24. Bölüm

Bölüm 24

Bir Bulut Kalemi
birbulutkalemi

 

Asmin,

 

Bazı insanlar anne olmamalı! Onu sevmeyeceksen, ona bakamayacaksan ya da onu tanımayacaksan... Kaç yaşıma geldim hala aile ya da aileyi geçtim anne problemim olması bana garip geliyor. Bir insan nasıl kendi evladı söz konusuyken bir başkasını savunabilir ki? Ya da ben annemin huyunu bilirken hala nasıl ondan beni savunmasını, bana sahip çıkmasını bekleyebilirim ki? Oysa alışmış olmam gerekmez mi? Benim annem bana ne küçükken ne evlendirilirken, ne üzerime kuma gelince ne de boşanırken sahip çıktı da şimdi sahip çıksın. Hoş sahip çıkılmaya da ihtiyacım yok ama insan da bir yerde annesi, ailesi yanında olsun istiyor be! Sırtını koşulsuz şartsız yaslayabileceği birileri olsun...

 

"Asmin sen ne yaptın kızım! Adamdan boşandığın yetmedi bir de karısını mı öldürmeye kalktın! Hiç mi bir şey öğrenmedin sen! Bir susup oturmayı beceremedin! Bunca insan buraya senin için toplanmışken sen bir de o kıza mı saldırdın?" Ardından Newroz Hanıma dönüp, "Kusura kalmayın biliyorsunuz siz de huyunu." Dedi mahcupça.

 

Yere itilmiş öylece medet umar gibi anneme bakmam onun sözlerini duyunca bir kez daha yaraladı beni. İşte bu kadın beni dünyaya getiren kadın, ben ömrüm boyunca onunla mücadele ettim. Bir çocuğun annesiyle bile mücadele etmesi ne demek anlatılmaz.

 

"Bakarım! Kimse benim gelinime bir şey yapamaz! Oğlumu kurtardım kıskançlığından şimdi de gelinime mi saldırmaya kalktı! Öldürürüm onu!"

 

"Ben yapmadım..." demekten başka bir şey gelmiyor elimden, son çare Fatma teyzeye baktım. Korktum, onun da diğerlerine inanıp bana yüz çevirmesinden korktum.

 

"Size burada neler oluyor dedim!" Demir Ağa bir kez daha sordu ama benim için şu an önemli olan tek şey kısa zamanda olsa bana annelik eden kadının düşünceleri.

 

Fatma teyze usulca yanıma gelip sıkıca sarıldı. Elini az önce Newroz Hanım'ın çektiği saçlarıma getirip okşadı ve "Elbette öyledir, kalk kızım gel konuşalım güzelce." Dedi. İşte o an rahatladım, titreyen bedenime inat usulca kalkıp Fatma teyzenin yardımıyla arkamdaki divana oturdum.

 

"Oğlum kapat kapıyı gir içeri, belli ki burada çözülmesi gereken bir sorun var."

 

"Evet var! Evinize aldığınız katil beni öldürmeye kalktı! Hapse attıracağım onu! Sürüm sürüm sürünecek!" dedi Heja hiddetle.

 

Bakışlarım bu sefer Demir Ağa'ya kaydı, gözleri üzerimdeydi, sanki sonunda benden bir tepki aldığına sevinmiş gibi bakıp ardından karşımda duran Heja'yı süzüp, "Asmin öyle bir şey asla yapmaz." Dedi. İşte kendi annemin diyemediği şeyi beni sadece birkaç haftadır tanıyan bu adam söyledi.

 

"Yaptı ama kolumun şu haline bak!"

 

Demir Ağa ona alayla bakıp, "Sen önce karşında kimin olduğunu bilip ona göre konuş! Ben senin konuşabileceğin kulvarda bir adam değilim! Asmin iyi misin sen?" ona alayla bakan gözleri bana merakla bakarak bitirdi cümlelerini.

 

Hiç iyi değilim! Artık tüm bu olanlar bana çok ağır geliyor, neden hala yaşamak için savaşıyorum onu bile bilmiyorum bazen... "İyiyim Ağam." Söylemek, haykırmak istediğim onca şey varken yalnızca iyiyim diyebildim. Ben yalan söyledim o inanmadı ama yine de kapandı konu.

 

Derin bir nefes alıp birkaç adımda yanıma geldi, tam önümde dizlerinin üzerine çöküp gözlerime baktı. Sanki sözlerinin doğruluğunun kanıtını gözleriyle sunmak ister gibiydi, "Ben senin öyle bir şey yapmayacağını biliyorum ama neler oldu anlatır mısın?" dedi. Öyle de oldu, bana inandığını iliklerime kadar hissettim.

 

"Ne varmış anlatılacak! Asmin kızım yapmadım diyorsa yapmamıştır, benim için konu kapandı! Anlatacağı bir şey yok!" dedi Fatma teyze yine beni savunup.

 

"Sorun değil Fatma anne." Dedim. Yıllardır kendi anneme derken öylesine bir görevmiş gibi çıkan bu sözcük bu sefer yüreğimin ta ortasından çıktı. Gözlerine minnetle bakıp avucumda olan elini biraz sıkarak destek alıp, "Mehmet'in kitabını vermek için çıkmıştım, arkamdan gelmiş o gider gitmez içeri girip saçma sapan konuşunca bende cevabını verdim ama yanıtlardan pek hoşlanmayınca bıçakla kendini kesip suçu benim üzerime attı." Diye kısaca özetledim.

 

"Deli miyim ben be! Niye kendimi keseyim?" diyen Heja'yı Newroz Hanım kolundan tutup susturdu, "Sen çok oldun artık! Oğlum seni bırakıp onu aldı diye yapıyorsun her şeyi değil mi! Ama yok ben oğlumu da gelinimi de kimseye yedirtmem!" dedi. Her zamanki gibi Ruken Hanımı yok sayıp Berzan'ı sahiplendi. "Bu iş burada bitmez! Buradan çıkar çıkmaz karakola gideceğiz, normalde onun kanına karşılık senin kanının akması lazım ama elimi kana bulamam hapse girmek yeter sana!" dedi.

 

"Orada durun bir Hanımefendi! Öyle kolay değil o işler!" deyip Heja'ya döndü, "Gerçeği açıklamak için son şansın sonrasına karışmam!" dedi.

 

"Gerçek ortada..." kolundan akan kanı gösterip, "Bu kadın beni öldürmeye kalktı!" dedi.

 

"İyi öyleyse güvenlik kameralarından bakalım biz gerçek neymiş, sen haklı çıkarsan delil olsun diye sana vereceğim görüntüleri ama Asmin suçsuzsa da sana davayı bizzat ben açacağım!"

 

"N-Ne... Ne kamerası?" dedi kekeleyerek, işte o an tekrar nefes almaya başladım. Her ne kadar bana inansalar da akıllarında şüphe kalmasını asla istemem.

 

"Koskocaman konağı sadece kapıdaki üç beş adamla koruduğumu düşünmedin herhalde." Dedi bu sefer sesinde herkesin anlayabileceği türden bir küçümseme vardı.

 

"Yalan söylüyorsun, beni korkutmak istiyorsun." Dedi son bir umutla.

 

"Asmin sana saldırdıysa seni nasıl korkutabilirim? Benim tüm gayem adil bir ağa olabilmek için gerçeğin ortaya çıkması." Telefonundan kısa bir mesaj atıp, "Birkaç dakika bekleyeceğiz, geçin oturun lütfen." Dedi.

 

Diğerlerini önemsemeden, "Bir şeye ihtiyacın var mı?" diye sorunca sinirden sızlayan burnum ve tıkanan boğazımdan konuşamayacağımı anlayıp başımı hayır der gibi salladım. Bana hüzünle bakıp odada gezdirdi gözlerini. Sedef'i hatırlamış olacak ki "Sedef rica etsem içeriden Asmin için su getirebilir misin?" diye sordu.

 

O an gözüm ona kaydı, yüzündeki izlerden ağladığını anlayınca iyiyim der gibi gözlerimi açıp kapadım. Bu hareketimi görür görmez, "Hemen ağam." deyip çıktı odadan.

 

Aynı saniyelerde odayı bir mesaj sesi doldurdu. "İşte görüntüler de geldi." Deyip açtı, biraz izleyince kaşları çatılsa da ekranı odadakilere döndürüp Heja'nın deli gibi gülüp kendini kestiği anları herkese izletti.

 

Sedef içeri girip elime bir bardak uzatınca bir yudum aldım kendime gelmek adına. Newroz Hanım sinirle Heja'ya bakarken, Ruken Hanım'sa bana özür diler gibi bakıyordu ama benim için hiçbir önemi yok. Bu sefer gözüm anneme kaydı, kafasını eğmiş küçüldükçe küçülmüştü. Daha fazla dayanamadım bu haline, fısıltıyla "Çık git buradan!" dedim sadece.

 

Kısık sesim odada yankılandı, içeridekiler Heja'ya dediğim düşünse de ona değil anneme, öz be öz anneme dedim. "Sana diyorum Hatice Hanım! Çık git bir daha da benim olduğum hiçbir yere gelme! Benim senin gibi bir annem yok bundan sonra!" dedim bu sefer sesimi yükselterek.

 

Fatma anne ne kadar kırıldığımı fark etmiş olacak ki onu odadan çıkardı. Bense olduğum yere yığılıp kaldım. Çok fazla, her şey gerçekten çok fazla artık.

 

"Size gelince, seninle aynı senin yapacağın gibi karakolda hesaplaşacağız ama sen Hanımağa, senin Asmin'e verdiğin zararı ne yapacağız?" diye sordu.

 

"Ne zararı vermişim sanki hiçbir şeyi yok!" dedi yine tersçe. Her zamanki huyu bu her şeyi yapar yapar ben ne yapmışım ki sanki der kenara çekilir ve her zaman da işe yarar.

 

"Ne yaptığını kendi gözümle gördüm! Sen benim çatım altında, benim ailemin ferdine zarar verdin, şiddet uyguladın! Ben prensipleri olan bir adamım, kadınlara zarar vermem ama bu yaptığının hesabını o güç aldığın aşiretinden elbet soracağım! Aşiretinin eski gücü kalmayınca da böyle yüksekten yüksekten konuşabilecek misin bakalım." Dedi sakince.

 

O ciddi mi gerçekten? Bunu yapabilir mi? Ben öyle bir şey istemem ki benden uzak olsunlar yeter. Hem ucu oradaki suçsuzlara da dokunur hiç gerek yok.

 

Onların yanında saygınlığını bozmamak için isteğini yok sayarak, "Ağam..." dedim. Dikkatini çekip bakışları bana dönünce, "Böyle bir şeye gerek yok." Dedim ama dediklerim pek de umrunda olmadı sanırım.

 

"Var Asmin! Kimse benim çatım altındaki bir kadına o şekilde davranamaz! Herkes kendi hareketinin sorumlusudur, madem öyle bir şey yaptı davranışının sonuçlarına da katlanacak! Bu kadar, son sözüm budur! Şimdi evinize gidebilirsiniz." Deyip resmen kovdu onları.

 

Newroz Hanımın kendi kendine konuşarak odadan çıkmasıyla diğerleri de onu takip etti. Sedef'se "Abla ben de gideyim haberleşiriz yine şimdi konağa gidip bire bin katıp anlatmadan doğrusunu anlatayım Ciwan babama." Deyince işlerin daha fazla karışmaması için başımla onayladım sadece.

 

Şimdi ise odada öylece oturmuş kendi annemin bana kazık atmasını sindirmeye çalışıyorum. Hadi diğerleri inandı tamam da sen kendi doğurduğun kıza nasıl inanmazsın aklım almıyor.

 

"Asmin?"

 

Tek bir kelime yetti çözülmeme...

 

Defalarca bir daha üzülmeyeceğim, yıkılmayacağım ve ağlamayacağım dememe rağmen her seferinde hayat bana tüm o laflarımı yediriyor. Bu sefer canım öyle bir yanıyor ki ağlamaya sesim bile çıkmıyor. Sildim dediğim, bana analık yapmadıysa hayatımda yeri yok dediğim bir kadın bugün beni bir kez daha öldürdü. Hiçbir şey demekle olmuyormuş, ana yine anaymış. Her ne kadar beklentim yok desem de beni sevmesini, korumasını bekliyormuşum...

 

Bir kez daha şaşırtmadı ama o yine beni! Gitti o kadını tutup beni suçladı! Daha kaç yara açacak bende? Kaç kez kanatacak beni? Ben anlamıyorum, aklım almıyor bir anne evladı varken neden başkasını tutar ki?

 

"Asmin, yapma güzelim ağlama."

 

Haklı! Ağlamamam lazım! Hırsla sildim gözyaşlarımı ama hala sessiz hıçkırıklarım durmuyor! Tut nefesini Asmin! Ağlama! Yapma artık değmiyor kimse! Sen artık yalnızsın, tek başına ayakta kalman lazım.

 

Bir şey oldu...

 

Birden sarıldı bana...

 

"Ağlama Asmin! Gidip yaktırma bana o konağı ağlama... Senin akan her yaşın için ayrı ayrı hesap soracağım ağlama daha fazla."

 

"Demir..." daha fazla güçlü kalmak istemedim, bana sarılan kollarına bıraktım kendimi. Ben hayatımda sadece bir kaç haftadır olan adamın kollarında tüm hayatım boyunca yaşadıklarıma hıçkıra hıçkıra ağladım...

 

"Andım olsun Asmin, sana bunu yaşatanların hepsine bunun hesabını soracağım! Seni böyle ağlatan kim varsa teker teker hesap soracağım, senin gözünden akan her damla için onların gözünden fazlasını akıtacağım!"

 

"Ben annemin bile bana inanmayacağı kadar ne yaptım Demir? Bana niye böyle yapıyorlar, hadi onlar el kendi öz annem niye yapıyor Demir? Bana niye inanmıyor Demir?" Bir elim ceketinin yakasına tutunmuş diğeri her cümlemle yumruk olup göğsüme inerken tuttu elimi.

 

"Dur artık Asmin, yapma! Ben sana verilen zararın hesabını soracağım derken kendine zarar verme dur artık! Ben sana inanıyorum, ben senin yanındayım dur artık. Yalvarırım dur! Ne istersen o olurum ben sana! Anne de olurum baba da olurum yalvarırım dur artık ağlama! Değmez Asmin, hiçbiri senin gözünden akan yaşa değmez..."

 

 

 

 

 

Sedef,

 

 

 

İçimde nedeni bariz belli olan bir korku var. Ne yapmam ya da ne demem gerektiğini bilmiyorum. Zaten böyle bir durumda ne yapılabilir ki? Tek bildiğim Demir Ağa sözlerinde son derece ciddi duruyordu. Gerçekten de aşirete bir şey yapabilir mi? Ferzan bundan nasıl etkilenir? Etkilenir mi?

 

Konağa girer girmez Newroz Hanım Heja'yı da alıp odasına kapanınca bende ne yapacağımı bilemeyip kendi odamıza geçtim ama daha fazla duramayacağım sanırım, Ferzan'ı arasam iyi olur.

 

"Efendim güzelim, yine duramadın merak edip aradın değil mi? Merak etme ilaç iyi geldi iyiyim ben." Olaylar öyle büyüdü ki onun hasta olduğunu bile unutmuşum.

 

Titreyen bir sesle, "Ferzan..." diye fısıldadım. Öyle kısık çıktı ki sesim duyup duymadığından emin olamadım.

 

"Sedef? Güzelim iyi misin? Ne oldu?"

 

"Ferzan çok kötü şeyler oldu! Ben... Ben ne yapacağım bilemedim, seni aradım." Telaşla ardı sıra söylediğim şeylerden sonra bacaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağına karar verip yatağa oturdum.

 

"Sedef korkutma beni ne oldu? İyi misin sen evdekiler mi bir şey yaptı ne oldu?"

 

"Heja..." dedim korkarak ama devam edemedim. Neyi nasıl anlatacağımı bile bilmiyorum ki.

 

"Ne yaptı yine o kadın sana zarar verdi mi? Hemen geliyorum!"

 

"Bana değil."

 

"Kime Sedef? Konuşsana!"

 

"Asmin ablaya iftira attı! Kendi kolunu kesmiş, konağı ayağa kaldırdı katil o beni öldürmeye çalıştı diye."

 

"Ne? Ne diyorsun sen Sedef!"

 

"Öyle ne olduğunu bile anlamadım. Newroz Hanım da bunu görünce Asmin ablaya pek iyi şeyler yapmadı."

 

"Allah'ım çıldıracağım! Sen ne diyorsun Sedef? Asmin iyi mi?"

 

"O iyi, iyi ama Demir Ağa evdeydi çıldırdı. Benim konağımda benim misafirime bunu nasıl yaparsınız diye yeri göğü inletti."

 

"Off babaanne of! Ne deyim bilmiyorum ki!"

 

Kendi kendine söylenmesini adını seslenerek, "Ferzan..." böldüm. Kalanı anlatmak için biraz bekledim.

 

"Dahası da mı var?"

 

"Demir Ağa, prensiplerim var kadınlara bir şey yapmam ama bunun hesabını gücünü aldığın aşiretinden sorarım, bakalım o zaman ne yapacaksın deyip Newroz Hanım'ı kovdu." Diyebildim tek nefeste.

 

"Siktir ya!"

 

Durumun gerçekten kötü olduğunu tanıştığı andan bugüne kadar ağzından bir kez bile küfür çıkmayan Ferzan'ın küfretmesinden anladım. "Ferzan?" diye kendimi hatırlattığım zaman, "Kusura bakma Sedef, öyle demek istemedim. Benim şimdi kapatmam lazım, sen sakın odadan çıkma ben gelene kadar olur mu? Sana bir şey demek için gelseler dahi kapını kilitle benim dışımda kimseye açma." Demesini onaylayınca kapattı telefonu. Banaysa o gelene kadar endişeyle odada oturup beklemek kaldı.

 

Ferzan'ın korktuğu olmadı, kimse kapıma gelmedi ama yine de açmadım kilidi. Böyle dediyse bir sebebi vardır elbet. Bir iki kez Asmin Ablayı arasam da ulaşamadım bir türlü, son bir kez daha arayım yine açmazsa yarın yanına giderim aklım onda.

 

Sonunda açılan telefonla "Alo? Abla iyi misin? Öldüm meraktan." Dedim.

 

"Benim Demir. Asmin iyi değil Sedef, ağlaya ağlaya uyudu az önce. Çok fazla çalınca merak etme diye açtım."

 

İçim sızladı, bana abla olan kadının hiç hak etmediği şeyleri yaşaması onun iyi kalbinin sürekli kırılması haksızlık. "Çok mu kötü, geleyim mi ben? Anlattım zaten Ferzan'a olanları, getirir beni." Diye sordum çekinerek.

 

Sanırım çekincemi anladı, "Gelsen de yapacağın bir şey yok bacım uyudu şimdi. Çok istersen yarın gelirsin. Merak etme çekindiğinin farkındayım ama onu görmene engel olmam, hep anlatıp durdu seni çok seviyor. Sana da kocana da kapım her zaman açık, Asmin sizi görmek istediği sürece ne zaman dilerseniz görüşürsünüz çekincen olmasın. Fakat sen de kocan da kusura bakmasın ben ona söz verdim, gözünden akan her yaşın hesabını o aileye soracağım!" dedi.

 

Sonunda ablamı da koruyan birisi olduğu için mutlu oldum. Bir yerde hak ettiği değeri görmesi öyle güzel ki...

 

"Sağ olun Ağam, hesabını sormanız beni de çok mutlu eder ama kocama Ferzan'a bir şey yapmazsınız değil mi? O Asmin ablamı gerçekten çok seviyor, ona zarar gelsin istemez hiç." Sonlara doğru Ferzan'ın zarar görme ihtimali içimi acıttı, sesim titredi.

 

Kısa bir sessizlik oldu, o ara ne düşündü bilmiyorum ama, "Yapmam bacım merak etme, benim derdim onun kötülüğünü isteyenlerle." Dedi.

 

"Sağ olun tekrar Ağam, ben sonra yine ararım ablamı." Dedim artık kapatmak için. O da anlayıp bir şey demeden kapattı zaten. Bu konuda rahatlamam ne kadar doğru bilmiyorum ama onun Ferzan'a bir şey yapmayacağını söylemesi üzerimden yük kaldırdı.

 

Öylece oturmuş beklerken kapı tıklatıldı, "Sedef, benim Ferzan." Deyince hızla kalkıp kapıyı açar açmaz sarıldım ona. İşte şimdi içimde ne kadar korku varsa kayboldu, tüm endişem buhar olup uçtu sanki.

 

"Şişt sakin ol tamam, yok bir şey geçti." Dedi. Dedi ama gerçekten de geçti mi?

 

"Ferzan çok kötüydü! Çok kötü şeyler oldu, ne yapacağımı bilemedim bile!"

 

"Tamam, tamam sakin ol yok bir şey gerçekten. Bak ben buradayım, yanındayım sana bir şey olmasına izin vermem."

 

O kendim için mi endişelendiğimi sandı? Ben sadece o ve ablam için endişeliyim. Ben zaten alışkınım hayatımın kaymasına ama ya onlara bir şey olursa? İşte o zaman üzülürüm hem de çok üzülürüm.

 

"Ben kendim için korkmadım ki Ferzan, senin için korktum ama az önce Demir Ağayla konuştum ben bir şey yapmayacak sana rahatladım."

 

Beni biraz kendinden uzaklaştırsa da elleri hala kollarımdayken bana baktı, kaşlarının çatılmış olması iyiye işaret değil! "Nasıl konuştun? Ne dedi?" diye sordu.

 

"Asmin ablayı aradım, iyi mi diye merak ettiğim için ama Demir Ağa açtı telefonu. İyi değilmiş ağlaya ağlaya uyudu dedi. Benim endişelendiğimi de anlayınca merak etme sadece ona zarar verenlerden hesap soracağım siz istediğiniz zaman görüşebilirsiniz dedi. Bilmiyorum o an kafam çok yerinde değildi ne konuştuk tam hatırlamıyorum bile."

 

"Ah Sedef, biz senin bu huyunu ne yapacağız acaba?"

 

Ne demek istedi şimdi bu? Hangi huyum? Bakışlarımdan demek istediğini anlamadığımı fark etmiş olacak ki "Sen artık ne zaman kendin için endişelenmeye başlayacaksın? Biraz olsun kendini de düşün artık olur mu?" dedi.

 

"Ama Ferzan, benim bir şeyim yok ki Newroz Hanım ablamın saçlarından tutup çekince neye uğradığımı şaşırdım. Üstelik annesi de inanmadı ona Heja'dan taraf oldu, çok üzüldü ablam. Nasıl kendimi düşünürüm bu durumda?"

 

"O kadar ileri gitti mi?"

 

"Gitti, biz çıkarken ağlamamak için kendini sıkmaktan titriyordu ama yine de ağlamadı hiç! İşte bizden sonra ağlaya ağlaya uykuya dalmış."

 

"Demir ne dedi?"

 

"Biz de kadına el kalkmaz ama bu yaptığının hesabını gücünü aldığın aşiretinden soracağım bakalım o zaman böyle olabilecek misin falan dedi. Yapabilir mi Ferzan? Size zarar verebilir mi? Çok sinirlenmiş görünüyordu."

 

Ofladı, ne yapacağını kestirmezmiş gibi odanın içinde dolanıp, "Durum ciddi Sedef. Adam Doğu Anadolu'nun yarısına sahip, kan dökmez ama işleri baltalayabilir ki anladığım kadarıyla da yapacak gibi bilmiyorum. Senden sonra durumu babamla konuştum, birlikte geldik o diğerleriyle konuşuyor duruma göre bakacağız. Babam yarın Hasan Ağayla görüşecek artık ne olursa ama merak etme senin zarar görmeden çıkman için elimden geleni yapacağım tamam mı?" dedi hala beni düşünerek.

 

"Etmiyorum, bilirim yaparsın. Sen beni hep korursun."

 

"Baba!"

 

Aşağıdan gelen Berzan abinin sesiyle yerimde sıçradım. Korkuyla Ferzan'a bakıp, "Birine bir şey mi oldu niye böyle bağırıyor?" diye sorunca fırlayıp çıktı odadan, bende peşinden tabii.

 

Yoksa Ciwan babaya mı bir şey oldu? Allah'ım lütfen olmamış olsun! Kendi babamın yapamadığı babalığı yapan adamı kaybetmek istemiyorum!

 

"Babaa!!"

 

 

Bölüm : 27.01.2025 20:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...