Selamünaleyküm :)
Nasılsınız bakalım?
Yeni bölüm geldi sonunda ve yine bir çok şükür dedirttim sanırım 🤭
Neyse, bu kadar bekleyişten sonra sizi tutmak olmaz. İnşallah beğenirsiniz diyerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
İyi okumalar dilerim 🤍
Her şey yoluna girmişti. Dayımın inadını kırıp onayını almak beni de Kerem’i de rahatlatırken hepimizi aldığımız zaferle gelen keyfin, kahvelerimiz eşliğinde tadını çıkarıyorduk.
Sıcak kahvemden küçük bir yudum alıp önüme indirdiğimde Alper bana seslenince ona döndüm. “Efendim Alper,” dedim.
“Benim sana söylemek istediğim bir şey var,” dedi Alper heyecanla. “Çok güzel bir şey.”
Yüz ifadesi ve tatlı heyecanı güzel bir şey olduğunu belli ederken aklıma gelen şeyle gülümsedim. “Elif hamile mi yoksa?” diye sordum olmadığını bildiğim halde. “Baba mı oluyorsun?”
Üst üste sorduğum sorularla Elif’in içtiği kahveyi burnundan getirdiğim için öksürmeye başlayınca kendimi tutamayıp kıkırdadım. Alper yavaşça Elif’in sırtına vururken yüzündeki sırıtışla da sorduğum soruların hoşuna gittiğini belli ediyordu.
Elif elindeki fincanı önüne indirip bana döndü. “Ah Erva ya. Boğazıma dizdin içtiğim kahveyi,” dedi utangaç bir halde. “Ayrıca, yok öyle bir şey.”
“Tamam canım,” dedim muziplikle. “Bende öylesine sordum zaten.”
Elif bana göz devirip kendisine hayranlıkla bakan Alper’e döndü. “Aşkım söyle artık,” dediğinde söylediği hitaba muziplikle yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Alper başını sallayıp tekrardan bana döndü.
“Çilek, üniversiteyi kazandığın sene sana bir hayalimden bahsetmiştim. Hatırlıyor musun?” diye sordu Alper.
Hatırlamamam imkansızdı çünkü o kadar çok bahsediyordu ki bundan. Bir de hayali için o kadar çok çaba sarf ediyordu ki, bu çabasıyla her zaman gurur duyuyordum.
“Psikolojik Danışmanlık şirketi hayalinden bahsediyorsan evet, hatırlıyorum.”
Başını sallayarak “Evet ondan bahsediyorum,” dedi. “İşte, biz o hayali artık gerçekleştiriyoruz.”
“Ciddi misin?” diye sordum şaşkınlıkla.
“Ciddiyim Çilek,” dedi başını sallayarak.
Herkes tek tek tebrik ederken bende yüzümdeki şaşkınlığa rağmen kocaman gülümsedim. Hatta o kadar çok gülümsedim ki çenem ağrımaya başladı. Alper, üniversiteyi kazandığım sene hayalinden o kadar çok bahsetmişti ki… Tabi Kağan ve Erdem’den de fazlasıyla dinlemiştim çünkü üçü bir araya geldiğinde konu mutlaka oraya geliyordu. Bunun için üçü de çeşitli eğitimlere katılmış, pek çok alanda sertifika almayı başarmışlardı. Artık mezun olduklarına ve diplomaları da ellerinde olduğuna göre geriye hayallerini gerçekleştirmek kalmıştı. Onu da az önce duyduklarımdan sonra gerçekleştirmek için ilk adımı attıklarını anlamış oldum.
“E bu çok güzel,” dedim sesimden taşan hayranlıkla. “Hayırlı olsun.”
Alper, heyecanını atmak ister gibi nefesini verdi. “Sağol,” deyip önüne döndü.
Birkaç dakika yerinde kıpırdanıp durdu. Bir şey söylemek için aralanan çenesinin açılmasıyla kapanması bir olurken söyleyeceği şey her neyse söylemesi için beklemeye başladım. Yeniden bir şey söylemek için harekete geçti ancak saniyeler içerisinde yeniden vazgeçince sabırsızca nefesimi verdim.
“Söyle Alper,” dediğimde bana baktı. “Neyi söyleyeyim?” diye sordu şaşkınlıkla.
“Benden ne isteyeceğini tabi ki,” dedim bilmiş bir tavırla.
“Nereden anladın senden bir şey isteyeceğimi?”
“Alper, on iki yıldır arkadaşız. Seni çözdüm doğal olarak,” dedim gülerek.
“Haklısın,” dedi tebessümle. “Ben senden bizimle çalışmanı isteyecektim,” dedi hızla.
Bu akşam daha ne kadar şaşıracaktım bilmiyordum. Elimle kendimi gösterip “Benim mi?” diye sordum.
“Evet Çilek,” dedi Alper.
“Alper, ben daha üçüncü sınıfım. Diplomayı geçtim, danışmanlık hakkında doğru düzgün bilgim bile yokken nasıl çalışırım sizinle?”
“Tabi ki danışmanlık yapmayacaksın Çilek. Danışmanlığı ben, Erdem ve Kağan yapacağız.”
“Alper sakın bana çaycı falan olacaksın deme,” dedim uyararak.
Söylediğim herkesi güldürürken Alper de onlara katıldı. “Tabi ki hayır Erva,” dedi gülmeye devam ederken.
“Temizlikçi falan mı olacağım yoksa?” diye sordum bu sefer de.
“Erva, ikimizde biliyoruz ki öyle bir şey yapmaya kalksak sen bütün temizliği bize yaptırır, elinde çayınla da bizi teftiş edersin,” dedi Alper kendinden emin bir şekilde.
“Haklısın,” dedim kıkırdayarak. “Bu yüzden söyle artık.”
“İzin vermedin ki söyleyeyim,” dedi sabırsızlıkla. “Sen, koçluk yapacaksın.”
“Kime?” diye sordum saf bir merakla.
“Aşk aklını başından aldı galiba Çilek,” dedi Alper imayla. Kerem’e dönüp “Kardeşim, sen buna ne yaptın?” diye sordu.
Arkamdaki yastığı ona atarken “Alper!” dedim uyararak. Her ne kadar yaptıklarımın getirisi olsa da bu yaptığı, çilek gibi kıpkırmızı olmamak için bu şekilde tepkiler vermek zorundaydım. Alper attığım yastığı yanına alınca odaya göz gezdirdim. Bana sırıtarak bakan bi’ dolu yüzü görmek zaten kızaran yüzümü daha da kızartırken “Yüzünüzdeki o sırıtışı silin. Hemen,” dedim hırlayarak.
Tehditim herkesi güldürürken tekrardan Alper’e döndüm. “Danışmanlıkla birlikte bir de koçluk hizmeti vermeyi mi düşünüyorsunuz yani?” diye sordum.
“Evet,” dedi Alper.
“Peki, sadece ben mi koçluk yapacağım?”
“Eğer kabul edersen sen ve Erdem’in kuzeni Bora beraber yapacaksınız,” dedi. “O da bu sene son sınıf.”
“Anladım,” dedim mırıldanarak.
Aslında koçluk yapmayı isterdim. Hem kendi paramı kazanacaktım hem de işin uzmanlarından işime yarayacak bilgiler öğrenecektim ancak yine de kararsızdım. Beş aydan fazla olmuştu Kağan’ı görmeyeli. Ona ilk zamanki gibi kızgın veya kırgın değildim ancak üzgündüm. Ona, duygularının karşılıksız olduğunu söylediğimde onu üzdüğüm için üzgündüm. Bu benim elimde olmasa da yine de üzgündüm.
Ne cevap vereceğimi düşündüğüm sırada Elif bana seslenince ona döndüm. “Efendim,” dedim fısıltılı çıkan sesimle. Bu yüzden boğazımı temizleyip tekrardan “Efendim,” dedim tebessümle.
“Alper cevabının ne olduğunu sordu sana,” dedi Elif.
İstiyordum, bundan emindim. “Kabul ediyorum,” dedim bu yüzden. Ağzımdan çıkan iki kelimelik cümle küçük bir sessizlik oluşturdu. Kerem, huzursuzca yerinden kıpırdanınca bu durumun hoşuna gitmediği anladım ancak duygular geçicidir öyle değil mi? Karşılığının olmaması bile Kağan’ın vazgeçmesi için en büyük nedendi ve ben vazgeçtiğini düşünüyordum. Bunu son konuşmamızda benim için ettiği duayla da belli etmişti.
“İnşallah güzel kalbinle hissedeceğin sevgiyi gerçekten hak eden biri çıkar karşına,” demişti ve ben o güzel duanın karşılığını almıştım. Beni gerçekten seven biri çıkmıştı karşıma. Uğruna yıllarca kalbime kilit vurduğum sevdam çıkmıştı yeniden karşıma ve kalbi kadar güzel sevgisini sunmuştu bana.
“Teşekkür ederim Erva,” dedi Alper neşeyle.
“Asıl ben teşekkür ederim. Bana böyle güzel bir teklifle geldiğin için.”
Alper “Rica ederim,” deyip önüne döndüğünde bende önüme döndüm. Şu an Kerem’in bana baktığından adım gibi emindim ancak başımı kaldırıp ona bakamayacağımdan daha da emindim. Şu an tek istediğim birkaç kelimeyle de olsa bu konu hakkında bir şey söylemesiydi ancak o sessiz kalmayı tercih ederek benim huzursuz olmama sebep oldu.
Ondan beklediğim şeyi dayım yapıp bana seslenince ona baktım. “Efendim dayı,” dedim ne diyeceğini bildiğim halde.
“Sen emin misin bu kararından?” diye sordu dayım ciddiyetle.
“Evet,” dedim başımı sallayarak ancak ikna olmuşa benzemiyordu. “Ufaklık, Kağan sana seni sevdiğini söylediği gün ortalığı ayağa kaldırdın. Şimdi de, onun da ortaklarından biri olduğu şirkette çalışacaksın. Bunun farkındasın değil mi?” diye sordu bu sefer de.
“Farkındayım,” dedim omuz silkerek. “Kabul ediyorum başta biraz fazla tepki verdim ancak dediğin olay geçti bitti. Alper bana bu teklifle geldiğine göre Kağan’ın da haberi vardır diye düşünüyorum,” deyip Alper’e döndüm. “Değil mi?” diye sordum kendimden emin bir sesle.
“Aslında…” deyip durdu Alper. Korktuğum şeyin olmamasını dileyerek “Aslında, ne?” diye sordum.
“Aslında, senin koçluk yapmanı öneren kişi Kağan’ın ta kendisiydi,” dedi Alper.
“Ne yani, senin aklına ben gelmedim mi Alper?” diye sordum alıngan bir ifadeyle. Şu an tepkimin asıl konuyla alakası olmadığını biliyordum fakat bir kere çıkmıştı ağzımdan.
“Tabi ki geldin ancak o benden önce söyledi,” dedi Alper şaşkınlıkla.
“Madem geldim neden ondan önce sen söylemedin?” dedim somurtarak.
“Kağan’ın ne tepki vereceğini bilmediğim için tabi ki,” dedi sitemle.
Haklıydı, şu an kendimi onun yerine koydum da bende söyleyemezdim. Bir de şu an Kağan’ın bunu kabul etmesinden çok aklına benim gelmiş olmamın şokunu yaşıyordum. Bana kırgın olduğunu sanıyordum ancak şu an öğrendiklerim bunun aksini söylüyordu. Aklıma gelen ihtimal hoşuma gitmese de bunu Alper’e sormak zorundaydım.
Herkesin üzerimde olan bakışlarını umursamadan Alper’e döndüm. “Alper,” dedim titreyen sesimle. Dilimin ucuna gelen soru çıkmak için fırsat kollarken bu fırsatı değerlendirmesine izin verdim. “Bana karşı, hala bir şey hissediyor mu?”
“Bilmiyorum,” dedi Alper. On harf, dört heceden oluşan o kelime… Bilmiyorum… Duymayı istediğim cevap değildi. Onun yerine beş harf, iki heceden oluşan “Hayır”ı tercih ederdim ancak hayatta her şey istediğimiz gibi olmuyordu.
“Erva, dediğin gibi o olay geçti bitti canım,” dedi Ayça Abla. “Bu yüzden şu an kestirip atma olur mu?” dedi ona baktığımda.
“Ayça haklı Erva,” dedi Murat Ağabey. “Kağan’ın ne hissettiğini bilemezsin ama sen ne hissettiğini biliyorsun. Önemli olan da bu,” deyip Kerem’e döndü.
Ne dediğini anladığımdan rahatlıkla gülümsedim. Doğru söylüyordu, ben ne hissettiğimi biliyordum. Kerem’i çok sevdiğimi biliyordum ve emindim. Hislerimden fazlasıyla emindim.
“Kısaca ağabeyimin aşkından öldüğün için şu an seni ilgilendiren şeyi yapmalısın Erva Abla,” dedi Pınar imayla. Şaşkınlıkla ona döndüğümde yüzünde muzip bir sırıtışla bana bakıyordu.
“Ağabeyimle evlenmelisin,” dedi bir şey söylememe fırsat vermeden.
Ah be Pınar, ne yapacaktım ben senin ve ağabeyinin açık sözlülüğüyle. Zaten beyaz tenli olduğum için kızardığımda bunu fazlasıyla belli ediyordum, onlar da böyle yaparak beni daha da zora sokuyorlardı.
Dayım “O dediğine daha zaman var Pınar,” dediğinde Pınar’daki bakışlarımı ona çevirdim. “Erva daha okulunu bitirmedi. Mezun olduğunda bakarız artık.”
