41. Bölüm

37. Bölüm

Hayatın akışında kendini bulmak
birufakyolculuk

Ameliyathane kapısının önünde dizlerimin bağı çözülmüş gibi çöktüğümü hatırlıyorum. O an, içimde , yüreğimde hissettiğim tarifsiz acıyı, sessizliğe bürünmüş arkadaşlarımın telaşını gördüm. Can’ın yavaşça süzülen gözyaşlarını, Güven’in içten teselli çabalarını, Baturalp’in endişeli bakışlarını izlerken ben, sadece o kapının ardın Nazlı’nın yaşam savaşı verdiğini düşünüyordum.

Nazlı…

Karnında, henüz yeni varlıklarını öğrendiğimiz çocukları canlari için mücadele ediyordu.

Biraz evvel doktorlarin gelip bebekler ikiz demesi ile hepimiz bir şok daha yaşamıştık.

İkiz olduğuna dair haber, yüreğimi yerinden söktü. O an, “İkiz bebeklerden biri kalp atışlarını kaybetmek üzere!” diyen doktorun sesinin yankısı, içimde yankılanarak “Allah’ım, ne olur… Ne olur onları Can'a bağışla…” mırıldanışımla birleşti. O saniyede, Can’ın gözlerindeki şaşkınlığı, öfkesini içime vurması, “Kahretsin! Neden? Neden o hep böyle sınanıyor?! O bunu hak etmiyor, Nazlım bunu hak etmiyor!” Can 'in çığlıkları kalbime ağır bir darbe indirdi.

Dakikalar adeta saatlere, saatler ise bir ömre bedel geldi. Sonunda, ameliyathanenin kapısı aralandığında yorgun, ter içinde dışarı çıkan doktorumuz, titreyen sesiyle, “Nazlı’yı ve bebeklerden birini kurtardık…” demişti. O an, ben de bir şeylerin kırıldığını hissettim; Savaş alanında sayısız kayıpla yüzleşmiş olmama rağmen, bu kayıp yüreğimde bambaşka bir yara açtı.

Hastane koridorunun soğukluğunda, içimde büyüyen kederi bastırmaya çalışırken, doktorun yanına yaklaşarak sorduğum “Nazlı… O nasıl? Bebek nasıl?” sorusunun ardından, doktor başını sallayarak “Nazlı çok kan kaybetti ama yaşayacak. Diğer bebek… Güçlü, küçük ama hayata tutunuyor.” sözleri, hem bir umut hem de tarifsiz bir acı barındırıyordu. Doktor "beş dakkika görebilirsiniz sonra normal odaya alınacak. Kursunlar cikartildi ve Hayati risk taşımıyor hasta, geçmiş olsun"

Nazlı’nın odasına Can ile ben girdiğimde, yüzündeki solgunluk ve yavaş, her nefeste yaşadığı acı karşısında ne söyleyeceğimi bilemez haldeydim.

Yanımıza can gelerek Nazlı'nin elinden tuttu. Yanağından süzülen yaşı elinin tersi ile sildi.

Nazlı’nın gözleri ağır ağır açıldı; yorgunluğu, halsizliği içinde o güzel bakışlarında yine bir parıltı vardı. Dudaklarından dökülen hafif, kırılgan “Bebeğimiz…?” dedi Can'a. Can elini Nazlı'nin karnına koyarak, titreyen sesiyle, “Bebekler ikizmis,birini kaybettik, Nazlı… Ama diğeri… O yaşıyor. Bizim için savaşıyor,” dedi.

O an, Nazlı sessizce derin bir nefes aldı ve ardından, titrek ama umut dolu bir sesle, “Bizi cennetten izleyen bir meleğimiz var, … Ama burada, kollarımıza almayı bekleyen bir mucizemiz de var,” diye fısıldadı.

Ben O sözlerde, acının ortasında bile bir umut ışığı görüyordum.

“İkimiz yan yana olduğumuz sürece, her şeyin üstesinden geliriz, Nazlım," dedi Can.

İşte o gün, her ne kadar büyük bir kayıp yaşamış olsak da, elimizde kalan umutları, birbirimize sarılarak asabilirdik.

Hastane koridorunda yürürken üzerimdeki yorgunluğu hissetmemeye çalışıyordum. İçimde hâlâ buruk bir his vardı ama Nazlı ve bebeğin iyi olduğunu bilmek hepimize biraz nefes aldırmıştı. Ameliyathaneden çıkalı birkaç dakika olmuştu ki timin tamamı gözlerini bana dikmiş, büyük bir haber bekliyormuş gibi duruyordu.

Baturalp, kollarını göğsünde kavuşturmuş, ciddiyetle sordu:

“Deva, gözlerimin içine bak ve doğruyu söyle. Nazlı hâlâ Can’a katlanıyor mu?”

Tam ciddi bir şey söyleyecekken Güven, Baturalp’in lafını kesti:

"Peki Can hala Nazli'ya verdiği sözü tutmadi mi? Çünkü bu adamın kendini idare etme kapasitesi çok düşük. Hatırlayın, geçen gün çoraplarının çiftini bile bulamıyordu!”

O an, odadan çıkan Can gözlerini devirdi ve omuzlarını geriye atarak kaşlarını çattı:

“Kendimi idare edemiyor muyum?! Güven, dün sen kendi telefonunu kaybedip beş saat beni suçlamadın mı?”

Güven başını öne eğip boğazını temizledi:

“Neyse konumuz bu değil…”

Bu sefer Deva olarak devreye girdim ve ellerimi kaldırarak onları susturdum:

“Nazlı iyi, bebek de iyi. Daha doğrusu güçlü ve savaşçı. Hepimiz gibi. Can, bundan sonra artık sadece Nazlı’yı değil, küçük bir mucizeyi de koruyacak.”

O an Can derin bir nefes aldı, elini saçlarının arasından geçirdi ve başını iki yana salladı:

“Siz benim yerimde olsanız, şu an ne hissedersiniz biliyor musunuz?” dedi.

Tim bir an duraksadı, sonra Mert hemen atıldı:

“Bence şu an ‘eyvah, bez değiştirmeyi öğrenmem lazım’ diye düşünüyorsundur.”

Baturalp kıkırdadı:

“Yok, bence ‘Bu çocuk benden mi daha güçlü olacak?’ diye düşünüyor.”

Güven gözlerini kıstı:

“Hepimiz şu an en önemli soruyu unutuyoruz: Bu çocuğa nasıl uyku eğitimi verecek? Can’ın kendisi bile gece mızmızlanıp bazen mesaj atıyor, çocuk ne yapsın?”

Timin kahkahaları hastane koridorunda yankılandı. Can derin bir nefes alıp gerginliğini bir anlık da olsa unutarak gülümsedi. Sonra duraksadı ve hafif mahcup bir sesle sordu:

“Gerçekten, bebek nasıl uyuyor ya? Yani düğmesi falan yok mu? Aç kapa yapabileceğimiz bir şey?”

Nazlı'nın odasından hafif bir gülme sesi geldi. Belli ki konuşmalarımızı duymuştu. İçeri girdiğimizde Nazlı, bitkin ama huzurlu bir şekilde bize bakıyordu. Gözleri Can’a takıldığında yavaşça elini uzattı.

Nazlı hafif bir sesle fısıldadı:

“Sen de mi panik oldun, Can.

Can, Nazlı'nın elini sıkıca tutup gözlerini devirdi:

“Ben panik mi oldum?! Asla. Sadece… biraz, yani… çok az… yani... neyse, evet.”

Nazlı hafifçe güldü:

“Bence harika bir baba olacaksın. Ama bez değiştirirken kaçma hakkın yok.”

Can yüzünü buruşturdu:

“Nazlı, lütfen, ben askerim, terörist etkisiz hâle getiririm ama o işi yapamam.”

Güven araya girip sırıtıp ekledi:

“Geçmiş olsun dostum, artık düşman yerine bez değiştiriyorsun.”

Timden herkes bir kahkaha daha attı. İçimizdeki o korku, hüzün yerini yavaş yavaş sıcak bir mutluluğa bırakıyordu. Hepimiz için çok şey değişecekti ama bildiğim bir şey vardı:

Bu tim, her durumda birbirine sahip çıkardı. Ve bu bebeğin en az yedi tane fazladan amcası vardı! Aslında herkes çok üzülüyor ve kendince Can ve Nazlı'nin üzülmesin diye uğraşıyorlardi.

 

Bölüm sonu....

Arkadaşlar sizden rica ediyorum lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın.. çünkü emek vererek yazıyorum ve sizden destek bekliyorummm...

 

Bölüm : 06.03.2025 17:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...