Merhabalar yeni bölümle geldim.
Okuyup yorumlarda buluşalım.
Hatalarım var ise affola.
Keyifli okumalar
VUSLAT
Huzurlu bir uykunun içinden uyanmama sebep olan daha çok gördüğüm ve duyduğum sesin huzuruna kendimi bıraktım.
Uyandığımı fark etmeyen kocam karnıma doğru bir kolunu yatağın zerine koyup çenesini avuç içine almış yüzü çıplak karnıma bakacak şekilde duruyordu. Bu görüntüyü görmeyeceğim diye çok korkmuştum.
Bir eli göbeğimi okşuyor...dudaklarında tatlı bir tebessümle oğlumuza sohbet ediyordu.
"Poyraz'ım babasının küçük anka'sı canım oğlum." Kısık sesle konuşuyordu. Dudaklarım kendiliğinden kıvrıldı. Tüy gibi dokunuşları beni huylandırsada bu görüntüyü ve sohbeti bölmek istemiyordum.
"Sen doğunca dünyanın en güzel annesine sahip olacaksın. Benim karım görüp görebileceğin en muhteşem kadın. Nasıl şanslı olduğumu bilemezsin? Sen doğunca karımı seninle paylaşmak istemiyorum. Oğlumda olsan o hep benim."
Beni daha doğmayan oğlumdan kıskanan kocama gülmemek için dudaklarımı bastırdım.
Yüzündeki tebessüm yavaşça soldu. Eli göbeğimde küçük dokunuşlarla gezmeye devam ediyordu.
"Annen yani benim güzel karım çok acı çekti. Ona verdiğim büyük bir acıda yokluğum oldu. Onun bir saç teline dünyayı yakarım. Ben yeteri kadar üzdüm. Bundan sonra üzülmesin canı acımasın diye elimden geleni yapacağım. Artık yalnız değilim sen varsın küçük Anka ikinizi korumak tek önceliğim."
Varlığımı hissettirmek için elimi kaldırıp kocamın ipeksi saçlarına dokundum. Bunu yaparken az önce söylediği güzel sözleri yüzünden yine dolan gözlerimden birer damla yaş şakaklarıma doğru süzüldü.
Saçlarının arasındaki elimle başını bana doğru çevirdi. Sadece bir süre bir birimize bakmakla yetindik. Gözlerimiz konuşup anlaşmıştı. Olduğu pozisyondan kalkıp yüzüme doğru eğildi.
Dudaklarıma tatlı bir öpücük bıraktı. "Günaydın sevgili karım. Oğlumun güzel annesi." Alnıma dudaklarını bastırdı.
"Günaydın sevgili kocam. Oğlumun yakışıklı babası." Gözlerimiz buluşunca ikimizin dudağında bir gülümseme oluştu.
Bana yardım ederek doğrulup oturmama yardımcı oldu. Sırtımı yatak başlığına yasladım. Belimin arkasına bir yastık koydu. Gün geçtikçe daha çok hareketlerim kısıtlanır hale geliyordu. Şimdi yedi aylık olan oğlumuz kendi daha net bir şekilde belli ediyordu.
Tekme atınca ayak izleri bazen net görülebiliyordu. Hilal anne oğlumu babasına benzetiyordu. "Babası gibi çok hareketli Anka da çok hareket ediyordu karnımda bazen erken doğuracağım sanırdım." Dediğinde şimdi daha iyi anlıyorum.
Oğlum sanki icerde bir futbol maçı oynuyor gibi hareketliydi. Bu hareketleri bazen kasıklarıma giren sancıya neden oluyordu. Ama içimdeki hareketleri kıpırdamaları çok güzel bir duyguydu. Gün be gün büyüyor benimle nefes alıyordu.
Bakışlarımı kocama çevirdim. Benim gibi sırtını yatak başlığına yaslamış başını bana doğru çevirmişti. "Anka oğlumuz çok şanlı senin gibi bir babası olacağı için. Ve bu muhteşem baba adayı benim kocam." Dememle çenesindeki çukur kendini belli edercesine gözlerimin önüne serildi.
Elimi yuvam dediğim çukura koydum. "Kocam biraz yaklaşımının?" Hiç beklemeden bana doğru yaklaştı. Yüzünü iki elimin içine alıp çenesini dudaklarıma doğru yaklaştırdım. Burnuma dolan kendine has kokusu libidomu yükseltmeye neden oldu. Zaten bütün hormonlarım tavandı. Çenesindeki çukura önce derin bir öpücük bıraktım.
Ardından dişlerimin arasına alıp ısırdım. Sabah sabah kocamı aşermiş olabilirim. O kadar sert ısırdım ki sakalları olmasa diş izlerimin güzel bir eseri görünebilirdi.
Kocam kendini hızla geri çekip dudaklarından çıkan inilti ile bana şok olmuş şekilde bakıyordu. "Zümrüt ne yapıyorsun güzelim. Sabah açlığını benle mi doyurmak niyetindesin?" Omuzumu silktim.
"Ne yapayım kocam? Aylardır sana hasretim. Canım biraz seni aşermiş olabilir." Dudaklarımı aşağı doğru büzüp masum masum baktım yüzüne.
"Yavrum sen aşerecek başka bir şey mi bulamadın?"
"Bana ne canım kocamı istiyor ama kocam olacak adam kendini benden esirgiyor."
"Kocan kurban olsun sana." Beni çevik bir manevrayla kucağına aldı. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp öpmeye başladı.
Buna karşılığa dünden razı olan dudaklarım ve hormonlarım keyfini çıkarmaya başladı.
Ellerimi boynuna doladım. Büyümüş olan göbeğim aramızda ufak bir engeldi. Bir eli bel oyuntuma koydu. Bir diğer elini büyümüş olan kalçama koyup sertçe sıktı.
Bana olan dokunuşlarını özlemiş olmamla daha fazlasını istiyordum. Dudaklarımdan çıkan inleme sesiyle ona olan açlığım daha çok büyüyordu. Elleri çıplak bacaklarımı sırtımı vücudumun her detayını keşfe çıkmıştı.
Nefes nefese bir birimizden ayrıldık. "Anka seni istiyorum. Sana olan bu açlığımı doyurmanı istiyorum artık." Bir aydır geri dönen kocam benimle olmaktan kendini geri çekiyordu. Ne zaman sevişmek istesem vücudunu görmemem için kendini kasıp beni yarı yolda bırakıyordu. Bu durum artık canıma tak etmeye başladı.
Yine gözlerinde gördüğüm o bakışı bütün hayallerimi yıktı. Bir şey demesine fırsat vermeden kucağından kalkıp yataktan çıktım.
"Züm-" lafını kestim. "Konuşma Anka hiç bir şey duymak istemiyorum. Ben duş alıp çıkana kadar sende hazır ol. Beni Hilal anneme bırak bugün yüzünü görmek pek isteyeceğimi sanmıyorum. Kırıcı olmak istemiyorum." Yüzüne bile bakmadan kendimi sinirle banyoya attım.
Üzerimdeki şortlu geceliği çıkarıp ılık duşun altına bıraktım. Mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde duşumu alıp çıktım. Banyodan. Giyinme odasına girdiğimde kocamda üzerini giymişti. Benim yanımda ne duş alıyor ne giyiniyordu.
Derin bir nefes alıp askıda duran beyaz pamuklu elbiseyi aldım. Havalar çok sıcak olduğu için sütyen takmıyorum. Elbisemin kendinden destekli olması beni daha rahat hissettiriyordu. Ten rengi iç çamaşırımı giyinip.
Belden sonra bollaşıp dizlerimin hemen altında biten efil efil elbisemi üzerime giyindim.
Saçlarımı sadece kurutup yeşil bir taç taktım. Yüzüme nemlendirici ve güneş kremimi sürdüm. Vişne rengi olan rujumu da sürüp parfümümü sıktım.
Bütün bu süreç boyunca Anka yatakta oturup beni izliyordu. Onunla konuşmak istemediğimi anladığı için izlemekle yetiniyordu. Bakışlarından anlayabiliyorum oda böyle olsun istemez ama bize kendine bunu yapmayı bırakmalıydı.
Hasır sandalet ve çantamı alıp odadan çıktım. Oda el mahkum peşimden geliyordu. Üzerinde beyaz keten gomle ve mavi kot pantolon vardı. İçim gitmesinde ne olsun.
Bu kadar yakışıklı olmak zorundamıydı. Dış kapıyı açıp çıkmam için yol verdi. Tripli bir çekildi ona bakmadan çıktım evden. Arkamdan kapıyı kapattı. Duyduğum homurtusuyla dudaklarım kıvrıldı.
"Senin o tribine kurban." Arabanın önüne durdum. Yanıma gelip önce kapımı açtı. Oturmama yardımcı olup kemerimi taktı. Burnuma dolan kokusuyla derin bir nefes aldım.
Geri çekilmeden karnıma bir öpücük bıraktı. Bir şey demeden kapımı kapattı. Kendi koltuğuna geçip kemerini taktı. Arabayı çalıştırıp yola koyuldu. Sessiz geçen yolculuk Hilal annenin kapısına kadar devam etti.
Zili çaldım. Kapıyı açan Hilal anne yüzünde kocaman bir gülümseme ile sarıldı bana. "Hoş geldin kızım." Beni içeri davet etti. "Hoş buldum anne." Burnuma gelen kokuyu takip edip ayaklarım beni mutfağa götürdü. Masanın üzerinde fırından yeni çıkmış sıcak börekleri görünce bir dilimi alıp ısırdım.
Bütün öfkem sinirim tribim hepsi yok olup uçtu. Aşkla yediğim böreği çıkardığım seslerle kendimden geçmiştim.
"İnsan bir börekle nasıl böyle aşk yaşar." Duyduğum sesle arkamı döndüm. Kocam ve annem mutfak kapısında gülerek bana bakıyorlardı. Onlar yokmuş gibi böreğimi yemeye devam ettim.
"Kızım içeri geç masa hazır. Börekleri alıp geliyorum." Dedi Hilal anne. Elimdeki börekle kocama pas vermeden salona geçtim. Masada Hassân ve Bade vardı. Beni görünce ikiside sohbetine son verip yanıma geldi. "Hoş geldiniz yengem." Kollarını bedenime dolayan Bade "Hoş buldum güzelim." Yanağına bir öpücük bıraktım.
Hassân tebessümle bize bakıyordu. "Hoş geldi." Deyince yeni yeni öğrendiği Türkçeyle gayet iyiydi. Geldiği zaman dil kursuna gitmişti. Şimdi kendini azda olsa ifade edebiliyordu.
En büyük yardımcısı Bade idi. "Hoş geldi değil. Hoş geldin. Diyeceksin." Dedi Bade.
"Hoş geldin." Bu defa düzeltip söylemişti.
"Hoş buldum Hassân. Türkçeyi baya öğrenmişsin." Başını hızlıca aşağı yukarı salladı. "Evet."
Masaya geçip oturdum. Çok acıktığım için bu Hoş geldin faslını daha fazla dayanamadım.
Benimle birlikte onlarda masaya oturdu. Kocam hemen yanımda oturdu. Tabağıma doldurduğu kahvaltılıklara sadece baktım.
Sadece kahvaltımla ilgilendim. Bade ve Hassân la sohbet eşliğinde kahvaltımı bitirdim.
Anka'ya hiç bakmadım konuşmadım. Bir süre sonra oturma grubuna geçip bacaklarımı uzattım. Ayağımın altına ve belime birer yastık koydu. Saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Benim biraz işim var. Aslan'a görünüp geleceğim. Bir şey olursa ara beni. Çok geç kalmam güzelim." Dedi. Yine cevap vermedim sadece başımı olumlu anlamda salladım.
Hilal anneye bir şeyler söyleyip çıktı evden.
Uyku ağır basınca kedi gibi kıvrıldım koltukta.
******
Anka
Sabah yine sevdiğim kadını üzmüştüm. Onu üzgün görmek canımı yakıyordu. O benim karımdı. Elinde sonunda vücudumu görecek. Bundan daha ne kadar kaçabilirim bilmiyorum.
Bu hallerim onu daha çok üzüyor ve aramızı açıyordu. Bütün gün bana attığı tripler bir bilse onu ne kadar tatlı gösteriyor. Ona baktıkça içim gidiyor, günlerce aylarca sadece bakıp güzelliğinde kaybolmak istiyorum.
Artık kaçmanın bir anlamı yok. Bu akşam karıma bütün yaralarımı gösterip onunla birlikte saracağım. Güzel karımı annemde bırakıp Zümrüdüanka'ya doğru arabayı sürdüm.
Benim yokluğum sürece yerime Zümrüdüanka'yla ilgilenen Aslan olmuştu. Bunun için ona minnettardım. Benim yokluğumu aratmadığı eşime anneme ve işime sahip çıktığı için hakkını ödeyemem.
Dün onunla konuşmam gerektiğini söylemişti. Bugün de onunla konuşmak için gelmiştim. Ne diyeceğini az çok tahmin ediyordum. Aslan dağların adamı buradaki trafiği hayatı sevmeyen adamdı.
Onu burda Alphan albay tutmuştu. Yokluğumda burayı ona emanet etmişti. Asel'le de arasını düzeltmişti yokluğumda.
Odasının önünde durdum. Kapıyı çalıp içeri girdim. Masanın başında dosyalarla ilgilenen koca adam. Beni görünce ayağa kalktı. "Kardeşim." Dedi erkek tokalaşması yapıp "Kardeşim. Hayırdır?" Dedim karşılıklı koltuğa geçip oturduk.
"Hâyır hâyır. Döndüğüne göre bende artık yerime dönmek istiyorum." Bu konuşmayı bekleyerek gelmiştim.
"Kal desemde kalmazsın değilmi?"
"Kalamam beni en iyi sen tanırsın burda olmamın tek sebebi senin emanetlerini korumaktır. Sen geldiğine göre benim gitme vaktim gelmiştir."
Onu burda bu saatten sonra hiç bir güç tutamaz.
"Ne zaman gidiyorsun?"Dedim.
"Gidiyorsun değil, Gidiyorsunuz? Tek gitmiyorum Kılıç. Asel ve Umut'u da kendimle götürüyorum." Gözlerimi kıstım ona biraz takılsam fena olmaz.
"Asel'i götüremezsin Umut senin timden ama Asel benim yanımda ben izin vermediğim sürece onu götüremezsin."
Anında yerinden kalktı. Adı gibi kükremeye başladı.
"Sikerim lan belanı ne demek götüremezsin?" Sinirle bana bakıyordu.
Rahat bir pozisyon aldım. Koltuğa iyice yayıldım. "Ben izin vermezsem gidemez demek. Benim adamım değilmi sen nereye gidiyor-" Yediğim yumrukla cümlemi tamamlayamadım.
Şerefsizin eli çok sertti. Çenem yerinde olduğuna şükretmeliyim. "Beni dillendirme sikerim dalağını Asel'i almadan bir yere gitmeyeceğim. Sende seve seve izin vereceksin." Tuttuğu yakamı sertçe bıraktı.
Dudaklarımda bir kıvrılma peydah oldu. "Benden izin aldın mı kendi kafana göre götürüyorsun kızı?" Derin bir nefes aldı. "Anka sabrımı sınama seni buraya gömerim. Ben sana böylemi davrandım." Yeniden karşımdaki koltuğa oturdu.
Odayı dolduran yüksek bir kahkaha attım. "Tamam kardeşim sevgine emin oldum."
"Siktir git lan." Dedi oda gülerek. Kendime biraz çeki düzen vererek ona baktım.
"Aslan olurda o kızı üzersen kardeş falan dinlemem seni öldürürüm. O kız seni bırakıp geldiğinde çok acı çekti. Acısına bizzat şahit oldum. Sen benim için ne kadar değerliysen bilki o kız da senin kadar değerli. Ona yapacağın bir yanlışta seni silerim." Dedim.
Oda ciddileşerek dirseklerini dizlerine koyup bana baktı.
"O kadar acı çekmesine çekmemize gerek yoktu. Bizi bu hale o getirdi Anka. Senin yokluğunda neyi fark ettim biliyormusun? Hiç bir şeyin garantisi olmadığını en sevdiğini bir anda kaybetmenin korkusunu! Eskiye takılıp ne kendimi ne onu üzmenin manası vardı. Üzülmedim mi üzüldüm buna en çokta sen şahitsin. Geçmişi geri getiremem ama bundan sonrasını onunla yanımda doya doya yaşamak istiyorum."
Başımı aşağı yukarı salladım. Söyledikleri konusunda haklıydı. Zümrüt'ü şimdi daha iyi anlıyordum. O çok acı çekmişti benim yokluğum ona azap olmuştu. Bana olduğu gibi. Benim yerimde o olsaydı kendini benden saklasaydı nasıl kırılırdım bilemiyorum.
Aslan'la bir süre daha konuşup karıma gitmek için çıktım. Arabaya binince telefonuma gelen bildirimle içimde bir şeyler kırıldı. Bir an önce karıma sarılıp öpüp koklamak istiyorum.
Nefesim: Poyraz Tura beyin babası. Oğlunuzun canı yıldız meyvesi istemiş. Gelirken getirin lütfen.
Yıldız meyvesi ne be?
Siz: Yavrum yıldız meyvesi ne?
Nefesim:Ne diyorsak o bayım? Almadan gelme.
Siz: tamam güzelim. tamam bebeğim. Sizin canınız ne istiyorsa alıp geliyorum.
İtiraz etme hakkım yoktu. Süründürecekti hak etmiştim.
Siz: güzelim var mı başka canın istediği bir şey?
Nefesim: İstediğim beli ama veren yok.
Ölürüm ben bu kadına.
Siz: Ölürüm sana kadın. İstediğin bu akşam emrine amade.
Nefesim: artık istemiyorum. Tadı kaçtı.( Ve ölme benimle yaşa )
Siz: emin misin?
Nefesim: evet...
Siz:seni sizi seviyorum
......
Tribine Ölürüm senin.
Saatlerce istediği meyveyi bulmak için aramadığım manav market kalmadı. İstanbul sokaklarında gezip durdum. En son bir manavda bulup almıştım.
Anneme kapıda selam verip karımı aldığım gibi eve geçmiştik. Şimdi odamızda yatakta bacaklarını uzatıp göbeğinin üzerine koyduğu meyve tabağında getirdiğim meyveleri yiyordu.
Arada bir bana bakıp yine önündeki tabaktan meyve yiyordu. "Poyraz bey yıldız meyvesini yediğine göre artık mutludur dimi güzel annesi?" Dedim.
"Ne o yediğimiz lokmaları mı sayıyorsunuz bayım?" Sabir diledim.
Geldiğimizden beri laf sokup duruyordu güzel karım.
"Estağfurullah karım o nasıl laf. Afiyet olsun şifa olsun sana ve oğlumuza." Omuz silkti.
"Zaten kilo aldım sünger Bob gibi geziyorum. Birde sen lokmalarımı sayıyorsun. Eskisi gibi güzel de değilim." Ağzım açık bir şekilde karıma baktım.
Gözleri dolan karımın yanına hızlıca gittim. Elindeki tabağı alıp komidinin üzerine bıraktım. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp "güzelim güzel karım. Canımın içi sen her zamanki gibi güzelsin. Senin vücudunda büyüyen bir mucize var. Bu bile seni eşsiz yapıyor. Vücudunun aldığı her şekil sana güzellik katıyor. İstediğin kadar kilo al. Sana olan sevgim asla azalmaz." Dudaklarına bir öpücük bıraktım.
Geri çekildim. "Ama sen benden kendini esirgiyorsun. Sen benim kocamsın sen nasıl beni her halimle seviyorsan bende seni öyle seviyorum." Dedi göz yaşları yanaklarından süzülerek.
"Özür dilerim Zümrüt. Seni kendimden mahrum etmek istemezdim. Sen sadece üzülme istedim ama fark edemedim ben böyle yaparak seni daha çok üzdüm." Dedim. Biraz uzaklaşıp üstümdeki tişörtün eteklerini tutup üzerimden sıyırdım.
Karımın gözlerinin içine baktım. Gözlerini yavaşça vücudumda gezdirmeye başladı. Önce yutkundu. Islak gözleri yeniden ıslandı. Parmak uçları ile göğsümdeki yaralara dokundu. Her bir dokunuşu merhem gibi tedavi etti. Gözlerimi kapattım. Kendimi onun dokunuşlarına bıraktım. Eli sol göğsümdeki derin yaraya gitti. Hareketleri gözlerimi açtım ne yaptığına bakmak için. Dudaklarını o derin yara izine bastırdı.
"Çok acıdı mı? "
"Senin yokluğun kadar değildi."
Başını kaldırıp bana baktı.
"Yokluğum ne kadar acı verir ki?"
"Yokluğun ölümden farksız. Diri diri mezara gömülmek gibi. Canlı canlı kalbini göğüs kafesinden söküp atmak gibi. İşte böyle bir acı yokluğun."
Kollarını boynuma doladı. Aynı şekilde karşılık verdim. "Söylediklerinin aynısını senin yokluğunda bende yaşadım. Bir daha böyle bir acı yaşatma ne bana ne kendine." Boyun girintisine yüzümü gömdüm. Öpüp kokladım benim cennetim,evim burası.
"Ben çok hareket edemiyorum. Arkanı dönermisin?" Kollarından çıkıp dediğini yaptım. Yavaşça sırtımı ona döndüm. Dudaklarından firar eden hıçkırıklarla ona dönmeye kalktım. "Dönme kal böyle." Deyince durdum.
Elleri sırtımdaki kırbaç izlerinin her biriyle ayrı ayrı ilgilendi. Ne kadar geçti bilmiyorum ama uzun bir süre olduğunu boynuma dolanan kollardan anladım.
Enseme derin bir öpücük bıraktı. "Senin her bir yarana merhem olurum. Sen nasıl benim yaralarıma merhem oldun bende olurum. Bir daha kendini benden mahrum etme. Biz seninle biriz düşersek birlikte düşeriz. Yine birlikte kalkarız." Dedi ellerimi boynuma dolayan kollarının üzerine bıraktım.
"Seni hak edecek ne yapmış olabilirim?"
"Biz seni hak edecek ne yapmış olabiliriz kocam?" Deyince ikimizde güldük. Daha fazla o pozisyonda kalamayan güzel karımı kucağıma alıp yatağa yatırdım.
Gözlerinin içindeki ışıltı benim ölüm fermanım olabilirdi. Bu akşam güzel karımı doyurma vaktiydi. İstediği gibi doyuracak onunla birleşip bir birimizde kaybolacaktık.
O beni ne kadar özlediyse bende onu öyle özledim. Teninin her bir zerresini kokusunu beni sarıp sarmalayan her şeyiyle onun olacak vuslata erecektim.
Dudaklarına kapanıp özlemle hasret gidermeye başladım. Çenesini, boyun girintisini vücudunun her bir detayıyla ayrı ayrı ilgilendim. Kimi zaman o zirveue çıktı kimi zaman ben en son birkaç hareket sonrası yorgunlukla kendimi yanına attım.
Derin derin nefes alıp duran güzel karıma baktım. İkimizin yüzünde kavuşmanın emareleri vardı. Kollarımın arasına çekip sıkıca sarıldım. Saçlarına sayısız kez öpücük bıraktım.
Parmak uçlarıyla göğüs kafesimdeki Anka kuşu dövmesini okşadı. "Seni seviyorum. Ela gözlüm."
"Seni seviyorum. Zümrüt gözlüm."
"İyi geceler bebeklerim." Dedim elimi karımın göbeğine koyup uyuyan karım gibi kendimide huzur dolu uykuya bıraktım.
Evet bir bölümün daha sonuna geldik.
Ne yazık ki smut bölüm atamıyorum buraya. Ama wattpad de düzenleyip atıyorum.
Evet Aslan'a ve Asel'e gelecek bölümde veda ediyoruz.
Çünkü onların hikayesi daha sonra kendi kitaplarında okuyacağız.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.93k Okunma |
1.38k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |