Maden sahasında yankılanan patlamaların ardından, karanlık bir boşluk oluşmuştu. Toprak, duman ve çığlıklar birbirine karışırken, her şey kaosa sürüklenmişti. Ama bu kez yalnız değildim. Yanımda Baturalp ve tim arkadaşlarım vardı.
O karmaşanın içinde, gözüm bir an için Şahin’e takıldı. Hızla kaçıyordu.
“Baturalp!” diye seslendim, adımlarımı hızlandırırken. “Şahin’i bırakmak yok! Peşine düşmeliyiz, kaçıyor!”
Baturalp, sakin ama kararlı bir şekilde önümde durdu. Gözleri karanlıkta parıldadı. “Tamam, sen timi yönlendir, ben arkanızdayım,” dedi, sesi emir verircesine netti.
Birlikte hareket ettik. Adımlarımızın uyumu, aramızdaki güvenin kanıtıydı. Bu bir savaş değil, bir ekip çalışmasıydı. Birbirimize sırtımızı yaslayacak kadar emindik.
“Deva,” dedi Baturalp, sesini hafifçe yükselterek. “Şahin’i sağ ele geçirmemiz gerek. Onu yakalamak için akıllı olmalıyız. Her hamlemiz önemli.”
Baturalp’in sözleri beni düşündürdü. O her zaman zekiydi, bir adım önde oluyordu. Ama bu defa, benim de doğru kararlar vermem gerekiyordu.
“Onu yakalamak zorundayız,” dedim, sesimdeki kararlılığı hissederek. “Ama dikkatli ol, Baturalp… Eğer yanlış bir hamle yaparsak, her şey sona erer.”
Baturalp, her zamanki sakinliğiyle başını salladı. “Ben senin arkandayım, Deva. Hiçbir şey bizi durduramaz.”
Şahin’in gölgeler arasındaki hareketlerini takip ederken, Baturalp’in sözleri içimde derin bir güven duygusu uyandırdı. Burada sadece emir-komuta ilişkisi yoktu, birbirimize duyduğumuz bir inanç vardı. Ben canımı time emanet edebilecek kadar güveniyordum.
Baturalp bir adım öne çıktı ve alçak sesle fısıldadı: “Şahin’i yakaladığımızda hemen etkisiz hâle getireceğiz. Ama her hamle önemli, acele etmeliyiz.”
“Yavaş olamayız, Baturalp,” dedim, nefesim hızlanırken. “Evet, acele etmeliyiz!”
Baturalp kısa bir duraksamanın ardından başını sertçe salladı. “Sözümü tutarım, Deva. Sadece benim söylediklerime odaklan. Bu operasyonu başarıyla tamamlayacağız.”
Sonunda, Şahin’in kaçışını kısıtladık. Aramızda yalnızca on metre kadar yer kalmıştı. Geri dönüş yoktu.
Baturalp hızla çömeldi, elini silahına götürdü ve bana döndü. “Hazır mısın?”
Göz göze geldik. O an, zaman sanki donmuştu.
“Hazırım,” dedim.
Şahin, son bir hamle yapmaya çalışırken, Baturalp anında harekete geçti.
“Dur! Yoksa seni vururum!” dedi, sesi bir komutanın kati emri gibiydi. Soğukkanlı, net ve tartışmasız.
Şahin bir an tereddüt etti. Kaçış yolu kalmadığını anlamıştı. Baturalp ona bir kez daha seslendi, bu kez sesinde mutlak bir üstünlük vardı.
“Bu kadar ,bu savaş bitti" dedi.
Ve sonunda, Şahin teslim oldu.
O an, her şeyin sona erdiğini hissettim. Ama en değerli şey, bu zaferi Baturalp’le paylaşmaktı. Bu, benim için bir intikam savaşıydı ve artık bitmişti. Geçmişin gölgeleri ardımda kalmıştı
O gece, karargâha döndüğümüzde, Şahin ve Albay sorguya alındı. Mahkemeye çıkarılmadan önce hastaneye götürülmeleri gerekiyordu. Sonuçta biz hiçbir şey yapmamıştık; onlar kazara uçurumdan düşmüştü. En azından, görünen buydu. Ama içten içe biliyordum ki, onlara yaşattığım her şey, bana yaşattıklarının yalnızca bir yansımasıydı.
On gün sonra, büyük bir örgütü çökerttiğim için takdir gördüm. Karargâhta herkes benden bahsediyordu. “Deva tek başına neler yapabiliyor?” sorusu dilden dile dolaşıyordu. Ama gerçekte, ben yalnız değildim. Timim ve Baturalp, bu başarının büyük bir parçasıydı.
Fakat kimsenin bilmediği bir şey daha yapmıştım. Baturalp’in yıllardır kayıp olan kardeşi Defne’yi bulmuştum. Güven’le görüşmüş, her şeyi ayarlamıştım. Defne, geçmişini hatırlıyordu ama korktuğu için hatırlamıyormuş gibi yapıyordu. Onu gördüğümde, Baturalp’e ne kadar benzediğini fark ettim. Aynı gözler, aynı duruş… Sadece biraz daha kırılgan. Onu en güvenli yere, evime getirdim.
Karargahtan çıkarken, Baturalp’i aradım.
“Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var. Beraber bana gidelim, sana bir sürprizim var,” dedim.
Hemen kabul etti.
Evin kapısına geldiğimizde, elini tuttum ve gözlerinin içine baktım.
“Hazır mısın, Binbaşı? Sana hayatın boyunca alabileceğin en güzel hediyeyi getirdim.”
Baturalp kaşlarını hafifçe çattı. “Sen ciddi misin, Deva?”
Gülümseyerek başımı salladım. “Evet. Hadi, aç kapıyı ve gör.”
Kapıyı açtığım anda, Baturalp’in bakışları dondu.
Baturalp, bir anlığına nefes almayı unuttu. Sonra, gözlerinden yaşlar süzüldü. Yılların hasreti içinde bir düğüm gibi çözülmüştü.
O an, her şeye değmişti. Baturalp’in gözlerindeki minnet, Defne’nin masum bakışları… İçimde tarifsiz bir huzur hissettim.
Baturalp’in yüzündeki ifadeyi gördüğüm an, her şeyin bittiğini anladım. O güçlü, dimdik duran adam, hayatında ilk kez ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Gözleri Defne’ye kilitlenmişti. Sanki hayal görüyordu, sanki bir adım atsa kaybolacakmış gibi korkuyordu.
Ama Defne, hiç tereddüt etmedi.
“Abim…” dediği anda, sesi odanın içinde yankılandı. İncecik, kırılgan ama içinde yılların hasreti saklı bir sesle.
Baturalp’in gözlerinde bir şeyler kırıldı o an. Geçmişin acıları, kayıpların izi, onca yılın yükü… Bir adım attı, sonra bir adım daha. Sonra kollarını hızla açtı ve Defne, bir nefes bile tereddüt etmeden ona koştu.
Öyle sıkı sarıldılar ki… O an dünyada sadece ikisi vardı. Baturalp’in kolları, yıllardır kayıp olan kız kardeşini sarmak için açılmış bir kalkan gibiydi. Defne başını onun göğsüne yasladığında, Baturalp’in nefesi kesilir gibi oldu.
Orada durup onları izlerken, boğazıma bir şey düğümlendi. Ne kadar güçlü olursak olalım, bazı anlar insanın kalbini savunmasız bırakıyordu. Ve Baturalp… Şu an en kırılgan, en gerçek haliyle karşımdaydı.
“Beni affet, Defne…” diye fısıldadı. Sesi titriyordu. Baturalp’in, o dimdik adamın sesi…
Defne başını kaldırıp ona baktı. “Beni hiç bırakmadın ki!.. abi.”
Baturalp’in gözlerinden süzülen yaşları gördüğümde, bu anın onun için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. Ama onun kadar, benim için de değerliydi. Çünkü o, her zaman arkasında durduğum, en güvendiğim adamdı. Ve bir insan, sevdiği birini eksik hissettiğinde, o boşluğu tamamlamak için her şeyi yapardı.
Baturalp bana döndüğünde, gözlerindeki minnettarlık kelimelerden daha güçlüydü.
“Sen… bunu nasıl başardın?”
Gülümsedim ama içimde fırtınalar kopuyordu. “Bazı savaşlar silahla kazanılmaz, Baturalp. Sen kardeşine kavuşmayı hak ettin. Ben de sadece seni olması gereken yere getirdim.”
Beni izledi bir süre. Sonra yavaşça yanıma geldi, elini omzuma koydu. Bu hareketi binlerce kelimeden daha anlamlıydı.
“Bunu asla unutmayacağım, Deva.”
Başımı salladım. “Unutma zaten, çünkü ben de unutmayacağım.”
O gece, evin içinde tarifsiz bir huzur vardı. Kayıp yıllar kapanıyor, eksik parçalar yerine oturuyordu. Defne, Baturalp’in göğsüne yaslandı, çocukken yaptığı gibi.
“Abi, artık hiç ayrılmayacağız, değil mi?”
Baturalp, gözlerini kapatıp kız kardeşinin başına bir öpücük kondurdu. “Asla, Defne. Asla…”
Ben ise bir adım geride durup, içimde tarifsiz bir huzurla onları izledim. Baturalp’in en büyük hediyesini ona vermiştim. Ama bilmiyordu ki… Asıl hediye benim için, onun mutluluğunu görmekti.
Ve o gece, anladım ki, bazı zaferler sessizce kazanılır.
Bölüm sonu.
Canlarım rica ediyorum beğenip bol bol yorumlar yalmayi unuymayinnn...
🫶🏻🫶🏻🫶🏻🫶🏻
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
35.47k Okunma |
3.52k Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |