Karargâhın bahçesinde oturmuş, elimdeki çayın son yudumunu içiyordum. Hava hafif serindi ama içimdeki düşünceler, soğuktan daha derin bir ürperti yayıyordu bedenime. Güven’le yaptığımız konuşmalar aklımdan çıkmıyordu. Annem, babam ve amcam Dinçer’in ihaneti… Vatanıma, milletime karşı işledikleri suçlar… Bunları öğrenmek, yüreğime keskin bir bıçak gibi saplanmıştı. Kafamın içinde dönüp duran bu düşüncelerden sıyrılmak isterken, yanımda beliren Baturalp’in sesi beni gerçek dünyaya çekti.
“Ne düşünüyorsun Deva? Çok düşüncelisin. Bir sorun yok değil mi?”
Gözlerimi kısıp Baturalp’e baktım. Yüzündeki samimi ifadeden, gerçekten endişelendiğini anlamak zor değildi. Derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım. “Yok bir şey, sadece biraz dalmışım,” dedim hafif bir gülümsemeyle.
Baturalp, gözlerini benden ayırmadan oturdu. Ellerini masaya dayadı, sesi daha yumuşaktı şimdi. “Bu arada, sana bir şey daha söylemek istiyorum, Deva. Ben sana evlenme teklifi ettim ve artık bunu resmiyete dökmek istiyorum. Biliyorum yeri değil ama hayat çok kısa ben hemen evlenmek istiyorum eğer kabul edersen ailemle konuştum ve haftaya seni istemeye gelmek istiyorlar eğer kabul edersen. Hemen Nisan sonrada düğün uzakmak istemiyorum. Hem neyi bekliyoruz ki... Artık çocuklarım olsun bir ailem olsun istiyorum. Lütfen hayır deme Devam." Dedi gözlerim içine öyle bir bakmistiki hayır demek gibi bir seçeneğim de yoktu.
"Tamam gelsinler dediğin gibi uzatmaya gerek yok"
Baturalp'in sevinci gözlerinden anlaşılıyordu. "
“Kardeşim bir kaç gün benim yanımda kalacak. Sonra annemin yanına göndereceğim onu. Çok zor şartlardan geçti biliyorsun annemin yanında kalacak artık İzmir'de üniversiteye başlayacak orada.”
Baturalp’in ailesine olan bağlılığını biliyordum. Kardeşi onun için çok değerliydi. Hafifçe başımı salladım. “Çok iyi yapmışsın Baturalp. Biraz senin yanında kalsa iyi olacak. Hem ona da iyi gelir, hem de yıllardır ayrı kalmıştın senin için çok iyi olacak.”
Gözleri kısa bir an dalgınlaştı, sonra tekrar bana döndü. “Ne zaman gelecek kardeşin?”
“Bugun burada olacak.”
Başımı salladım, tam konuşmaya devam edecekken Baturalp zamanlaması mükemmel bir şekilde konuyu değiştirdi. “Bu arada, yeni tayin olan askerlerimiz de bugün katılıyor time,” dedi, gözleri hafifçe parladı.
İlgimi çekmişti. “Kimler?”
“Teymen Zeynep Aksoy ve Asteğmen Berkan Uysal. Zeynep keskin nişancı, Berkan ise bomba uzmanı. İkisi de gerçekten çok iyi askerler.”
Başımı onaylarcasına salladım. Zeynep ve Berkan... Karargâhta yeni isimler, yeni enerjiler demekti. Zor zamanlardan geçiyorduk ama takımımıza katılan her yeni asker, omuzlarımızdaki yükü biraz olsun hafifletecekti. Derin bir nefes alıp gökyüzüne baktım. Fırtına öncesi bir sessizlik vardı sanki… Ama biz bu sessizliklere alışkındık.
Karargâhın bahçesinde oturmuş, Baturalp’le konuşurken uzaktan gelen ayak seslerini duydum. Can, Nazlı, Güven ve Mert ve Ahmet bahçeye doğru ilerliyordu. Belli ki yeni gelen askerleri karşılamak için toplanıyorduk.
Can her zamanki gibi rahat tavırlarıyla elini cebine atmış yürüyordu. Nazlı onun yanında, kollarını beline bağlamış, ciddiyetini hiç bozmadan ilerliyordu. Mert hafif gülümsemesiyle etrafı süzüyor, Güven ise her zamanki gibi sessiz ve derin düşünceler içindeydi.
Tam o sırada içeriye giren iki yeni yüz, bahçedeki havayı değiştiriverdi. Teğmen Zeynep Aksoy ve Asteğmen Berkan Uysal.
Zeynep uzun boylu, atletik yapılı, simsiyah, dalgalı saçları ve dikkat çekici ,siyah gözleri olan bir kadındı. Keskin hatlara sahip yüzü, disiplinli bir asker olduğunu gösteriyordu. Bakışları sert ama içinde bir şeyler gizliyordu, kimseyle hemen samimi olmayacağı belliydi.
Yanındaki Berkan ise oldukça uzun ve iri yapılıydı. Kaslı kolları ve geniş omuzları, fiziksel gücünü belli ederken, ela gözleri ona sert ama aynı zamanda sakin bir hava katıyordu. Bomba uzmanı olduğunu öğrendiğimde bu kadar soğuk kanlı olmasını beklemiyordum, ama belli ki bu işin ehliydi.
Baturalp hemen öne çıkıp tanışma faslını başlattı. “Hoş geldiniz. Ben Binbaşı Baturalp Göktuna. Bu da Yüzbaşı Deva Akkurt.”
Zeynep ve Berkan aynı anda ellerini kaldırarak askerî bir selam verdiler. “Sağ olun komutanım.”
Diğerleri de yavaşça yeni gelenlere doğru yaklaşıyordu. Tam o sırada Güven’in adeta donup kaldığını fark ettim. Gözleri, Zeynep’e kilitlenmişti.
Zeynep de bir anlığına ne yapacağını bilemez gibi oldu, gözleri büyüdü ve nefesini tuttu. Birbirlerini tanıyorlardı!
Herkes şaşkınlıkla olanları izlerken, Güven aniden kendini toparladı ve soğuk bir ifadeyle konuştu:
“Teğmen Zeynep Aksoy. Hoş geldin.”
Zeynep gözlerini kaçırarak zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi. Sağolun Güven komutanim.”
Güven. İsmini doğrudan söylemişti.
Nazlı’nın kaşları hafifçe çatıldı, Can hafifçe gözlerini kıstı. Bir şeyler olduğu belliydi ama kimse ne olduğunu anlamamıştı.
Baturalp bakışlarını bir ona, bir diğerine gezdirdi ama sorgulamadı. Ortamdaki gerginliği dağıtmak için Mert araya girdi.
“O zaman tam kadro toplandığımıza göre, küçük bir hoş geldin konuşması yapalım mı?” dedi gülerek.
Ama herkesin aklı hâlâ Güven ile Zeynep arasındaki eski defterlerdeydi. Ve belli ki, bu iş burada kapanmayacaktı…
Bölüm sonu...
Lütfen oy verip yorum yapmayı unutmayın. Bugün bir bölüm daha gelecek ama pek güzel şeyler beklemiyir bizi....
Kendinize iyi bakın...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
35.47k Okunma |
3.52k Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |