunu kıskanacak hale gelmiş bir durumdaydı. Odanın kapısı yavaş bir şekilde açıldı. Başını içeri doğru uzatan kocam bizim olduğumuz tarafa bakıp gülerek içeri girdi.

 

"Güzelim. canım oğlum." Yanımıza geldi yanağımı öptü. Başını kaydırıp süt içen oğlumuzun başına öpücük bıraktı. "Ne yaptınız bütün gün anne oğul?" Dedi gülüşüne hasta olduğum kocam.

 

 

"Süt içir, yatır, altını temizle dışında bir şey yaptığımız yok babası."

 

"Babası kurban olsun size."

"Oğlum Poyraz Tura'm aferin sana böyle devam et olur mu? annen banada lazım."

 

"Anka çocuğuma neler diyorsun?"

"Ne diyorum karıcım aylardır hasretim sana bana da yazık değil mi? Yemeyemiyim seni varmayayım mı karımın tadına?"

 

Ağzım açık şekilde söylediği şeyleri öyle masum söylemişti. Gülüp gülmemek arasında kalmıştım. Başımı iki yana sallayıp gülmeye başladım.

 

"Sen iflah olmazsın kocam. Ama kırkım çıkana kadar beklemek zorundasın ela gözlüm."

 

Eğilip dudaklarıma aklımı başımdan alan bir öpücük bıraktı. Geri çekilmedi öpücüğünü derinleşip alt dudağımı iki dudağının arasına aldı. Emdi dişlerinin arasına aldı ve küçük bir ısırık bırakıp çekiştirerek benden uzaklaştı.

 

"Ne zaman bitiyor bu siktiğim kırk. Şafak sayar oldum kurudum. Yok bir daha çocuk falan." Arkasını dönüp hızlı adımlarla odadan çıkışını kıkırdayarak izledim.

 

Deli ama benim olan deli bir kocam vardı.

 

******

 

Günler bir birini kovalayıp duruyordu. Zaman su misali akıp giderken oğlum büyüyor onunla birlikte bende Anka'da büyüyordu. Oğlumuz sayesinde yeni şeyler keşfediyor ne iyi gelir,ne yararlı olur diye her şeyi araştırıyorduk.

 

 

Poyraz Tura hayatımıza renk katmış yuvamız neşelendirmişti. Bizi aile yapan oğluma doyamıyor sevdikçe sevesim geliyor. Oğlumuz bugün tamı tamamına bir aylık olmuştu.

 

Elleri ve ayaklarının artık ince bir deri şekilde görünmüyor dolu dolu olmuştu."Annem Poyraz Tura'm sen büyüdün mü?" Üzerine giydirdiğim papyonlu tulumun içinde çok yakışıklı duruyordu.

 

8 ağustosta doğan oğlum. Şimdi bir aylık olmuş 8 eylülde yani bugün Sara teyzesini istemeye geleceklerdi. Bir ay önce evlilik teklifinden sonra beklemek istemediklerini söyleyip evlenmeye karar vermişlerdi.

 

Sara'nın kimsesi yoktu. Ailesi olarak biz yanında olacaktık. Hilal anne ve Alphan albaydan onu istemelerini istemişti. Bu teklifini Hilal anne ve Alphan albay kabul etmişlerdi. Ben, Anka Bade ve Hassân vardı.

 

Bu mutlu gününde eksik hissettiğimiz tek kişi Tura'ydı. Benim mutluluğumu görmüştü ama Sara yı görmek nasip olmamıştı. Bugün önce oğlumla Tura dayısını ziyarete gideceğim akşamda kız istemeye katılacaktık oğlumla.

 

"Annen kurban olsun sana oğlum benim." Minik dudakları kıvrıldı. "Yerim seni gülme baban gibi en büyük zaafım gülüşünüz." Çene çukurundan öptüm. İnce küçük parmaklarını dudaklarımın üstünde gezdirdi. Avuç içine de öpücük bıraktım.

 

"Baba gelmiş hadi İnelim Poyraz Tura." İnce hırkasını giydirdim. Pusetine yerleştirip odadan çıktım. Kocam merdiven başında bizi bekliyordu. "Güzelim."

 

"Elalarına aşık olduğum."

"Kurban olurum sizi yaratana."

 

Son merdiveni de indim. Karşısında durunca dudaklarını dudaklarıma hapsetti. Elimdeki puseti tutmamış olsa oğlumuz şimdi yeri boylamış oldurdu.

 

"Gidelim mi?"

"Gidelim kocam."

 

 

 

 

 

 

Evetttt bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Bu bölüm sadece Kılıç ailesi oldu.

 

Haftaya kız isteme var. Bakalım Çınar'ı neler bekliyor.

 

Aslan bir supriz yapıp istemeyi basar mı?

 

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.

 

Bölüm : 23.02.2025 21:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...