10. Bölüm

10. Bölüm

Hayatın akışında kendini bulmak
birufakyolculuk

Gözlerimden süzülen yaşların farkında bile değildim; ancak damlalar kâğıdın üzerine düşüp mürekkebi dağıtınca, acı gerçeği hissettim.

Okuduklarımın ağırlığıyla içimde bir şeyler paramparça olmuştu.

Benim “anne” diye bildiğim kadın… Bana yalan mı söylemişti? Beni kendi ailemden mi koparmıştı?

Yoksa bunca yıl, gerçekten seven bir ailem varmış da ben onlardan uzak mı büyümüştüm?

Elimdeki kâğıt ellerimde titriyordu. Gözlerimden süzülen yaşlar kâğıdın kenarlarını ıslatırken, hiç konuşmadan Baturalp’e uzattım.

O da bir süre sessizce okudu, sonra derin bir nefes alıp başını kaldırdı. Gözlerindeki öfkeyi gizlemeden, dudaklarının arasından sert bir küfür döküldü.

Ardından gözlerini bana çevirdi.

“İyi misin Deva?” dedi, sesi hem yumuşak hem de endişeliydi. “Bu… nasil olabilir. "

“İyi değilim komutanım.” dedim kısık ama titrek bir sesle. “Bunca yıldır bildiğim her şey yalanmış. Annem sandığım Bahar bana yalan söylemiş.

Hayatta en çok güvendiğim insan, başından beri bana ihanet etmiş. Şimdi… kime güveneceğim ben?”

Sözlerim biter bitmez gözyaşlarım daha da hızlandı. Artık dayanamadım.

Dizlerimin üzerine çöktüm, ellerimle yüzümü kapatıp çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Boğazım düğümleniyor, kalbim göğsümden çıkacak gibi çarpıyordu.

Sonra bir anda ayağa kalktım. Öfkemle karışan çaresizlik bedenimi sarmıştı.

“Lan Latif!” diye bağırdım denize doğru. Sesim yankılandı, rüzgâr saçlarımı savurdu.

“Seni benim elimden kim alacak şimdi? Babam diye bildiğim için sustum, bekledim bunca zaman. Hadi bakalım, şimdi kim kurtaracak seni elimden!”

Baturalp de benimle birlikte ayağa kalktı, yüzü ciddileşmişti.

“Sakin ol eva....Biraz toparlan, sonra ne yapacağımıza karar veririz.”

“Ben çok iyi biliyorum ne yapacağımı.” dedim dişlerimi sıkarak. “Siz gidin komutanım.”

Yerdeki kutuyu yerden aldım, gözlerim hâlâ doluydu.

“Emanetime biraz daha göz kulak olur musunuz? Ben tek döneceğim. Görmem gereken biri var… bir hesap var.”

Daha fazla dinlemesini beklemeden hızlı adımlarla arabaya yöneldim. Arkadan Baturalp’in sesi yankılandı:

“Deva, dur dedim! Seni artık tanıyamaz hâle geldim! Nereye gidiyorsun böyle?”

Arkamı dönmeden, öfkeyle arabanın kapısını açarken konuştum:

“Komutanım, lütfen karışmayın. Bu benim meselem. O adamı bulup her şeyi öğreneceğim. Kesin yine kahvededir. Her şey değişir ama Latif değişmez.”

“Komutanım, biz de gelelim.” dedi Bora, endişeyle araya girerek.

“Kimse gelmeyecek!...Benim arkamdan bir kişi bile gelirse affetmem. Bu benim meselem. Bir emir değil, rica bu… Lütfen karışmayın.”

Gözyaşımı kolumun tersiyle sildim, dudaklarım titriyordu. İçim öfke ve yıkımın birbirine karıştığı bir girdap gibiydi.

Arabaya bindim, kontağı çevirdim ve hızla oradan uzaklaştım. Rüzgâr yüzüme çarpıyor, kalbim deli gibi atıyordu.

Önce kahveye gittim, oradakilere sordum. Kimse Latif’i görmemişti.

Sonra çocukluğumun geçtiği o eve sürdüm arabayı. Arabadan inince içimi garip bir ürperti sardı.

Her şey değişmişti. Bahçedeki otlar uzamış, duvarlar dökülmüştü.

Ama bir şey değişmemişti: annemin her yaz kurduğu o salıncağın bağlı olduğu yaşlı ceviz ağacı.

Rüzgârda hafifçe sallanıyordu, sanki beni tanımış gibi. Boğazım düğümlendi.

Evin kapısına yürüdüm. Elim titriyordu. En son bu eşiği sekiz yıl önce, on sekiz yaşındayken geçmişim.

Şimdi her adım, geçmişime atılmış bir tokat gibiydi.

Kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra yavaşça açıldı. Karşımda o adam... Latif. Saçları daha da ağarmıştı, gözleri yorgundu ama hâlâ aynı soğuk bakış…

Beni görünce bir an dondu kaldı, ardından şaşkınlıkla “Kızım… Deva?” diyebildi.

Sertçe cevap verdim: “Ben senin kızın değilim. Unuttun mu? Her döndüğünde bana öyle derdin zaten.”

Kendini toparlamaya çalıştı, boğazını temizledi.

“Gel, otur şöyle.” dedim, dışarıdaki paslı sandalyeyi işaret ederek.

“Konuşacağız. Bana her şeyi anlatacaksın. Eğer bana yalan söylersen, eskisi gibi olmam Latif.”

Adam gülümsedi, ama o gülümseme midemi bulandırdı. “Ne öğrenmek istiyorsun Deva?” dedi alaycı bir sesle.

Gözlerimi kısmıştım.

“Gerçek ailem kim?”

Bir anda oturduğu yerden doğruldu. Gözleri korkuyla büyümüştü.

“Sen bunu nereden biliyorsun?"

“Lan bana cevap ver!...Kendimi zor tutuyorum Latif. Annemi kasten öldürdüğünü biliyorum!

Eğer bana doğruları anlatmazsan, senin bir daha gün yüzü görmemen için elimden geleni yaparım!”

Yüzündeki ifade bir anda değişti. Korku, endişe, pişmanlık birbirine karışmıştı. Derin bir nefes aldı, gözlerini yere indirdi.

“Annen… beni hiç sevmedi...Bu da beni öfkeli bir adama çevirdi.

Kahraman diye birini seviyordu. Kaç kere kaçmaya kalktı, izin vermedim. Bir gün ortadan kaybolup kucağında seninle geldi.

Sorduğumda ‘Eğer yanında kalmamı istiyorsan bu bebeği kabul edeceksin. Yoksa çeker gider birdaha dönmem dedi"

Ben sordum: ‘Kimin bu bebek?’

‘Annesi babası yok, ortada kalmasın diye aldım’ dedi. Kabul ettim. Senin için gitmedi yanımdan.

Beş yaşındaydın, senin Kahraman ile Hasret’in kızı olduğunu öğrendim.

Duyunca deliye döndüm. Her gün daha çok nefret ettim o adamdan. O gün… annenle yine kavga ettik.

Yanına gitmek istedi, izin vermedim. Defalarca “Gitme!” dedim, dinlemedi. ‘Bu evden ölün çıkar gidemezsin’ dedim

Baharda … ‘Dirim çıkmazsa ölüm çıkar’ dedi. Ardından merdivenlere koştu… peşinden gittim… vurma niyetiyle değil ama… kavga ettik vurdum ona vururken düştü.”

Sustu. Gözlerindeki pişmanlık bile sahteydi.

Hızla ayağa kalktım. Yakasına yapıştım, ellerim öfkeyle titriyordu.

“Sen nasıl bir insansın?” diye bağırdım, sesi duyan kuşlar ağaçlardan havalandı.

“Seni sevmeyen bir kadını zorla yanında tutmak ne demek? Her gün dövdün onu, her gün!

Benim çocukluğumu cehenneme çevirdin. Şimdi söylüyorum Latif, madem biliyordun benim başkasının kızı olduğumu, neden vermedin beni aileme?

Neden bunca yıl bana da anneme de bu acıyı yaşattın?!”

Sözlerim dişlerimin arasından çıkarken elimi kaldırdım. Yumruğum havada, yüzüne inecekti ki… bir el bileğimi yakaladı.

Bölüm : 03.01.2025 12:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...