55. Bölüm

48. Bölüm

Hayatın akışında kendini bulmak
birufakyolculuk

 

Görevimiz tamamlanmıştı. Uzun ve yorucu bir günün ardından Baturalp ile el ele tutuşarak evimize döndük. Eve girer girmez üzerimdeki yorgunluğu hissettim, ama içimde huzur vardı. Baturalp, kapıyı kapatıp bana döndü, yüzünde her zamanki sıcak gülümsemesiyle,

"Eee, güzeller güzeli karım, bu akşam ne yemek yapalım?" diye sordu.

Kaşlarımı hafifçe kaldırarak ona baktım. "Yapalım derken?" dedim merakla.

Baturalp gülerek yanıma yaklaştı, avuçlarını belime yerleştirip beni kendine doğru çekti. "Beraber yapalım, güzel gözlüm. İkimiz de yorgunuz, el birliğiyle hızlıca bir şeyler hazırlar, sonra keyifle yeriz," dedi ve yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.

Bir an duraksayıp ona şaşkınlıkla baktım. "Ama yemeği kadın yapmaz mı?" diye sordum, onu biraz kızdırmak için.

Baturalp başını iki yana sallayarak hafifçe güldü. "Ah be güzel karım, ben sana hiç kıyar mıyım? Hem hayat müşterek… Kadın olman, her işin altından tek başına kalkman gerektiği anlamına gelmez. Biz beraber çalışıyoruz, beraber yoruluyoruz. O yüzden her şeyi beraber yapacağız. Üstelik ben daha dayanıklıyım, erkek olduğum için. Her zorluğa dayanırım ben" dedi göz kırparak.

Kollarımı göğsümde birleştirip kaşlarımı çattım. "Ne yani, ben güçsüz müyüm? Unutma, ben özel kuvvetleri birincilikle bitirmiş bir askerim," dedim meydan okuyan bir ifadeyle.

Baturalp kahkaha atarak başını eğdi. "Biliyorum canımın içi… İşte bu yüzden seni çok seviyorum. Ama bu yorulmanı istemiyorum, o kadar. Beraber yapalım, hem daha eğlenceli olur."

Derin bir nefes alıp pes ettim. "Tamam, peki. Ne yapıyoruz?"

"Fırında tavuk yapalim. Ben de salata yaparım. Sen de pilavı hallet, olur mu?" dedi, ellerini havaya kaldırarak.

Gülümseyerek başımı salladım. "Olmaz mı hiç?"

Baturalp gözlerimin içine sevgiyle bakarak hafifçe eğildi. "Evde emir-komuta sende, sultanım," diye fısıldadı.

Beraber mutfağa girip yemeğimizi hazırladık. Yorgun ama mutluyduk. Yemekten sonra bulaşıkları ben hallederken, Baturalp çay demledi. Eve dönüş yolunda aldığımız çikolatalı pastayı koydu masaya tabaklarla servis ederek. Onun bu küçük ama anlamlı hareketleri beni hep mutlu ediyordu.

Böyle böyle zaman akıp gidiyordu. Farkına bile varmadan evliliğimizin üçüncü ayını doldurmuştuk. Koca üç ay… İçimde artık başka bir sıcaklık vardı. Artık yalnız değildim. Sevdiklerim yanımdaydı.

Yarın büyük bir gündü; Güven ile Zeynep’in düğünü vardı. Herkes bizimle olacaktı. Annem artık burada, özel bir hastanede çalışıyordu. Babam ise görevden göreve koşuyordu. Güven, benimle aynı timde olduğu için hep yanımdaydı. Artık ailemle vakit geçirmeyi seviyordum.

Belki geçmişimiz aynı değildi. Belki onlarla paylaştığım çocukluk anılarım yoktu. Doğum günüm hiç kutlanmamıştı, ama yine de beni hiç bırakmamışlardı. Beni sevmiş, aramaktan, bulmaya çalışmaktan vazgeçmemişlerdi.

Ve ben artık üzülmek istemiyordum. Mutlu olmak benim de hakkımdı.

Beni seven bir kocam vardı. Beni koruyan, güven veren, sevildiğimi her an hissettiren bir adam. İlk defa biri bana "Yalnız değilsin" demişti. İlk defa biri beni korumaya çalışmıştı. İlk defa biri, "Ben varım" diyerek arkamda duruyordu.

Ve şimdi… Yepyeni bir hayata, bir düğüne gidiyorduk.

"Bu elbise olmaz."

Başımı kaldırdım. Baturalp, ellerini beline koymuş, beni baştan aşağı süzüyordu.

Gözlerimi devirerek aynaya döndüm. Askılı , bol etekli kırmızı elbisem üzerime tam oturmuştu. Siyah uzun topuklu ayakkabılarım zarif duruyordu. Ama tabii ki Baturalp, her zamanki gibi korumacı yanıyla kıyafetime itiraz ediyordu.

"Baturalp, bunu giyeceğim."

"Daha kapalı bir şey giysen?"

"Hayır."

Baturalp ellerini saçlarına götürüp derin bir nefes aldı. Sonra gözleri kısıldı ve elimi tuttu. "Tamam, ama elimi bırakmak yok," dedi, sert ama sevgi dolu bir sesle.

Gülümsedim. Onun elini daha da sıkı tuttum.

"Asla bırakmam."

Düğün günü gelmişti. Sabah erkenden kalkmış, hazırlanmıştım. Kırmızı elbisemi giymiş, saçlarımı dalgalı bırakmıştım. Baturalp hâlâ bu elbiseye karşı biraz homurdanıyor olsa da elimi sıkı sıkı tutarak benimle salona girdi. Tam içeri adım attık ki, tim arkadaşlarımızın yüksek sesle konuşmaları ortalığı inletti.

"Vay, vay, vay! Binbaşı'm, nasıl ama, Deva komutanımı nasıl yalniz bırakmıyor!" diye bağırdı Can.

Mert hemen lafı yapıştırdı: "Adam haklı, bakışları ‘Bu benim karım, fazla yaklaşan yanar’ diyor."

Baturalp, dişlerini sıkarak onlara ters ters bakarken ben gülmekten kendimi alamadım.

"Baturalp, cidden biraz fazla korumacı değil misin?" diye fısıldadım.

Baturalp kaşlarını kaldırıp, ciddi bir ifadeyle, "Ben değilim, adamlar fazla rahat," dedi.

Tam oturacaktık ki, timden Baki ve Ahmet,yanımıza gelip masaya çöktüler.

"Deva komutanım, sizi şöyle kaçırmayı falan düşünüyoruz. Çok güzel olmuşsunuz, yazık olacak binbaşıya," dedi Ahmet ,şakayla.

Baturalp'in yüzü anında değişti. Gözlerini kıstı, yavaşça sandalyeden kalktı. "Kaçırmayı mı? Deneyin bakalım," dedi ve kollarını sıvadı.

Timin diğer üyeleri gülmekten kahkaha atıyordu. Mert baki’nin sırtına vurarak "Oğlum, Baturalp komutanımı niye delirtiyorsun, zaten her an birilerini boğacak gibi bakıyor!" diye kahkahalarla güldü.

Nazlı yanımıza gelerek eliyle burnunu kaşıyıp ekledi: "Baturalp komutanım karısını kaçırmaya çalışan biri olursa, o adamı anca kuşlar taşır."

Ben gülerek başımı iki yana salladım. "Siz çok fenasınız! Bir gün başınıza iş alacaksınız!" dedim.

O sırada sahneden anons yapıldı: "Güven ve Zeynep ilk danslarına çıkıyorlar!"

Herkes yerini alırken, timdekilerin şakaları hız kesmeden devam ediyordu. Ama ben dönüp Baturalp’e baktım. O, her zamanki gibi beni izliyordu, gözlerinde korumacı ve sevgi dolu bir bakışla.

Bütün gece timin şakaları, Baturalp’in kıskançlıkları ve eğlenceli anlarla doluydu. O düğün, hepimiz için unutulmaz bir gece olmuştu.

Salona girdiğimde içimde tarif edemediğim bir heyecan vardı. Baturalp’in kardeşi ve aynı zamanda en yakın arkadaşlarımdan biri olan , Defne koluma hafifçe dokundu. Yüzümdeki heyecanı fark etmiş olacak ki, göz kırpıp "Sakin ol Deva abla sanki operasyona gidiyorsun," diye fısıldadı.

Gülümsedim ama kalbim deli gibi çarpıyordu. Bunu ilk kez söyleyecektim ve en yakın arkadaşlarımın tepkisini görmek için sabırsızlanıyordum. Baturalp’in beni süzdüğünü fark ettim. Kaşlarını çatmış, gözlerini kısıp bana doğru yaklaşıyordu.

"Deva, iyi misin? Hayırdır, niye öyle bakıyorsun?" diye sordu.

Derin bir nefes aldım. "Aslında… çok iyiyim, Baturalp," dedim ve ardından koca salona duyulmayacak şekilde ekledim: "Hamileyim."

O an zaman bir saniyeliğine durdu. arkamda vardigindan haberdar olmadığım, beni duyan Can 'ın "NEEEE? Hamilemieiniz komutanım. "diye haykırmasıyla kahkahalar yükseldi.

Baturalp’in gözleri kocaman açıldı, Güven ise şokla bana bakıyordu. Sonra bir anda kahkahalar, tebrikler, çığlıklar birbirine karıştı. Mert gelip karşıma durdu. "Deva komutanım, senin çocuğun kesin doğar doğmaz komando marşı söylemeye başlar!" dedi gülerek.

Can hemen ekledi: "O değil de, çocuk büyüyünce hepimizi komuta etmeye kalkarsa ne yapacağız?"

Nazlı başını iki yana salladı: "O değil de, Deva komutanım bir tane doğurmaz ki, kesin çift iki tane olur!"

Kahkahalar havada uçuşuyordu ama ben sadece etrafıma bakıyordum. Ailemdi bunlar benim… Gerçekten ailem gibi olmuşlardı.

Baturalp en sonunda kendine geldi ve bana yaklaşarak sarildi ", Deva'm" dedi mutluluktan gözleri gülerken " o kadar mutluyum ki, bana dünyanın en güzel haberini bugün verdin. Artık daha fazla dikkatli olacaksın. Kendini fazla zorlamanı istemiyorum."

Gözlerimi devirdim. "Binbaşı’m, beni koruma içgüdünüz hamile olduğumu duyunca iki katına mı çıktı?"

Baturalp’in gözleri kısıldı. "Seninle yıllardır çalışıyorum Deva, senin ne kadar gözü kara olduğunu iyi bilirim. Şimdiden tembihliyorum, öyle çatışmaya falan girmek yok."

Güldüm. "Tamam tamam, ama önce şu düğünü tamamlayalım!"

Timin neşesi, Baturalp’in şaşkınlığı ve sevdiğim herkesin etrafımda olması… Hayatımın en güzel günlerinden biriydi. Artık sadece bir asker değil, bir anne adayıydım. Ve bu, belki de şimdiye kadar aldığım en özel görevdi.

Düğünün ilerleyen saatlerinde herkes hâlâ neşeliydi. Güven ve Zeynep’in mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Timin adamları ise hâlâ benim hamilelik haberimin şokunu atlatamamıştı.

Can, elindeki çayı bir dikişte içtikten sonra gözlerini kısıp bana döndü. "Peki, biz bu çocuğa dayı mı olacağız, amca mı? Bir rütbe belirleyelim de ona göre havalı takılalım."

Baki hemen atıldı. "Ben koçbaşı olmak istiyorum. Çocuğun askeri eğitimi benden sorulsun!"

Gözlerimi devirdim. "Arkadaşlar, çocuk daha iki aylık. Önce bir dünyaya gelsin, sonra üniformasını konuşuruz!"

Baturalp ise sessizce beni izliyordu. Gözleri farklı bakıyordu bugün. Sadece mutluluk değil, içinde koruma içgüdüsünün de arttığını görebiliyordum. Yanıma sokulup belime hafifçe dokundu. "Deva, sen farkında mısın? Artık sadece senin için değil, bizim küçük mucizemiz için de endişeleniyorum."dedi.l

İçim sıcacık oldu. Elimi karnıma koydum ve gülümsedim. "İkimiz de çok güçlüyüz Baturalp. Merak etme, ikimiz de bu sürecin altından kalkacağız."

Tam o anda Zeynep, elinde mikrofonla piste çıktı. "Evet beyler, hanımlar! Bu kadar konuşma yeter. Hadi bakalım, sıra halayda!" diye bağırdı.

Timdeki herkes bir anda coşkuyla ortaya atıldı. En ön sırada Can ve mert vardı. Güven, Zeynep’in elini tutmuş, yüzünde koca bir gülümsemeyle dans ediyordu. Baturalp ise bana bakıyordu.

"Dans eder misiniz, Binbaşı’m?" diye sordum gülerek.

Elini uzattı. "Siz isteyin yeter ki güzel bayan. Sizin canım feda " dedi uzattigim elimi öperek.

Karnımda büyüyen minik mucizemizle birlikte o gece, hayatımın en mutlu anlarından biriydi. Hem timim, hem dostlarım, hem de hayatımın adamı yanımdaydı.

Daha ne isterdim ki?

Bir süre sonra bizim tim kendi halinde şarkı söylemeye başlamıştı. En son sıra Mert' e geldiğinde Mert bir şarkı söylemeye başladı. O arada birşey oldu mert Baturalp'in kardeşi Defne' ye bakıyordu. Ve şu şarkıyı söylemeye başladı..

Derin duygular besliyorum sana karşı. Sevgi değil içimde ki aşkın alası. Konuşarak anlatamam sana aşkımı. Anlatır sana aşkımı belki bu şarkı.

Kimse anlamamıştı ne olduğunu ama bence mert ve defne 'nin arasında birşeyler vardı.

Baturalp’in hamile olduğumu öğrendiğinden beri üzerime titremesi yetmezmiş gibi, timdekiler de durumu iyice abartmaya başlamıştı. Karargâhta normal bir gün geçirmenin hayalini kurarken, sabah erkenden odama giren Can ve ve Mert yüzünden bu hayal suya düştü.

Can elindeki defteri açıp ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı:

“Komutanım, bugünden itibaren senin için yeni kurallar belirledik. Her şey senin ve ve yegenimizin güvenliği için.”

Gözlerimi devirdim. “Ne kuralları?”

Can derin bir nefes alıp sıralamaya başladı:

“Bir: Ağır silah taşımak yasak.”

“İki: Sahada koşturmak yasak.”

“Üç: Strese girmek yasak.”

“Dört: Günlük iki litre su içmek zorunlu.”

“Beş: Gün içinde en az üç defa dinleneceksiniz. ”

Komutanım bu kuralları sizde nazlı' m için koymustunuz, rica edeceğim itiraz istemiyoruz nazlı da sizde dikkatli olacaksınız. Artık böyle hareket edeceksiniz" dedi can

Bir saniye bile düşünmeden kaşlarımı çattım. “Siz benim asker olduğumu unuttunuz galiba? Ben hamileyim, hasta değil!”

Tam o sırada Baturalp kapıdan girdi. Elinde bir bardak süt vardı. Yüzünde o ciddi ifadesiyle bana doğru ilerledi.

“Günaydın güzel karım, bugün sütünü içtin mi?” dedi, bardağı önüme koyarak.

Can ve mert kahkahayı patlattı. “Komutanım, sizi destekliyoruz! Deva komutanımı ve Nazli'ya iyi bakmalıyız".

Birkaç saniye boyunca hepsine sırayla baktım. Sonra derin bir nefes alıp bardağı aldım, ama içmek yerine bir yudum alır gibi yapıp masaya geri koydum.

“Bakın, çok ciddiyim. Ben bu timin bir üyesiyim ve görevimi yapmaya devam edeceğim.” dedim sertçe.

Baturalp, kollarını göğsünde kavuşturup başını hafifçe yana eğdi. “Görevini yapmana engel olmuyorum. Ama kendine dikkat edeceksin. Bu konuda tartışma kabul etmiyorum, Deva.”

Mert hemen atıldı. “Komutanım, sizce de hamilelikten dolayı biraz huysuzlaşmadı mı?”

O anda elimdeki dosyayı Mert' e fırlattım. Eğilip kaçmasa alnının ortasından vurulmuştu. Can kahkaha atarak ona destek oldu.

Can yerdeki fırlattım dosyayı masaya koyarak gülümsedi. " Komutanım belki Nazli'mla bir oglumuz olur sizinde bir kızınız belki birileri ile evlenirler" dedi gülerek.

"Bak aslanım" dedi baturalp Can ' in tam karşına durarak, ben sakın bir adam değilim bildiğin üzere. Benim sabrımı zorlamadan çekil git oğlum " dedi.

“Tamam tamam, andim komutanım ,ama siz yinede bir düşünün " dedi tam kapıdan çıktıktan sonra kapıyı aralayıp.

Baturalp, gülmemek için kendini zor tutarak elimi tuttu ve fısıldadı: “Deva, bu sürece alışmalısın. Senin ve bebeğimizin sağlığı her şeyden önemli.”

Derin bir nefes aldım. Belki de bu kadar korumacılığa sinir olmamalıydım. Çünkü her şey, sevdiklerimin beni düşündüğü anlamına geliyordu. Ama yine de…

Bu tiple uğraşmak kolay olmayacaktı!

 

 

Bölüm sonu....

Bölüm nasıldı rica ediyorum yorum yapmayı unutmayın.

Bir sonraki bölümde görüsmek üzere kendinize iyi bakın.

Bölüm : 27.03.2025 20:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...