39. Bölüm
BitterimKara RC / Zümrüdüanka / 29.Bölüm

29.Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar sevgili okurlarım.

Yeni bölümle geldim.

Hatalarım var ise affola.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar 🌹🥰

 

 

VEDALAR VE BAŞLANGIÇLAR

 

 

Yeni bir başlangıç, yeni bir hayatı hepimiz hak ediyoruz.

 

Gözlerimi açmama neden olan canım oğlum oldu. Karnıma öyle bir tekmeler savuruyor ki uyanmamak elde değildi. Babası bir yandan oğlu bir yandan... biri içerden tekmeliyor diğeri kollarını bütün bedenime ahtapot gibi sarılıyor.

 

İmdat diye bağırasım geliyor. Bu hamilelik beni çok çekilmez biri haline getirmişti. Bir yanım ilgi isterken bir yanım şimdi olduğu gibi uzak durmak istiyor.

 

Anka kollarını belime dolayıp bir eli şiş göbeğimde duruyordu. Bütün gece onunla sevişen ben değilmişim gibi şimdi kocamı yataktan atasım var.

 

Kollarından çıkmama izin vermeyen kocam arkadan bir tekme savurdum bacağına. Homurdanan kocam beni kendine biraz daha çekti. Yapsik ikiz gibi duruyorduk sayesinde ve benim nefes almam gerekiyordu.

 

"Anka bırakırmısın beni?" Diye seslendim. Oğlumda babası gibi rahat vermiyordu. "Oğlum bari sen yapma bende canım." Karnımı okşadım.

 

"Zümrüt ne oluyor güzelim?" Sonunda uyanan kocam. "Beni azat edermisin kocam lavaboya gitmem gerekiyor." Kollarını bedenimden çekince rahat bir nefes aldım. "Neyin var? Sancın mı tuttu?" Birden kendine gelip telaşlanmaya başladı. Gözlerimi devirerek telaşlı hallerine baktım.

 

Dudaklarımı bir birine bastırdım. Şuan ki hali o kadar tatlıydı. Oyun oynayıp sancım var desemiydim. Odanın içinde tur atmaya başlayan kocam ne yapacağını bilemez halde bir giyinme odasına giriyor bir yatak odasına "Oğlum geliyor sakin olmalıyım önce çanta." Dedi ve tekrar giyinme odasına girdi.

 

Komidinin üzerindeki telefonu aldım. Kamerayı ayarlayıp kocamın bu tatlı telaşlı hallerini çekmeye başladım. "Güzelim derin derin nefes al. Çok mu sancın var? Doktoru arayayım doğum başladı diye." Nefes nefese konuşuyor bir yandan çantanın içini kontrol ediyordu.

 

Akıllı kocam ama beni hiç görmüyor gibi davraniyordu. Çantayı alıp kapıya gidince birden beni fark edip yüzüme baktı.

 

Dudaklarımda gülümseme ile ona baktığımı görünce "Zümrüt niye gülüyorsun? Hani sancın vardı?" Elindeki çantayı bırakıp bana doğru gelmeye başladı.

 

Elimdeki telefonu görünce dibimde bitti. Hemen Kamerayı kapatıp kenara bıraktım. "Sana sancım olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum kocam. Sadece lavaboya gitmem gerektiğini söyledim. Beni dinlemeyen sendin ve bu halin çok tatlıydı."

 

Gözlerini kısarak üzerime doğru eğildi. O eğildikçe ben geri geri yatağa sindim. Sırtım yatakla buluşunca gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım.

 

"Demek çok tatlı görünüyordum. Demek bu halim hoşuna gidiyordu." Aramızdaki mesafeyi kapattı. "Hı hı ve çok seksi görünüyordun."

 

"Bak sen... birilerinin canı yaramazlık çekmiş. Banada yaramazlığına karşılık vermek düşer." Lafını bitirir bititirmez dudaklarıma kapandı.

 

Beni nefessiz bırakacak kadar sert bir şekilde dudaklarımı talan etti. Nefes nefese geri çekildi. "Buda cezandı. Artık büyük cezanı doğumdan sonraya bırakıyorum güzelim." Bir gözünü kırpıp belimden tutup beni de kendi ile birlikte kaldırdı.

 

Dudaklarımda bir kıkırdama koptu. "Sekizinci aya girdik. İlişki yasağını yediğine göre bu ceza baya uzun sürecek." Şakağıma bir öpücük kondurdu. "Yapacak bir şey yok Zümrüt'üm. Acısını sonra doya doya çıkaracağımın sözünü verebilirim. Hatta çifte atış yapıp yeniden doldurabilirim karnını." Çapkın bir gülüşle beni banyoya doğru ilerletti.

 

"Yok daha neler! Birini çıkarmadım unut bunu." Kahkaha attıp bana gamzelerini sundu. "Bunun sözünü veremem güzel karım. Hedefimde bir futbol takımı kurmak. Ama öncelikle sana benzeyen bir prenses yapmak. Nede olsa cinsiyeti erkek belirler akıl ve zekayı anne." Hayret gözlerle ona baktım.

 

"Böyle hedeflerin olduğunu bilmiyordum. Sen beni doğum makinesi sandın her halde?" Banyonun kapısını açıp girmem için kenara çekildi.

"Makine değilde güzel bir karım var. Biz istedikten sonra neden olmasın." Başımı sağa sola salladım. "Çık dışarı işimi halledip geliyorum. Sen iyice kudurdun." Dedim yüzünde tebessümle kapıyı kapattı.

 

Banyoda rutin işlerimi halledip çıktım. Ne yazık ki artık hareketlerim iyice yavaşlamıştı. Anka odada değildi. Giyinme odasına geçip temmuz sıcağında ne giyinecegime karar veremedim.

 

Daha fazla oyalanmadan askılı olan beyaz mavi çiçekleri olan pamuklu elbiseyi üzerime geçirdim. Saçlarımı mavi bandenayayla topladım. Güneş kremimi sürüp belli olmayan glossu sürdüm.

 

Beyaz renkli ortopedik terliklerimi giyinip aşağıya indim. Mutfaktan gelen güzel kokularlar adımlarım oraya doğru ilerledi.

Gördüğüm görüntü ile gülüşüm büyüdü. Benim koca bebeğim mutfakta en seksi hali ile sevdiğim sebzeli krepi yapıyordu. Kurduğu masa iştahımı kabartıyordu.

 

"Mutfakta bu kadar seksi olmak biraz haksızlık olmuyor mu bayım?" Sesimi duyan kocam üzerinde beyaz tişört altında da beyaz şortu ile güzel kalçalarını bana sunuyordu.

 

Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp ısırdım. Bana göz çapkınca bir bakış atıp ocaktaki tavaya döndü.

 

"Heytt be yavrum analar neler doğuruyor, boy desen var. Endam desen var. Kaslı ve seksi vücut desen var. Gür saçlı, kalem kaşlı, kıvrık kirpikli, ela gözlü, bal dudaklı, yakışıklı off kine offf..." Dedim gülerek yanına yaklaştım.

 

Oda gamzelerini göstererek mutfağı dolduran bir kahkaha attı. Başını sağa sola salladı. "Canın beni mi aşerdi canımın içi hayırdır bu iltifat yağmuru?" Yanağından bir makas aldım.

 

"Hilal anneye bir ara teşekkür etmeliyim." Onu baştan aşağı süzdüm. "Seni bana doğurduğu için. Seni bana göre yaptığı iç-" Dudaklarıma yapışan kocama gülerek karşılık verdim.

 

Belimden tutup beni ada tezgahına oturttu. Kollarımı boynuna doladım. Bacaklarımın arasına yerleşip rahat bir pozisyon aldı. Bir eli belimi tutarken diğer eli elbisemin altından bacağımı okşuyordu.

 

Dudaklarımdan bir inleme firar etti. Canım kocamı aşermiş bunu demişmiydim. Öpüşünde kaybolurken kendini hatırlatma ihtiyacı duyan... Poyraz Tura attığı tekme ile kocamı uzaklaştırmak zorunda kaldım.

 

Nefes nefese kalmış bir şekilde aşık olduğum bir çift ela gözlüme baktım. "Sana zorluk çıkaracak küçük bir Anka geliyor." Dedim keyifle kocam bakışlarını karnıma çevirdi.

 

Gözlerini kısıp karnıma doğru eğildi. "Hayırdır sen? Şunda bir anlaşalım küçük Anka... annen önce benim aramıza girmeye kalkışırsan bozuşuruz ona göre." Bu tatlı siteme kıkırdadım.

 

Kocamın yüzünü avuçlarımın arasına alıp dudaklarına üst üste öpücük bıraktım. "Ohhh misss... kızma oğlumuza babası ben ikinizede yeterim. Yiğidim."

 

"Ölürüm sana kadın."

"Ölme benimle bizimle yaşa." Kocamı kendime çekip sıkıca sarıldım. Anında kollarını belime doladı. Huzurdu. Yuvaydı.

 

"Hadi şimdi karnımızı doyuralım. Aslan gelecek sonra." Beni dikkatlice tezgahtan indirip sandalyeye oturttu. Kocamla oğlumla huzur dolu bir kahvaltı yapmaya başladım.

 

 

*****

 

Koltukta oturmuş göz yaşlarımı siliyordum. Anka beni göğsüne çekmiş saçlarımı okşuyordu. Karşımda üzgün oturan üç kişi bana bakıyordu.

 

Asel dolu gözlerle Aslan'ın yanında oturuyordu. Ben vedaları hiç sevmezdim. Ama bana bugün veda etmek için gelen üç kişi vardı. Aslan, Asel ve Umut'u alıp Şırnak'taki tabur komutanlığına dönecekti.

 

"Gitmesen olmaz mı?" Dedim Aslan'a... gözlerimin içine baktı. İçten bir gülümsemeyle, "Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum." Dedi.

"Seni sevdiğimi kim söyledi?"

"Göz yaşların dile getiriyor."

"Senin için dile gelmiyor bir kere; hormonlardan dökülüyor gözyaşlarım." Burnumu sesli bir şekilde çektim.

"Tabi canım her şeyi de hormonlara atmasan mı?" Omzumu kaldırıp indirdim.

"Uğraşma karımla Aslan."

Sığındığım sineye daha çok sokuldum.

 

"Sen ne biçim amcasın yeğenini görmeden gideceksin?" Dedim

"Zümrüt yapma burada ne için durduğumu... benim yerim hiç bir zaman burası olmadı. Ben burda nefes alamıyorum. Dağlar benim nefes aldığım yer. Şehir adamı değilim. Yalnız gitmiyorum." Yanında oturan Asel'in gözlerinin içine baktı.

 

"Sevdiğimle, yarım kalmış hikayemizi tamamlamaya gidiyorum. Vatanımı sol yanımla koruyacağım." Deyince dudaklarımdan bir hıçkırık koptu.

 

Asel'in elini bırakıp ayağa kalktı. Bir dizini kırıp oturduğum hizaya geldi. "Zümrüt sen benim kız kardeşimden ötesin. Canımı iste veririm. Ama böyle ağlama ben gelemezsem bile Anka ile yeğenimle sen gelirsin." Anka'nın kollarından çıkıp Aslan'a sarıldım.

 

Tura'dan sonra bir diğer abim o olmuştu. Onu tanıdığımdan beri kız kardeşi gibi davrandı. Anka'nın yokluğunda hep yanımdaydı. Bir abi gibi arkamda duruyordu.

 

"Seni üzen biri olursa hemen ara beni hepsinin celladı olurum." Dedi şefkatli çıkan sesiyle. "Mutlu ol olur mu? Kaybettiğin zamanı telafi et. Sev, sevil bunu hak ediyorsun. Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim. Bir abi gibi yanımda oldun. Kendine dikkat et. Daha fazla kayıp istemiyorum. Yeteri kadar hepimiz acıya doyduk."

 

Geri çekilip yüzüne baktım. Odadaki herkes dolu gözlerle bize bakıyordu.

 

"Sevgini doya doya yaşa. Yarının ne getireceğini hiç birimiz bilmiyoruz. Sevdana sıkıca sarıl kaybetme. İyiki tanıdım seni iyiki varsın Kara Aslan." Dedim.

 

Gözlerinin dolduğuna şahit olmam boğazıma bir yumru gibi oturdu. "Zümrüt şu kısa sürede seni tanıdım belki ama yıllarca bu yanında oturan adamdan dinledim seni. Seni önce Allaha sonra kardeşime emanet ediyorum. Sevginle her kese ışık saçıyorsun. Sende kendine dikkat et. İyiki tanıdım seni,yeğenimi sağlıcakla kucağınıza almayı nasip etsin Allah. Bu bir veda değil bunu bil. Alo de iki elim kanda olsa gelirim." Dedi ayağa kalktı. Anka bana yardım ederek kalkmama yardımcı oldu.

 

Aslan,Anka ile sarıldı. Asel yanıma geldi. Kollarını açıp sıkıca sarıldım. Kulağına "mutlu ol. Kimseyi dinleme sevdiğin adama güven o seni her kesten her şeyden korur. Yarım bıraktığınız hikayeyi en güzel şekilde tamamlayın." Gözümden yaşlar akmaya devam etti.

 

"Seni çok sevdim Zümrüt sende kendine ve ailene iyi bak. Sizden yana gözüm arkada değil. Seni çok seven bir kocan Allah izin verirse de en yakın zamanda küçük prensinde bu mutluluğa katılacak." Onunda gözünden yaşlar akıyordu.

 

Umut yanıma geldi. "Ayrılık zamanı ha!" Islak gözlerle tebessüm ettim. "Öyle görünüyor. Seni tanıdığıma çok memnun oldum." Gözlerinin içi gülüyordu. "Seni de tanımak güzeldi. Yine karşılaşacağız, ailene dikkat et." Elini uzattı. Kısa bir sarılma ile karşılık verdim.

 

"En yakın zamanda seninde kalbini çalacak kızı bulursun inşallah." Dedim gülerek sadece "kısmet." Dedi. Sara ,Çınar, Hilal anne, Bade, Alphan albay ve Hassân'la da vedalaştılar.

 

Kimisi için vedalar yeni başlangıçlar olabilir. Bize veda edip kendi hikayelerine yeni başlangıçlar için yol aldılar.

 

"ALLAHA EMANET OLUN."

 

 

******

 

SARA

 

Ağustost sıcağında gecenin hafif meltemli havasında verilen konuma doğru ilerliyorum. Çınar'ın bu gizemli halleri beni bazen deli ediyordu.

 

Ne gerek var bu gizemli hallere geldiğim gökdelenin önünde durup etrafa baktım. Kapının önünde duran bir adam bana yaklaşıp "Sara hanım." Adamı baştan aşağı süzdüm. Önünde durduğum gökdelenin güvenliği olan adama..."Evet benim." Bana yolu göstererek, "buyrun bu taraftan Çınar bey sizi bekliyor." Adamı takip ederek önce binaya giriş yaptım.

 

Ardından asansöre bindim. Bana yolu gösteren adam 35. Kata basıp, "Çınar bey sizi karşılayacak." Deyip asansörün kapısı kapandı.

 

Bir kaç dakika sonra asansör 35. Katta durdu. Üzerimde gerginlik ve heyecan vardı. Beni niye buraya çağırdı. Ne yapmayı planlıyor anlamıyorum.

 

Asansörden indiğim an beni güllerin ve mumların serili olduğu bir yol karşıladı. Balonlar havada yolu takip ediyordu.

 

Balonun ucundaki ipte asılı olan küçük kağıdı elime aldım. "Yoluna serilen ışıklı yolu takip et sevgilim." Dudaklarımda tebessüm oluştu.

 

Kalbim heyecanla çarpmaya başladı. Dediği gibi yolu takip ettim. Bir kaç metre sonra yine bir balonda not vardı. Onuda ellerimin içine aldım. "Gülüşünü bana armağan ettiğin güne bir mum bir gül ektim."

 

Parmaklarım titreyerek kalbime götürdüm. Her an yerinden çıkabilir düşüp yere yığılabilirim. Yolu hızlanan nefesimle takip ettim. Bir balonun daha ucunda yine bir not vardı.

 

Parmaklarımla aldım. "Sen bana bir hayat verdin. Nazar boncuklarınla her baktığında nefes aldım. Hayat buldum." Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Bacaklarım beni taşıyamaz gibi titremeye başladı.

 

Ama yinede o yolda yürümeye devam ettim. Bir kaç metre sonra terasa açılan sürgülü bir kapının önünde durdum. Kapı açılınca yüzüme vuran hafif nemli rüzgarla derin bir nefes aldım.

 

Karşımda gördüğüm görüntü ile nefesim kesildi. Çınar üzerinde giydiği siyah takımla kucağında koca bir demet kırmızı gülle yüzünde kocaman bir gülümseme ile bana bakıyordu.

 

Adımlarım titrekti. Ama onun adımları sağlam kendinden emin güven doluydu. Bir birimize doğru attığımız her adım bir geleceğe adımdı.

 

Tam karşımda durdu. Kahve gözlerini benim maviler dikti. Sanki dilimi yutmuş gibi hissediyordum. "Sarışın, sarışınım, ömrüm." Büyülü sesiyle konuşan ilk o oldu. Elindeki gül demetini bana uzattı. Kucağımı dolduran güllere baktım. Sonra Çınar'a baktım.

 

"Çınar..." Diyebildim. Elini bana uzattı. "Gel ömrüm." Elini tuttum. Beni köşede duran kırmızı bir masaya doğru götürdü. Heyecandan ölebilirim her an. Masanın önünde durduğumuzda elimi bırakıp Sandalyeyi çekti. Oturmamı işaret etti.

 

Çektiği sandalyeye kendimi bıraktım. Ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi bıraktım. Saçlarıma konan öpücükle gözlerimi kapattım.

 

Derin bir öpücük bırakıp geri çekildi. Gözlerimi açtım. Çınar tam karşıma geçip oturdu. Masayı inceledim. En ince detayına kadar düşünülmüştü. İki kadeh ve kırmızı bir şarap vardı. Gül yaprakları serilen masada mavi boncuklar göz alıcıydı.

 

Manzaraya baktım. İstanbulun eşsiz manzarası karşımızda duruyordu. "Çınar burası büyüleyici çok güzel." Bakışlarımı Çınar'a çevirdim.

 

Bana olan bakışları duygu doluydu. O bakışlarda, aşk vardı. Tutku vardı. Sevgi vardı. Merhamet şefkat vardı. "Büyüleyici olan sensin Sara, sen kendini benim gözümde gör bak bakalım nasıl bir şahesersin." Her bir sözü tek tek içime işliyor ilmek ilmek sevgisiyle büyüyordu.

 

Hiç sevilmeyeceğimi düşündüğüm bu yaşıma kadar. Ama karşıma öyle bir adam çıktı ki sevmenin ne demek olduğunu, sevilmenin ne kadar güzel olduğunu bana yaşatmıştı.

 

Elini bana uzattı. Masanın üzerinde elimi avucuna bıraktım. Gözlerini gözlerimin içine dikti. Ellerim onun elinde titriyordu. "Sara'm ömrüm seni ilk gördüğüm an kalbim senin için çarptı. İşte Dedi yıllardır aradığın duygu işte burda tam karşında dedi. Seni her gördüğü an biraz daha çarptı. Bir ip gibi sana bağlanıp çekiliyorum."

 

Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti. "Bu saatten sonra sensiz yaşamak istemiyorum. Evimde ol. Yatağımda ol. Seninle benim ve gelecekte olacak çocuklarımızın içinde olan bir ev bir yuva istiyorum. Hayatım,canım ol. Senin eşin, arkadaşın, ailen olayım. Bir olalım seninle bize ait bir aile olsun. Sen karım ol.. ben kocan olayım seni ömrümün yettiği kadar seveyim istiyorum." Yerinden kalkıp bir dizinin üstüne çökerek karşımda durdu.

 

Yönümü ona çevirdim. Gözlerimden yaşlar akarken sağ elimi tutup ceketinin cebinden çıkardığı kırmızı kadife kutuya avucuna aldı.

 

Gözlerimin içine baktı. Kurumuş dudaklarını diliyle ıslattı. Nefesimi tutup ona bakmaya başladım. "Sara benim ailem olurmusun. Ömrümün sonuna kadar seni sevmeme izin verirmisin. Seninle yaşayıp ellerimiz buruş buruş olana kadar seninle yaşamama izin verirmisin? Karım olurmusun?" Elindeki kadife kutunun kapağını açtı.

 

İçinde tek taş olan bir yüzük vardı. Bakışları yüzümün her bir detayında oyalandı. Gözlerinin içine bakarak..."neyi bekliyorsun? Takmayacakmısın yüzüğü?" Dedim ağlayarak. Gözlerinin içi gülmeye başladı. Yüzüğü kutudan çıkarıp sağ elime taktı.

 

Dudaklarıma azda olsa kalan aklımı alacak bir öpücük bıraktı. Sonra sıkıca kollarının arasına alıp kendi ile beni kaldırıp etrafında bir tür çevirdi. "Seni çok seviyorum Sara." Diye bağırdı. Göz yaşlarım kahkahaya döndü. Boynuna sıkıca sarılıp "Seni seviyorum Çınar. Beni sevdiğin için teşekkür ederim. Bana bir hayat verdiğin için sevmenin vevilmenin ne olduğunu öğrettiğin için... aşkının, tutkunun, merhametin en güzelini öğrettiğin için çok teşekkür ederim."

 

Dudaklarına yapışan ben oldum. Kalbimin en güzel yerine taht kuran adama sonsuz sevgimi vermeye hazırım. Onunla bir yuvaya aileye sahip olmaya hazırım. Bizim ikimize ait hikayemiz başlıyordu. Sonsuz sevgi böyle bir şeydi.

 

******

 

Hamileligimin son günlerini yaşıyordum artık. İyice ağırlaşmış olan bedenim yürüyen şişko bir penguen gibiydim. Aynadaki halime bakıp ağlama başladım.

 

Anka duşa girmişti. Bende aynadaki son halime bakıp ağlıyordum. Daha fazla bu halime bakmadan bilgisayarı açıp kamerayı ayarladım. Hamile kaldığımda ilk anlarımı Anka için çekiyordum.

 

Artık oğluma bırakacak dolu dolu görüntüler oldu. Aynıydı. Kamerayı açtım. Göz yaşlarımı sildim. Göğüs kafesimi şişiren bir nefes aldım. "POYRAZ TURA KILIÇ. Evet senin adın. Oğlum Poyraz'ım seni kucağıma almaya artık sayılı günler kaldı. Her an doğa bilirsin." Dedim gülerek.

 

Elimi kocaman olan karnıma koydum. "Bak sen içerde çok yaramaz bir çocuk oldun. Doğunca daha yaramaz olmandan korkmuyor değilim." Ben konuşurken Anka banyonun kapısını açıp odaya girdi. Belinde sadece havlu ile çıkmıştı paşam.

 

Dikkatimi zorda olsa kameraya çevirdim."Oğlum seni kucağıma almayı dört gözle bekliyorum. Kokunu içime çekmeyi minik parmaklarını öpüp okşamayı her detayını izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum."

 

Anka ne yaptığıma bakıp beni izledi. Aklına ne geldiyse giyinme odasına girdi. Bir kaç dakika sonra üzerinde siyah bir tişört ve şort vardı. Yanıma gelip kendini de ekrana yerleştirdi. Şakağıma bir öpücük bıraktı. "Oğlum Poyraz'ım" Dedi artık videoda oda vardı.

 

"Annen de bende seni sabırsızlıkla bekliyoruz. Acaba en çok kime benzeyeceksin. Kaşın gözün burnun hangimizden daha çok özellik kaptın çok merak ediyorum. Ama her şeyden önce sağlıkla gel aramıza. Seni canından çok sevecek bir annen ve sizi her şeyden her kesten çok koruyup seven baban var." Diyen kocam yine ağlamama sebep oldu.

 

Oğlum babasının sözlerinden dolayı mı, yoksa doğum yaklaştığı için mi bilemedim. Kasıklarıma hafif vuran sancılar oldu. Elimi göbeğimin altına koydum. Belki geçer diye bekledim.

 

"Canımın canı Oğlum. Sen bize öyle bir vakitte geldin. Mucizemiz oldun. Anneni bir dönem yalnız bırakmak zorunda kaldım. Ama sen ona güç oldun. Yaşama tutunmasına neden oldun. Anneni varlığınla yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim. Bana da size dönmeme yaşamama umut olduğun için bizi bırakıp gitmediğin için çok teşekkür ederim. Sizi bana veren Yaradana kurban binlerce kez şükürler olsun. Seni ve anneni çok seviyorum. Hoşgeldin mucizemiz." Dediği an Kasıklarıma giren sancıyla inledim.

 

Anka bana dönüp "Zümrüt ne oluyor iyimisin güzelim?" Sancılar artmaya başlayınca dudaklarımdan bir çığlık koptu. "Anka..." Dedim derin nefes alarak. Anka hızla ayağa kalkıp önümde diz çöktü.

 

"Zümrüt korkutma beni şöyle neyin var?" Elleri titriyordu. Gözlerinin içine baktım. "Oğlun... oğlumuz geliyor." Dedim ve sonrası koca bir karmaşa ve panik. Bu adamın panik haliyle ben nasıl doğuracağım?

 

 

 

Evettt bir bölümün daha sonuna geldik.

 

Poyraz Tura Kılıç'a yeni bölümde merhaba diyoruz.

 

Aslan ve Asel'e veda ettik.

Yeni kitabımızın yeni karakterleri olacaklar. Onların hikayesi Zümrüdüanka bitince KARAASLAN olarak sizinle olacak.

 

Son 11 bölüm Zümrüdüanka ya veda edeceğiz.

 

Çınar ve Sara da evliliğe ilk adımı attılar.

 

Çokça seviliyorsunuz 🥰🌹

Bölüm : 09.02.2025 21:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...