35. Bölüm

Güvenin dönüşü

Hayatın akışında kendini bulmak
birufakyolculuk

Arkadaşlar sizden rica ediyorum lütfen bol bol yorum yapmayi ve beğenmeyi unutmayın🥹🥹🥹

Terfi haberini aldığım gün, içimde tarifi imkânsız bir heyecan vardı. Artık sadece Üsteğmen Deva Akkurt değildim. Yüzbaşı olmuştum. Ama bugün benim için sadece bir rütbe yükselişi değildi. Bugün, yıllardır görmediğim, kan bağım olduğunu bile çok sonradan öğrendiğim kardeşim, Güven Candan, Kartal Timi’ne katılıyordu. Oda terfi almıştı benimle beraber.

Karargâhın geniş bahçesinde, timin diğer üyeleriyle birlikte toplanmış, yanımda Baturalp ile dimdik duruyordum. Güneş, ufuk çizgisinde kızıllığını bırakırken, Baturalp’in gür sesi karargâhta yankılandı.

“Kartal Timi’nin yeni üyesi, Üsteğmen Güven Candan. Kendisi bugünden itibaren timin önemli bir parçası olacak.”

Gözlerim, kalabalığın arasından yürüyerek gelen Güven’e takıldı. Omuzları dimdik, yüzünde ifadesiz bir ciddiyet vardı. Duruşu kendinden emin olsa da içinde fırtınalar koptuğunu hissediyordum. Aynı geçmişi paylaşmamıştık, aynı evde büyümemiştik, hatta birbirimizi bile tanımıyorduk. Ama artık aynı safta savaşacaktık.

Yanıma yaklaştığında derin bir nefes aldım. Onunla sadece kan bağım yoktu artık. Artık silah arkadaşı olmuştuk.

Göz göze geldik.

“Üsteğmen olarak Kartal Timi’ne hoş geldin, Güven Candan.” Sesim her zamanki gibi sakindi ama içinde derin bir anlam barındırıyordu. “Artık omuz omuza savaşacağız.”

Güven, hafifçe başını salladı. Gözlerinde belirsiz bir ifade vardı. Sanki bir şeyler söylemek istiyor ama kelimeleri bir araya getiremiyordu. Sonunda derin bir nefes aldı ve dudaklarından dökülen kelimeler içimde bir yerlere dokundu:

“Artık hem ablam hem komutanım oldun.”

Gözlerim doldu. Ama belli etmemek için hafifçe gülümsedim. “Bakıyorum da şikâyetçi gibisin.”

Güven başını iki yana salladı. “Asla değilim abla. Biz seni yıllarca aradık… Eğer bir gün isyan edersem çarpılırım.”

"Herkez eğitime "dedi Baturalp. Saatler süren eğitimden sonra canımızı çıkartmıştı resmen.

Eğitimler bitmiş, herkes evine dağılmıştı. Ama bizim için asıl mesele şimdi başlıyordu. Güven, dün gece gizli görevini tamamlamış, başarıyla dönmüştü. Ancak hâlâ bir sorun vardı. Babamız onu hain sanıyordu. Annem ise hâlâ onun bir gün döneceğine inanıyordu.

Arabaya bindiğimizde Güven sessizdi. Yüzüne kederli bir ifade hakimdi.

“Abla…” diye başladı ama sesi titredi. “Babamın yüzüne nasıl bakacağım? Onun için ben, canına kasteden bir evladım. Beni affetmez.”

Sertçe direksiyona tutundum. Güven’in yüzüne döndüm ve kararlı bir sesle konuştum.

“Saçmalama, Güven! Sen onun canına kastetmedin, sen hain değildin! Sen vatanın için görevdeydin ve şimdi döndün. Bunu babama açıklayacağız. Annem zaten seni bekliyor. Onun gözünde hep kahraman oğlu olarak kaldın. Artık üzülmeyi bırak ve kendini bu yükten kurtar.”

Güven, derin bir nefes aldı ama hâlâ huzursuzdu. Babamın görevi artik burda olduğu için artık bir ev tutmuslardi burada annemde biraz dinlenmek için ise ara vermişti. Evin önüne vardığımızda, kapının önünde duraksadı Güven.

“Ne yapacağım?” diye sordu fısıltıyla.

Elimi omzuna koydum. “Kapıyı çal, Güven. Annem açacak ve seni öyle bir saracak ki içinde kalan tüm acılar eriyip gidecek. Babamla da konuşacağız. Ona gerçeği anlatacağız. Hadi!”

Güven, derin bir nefes alarak zile bastı. Dakikalar gibi gelen birkaç saniyeden sonra kapı açıldı. Annem karşımızda duruyordu. Önce şaşkınlıkla Güven’e baktı, sonra bana döndü. Gözleri doldu. Ne yapacağını bilemez gibi bir an tereddüt etti, sonra dudaklarından tek kelime döküldü;

“Oğlum…”

Ve o an dünya durdu.

Annem, Güven’e öyle sıkı sarıldı ki sanki yılların özlemi o kucaklaşmada eridi. Gözlerim istemsizce doldu. Annem, fısıltıyla, “Geleceğini biliyordum. Beni bırakmayacağını biliyordum.” dedi.

Tam o sırada babam kapının eşiğinde belirdi. Sert bakışları Güven’e çevrildi. İçindeki öfkeyi saklamıyordu.

“Kim o?” dedi tok bir sesle.

Annem, babamın koluna sarılarak fısıldadı: “Bak, Kahraman oğlum geldi. Sana demiştim, Güven dönecek diye.”

Babam, Güven’e uzun uzun baktı. İçinde fırtınalar koptuğunu görebiliyordum. Birkaç adım attı ve Güven’in omzuna dokundu. Ama sarılmadı.

“Gelin, içeride konuşalım.”

Salona geçtiğimizde hava ağırlaşmıştı. Babam sandalyeye oturdu, kollarını göğsünde kavuşturdu.

Güven, derin bir nefes aldı. “Bir daha hiç gitmeyeceğim anne.” dedi kararlı bir sesle. “Ve artık seni sevindirecek bir haberim var. Ben artık Deva ablamın timindeyim. Abla kardeş değil, aynı zamanda omuz omuza savaşan iki askeriz.”

Annem gözyaşlarıyla gülümsedi ama babamın yüzü hâlâ sertti.

Ben araya girerek, “Baba, Güven hain değildi. O, gizli bir görevdeydi. Hain olan kişi amcam Dinçer’di. Ve onu ben öldürdüm.”

Babamın gözleri büyüdü. Ellerini başına götürdü. “Ne diyorsun Deva?”

Yutkundum. “Beni sizden ayıran, Bahar’la işbirliği yapan, onca masumu katleden, senin kardeşindi, baba. Ve ben onu gözümü bile kırpmadan vurdum.”

Babamın gözleri yaşlarla doldu. Ellerini başına koydu, derin bir iç çekti. “Ben bunları hak edecek ne yaptım?” diye fısıldadı.

Sonra Güven’e döndü. “Sen beni vurdun o gün.” dedi boğuk bir sesle.

Güven’in gözleri kocaman açıldı. “Hayır baba! Seni ben vurmadım! Seni vuranı ben vurdum! O gün, ‘Baba!’ diye bağırarak yetişmeye çalıştım ama geç kaldım. Ama şimdi buradayım, seni korumak için buradayım. Lütfen beni affet!”

O an, yılların birikmiş acısı, pişmanlığı ve hasreti gözyaşlarıyla akıp gitti. Babam titreyen ellerini uzattı ve Güven’i kollarına çekti.

“Oğlum…” diye fısıldadı.

Ve biz o gece, yılların hasretini, kırık kalplerimizi, kaybolan zamanlarımızı bir araya getirdik.

 

Bölüm : 25.02.2025 15:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...