“Mezun olduğunda mı?” diye sordu Kerem şaşkınlıkla.
“Evet,” dedi dayım rahat bir tavırla. “Birkaç yıl sonra işte.”
Kerem’le uğraştığını anlamam birkaç saniyemi alırken oyununa bende katıldım. “Aslında KPSS’den sonraya ertelesek daha iyi olur,” dedim. “Dersler yoğun olacak sonuçta, üstüne bir de koçluk da yapacağım gibi görünüyor.”
“O zaman iki yıl sonra gelip istersiniz,” dedi dayım. “Bu arada…” deyip Kerem’e döndü. “Evlenene kadar yeğenimden uzak duracaksın Kerem,” dedi uyararak.
Kerem dayımın dediklerinden dolayı yüzünde büyük bir şaşkınlıkla bana döndü. “Erva, iki yıl çok değil mi?” diye sordu. Şaşkın hali gözüme çok tatlı geldiğinden sırıtmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım.
“Kerem, dayım şaka yapıyor sadece,” dediğimde diğerleri durumun farkında olduklarından gülmeye başladılar.
“Öyle mi?” diye sordu Kerem bir rahatlamanın eşliğinde.
“Tabi ki ağabey,” dedi Pınar her zamanki sevecenliğiyle. “Senin de anladığını sandık ama aşkın aklını başından aldığı tek kişi Erva Abla değilmiş,” dedi kıkırdayarak.
“Pınar, susar mısın lütfen?” dedim utangaç bir halde.
“Evet Pınar,” dedi Kerem. “Şu an asıl konumuz bu değil ayrıca.”
Bana döndüğünde asıl konunun ne olduğunu anlamadığım için anlamaz gözlerle ona baktım. “Asıl konu ne?” diye sordum merakla.
“Bu Kağan denilen…” deyip durdu. Söylemek istediği şeyi söylememek için kendini zor tuttuğu belliydi. “Bu Kağan denilen çocuğun yanında çalışmasan olmaz mı?” diye sordu sakin tutmaya çalıştığı sesiyle ancak başaramadığının kendisi de farkındaydı.
Yeni bir kıskançlık krizinin eşiğinde olduğunu anlamak zor değildi. Aslında hoşuma gidiyordu, kabul ediyorum ancak bazen de bunu abarttığını düşünüyordum. Gerçi ne önemi vardı ki. Ben onu her haliyle seviyordum. Beni sevdiği için böyle yaptığını bildiğimden de fazla tepki vermiyordum.
“Kerem, ben Kağan’ın yanında çalışmayacağım ki,” dedim onu ikna etmek için yumuşak bir sesle. “Hem bütün gün okulda olacağım, şirkette olduğum sürede de birbirimizi göreceğimizi sanmıyorum çünkü ikimizde çalışacağımız için yoğun olacağız,” deyip Alper’e döndüm.
“Değil mi Alper?” diye sordum umutla.
“Öyle,” dedi Alper. “Hem koçluk için ayrı bir yer ayıracağız. Erva öğrencileriyle orada olacak, biz de odalarımızda,” diye devam etti.
Yeniden Kerem’e döndüm. “Bak, birbirimizi görmemiz bile zor, ki görsek de bir şey değişmeyecek,” dedim.
“Biz yine de biz işimizi sağlama alalım derim ben,” deyip dayıma döndü Kerem. “Serkan,” dedi fakat dayım kaşlarını çatınca sabır çeker gibi iç çekti. “Serkan Ağabey,” dediğinde dayım başını salladı. “Bana müsait olduğun en yakın tarihi söyle lütfen. Ona göre her şeyi ayarlayacağım ve Erva’yı istemeye geleceğiz,” dediğinde ben utangaçlıkla başımı önüme eğerken diğerleri de Kerem’in heyecanına gülmeye başladılar.
Evet sevgili okur, benim en başından beri dediğim gibi işim vardı deli sevdiğimle. Ancak bu işin hayatımın en sevdiğim işlerinden biri olduğunu söyleyebilirdim. Tatlı kıskançlıkları, heyecanlı halleri, her şeye rağmen beni sevdiğini tek bir bakışıyla belli etmesi… Ben her haliyle seviyordum onu ve şundan da emindim: Ömrümün sonuna kadar da sevmeye devam edecektim.
“Randevu defterime bakmam gerekiyor,” dedi dayım muziplikle. “Ben meşgul bir insanım ve inanır mısın bu aralar fazla yoğunum. Üç dört ay sonrası uygun mudur?”
Kerem’in dayımdan çekeceği vardı. Biz evlenene kadar da devam edecek gibiydi bu durum. Evlendikten sonra da devam edebilirdi gerçi çünkü şu an gördüklerimden sonra onun da garantisini veremiyordum.
“Serkan, uğraşma artık çocukla. Ver bir tarih de olsun artık. Hem Kerem başkomiser, fazla uğraşma derim ben,” dedi Mustafa Ağabey gülerek.
“Uğraşırsam ne olur?” diye sordu dayım. Kerem’in cevap vermesine izin vermeden “Bir başkomiserle uğraşmaktan tutuklar seni dayı,” dedim gülümseyerek.
“İyi, tutuklasın,” dedi dayım omuz silkerek. “Artık seni istemeye de nezarete gelir ama hava alır ancak.”
“Yok Serkan neden tutuklayayım ki seni?” dedi Kerem endişeyle. Dayımın kendisiyle uğraşmaya devam ettiğinin farkında değildi. Verdiği tepkiler, bir kez daha çok şükür dedirtti bana, çok şükür Rabb’ime karşıma beni böyle güzel seven birini çıkarmıştı. Kalbi kadar sevgisi de güzel olan Kerem’i çıkarmıştı.
“Serkan, koskoca Başkomiser Kerem’i ne hale getirdin. Helal sana,” dedi Semih Ağabey gülerek.
“Başkomiserliği bana sökmez kardeşim,” dedi dayım rahat bir tavırla. “Kızımı alacak sonuçta. Başına gelecekleri önceden tahmin etmiştir herhalde.”
O an “Tahmin etmedi dayı, aksine çok rahattı,” dememek için zor tuttum kendimi. Çünkü dayım Kerem’le yeterince uğraşmıştı ve fazlasına da gerek yoktu.
“Ama yine de fazla abartma hayatım, olur mu?” dedi Ayça Abla. “Bu yüzden artık bir tarih ver bize de bende ona göre Erva’nın nişan elbisesini dikmeye başlayayım.”
Dayımın artık kaçamak cevap vermesinin mümkünatı yoktu çünkü işin içine bir tanecik karısı, Ayça’sı girmişti. Tahmin ettiğim gibi o da bunun farkındaydı. Bu yüzden birkaç saniye huzursuzca kıpırdandı. Hepimiz gözümüzü ona dikmiş ağzından çıkacak cümleleri heyecanla bekliyorduk.
“Tamam, bakmayın artık öyle” dedi homurdanarak. “Bu hafta zaten bitmek üzere. Haftaya da benim halletmem gereken birkaç işim var. Bu yüzden en uygun zaman iki hafta sonrası gibi gözüküyor.”
“Tamam o zaman,” dedi Ayça Abla hızla. “İki hafta sonra İnşallah.”
Herkes onaylayınca bu mesele de canım yengem tarafından halledildiği için rahat bir nefes aldım. Önüme çıkacak olan her sorunda yanımda her zaman olacaklarını fark ettiğim bu güzel insanlar bir kez daha yardımcı olmuşlardı bana. Ben fark ettim ki dostlukta bir kadermiş, doğru olanla karşılaştığında gerçekten güzel olan bir kader. Benim bu kaderim çok güzelmiş, ben bir kez daha bunu fark ettim. İkinci ailem olan bu insanların kaderimi güzelleştirdiklerini fark ettim.
🍓🍓🍓
Saat on bire gelirken hepimiz ayaklandık. Alper ve Elif’e her şey için teşekkür ettikten sonra evden çıktık. Diğerlerini bilmiyorum ancak benim üzerimde büyük bir heyecan ve mutluluğun getirdiği huzur vardı. Dayıma her şeyi anlatmak ve onayını almak beni çok mutlu etmişti ve bu da bana yetmişti hamdolsun. Önümüzdeki iki hafta da fazlasıyla yoğun geçecekti ve bu da şu an ki heyecanımı daha da arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Apartmandan çıktığımızda herkes kendi arasında konuşurken Kerem arada bir göz ucuyla bana bakıp duruyordu. Yanında tetikte bekleyen dayım yüzünden yanıma gelemediği için sadece bununla yetiniyordu ve bu durum Pınar’ın kıkırdamasına, benim de onu uyarmama sebep oluyordu.
Hafif çiseleyen yağmur hızını daha da arttırmadan hepimiz hızlı adımlarla yolun karşısına geçtik. Semih Ağabey ve Sema’yla vedalaştığımızda onlar arabalarına binerken biz de apartmana yöneldik. Apartmanın bahçesine girdiğimizde yağmur saniyeler içerisinde hızını arttırınca hemen apartmana girdik. En son giren ben olduğum için arkamı dönüp kapıyı kapattım. Önüme döndüğüm sırada bir kol tarafından hızla çekilmem ağzımdan küçük bir çığlığın firar etmesine sebep olurken başımı kaldırıp kolumu tutmaya devam eden dayıma baktım.
“Dayı, ne yapıyorsun Allah aşkına?” diye sordum sitemle. Baş parmağımı ağzıma götürdüm korktuğum için.
“Bir şey yapmıyorum ki,” dedi dayım. “Asansöre beraber binelim istedim o kadar.”
Bunu yapma amacını anlamak zor değildi ve durumun devam edeceği de çok belliydi. Şu an elinden gelse beni eve hapsedip evlenene kadar da Kerem’le görüşmeme engel olabilirdi fakat dediğim gibi bu elinden gelmiyordu. Gelse yapardı çünkü o potansiyele sahipti ve bu akşamki tepkileriyle de bunu fazlasıyla belli etmişti.
“Bunun için beni peşinden sürüklemene gerek yok dayı,” dedim tuttuğu koluma bakarak. “Söylemen de yeterliydi.”
Tuttuğu kolumdan yavaşça çekiştirerek beni kendine çekti. “Çok konuşuyorsun ufaklık,” dedi sol kolunu omzuma atarken.
Yan yana asansöre bindiğimizde ardımızdan Ayça Abla, Pınar ve Kerem de bindi. Dayım, Kerem yanımda durunca beni sağ tarafına aldı. Ayça Abla ve Pınar bu duruma kıkırdarlarken bende gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
“Ağabey, senin Serkan Ağabey’le işin var,” dedi Pınar komik kıkırtılar çıkarırken.
“Farkındayım,” dedi Kerem homurdanarak.
Dayım Kerem’in omzuna hafifçe vurup “Homurdanma damat,” dedi gülerek.
Asansörün kapısı bizim kata gelince açıldı. Dayımın kolunun altından çıkıp asansörden indim. Ardımdan Kerem ve Pınar da indiğinde dayım da peşlerinden çıkacaktı ki Ayça Abla önüne geçip buna engel oldu.
“Bizim evimiz bu katta değil Serkancığım,” dedi dayımın çıkmasına engel olmaya çalışırken.
“Biliyorum güzelim de Erva eve girene kadar kalsaydım,” dedi dayım çıkmaya çalışırken.
Ayça Abla kendi katlarının tuşuna bastı hızla. “Gerek yok canım, Kerem ve Pınar var yanında,” dedi asansörün kapısı kapanırken.
Dayımın homurdandığını duydum ancak biz yüz ifadesini göremeden asansörün kapısı kapandı. Kerem “Çok şükür,” diye mırıldanınca bu durum Pınar’la gülmemize neden oldu.
“Ağabey, Allah yardımcın olsun,” dedi Pınar gülmeye devam ederken. “Serkan Ağabey siz evlenene kadar size çektirecek çok belli.”
“Dediğim gibi farkındayım mavişim. Bu yüzden evlilik için elimi çabuk tutuyorum,” dedi bana bakarak.
Yüzüne tatlı bir gülücük konmuştu. Beni utandırdığı zaman takındığı muziplik yoktu yüzünde ancak bu durum yine de beni heyecanlandırıyordu ve bu fazla heyecan bazen biraz korkutucu geliyordu gözüme. Buna rağmen öyle güzel bir histi ki ellerim titriyor, yanaklarım kızarıyor, sözcüklerim kayboluyordu.
Bu durum her zamanki gibi başımı önüme eğmeme sebep oldu. Pınar çantasından anahtarını çıkarıp eve doğru yürürken iç çektiğini duydum. Kapıyı açıp ayakkabılarını çıkardıktan sonra içeri girdi.
“Ben gittim, siz rahat rahat konuşun çünkü belli ki evlenene kadar bu son konuşmanız olacak,” dedi bu durumdan keyif aldığını belli ederken.
Kapıyı kapattığında sakince nefesimi verdim. Herkesin diline düşmüştük iyi mi? Dayımın tavırları daha çok düşeceğimizin kanıtıydı ama değerdi. Sonunda kavuşacaksak buna değerdi vesselam.
“Erva,” dedi Kerem tatlı bir sesle. Adımın ağzından bu kadar güzel çıkmasına bile hayran olmam normal miydi acaba? Bunu düşünmek bile yanaklarımın daha da kızarmasına sebebiyet verirken “Efendim,” dedim utangaç bir halde.
“Şu an bütün bu yaşadıklarımız gerçek mi?”
Sorduğu soruya şaşkınlıkla başımı kaldırdım. “Ne?” diye sordum sesimden taşan şaşkınlıkla.
“Bütün bu olanların rüya olmasından korkuyorum,” dedi sona doğru kısılan sesiyle. “Mutluluğa bu kadar yaklaşmışken her şeyin hayal olmasından korkuyorum.”
Şu an ona sımsıkı sarılıp her şeyin gerçek olduğunu hissettirmeyi çok isterdim ancak yapamazdım. Bu yüzden bunu sözlerimle yapmalıydım. Her şey gerçekti. Bir hayal kadar güzel olsa da şu an yaşadığımız mutluluk kesin bir gerçekti.
“Gerçek,” dedim yüzüme koca bir tebessüm kondururken. “Çok şükür ki gerçek.”
Aynı tebessüm onun da yüzünde yerini aldı. Gözlerinde yumuşak bakışlar vardı. Bana bu şekilde bakmaya devam ederse kalbim bunu daha fazla kaldıramayacağını göğsümün yerinden çıkmasına sebep olacak şekilde atarak kanıtlarken bakışlarımı önüme indirdim.
“Biliyor musun?” diye sordu çok kısa bir an bekledikten sonra.
“Bir an Serkan gerçekten izin vermeyecek sandım,” dedi sakince. “Sende onun sözünden çıkamayacağını söylediğinde yüreğimi büyük bir korku kapladı.”
Bunu ona yaşatmayı istemezdim. Yüzündeki hayal kırıklığını görmek bile kalbimde acıya neden olmuşken onun daha da kırıldığını ve benim hissettiğim acının daha fazlasını hissettiğini anlamak zor değildi.
“Özür dilerim,” derken sesim çatladı. Üst üste yutkundum bu yüzden. “Seni korkutmak istemedim. Sadece dayım izin verdiğini ancak öyle söylemememi istediği için ona uymak zorunda kaldım. Çok özür dilerim seni kırdığım için.”
Dudakları bir şey söylemek için aralandı ancak saniyeler içerisinde de kapandı. Merdivenlere doğru birkaç adım attı. Başını kaldırıp yukarı baktıktan sonra tekrardan karşımdaki yerini aldı. Bense, ne yaptığını anlamadığım için şaşkınlıkla ona bakıyordum.
“Serkan ortalarda gözükmüyor. Güzelime istediğimi söyleyebilirim,” dedi sesinden taşan neşeyle.
Bana güzel şeyler söylemekten mutluluk duyması beni daha da heyecanlandırırken başımı biraz önüme eğdim. Bu mutluluk baş döndürücüydü. Bulutların üzerinde hissettiriyordu ve içim içime sığmıyordu.
“Ben sana kırılmadım ki Erva,” dedi Kerem. “Sadece dediğim gibi korktum ancak çok şükür korktuğum olmadı.”
“Çok şükür,” dedim rahatlıkla.
“Erva, bir şey soracağım,” dedi Kerem.
“Sor,” dedim merakla.
“Serkan gerçekten izin vermeseydi ne olurdu? O zaman başlamadan biter miydi?”
“Bitmezdi,” dedim kendimden emin bir şekilde. “İzin vermezdim.”
Onunla ilk karşılaştığımız gece geldi gözümün önüne. Konuştuklarımız, o gece birbirimizi bir daha göreceğimizi bilmeden karşılıklı dertleşmemiz ve sarıldığımız an. Eve dönerken hissettiğim hafiflik ve birkaç gün sonra da aklıma onun gelmesiyle kalbimde ne olduğunu anlamadığım hissin getirdikleri…
“Ben, yüzünü görmeden sevdim seni Kerem,” dedim heyecandan titreyen sesimle. “Tuhaf gelecek belki ama yüzünü görmeden çok güzel olduğuna inandığım kalbine aşık oldum.”
Derin bir nefes aldım. Kalbim ritmini daha da arttırıp içindeki sevdayı dillendirmeye devam etmemi isterken devam ettim ona olan aşkımı söylemeye.
“Senin o polis olduğunu öğrenmeden önce bana olan duygularını söyleseydin seni reddederdim. Yüzünü görmeden sevdiğim sevdam için, sana olan sevgim için seni reddederdim.”
Kerem bir şey söylemedi. Bütün bunları heyecandan yüzüne bakmadan söylediğim için şu an ne tepki verdiğini de bilmiyordum. Bu yüzden bakışlarımı ona çevirdim. Yüzündeki koca gülümseme beni rahatlatırken bende gülümsedim rahatlıkla.
“Ben seni hak edecek ne yaptım be güzelim,” diye mırıldandı Kerem. “Nasıl bir sevap işledim, kimin hayır duasını aldım da Rabb’im bana kalbi kadar sevgisi de güzel olan seni nasip etti.”
Kalbim artık bana müsaade derken biraz daha dayanmasını istedim. Kendi kendime yalvardım kısacası ancak başarılı olamadım.
“Kerem,” dedim zor çıkan sesimle. “Evlenmeden kalp krizi geçirmeme sebep olacaksın.”
Kerem söylediğime küçük bir kahkaha attı. Susmasını söyleyeceğim sırada sustu ancak kısık sesle de gülmeye devam ediyordu.
“Gülme ama ya,” dedim küçük bir çocuk gibi. “Dayım haklı ayrıca. Biz görüşmeyelim en iyisi isteme gününe kadar.”
Cümlemi tamamlamamla gülmeyi kesmesi bir oldu. Yüzündeki ciddiyet bu durumun hoşuna gitmediğini belli ederken bu sefer de ben o haline gülmeye başladım.
“Erva, ciddi değilsin değil mi?” diye sordu endişeyle.
“Değilim tabi ki ancak kalp krizi konusunda ciddiydim,” dedim kollarımı kavuştururken. “Bu yüzden artık evlerimize geçelim olur mu?”
Bu durumun hoşuna gittiğini yüzüne yerleştirdiği muzip gülüşle belli ederken o da kollarını kavuşturdu.
“Ultra yakışıklılığıma kalbi dayanmayan bir sevdiğim var sanırım,” dedi keyifle.
“Olayları işine geldiği gibi anlıyorsun Kerem Soner,” dedim ciddiyetle.
“Bende seni seviyorum Erva Ertürk.”
Kollarımı iki yanıma bırakırken gülmeden edemedim. “Hâlâ devam ediyorsun ama,” dedim sahte bir alınganlıkla.
“Sende söylemiyorsun ama,” diye diretti bu sefer de.
“Evet Kerem, ultra yakışıklısın ve seni seviyorum. Oldu mu?”
“Oldu,” dedi rahat bir nefes verirken. “Çok güzel oldu hatta.”
“İyi, istediğini de duyduğuna göre şimdi doğruca evine gidiyorsun,” dedim dairelerini gösterirken. “Hadi bakalım.”
“Tamam. Sen nasıl istersen,” dedi tepkime gülerek. “Görüşürüz, Allah’a emanet ol.”
“Görüşürüz, sende.”
“Seni seviyorum.”
“Bende seni seviyorum,” deyip hızla arkamı döndüm. Birimizin gitmek için ilk adımı atması gerekiyordu ve Kerem’in bunu yapmayacağını bildiğimden kalp sağlığım için bunu ben yapmaya karar verdim.
Kabanımın cebinden anahtarlarımı çıkardıktan sonra kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkardıktan sonra Kerem’in hala bana baktığından emin bir halde eve girdim. Ona döndüğümde bende olan bakışları yanılmadığımı gösterirken gülümsedim.
Bana göz kırptıktan sonra arkasını dönüp zile basınca sakince nefesimi verip kapıyı kapattım. Arkasına yaslandıktan sonra ellerimi artık alev almak üzere olan yanaklarıma koydum. Küçük bir gülüş firar etti dudaklarımdan. Onu bir “Çok şükür,” takip ederken kafamı kapıya yasladım.
Hissettiğim mutluluk gerçek miydi? Kerem haklıydı, bir hayal kadar güzeldi. İnanılması güç bir gerçekti ancak gerçekti işte. Çok şükür ki gerçekti ve bu gerçeği hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyecektim.
Onu, geçmiş bana getirdi. Geçmişte başlayan, gelecekle şekillenen bir hikayemiz var ve biz onu mutlu sona kavuşturacağız. Aşk hikayemizi mutlu sona kavuşturacağız. Bizim hikayemiz, Allah'ın izniyle mutlu sonuna kavuşacak. İnanıyorum...
Bölüm sonu :)
Yorumları alayım, nasıldı?
Bir şeyi çok merak ediyorum. En sevdiğiniz kısım neresiydi?
Aşağıdaki yıldızı parlatmayı unutmayın olur mu :))
İnşallah beğenmişsinizdir. Yeni bölümde görüşmek üzere ;)
Kendinize iyi bakın, Allah'a emanet olun 🤍
Küçük Bir Duyuru :)
Beni Instagram'dan takip eden okurlarım, Instagram hesabımı bazı sebeplerden dolayı silmek zorunda kaldım ve yenisini açtım. Yeni hesabım birkitap_birkubra
Beni oradan takip etmeyi unutmayın olur mu 🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
68.7k Okunma |
11.74k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |