35. Bölüm

25. Bölüm

BitterimKara RC
bitterimrjn

Merhabalar sevgili okurlarım.

Size yeni bölümle geldim.

Okuyup oy ve yorumda bulunursanız çok sevinirim. Emek veriyorum. Bir oyu çok görmezsiniz dimi canlarım.

Hatalarım var ise affola.

Keyifli okumalar.

 

 

GELDİM NERGİS KOKULUM


ANKA

Ölüm bir nefes kadar yakınımdaydı. Bunu her zaman bilerek yaşamıştım. Babamdan sonra daha çok hissetmeye başladım. Ona göre yaşadım. Sevdiklerimi koruyup kolladım. Bana emanet bir annem ve kardeşim vardı ve yıllarca aradığım sevdam dediğim Zümrüt gözlüm.

Elimden geldiği kadar kadar onları korudum. Benden sonra kendilerine bakabilecek kadar onlara inanıyor güveniyordum. Onlardan bir gün böyle çekip gideceğimi bilmiyordum.

Yüreğim yaralı ve yarım kalmışlıkla acıyordu. Çünkü sevdiğim kadınım karım benden ayrı düşmüştü. Öleceğimi düşünmüştüm ama yaşıyorum. Nerde olduğumu bilmediğim bir yerde gözlerimi açtım.

Dudaklarımdan ilk 'Zümrüt' ismi döküldü. Nerde olduğuma baktım. Eski kerpiçten yapılı bir yerdeyim. Küçük camdan odaya gün ışığı sızıyordu. Küçük raflarda cam kavanoz ve bitkiler vardı.


)"يَقُظَ الرَّجُلُ : اِسْتَيْقَظَ"
(Adam uyandı.)

Duyduğum sese baktım. Yirmili yaşlarında genç bir delikanlıydı. Kahve gözleri kısa saçları kemerli burnu vardı. Yanaklarında güneş lekeleri vardı. Üzerinde çok iyi durmayan bir tişört ve pantolon vardı. Hemen yanında yaşlı bir kadın vardı.

Yaşlı kadın yüzünde yaşanmışlık izleri vardı. Gözleri açık bir kahveye çalıyordu. Çenesinde değ dövmesi vardı. Genç çocuk Arapça bir şeyler diyordu. O kadar hızlı konuşuyordu ki ne söylediğini anlayamıyordum.


أَشْلُونَكَ ؟
(Nasılsın?)

"أنا جيدة"
(İyiyim.) Dedim yavaşça doğrulmaya çalıştım. Delikanlı yardım etti. Vücudumu kontrol ettim. Çoğu yaram iyileşmiş hatta sadece izleri vardı.

"Ne zamandan beri uyuyorum bu şekilde?" Diye sordum arapça çoğu dili biliyordum Arapça da bu dillere dahildi. "Bir aydır burda böyle yatıyorsun. Seni bulduğumda yaşamıyor gibiydin. Bir aydır senin uyanmanı bekliyoruz sana jida neneyle bakıyoruz." Dedi yine hızlı bir şekilde konuşmuştu.

Bir aydır mı demişti? Gözlerim büyüdü. Beni bu delikanlı ve yaşlı kadın mı kurtarmıştı? Gözlerim doldu. Delikanlıyı tutup kendime çektim. Hayatımı kurtarmışlardı. Onlara bir can borcum vardı. Minnettardım.

"Şükran,Şükran" Dedim geri çekilip yaşlı kadına baktım. Eline uzanıp öptüm. "Elhamdülillah uyandın. Umudumuzu kaybediyorduk Allah seni sevenlerine kavusturup uyandırdı. Şükürler olsun." Arapça konuşarak gülüşüne karşılık verdim.

"Beni nasıl nerde buldun. Ve neredeyim?" Diye sordum delikanlıya. "Ben çobanın koyunları otlatırken köpeğim seni buldu. Seni bulduğumda her yerin yara bere içindeydi. İlk başta ölü sandım seni. Nabzın çok azda olsa hissedince seni eve getirdim. Jida nenemde tedavi etti." Dedi bu delikanlı gerçekten çok hızlı konuşuyordu.

"Beni bulup tedavi ettiğin için çok teşekkür ederim. Ölüyordum sen beni bulmasaydın orda ölürdüm. Sana ölene kadar minnetter kalacağım." Dedim. Adını sormak aklıma gelince "adın ne senin?" Güldü. "Hassân benim adım senin adın ne?"

"Anka benim adım tanıştığıma memnun oldum Hassân." Elimi uzattım elimi oda karşılık verdi. "Bende memnun oldum Anka." Dedi." Nerdeyiz burası neresi?"

"Humus'un Mermerita köyündeyiz." Dedi."Sen nerelisin? Kim sana bunu yaptı?" Diye sordu. "Türküm Türkiye'den bir operasyon için geldim. Esir düştüm öldüğümü düşünüp attılar beni." Dedim.

"Anladım. Sen kardeş ülkedensin." Dedi jida dediği yaşlı kadın elinde bir tepsi ile odaya girdi. Ne ara yanımızdan uzaklaşıp gitti fark bile etmedim. Hassân ile konuşurken gidişini görmemiştim.

Tepsiyi önümüze koydu. İçinde haşlama tavuk ve pilav, bir parça ekmek, ayran vardı. "Yemek ye uzun zamandır uyuyorsun biraz yemekye güç topla." Dedi. "Teşekkür ederim."Dedim bir kaç lokma olsada yedim. Sonra Hassân'a "telefonun var mı? Yada bulabilirmiyiz?" Diye sordum.

"Var eski ama işini görebilir belki dur getireyim." Ayağa kalkıp dışarı çıktı. Beş dakika sonra geldi. Tuşlu eski bir telefonu bana uzattı.

"Sağ olasın Hassân." Elinden aldığım telefonu dışarı çıktım. İlk aramak istediğim karımdı ama gitmeden önce Cellad'ın işini halletmem gerekiyordu. Onu bulup öldürmeden gitmeyeceğim.

Onun için Zümrüt'ü ne kadar sesini duymak istesemde aramaktan vaz geçtim. Ezbere bildiğim kendine ait olan numarayı Fatih albayı aradım. Bir kaç çalıştan sonra açtı. "Alo." Derin bir nefes çektim. "Fatih albayım benim Anka." Dedim.

Bir sessizlik oldu. Sesindeki şaşkınlıkla konuştu. "Anka gerçekten sen misin?"
"Evet albayım benim yaşıyorum."
"Anka nasıl yani senin öldüğünü düşünüyorduk. Bize öyle video atmışlardı. Cesedini bile bulamadık vermediler." Dedi.

"Biliyorum Fatih albayım ölü sanıp atmışlar beni bir çoban bulup tedavi etmiş. Bir aydır baygın yatıyorum. Şimdi sizden bir şey isteyeceğim albayım." Dedim.

"Sen iyisin ya aslanım gerisi mühim değil ailene haber verdin mi? Neredesin gelip alalım seni?"Dedi

"Albayım ailemden kimse bilmesin şimdilik yaşadığımı. Önce Cellad denen adamın işini halledip öyle geleceğim. Bana burda yardım edecek adamlarınız var mı?"

"Anka oğlum ailen en çokta eşin perişan bir halde. Senin öldüğüne inanmayan tek kişi oydu. Hissediyorum deyip durdu bu zamana kadar gerçekten hissediyormuş." Dedi kalbim acıdı. Boğazıma bir yumru oturdu.

"Fatih albay biraz daha onlardan uzak kalacağım. Cellad'ı öldürmeden huzur bulamam. Evladım için ailem için onu öldürmem lazım." Dedim.

"Tamam ama kendine dikkat edeceksin. Olduğun yerde bekle seni bu telefondan haberdar edeceğim. Bir görüşme yapıp döneceğim sana." Deyip telefonu kapattı.

Etrafıma bakındım büyük bir köy olduğunu fark ettim. Ama olduğum ev köyden biraz uzak bir yerde duruyordu. Bahçedeki sedirde oturdum. Başım ve vücudum hala yeni uyanmanın etkisiyle sızlıyordu.


