52. Bölüm

46. Bölüm

Hayatın akışında kendini bulmak
birufakyolculuk

On gün sonra görevime heyecanla geri dönmüştüm. Döndüğümde acil operasyon emri gelmişti. Günlerdir istikbaratin verdiği bilgilerle operasyonu Baturalp yürütecekti.

Operasyon için hazırlanırken içimde tuhaf bir heyecan vardı. Askerî üniformam olmadan, sivil olarak bir göreve katılmak garip bir histi. Ama bu işin ciddiyeti büyüktü. Karargâhta yapılan toplantıda bize hedefin detayları verilmişti. Özel bir bilgi sızdırılmıştı ve bu bilgiyi takip ederek belirli bir mekâna sızmamız gerekiyordu.

Baturalp, en başından beri bu göreve katılmamı istememişti. Gözlerindeki o sert ifade hâlâ gözümün önündeydi.

“Sivil olarak bile olsa bu operasyon çok riskli, Deva. Seni tehlikeye atmak istemiyorum,” demişti.

Ama ben kararımı çoktan vermiştim. “Ben bir askerim, Baturalp. Eğer burada olup yardımcı olabiliyorsam, bunu yapacağım.”

Şimdi, operasyonun başlamasına dakikalar kala, sivil kıyafetlerim içinde aynaya baktım. Üzerimde dar kesim bir etek , siyah bir deri ceket ve içimde sade bir tişört vardı. Ve hiç giymeyi sevemedigim uzun topuklu ayakkabılar. Zaten uzun olan boyum topuklu ayakkabim ile daha uzun olmuş insanlar içinde oldukça düzgün fiziğim ile dikkat dereceye gelmiştim. Normalde askerî kıyafetler içinde daha rahat hissederdim ama şimdi sıradan bir sivil gibi görünmem gerekiyordu.

Kapıdan çıktığımda timin geri kalanı çoktan hazırlanmıştı. Baturalp, beni en baştan aşağı süzerek kaşlarını çatmıştı.

“Ne oldu?” dedim.

“Üstündekiler fazla dikkat çekici,” diye homurdandı. “Başka bir şey giysen olmaz mıydı? Kulağıma eğilip deva böyle gidemezsin lütfen değiştir "

Gözlerimi devirerek yanına yaklaştım. “Baturalp, sivil görüneceğiz. Üzerimde askerî kamuflaj mı olsun istiyorsun?”

O sırada timden birinin sesi duyuldu. “Komutanım, Deva Komutan çok iyi görünüyor bence,” dedi Mert, alaycı bir gülümsemeyle.

O an Baturalp’in yüzündeki ifade değişti. Gözleri tehlikeli şekilde kısıldı ve Mert’e soğuk bir bakış attı.

“Mert, " diye gözlerinden ateş çıkıyor gibi baktı. Çek lan o gözlerini karımın üzerinden ,” dedi buz gibi bir sesle.

Timin geri kalanı gülmemek için kendini zor tutuyordu ama ben Baturalp’in kıskançlığını fark edince gülümsememi saklayamadım.

Yaklaşarak hafifçe koluna dokundum. “Baturalp, sakin ol. Ben sadece görevimi yapıyorum.”

Bana döndü, gözleri derin ve anlamlı bir ifadeyle parlıyordu. “Biliyorum, Deva. Ama seni başkalarının böyle süzerek bakmasına dayanamıyorum. Sen bana özelsin, sen benimsin , benim kadinimsin. Kimsenin seni benim gördüğüm gibi görmesini istemiyorum.”

Sözleri kalbime dokundu. Hafifçe gülümseyerek fısıldadım: “Kıskançlık yakışıyor mu sana, Binbaşı’m?”

Baturalp derin bir nefes aldı, sonra başını hafifçe eğip gözlerimin içine baktı. “Sana gelince, evet. Hem de fazlasıyla.”

O sırada telsizden komut sesi yükseldi. Görev başlıyordu. Artık hislerimizi bir kenara bırakıp, işimize odaklanma zamanıydı.

Ve içimde bir his vardı… Bu görev, düşündüğümüzden çok daha tehlikeli olabilirdi.

Şehir merkezindeki lüks bir mekânın önünde durduk. Operasyon planına göre, içeride büyük bir bilgi alışverişi gerçekleşecekti. Biz de tim olarak bu mekâna sivil olarak sızacak, hedef kişiyi belirleyip bilgiyi ve adamları sağ olarak ele geçirecektik.

Mert, ve Can aramızda en rahat olanlardı. Hatta fazla rahatlardı.

“Komutanım,” dedi Mert, elini cebine sokup sırıtarak. “Bizden bu kadar şık olmamız istendiğinde, böyle birşey beklemiyordum.”

