25. Bölüm

Bölüm 25

Bir Bulut Kalemi
birbulutkalemi

Sedef,

 

"Baba!"

Aşağıdan gelen Berzan abinin sesiyle yerimde sıçradım. Korkuyla Ferzan'a bakıp, "Birine bir şey mi oldu niye böyle bağırıyor?" diye sorunca fırlayıp çıktı odadan, bende peşinden tabii.

Yoksa Ciwan babaya mı bir şey oldu? Allah'ım lütfen olmamış olsun! Kendi babamın yapamadığı babalığı yapan adamı kaybetmek istemiyorum!

"Babaa!!"

Bazı hikayeler hiç beklemediğimiz anda başlar. Benim hikayem bitti dediğim anda başlarken ablamın ki öldüm dediği anda başlamıştı. Berzan Ağa'nın hikayesi ise an itibariyle başladı sanırım, daha önce yaşadığı tüm hayatı onu bu ana hazırlamak içinmiş meğer...

"Abi ne oldu? Babama mı bir şey oldu?"

Telaşla bağıran Berzan abinin eve yeni girdiğini görünce rahatladım biraz demek ki Ciwan babaya bir şey olmadı. Olmadı ama haline bakacak olursak pek de iyi haberlerle gelmemiş olsa gerek. Belki çok iyi bir insan olabilir ama ablama yaptıklarından sonra ona bir türlü ısınamıyorum, başına ne gelirse gelsin hak etmiş gibi görüp bir türlü üzülemiyorum onun için. Şimdi ki hali sabah olanlardan sonra bana iyi gelmedi desem yalan olur, herkes bir yerde yaptığının sonucunu çekiyor işte.

"Babam nerede Ferzan? Eve geçti dediler, acil konuşmamız lazım!"

Ferzan babasına bir şey olmadığını anlayınca rahatlayıp avludaki masaya geçip oturdu, olanlardan sonra babasının kaldırmayıp başına bir şey geleceğini düşündü sanırım. Olsa da şaşırmamak lazım, ben geldiğimden beri olaysız geçen çok az gün var. Bazen düşünüyorum acaba lanetimi bu aileye de mi bulaştırdım diye ama fark ettim ki ortada çok da bir aile yok.

Newroz Hanım herkes üzerinde hak sahibi olup, her şeye karışıp Ruken anneyi yok sayıyor. Ferzan'ı eski kocasına benzetip üzerine çok düştüğünden yurt dışına kaçırırken, abisi Berzan'ı genç yaşta bir sürü insanın yükü altına sokmuş. Firaz ve Avbin'in ise varlıkları ve yoklukları bile belli değil, bazen yemeklere bile katılmıyorlar. Benim yüzümden böyle olmadıklarını bilmek bir nebze olsun içimi rahatlatıyor.

"Babaa!"

Bir kez daha bağırmasını üst kattan açılan kapı böldü, "Ne var? Ne bağırıp duruyorsun! Gel anlat derdin neyse!" diye seslendi Ciwan baba.

"Ne mi bağırıyorum? Ne mi bağırıyorum! Gel de dinle Asmin Hanım'ın sebep olduklarını, bugün tam üç kişi beni arayıp Demir Ağa'ya yanlış yapanla iş yapmayız biz diye iş anlaşmalarını feshettiler!"

Ciwan babamın duyduklarından sonra kızdığını anlamak için yanında olmaya gerek yok, buradan bile yüzünün sinirden kıpkırmızı olduğunu görebiliyorum. "Asmin'e suç atmak yerine önce git karına yediği haltı sor! Sonra gel bana hesap ver, ben sana aşiretimizi batır diye mi verdim Ağalığı! Yürü git konuşturma beni daha fazla!" dedi ve arkasını dönüp kapıyı çarparak kapattı. Heja'ya bu kadar yüz verdiği için Berzan abiye oldukça kızgın olmalı.

Duyduklarından sonra öylece yukarı bakıp kaldı, gözü babamın hemen alt katında olan kendi odasının olduğu yere kayınca bizi izleyen Heja'yı gördü. Gördü görmesine de Heja kaçarak odaya girince iyice şaşırdı.

"Neler oluyor burada? Siz biliyor musunuz?" diye bize baktı, bir şey söylemedim. Anlatılacak ne varsa Ferzan anlatır.

"Karın misafirliğe gittiği konakta kendini kesip suçu Asmin'e atmış. Hatta attığı yetmemiş konağı ayağa kaldırmış katil diye!" ettiği her cümleye şaşıran abisini görünce, "Dur daha dur bitmedi, çok sevgili Hanımağamız da tüm bunlar yetmezmiş gibi Asmin'e saldırmış E tabi Demir Ağa da kameralardan olayın aslını ortaya çıkarınca benim konağımda benim misafirime bunu nasıl yaparsınız, hesabını vereceksiniz demiş ve sonuç ortada. Oldu mu rahatladın mı?"

Tüm olanları anlatınca hala rahatlayamamış olacak ki "Ben seni uyardım değil mi! O karına göz kulak ol, yaptıkları bir değil iki değil sahip çık diye! Bak şimdi ne oldu, senin karının hırsı yüzünden hem itibarımız lekelendi hem de aşiretimiz müşkül duruma düştü! Şimdi çöz bakalım bu sorunu nasıl çözeceksen! Temizle karının pisliğini! Hem de hemen!" dedi ve elimden tutup beni yukarı odamıza çekti.

Bir şeyi çok merak ediyorum, acaba Heja'ya tanıdığı imtiyazların aynını Asmin ablaya da tanıdı mı? Asmin ablaya çok düşkün olup onu çok sevdiğini konaktaki çoğu kişiden dinledim ama nasıl oluyor da onu bu kadar çok severken Heja'ya bu fırsatı veriyor. Onun için yaptığı şeyleri hiç ablama yapmıyor? En basitinden az önce kaybettiği işler için bile onu kolayca suçlayabiliyorken Heja'nın bu kadar rahat olmasını nasıl sağlıyor, bu güveni nasıl veriyor? Gerçekten hiç aklım almıyor benim...

Odaya girer girmez sinirinden bir oraya bir buraya yürüyüp duran Ferzan'a bir şey söylemeye korktum, biliyorum ne kadar sinirli olursa olsun bana bir şey yapmaz ama alışkanlıklardan da kolay kolay vazgeçilmiyor. Keşke bu durumlarda ne yapacağımı bilebilseydim... Çok sinirli bir adam nasıl sakinleştirilir ki?

"Ferzan?"

Oturduğum yerden bir sağa bir sola yürüyen adama bakıp çekingence mırıldanmam pek de bir etki etmedi. Durmadı ya da duymadı bilmiyorum ama şansımı bir kez daha denemek istedim.

Boğazımı temizleyip, "Ferzan..." dedim tekrardan.

Bakışları bana döndüğü zaman ne gördü bilmiyorum ama iç çekip yanıma oturdu, "Korkuttum seni de değil mi? Özür dilerim Sedef..." oturmasıyla kalkması bir oldu. Ayağına takılan pufla daha da sinirlenip tekme atmasıyla kendime engel olamadan gözlerimi sıkıca yumup yerimde sıçradım.

"Allah kahretsin!"

Elini omzumda hissettiğim zaman bir an küçük bir an kendimi geçmişte sanıp geriye çekildim. "Sedef..." gözümü açıp ona baktığım an yüzünde acı dolu bir bakışla baktığını gördüm. "Özür dilerim seni korkutmak istemedim. Gerçekten çok özür dilerim Sedef, biliyorum yaptıktan sonra özür dilemenin hiçbir mantığı yok ama kendime engel olamadım. Durum sandığımdan da kötü ama lanet olsun ki abim ağzını açıp tek bir kelime etmiyor o kadına! Sedef bu şekilde gider de herkes bizimle iş yapmayı keserse binlerce kişi aç açıkta kalacak benim sinirlendiğim şey o! Biliyorum kendime hâkim olmam lazımdı ama bir an tutamadım kendimi, ben hiç sana zarar verir miyim lütfen korkma benden." Çaresizce kendini açıklamaya çalışması bana kendimi kötü hissettirdi. Onun Mustafa gibi bir adam olmadığını biliyorum ona rağmen korkmam yanlış ama yıllarca öyle alışmışım ki bazen farkında bile olmuyorum verdiğim tepkinin.

Utanarak başımı önüme eğdim, "Biliyorum, bana zarar vermeyeceğini tabii ki biliyorum özür dilerim Ferzan bazen kendime engel olamıyorum. Öyle alışmışım ki birilerinin bana zarar vermesine bunu kolay kolay üzerimden atamıyorum. Senin hiç suçun yok senden gerçekten korkmuyorum, hem korksam seninle burada kalmazdım ki sana güveniyorum ben." Dedim.

Sıkıca sarıldı bana, "Korkma artık geçti Sedef, geçti güzelim sana kendim de dahil zarar vermek isteyen kim olursa artık çekip gidecek güçtesin. Bundan sonra istemediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. Artık güvendesin, hem istersen şu durumlar çözülsün gidebiliriz de buradan sadece ikimiz yeni bir hayat kurarız tüm bu gürültüden, karmaşadan uzakta huzurlu bir hayat ha ister misin?" diye sordu.

İstemem benim için hayatını yeterince değiştirdiği yeter bir de onu buradan ailesinden uzağa götüremem. Hem ben burayı sevdim de sırf bir iki kişi kötü diye iyi olan onca şeyi yok sayamam ki burada geride bırakmayacağım kişiler var.

"İstemem Ferzan, burada seninle mutluyum. İnan bunlar benim için sorun değil. Geldiğim yerde çok daha kötü şeyler gördüm, burada sen yanımda olduğun sürece bende mutlu olurum."

"Geldiğin yerde kötü şeyler gördün diye kötünün iyisini kabullenmek zorunda değilsin ama peki, madem öyle istiyorsun öyle olsun."

Kısa bir an öyle yan yana diz dize oturduk. Ne o ne de ben ne söylememiz gerektiğini ya da nasıl davranmamız gerektiğini kestiremiyoruz sanırım ama bu sessizlik çok sürmedi, Ferzan'ın çalan telefonu bozdu.

Ceketinin cebinden çıkarıp ekrana baktıktan sonra, "Özür dilerim buna bakmam lazım şirketten arıyorlar." Dedi.

"Alo?" sanırım yanımda konuşmak istemedi ya da duyacaklarından sonra tepkisine hâkim olamayacağını düşündü ki odadan çıktı ama bu yükselen sesinin odaya girmesine engel olamadı. Karşısındaki kişi her ne dediyse sanırım durumlar giderek karmaşıklaşıyor.

 

 

Asmin'den

 

Artık uyandığım her yeni gün benim için ayrı bir merak konusu. Resmen gözümü açmaya korkar oldum başıma neler gelecek diye! Ben her şey bitti artık rahatım dedikçe hep bir şeyler oluyor, tüm bunları yaşayacak ne yaptım bilmiyorum ama umarım bu sondur. Artık bir şeyleri taşıyacak ne gücüm ne de sabrım kaldı.

O olaylı günün ardından geçen iki günde sadece ayıp olmaması için yemek saatlerinde yardım etmeye inip, hızlıca yedikten sonra yatmaktan başka bir şey yapmadım ama bugün son! Yeter! Artık hayatımı benim dışımda gelişen olaylar için askıya almak istemiyorum, şimdiye kadar zaten bir ömür kaybettim ama kalanı benim!

Bugün bir kez daha ayağa kalkıyorum, bir kez daha her şeye yeniden başlıyorum! Hem de her zamankinden daha güçlüyüm! Artık kendime ait bir işim var, tamamen bağımsız olmak için o dükkânın işlemesi lazım!

Aşağı indiğim zaman kahvaltı sofrasına yeni oturuyordu ev halkı. Buraya geleli çok olmadı ama sanki yıllardır burada yaşıyormuşum, buraya aitmişim gibi hissediyorum. Belki ilk defa bir aileye gerçekten dahil edildiğim içindir.

"Memo koş gel bak kim geldi!" beni gören Hasan Ağa Mehmet'e bağırdı, etrafa baksam da gelen giden yok, kim geldi ki şimdi? Acaba içeride mi karşılamamam ayıp olmuş mudur?

"Kim geldi dede?"

"Asmin ablan geldi, sonunda iyileşmiş!"

Ben mi? Beni mi beklemiş? Ah Asmin, küçücük çocuğa bile insaf etmedin! Kaç kez geldi odana iyi mi oldu şimdi yaptığın? İnsanlar kötü diye sana bunca iyiliği yapmış insanlara sırt çevirmenin ne anlamı var?

Yukarıdan paldır küldür ayak sesleri gelince Mehmet sandım, başımı kaldırdım ama yanıldım Demir'miş gelen. Ona da ayrı mahcubum sürekli başımdaydı, ilk gün işe bile gitmedi benim yüzümden ama o kadar utandım ki kimsenin yüzüne bakamadım.

Kurtulamıyorum! Ne yapsam peşimi bırakmıyorlar ama artık köşeme çekilip ağlamak yok! Madem onlar benimle uğraşmaya devam ediyor o zaman artık karşılığını da alacaklar.

"Asmin abla! Ben seni çok özledim, iyileştin mi?"

Mutfaktan koşarak çıkıp belime sarılan bu küçük çocuk tüm yaralarıma öyle derman oluyor ki kısacık bir aklıma gelen şeyle dondum kaldım. Acaba her şeyi arkamda bıraksam ve evlensem, buralardan uzakta bambaşka birisiyle yuva kursam böyle aynı Mehmet gibi ya da bir kız çocuğum olsa kendi halimde yaşasam mutlu olur muyum?

Yıllardır özlemini çektiğim şeye bir aileye kavuşsam beni öyle sevse ki tüm herkesi gözümü kırpmadan silsem. Yalnız kocam ve çocuğum olsa... Yok ama öyle basit değil mutluluğu bir erkekte aramayacaksın Asmin! Seni anan baban sevmemiş kızım elin oğlu mu sevecek...

Buradan gidene kadar yaramı belki az da olsa gözümün için umutla bakan bu çocuk iyileştirir. Sandalyeye oturup kucağıma çektim küçük bedenini, "İyileştim kuzum, merak etme bir daha hasta olmaya niyetim yok. Söz veriyorum sana kendime çok iyi bakıp hasta olmayacağım istediğin kadar oynayacağım senle." Dedim.

"Gerçekten mi? Baba olabilir mi bu? Kendine iyi bakarsa hep iyi olur mu?"

Kısa bir an Demir'le göz göze geldik, "Şimdi hiç hasta olmaz diyemeyiz oğlum, bazen hastalık biz istemesek de bizi bulabilir ama hastalıktan korunmak evet mümkün ve Asmin ablan sana böyle söz veriyorsa ben elinden geleni yapacağından eminim." Dedi.

Haklı ben psikolojik durumumu kast edip olmayacağım dedim ama çocuk onu nereden bilsin, çocuğun da aklını karıştırıyorum. Özür dilemek için ona baktım ama ne demek istediğimi anlayıp gerek yok der gibi başını salladı.

"E hadi ama yemekler soğuyacak madem Asmin kızım da geldi şöyle ailecek güzel bir kahvaltı yapalım artık." Dedi Hasan Ağa sen de bizim ailemizdensin, çekinme demeye getiriyor. Ben bu topraklarda onun gibisini ne gördüm ne de duydum.

"Ağam, özür dilerim siz de kusur bakmayın bir daha böyle bir durum yaşanmayacak." Diyebildim yalnızca.

"O nasıl söz öyle kızım, insan bu ne demişler beşerdir şaşar. Önemli olan sonuç, bak artık neyin ne olduğunu biliyorsun. Sen bu evin bir kızısın artık, benim evim de kapım da sana sonuna kadar açık. Ben güvenmediğim kimseye aha şu kapıdan içeri bir adım attırmam, sen bu eve girdiysen istersen adam öldür ben derim ki yaptıysa vardır bir bildiği sen içini ferah tut ben hep arkandayım. Ha ama sen yine de kimseyi öldürme emi kızım." Dedi sona doğru ortam yumuşasın diye.

Oturduğum yerden kalkıp elini öpüp alnıma koydum. "Sağ olun Ağam sizin yaptıklarınızı, bu sözlerinizi hiç unutmayacağım." Diyebildim sadece.

"Tamam konuştuk, kapattık bu konuyu bitti. Geç otur da karnını doyur Fatma Hanım'ı korkuyor bu kız yemiyor düşüp kalacak diye! Korkutmayın benim Kekliğimi."

Ah bu adam, ne denir bilmiyorum ki ömrü uzun olsun inşallah. Sözünü dinleyip yerime oturdum. Masada hiçbir şey olmamış gibi günlük konuşmalar devam ederken Fatma teyze, "Asmin kızım sizin mağaza işi ne oldu? Ne zaman açıyorsunuz?" diye sordu.

Hatırladıkça heyecan basıyor beni, "Her şey hazır aslında teyzem, bir Sedef'le konuşayım en yakın zamanda açarız inşallah." Dedim.

"İyi iyi şükür hallettiniz, eksik gedik bir şey var mı? Sakın çekinme bak ne varsa söyle."

"Yok teyze her şey hazır şükür, sadece açılış için bir şeyler yapar mıyız yoksa direk bir sabah gider açar başlar mıyız onu bilmiyorum. Konuşmadık hiç onu konuşup duruma göre halledeceğiz artık." Dedim.

Hasan Ağa, "O nasıl laf! Tabii ki şöyle davullu zurnalı bir açılış yaparız, öyle kuru kuru olur mu hiç! Demir sen bizim şirketin organizasyonlarında kullandığımız firmayı ara bir en yakın ne zaman müsaitlermiş gelsin ayarlasınlar." Dediği zaman ayrıca mahcup oldum, benim atladığım ne varsa onlar hallediyor.

"Hiç gerek yok Ağam gerçekten."

"Olmaz olur mu Asmin! Benim zaten aklımdaydı baba kızlara açılış hediyesi ayarladım ben onu dükkan tamamlandığı an sadece günü belirlemelerini bekliyorum."

"O zaman Asmin sen günü belirle ben de adakları halledeyim, adak adamıştım Asmin kızım hayırlısıyla şu başındaki belaları atlatsın işini eline alsın kurban keseceğim açları doyuracağım diye, bende onları halledeyim hem evlere göndeririz hem dükkânın önünde dağıtırız Asım halleder."

"Ağam gerçekten gerek var mı bunlara, ben zaten biraz satış yaptıktan sonra kestirecektim." Desem de bir faydası olmayacak sanırım, çoktan telefonu eline aldı bile.

Var tabi kızım adak bu günah, olmaz öyle şey sen de yaparsın ben benimkini yapıyorum şimdi. Hem fena mı oldu bak yetim, aç kim varsa karnı doyacak böyle güzel bir şeye vesile olmak istemez misin? En başından hayırla açılmış olur dükkânın." Deyince artık bana söyleyecek söz kalmadı.

Yalnızca kabullenip, "Tamam Ağam sen en iyisini bilirsin." Demek düştü sadece.

"Ee hadi o zaman Asmin Hanım hazırlan çıkalım, işimiz var senle." Diyen Demir Ağa'ya tam ne işimiz olduğunu soracaktım ki Mehmet atladı lafa, "Baba bende hazırlanayım mı? Bende geleyim benimde işim vardır senle..." dedi tatlı tatlı.

"İyi hadi koş hazırlan bakalım sende, Asmin ablana araba pratiği yaptıracağız, bugün boşum işimiz yok aradan çıksın. Arabası da gelmiş zaten, sabah getirdiler."

Tüm bu olanlar ne, gerçekten hiçbir şeye yetişemiyorum! "Ne arabası?" bunu yapmamış olsun, ben nasıl kabul edeyim tüm yaptıklarından sonra bir de araba!

"Anam araba almış sana, bana hiç bakma ben sadece aracıyım onla hallet sen." Dedi keyifle.

Fatma teyzeye bakmamla oturduğu yerde dikleşip, "Ne var size mi soracağım kızıma araba alırken, anayım ben ana ben yaparım siz de susup oturursunuz!" dedi ve kimseyi konuşturmadan kalkıp gitti.

Şokla kalakaldım masada. Yardım istemek, kabul edemeyeceğimi söylemek için Hasan Ağa'ya baktım ama giden karısının ardından gururla bakıp, "Duydun ananı, bizim evde ona karşı gelebilen yoktur hadi hayırlı olsun yeni araban." Dedi ve oda ardından gitti.

Demir Ağa ise keyifle çayını höpürdetti, gerçekten höpürdetti...

 

 

Bölüm : 21.02.2025 19:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...