Gözlerimi kapattım. Başımı sevdiren arkasına yasladım. Yaşıyordum Zümrüt'üm nasıl? Bebeğimiz nasıl karnı büyümüştür şimdi. Nasıl yakışmıştır hamilelik acaba cinsiyetini öğrenmişmidir. Bir süre bu düşüncelerle o sedirde oturdum.

"Anka abi!" Diyen Hassân'la gözlerimi açtım. Elinde iki çay vardı. Doğrulup elindeki çayı aldım. Oda yanıma geçip oturdu.

Bir yudum içtim çay dan. Çok şekerliydi çayı köşe kenarına bıraktım. Bunu fark eden Hassân "ne oldu abi beğenmedin çayı?" Dedi gülümsedim. "Sizin burda çayı çok şekerli içerler ben şekerli içmiyorum koçum."

Ayağa kalktı "Sana şekersiz getireyim." Elini tutup oturttum. "Gel otur içmeyeceğim." Tekrar yerine oturdu. Merak ettiğim soruyu sordum. "Hassân ailen nerde?" Bana baktı. Bakışlarına hüzün yerleşti. "Ailem yok hepsini öldürdüler. Evde olmadığım için bir ben kaldım. Köyü basmışlar esat ve işit askerleri burda çalışırken ailemde o çatışmada katledildi."

Dolu dolu olan kahvelerinden birer damla yaş aktı. "Beni Şam'a amcamın yanına göndermişti babam amcamın yanında biraz eğitim almamı istiyordu. Ama onların ölüm haberini alınca buraya geri geldim. Amcam çok ısrar etti kabul etmedim. Burda ailemin evinde onlardan kalan son anılarım bu evin içinde terk etmek istemedim." Dedi.

Başını yukarı kaldırdı. Gözlerini yumdu. Bir süre sadece öyle durdu. Başını tekrar bana doğru çevirdi. "Şimdi burda çobanlık yapıyorum. Onları çok özledim. Annemin kokusunu,babamın dağ gibi yanımda durmasını,küçük kız kardeşimin etrafımda abi abi diye dolanmasını çok özledim. Ben ailemi çok özledim abi." Dedi hıçkırarak ağlamaya başladı.

Omuzlarından tutup kendime çektim sıkıca sarıldım. Yarılı kalbi,aile eksikliği içimi yakmıştı. Benim ailemde ardımdan böyle üzülmüştür. Bir an önce evime,karıma, anneme, kardeşime,evladıma gitmeliydim.
Kollarımdan ayrıldı. Yüzüne baktım.

"Hassân çok üzgünüm senin çok güzel bir kalbin var eğer istersen seni kendimle Türkiye ye evime götürürüm. Yanımda kalıp sana destek olurum. Okumak istersen okuturum seni." Dedim.

Ağladığı için boğuk çıkan sesiyle konuştu."Ben nasıl yani ne yaparım orda. Ailen beni kabul etmezse hem dilinizi bile bilmiyorum."

Elimi bacağına koydum. "Ailem sana hiç bir şey demez hatta beni kurtardığın için el üstünde tutarlar seni. Benim yanımda çalışırsın dilimizi öğrenmek için kursa gidersin. Açıktan okur sınava girersin istediğin mesleği okursun. Benim sana bir can borcum var sen ne istersen vermeye yapmaya hazırım."

"Bilmiyorum abi amcam çok istedi yanına gideyim gitmedim ona şimdi seninle gelirsem darılır bana." Gözlerinde yinede gelmek istediğini okuyabiliyordum.

"Bak bana aslanım benim burda biraz işim var işimi halledip evime karıma döneceğim. Ben işimi halledene kadar sen düşün. Sonra gelirim yanına gelmek istersen birlikte gideriz, yok burda kalacağım dersen ölene kadar sana yine destek olurum. Sen düşün kararını ona göre ver." Dedim o sıra Hassân'ın verdiği telefon çaldı.

Arayan Fatih albaydı. Açtığım telefonu dinlemeye başladım."Anka iki saate bir ekip gelip seni alacak ne yapacaksan onlar sana yardım edecek. Seni bu defa kanlı canlı karşımda göreceğim bu bir emirdir."
"Emredersiniz albayım." Dememle telefonu kapattı.

Numarayı anında telefondan silip geri Hassân'a verdim. "Teşekkür ederim Hassân." Dedim

"Senin ailen var mı abi yani eşin çocuğun?" Budefa soran oydu. Dudaklarımda tatlı bir tebessüm yer edindi. Başımı salladım."Evet bir karım ve doğacak bir evladım var annem,kız kardeşim ve dostlarım var."

"Eşin hamile mi abi ya doğruysa?" Dedi " Dört aydır burda esirim rsir düştüğüm gün bebeğimin olacağını öğrendim. Tam bilmiyorum ama tahminen beş veya altı aylık arasında olsa gerek. Yani bir aksilik olmadıysa doğuma yetişeceğim aslanım." Dedim.

"Allah kucağınıza sağlıkla almayı nasip etsin abi. Senide onlara bağışlasın."
"Aminnn Hassân."

İçeri geçip yatağa uzandım. Beni almak için gelecek olan ekibi beklemeye başladım. Jida denen yaşlı kadın kendi evine gitmişti. Hassân'ın evinden biraz daha aşağıdadı evi.

*******
3 gün sonra


"Anka ne yapıyoruz şimdi?" Diyen ekibe baktım. O gün gelip kaldığım evden beni alan dört kişilik ekiple onların ayarladığı eve gelmiştik. İsimlerinin Çağıl, Kadir,Bartu ve Emre olduğunu öğrendiğim ekiple Cellad'ın olduğu yeri üç gün içinde bulmuştum.

Şimdi onlarla bir plan yapıp Cellad'ı oldurup evime dönecektim. Karımı çok özledim.

"Evinin etrafını iyice kontrol edelim. O evi bombayla birlikte onuda uçuracağım bir parçası kalmayacak şekilde onu yok edeceğim." Dedim

"Evinin etrafında hep gezen üç adam var. İçerde onunla bir kişi daha kalıyor. Toplam beş kişiler. Dışarıdaki adamları Bartu ve Emir halleder. Keskin nişancı ikisi. Ben seninle bombaları yerleştiririm. Kadir'de etrafı kolaçan eder." Diyen Çağıl güzel bir pilan yapmıştı. Ekibini kendisi iyi bildiği için görev dağıtımı yapmıştı.

"Bu akşam o zaman bu işi bitirelim. Dört aydır burdayım. Evime yurduma gitmek istiyorum artık." Dedim.

"Sen KaraAslan'ın aradığı adamsın dimi?"
Başımı salladım,"evet ta kendisiyim."

"Seni bir ay boyunca her gün aradı. Geri dönmek istemesede üstleri onu geri çağırınca geri dönmek zorunda kaldı. Senin ölüm haberini vermişlerdi." Dedi Kadir.

"Beni o çoban yani Hassân kurtarmasaydı cesedimi bile kimse bulamazdı. O çocuğa hayatımı borçluyum."Dedim.

Bir süre daha oyalandik. Akşam geç saat olunca hazırlanıp hep birlikte evden çıktık. Bir saat sonra evin yakınlarında konumlandık. Emre ve Bartu kendileri için iyi bir yer seçip gitmişlerdi. Kadir burda duracak bizi kollayacak etrafı kolaçan edecekti. Sırtımda bir çanta dolu bombayla eve doğru Çağıl'la birlikte ilerledik.

"Yerinizi aldınızmı Emre ve Bartu." Diye sordu kulaklıktan Çağıl. Ekibi yöneten Çağıl'dı.

"Evi ve bahçeyi net görüyorum."Dedi Bartu.
"Arka tarafı net görüyorum." Dedi Emre.
"Dışarıdaki adamları halledin. Biz eve gireceğiz." Dedi Çağıl. Biz yavaş ve tedbirli adımlarla o sıra eve ilerliyorduk.

Önce bir adam sonra diğerinin yere yığıĺışını gördüm. "Ön iki hedef temiz." Dedi Bartu.
"Arka temiz." Dedi Emre onların komutu ile bahçeye sessizce girdik. Evin köşelerine birer bomba yerleştirdik. Kapiyada bir tane yerleştirdim.

Kapıyı çalıp kenara çekildim. Sağda ben solda Çağıl vardı. Bir kaç dakika sonra kapının arkasında söylenerek kapıyı uykulu gözlerle açan Cellad oldu. Etrafa bakmaya fırsat vermeden silahı alnına tuttum.

"Merhaba prenses nasılsın?" Bana seslendiği hitapla ona seslendim. Gözleri beni görme şaşkınlığıyla bir hayli açılmıştı.

Dudaklarıma bir tebessüm yerleştirdim. "Sana ne demiştim. Bak sözümü tutmaya geldim. Ve sen ne demiştin olurda yaşarsan seni öldürmeme izin verecektin. Bak sağ salim karşındayım." Dedim.

"Se- sen nasıl ölmüştün?Nab- nabzın atmıyordu?" Dedi kekeleyerek. "Öldürmeyen Allah öldürmüyormuş bak beni de öldürmedi." Dedim onu içeri doğru itekledim. Ben ileri o geri geri gitmeye başladı.

Hemen arkamda Çağıl vardı. Biz içeri girince odalardan birinin kapısı açıldı. Bizi görünce silahına koşmaya fırsat vermeden Çağıl alnına sıkmıştı bir kurşun. "Oru*pu çocuğu." Dedi Çağıl.

"Sen adamınla oyalan ben şu emanetleri yerleştireyim." Deyip boş odalara girmeye başladı. Alnına tuttuğum silahla yerinde duran Cellad hala beni görmenin şokunu yaşıyordu.

"Ne oldu bebeğim beni görünce heyecandan dilini mi yuttun piç?"

"Seni parça parça edip öldürmeliydim ki karşıma çıkama diye." Dedi

"Bak bunu doğru dedin beni kesinlikle öldürmeliydin ki karşımda böyle titrememeliydin." Sol bacağına bir kurşun sıktım. Sıktığım kurşunla dudaklarından bir inilti çıktı.

Gözlerini benim gözlerimden ayırmadı. Sağ bacağınada bir kurşun sıkınca ayakları onu tutamadan dizlerinin üstüne çöktü.

"Sık kurşunu böyle canımı yakamazsın siktiğim piçin evla-" lafını bitirmeden sol koluna bir ateş ettim. Bu defa dudaklarından acı bir çığlık koptu.
Onu böyle inlerken karşımda görmek bana yaptığı bütün işkencelerin acısının hazzını ondan çıkarıyordum.

Sağ kolunada kurşun sıktım. "Benim işlem tamam sende hallet çıkalım burdan." Dedi Çağıl son kez Cellad'a baktım.

"Cehennemin dibine kadar yolun var şerefini si*tiğim oru*pu çocuğunun evladı." Deyip alnının ortasına bir kurşun sıkıp evden Çağıl ile çıktık.

"Sevdim işkence yöntemlerini." Dişlerini göstererek gülen Çağıl'a bende eşlik ettim. "Düşmanım elime düşmeyi görsün. " Dedim birlikte evden iyice uzaklaşıp Kadir'in yanına varınca Bartu ve Emre'de yanımıza ulaştı. Çağıl elindeki kumandayı bana uzattı. "Bu şerefi sana vermek istiyorum." Dedi.

Elime aldığım kumandayla karşımdaki eve baktım. Ve düğmeye bastım. Evle birlikte gök yüzüne doğru patlayan alev topu geceyi bir güneş gibi aydınlattı.

Patlamanın etkisiyle olduğumuz zemin şiddetle sallandı. Alevler gök yüzüne doğru çıkarken biz kendimizi sabit tutabileceğimiz yer aradık. Arkamdaki arabaya tutundum.

Alevlere bakarak "geber dalağını si*tiğim oru*pu evladı." Deyip bir kahkaha attım. Çağıl ve diğerlerine bana eşlik etti. "Tam bir delisin biliyorsun dimi?" Diyen Çağıl'a başımı salladım. Kabul ederek.

"Dumanın olmayı istemeyeceğim bor adamsın." Dedi Bartu. "Sanki sen ondan aşağı kalırsın." Diyen Emre'den ters bir bakış attı.

"Sikerim lan seni neyimi gördün?" Emre gülümseyerek Kadir'e baktı. "Dağdaki adama ne yaptığını hatırlıyormusun?" Diye sordu.

"Hak edene hak ettiğini verdim." Dedi Bartu.
"Lan adamı delik etmediğin yeri kalmadı o yetmedi birde leşin bedenini ateşe verdin.yetmedi yanan bedene bir daha kurşun sıktın." Dedi Emre gülerek.

"Bak aklıma geldi sizin yüzünüzden kurşunu az sıktım." Dedi kahkaha atarak burdan uzaklaştık. Geldiğimiz eve geri döndük. Onlarla bir süre daha konuşup sabah olunca hep birlikte Hassân'ın yanına gittik.

Hassân bizi görünce koşarak yanıma geldi. Kararını merak ediyordum benimle gelmesini istiyordum.

"Hoş geldiniz." Dedi
"Hoş bulduk aslanım ne karar verdin çok vaktimiz yok hemen yola çıkmamız gerekiyor." Dedim.

Tebessüm ederek "gidelim o zaman seninle geleceğim." Dedi bu kararına bende içtenlikle tebessüm ettim. "Gidelim o zaman yeni hayatına atalım ilk adımları." Dedim onunla birlikte geldiğimiz arabaya bindik.

Gidiyordum sonunda burdan kurtuluyorum. Evime vatanıma ve karıma gidiyorum. Beni karşısında görünce nasıl bir tepki verecekti. Şuan kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibi hissediyordum.

Çağıl ve ekibi bize sınır kapısına kadar eşlik etti. Sınırdan sonra bizi Fatih albayın gönderdiği arabayla Hatay Yayladağı sinir kapısından çıkıp Hatay hava alanına Hassân'la birlikte gittik.

Hassân ilk kez uçağa bindiği için heyecanlıydı. Bende ailemi göreceğim diye heyecanlıydım.

Uçağa bindiğimizde "abi çok heyecanlıyım kalbim duracak gibi." Diyen Hassân'a bakıp gülümsedim. "Aynı neyecan benim içinde geçerli aslanım." Dedim.

Uçak kalkınca ikimizde sessizliğe büründük. Heyecanla inişi bekledim.

*****

Aradan geçen bir buçuk saatle hava alanından çıkıp evime doğru Hassân'la taksiye bindik. Kalbim yerinden çıkacak gibi heyecanla ayaklarımı stresle sallayıp durdum. Taksiciye adresi söyleyip eve gidiş yolumu izledim.


Taksi kapının önünde durunca kapıda beklemesini söyledim üzerimde para yoktu. Hassân'la birlikte derin bir nefes alıp evimin bahçe kapısından içeri girdim. Her adımımda kalbim biraz daha hızlı atmaya başlıyordu. Ayaklarım bir birine dolanıyordu.

Kapıya varınca titreyen parmaklarıyla zile bastım. Bir kaç saniye sonra aylarca duymadığım sesin sahibinin karımın sesini duymamla gözlerim doldu. Ve kapı ardına kadar açıldı.

Aşık olduğum sevdiğim kadını karımı karşımda görmemle nefesimi tuttum. Karım güzeller güzeli karım bütün güzelliğiyle karşımda duruyordu. "Anka." Dedi sesi fısıltı gibi çıkmıştı.

"Geldim Zümrüt'üm." Dedim gözleri doldu. Önce yüzüne baktım sonra gözlerim büyümüş olan karnına değdi. Gözleri dolan bu defa ben oldum. Bir süre sadece bakışlarım karnında kaldı. "Sen gerçeksin. Ölmedin. Bana ve bebeğimize geri geldin." Dedi dudaklarından bir hıçkırık çıktı.

Bakışlarımı yüzüne çevirdim. Göz yaşları içinde beni baştan aşağı süzdü. Bir kaç adım yaklaşarak onu kollarımın arasına alıp göbeğinin izin verdiği kadar sıkıca sarıldım.

"Geldim güzelim yaşıyorum. Mucizemiz ve sana geldim. Zümrüt gözlüm, nergis kokulu güzel yarim."




Evettt. Bir bölümün daha sonuna geldik.

Sonunda kavuştuk. Yeni bölümde bolca bir hasret giderelim.

Haftaya görüşmek dileğiyle kalın sağlıcakla.






Bölüm : 05.01.2025 22:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...