Can kaşlarını kaldırdı. “O değil de, Deva Komutan resmen ajan gibi olmuş. Dikkat çekeriz böyle bakinsana herkezin gözü deva komutanimda "

O an Baturalp’in nefesi yanımda sertleşti. Omuzlarını gererek bana döndü.

“Eğer biriniz daha Deva’ya yorum yaparsa, operasyon başlamadan birini vurabilirim,” diye tehditkâr bir şekilde mırıldandı.

Timin geri kalanı bastırılmış kahkahalarla birbirine bakarken ben içimde hafif bir gülümsemeyle Baturalp’in koluna hafifçe dokundum.

“Baturalp, şu an görevdeyiz,” dedim yavaşça.

“Görevde olduğumuzu biliyorum,” dedi dişlerinin arasından. “Ama bu, seni kıskanmama engel değil.”

Tam bir şey diyecekken Güven araya girdi. “Abi kıskançlık krizine sonra girseniz? Bizim içeri girmemiz lazım.”

Baturalp derin bir nefes aldı ve kulaklığı açarak son kontrolü yaptı. “Herkes hazir mi?”

“Hazir olsakta da senin kıskançlık nöbetinden sonra yerimizi bulamayacagiz Binbaşı’m,” dedi Güven kahkaha atarak.

Baturalp’in gözleri fena halde kıstı ama Güven çoktan gözlerini kaçırmıştı. Ben ise bu timin ciddiyeti konusunda iyice umutsuzdum.

“Yeter,” dedi Baturalp sert bir şekilde. “İçeri giriyoruz.”

İçeri girdiğimizde ortam tam anlamıyla lüks ve seçkin bir hava taşıyordu. Tavandan sarkan kristal avizeler, pahalı takım elbiseli adamlar, abiye elbiseler içindeki kadınlar… Normalde hiç ait olmadığımız bir yerdi ama görev gereği buraya adapte olmak zorundaydık.

Ben bar kısmına yönelirken, Baturalp adımımı atmamla kolumu yakaladı.

“Nereye gidiyorsun?” diye sordu sert bir fısıltıyla.

“Görevimi yapmaya. Senin de öyle yapman gerek, Binbaşı’m,” dedim alayla.

Beni bırakmadan gözlerini gözlerime dikti. “Kimseye fazla yaklaşma,” dedi ciddiyetle.

Beni bırakmak istemediği çok açıktı ama operasyonun ciddiyeti vardı. O yüzden yavaşça elimi kolundan sıyırdım ve hafifçe gülümseyerek “Endişelenme, sadece görevimi yapıyorum,” dedim.

Tim mekânda farklı bölgelere dağılmıştı. Güven ve Mert içerideki bazı adamlarla konuşmaya çalışıyordu, Can ortamı gözlemliyordu, Ahmet ise garson gibi ortalıkta dolaşıyordu.

Ben ise hedef kişiye yakın bir noktada duruyordum. Masadaki adamlardan biri tam konuşmaya başlayacakken arkamdan gelen biri aniden elini belime koydu.

“Güzel bayan, burada yalnız mısınız?”

Bütün vücudum gerildi. Anında refleksle elimi silahıma götürmek istedim ama sivil olduğumuzu hatırlayarak sakin kaldım. Adam oldukça iri yapılıydı ve alkol kokuyordu.

Ama asıl sorun, bu durumu Baturalp’in fark etmesiydi.

Uzaktan gözlerini bana dikmişti. Yüzü taş kesilmişti.

Tam adama uygun bir cevap verip uzaklaşacaktım ki Baturalp yürüyerek yanımıza geldi.

Adam daha bir şey anlamadan Baturalp omzundan sertçe tutup onu geriye itti.

“Kadın yalnız değil,” dedi buz gibi bir sesle. “Geri çekil.”

Adam şaşırdı ama Baturalp’in gözlerindeki o sertlik karşısında geri adım attı. Ama ben durumun büyümesini istemiyordum.

“Baturalp,” dedim yavaşça. “Olay çıkarmayalım.”

Ama o hâlâ adamı keskin bakışlarla süzüyordu. Sonunda yavaşça yanıma döndü ve “Seninle sonra konuşacağız,” dedi tehditkâr bir şekilde.

Timin geri kalanı olayı uzaktan izlemişti ve kulakligimdan Mert’in sesi duyuldu.

“Binbaşı’m, kıskançlık seansınız bitti mi? Operasyon devam ediyor.”

Baturalp derin bir nefes aldı, bana son bir keskin bakış attı ve sonra telsize “Hedefe odaklanın,” diye emretti.

Ama biliyordum… Bu operasyon bittiğinde Baturalp’le benim aramızda çok uzun bir konuşma olacaktı.

Gözlerim sürekli etrafımda dönerken, bir an dışarıdan gelen bir kahkaha sesi dikkatimi çekti. Telsizden Ahmet’in sesi duyuldu: “Binbaşı’m, hedefin çevresinde hareketlenmeler başladı. Hedefi kaybetmemek için odaklanmamız lazım.

Baturalp bana bakarak " kimseye bakma"

Güven hemen devreye girdi. “abi biraz fazla sahipleniyorsun değil mi? Bizim işimiz de belli. Sadece görevdeyiz.”

Baturalp gözlerini kısıp Güven’e baktı. “sakin agzininacip tek kelime etme "

O an tam masada bulunan adamlardan biri, gülerek yaklaştı. Kolunu belime koydu. Her şey aniden karıştı. Baturalp’in gözleri öfke saçıyordu.

Ben, tüm ortamın gerildiğini fark ettim. O anda Baturalp’ın bu tavırları sadece bana değil, tüm mekâna bir tehdit gibi yayılmıştı. Kafamı çevirdim, gözlerim Zeynep’te, Güven’de ve Ahmet’te… Her birinin gözlerinde rahatlıkla tanıdığım bir gerginlik vardı. O anda, timimizin sivil olarak bile olsa ne kadar tecrübeli olduğunu anladım.

Acaba Baturalp’in tavırları biraz fazla mıydı? Sonuçta görevdi ve yıllardır böyle görevlerde bulunuyordum.

“Baturalp" dedim içimden , ama gözlerim onun hareketlerinden kaçamadı.

Baturalp hala o adamı süzüyor, her an bir şeyler olacakmış gibi işime odaklanamiyordum.

Baki, garson gibi mekânda dolaşırken, birden bir garip ses duydu ve büyük bir tabak düşürdü. O an mekândaki herkes dönüp ona baktı. Zeynep ve Güven’in gözleri birbirine kilitlenmişti, ikisi de olayın ne kadar komik olduğunu fark etmişti.

Baki, tabaktan etrafa dökülenleri toparlamaya çalışırken Zeynep gülerek yanına gitti. “İyi misin?” diye sordu.

“İyi değilim,” dedi Baki, bir yandan tabaktan dökülenleri temizlerken. “Bu işin içinde olmanın en kötü yanı, her zaman dikkatli olmanın gerektiği anlar.”

Baturalp ise, timin bu tavırlarını gördükçe daha da geriliyordu. Ama bir şekilde, timin birbirine olan bu rahatlığı da onu sevindiriyordu.

Güven, masadaki bir adamla ciddi bir şekilde konuşmaya başladı. Adamın yüzü endişeliydi ve sözleri kesikti. Birden, silah sesleri duyuldu. Kısa bir sessizlik oldu ve hemen sonra patlamalar ve silahların yankıları… Hedefin bulunduğu oda hemen hedef oldu. Güven ve Ahmet hemen harekete geçti, ama o kadar hızlıydılar ki, tüm mekânda tek bir doğru adım atabilen onlar oluyordu.

“İçeri girin!” diye bağırdım oradakilere.

Baturalp, beni ve timi gözleriyle kontrol ederek son adımını attı ve güvenli alanımıza yöneldik

Baturalp beni kendine doğru çekti. Beni arkasına alarak hızlıca etrafı taradı. Gözleri keskin ve etrafa odaklanmıştı, az önceki kıskançlık krizinden eser yoktu artık.

“Herkes pozisyon alsın! Güven, Ahmet, girişleri kapatın! Baki, Zeynep, Mert içeriyi kontrol edin! Can, bizimle geliyorsun!” diye emri verdi Baturalp.

Kulaklığımızdan birbirimize doğrulamalar gelirken, mekânda büyük bir panik başlamıştı. İnsanlar sağa sola kaçışıyor, çığlıklar yükseliyordu. Tam önümüzde, hedefin masası boşalmıştı. Adam kaçmıştı!

Güven konuştu: “Hedef arka çıkıştan uzaklaşıyor! Peşindeyim, ama korumaları var!”

Baturalp dişlerini sıktı. “Kimseyi kaçırmayın!” dedi ve bana döndü. “Sen buradan çıkıyorsun.

Başımı iki yana salladım. “Beni buradan uzak tutamazsın, Baturalp!”

Ama o, gözlerini kısıp bileğimi tuttu. “Deva, bu bir savaş alanı değil, kontrolsüz bir operasyon. Sen benim en büyük zaafımsın ve ben burada dikkatimi kaybedemem. Şimdi, çık!”

Gözlerimi ona diktim. Bu, sadece emir veren bir komutanın bakışı değildi. Bu, sevdiği kadını korumak isteyen bir adamın bakışıydı. Ama ben de bir askerim.

“Ben de burada seninle kalıyorum,” dedim kararlı bir sesle.

Tam o sırada, Güven’in sesi tekrar yükseldi: “Binbaşı’m, hedef binanın çatısına çıktı, kaçmaya çalışıyor!”

Baturalp bana bir saniye daha baktı, “Tamam. Ama sakın benden ayrılma.”

Silahımı çantamdan çekerken ona gülümsedim. “Bunu sen istedin, Binbaşı’m.”

Ve ikimiz, peşimizde Can ile birlikte çatıya çıkan merdivenlere doğru koştuk.

Merdivenleri hızla tırmanırken Baturalp arada bir geriye dönüp bana sert bakışlar atıyordu. Adeta, “Sana burada olma demedim mi?” der gibi. Ama ben sadece gülümseyerek silahımı kavradım.

“Ne oldu Binbaşı’m? Yetişemiyor musun?” diye dalga geçtim.

Can arkadan kahkaha attı. “Vay be! Bunu söyleyen kişi de sensin ha! Baturalp komutanım sanırım fiziksel üstünlüğün tehdit altında.”

Baturalp durup döndü ve Can’a öyle bir bakış attı ki zavallı adam yutkundu. “Şaka yapıyorum komutanim, hemen ciddiyete dönüyorum.”

Çatıya vardığımızda hedefin köşede saklanmaya çalıştığını gördük. Adam panik içindeydi ve elinde silah vardı. Bizi görünce tehditkâr bir şekilde öne çıktı.

“Beni yakalayamazsınız! Yaklaşırsanız kendimi aşağı atarım!”

Baturalp gözlerini devirdi. “Buna gerçekten inanıyor musun?”

Ben de kollarımı kavuşturup adama baktım. “Yani, atlamayacaksın belli ki. Sadece zaman kazanmaya çalışıyorsun. Ama sorun şu ki… Bizim zamanımız bol.”

Adam sinirle silahını doğrulttu bize ama daha tetiğe basamadan Baturalp yıldırım gibi hareket etti. Bir saniye içinde adamın bileğini kıvırıp silahı elinden aldı ve tek hamlede yere yatırdı.

Baturalp bana döndü ve sırıttı. “İşte böyle kontrol edilir, Yüzbaşı’m.”

Gözlerimi devirdim. “Evet evet, süper kahraman gibi hareket ettin, aferin.”

Tam o anda, telsizden Güven’in sesi yükseldi:

“Oooo! Çatıda romantik bir hava var gibi hissettim! Şimdi Binbaşı’ma, Deva ablam kahramanca bakıyordur, baturalp komutanimda ablama gözlerini devirmiştir.”

Can kahkahayı bastı. “Abi, Güven her zamanki gibi olayı özetledi.”

Baturalp derin bir nefes aldı ve sabrını zorlayarak konuştu: “Güven, ben seninle ilgileneceğim!”

Tam o anda, yerdeki adam birden bire hareketlendi ve kaçmaya çalıştı. Ama yanlış kişiye kafa tutuyordu.

Ben anında harekete geçip adama çelme taktım, adam surat üstü yere kapaklandı. Baturalp bana şaşkınlıkla baktı.

“Sen bunu planladın mı?” diye sordu.

Omuz silktim. “Eğer planladığımı söylersem kıskanır mısın?”

Baturalp kaşlarını kaldırdı. “Ben mi kıskançlık yapıyorum?”

Telsizden Güven ve Can’ın aynı anda bağırması duyuldu:

“EVET!”

Baturalp iç çekti, bileklerini kütletti ve gözlerini bana dikti. “Bu timin fazla konuşma alışkanlığını kim kazandırdı?”

Can hızla cevapladı: “deva konutanim.”

Güven de ekledi: “Kesinlikle Deva ablam.”

Ben kahkaha atarken Baturalp gözlerini kapattı ve mırıldandı: “Allah’ım sabır…”

Ama sonra bana döndü, gözleri ciddiydi ama içinde bir yumuşaklık vardı. Yavaşça koluma dokundu ve sesi daha alçak çıktı:

“Ama şu bir gerçek… Senin burada olman beni hem deli ediyor hem de içimi rahatlatıyor.”

Gözlerimi ona diktim. O anda, çatının ortasında bir operasyon yürütüyor olmamıza rağmen dünya durmuş gibiydi.

“Seninle her yerde olmaya hazırım, Binbaşı’m.” diye fısıldadım.

Telsizden Güven’in sesi yükseldi: “Amanın! Biz burada adamları indiriyoruz, bunlar resmen film sahnesine geçti! Çatıya mum falan mı yaksak?”

Baturalp telsizi kapattı ve başını iki yana salladı.

“Ben bu timi değiştireceğim.”

Ama sonra bana döndü, hafifçe gülümseyerek.

“Hadi gidelim, Yüzbaşı’m. Daha çok adam yakalayacağız.” dedi yanağımdan öperek...

 

Bölüm sonu...

Sizce bölüm nasıldı. Lütfen yorum yapın tartışalım

 

Bölüm : 19.03.2025 14:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...